• 876
    kısır döngüye girmiştir.

    şöyle ki;

    * ülke yönetiminde söz sahibi yüksek makamlarda sevilmiyoruz (hangi partiye oy verdiğimizden bağımsız, artık kabul edelim ki böyle bir gerçek var; oralarda sevilmiyoruz).
    * bizi sevmeyen kişilerin atadığı kişiler de yaranmak için her fırsatta tetikçilik yapıp, galatasaray'a karşı ellerinden geleni ardına koymuyorlar (maddi manevi karşılığını da görüyorlar).
    * galatasaray engellenince, ülke futbolu da sekteye uğruyor (zira; tarihte, galatasaray iyi olmadıkça, türk futbolu da hiç bir zaman iyi olmamış zaten).
    * bunun üzerine ülkeyi yönetenler ülke futbolunu düzeltmek için ilgili makamlara yeni kişiler atıyorlar.
    * atanmış bu kişiler, yine yaranmak uğruna galatasaray'a gıcıklık yapmak için ellerinden geleni ardına koymuyorlar.
    * galatasaray engellenince, ülke futbolu yine çöküyor...
    * çöken ülke futbolunu düzeltmek için yine kurumların başındaki sorumlu kişiler değiştiriliyor... vs. vs.

    hakem hataları, hep galatasaray'a denk gelen ibretlik cezalar, rakiplerin nasıl kayırıldığı, nasıl kolay sponsor bulabildikleri; spk kararları, yapılmayan stad yolu, bitmeyen metro inşaatı, riva - florya arazisi, ali sami yen arazisi, play off kararları, yabancı sınırlaması vs. neler gördük neler yaşadık. soruyorum dostlar bunlar galatasaray'ı mı yoksa türk futbolu'nu mu baltaladı bugüne kadar en çok...?
  • 877
    seneler önce dünya kupasında 3. olan ülkelerin, liglerinde ve milli takım düzeyinde zamanla gerileme yaşanıyor diye bir tez vardı. hatta örnek olarak sürekli hırvatistan ın 1998 de 3. olduktan sonraki dünya kupası performansı ve dinamo zagreb in avrupa kupalarına katılamaması anlatılıp duruyordu.

    euro 2008 de türkiye 3. olunca bu tezin tutmadığını söylemiştim bir muhabbet sırasında. arkadaşımda bundan sonraki 5-10 yıla bakmak lazım ondan sonra göreceğiz demişti. dediği gibi de oldu 2008 den bu yana milli takım büyük bir çöküş içinde. ülke futbolu desen şike olayı, büyük takımların borç batağı, avrupa düzeyinde süreklilik olmaması,oyuncuların gereksi egosu ve şımarması... diye devam ederim.

    örnek verilen hırvatistan 20 sene sonra dünya kupasında 2. oldu. türk milli takımında 20 sene sonrası için durumlar daha vahim gözüküyor. bu futbol ve yönetim mantığı ile devam ettiğimiz sürece ülke futbolu değil 20 sene 40 sene sonra bile düze çıkamaz.

    allah bize sabır versin.
  • 879
    sporcular tarafından değil de iş adamları ve siyasetçiler tarafından temsil edildiği ve yönetildiği sürece bi' sikim olmaz bundan. ciğeri beş para etmez tiplerin elinde oyuncak olmuş, çıkar mekanizması haline gelmiş durumda. hiçbir zaman pirüpak değildi lakin artık bombok.

    (bkz: 28 kasım 2018 kulüpler birliği vakfı açıklaması)

    abdürrahim albayrak konyaspor maçının* sonrasında, "bizi istemiyorlarsa söylesinler" demişti. kulüpler birliği bugün bizi istemediklerini dolaylı olarak ifade etti. içerisinde (kulüpler birliği) 1 dk bile barınmaya çalışmanın lüzumu yok. alsınlar irinlerini akıttıkları futbolu dürüp büküp götlerine soksunlar.

    bizi istememelerinin sebebi de bir anlamda şu; ülkenin batı dünyasına açılan penceresi konumundaki bir camiasını mevcut düzen niye istesin, niye sevsin ki zaten.
  • 880
    bir yarisi galatasaray diger yarisi geri kalan 17 kluptur. galatasaray taraftari turk futbol ekonomisinin yarisini olusturuyor. galatasaray taraftarlari bein sport iptallerine, beyaz tv, a spor, her turlu demiroren medya kurulusunu boykota son surat devam etmeli. galatasaray taraftarinin kucuk bir ortaklasa tepkisi bile yayinci kurulustan tutun 17 yalakalara kadar herkesin alev alamasini sagladi. bu kahpe duzen yikilana kadar galatasaraylilar tepkilerine devam etmeli.

    a spor izleme
    bein spor uyeligini iptal et
    demiroren medyaya ait sitelere bile girme
  • 882
    direkt olarak iktidar tarafindan yonetilendir. yurtdisinda yasayan birisi olarak bunu cok daha net gorebiliyorum. kulupler birligi, mhk, tff hepsinin aslinda nereye bagli oldugunu hepimiz biliyoruz ama galatasaray maclarini umutla heyecanla izleyebilmek icin belki de kendimizi kandirmayi seciyoruz. bu ulkede futbol diye birsey kalmadi. var mi peki bu duzene bir dur diyebilecek birileri? bizim baskanimizla baskan yardimcimiz en son millet bahcesinde gulerek poz veriyordu. iyi aksamlar.
  • 883
    önümüzdeki birkaç senenin "üç büyükler" için oldukça belirleyici olacağını düşünüyorum. büyük kulüpler için deniz tamamen bitti, mallar haraç mezat satıldı, borç yükleri sürdürülemeyecek seviyeye ulaştı. üstelik mevcut gelirler de hala giderleri karşılamıyor, yani durum kötüleşmeye devam ediyor. bu dakikadan sonra, taraftarı ile "mantıklılık ve sakinlik" mutabakatı yapabilen, financial fair play'i "düşman" değil "kontrol mekanizması" olarak görebilen, sorumluluk sahibi ve güvenilir bir oyuncu grubu ile bir çatı kurabilen kulüp ayakta kalacak, mayıs ayından ötesi ile ilgilenmeyen kulüpler ise ağır yara alacaklar.

    fenerbahçe bugün itibariyle çılgınlığa resmen teslim oldu. beşiktaş'ta yönetim dengesini kaybetti, takım-teknik direktör-taraftar ilişkileri altüst durumda. bu şartlar altında biz hala kötünün iyisi durumundayız. çok eleştirilse de, en azından kulübün parasını çarçur etmeme konusunda çok hassas bir başkanımız var (ki bana göre şu aşamada çok kritik bir özellik). teknik direktörümüz, zor zamanlarda etrafında birlik olabildiğimiz efsanevi kulüp figürü. kadromuz da bana göre diğer kulüplere göre daha az müdahaleye ihtiyaç duyuyor.

    bu şartlarda biz taraftara düşen görev, kesinlikle sakin kalmak. biraz uzun vadeli düşünebilmek zorundayız. fenerbahçe ara transferde paraları kamyonla dağıtırken ortalığı yangın yerine çevirmemeliyiz. galatasaray, takım -teknik direktör - taraftar kenetlenmesini gerçekleştirebildiği zamanlarda durdurulamaz oluyor, ne kadrolarla başardık bunu hepimizin hatırlaması gerek. yine yapamamamız için hiçbir sebep yok, mantıkla hareket etmeye ihtiyacımız var sadece.
  • 884
    çok yakında bir kulüp bir katarlıya veya arap takımına satılacak. sonra da devamı gelecek. bunlara en yakın adaylar ibfk ve kasımpaşa.

    sonrasında ise dernek-aş şeklinde sıkıntı yaşayan diğer kulüpler için devlet kanunu değiştirecek.

    galatasaray'a gelince satış işinin en son yapılacağı kulüp olur. hatta türkiye'de bu işin imkansız olduğu tek kulüptür.
  • 885
    türkiye başlığına yazacaktım ama kilitlenmiş.

    4 ocak 2019 tranmere tottenham maçını izledim dün ve tribünlere bakınca yine ingiltere ve ingiltere'deki taraftar kültürüne imrendim. maç 7-0 spurs lehine bitti. kulüp tarihinin en farklı deplasman galibiyeti olmuş. gelen taraftarlar fark yeme ihtimallerinin yüksek olduğunu biliyordu herhalde. tribünler yine de dolu. normal zamanda bu kadar doluyor mu bilmiyorum. federasyon kupası maçları genelde dolu oluyor ama kulübün seviyesi fark etmeden, ciddiye alıyorlar bu turnuvayı ülkede.

    tranmere rovers, ikinci kategoride olan, dördüncü sıradaki football league two'da mücadele ediyor. birkenhead şehrinin takımı. şehrin nüfusu 88 bin civarındaymış wikipedia'ya göre. birkenhead'in yerli halkından rastgele bir erkeğe sorulacak futbol izliyor musun sorusuna evet cevabı alınca hangi takımı tutuyorsun diye takip eden soruya cevap olarak manchester united, arsenal, chelsea deme olasılığı düşüktür diye düşünüyorum.

    oldum olası imrendiğim şey bu; doğup, büyüdüğün semtin takımını destekleme. hayatımın büyük kısmını istanbul'da geçirdiğim için bir ortamda futbol muhabbeti açılınca "hangi takımı tutuyorsun" sorusuna verilen yüz cevabın doksandan fazlası üç büyüklerden biri ile karşılık bulmuştur sanırım ve bu sıkıcı ve sığ geliyor bana özünde. (u: diyebilirsiniz ki madem istanbul'da doğmadın sen neden galatasaray'ı destekliyorsun. sabit bir şehirde büyümediğim için yerel takımını destekleme gibi bir lüksüm olmadı.) istanbul'da da onlarca, yüzlerce takım var mesela düşününce. insanlar yine de üç büyüklere yöneliyor. sorsan fenerbahçe ve galatasaray'ın toplam 50 milyon taraftarı vardır, çok saçma ve olmaması gereken bir şey gibi duruyor.

    anadolu'da durum ne kadar farklı bilmiyorum açıkçası, kaynağı götüm olan varsayımlarda bulunmak istemem ama üç büyüklere bir eğilim vardır sanırım gene de. büyük amcalar, küçük çocuklara üç büyüklerden kendi tuttukları takımı empoze etmeye çalışıyor olabilir kendi nesillerinden gelen alışkanlık gereği. yeni yapılan stadyumların bunda pozitif etkisi olacaktır umarım. stadyumların içine ve etrafına yapılacak mekanlar ile futbol maçına gitmenin bir hafta sonu eğlencesine dönüşmesi biraz daha nasırlaşırsa bu konuda bir gelişme olacaktır diye umut ediyorum.

    futbolun türkiye için çok önemli bir spor olduğu iddia edilir hep, zaten siyasetin sürekli bu sporun içinde maalesef ama ülkenin futbol kültürü gerçekten sığ bence. bu ülkenin üç büyük safsatasından kurtulması lazım. devletin kulüp borçlarını ödemesi veya bu borçlara yardım etmesi gibi saçmalıklar mevzu bahis bile olmamalı artık. batacaksa batsın üç büyükler. insanlar diğer kulüpleri tutmaya başlar belki. yerel takımların maçlarına gitmeye başlarlar. bilet ve kulüp ürünleri satışı artan yerel kulüplerin önü de açılır. orta ve uzun vadede ülke futbolu fayda görebilir. (u: yazılanların hepsi öznel olduğu için sen ne konuşuyorsun lan değişik diyebilirsiniz)
  • 886
    futbol ile ilgili içerikler üreten tifo football tarafından ülkemiz futbolunun ekonomik gerçekleri hakkında çok çarpıcı bir video hazırlanmış.

    durum gerçekten vahim ve çatırdamalar ülke sınırlarını aşmış durumda.

    https://www.youtube.com/...amp;feature=youtu.be

    --- alıntı ---

    the turkish game is now probably in its worst ever financial state.

    --- alıntı ---

    (bkz: bittik biz beyler)
  • 888
    bir geçen haftaki maçımızdaki* hakem kararlarına ve çıkan tantanaya bakın bir de bugünkü maça*. mesela ümit öztürk geçen haftadan sonra bir daha bizim maçımızı yönetebilir mi? hadi yönetti diyelim tarafsız kalabilir mi? peki fırat aydınus fener maçı yönetmeyecek mi sizce bundan sonra? gerçekten midem almıyor artık bu iğrenç düzeni. tepeden tırnağa kokuşmuş bir futbol dünyası var. dayanamıyorum gerçekten..
  • 889
    en büyük sorunu, küçük beyinler tarafından idare ediliyor oluşu olan oluşum.

    küçük beyinler derken gerizekalı, aptal anlamında kullanmıyorum, taö aksine bir çoğu çok kurnaz ve zeki insanlar. ancak küçük beyinliler. güncel durumu muhafaza etmek, ve/veya kendi/çevresi lehine manipüle etmek için kullanıyorlar zekalarını. 3-5 teknik direktör 2-3 yönetici dışında akıllı hamleler yapan kimse yok. herkes günü kurtarma peşinde.
    kendi takımımızdan örnek verecek olursak, abdürrahim albayrak forvet transferindeki basiretsizliğini gidip kasımpaşa'nın diagne'sine 10 milyonu basarak örtbas etmek istiyor ama hepimiz hemfikiriz ki terim ve scout ekibinin verdiği forvet listesinde ne diagne ne mitroğlu var. veya, mustafa denizli'yi emekli varsayarsak terim'den sonra en başarılı teknik direktör olam şenol güneş yeri geliyor işine öyle geldiği için yabancı kuralını destekler nitelikte açıklama yapıyor çünkü adam lokal. yerel yani küçük düşünüyor. büyük vizyon(!) ve şahsen beklentimin çok farklı yönde olduğu ali koç hala galatasaray ceza alsın diye uğraşıyor. yıldırım demirören denen şahsiyet kaç yıl oldu hala tff başkanı ve kimse bilader bu nedir? demiyor. millet kafayı yemiş yok galatasaray kollanıyor yok başakşehir kollanıyor. taraftar toplulukları hakemler tarafından yönlendiriliyor artık. bu çok belli, bugün ülkede galatasaray lehine beşiktaş lehine yapılan hakem hataları hala içimizden çıkmayan krizden daha çok konuşuluyor.

    bu küçük beyinlerin en büyük belirtisi ise hiçbir soruna çözüm aramıyor oluşumuz. fatih terim olmasa nice tarıklara onlarca milyon saçılacak, takımlarımız avrupa'da günlük başarılarla oyalanmaya devam edecek (hoş bu hala çözülemedi ama olumluya gideceğiz gibi hissediyorum) kulüpler satılmak dışında çıkar yol bulamaz hale gelecekti.
    futbol deyince aklınıza gelen 5 konunun beşinde de sorunumuz var ama bunların hiçbirisini çözemiyoruz, çözmeyi bırak çözmek için bir adım dahi atmıyoruz. bu çözüm odaklılığından uzak oluşumuz da asalak yönetici profilini ortaya çıkardı. onları sorun olarak görsek bile çözmek adına girişimde bulunmadığımız için olay pişkinliğe döküldü artık göz göre göre çoğu konuda manipülasyon yapılıyor, adam kayırma, bilinçli hatalar yapılıyor, hatalılar korunuyor. herkes burası sorunlu dese de çıkıp bir çözüm girişiminde bulunmuyor. galatasaray adına mustafa cengiz fairplay ve mali sorunlara yaklaşımıyla, fatih terim altyapı ve güncel futbola (ne kadar en iyi formunda olmasa da) yaklaşımıyla bu grupta parlıyorlar. ama maalesef şu bir gerçek ki fatih terim'in önde gelen özelliği yenilgiyi kabul etmemesi, nasıl kazanacağını biliyor olması gerekiyor, diğer özellikleri açısından gelişmiş kültürlerde sıradan kalıyor çünkü orada herkes çözüm odaklı ve günceli takip edebiliyor. ama ülkemiz vasatlığa dahi o kadar muhtaç ki, fatih terim'in karşısına bu özellikte rakip çıkmıyor. zorunlu kalmadığı halde altyapıya yatırım yapan altyapıyla ilgilenen kaç td var türkiye'de son 10 yılda?
    ben söyleyeyim 1. 2012-2013 fatih terim. kadrosunda melo sneijder drogba varken o zaman şimdi ekmeğini yediğimiz 2000 jenerasyonunu kuruyordu.
    ikinci bir örnek yok ne acı.
  • 890
    2004 avrupa şampiyonasında rezil olan almanya, futbola 1 milyar euro kaynak ayırdı ve istediklerini aldı. bizde böyle bir kaynak verilse 3 5 şehire halı saha yapılır onunda maliyeti 1.5 milyar çıktı denir. belçika milli takımının ve futbolunun yükseliş temeli 2008 sonrası yapılan planlama ile atıldı. herşeyin özü planlama da fakat 80 öncesi ecevit 5 yıllık kalkınma planından bahsederken, demirel bize plan değil pilav lazım diyerek karşılık veriyordu.

    bin yıldır yerleşik hayata geçmiş olsak bile özünde göçebe bir toplumuz, bulunduğumuz yerde ne kadar kalacağımızı bilmediğinden anlık durumlara göre anlık kararlarla yaşamış atalarımız. plansizlik bizim kültürümüzde var. kuşbakışı türkiye gozlemlendiginde görülecek ilk şey kaos ortamıdır. evlerin dizaynı, trafik, siyaset, futbol, çocukların okula gidiş gelişleri hepsi kaos içerisinde yürüyor. demirkol 2008 avrupa şampiyonası için isviçre'den yayın yaparken burda herşey çok duzenli, çok sıkıcı' türkiye de insan kosturmaktan sıkılmaya vakit bulamıyor gibi bir cümle kurmuştu. almanlar, ingilizler gibi sistemli bir ekolumuz yok ama kaos üstüne sağlam bir ekolumuz var. futbol ekolumuz de duygularla oynanan kaos futbolu. bunu kabullenirsek sinirlerimiz daha az yipranir.
  • 892
    kültürel sorunları geçtim, ekonomik olarak şu bitmiş vaziyetteki ülkeden futbol anlamında bir şeyler beklemek komik bence. euro vurmuş 6 tl’ye. bu durumda sen avrupalı rakiplerine kıyasla 6 kat fazla para harcamak durumundasın transfer yapabilmek için. hal böyle olunca, bu sporu yönetenlerde vizyonun v’si olmayınca maalesef günden “yabancı sınırı”, “diagne atamadı” vs gibi bomboş konular oluyor.
  • 894
    türk futbolu neden gelişmiyor? neden hep kaos hep kargaşa. bu iki sorunun cevabını altyapılarımıza bakarsanız hemen anlarsınız.

    `3 mart 2019 pazar günü oynanan galatasaray balıkesir u14 maçı’nda ve yine izlediğim birçok altyapı maçlarında görüleceği üzere bizde futbol oldukça yavaş oynanıyor. barcelona, real madrid, valencia, sevilla ve daha birçok ispanyol altyapı maçlarını da izledim. onların futbolu ile bizim futbolun arasındaki fark neyse altyapılardaki fark da o. onlar hızlı, çabuk, tek pas, kontrol pas, koşu yoluna pas, ayağa pas oynarken bizde hepsinden biraz var ama tamı asla yok.

    altyapıdaki futbolculara öncelikle öğretilmesi gerekenler nelerdir? antremanlar ve maçlarda hangi konular özellikle ön planda olmalı? bu iki sorunun cevabı futbolumuzun geleceğini etkileyecek önemde. bu soruların cevapları çok iyi anlaşılmalı ve uygulanmalı. aksi halde uluslararası başarılar hep hayal kalır.

    futbol;

    1-tek pastır.
    2-kontrol pastır.
    3-hızlı pastır.
    4-çabuk pastır.
    5-koşu yoluna pastır.
    6-ayağa pastır.
    7-tayming ya da zamanlamalı pastır.
    8-ara pastır.
    9-kilit pastır.
    10-normal pastır.
    11-kesme pastır.

    doğru yürümeyi, doğru koşmayı, doğru beslenme ve doğru dinlenmeyi öğrettiğimiz çocuklara öncelikle dururken, hareket halinde, koşarken ve siprint halinde yukarıdaki pasları nasıl vereceği öğretilmeli. bu pas varyantları öğretilirken hızlı düşünme ve hızlı ve çabuk uygulama antremanları yaptırılmalı. çünkü her hareket öncesinde düşünme sonra uygulama safhası vardır.

    futbol tek pastır, hızlı ve çabuk pastır. çünkü rakip yerleşmeden, arkadaşınla buluşturduğun top, hızlı bir şekilde çevrilince rakibin savunma düzeni bozulur hatta çöker. yavaş paslaşırsan rakip rahatça savunmasını kurar ve pas bağlantılarını keser.

    tek pas imkanı yoksa, yani rakip basmış ya da boş arkadaşlarını kapatmışsa kontrol ederek ve de gerekirse rakip eksilterek pas verilmelidir. ancak bu üst üste rakipleri çalımlamaya kalkmak ya da bir kaç kişiyi geçmek anlamında değildir. çünkü bu öncelikle kendi takım arkadaşlarını bozar. arkadaşların ilk topu alışına uygun pozisyon almışken, çalım sayısı arttıkça yeni duruma göre pozisyon almaları güçleşir.

    altyapı maçlarında gördüğüm en büyük yanlış bu. çocuklar yanlış pas veririrm, topu kaptırırırım, arkadaşımın topu kontrolü zor olur kaygısıyla yavaş ve garanti paslarla oynuyorlar. halbuki hızlı düşünme ve hızlı paslaşma futbolun temelidir. başlangıçta hatalar bolca olacaktır ama hem hızlı düşünme hem de hızlı ve çabuk paslaşma antrene edildikçe gelişir ve olgunlaşır. dolayısıyla küçük yaş gruplarında hızlı düşünme ve hızlı paslaşma hataları hoş karşılanmalıdır.

    rakibin yavaş ve kontrollü oyunu senin takımını uyutmamalı. sen topu kazandığın anda hızlı düşünmeye, hızlı ve çabuk paslaşmaya anında dönebilmelisin.

    daha binlerce varyantı olan futbolun temeli olan hızlı oynamayı, hızlı paslaşmayı çocuklara ilk günden itibaren öğretmek, benimsetme, uygulatmak olmazsa olmazımız olmalıdır. bu konunun üzerinde çok ama çok durmalıyız. çünkü çok önemli.
  • 895
    belediye takımıyken birden şirketleşen, şirketleşip isim değiştirirken belediyenin para kazanmadığı
    ama buna rağmen belediyenin kurumlarının sponsorluk yapabildiği.
    şirketleştiği için üzerine satılık ilanı asılabilen bir takımın lider yapılıp kollanabildiği
    alıcı katarlıların satış için "şampiyonlar ligine direkt katılım şartı" koşabildiği.

    başakşehir maçında kırmızı kart gösterdi diye bir hakemin bilmem kaç ay maçına atanamadığı.
    emre ve arda'nın maçları hakemlerle konuşarak yönetebildiği ve bu arkadaşlara kart göstermek bir kenara bunu aklından bile geçirmenin yasak olabildiği
    silahla hastahane basan futbolcusunun tutuklanamadığı.

    ülkenin cumhurbaşkanının stad açılışında futbol oynayıp katıldığı televizyon programında "ben kurdum deplasmanda da kazandılar" diyebildiği.

    galatasaray sözlükte bile "abi siyasetin ne alakası var adamlar kaç sezondur lider kovalıyor" diye savunmasının yapılabildiği

    federasyon başkanlığına devam eden birisinin iddia ihalesi kazanabildiği.

    adalet getirsin diye getirilen var uygulamasının eyyam getirebildiği.
    teknoloji ofsayt çizgisi konusunda yanılmazken bunun bile görmezden gelinebildiği
    bazı maçlarda ansızın arızalanabildiği...

    galatasaray iyi gittiğinde yabancı sınırı üzerinden her türlüsü ayaklar altına alınan milliyetçiliğin bile hatırlanabildiği.

    federasyon seçimi değil de atamasını beklenildiği.

    hisseli harikalar kumpanyası.

    biz bu kumpanyanın "türkiyedir galatasaray" dedikten sonra asla ciddi bir tepki veremeyen oyuncularıyız.
    başka bir şey değil.
  • 897
    durumu çok vahimdir. ülke gibi.

    hepimizin şikayati kollanan bir takım ve diğer takımların doğranması değil mi?
    yani 18 takımın 17 sine yapılan bir yanlış var. o zaman bu 17 takım birleşsin bu düzene karşı gelsin. gelebilir mi?
    tabi ki hayır.
    peki neden? çünkü o takımların çoğu neredeyse hepsi "düzen" gelip karşılarına dikildiğinde kuyruk kıstırırlar ya da "bizim adamımız, kralımız" diyip eyvallah ederler.

    düzelmez arkadaşlar. türk futbolunun düzelmesi için önce türkiyenin düzelmesi gerek. bu şeye benziyor. soğanın fiyatını düşürek enflasyon da düşssün. tam tersidir gerçek olan. enflasyonu düşürürsen soğanın fiyatı düşer.

    yani kısaca balık baştan kokuyor arkadaşım.
  • 898
    $ike, var'in uygulanamamasi veya art niyetli kullanilmasi, adaletsizlik, tff ba$kaninin bahis $irketi satin almasi vs. vs. uzadikça uzayan olumsuzluklar listesi.

    ancak bir gerçek var ki, yabanci sinirinin kalkmasi ile ülke kaliteli ve ucuz yabanci gördü ve bu da takimlar arasindaki kalite makasini daraltti.

    30 küsür yildir fubol takip ederim. bu yil çok çeki$meli mücadelelere sahne oluyor süper lig. yabanci siniri yerlinin de kalitesini arttirdi. forma sava$i iyice kizi$ti. eskiden 4-5 yabanci oynatilabilen dönemde, yerli, nasil olsa yerim garanti diyordu. 4-5 yabanci hakki bulunan takimlar istedikleri futbolculari yüksek bedellere transer edebiliyor, yüklü maa$lar ödemek zorunda kaliyordu. çünkü 4-5 hakki var. en iyilerini bulmak zorunda. bulunca da çabuk kaybetmek istemiyorsun, uzun süreli sözle$meler imzalaniyor, tutmayinca da elinde patliyor. halbuki sinirin olmadigi bir ortamda daha rahat davraniyosun. 1 pahali yerine 2-3 ucuz aliyosun, tutanla yola devam, tutmayana da elveda diyosun. daha esneksin sonuçta kulüp olarak.

    lakin $öyle bir $ey var. ülke futbolunun ileri gitmesini istiyorsak mevcut yabanci kuralina alt yapidan yeti$mi$ futbolcu kurali da eklemek lazim. yani yabanci sinirsiz olsun ama takimlarin alt yapidan yeti$mi$ oyuncu oynatma zorunlulugu olsun kademeli olarak. atiyorum 2022-23 sezonundan itibaren 2, 24-25 sezonundan itibaren 3 densin. atiyorum 1 kadroda, 1 18'de densin, sonra 2 kadroda ve böyle devam etsin. akabinde 5 yil sonra bir degerlendirme yapilsin. tutarsa devam, tutmazsa nerede yanli$ yapildi ise orasi düzeltilip, devam edilsin.

    fakat bunun öncesinde altyapilara yatirim $art! her takim alt yapisina belli bir bütçe ayirmak zorunda olsun. bütçenin büyük kismi tesislere kullanilsin ve uluslararasi turnuvalara katilmalara. en önemlisi de beslenme!!! beslenme hocalari tutulsun, çocuklar etin yanina kola içmesinler artik.

    olmayacak diye bir $ey yok. olur. adam gibi bir federasyonla olur.

    i$te i$in en can alici noktasi da burasi. maalesef o adamlar yok ülkemizde. var olanlarda asla o görevlere kolay kolay gelemeyecekler..

    güzel güzel yazdiktan sonra bi güzel siçiverdim entry'nin içine. abv demirören. morak birakmadin insanda. umarim gelen gideni aratmaz!!!
  • 899
    süper lig 2018-2019 sezonu şampiyonu istanbul başakşehir futbol kulübü olursa tam anlamıyla üzerine toprak atılmış olacak olan.

    bu kadar ekonomik sıkıntı içinde, kaliteli hayatlar süremediğimiz, birçok şeyden mahrum kaldığımız şu topraklarda tek eğlencemiz ve sığındığımız alan futbol kalmıştı, bu mutluluğu da bize çok görmüş olacaklar.

    eğer böyle bir şey gerçekleşecek olursa emeği olan herkesin allah belasını versin diyorum.
  • 900
    kirli ellerin operasyonlarıyla bitirdiği spor organizasyonumuz. taraftar bu işin birinci önceliğidir ve taraftarı olmayan bir takımın bu kadar sponsor bulması, bunca sağlam lobisinin olabilmesi, kör gözüne parmağım gibi hatalarla kayrılması, yüksek maaşlı çok sayıda uluslar arası oyuncuyu kadrosunda bulundurabiliyor oluşu açıklanamazdır. bu bir çıkar oligarşisidir ve halkın tepkisiyle yok olmaya mahkumdur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın