• 902
    geçtiğimiz yıllarda çinlilerin ve katarlıların futbola adım atmasıyla beraber hem sektöre giren para hem de bonservis ücretleri ve maaşlar korkunç derecede arttı. barcelona 2014 yılında luis suarez'i 80 milyon euro'ya transfer edebilirken bugün benzer bir transfer yapmak için en az 150 milyon euro harcamanız gerekir. yahut bugün premier lig'de parlayan bir kanat oyuncusu için real madrid'in 2013'te gareth bale için ödediği 95 milyon euro değerinde bir teklif yapmanız halinde yalnızca komik bulunursunuz.

    türk futbolunun şansı, piyasa bu şekilde uçarken türkiye'deki düşük vergiler ve stabil döviz kuru sayesinde büyük transferler yapılabilmesiydi. 2013 yazında galatasaray u-20 dünya kupası'nın yıldızı bruma'yı 12 milyon euro'ya, fenerbahçe emenike'yi 13 milyon euro'ya transfer edebiliyordu. keza galatasaray ve fenerbahçe toplam 50-60 milyon euro'luk maaş bütçeleri oluşturabiliyor, bir iki dünya devini saymazsak fransa'da, italya'da, almanya'da hiçbir kulübün harcamadığı paraları harcayabiliyordu. halbuki türkiye uefa sıralamasında bu ülkelerin hepsinden gerideydi.

    bu dönemde 2013'te galatasaray, 2017'de beşiktaş şampiyonlar ligi'nde unutulmaz başarılar elde etti. fakat bu başarılar bile drogba, pepe, sneijder, quaresma, talisca, eboue gibi üst düzey oyunculara ödenen korkunç maaşı çıkarmaya yetmedi, iki kulüp de şampiyonlar liginden elde ettiği yüksek gelirlere rağmen zarar etmekten kurtulamadı. üstelik bu başarılar uzun vadede sürdürülemeyince şampiyonlar ligi gelirinden de mahrum kalındı ve zarar katlanarak büyüdü. kısacası "parayı basıp kaliteli oyuncular getirerek başarılı olma" planının uzun vadede işlemediği, en iyi senaryoda bile zarar ettirdiği açıkça görüldü.

    bugün ise türk futbolunda işler ekonomik olarak tersine dönmüş durumda. taraftarlar kulüplerin ffp kurallarına uymak zorunda kalmasından mutsuz olsa da, bu kurallar olmasa bile türk takımlarının euro'nun yükselişi sebebiyle eskisi gibi büyük transferler yapması mümkün olamayacaktı. belki ffp'nin bu durumu bir-iki seneliğine öne çektiği söylenebilir fakat bu lale devri eninde sonunda bir gün bitecekti. teknik olarak iflas etmiş durumda olmasına rağmen, gamsızca borçlanarak her sene zarar etmeye devam eden kulüplerin mali bir disipline girmek zorunda kalması kaçınılmaz sondu.

    bundan altı ay sonra euro kuru kaç lira olur hiçbirimiz bilmiyoruz ama maaş bütçesini azaltan ve parlatıp satabileceği oyunculara yatırım yapan takımların ayakta kalırken, diğerlerinin adım adım çökeceğini anlamak için alim olmaya gerek yok. burada yabancı sınırını kaldıran fatih terim'in türk futbolunu bir manada kurtardığını söylemek yanlış olmaz. çünkü bu ekonomik koşullarda bir de yabancı sınırı olsaydı, türk takımları fahiş paralar ödeyeceği yerli oyuncularla uluslararası arenadaki bütün müsabakalarda rezil rüsva olur, 80li yıllardaki "yenildik ama ezilmedik" muhabbetine dönmek zorunda kalırdı.

    bu şartlar altında herkesin hayal ettiği bir çözüm önerisi var elbette. bana kalırsa türk futbolunun kurtuluşu, türkiye'yi temsil eden her takımın ülke puanına maksimum katkı vermesi sayesinde şampiyonlar ligi'ne iki takımla katıldığımız günlere dönmekten geçiyor. böylece hem daha çok gelir elde edip hem de daha kolay oyuncu satmamız mümkün hale gelecek. türkiye futbol federasyonunun ve diğer bütün futbol aktörlerinin öncelikli hedefinin bu olması gerektiğini düşünüyorum. çünkü artık türk futboluna ülke dışından gelecek her kuruş çok büyük değer taşıyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın