• 503
    tribünde izlediğim ilk maç üzülerek yazıyorum ama bir fenerbahçe maçıdır ve kadıköy'de oynamıştır.

    (bkz: 28 şubat 2009 fenerbahçe sivasspor maçı)

    o zamanlar 7. sınıf öğrencisi olan ben vergi haftası münasebetiyle ilçe vergi dairesinde konuk edilen birkaç öğrenciden biriydim. çaylar börekler yenirken yetkili bir abiye benzeyen memur, isteyen öğrencilerin haftasonu oynanacak bu maça ücretsiz götürülebileceğini söylemiş, bu haber öğrenciler arasında coşku ile karşılanmıştı. ben de kabul ettim tabi. turuncu montum ile kale arkasında takip etmiştim mücadeleyi. fenerbahçe'nin aldığı galibiyet tadımı kaçırsada ilginç bir tecrübeydi. beni en çok üzen olay ise roberto carlos'un o maçta cezalı olması ve onu görememem olmuştu. aragones ise neredeyse 90 dakika kulübeye yaslanıp uyur pozisyonda maçı idare ediyordu.
  • 505
    gelecek hafta oynayacağımız giresunspor maçında abdülkerim bardakçı cezalı duruma düştü.

    ross sakatlıktan yeni çıktı. emin bayram ve metehan baltacı'ya açıkçası güvenemiyorum. o maça kadar transfer yetiştirme ihtilamiz zaten sıfır.

    acaba orada bir maçlığına berkan kutlu'yu oynatsak sonuç ne olur diye düşünüp duruyorum.

    hoş daha bir de nelsson'un durumu var. nelsson sakatlandıysa ayvayı yemiş de olabiliriz. ama şimdilik o ihtimali düşünmek bile istemiyorum.
  • 507
    doğduğum günden beri evde bir deri koltuk vardı babamın oturduğu. sallanan sandalyeye ise annem otururdu. üç abim de babam ve annemin destekleriyle evde bulunan 3 sandalyenin sahibiydi. 25 yaşıma kadar her gün kandırdılar beni, sana da bu sandalyelerden alacağız diye. her seferinde inanarak, umutla 25 sene boyunca halıda kıçımın üstünde bağdaş pozisyonunda oturdum. ayrıca başlarının sıkıştığı her işi de bana yaptırıyorlardı o da aklımda kalan bir detay.

    deri koltuklar yenileniyor, sandalyeler güncelleniyordu devamlı. sonra anladım ki koltukları, sandalyeleri seviyorlardı onlar. kestim ümidi ve kandırıldığımı anladığım gün başka eve taşınmaya karar verdim yerde oturmamak için. inandığım kişiler arkamdan seslendi gitme burası senin evin, terketme vatanını diye. gitmek zorundaydım, çünkü taşa oturmaktan ciğerlerim dolmuştu artık.

    demem o ki 25 sene beklemeyin benim gibi. düzen aynı düzen umut yok. gidene de kızmayın.

    detaylandırıp anlatmak isterdim aslında size, zaten çoğunuzun da bildiği bir hikaye. ama çok yorgunum. çünkü 25 gün önce benim gibi halı üzerinde oturmak zorunda kalan arkadaşımı kaybettim.

    işbu hikaye; bir deri koltuk, bir sallanan sandalye, 3 sandalye ve milyonlarca halı üzerinde oturmuş insan içeren bir umutsuzluk ironisidir.
  • 508
    üniversite yıllarıydı. 9-10 maddeyi ezberlemen gereken seçmeli bir dersin final günüydü. gençliğin verdiği heyecanla ultraslan üni üyesi olmuş 9 arkadaştık ve sınava girip akşam maça gitmekti planımız. dolayısıyla her birimizin üzerinde sarı kırmızı bir aksesuar mevcuttu. ancak ezberlememiz gereken 9 maddeyi hiçbirimiz ezberlememiştik ve sınavın başlamasına çok az bir vakit vardı. galatasaraylı zekasıyla acil eylem planı yaptık ve 5-6 maddeyi çok hızlı ezberleyebilecek bir kişinin en öne oturduğu ve diğer 8 kişinin arkalarına dizildiği planı devreye sokmuştuk. seçilmiş kişi bendim ve 9 kişiyi de dersten geçirebilecek 5 maddeyi hızlı bir şekilde ezberlemiştim.

    sınav anfideydi bizim arka arkaya oturduğumuz bölge derslikten çok tribünü andırıyordu. operasyona başladığımızda ise ben maddeleri yazdıkça arkadan daha büyük yaz okuyamıyoruz sesleri geliyordu. onlar istedikçe ben daha da büyütüyordum yazımı. ters döndürülmüş maslow teorisi gibi, mısır piramidi gibi saçma sapan bir hal almıştı kağıdım. 9 maddenin yazılacağı bir sınavda 2. kâğıdı almak zorunda bırakılmıştım ve bu operasyonun çökmesine neden olacak kritik hataydı.

    ikinci kâğıdı aldıktan hemen sonra hoca başıma dikildi. formama baktı, arkamdaki 9 kişiyi süzdü. sonra bir 10 saniye kadar önümdeki koca koca harflerin olduğu saçma sapan sınav kağıdıma bakıp hayatım boyunca unutamayacağım o sözleri söyledi.

    " akşamki maç için koreografi mi yapıyorsun?

    gülmemek için kendimi zor tuttum ve hiçbir şey diyemedim. kağıdımı aldı. ben ise çıkarken içten içe hala gülüyordum. daha sonra arkamdakilerden biri şöyle seslendi hocaya.

    " hocam haksızlık bu. onun kağıdını aldıysanız benim de alın."

    hocanın verdiği cevabı sınav salonundan çıkarken duydum.

    " gerek yok. o jeneratördü, onun kağıdını almam yeterli"

    hepimiz kaldık sınavdan. o günden sonra arkamdan gaz verenlerin gazına gelmem ben, yazılarım da karınca gibidir artık benim. operasyonlarım ise planlı.

    helal sana hocam. zeki insanları hep sevmişimdir zaten ben...
  • 509
    galatasaray'ın attığı gollerde saha içinde kim nasıl sevinmiş aşırı merak ediyorum. maç sonrası bulabildiğim tüm tribün gol çekimlerini izleyip o an pozisyona uzak yakın kim varsa nasıl tepki vermiş inceliyorum. muslera nasıl sevinmiş? nelsson ne yapmış? yedek kulübesi fırlamış mı?

    en son fredrik midtsjö'nün adana demirspor'a attığı golü izledim tekrar tekrar. sacha boey pek sevinmemiş gibi ama onu da yorgunluğuna ve kuulluğuna veriyorum reisin.
  • 511
    11 mart 2023 galatasaray kasımpaşa maçını tribünden izliyorum. 1:0 öndeyiz. kasımpaşa bir duran top kazandı. henüz atış kullanılmadı. tribünlerden birinde bir hareketlilik oldu. içimden hassiktir dedim, herhalde yedik ve o tribündekilerin arkadaşları falan wp grubundan yazdı ama pozisyon bize geç geliyorsa biz biraz sonra görebileceğiz. sonra 2-3 saniye geçti. ulan dedim olay burada gerçekleşiyor, buradan erken görme ihtimali olan yok ki?!??!!!
    geçen hafta 1 nisan 2023 galatasaray adanademirspor maçında yine bir pozisyonda aynı şey oldu. hadi ilkinde anlık bir beyin mıncıklaması yaşadım dedim de 2 kez üst üste olunca kafayı yediğimi düşünmeye başladım. :(
    hangi alana girer bilmiyorum ama aramızda ilgili alanın tıp uzmanı hekim bir arkadaşımız varsa tavsiyelerini beklerim. taşşak geçmesin kafi.

    edit: veterinerim ama .... diye başlayan tavsiyeler için teşekkürler amk.

    edit 2: gelen tavsiyeler ne kadar elit ve akıllı arkadaşlarım olduğunu bir kez daha gösterdi. çok sağ olun. :(
  • 512
    5 nisan 2023 galatasaray istanbul başakşehir maçı öncesi çok güçlü bir skor sezim vardı.
    "hadi len ordan müneccim macunu mu yedin sen" dediğinzi biliyorum. ben olsam ben de öyle derdim ancak içimde çok kuvvetli bir sezi hissettim maç öncesinde.

    bu sezi bu maçın 10 şubat 2021 galatasaray alanyaspor maçıile aynı skorla biteceği yönünde bir seziydi. skor da benzer şekilde ilerleyince devre arasında yazıp bu korkunç tılsımı bozmak istedim ancak elim gitmedi yazmaya bir şekilde. üşendim.

    sonra içimdeki sezi sezonun da benzer sonuçlanacağı bir şekle evrilmeye başladı. o sezon nasıl ucu ucuna şampiyonluğu kaçırdıysak bu sene de benzer bir son bizi bekliyor hissi gelmeye başladı.

    ama ben bu oyunu bozarım arkadaş! tüm sezilerimi yazarak tılsımı bozmayı ve şampiyonluğu kazanmayı borç bilirim. erken yazsam türkiye kupasında da devam ediyor olacaktık bu yüzden bir suçluluk hissetmiyor değilim ama olsun. zararın neresinden dönsek kardır.
  • 513
    son haftalarda o kadar stres bindi ki üzerime biraz deşarj olabilmek için 18 nisan 2023 alanyaspor galatasaray maçını hamek desteğiyle yenmek iyi gelirdi.

    hakemin hunharca bizi kayırdığı, kollamanın b*kunu çıkardığı bir maç eminim burdaki artık boğazına kadar dolmuş renkdaşlarıma da iyi gelirdi.
    maç sonrasında basında ve sosyal medyada onların her zaman yaptığı "tertemiz maç, oyna devam" söylemlerini yapmak, bizim galatasaray sk twitter hesabının beceremez ama en az rakip kadar hatta onlardan bile daha beter bir şekilde yavuz hırsızlığını konuşturması..

    neyse var bir hayalimiz bizim de.
  • 514
    6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçında o zaman 9 yaşımdayım babam maçı izlemeye götürmemişti eniştemle kıraathanede maçı izlemiştim. eniştem fenerli, kıraathanede galatasaraylı yoktu diye hatırlıyorum. maçta galatasaray daha iyi oynuyordu ama bir türlü gol bulamamıştık ama kötülerin takımının her atağı gol olmuştu. en sinir bozucu yanı ise eniştem beni bi tanıdığına emanet edip kendisi en ön sıraya geçmişti. emanet ettiği adam da fanatik fenerli. her attıkları golde sevinçten beni havaya fırlatıyordu. yaşadığım travmayı unutamıyorum.
    o gün acayip derecede kinle doldum. mondragon'dan da hakem bozuntularından da ebediyen nefret ettim.
    yani çocukken yüzüm giç gülmezdi, fenerden nefret ederdim ama en çok da galatasaray'ın sürekli kötülerden daha güçsüz kadrolara sahip olmasından nefret ederdim.
    çok şükür artık devran döndü. içimden geldi yazayım dedim.
  • 517
    küçükken dayım ve amcam tarafından çok kez fenerli olmaya teşvik edildim.

    ama cidden galatasaray bir his takımıdır savı doğru olacak ki kan çekmedi. fenerbahçe 'nin renkleri olsun, çirkef oyuncularının tavırları olsun, stadının ambiansı olsun hiçmi hiç yakınlık hissedemedim.

    ailemde de onlar kadar fanatik bir galatasaray'lı yok, galatasaray fenerbahçe rekabetinde, özellikle derbilerde genellikle olumsuz sonuçlar alınıyor, avrupa'da daha büyük başarılar gelmemiş, yani aslında fenerbahçeli olmak için içinde bulunduğum vaziyetin imkân ve şeraiti fazlasyıla uygun*.

    işte, bu ahval ve şerait içinde dahi* ben galatasaray'ıma yakınlaşmaktan uzak duramadım. kan çekti.

    dünyada komunizm hüküm sürse ve dünya tek bir ülke olsa, yani binlerce takım bana eşit uzaklıkta olsa dahi yine galatasaray'ı bulur, galatasaray'ı severdim sanırım.
  • 518
    benim futbolla tanışmam 1996-2000 galatasaray'ı ile oldu. star tv'de galatasaray'ın avrupa maçlarıyla sevdalandım. futbola dair hatırlayabildiğim ilk an hagi'nin uefa kupası için sahaya geldiği an'dı. sonra bizim takım dağıldı. 2002'deki fenerbahçe maçını kırmızı renkteki ve o dönem ışıldak denen radyodan dinlemiştim. sonrasında bir tv kanalı da "galatasaray'a ne oldu?" falan gibi yayınlar yapıyordu. çok sinirleniyordum. 2002'den sonra bıraktım. çocukluk sevgim iki yıl yetebilmişti. sonra dalgalı yıllar, 20:45'te şampiyonuz. beşiktaş'lı pancu'yu hatırlıyorum o yıllardan kaleye geçmişti bir fenerbahçe maçında. güzel yıllardı. ortega, anelka, lincoln, felipe, alex.. bordeaux'ya kewell'ın evinin salonundan attığı gol, fenerbahçeli deivid'in chelsea'ye attığı gol halen aklımdaki goller. 2012'ye kadar da böyle devam etti. ben futbolla pek barışamadım. sonra her ligden bir takım tutayım dedim, desteklerim. bütün liglerin o dönem prime takımlarını izledim. stadyumlarına baktım. buna ezeli takip ebedi dost fenerbahçe de dahil. beşiktaş ve trabzonspor'da. sonra dedim ki bu ne? her ligi her hafta takip edemem ve maçlar çakışıyor. dedim ki en'lerimi belirleyeyim. bana göre dünyanın en iyi ara paslarını veren ve hegamon güç olan barcelona'yı izledim. herkes ronaldinho, ronaldo ve messi derken ben xavi'ye kafayı takmıştım. attığı o mükemmel paslarla rakiplerin oyununu bozuyordu. dedim ki bana da bundan lazım. özgünlük lazım. bayern münih'le böyle tanıştım. üstüne bunlar bizden ribery'i alıp üst üste şampiyon olmaya başlayınca dedim ki ben bayern taraftarıyım. jupp'da bayern'deydi. dünyada bir takıma ait olmuştum ama taş bulunduğu yerde ağır. türkiye için halen net değildim. izliyorum ama içime sinmiyor. sonra dedim ki hangi takımı izlerken "işte böyle, işte bu!" diyebiliyorum. hangi takımı izlerken yada stadyumda olsam "gözlerimi kapadığımda evimde hisseder gibi gözlerimi açıyorum?" galatasaray'ım canım ciğerim durur mu? hayatımın en güzel yılları başlamıştı bile. elmander, ulu johan. sneijder. drogba, ki chelsea'deyken çok kıskanırdım. felipe melo. fatih terim.. gerçekten çok eğlendim, bir yıl değil. 2012'de çanakkale şehitlikleri'nde gerçekten kutsal bir anıtta ziyarette iken rehberimizin "inşallah siz kazanırsınız" dediği gün otobüste girmiştim istanbul'a. zor bela frekansı bozuk radyodan "elmander oyundan çıkıyor.." anonsuyla tekrar sevdalanmıştım. saraçoğlu deplasmanı ve elmander çıkıyor. kendimi sakinleştiremedim. fatih hoca'nın bir bildiği vardır dedim. elmander çıkıyorsa, gerçekten oynayamadığı içindir dedim. bir sürü kupa, şampiyonluk, anı, fotoğraf, resim.. maaşımla bilet alıp galatasaray'ıma gittiğim ilk maç.. hepsi harika anılar. geldiğimiz noktayı çok seviyorum. ben bir erkeği izlemek için her hafta saat sayar oldum, saçımı boyamayı düşündüm; icardi.. zaniolo bambaşka bir seviye. bu ikisi o kadar kaliteli ki kerem'i aklıma üçüncü sıradan getirebiliyorum. şaka yapmıyorum nelsson'u bayern'e koyun sırıtmaz, ciddiyim. galatasaray'lılık gerçekten bambaşka. deprem felaketinde de o kadar hızlı organize olup hareket etmemiz bile bana yetti. umarım florya projesi işe yarar ve biz bayern'den daha iyi oluruz. allianz'daki maçlarda kale arkası tribüni tıpkı bizim ali sami yen'deki ultraslan tribüni gibi. onlar da evinde yenilmiyor, biz de. hızlılar, coşkulular, dikine gidiyorlar; biz daha çok gidiyoruz. onlar da geçmişinden güç alıyor; örneğin oliver kahn ve biz de drogba'yı, ulu johan'ı, melo'yu görüyoruz. hiç kuşkusuz bu kavramları birleştiren bir diğer etmen de david alaba olmuştu. galatasaray maçlarını izlemesi beni sevindirmişti. sonuç ne mi? iki takımdan bir deste yıl anılar edindim. şimdi ne mi olacak? galatasaray'a üç kişi gideceğiz. kombine alacağız. ben, eşim, oğlum yada kızım. bu ruhu, aidiyeti, hissi nesilden nesile aktaracağım. önce cumhuriyet'in yüzüncü yılında şampiyon olalım. sonra "evladım, biz atatürk cumhuriyeti'nin galatasaray'lı evlatlarıyız!" diyeceğim. ama önce scooter'ıma galatasaray bayrağını takıp dalgalandırarak asya'dan avrupa'ya geçip florya'ya şampiyonluk kutlamasına gitmeyi istiyorum. söz konusu galatasaray ise gerisi teferruattır, aslolan galatasaray'dır.

    edit: imlalar falan ama en önemli şeyi yazmayı unutmuşum. yeryüzünde ait olduğum şundan daha iyi bir tanım görmedim: "biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı."

    edit 2: bir ara tarihlerle de detaylandırarak yazmak istiyorum. ulu johan'ın: "we played great the whole season" ve sneijder'in: "we will see that next week!" gibi onlarca güzel anıyı. bitmiyor, çok güzeldik, daha güzeliz.
  • 519
    bırakmıştım ve yaklaşık 20 yıldır kullanmıyordum. canımın isteyebileceği, nefsimin tetiklenebileceği yerlerden uzak durmaya çalıştım bu geçen 20 yılda. azaltarak bırakma yöntemini denemiş ve başarılı olmuştum oysa yıllar önce, bir anda kesememiştim. ilk zamanlar çok zorluydu, ortamdakilerin rahat rahat kullanmasından etkileniyordu nefsim. bir ramazan ayına denk geldi bırakma sürecim. sahurdan iftara kadar ağzıma almayıp, iftardan sonra odama geçip 1 taneyle efkar dağıtıyordum.

    malesef galatasaray'ın bu denli doğranması sonrası daha fazla dayanamadım ve başladım. oysa tek bir tane bile başlaman için yeterli diye uyarmıştı bırakanlar.

    ne olduysa (bkz: 15 nisan 2023 fenerbahçe ankaragücü maçı)nda verilen penaltı sonrası oldu. dayanamadım ve sizin yapacağınız işin amk dedim, sonrasında da devamı geldi.

    küfüre başladım arkadaşlar. şimdilik dudak tiryakiliği şeklinde pij gibi, pezemenk gibi küçük küfürler ediyorum. umarım abartmam.

    metin abi diye bir tanıdığım var, ondan uzak durmam lazım. günde 50-60 adet hem de ciğerden ana, bacı düz gidiyor. abi bünyene yazık, yapma diyorum. bünyemi sikeyim diyor bana.

    "senin konuyu bağlayacağın yerin amk." diyerek bana eşlik eden arkadaşlara teşekkür ederim. yalnız küfür edilmiyor be, ortam lazım. *
  • 520
    uzun yıllar sonra ilk defa galatasarayımızın maçının olduğu bir günde istanbuldayım. maç deplasmanda. çok üzücü bir durum yaşıyorum sözlük. şuan florya'ya da çok yakınım. fakat takım deplasmanda. dünya gözüyle bir icardi görebilseydim ne iyi olurdu. zaten bu yaşıma kadar canım takımımı statta izleyememiş olmak benim için utanç vericiyken şu muazzam sezonda zar zor istanbul'a gelebilmiş ve kalacak yer sorunu yaşamıyorken takımımıza bu kadar uzak olmak, canımı üzüyor.

    velhasıl;
    sen şampiyon olacaksın
    seni sevmeyen ölsün!
  • 522
    bu sözlükteki çoğu kişiye hayretler içinde kaldığımı itiraf etmeliyim. hakemlerin bundan çok daha az aleyhimize kararlar verdiği, hatta çoğu zaman bizim aleyhimizdeki veya rakiplerin lehindeki doğru kararlarına bile 'doğranıyoruz', 'yönetim buna düdük astıramazsa istifa etsin.' 'şerefsiz hakemler' temalı şeyler söylenirken bir de ne göreyim, alanyaspor lehine hükmedilen penaltıya doğru karar denmiş 18 nisan 2023 alanyaspor galatasaray maçı'ndaki. ben maçı izlerken çıldırdım penaltıya, devre arası girerken de herhalde ben çıldırmışsam millet kafayı yemiştir diye düşündüm, çünkü hakem kararlarını öyle pek fanatikçe yorumlayan biri değilim. neyse odur yani, bir pozisyon penaltıysa penaltıdır, kırmızı kartsa kırmızı karttır buna takım karıştırmanın bir anlamı yok. yani bunu önden söyleyeyim sonra gelelim penaltı mevzusuna, bu kadar kolay mı abi penaltı çalıp bir takımı gole burun buruna, diğerini de yeme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmak? 2 gün önce *aynı pozisyon fener maçında oldu ankaragücü aleyhine, var bile dinlenmeden başlatıldı oyun. herhalde fener'in lehine o kadar uyduruk, o kadar basit penaltılar verildi ki, hakem yanlış faul kararı verince taç korner kararı verince bile, hakem doğruyor adalet yok diye isyan eden bazı yazar arkadaşlarımızın dahi algısı şaştı, bu pozisyonlara penaltı, doğru karar falan der oldular. evet, fb standartlarında değerlendirildiğinde penaltı ona lafım yok. fb lehine olsa kesin verilecek bir pozisyon, zaten 4 sene önce * arena'daki derbide de verildi lehlerine. peki gs lehine olsa verilir miydi? ben hiç ihtimal vermiyorum bunun lehimize verilebileceğine. apaçık bir eyyam penaltısı bu tamamen, uydurma bir penaltı.
  • 523
    taktiksel anlamda futboldan hiçbir sik anlamıyorum. özellikle galatasaray'ın maçlarını izliyorum ama kim ne oynadı nerede oynadı diziliş nasıldı kim çok iyi işler yaptı kim vasattı hiçbir şekilde anlayamıyorum. bu gerçeği bu sene kendime itiraf etmek zorunda kaldım artık. bu gerçek zerre kadar umurumdaysa kahrolayım ancak insan bazen imreniyor.

    (bkz: 19 nisan 2023 başakşehir fenerbahçe maçı) için biri yazmış mesela "arao, crespo, arda ve irfan aynı anda sahada nasıl olur aklım almıyor" demiş bir yazar. ben de izledim maçı ama ben hiç böyle bir çıkarımda bulunamadım. neden olmasın ki yani bilmiyorum.

    garip bir durum. 5 yaşımdan beri kör topal top tepişlerim, futboldan bu kadar anlamadığımı fark etmem 27 yılımı almış.
  • 525
    ben erken ölürsem nedeni, cehaletin ruhumda bıraktığı tahribattır. eğer geç ölürsem nedeni, cehalet ile kötülüğün birleştiği noktaya duyduğum öfkenin ruhumu ve bedenimi diri tutmasıdır.

    eğer ben hiç ölmezsem nedeni üzerinde çalıştığım iksirin başarılı olmasıdır. wooaaww!

    şaka şaka, iksir falan yok. suyla yoğurdu karıştırıp ayran yapamıyorum ben. *

    önceliktir, kırmızı çizgidir cehalet ile savaş. her taşın altından çıkar cehalet ve elini taşın altına sokmaya çalışanların elini kanatır. vazgeçmemeli, yılmamalı, pes etmemeli...
App Store'dan indirin Google Play'den alın