• 902
    geçtiğimiz yıllarda çinlilerin ve katarlıların futbola adım atmasıyla beraber hem sektöre giren para hem de bonservis ücretleri ve maaşlar korkunç derecede arttı. barcelona 2014 yılında luis suarez'i 80 milyon euro'ya transfer edebilirken bugün benzer bir transfer yapmak için en az 150 milyon euro harcamanız gerekir. yahut bugün premier lig'de parlayan bir kanat oyuncusu için real madrid'in 2013'te gareth bale için ödediği 95 milyon euro değerinde bir teklif yapmanız halinde yalnızca komik bulunursunuz.

    türk futbolunun şansı, piyasa bu şekilde uçarken türkiye'deki düşük vergiler ve stabil döviz kuru sayesinde büyük transferler yapılabilmesiydi. 2013 yazında galatasaray u-20 dünya kupası'nın yıldızı bruma'yı 12 milyon euro'ya, fenerbahçe emenike'yi 13 milyon euro'ya transfer edebiliyordu. keza galatasaray ve fenerbahçe toplam 50-60 milyon euro'luk maaş bütçeleri oluşturabiliyor, bir iki dünya devini saymazsak fransa'da, italya'da, almanya'da hiçbir kulübün harcamadığı paraları harcayabiliyordu. halbuki türkiye uefa sıralamasında bu ülkelerin hepsinden gerideydi.

    bu dönemde 2013'te galatasaray, 2017'de beşiktaş şampiyonlar ligi'nde unutulmaz başarılar elde etti. fakat bu başarılar bile drogba, pepe, sneijder, quaresma, talisca, eboue gibi üst düzey oyunculara ödenen korkunç maaşı çıkarmaya yetmedi, iki kulüp de şampiyonlar liginden elde ettiği yüksek gelirlere rağmen zarar etmekten kurtulamadı. üstelik bu başarılar uzun vadede sürdürülemeyince şampiyonlar ligi gelirinden de mahrum kalındı ve zarar katlanarak büyüdü. kısacası "parayı basıp kaliteli oyuncular getirerek başarılı olma" planının uzun vadede işlemediği, en iyi senaryoda bile zarar ettirdiği açıkça görüldü.

    bugün ise türk futbolunda işler ekonomik olarak tersine dönmüş durumda. taraftarlar kulüplerin ffp kurallarına uymak zorunda kalmasından mutsuz olsa da, bu kurallar olmasa bile türk takımlarının euro'nun yükselişi sebebiyle eskisi gibi büyük transferler yapması mümkün olamayacaktı. belki ffp'nin bu durumu bir-iki seneliğine öne çektiği söylenebilir fakat bu lale devri eninde sonunda bir gün bitecekti. teknik olarak iflas etmiş durumda olmasına rağmen, gamsızca borçlanarak her sene zarar etmeye devam eden kulüplerin mali bir disipline girmek zorunda kalması kaçınılmaz sondu.

    bundan altı ay sonra euro kuru kaç lira olur hiçbirimiz bilmiyoruz ama maaş bütçesini azaltan ve parlatıp satabileceği oyunculara yatırım yapan takımların ayakta kalırken, diğerlerinin adım adım çökeceğini anlamak için alim olmaya gerek yok. burada yabancı sınırını kaldıran fatih terim'in türk futbolunu bir manada kurtardığını söylemek yanlış olmaz. çünkü bu ekonomik koşullarda bir de yabancı sınırı olsaydı, türk takımları fahiş paralar ödeyeceği yerli oyuncularla uluslararası arenadaki bütün müsabakalarda rezil rüsva olur, 80li yıllardaki "yenildik ama ezilmedik" muhabbetine dönmek zorunda kalırdı.

    bu şartlar altında herkesin hayal ettiği bir çözüm önerisi var elbette. bana kalırsa türk futbolunun kurtuluşu, türkiye'yi temsil eden her takımın ülke puanına maksimum katkı vermesi sayesinde şampiyonlar ligi'ne iki takımla katıldığımız günlere dönmekten geçiyor. böylece hem daha çok gelir elde edip hem de daha kolay oyuncu satmamız mümkün hale gelecek. türkiye futbol federasyonunun ve diğer bütün futbol aktörlerinin öncelikli hedefinin bu olması gerektiğini düşünüyorum. çünkü artık türk futboluna ülke dışından gelecek her kuruş çok büyük değer taşıyor.
  • 903
    malesef türkiye cumhuriyeti'ni yönetenlerin elini atıp içine ettikleri bir başka konu olmuştur.

    bu sınırlama geldikten sonra kendi adıma ne twitterda ne sözlükte ne de başka bir mecrada çok fazla yorum yapmayacağım. yorum yapılacak kısmı çoktan geçmiş bulunuyoruz. en acısı da türk futbolunun bu karardan sonra yabancı kulüplere karşı rezil rüsva olması olacaktır. yazık!

    adamların 280 milyon euro'ya aldıkları neymar'ın karşısına altyapıdan süleyman luş ile çıkacaksın, rezil olduktan sonra da her maçtan sonra burada yaptığımız değerlendirmeleri yapmaya çalışacağız. hoca (o dönem artık her kimse) 4-4-2 yerine 4-3-3 oynasa şöyle olurdu diyeceğiz, hücum seti veya duran top çalışması lazım bu takımın diyeceğiz. artık şu süleyman luş ısrarından sıkıldık recep gül varken niye süleyman oynuyor diyeceğiz. karşısında neymar varken süleyman yerine recep'le başlamak önemlidir çünkü, veya sistemsel kurgular aşırı önemli altyapı oyuncunun karşısına neymar gelince(!) 50 metreden kalenin ortasına gol yiyen eray varken kesinlikle yabancı oynamaması lazım zaten...

    allah belanızı versin!
  • 905
    6+2+2 gibi bir saçmalık ile kurtarılacağı zannedilen olgu.

    neden zannedilen dedim, açıklayayım.

    şimdiki 14 yabancı kuralı 5 ocak 2015'te duyuruldu, 2015 - 2016 sezonundan itibaren yürürlüğe girdi.
    bu süreçte yabancı oyuncuların artması ile yerli oyuncular kendilerini daha iyi geliştirebildiler. özellikle "zorunluluktan" değil "hak ettiği" için formayı alan isimler parlamaya başladı. çünkü istersen 11 yabancı ile çıkabiliyordun sahaya, bu da yerli oyuncunun oynamak için yabancılar kadar sıkı çalışmasından geçiyordu.

    peki bu ne demek? antreman seviyelerini yukarıya çekmek.
    yeteneği olan futbolcu antreman seviyesini yukarıya çekince kendisini gösterdi, yabancılarla uyumu da varsa parladı ve transfer oldu yurt dışına. orada daha farklı antreman seviyeleriyle kendisini geliştirenler de var, salıp kaybolanlar da burası ayrı bir problem.
    aslında türk insanının genel kafa yapısı ile de alakalı. evet, ulu önderimiz mustafa kemal atatürk "türk milleti çalışkandır" demiş ve çoğunluk için bu geçerliyken bir azınlık belirli bir seviyeye ulaşmışsa çalışkanlığı bırakıp rahatlığı tercih ediyor.

    e şimdi bu sadece bir parçası bunun. bu şekilde saçma sapan şu + bu + öteki gibi denklemleri yıllarca denedik. elimize geçen bir şey yok, aksine kulüpler saplanıyor borç batağına. sonra çıkarmak için ülkenin tarımını kalkındırması gereken bir bankaya emir ile bu kulüplerin borçlarını yapılandırmaya çalışıyoruz. ya sabır, bankaların işi tükendi tabi, ekonomimiz muazzam, kulüpler kaldı.
    bu sistemle as takımda oynamayacak, kullanmayacağın 4 yabancıya tonla para ödeyeceğiz. e nerede kaldı kulüpleri finansal olarak kurtarma çabası? çöp değil mi?

    geliştirmek için plan - proje kuracağına "yabancı olmazsa bizim çocuklar oynar" gibi bir mantık yanlış. ölümüne yanlış çünkü o zaman senin "bizim çocuklar" dediğin yerli topçunun kafasında ne oluyor ben sana söyleyeyim.
    kapağı istanbul'a atmak.
    çünkü bu sistemde bir topçunun gelip gelebileceği maksimum seviye galatasaray - fener - beşiktaş üçlüsünden birisi. sınır olduğu için iyi topçuyu satmıyor bu kulüpler performans gösterdiği zamanda.
    e anadolu kulüplerine dönüp bakalım. "nasıl olsa alacak benim topçumu bunlardan birisi" diyip üçünü birbirine kırdırıp fiyatı tavana çekiyor.
    sonra kulüpler zarar ediyor.

    yahu anlamak bu kadar zor mu? bilal'e anlatmıştım vallahi bilal anlardı.
    kurtarmak mı istiyorsunuz bu sistemi? gelin ben size bir kaç formül vereyim.

    1 - altyapı destek hibesi: kulüplerin her birine altyapılarını mükemmel hale getirebilmeleri için verilecek maksimum bedeli belirle, bu paraları kulüplere öde. de ki bu adamlara da "bu paranın 1 kuruşu altyapı dışında harcanırsa verdiğim hibe krediye dönüşür, en üstten senelik faiz ile 3 senede geri alırım, altyapıya kullan istediğin gibi bu para senin" ve oyuncu yetiştirmeyi teşvik et.

    2 - altyapıdan oyuncu zorunluluğu: de ki kulüplere "18 kişilik maç kadronda ben senin 2 tane altyapıdan futbolcu görmek zorundayım, bu 2 oyuncu o maçta toplam 20 dakika süre almak zorunda. her biri 10 dakika mı olur, bir futbolcu 20 dakika mı olur bunun kararı senin ama bu futbolcu o maçta oynayacak". dedin mi bunu, altyapıya yaptığın yatırımın katkısını görüyor musun sahada? 18 kulübün tamamında en az 2 altyapı futbolcusunun 34 maçta toplam 20 dakika süre alması demek bu futbolcuların gelişimi için elzem.

    3 - ptt 1. lig teşviği: 18 yaşını doldurmuş ancak süre almakta sıkıntı yaşayan topçuları oraya kiraya göndermelerini sağla kulüplerin. 1. lig takımlarına "üst ligden x kulübün alt yapısında yetişmiş futboluyu kiraladığında oyuncunun maaşının yarısını ben karşılayacağım ve oynattığınız maç başına iki kulübe de ödeme yapacağım" dersen, mali anlamda her iki kulübü de rahatlatacağın gibi altyapı futbolcularının oynamasını sağlamış olursun.

    4 - altyapı antrenörlüğü: eski futbolcular için futbolu bırakınca teknik adamla arası iyiyse maaş alma kapısı olarak kullanılmasını engelle altyapıların. eğitim sistemleri getir, yurtdışında (almanya - hollanda - italya - ingiltere vb.) eğitim teşvik programları kur altyapı antrenörleri için. her birinin istediği alanda çalıştığına emin olmak için sınavlar yap, belirli aralıklarla altyapıdaki gençlere yaptırdığı antremanlar için gözlemci zorunlu tut. gelişimi destekle yani kısacası.

    yani bunun gibi daha yüzlerce formül, proje, plan geliştirilebilir. bunun yerine şu anda ülke futbolunda tek mantıklı şey olan 14 yabancı kuralını niye çöpe atıp da daha önce sittin kez denediğimiz bilmem ne + bilmem ne + bilmem ne gibi saçmalıklarla ekonomik olarak kurtarmaya çalıştığın kulüplerini batırmaya yönelik adım atıyorsunuz?

    tarık çamdallar mehmet topuzlar falan mı yetişsin ve ülke olarak milli takımda çöküşü yaşayalım, bu mu hedefiniz? yoksa cengiz'ler, ozan'lar mı çıksın bu takımlardan, bunlardan kurulu bir milli takımla başarıyı nasıl yakalayacağımızı mı düşünelim? ilk şıkkı denedik, yıllarca denedik. tarihimizin en iyi jenerasyonlarından birisi ile dünya 3.sü olduk, bir diğeri ile avrupa 3.sü olduk. 1923'te kurulan tff'nin 2 başarısı var, bunlar. turnuvaya katılmak başarı sayılmasın artık bu ülkede, biz bunu istiyoruz.

    siz ne istiyorsunuz ona karar verin.
    tarık çamdal mı? cengiz ünder mi?
  • 909
    kulüpleri dernek statüsünden çıkarıp profesyonel hale getirmediği müddetçe içine düştüğü pislikten çıkamayacak organizasyondur.

    yüzlerce milyon tl harca onca stat yap, çimi patates tarlasından hallice olsun. var sistemi epl'de bile yokken al getir, içine sıçsınlar. yabancı kuralını kaldır, kafası 1990'larda kalmış yerli hocalardan kurtulama.

    no profesyonellik no kalite kardeşim. bu iş bu. biz psg ve man city ile dalga geçiyoruz da adamlar hiç değilse her işi layığıyla yapıyor. profesyonellik neyi gerektiriyorsa onu.
  • 910
    geçen hafta 14 nisan 2019 fenerbahçe galatasaray maçında galatasaraya açık bir şekilde operasyon çekildi. vara rağmen 1 kırmızı yanlış çalındı ve dünyanın en açık faulü verilmeyecek gol yedirildi. bu konuda herhalde herkes hemfikir. tabii ki geçen hafta yapılan operasyon nasıl olsa yenebileceğimiz bir maç olan (bkz: 20 nisan 2019 galatasaray kayserispor maçı)nda telafi ediliyor. emre akbabanın pozisyonu kırmızı kart ama hakem vermedi. zaten kayseriden birini atsam kafasıyla gittiği belli olan hakem de sonunda kırmızıyı çıkardı ve bize penaltı verdi.

    yani güya fener maçını bu maçla telafi ediyorlar. adaletsizlik ahlaksızlık had safhada. işte ben bu yüzden bu zihniyetten iğreniyorum, hep eyyam hep adaletsizlik.
    edit: bu toplumun sorununun eğitimden ziyade ahlak olduğunu düşünen biri olarak, eleştirilere saygı duyuyorum. yalnız bize yapılınca öfke doğuran şey karşı tarafa yapılınca neden vicdanı bile rahatsız etmez bilmiyorum. kim ne derse desin, sonunda ahlak ve hakikat kazanır
  • 912
    hakemlerin bol bol eyyam yaptığı futboldur.

    (bkz: #2654001) fakat bu entry'de bahsedildiği gibi emre akbaba'ya verilen kart kırmızı değil sarı karttır. yani hakem doğru karar vermiştir.

    lopes'in gördüğü 2. sarı kartta doğru bir kart.. kaleye giden belkide ağlara gidecek olan topu eliyle kesiyor. voleybolcu gibi..

    (bkz: 20 nisan 2019 galatasaray kayserispor maçı) fenerbahçe - galatasaray maçının telafisi niteliğinde bir maç demek, rakip takım taraftarının kuracağı bir cümle..

    diğer rakip taraftarlara olmayan bir telafi üzerinden malzeme veriyorsunuz. kafanız güzel mi kardeşim sizin ? ne telafisi ? hakemin verdiği tüm kararlar doğru!

    edit: imla
  • 914
    küçülerek büyümesi gerekendir. yıllarca fahiş bonservis bedelleri,yıldız isimler, 4-5 milyon avrolara kadar varan sözleşmeler, dünyaca ünlü teknik direktörler vs... sonuç? futbolcu maaşlarını ödeyemeyen kulüpler, borçlarından dolayı avrupa kupalarında oynayamayan kulüpler, bu kadar para harcanmasına rağmen bir türlü gidilemeyen gidilse dahi başarılı olunamayan avrupa futbol organizasyonları. yani görünen o ki para harcayarak büyüyemiyorsan bir de para harcamadan büyüyeme en azından bu kadar borçlanan kulüpler olmayacak.*

    bazen şunu duyuyorum, büyük takımlar büyük oyuncular pahalı oyuncular almak zorundadır bu büyük takım olmanın verdiği bir durumdur. galatasaray'ın büyüklüğü oyuncusuna verdiği/verebileceği 4-5 milyon eurolarla değerlendirelemez, değerlendirilmemelidir. kaldı ki türkiye'nin hatta avrupa'nın en iyi scout ekipleri bizde olduğu söyleniyor. marcao'yu bulduğumuz gibi gider portekizden, arjantinden, brezilyadan, iskandinav ülkerinden futbolcular bulabiliriz yıllık 1 milyon euroya oynayacak.
  • 916
    her avrupa maçında veya her ingiltere premier lig, la liga maçında falan devamlı laf çakılması, eleştirilmesi baygınlık verdi artık.

    mesela farazi konuşuyorum, isviçre ligi'nde adamlar diyor mudur ya ne saçma ligimiz var arkadaş. bir diğerlerine bak bir de bize bak. bu konuda somut bir delilim yok ama ben dediklerini hiç sanmıyorum.

    senin futbol ülkesi olarak bulunduğun konum ortada. çoğu doğu avrupa ülkesi'nden iyi olduğumuz gibi batı avrupa'dakilerden de gerideyiz. uzun bir süredir bu durum böyle. bazı şeyler istemekle, imrenmekle olmuyor. ne yaparsan yap o adamlar gibi olman çok zor yani. bugün burada 'ajax bile' denen takımın köklü bir mazisi, ekolü falan var. bu nasıl bu kadar kolay yok sayılıyor mesela ben anlamıyorum bunu?

    bence o yüzden boşa imrenmenin, keşke vb. demenin anlamı yok, önümüze bakalım. ha buna mutlaka sen kulübün kuruluş amacını, misyonunu anlamamışsın vb. diyenler olacaktır, ben o noktada değilim, gördüğümü yorumluyorum farazileri değil. ve ben avrupa seviyesinde olan bir kulüp de futbol da görmüyorum. olmasını da pek mümkün görmüyorum.

    bu konuyu daha detaylıca kaleme almıştım, o entry'yi de şuraya bırakalım.

    (bkz: #2558486)
  • 917
    kötülemek için avrupa maçı izlemeye gerek yok. neresinden tutsan elinde kalıyor zaten leş kere leş bir lig. altyapılarımız bitik. en iyi altyapı diyebileceğimiz altınordu başkanı bile çıkıp biz yabancı almıcaz hep türk oynatacaz diye röportaj yapıyor. abi seni o yabancı oynatman kötü yapmaz merak etme. sen nasıl daha iyiye gidersin bunu düşün. sonuçta türk oynatmak yasak değil. iyi oynasın o formayı kapsın.

    altyapıdan oyuncu çıkıyor ama ne diye? 2. lig 3. ligte bilmem hangi takımın yedeği olsun diye mi? ya da dört büyüklerden biri alsın da yedekte çürüsün diye mi.
  • 918
    federasyonun elinde sınırsız bütçe var. yabancı sınırı ile uğraşacağına yerli, genç oyuncuları oynatan takımlara teşvik versenize. alt yapılara yatırım yapan kulüpleri desteklesenize. nice yetenekli genç oyuncularımız var, menejerlerin kucağında sağa sola savrulup, yok olup gidiyor. bu oyuncuları ve kulüpleri menejer batağından kurtarsanıza.

    adam gibi bir federasyon başkanı ve spor bakanı ile türk futbolu kendi ekolünü pek tabi oluşturabilir ama biz sistem yerine kişiler üzerine yapıyoruz tüm kurgularımızı. kişi değişti mi sil baştan.
  • 919
    jeopolitik konumu gereği maalesef elit seviyeye ulaşamayacak ülkenin futbolu. orta doğu ülkesi olduğumuz için yani. çünkü bizim ülkemizde ne eğitim sistemi var ne de iş ahlakı.

    altyapıya istediğin kadar önem ver, dünyanın en iyi tesislerini kur; iş o tesiste top koşturacak çocukta bitiyor. o çocuk aileden "futbolcu ol, büyük takıma kapağı at da kurtar kendini de bizi de" eğitimi alıyor. ülkemizin çocuklarına maalesef çalışmayı sevdiremiyoruz. ülkemizde futbol; para kazanmanın kolay yollarından sayılıyor türkiye halkında. sonra elin norveçlisi her çıktığı maçta aynı özveriyi, aynı başarıyı gösterince şaşırıyoruz. şaşırıyor olmamıza sebep de bizim çocuklarımız. alışmışız yatarak para kazanana, olması gerekene şaşırıyoruz işte.

    işin özünde eğitim yatıyor bence. türkiye önce eğitim olarak, ahlak olarak o çok beğendiğimiz takımların ülkeleri gibi olamadıktan sonra messi'den yeteneklisi de çıksa hazin son...
  • 920
    ne kadar ölü durumda olduğunu 2 haftadır koparılan yaygaradan anlayabilirsiniz.

    ortada olan bir şey olmamasına rağmen kopan yaygaraya bakın. hakem de hakem diyorlar.

    geçen hafta beşiktaş maçında hakem ne hata yaptı biri bana anlatabilir mi? taç mı yapılan hata? bütün ülke oturduk 50 farklı açıdan caner'e değip değmediğini anlamaya çalıştık, hiç kimse hemfikir olamadı. kimi değdi dedi kimi değmedi. beşiktaş kalesinden 70 metre uzaklıktaki bir taç atışı. hakem galatasaray'a verdi. bu mu yapılan şike?

    ilk yarıda beşiktaşlı oyunculara üç tane sarı kart gösterdi, biraz gereksiz oldu bence de bu sarılar. bu mu şike peki? galatasaraylı bülent yıldırım dediler. peki bülent yıldırım 2 hafta önce nerdeydi konuşan var mı? fenerbahçe galatasaray maçında feghouli'ye yapılan faule hakemi vara çağırmayan isimdi bülent yıldırım. o maçın var hakemiydi. galatasaray'ın kadıköy'de 2 puanını çalan isimdi. şimdi hangi takımlı oldu bülent yıldırım?

    dünkü maçta ne oldu peki?

    ilk penaltıda top dışardaymış. topa vurulduğu an marcao ayakta. yok hareket başlamış da bitmiş de geçiniz. ne güzel dünya.

    kırmızı kart tartışılır. bence manchester-real madrid maçında nani'nin arbeloa'ya attığı tekme ile aynı şekilde değerlendirilmeli: kontrolsüz hareket. eğer emre topa dokunamamış, önce rizeli oyuncu vurmuş olsaydı kırmızı olmaz derdim. ama top sende iken dahi topa hamle yaparken kontrollü olacaksın diyor kural kitabı. sen oyuncunun ayağını 3 yerinden kıracak şekilde bir tekme savuracaksın, sonra yok emre ayağını soktu yok kasıt yok bilmem ne. emre savunma yapıyor, tabii ki ayağını sokacak. kurala göre hücum yapan oyuncunun kontrollü olması gereken yer tam olarak orası işte.

    ikinci penaltıya penaltı değil diyene bi şey anlatmak istemiyorum. "yhaa tamam temas var ama o hamleyle düşülür mü"ymüş. taşak mı geçiyosunuz aklımızla?

    ne yapmaya çalıştığınız belli. nihat özdemir başkan olsun. başakşehir maçında başakşehir sami yen'de kupa kaldırsın. vesaire. rezilsiniz. bu sene sadece benim şu an hatırladığım galatasaray'ın 8 puanı çalındı. (2 fener maçı, ilk rize maçı, ilk konya maçı) teknik direktörüne anlamsız şekilde 10 maç ceza verildi. neredeydiniz o zaman? o bildiriyi çıkıp savunun, sonra konuşalım.

    bunların karşısına aynı sertlikte çıkmayan, galatasaray'ı fetö'yle anan yönetici aşamasındaki semih özsoy gibi şikecilere haddini bildirmeyen, dava açıp özür diletmeyen yönetim benim gözümde biter, bunu da söyleyeyim.
  • 922
    vecihi gibi geliyoruz ustlerine. bu sefer ki farkli hakkaten.kendileri boylarindan derin bok cukurunun icinde olduklari icin, kimisi gider para dilenir, kimisi hirsiz diye sovdugu adami getirir takimina koyar. bunlar hep yokluktan malum.
    o gunleri gorur muyum bilmiyorum ama, bu seneki sampiyonluk geldigi dakika onumuzdeki 5 sene icinde 5 sampiyonluk olmasada, 5 kere sampiyonlar ligi direk katilim biletini cebimize koymus olacagiz. diger klupler sampiyonluk icin daha fazla olmayan parayi harcayamaz, velev ki harcadilar finansal fair playden kurtulamazlar.
    aglayin lan. kudurun. bi noktadan sonra sizi kimse sallamayacak cunku.
  • 924
    sahadaki futbol açısından dibi görmüş halde. o denli bitmiş halde ki, terim kariyerinin en formsuz döneminde üçleme yaparak bitirecek sezonu. ne kupada ne ligde dişe dokunur bir top bile oynamadık üstelik.

    bu süreci iyi değerlendirmek lazım kimsenin ağlamasını, sızlamasını dinlemeden. avrupa'da bir şey yapamayacağız, orası belli. makas hem maddi olarak hem de futbol kalitesi olarak hayli açıldı.

    seri şampiyonluklar kazanılırsa ve 4-5 yıl sonrası için sağlam bir scouting ile genç bir takımın temeli atılırsa hem daha uzun vadeli bir sürecin tohumları atılır hem de o dönemden itibaren avrupa'da tekrar rekabetçi olabiliriz.

    terim sabreder mi bilemem o kadar süre ama kendi başkanlık dönemi için bunu planlayabilir bence.
App Store'dan indirin Google Play'den alın