506
üniversite yıllarıydı. 9-10 maddeyi ezberlemen gereken seçmeli bir dersin final günüydü. gençliğin verdiği heyecanla ultraslan üni üyesi olmuş 9 arkadaştık ve sınava girip akşam maça gitmekti planımız. dolayısıyla her birimizin üzerinde sarı kırmızı bir aksesuar mevcuttu. ancak ezberlememiz gereken 9 maddeyi hiçbirimiz ezberlememiştik ve sınavın başlamasına çok az bir vakit vardı. galatasaraylı zekasıyla acil eylem planı yaptık ve 5-6 maddeyi çok hızlı ezberleyebilecek bir kişinin en öne oturduğu ve diğer 8 kişinin arkalarına dizildiği planı devreye sokmuştuk. seçilmiş kişi bendim ve 9 kişiyi de dersten geçirebilecek 5 maddeyi hızlı bir şekilde ezberlemiştim.
sınav anfideydi bizim arka arkaya oturduğumuz bölge derslikten çok tribünü andırıyordu. operasyona başladığımızda ise ben maddeleri yazdıkça arkadan daha büyük yaz okuyamıyoruz sesleri geliyordu. onlar istedikçe ben daha da büyütüyordum yazımı. ters döndürülmüş maslow teorisi gibi, mısır piramidi gibi saçma sapan bir hal almıştı kağıdım. 9 maddenin yazılacağı bir sınavda 2. kâğıdı almak zorunda bırakılmıştım ve bu operasyonun çökmesine neden olacak kritik hataydı.
ikinci kâğıdı aldıktan hemen sonra hoca başıma dikildi. formama baktı, arkamdaki 9 kişiyi süzdü. sonra bir 10 saniye kadar önümdeki koca koca harflerin olduğu saçma sapan sınav kağıdıma bakıp hayatım boyunca unutamayacağım o sözleri söyledi.
" akşamki maç için koreografi mi yapıyorsun?
gülmemek için kendimi zor tuttum ve hiçbir şey diyemedim. kağıdımı aldı. ben ise çıkarken içten içe hala gülüyordum. daha sonra arkamdakilerden biri şöyle seslendi hocaya.
" hocam haksızlık bu. onun kağıdını aldıysanız benim de alın."
hocanın verdiği cevabı sınav salonundan çıkarken duydum.
" gerek yok. o jeneratördü, onun kağıdını almam yeterli"
hepimiz kaldık sınavdan. o günden sonra arkamdan gaz verenlerin gazına gelmem ben, yazılarım da karınca gibidir artık benim. operasyonlarım ise planlı.
helal sana hocam. zeki insanları hep sevmişimdir zaten ben...
sınav anfideydi bizim arka arkaya oturduğumuz bölge derslikten çok tribünü andırıyordu. operasyona başladığımızda ise ben maddeleri yazdıkça arkadan daha büyük yaz okuyamıyoruz sesleri geliyordu. onlar istedikçe ben daha da büyütüyordum yazımı. ters döndürülmüş maslow teorisi gibi, mısır piramidi gibi saçma sapan bir hal almıştı kağıdım. 9 maddenin yazılacağı bir sınavda 2. kâğıdı almak zorunda bırakılmıştım ve bu operasyonun çökmesine neden olacak kritik hataydı.
ikinci kâğıdı aldıktan hemen sonra hoca başıma dikildi. formama baktı, arkamdaki 9 kişiyi süzdü. sonra bir 10 saniye kadar önümdeki koca koca harflerin olduğu saçma sapan sınav kağıdıma bakıp hayatım boyunca unutamayacağım o sözleri söyledi.
" akşamki maç için koreografi mi yapıyorsun?
gülmemek için kendimi zor tuttum ve hiçbir şey diyemedim. kağıdımı aldı. ben ise çıkarken içten içe hala gülüyordum. daha sonra arkamdakilerden biri şöyle seslendi hocaya.
" hocam haksızlık bu. onun kağıdını aldıysanız benim de alın."
hocanın verdiği cevabı sınav salonundan çıkarken duydum.
" gerek yok. o jeneratördü, onun kağıdını almam yeterli"
hepimiz kaldık sınavdan. o günden sonra arkamdan gaz verenlerin gazına gelmem ben, yazılarım da karınca gibidir artık benim. operasyonlarım ise planlı.
helal sana hocam. zeki insanları hep sevmişimdir zaten ben...