tam anlamıyla masum değiliz hiç birimiz maçı...
aslında
2 kasım 2018 galatasaray fenerbahçe maçı koreografisi ile 1-0 önde başlamış gibiydik. özellikle ilk yarım saatte kapanacak olan rakibinin üzerine gelmesini bekleyip sabırla saçma sapan top çeviren bir galatasaray vardı. bir ara ekrana yansıyan pas sayılarında 290-70 gibi absürd bir skor vardı. çok da sıkıntı çekmeden geçen ilk yarının ardından bir şekilde golü bulduk ve 1-0 öne geçtik. bütün fenerbahçe takımı dağılmışken, hepsinin yüzü yere bakıyorken, adeta "inşallah yüklenmezler" diye yalvarırken saçma sapan yan top oyununa inatla devam ettik ve devreyi 1-0 tamamladık.
ikinci yarıya biraz istekli başlayan fenerbahçe'nin anlık konstrasyon kaybında linnes gelen fırsatı çok güzel değerlendirip ceza sahası dışından uzak köşeye çakınca 2-0'ı da bulduk. bu noktadan sonra taraftarın oley çekmesi eleştiri konusu olsa da aslında o sinir bozucu ama güvenli oyunumuza devam ettik. ancak fenerbahçe belki kondüsyon durumumuzu gözeterek taktik gereği, belki de refleks olarak ikinci golden önce yaptığı şeyi dizilimini bozup ters yakalanmak pahasına devam ettirdi.
bu noktada ortaya çıkan gerçek yan pas oyununun bizim için seçenek değil gereklilik oluşuydu. çünkü ileriye doğru arka arkaya üç pas yapamayacak kadar kötü bir durumdaydık. ikinci gol sonrası on dakikalık bölümde biz ileriye doğru oynamaya çalışıp bocalayınca fenerbahçe de daha güvenli hale geldi. her ne kadar tehlike yaratabilecek bir tempo yakalayamasalar da orta sahada bir mücadelede çalınan tartışmalı bir faul sonrası durarak oynuyor olmamıza rağmen defansımızı yarmayı başardılar. o pozisyonda her ne kadar doğru şekilde bir koşu yapamamış olsalar da muslera'nın auta giden adama çıkıp müdahale etme rahatsızlığı yine nüksetti. her ne kadar zaten yere düşmüş ve topu ayağından çıkarmış olsa da ceza sahası içindeki oyuncuya muslera'nın yaptığı şarj
fırat aydınus'un ekran başındaki
ali palabıyık için biçilmiş kaftandı ve götten osurma bir penaltı ile fenerbahçe golü bulmuş oldu.
bu golden sonra stadda yükselen atmosferin bir anda düşmesi, hatalı penaltı kararının etkisiyle yaşanan o kaosla panik arası bölümde fenerbahçe takımı daha da yüreklenip yapabildiği hücum şekline devam etti. belhanda-valbuena arasındaki bir taç pozisyonunda valbuena'nın zeki ve uyanık hareketleriyle fenerbahçe lehine çıkan karar, yerden kalkamayan belhanda'nın açtığı boşluktan hızla giden top ve jailson'un şut bile sayılmayan iteklemesinin bir şekilde kaleye gitmesiyle skor beraberliğe gelmiş oldu.
bu dakikadan sonra geriye kalan uzatmalarla birlikte yaklaşık 25 dakikalık bölümde ise net bir kör dövüşü oldu. fenerbahçe kalabalıktan seken topun önünde kalması sayesinde de olsa galibiyet şansını yakaladı. bizim de bir serbest atıştan gelen topta dirsek darbesiyle yerde kaldığımız bir pozisyon olsa da fırat aydınus ve ali palabıyık ikilisi için yeterli olamadı. fenerbahçe maçın başından beri topa sahip olamadığı için son dakikalarda topla oynaması baskı gibi görünse de aslında iki takım da kaderine razı bir görüntü çizdi ki zaten ikisinin de skoru değiştirebilecek gücü yoktu...
maç sonundaki olaylar ise tam anlamıyla fiyasko. belhanda ve soldado arasında maçın son 3-4 dakikası boyunca devam eden horozlanma son düdüğün ardından diğer futbolcuların da araya girmesiyle sona ermek üzereydi ki jailson'un araya girip belhanda'ya attığı tokattan sonra önce bizim yedek kulübesi reaksiyon vererek fırladı, arkasından fenebahçe kulübesi ve sahaya girme şansı olan hemen herkes oraya doğru koştu. birbirinin boğazını sıkan, tokat atan, tekme sallayan, kovalayan futbolcular hatta teknik adamlar... sebebi ve şekli ne olursa olsun kabul edilmesi imkansız olan olaylar. umarım adaletli şekilde inceleme yapılıp cezalar verilir...
taktik anlamında getirilebilecek temel eleştiri 2-0 sonrası oyun planına sadık kalmayışımız noktasında olabilir. 1-0'dan sonra özellikle devre arasına kadarki 10-15 dakikalık bölümde rakip de dağılmışken vazgeçilmeyen pas oyunundan neden 2-0'dan sonra vazgeçildi. bu vazgeçmenin arkasında kondüsyon yetersizliğimizin payı nedir? taraftarın gazıyla yükselen takım yine taraftarın gazının yükseldiği dönemlerde niye bir arpa boyu ilerleyemedi? bunlar hep sorgulanıp ders çıkarılması gereken konular...
tribün konusuna gelirsek 2-0'a kadarki bölümde en az takım kadar konsantre olan, fenerbahçe topu her aldığında ıslıka yeri göğü inleterek görevini yapan bir taraftar vardı. 2-0 sonrası ki fenerbahçe karşısında pek kısmet olmayan bir skordur bizim açımızdan, bir anda maçı kazanmışız havasına girildi. sanki bitime iki üç dakika varmış gibi oley çekilmeye başlanmasıyla atmosfer iyice yükseldi. bu da hakem hatasıyla da olsa gelen fenerbahçe golü sonrası yaşanan infialin ve düşüşün üç dört misli fazla olmasına sebep oldu.
son olarak hakemler konusuna da değinmek lazım. olmayan bir faul, ceza sahasında da olsa yere düşerken topu ayağından çıkarmış rakibe yapılan hamleye üflenen penaltı düdüğü. akabinde topun kime çarptığına değil oyuncuların vücut diline bakarak karar verilen bir taç atışı ve 2-0'dan 2-2'ye getirilen bir derbi maçı. dört yıldır ligde arena'da fenerbahçe'yi mağlup edemiyoruz. geçen sene gözünün önündeki elle oynamayı işaret etmeyen yardımcı hakem hala hafızalarda...
her sene bir orospu rengi şekli her sene başka bir tiyatro dönüyor. bir şekilde sineye çekiliyor ama böyle böyle derbiler tarihi fenerbahçe lehine yazılmaya devam ediyor. bu döngüyü bu sistemi kırmak nasıl mümkün olacak merak ediyorum...
işbu entry maç öncesi rahatsızlanıp kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden
koray şener'e ithaf edilmiştir...