• 1653
    türk futbolu; 90'lı yılların sonunda, milenyumun başında çağ atladığında avrupa'da başarılı bir galatasaray var diye çağ atladı. bu milli takımı da etkiledi ve bütün takımlara daha önce olmayan türden bir özgüven geldi. uzun hikaye ama galatasaray kurumsal yapısını yeni çağa taşıyamadığından yerinde saydı ve sadece lokal başarılarla yetinmek zorunda kaldı. ha bir de o zamandan beri 2 defa şampiyonlar liginde gruptan çıkabildik, işte o kadar. diğerlerinin durumu da pek farklı değil, hatta daha da kötü. zengin ve şımarık fenerbahçe özellikle 2010'dan itibaren başarısız oldukça tamamen gerçeklikten koptu. işi tamamen algıya çevirip türk futbolunu inanılmaz toksik bir hale çevirdi. bu durum ne yazık ki bizi de çok ama çok etkiliyor.

    sormak lazım. herhangi bir türk takımının parası dışında şampiyonlar ligi veya avrupa'da başarı diye derdi oluyor mu sizce? mesela fenerbahçe geçen sezon konferans ligi şampiyonluğunu gerçekten istedi mi? galatasaray sparta prag'ı elemeyi gerçekten istedi mi? tek derdimiz varsa yoksa lig şampiyonluğu. avrupa'da başarılı sonuç bile ligdeki algılara hizmet ediyor. yok kim gerçek şampiyonmuş da yok kollanarak şampiyon oluyormuşuz da. referans ne, avrupa'daki sonuçlar.

    bunu kıyasıya eleştirmiyorum. sadece durum tespiti yapıyorum. bugün fetö metö diyenler bile ağızlarını yine pisletiyorlar ama 2000 başarımıza bok atamıyorlar. o takımın tarihin en iyi türk takımı olduğunu içten içe hepsi çok iyi biliyor. peki o takım ligdeki itibarı için bu kupaları aldı? tabi ki hayır. avrupa hedefinde samimi olduğu için, orayı hedeflediği için başarılı oldu. bir anda da başarılı olmadı. bizim bir an önce özümüze dönmemiz lazım. fenerbahçe avrupa'ya bakmıyor diye biz de öyle yapmak zorunda değiliz. sözde değil özde bir şekilde, avrupa'da başarı diyebilmeliyiz. yoksa fener'le sidik yarıştırmanın gerçekten bir sonu yok. bunun türk futboluna faydası da yok.
  • 1654
    fizik gücü yok, disiplin yok, taktik yok, oyun planı yok, dinamizm yok, oyun içi organizasyon yok. yok oğlu yok.

    ne var peki? yukarıda sayılanların hepsi varmış gibi davranmak var.

    ben bu ülkede bir takımın hocasının, teknik ekibinin, kondisyonerinin ve scout ekibinin ön plana çıktığı bir takımı sadece 1 kere gördüm. o da rüya gibi geldi, geçti.
  • 1655
    biz veya ligdeki diğerleri eleniyoruz bi takıma, sonra kızıyoruz o sorumlu, bu hatalı.

    hata falan yok ya, olması gereken oluyor, yanlış olan para harcayarak oluyor artık.

    tüm bu tabloların sorumlusu 2 adam;
    (bkz: jupp derwall)
    (bkz: fatih terim)

    bulgaristan, litvanya ayarında takılıyordu ülke futbolu. uçuyor kaçıyor denen metin ali feyyaz oğuz çetin aykut kocaman rıdvan dilmen tanju çolak lar dünya kupası katılımı bile gösteremedi.

    derwall ve terim bu ülkeye futbol öğretti başarı getirtti. şimdi para harcıyoruz tekrar yapalım diye yapamıyoruz.

    hepimiz kabul edelim beyler medyası, yöneticisi, taraftarı, izleyicisi, futbolcusu futboldan anlamıyoruz. herhangi bir batı avrupalı yeri geliyor kuzey avrupalı yapıyor oyununu alıyor turunu biz de sonra şundan oldu bundan oldu diyip tartışıyoruz, seneye aynı terane.

    içim acıyarak söylüyorum ki herhangi bir batı avrupalı izleyici, bizden de bizim profesyonellerimizden de daha iyi futbol biliyor, anlıyor, yapabiliyor.

    (bkz: futbolu bilmemek)
  • 1660
    avrupa nezninde ülke'de takım ayırmaksızın söylüyorum ve artık kabul edilmesini gerektiğini düşünüyorum. bizim takımlar artık küçük takımlardan ziyade küçücük takımlar. ülke futbolunda ki seviye artık öyle yerlerde ki, molde ve young boys gibi sadece futbolun temel prensiplerini yapan ve belli bir fizik kondisyonuna sahip takımlara karşı zorlanmaktan daha öte aciz kalan, sparta prag ve slavia prag gibi bunun yanına bir de hafif yetenek katınca imrenerek izlerken yakalıyoruz kendimizi. premier league'in, bundesliga'nın, serie a'nın, la liga'nın, ligue 1'nin avrupa'ya katılan bütün takımları bizden fersah fersah önde. bunun yanı sıra portekiz, belçika, hollanda'nın kalbur üstü takımları bizlerden önde. çek cumhuriyetinden sparta prag ve slavia prag ve avusturya'dan red bull salzburg takımları bizlerden çok önde. en acınası danimarka, isveç, norveç ve isviçre takımları karşısında bile aciz düşmemiz.

    futbolun en temel prensip'i çalışmak. ve bizim takımlarımız bunu yapmak'ta bile aciz kalıyor. geçen sezon sana ne vereceğini az çok belli eden ve fizik seviyeleri yerler de sürünen wilfried zaha ve hakim ziyech gibi oyuncular hakkında kamp yemiş wilfried zaha, kamp yemiş hakim ziyech goygoyundan medet uman futbol anlayışı mevcut. insanlar buna gerçekten inanıp yola çıkıldı ve transfer planmasını ona göre yapıldı. bugün ise herkes bu oyuncuları eleştiriyor. yapılacak belli idi. yolları ayırmak. özellikle hakim ziyech'in opsiyonunun kullanılıp yola devam edilmesi kabul edilemez. ondan sonra bizim takımlar niye avrupa takımlara karşı bu kadar zorlanıyor. hatayspor'un sağ bekini geçemeyen wilfried zaha'dan ve savunma'daki zaafları bilinen ferdi kadıoğlu'nun karşısında ezilen hakim ziyech'den hala medet umuluyor bu topraklarda.

    sen ilk önce çalışacaksın. fizik kondisyonunu sezon başında yerine oturtacaksın. olası yorgunluk belirtilerinde rotasyon yapıp, kadron'daki bütün oyunculara oynama fırsatı vereceksin ve bu rotasyon'daki oyuncuları en idealinde altyapın'dan veyahut gelişime açık genç oyunculardan seçeceksin. ben artık 30 yasındaki adamın yerine bir diğer 30 yasındaki oyuncu'nun girmesinden sıkıldım gerçekten. oğuz aydın transferi gerçekleşseydi bugün hakim ziyech'i kesemeyecekmiydi? zaten değerli olan as sağ kanadın barış alper yılmaz yanında oğuz aydın değer kazanmayacakmıydı?

    tonla para kazanıyorsunuz beyler.

    çalışacaksınız!
  • 1661
    işi yerli oyuncular üzerinden ele alırsak önümüzdeki dönemde özellikle yurtiçinde yetişen oyuncuları erken yaşta ihraç etmemiz gerekiyor, nedenlerini açıklayayım.

    türkiye yaklaşık 35 sene öncesine kadar futbolda pek de bir önemi olmayan bir ülkeydi. 1985lerden günümüze kadar ise belli seviyede takımlar ve oyuncular çıkarsak da istikrarı ve ekolü bulamadık.

    özellikle günümüzde ülkemizde 10-15 yaş arasında olup futbol oynayan çocukların ciddi dezavantajları var. kendimize rakip avrupayı görürsek hem saha hem de futbolcu gelişimi açısından ortada makas falan kalmadı diyebiliriz.

    ülkenin dört bir yanında futbol oynama imkanı bulan çocukların çoğu ya toprak sahada ya da suni çimde imkan bulabiliyor. bazı insanlar türkiyeyi istanbuldan ibaret zannetse de anadolunun çoğu yerinde gençlere tahsis edilmiş çim saha bulmak neredeyse imkansız.

    anadoludaki koca koca stadların hatta tesis haline gelmiş çim sahaların çoğu amatör bile olan takımların oynaması için kullanılsa da altyapı takımları ve oyuncuları bu imkanı bulamıyor. halı sahada, toprakta idman yapıp şanslılarsa senede birkaç maç çim saha görebiliyorlar.

    bunun yanında bir diğer sorun beslenme ve gelişim. gıda enflasyonunu açıklamama gerek yok insanlar (ben de dahil :d) eti geçtim tavuk yumurta vs bile zor buluyor. altyapılardaki antrenörlere asgari ücret veriyorlar. böyle bir imkanda bu çocukların fiziksel olarak fransdaki almanyadaki ingilteredeki akranlarına göre hali nedir, düşünmemiz lazım.

    bu ortamda 18 19 yaşına gelip profesyonel liglerde futbol oynayacak olan gençlerin avrupayla yarışma ihtimali yok. eskiden avrupada da futbol bu kadar fiziğe dayalı olmadığı için rekabet edebiliyorduk ama artık edemiyoruz. bunu sadece galatasaray için değil bütün takımlarımız için söylüyorum. çeyrek final oynayan milli takımda kaç lejyoner vardı bakın. avrupa liginde gruptan çıkan galatasarayda kaç yabancı vardı, jesus fenerbahçesinde kaç yabancı vardı, şenol güneşin şampiyonlar ligi grubundan çıktığı beşiktaşın onbirinde türk oynamıyordu.

    yani son yıllarda iyice belirginleşen fizik yetersizliğimiz. antreman eksiğimiz bundan sonraki yıllarda daha da belirginleşecek çünkü futbol oraya doğru hızla gidiyor.

    benim yerli futbolculardan ve bundan 5 10 sene sonra gelecek olan jenerasyonlardan pek bir umudum yok açıkçası. 20 yaşına gelmeden kendini büyük takıma atabilen veya avrupaya transfer yapan genç futbolcular kendilerini belki kurtarabilir o kadar.
  • 1663
    verilen paraları görünce şaşkınlık geçiriyorum.
    bu paraları ancak fenerbahçe verebilir, çünkü fenerbahçe sahipli yönetilen bir takım.
    galatasaray, bjk, ts ne yapıyor anlamış değilim.
    anadolu takımlarını düşünün zamanında bonservisle falan oyuncu alıyorlardı, şimdi halleri perişan.
    galatasaray, bjk, ts böyle giderse kötü günler görür, verdiğin paranın geri dönüşü yok zaten.
    euro kuru ortada, ülke batık zaten futbol mu batmayacak?
App Store'dan indirin Google Play'den alın