• 1677
    ya herkes tutturdu bir ''yabancı sınırı garabeti'' diye bir şey... yazık günah şu paralara. kaç senedir yabancılar neredeyse serbest (eskiye nazaran) ve hiç bir başarımız yok elle tutulur. 6 yabancı kuralı varken uefa kupasını aldık. garabet filan değil yani o kural. en azından bizim ülkemiz için değil.

    bir süre kendi ülkemizin oyuncularını üretmek için çabalamalıyız. her takımın oyun tarzı olabilir ama ligdeki takımların da az çok bir tarzı olmalı. türk takımları dendiğinde akılda az çok bir oyun canlanmalı insanların zihninde. tıpkı italyan bir takımla oynadığında genelinin savunmayı iyi yaptığını bildiğin gibi. tıpkı ingiltere ligindeki takımların dikine, hızlı çıkabilen takımlar olduğunu bildiğin gibi.

    şahsen türk futbolunun başında olsam bu başarısız takımlara transferi iki üç yıl yasaklardım. tepki gelirse gelsin. hepsinin dünya borcu var biz dahil ama maşallah oyuncu aldıkça alıyoruz. ki sanki serbest bırakıyorsun da ne oluyor? iki üç liralık avrupa takımlarına yenilip yenilip geliyorlar. kusura bakmayın türkiye'deki realite bu. anadolu takımlarına hiç değinmiyorum bile. sırf türk oynatmamak için yemin etmiş gibiler. senin misyonun başta oyuncu yetiştirmek olmalıyken afrika'da x bir ülkeye gidip otobüs dolusu güçlü zenci futbolcuları doldurarak kadro kuruyorsun. çoğu da kalitesiz zaten bu futbolcuların.
  • 1678
    iğrenç zeminlere sahip olan futbol. ülkede doğru dürüst zemin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. yapılan milyon eurolarca yatırım, bu iğrenç zeminlerin insafına kalıyor. futbolun kalitesizleşmesi bir yana, seyir zevkini bile kötü etkiliyor. bir çözüm bulunsun şuna artık. gerekirse rams park'ta bile maç oynatmayın, yeter ki bir çözüm bulunsun.
  • 1680
    bir süredir portekizli bir kibir abidesi tarafından itin bir yerlerine tepilen oluşum. basın toplantısı ve sosyal medyadan yardırıyor adam. dur diyen de yok. ceza verebilecek bir kurum da yok. söylediklerini kimse iplemiyor tamam ama konu bu değil. adam istediği gibi at koşturuyor. elbette bunları tek başına yapmıyor. organize kötülüğün bu seneki elebaşlarından olduğu için ön planda o ve siyah giyinen bir yöneticileri var. müthiş bir şekilde iftira, yalan haber ve algılarla beyin yıkıyorlar. bunların yaptıklarını okan hoca ve bir galatasaray yöneticisinin yaptığını düşünün ve neler olacağını hayal edin. işte algı yönetimi budur. sahada ve dışında tüm sistem bunlara hizmet ederken sanki tam tersi oluyormuş gibi algı yapıp, buna önce kendileri inanıyor sonra da etraftaki "gerizekalıları" inandırıyorlar. şöyle de şanslılar ki baya baya gerizekalı var ortamda. gobbels canlanıp gelse ve bunları görse ceketinin önünü ilikler, arkasına bakmadan kaçar. bunlara dur demesi gereken, türk futbolunun "marka değeri"ni koruması gereken kurum da sessiz. bakalım nereye varacak bu işin sonu. pek hayır bir yere çıkmayacağı kesin.
  • 1684
    toplumumuzun yapısı ile organik bağları nedeniyle ekonomimize benzer bir halde olan spor dalı. bu ülkenin insanı başarılı olamadığı sürece takımını pek desteklemez, tek tük bursaspor gibi örnekleri dışında istanbul takımları için bu böyledir. hatta galatasaray taraftarının çoğu da böyle, herkes sen ben gibi değil, dikkat ederseniz havlu atılan sezonlarda türkiye'de tribünlerdeki boşluk avrupa liglerindeki duruma kıyasla çok daha fazladır. o halde bir takımın kopup gitmesi, 15-20 milyon taraftarı olan bir takımın başarısızlığının sonuçlarını yaşaması dekoder satışlarını ciddi oranda düşürür, yayın gelirleri düşer, futboldan dönen ekonomi ciddi anlamda küçülür. futbol ekonomisi o kadar büyük ki, sponsorluklar, medya gibi ayaklarını düşündüğünüzde gerçekten bu ekonominin küçülmesi ülkenin altından kalkamayacağı bir sonuca yol açar. bakın daha bu futbol ekonomisinin karanlık bağlantılarından bahsetmedim bile.

    dolayısıyla, aynı kur korumalı mevduat sistemi gibi günü kurtarıcı, "acaba" dedirtecek yöntemler ile yapay bir rekabet yaratılması suretiyle dekoderlerin satışının devamı, yayın gelirlerinin düşmemesi (yayıncı kuruluşun katarlı olduğunun altını çizelim), sponsorlukların artarak devam etmesi sağlanır. usulüne uygun yapılmadıkça sponsorluk vermenin vergisel bağlamda büyük avantajları söz konusu, denetimi sıkı yapılmayan bir alan, bunu da belirtmek gerekir.

    yalan düşmanlar (yapı) ve bu yalan düşmana karşı kahramanlık hayalleri (yapıyı yıkacağız) satılır, "o sene bu sene" dedirtilir. ama yapay olan her şey gibi bunun da sonu gelir, günün sonunda çoğunlukla olması gereken sonuç gerçekleşir. sonraki sezon farklı aktörler, farklı ama aynı nitelikte yalanlarla çark dönmeye devam eder. işte bu da popülizm, taraf olma ve güçlü hissetme isteği. bizim gibi insanlar nezdinde birey olabilmenin çok geç yaşlarda, hatta bazen hiç gerçekleşmediği toplumlarda maalesef bu yöntem çok daha iyi işler. çünkü herhangi bir tarafa insanlar daha sıkı, daha koyu şekilde bağlanır.

    devletin, tff'nin, ya da herhangi bir "yapı"nın birini şampiyon yapma, bir takımı tutma gayesi olduğuna inanmak abesle iştigaldir. fenerbahçe çok kötü yönetildiği için asansör takım olacakken yapay şekilde yarışta tutuluyor. biz aynı durumda olsak bizi de tutarlardı diye düşünüyorum. ama bu sefer de biz 10 sene şampiyon olamazdık. dış güçler, yapı, amerika, israil falan yok. bu ekonominin dişlileri bu ekonomi dönsün diye yapabileceği minimum etkiyi yapıyor. her şey bundan ibaret.

    ben de kızıyorum yönetime, susmayın diyorum sinirlenince ama üzülerek belirtmek gerekir ki iyi yönetilse de galatasaray da bu ekonominin bir dişlisi. yukarıda istenmeyen senaryonun gerçekleşmesi galatasaray'ı da ciddi anlamda yaralar. dursun yine istifa etmeli, o bambaşka sebepleri olan, bambaşka bir konu.

    neden izliyosun ulan o zaman galatasarayı diye soracak olan olursa da; seviyoruz işte, n'apalım?
  • 1686
    en baba filmden beter umut kırıcı bir hâl aldı türk futbolu.
    bugün tff başkanı bir programa çıkıp alenen galatasaray' ı tehdit ediyor. kapsamı çok ama çok geniş bir arka plan olmasa şu programda söylenenler sivasspor' a bile söylenmez.
    kendimi bu kapsamlı kötülüğün karşısında çaresiz hissediyorum.
    yapılacak dünyevi bir şey kalmadı. sorumlularını allah' a havale ediyorum.
    dua kabul et allah' ım.
  • 1687
    2011"de yapılan şikenin kumpas olduğuna inananlar galatasaray'ın son 10 yılda ittirilerek şampiyon olduğuna inanıyor. ilginçtir bu kitle bizim psikolojik olarak tedavi edilmemiz gerektiğini dile getiriyor. ulan hz.musa denizi ikiye böldü firavun inanmadı sen de tape, itiraf ve sürülen tarlalara kumpas diyorsun. sizin bırak tedaviyi üremenizin durması gerekiyor ülkenin geleceği açısından.
  • 1689
    türkiye liginin bir bayerni olmasın diye son güçleriyle, son mermileriyle savaşan beş para etmez satılık insanların korkunç bir tarafa sürüklemeye çalıştığı bir garip şey. ancak kötü haber, başaramayacaksınız beyler. galatasaray çoktan bayerni oldu bu ligin. bunu tez elden kabullenip bvb olma rekabetine başlamanızı öneririm. sivas deplasmanındaki mevcut insanlık değeri piyasa değerinin bile altındaki bir adamı bize düşman etmeyi başardınız belki ama inanıyorum ki allah nasip edecek galatasaray bu ülkeye 3. avrupa kupasını getirecek ve siz kaçmaya reddetmeye çalıştığınız bu gerçeği en acı yoldan kabul etmek zorunda kalacaksınız.
  • 1690
    4-5 senedir galatasaray aleyhinde cereyan eden şeyleri görüyorum ama son bir haftada yaşananlarla ilgili tek bir istifa yok, görevden alma yok.

    tff, mhk, yayıncı kuruluş. hiçbirisinde tek değişim yok. demek ki bizi kimse takmıyor boşa konuşuyoruz. bizde bu ülke futbolunda çamur atan olmalıyız. her şeye, her yere saldırmalıyız. sonra bakıyorum galatasaraylıların programlarından birisinde kerem övet diye birisi "metin öztürk'ün açıklamalarını tasvip etmiyorum" diyor. enayi enayi takılmaya devam sevgili galatasaraylılar. tokat atana diğer yanağı her daim çevirin. allah aşkına bunların tepkilerinden korkmayın.

    bakara suresi 150. ayetin ilk kısmında şöyle der;

    "zalimlerden korkmayın, benden korkun. böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız."

    bu çok bariz bir mesajdır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın