resim
Gheorghe Hagi
Görev:Teknik Direktör
Takım:FCV Farul
Yaş:59
Uyruk:Romanya
  • 2076
    rijkaard'ı bende savunurdum, arkasında durulursa, tüm istedikleri yapılırsa başarılı olacağını düşünürdüm. ama sırf ismi büyük diye eleştirmeyenler, eleştirenlere sövenler şimdi efsane olmuş hagi'ye "efsane oldu diye eleştirilmeyecek mi?" diye sövenlerle aynı kişilerdir gözümde... taraftarın en az %50 si gibi çelişkilidirler, ne diyeceğini, neyi savunacağını bilmeyenlerdir... bir hagi'yi harcamak bin rijkaard'ı harcamaktan daha zor olmalıdır... hagi kimsenin tenezzül bile etmediği bu zor günlerini yaşayan kulübe gözü kapalı gelmiştir ve saygıyı, eleştrilmemeyi haketmiştir... bizi bank asya'ya da götürse hagi'ye bundan sonra laf edersem dürtsünler beni...
  • 2078
    ben futbolculuğunu izlemedim. futbolcu olarak galatasaray'a gelişini, hatta gidişini hatırlamıyorum. bilmiyorum yani. youtube'dan maç tekrarları, ropörtajlar, 17 mayıs belgeseli, kısaca hagi benim için eski görüntülerden yakalanmaya çalışılan anılardan ibaret. galatasaraylı olmanın, uefa kupası'yla gurur duymanın yanında paket olarak belli bir miktar hagi sevgisi de geliyor tabii, ama gol attığında ağlamışlığım yok. teknik direktör olarak ilk getirildiğinde ve kovulduğunda üzülmüşlüğüm yok. hagi'ye dair kişisel bir anım yok yani.

    yok-tu en azından.

    daha önce bir yerlerde daha yazmıştım bunu, sanırım twitter. 24 ekim 2010 fenerbahçe-galatasaray maçı, deplasman tribünü. 0-0 bitmiş malum. herkes memnun tabii, ama her deplasman macerasında olduğu gibi yorgunluk skorun önüne geçiyor. ışıklar kapanmış, stat boş, fenerbahçe marşları çalınıyor, alışık olanlar, buna daha önce defalarca maruz kalanlar bile ister istemez kıl oluyor tabii. yine malum, maç boyunca çılgınca bağrıldığı için sesler kısık. maç biteli bir-bir buçuk saat geçmiş, herkes tribünde dağılıp oturmuş, bekliyor artık. ne kadar oradayız belli değil, su yok, dönüş yolu uzun, dertler bitmek bilmiyor kısaca.

    orada olanlar hatırlar, karanlıktan yaklaşan flaş hüzmesini. hagi'nin arkasında tugay ve arda -başkası var mıydı hatırlamıyorum- ile deplasman tribününe gelmesine eşlik eden gazetecileri. ben neler olduğunu anlayana kadar tribün "sen şampiyon olmasan da"ya başlamıştı bile. kalabalık tellere yığıldı, bir anda tanıdık kimse kalmadı yanımda, ama öne sürüklendiğim grubun içinde, tanımadığım babam yaşında bir adam ağlamaya başladı yanımda hagi üçlü çektirirken.

    belki klasik bir harakettir, belki kimse şaşırmadı. ama ben beklemiyordum. ben gelmezdim maçtan sonra, soyunma odasında aklıma gelmezdi deplasman tribünündeki bir avuç insan. rijkaard gelmezdi. gelmedi daha önce.

    sonuçta artık benim de kendi hagi'm var. ben bile sadece bu ve 17 mayıs belgeseli'ndeki yüzünü düşünüp, kendisi hakkında abuk subuk konuşanlara bu kadar sinir oluyorsam, uefa alındığında ağlayanlar neler hissediyordur bilmiyorum.

    galatasaraylı olmak hagi'yi sevmek zorunda olmak değil tabii. bu klüpte en az onun kadar emeği olan, kitlelerin taptığı onlarca insanı ben günahım kadar sevmem. ama hagi ne zaman kişisel oldu benim için, o zamandan beri onu sevmeyen ölsün demek benim hakkım.

    ölsün, açıkcası umurumda olmaz. asla yüzyüze tanışmadığım hagi, yıllarımı beraber geçirdiğim çoğu insandan daha değerli benim için.

    özgür düşünce adı altında herkes ileri geri konuşuyor ya hani, bu da özgür düşünce. bu adam hakkında atıp tuttuğunuz her entry'de of'tan öte seri bedduamı alıyorsunuz. hani belki bu konuda hassas olan, dindar arkadaşlar vardır, bilerek yazsın. inançlı olmayanlar da, valla diyorum işte, yanarak ölseniz su dökmem üzerinize. hani trilyonda bir de olsa yanarak ölmeniz ve benim orada bulunmam bir olasılık, insan hayatta her şeyi hesaba katmalı. dökmem.
  • 2080
    öncelikle söyleyeyim hagi hakkında duygusallıktan öte birşey bekleyen okumasın bu yazıyı, ayrıca inançsız biriyim. din duygum yok, oruç/namaz/günah/sevap/sünni, hanbeli, maliki, şafi bilmem ne saçma gelir, allah duygum hagi/galatasaray'dır. çünkü hagi nedeni ile galatasaraylıyım, hayatımın rahat yüzde 80'lik kısmı bu büyük adam nedeni ile değişmiş durumda. burada yazmam, edindiğim birçok dost vesaire vesaire hep bu büyük adamdan dolayı oluştu. hayatım bu adamın çizdiği yolda devam edecek. çıkıp da hagi çok büyük futbolcuydu ama hocalığ....................................................................... diyecek değilim, diyemem. hagi benim için başarıdan büyüktür. lütfen neden rijkaard için böyle düşünmedin demeyin, hagi ile kıyaslayamam rijkaard'ı. hagi'nin başarısızlığına tahammülüm var ama bir hollandalıya yoktu. isterseniz yanarak canımı verirken üzerime işemeyin bile ama benim için öyle. yani fatih terim ve hagi bu takımın başında hayatları boyunca kalsalar, başarısız olsalar ben kişisel olarak ağzımı açmam, gocunmam. doğrudur ya da yanlıştır o sizin bileceğiniz iş, benim doğrum bu. çünkü kayıtsız şartsız seviyorum. hatalarını da iyi yanlarını da seviyorum. hagi hep bizimle olsun, başka da bir isteğim yok. kupaların da aq.
  • 2081
    ne yaparsa yapsın kızamadığım adam. kızana eleştirene de saygım sonsuz. ama ben kızamıyorum bu adama ya. onu da sorumlu tutamıyorum hiç bir şeyden. bazen sevdiğin şeylere zarar verirsin ya sevginden , onun ki de o hesap sanki. ruhu yeter. canı sağolsun. takımı sadece para için çalıştırmadığını , galatasaraylılık ruhunun hakkını verdiğini düşünüyorum. bin tane takımı da çalıştırsa bu adam galatasaraylı ölecektir.canım benim, sana sarı laleler alayım çiçek pasajından sen de kırmızı diye o kırık tükçenle bağır.
  • 2083
    kendisi hatalarında ısrar etmeden önce de takım boktan bir durum içerisindeydi. futbolcu kalitesi ortada iken üç kuruş bütçe ile hagi'yi başa getiriyorsan, üç beş ay takımın yeniden yapılandırılmasına sabır gösteremiyorsan, söyleyecek sözüm yok. kendisi için şunu söylerdim hep; hagi gelsin onbeşinci olalım, sorun yok. hala aynı düşüncedeyim. önümüzdeki yıl mutlaka hagi ile devam edilmelidir. takımın tüm eksikleri su yüzüne çıkmıştır ve emin olun hagi'de bunun farkındadır. nokta transferler ve takım içi uyumun sağlanması ile çok daha iyi bir takım yaratılacaktır.
  • 2084
    futbol o kadar da karışık bir oyun değil , hiç bir teknik direktör de uzaydan taktik getirmiyor sonuçta 11 tane adamın sahada dizilişi üç aşağı beş yukarı tüm takımlarda aynı.
    o yüzden futbol da başarıda göründüğü kadar zor gelmiyor ;
    - hedefe uygun kalitede oyuncular
    - birbirini tanıyan yönetici - oyuncu- t direktor grubu ve huzurlu bir ortam
    - ne uçuk ne de çok düşük olacak şekilde belirlenmiş gerçekten inanılmış bir hedef ve bunun başarılacağına dair özgüven
    - aynı özgüvene sahip ve hedefi benimsemiş bir taraftar ve uygun bir stadyum
    - ve biraz da şans
    yukarıdakileri ortalama bir teknik direktöre sağlasanız bile mutlaka belli seviyede başarı gelecektirki.

    haginin futbolu bilmediğini iddia edebilecek olan var mıdır ya da vizyonun dar olabileceğini ya da liderlik özelliğinin olmadığını. ben sanmıyorum
    peki olması gerekenin ne kadarı sağlandı hagiye benim şahsi fikrim.
    oyuncu kalitesi düşük, yönetim kendini bile yönetemeyecek durumda, özgüven taraftarda da oyuncuda da averajımız gibi eksilerde, şans hiç yok zaten, ortada hedef de kalmamış.

    hagi başarılımıdır değildir belki ama bence şu an iyi ya da kötü teknik direktör olduğunu söylemek çok insafsızca olur. şu an benim gözümde yarışa bir tur sonra yaralı atla katılmış jokey gibidir. üstelik bu zor zamanda başarısız olma ihtimalinin yüksek olduğunu bile bile gelmiştir. bunun sebebinin prestij ya da para olduğunu sanmıyorum ikisine de ihtiyacı yok çünkü

    ayrıca diğer etkenler değişmedikçe bizi başarıya götürebilecek kişi ya atatürk gibi birisi olmalı devrim yapsın ya da harry potter olmalı büyü yapsın.
  • 2085
    yani galatasarayın içinde bulunduğu durumu da gelip hagiye bağlıyorsunuz ya insan ne diyeceğini şaşırıyor. bu takımı hagi mi kurdu? üç senedir takımı hagi mi yönetiyor? misimoviçi hagi mi aldı da gönderince laf ediyorsunuz? mustafayı, barışı hagi mi aldı? servete bu takımı hagi mi mahkum etti? ardaya kaptanlığı hagi mi verdi? ardaya belçika maçında aman sakat sakat oyna sezonun amına koy diye hagi mi akıl verdi? keitayı hagi mi yolladı? siz sezona rijkaardla başlayın ben ortada gelir mucize yaratırım mı dedi hagi? geldi 5 tane transfer yaptırdı, toplamına rijkaardın eline verilen yıldızların biri kadar para ödemedi. elinde stoper defansif orta saha, bek bilmem ne toplasan da bölsen de tersten de baksan düz de baksan 2 tane adam var neil ve cana. servet denen takım satıcıyı mecburen oynatıyor, kupa aşkına. sabriymiş, serkanmış mesela fenerde mesela beşiktaşta forma giyebilirler mi? çağlar sürekli sakat, hakan bir senedir formsuz, bunlar haginin suçu mu? kewell malesef sakat, arda artık magazin yıldızı göbekli arda oldu, pino form tutarken sakatlandı bunlar haginin mi suçu?

    hagi niye futbolu bıraktı biliyor musunuz? son dönemlerde topsuz antremanlara katılamıyordu hagi. disiplinine bunu yediremediği için, antremanlarda eskisi gibi çalışamadığı için bıraktı futbolu. galatasarayın da ne olduğunu, galatasaraylılığın da ne olduğunu en az bizler kadar da bilir hagi. misimoviçi gönderdiyse misimoviç galatasaray futbolcusu olmadığı için göndermiştir. sene sonu gelir galatasaray futbolcusu olmayan diğerlerini (hakan, sabri, servet, arda, mustafa, barış vs.) göndermezse eleştirelim, tutarsız hagi disiplinsiz diye misimoviçi gönderdi, ardaya katlanıyor diyelim, servet gibi, hakan gibi maç satan adamları takımda tuttu diyelim. rijkaarda dedikleri gibi, keitaya 8 milyon, elanoya 10 milyon, al sana gio al sana jo desin hagiye yönetim, hagi de sezon başında takımını kursun, hazırlık maçlarını yapsın, sezon öncesi hazırlıklarını tamamlasın sonra bir ışık görmezsek evet bunlar haginin suçu diyelim. ama bugünkü tablonun hagi ile ne alakası var, hagi mi bu yeteneksiz, hırssız, galatasaray ruhu ile uzaktan yakından alakası olmayan, insan grubunu futbol takımı diye topladı? şu anda takımda kaç tane hırsını koruyabilmiş futbolcu var? baros, kewell, cana, neil, culio, biraz yekta biraz kazım. gerisi palavra. bu palavrayı futbol takımı diye kuran hagi mi?
  • 2086
    düne kadar en ofsayt entry'lerimin bir numarasında olan büyük adam. şimdi iki numaraya düşmüş. "galatasaray başkanı olsaydım 28 şubat 2011 pazartesi sabahı, ilk iş saatinde sözleşmesini uzatırdım." demişim. bu entry en ofsayt entry'ler listemin bir numarasından giriş yapıyor. yatacak yerin yok sözlük. bir entry'min ofsaytlanması yüzünden ilk defa başka insanlar adına utandım. başka insanlara, kendime, galatasaray'a üzüldüm. bu tahammülsüzlüğe, bu kine, bu nefrete, bu zavallılığa üzüldüm. insanların kafalarının nelerde dolu olduğunu görüyorsun tabii. ama bu kadar somut bir örneğini yaşayınca cidden üzüldüm. "hagi gitsin, takımı batırdı" diyenin kafasının bu kadar boş olmasına da üzüldüm, acıdım. galatasaray taraftar profilinin bu kadar düşük olmasına da... bu futbol, bu mazi, bu kupalar, bu efsaneler.... bu insanlara fazla. en fazla bank asya'dan bir takımı hak ederlerken 106 yıllık bir takımı tutuyor olmalı fazla. tarihini hiç bilmedikleri bir takımı tutuyor olmaları saçma. gitsinler tarihi olmayan takımları tutsunlar. kendi semtlerinin takımını tutsunlar. cidden konduramıyorum kendime bu insanlarla aynı takımı tutmayı. galatasaray bunlar gibiler yüzünden küçülüyor, küçülüyor...

    hagi'yi iki hafta sonra kovsalar, aynı beberuhiler üç beş zaman sonra ağlamaya başlar "yönetim bir efsanemizi daha bitirdi" diye. kaypaklık, iki yüzlülük ve hainlik ne yazık ki bedava...

    o entry bu: (bkz: #617604)
    şimdi editliyorum: galatasaray başkanı olsam ingiltere'deki menejerlik sistemini baz alarak görev tanımını yeniden yapıp, sözleşmesini de uzatacağım teknik direktör.
  • 2088
    inançlı biriyim, allaha, gönderdiği peygamberlere iman ettim. hayatımın hiçbir döneminde ilah = yaradan’dan bir başka varlık olmadı. şimdi ister beddua edin ister yağmurlu havada su vermeyin ama sadece düşüncelerime saygı gösterin.

    şunu bu sözlükte bir çok kez yazdım. galatasaraylılık bana babadan kaldı. annem halen anlatır daha memeden kesilmediğim zamanlarda babamın beni maça götürdüğünü ve mecburen kendisinin de gittiğini. yani diyeceğim odur ki otuz senelik ömrümün çok büyük bir kısmı geçti galatasaray peşinde. ben kendi başıma maçlara gitmeye başladığımda sene 1992 idi. kimi zaman harçlığımı biriktirerek, kimi zaman büyük insanlara –abi yanında girebilir miyim- diye rica ederek girerdim maçlara. o zamanlar ne hagi vardı, ne uefa kupası ne de süper kupa. hatta bunların hayali bile yoktu aklımda.

    sonra hagi geldi galatasaray’a. ilk oynadığı trabzon maçinda attiği gol dün gibi aklimda hala. oynadiği süre boyunca çok sevdim hagi’yi. hatta öyle çok sevdim ki son maçinda galatasaray şampiyonluğu kaçirdiği halde benim en büyük üzüntüm profesörü bir daha izleyemeyecek olmamdi. ve hatta bir futbolcu için ilk defa ağladim. hagi benim için galatasaray’daki futbolunun yani sira takima gösterdiği aidiyet ve liderliğiyle şahit olduğum en galatasarayli yabanciydi. yabanciydi derken sadece pasaportu değişikti yoksa şimdiki takimin yerlilerinin %80’inden daha yerlidir benim gözümde.

    bir zaman sonra rahmetli özhan başkan fatih terim’e yapilan büyük baskilara dayanamayarak imparatorla yollari ayirdi ve onun yerine taraftarin gazini alabilmek için hagi’yi teknik direktör olarak takimin başina getirdi. gelir gelmez fatih hocanin biletini kestiği hakan, bülent, h.ünsal gibi topçulari takima yeniden döndürdü. bu başta yillarca yanyana oynadiği arkadaşlarina vefa olarak algilanmişti ama hagi bu tecrübesiz döneminde kendisine en fazla yardimci olabilecek adamlari kendi saflarina katmişti aslinda. ve o zaman da ümit karan kadro dişi kalmişti. ilk sezonunda türkiye kupasini flaş bir skorla fenerbahçeden alirken ligde de fena işler yapmamişti hani.

    hagi’nin ilk ayrılışı entrikalarla dolu bir süreçte bazı büyük galatasaraylıların ve onların paralı askerlerinin sayesinde gerçekleşmişti. tribünlerde kurtlar vadisi etkisi yaratan bu süreçte tribüne takılan bir çok kişinin sevdiği saydığı bir sürü insan tribüne ara vermek zorunda kalmıştı.

    neyse bu kadar geçmiş yeterlidir sanırım. biz şimdi gelelim günümüze.

    galatasaray hemen hemen her alanda olduğu gibi futbolda da bu yönetim zamanında yap-boz tahtasına dönmüş, basiretsiz yönetim ve o yönetimin şuursuz başkanı bir gün ak dediklerine diğer gün kara demeyi nedense adet edinmişlerdi.

    önce skibbe geldi. geleceğin galatasaray'ını yaratacaktı. çok değil 5 ayda defteri dürüldü. skibbe kovulunca yerine taraftarın asla hayır diyemeyeceği büyük kaptan bülent korkmaz görevi devraldı. ben o zaman bülent'in gelmesine çok muhaliftim. çünkü bu yönetimin onu da ümit davala gibi harcayacağından adım gibi emindim.

    ve nitekim öyle de oldu.

    sonrasında frank rijkaard getirildi. taraftara bülent korkmaz'ın harcanışı unutturuldu. üstüne güzel transferler falan tamam dedik bu sefer yapılanmaya gidiyor bu yönetim. nokta transferler falan yapmaya başladılar. sonrasında yine yüzlerine gözlerine bulaştırdılar bu yapılanma işini. bedava mal baldan tatlı zihniyeti ile alınan kaleci ortalarda yoktu, rijkaard'ın sisteminin en önemli ayağı olan defanstan topla çıkacak, oyun kuracak stoperi yoktu, orta sahada dikine paslar yapacak ve topu hücum bölgesine taşıyacak adamı yoktu, hucüm futbolu oynayacak takımın santrforu yoktu. ha bunlar olsaydı da galatasaray bu oyun sistemi ile türkiye liglerinde başarılı olabilir miydi o da ayrı bir konu tabi.

    sonunda şartlar ne olursa olsun arkasındayız, nisan ayında sözleşme uzatma teklif edileceği söylenen rijkaard bir gece içerisinde paket edilerek ülkesine yollandı. bu saatten sonra olacakları az - çok şuurlu olan galatasaray taraftarları biliyorlardı zaten. taraftarın tepkisini önleyecek, kendilerine kalkan olabilecek deyim yerinde ise airbag görevi görecek iki bilemedin üç isim vardı takımın başına geçirebilecekleri. bu şanssız isim ne yazık ki gheorghe hagi oldu.

    ne yazık ki diyorum çünkü * hagi'nin galatasaray'ı büyük başarılara taşıyabilecek teknik direktörlük kapasitesinin olmadığını düşünüyorum. neye dayanarak düşünüyorsun derseniz zamanında fenerden dört yedikten sonraki hafta inönüye koşarken o takımın büyük şeyler başaracağını nasıl düşündüysem öyle düşünüyorum yani tamamen iç güdüsel.

    asla bize kattıklarına ihanet ederek gitsin, kovulsun, bıraksın ya da başkanın söyleyişiyle kapının önüne koyulsun* falan diyemem. ama sonunu bildiğim bu hikaye devam ettiği sürece ben hagi'nin bir gün bırakmak zorunda kaldığında ya da işine son verildiğinde yüzündeki o mahsun ifadeyi görmek istemiyorum. galatasaray'ın kendisine vefasızlık yaptığı duygusunu yaşamasını istemiyorum.

    keşke bu şekilde* gelmeseydi, keşke kendisini kalkan olarak görenlerin gerçek niyetlerini anlayabilseydi. ve şuna o kadar inanıyorum ki bu yazıya en geç bu sezon sonu bir edit yaparak kovulmasından dolayı duyduğum öfkeyi yazacağım.

    maalesef benim buradan bakınca gördüğüm manzara bu.
    inşallah yanılırım, inşallah hagi büyük bir teknik direktör olur, inşallah galatasaray'da ya da her nerdeyse hayatının her anı başarılarla dolu olur.

    edit: yanılmadım. her şey beklenen şekilde gerçekleşti. ve hagi gitti.
  • 2089
    galatasaray tarihinin en sevilen, en önemli isimlerinden biridir. galatasaray'ın mevcut durumunun sorumlusu olmayan teknik direktörümüzdür ayrıca. bunu baştan belirtelim.

    ancak galatasaray'ın başına getirilme sebebini hepimiz tahmin edebiliyoruz sanırım. adnan polat ve saz arkadaşları bu hamlelerile amaçlarına ulaştılar. şimdi tüm tepkiler galatasaray'ın çöküşündeki gerçek sorumlulara değil, hagi'ye yöneliyor.

    onun teknik direktörlük meziyetlerini sorgulama aşamasında değiliz bence. misi'yi gönderdi, aldığırdığı oyuncular galatasaray'ın kadro kalitesini yükseltmeye yetmiyor, takım içindeki dağınıklığı toparlayamadı, futbolcuları mevkisinde oynatmıyor, mustafa sarp'ı oynatıyor, falan filan diyerek eleştirmek elbette mümlün. hiçkimse eleştirilmez değil. futbolu seyreden, sahada olan biteni gören her insanın bir şeyler söylemeye hakkı var. ancak galatasaray'daki sorunun kaynağı bunların hiçbiri değil. galatasaray'da sorunun kaynağı yıllardır asla teknik direktör olmadı zaten...

    şu berbat durumun içerisinde, hagi'nin yaptığı hataların hepsine bir kılıf bulunabilir. karanlık bir tünelde, yolunu duvarlara çarpa çarpa bulmak zorunda çünkü. ancak galatasaray'ı o tünele sokanlar bugüne kadar hiç hesap vermediler. çünkü veremezler. bir spor kulübünü yönetiyor olup da, kulüp ekonomisinin ve sportif durumun birbirinden bağımsız olduğunu iddia etmenin hesabı nasıl verilebilir ki?
  • 2090
    ben de asıl suçlunun zat-ı muhterem adnan efendi olduğunu gayet iyi biliyorum. zamanında adnan polat için "gizli fenerli" yazıp, dünyanın ofsaytını yediğim zamanları da hatırlıyorum, seri ofsayt veren ibneye gün doğmuştu o zamanlar. hagi'nin ise ta steau bükreş günlerinden beri hayranıyım. bize geldiği günü, trabzonspor'a attığı ilk golü de gayet iyi hatırlıyorum. ancak futbolun dili ortak ve basit. hagi'nin teknik direktörlüğü ise gerçekten çekilir gibi değil. bursaspor'un kadrosu bizden çok mu iyi, veyahut trabzonspor'un kadrosu? hadi onları geçtim, gaziantep'in kadrosu iyi mi? tolunay denilen pek de beğenmediğim adam bile takımı bir iki ayda eli yüzü düzgün bir hale getirdiyse. hagi ise hala sabri'yi ortasahada deniyorsa. kendi aldırdığı söylenen yekta'yı oynatmıyorsa. neill gibi defans üstadını ortasahada, cana gibi tek önlibero bile oynayabilecek adamı stoperde kullanıyorsa ve bunun sonucunda da gol pozisyonuna bile giremiyorsak. ( misimovic olayında da yönetime çanak tutarak suçlu olduğu kanısındayım ) şu anda ligde 10. sıradaysak ve lig tarihinin en karanlık sezonunu yaşıyorsak bu işte takımı kötü ve defansif oynatan hagi'nin hiç mi suçu yok? galatasaray sıradan bir takım değildir arkadaş. teknik direktör eğitim merkezi hiç değildir. bu takımdan yeri geldiği zaman yani takıma zarar verdiği zaman herkes gider, gitmelidir.
  • 2091
    sırf fenere koydu diye anasının amına kadar yolumuz var. en dibe düşelim. çünkü onun sayesinde dünyanın en iyi kulüplerinden biri olduk. hiç umrumda değil galatasarayın şu an yaşadığı durum.

    sikeme değil ya anlatabiliyor muyum? en dibe kadar düşebiliriz. gelsin burda çorlu spor ile maç yapsınlar. sikime mi ya? hagi var lan takımın başında. o varken bütün kötülükleri görelim umruma mı ?

    zaten hagi olmasaydı diğer teknik direktörlerle de 10. sırada olucaktık. onlarla olacağına hagi ile olsun.galatasarayın değerleri gram umrumda değil.

    yaşa hacispor.

    bıktım şu hagi yavşaklığından. ulan canım herifi önümüze aynı bülent gibi yem olarak attılar. siz gidip hala hagi yi korumaya çalışıyorsunuz. (gbkz: ulan hagi nin korunacak bir yanı yok çünkü adamın suçu yok be. ulan adam efsane be.) koduğumun insanları nasıl yırtarız diye getirdiler önünüze efsaneyi çekildiler aradan. hagi nin dünyanın en iyi futbolunu oynayacağını biliyoruz ama oynatmasını beklemiyoruz.

    bekleyenler yüzünden bu duruma düştük ya zaten. onu denedi bunu denedi tamam olmadı. ama " hagi ile ne olursa olsun " demeye gerek yok. giden galatasarayın değeri. hiç mi canınız acımıyor ulan şu takıma. lanet olsun.
  • 2093
    ben artık sıkıldım, valla bak. hagi'nin kim olduğunu 18 yaşındaki, 20 yaşındaki adama anlatmaktan sıkıldım. a.k sen 7 yaşındayken bir daha belki hayatında göremeyeceğin uefa kupasını ülkeye getirmiş, sen 8 yaşındayken futbolu bırakmış; ama sen hala hagi kim yeaa diyebiliyorsun? cahil cesareti bu olsa gerek.

    arkadaş biz bu adamla tarihimizin en güzel günlerini geçirdik. bize unutulmaz 5 sene yaşattı. sonra gel takımı çalıştır dediler, geldi. git dediler, gitti. sonra takımın anası sikilmiş, fener deplasmanına gidecek, millet 6'dan sonra saymayı planlıyor; adama gel dediler yine geldi. ulan adamın karakterini bilmiyosun, hatırlamıyosan, şu olaydan da mı pay biçemiyorsun? adam t.d kariyerini resmen ateşe atıyor, o gün fenerden 7 yese (ki o günkü psv-feyenoord maçı 10-0 bitince ne düşündünüz söyleyin) belki pzt'yi göremeyecek, bütün kariyeri bitecek adam yine galatasaray çağırdı diye geliyor. bunu da mı anlamıyorsun? vay efendim para için geliyormuş. a.k adamın 7 sülalemizi alacak parası var, 1 milyon dolar için mi kendini riske atacak?

    velev ki dünyanın en kötü teknik direktörü. ulan bu adam bize o kadar yaşattıklarından dolayı bir sene sabrı haketmiyor mu? bunu savununca biz hagispor'lu mu oluyoruz? peki her yenilgide girilen "özledim seni lincoln", "taşşağını yiyem misi", "dos santos olaydı böyle miydi" entry'lerini girenler ne oluyor? a.k 6 ay kalıp ne gol atıp ne asist yapan; spurs'te toplasan 200 dakika oynamayıp santander'e gönderilen adama "ya 1 sene daha sabredilse elimizdekilerinden kötü mü olurdu" diyoruz; ama 5 seneden almadığı kupa kalmayan hagi'ye 1 sene sabredilsin dediğimizde hagispor'lu oluyoruz. o futbolcuyken, bu teknik direktörken dimi? ya bi siktirin gidin ya.

    sonra yeri geldiğinde galatasaray dersin, örf adet dersin. galatasaray his takımıdır dersin, baba gündüz'den alıntılar yaparsın. ama aynı baba gündüz'ün hapisten yeni çıkan, gece rakı sofrası kurup çıkışını kutladığı ertesi gün öğlene kadar uyandırmadığı metin oktay'ı; uyandıktan 2-3 saat sonra maça çıkardığını bilmezsin. peki metin oktay "kötü oynarım" dediğinde, baba gündüz'ün "bugün de kaybedeceksek senin yüzünden kaybedelim" dediğini bilir misin? yok ama o sayılmaz dimi? hagi diyorum bak hagi, yaşın yetmiyorsa eskileri ok, yetiyorsa bir hafızanı zorla. hagi bu. önümüzdeki seneyi de, bak önümüzdeki diyorum bu sene de değil, kaybedeceksek de hagi yüzünden kaybederlim. sikerler köşesini de hagispor geyiklerini de.
  • 2094
    hagi' yi çok sevdiğimi en az 50 kere yazmışımdır buraya ve şunu da belirtmişimdir benim sevdiğim hagi, futbolcu hagi... attığı golleri tv' de izlerken hala gözlerimin dolmasına sebep olan hagi, benim sevdiğim hagi... teknik direktör hagi ise tam bir fiyasko... bu takımı hagi kurmadı diyen arkadaşlarımız var... bende şunu soruyorum ' devre arası transferini yaptıran başka bi hocamıydı?.. ' hagi 9. hafta takımın başına geçti ve takım bırakalım ilerlemeyi sürekli geriye gitti... bi de bana süre lazım diyo hala onu anlamıyorum ben... galatasaray teknik direktör eğitme takımı değildir bunu hepimizin kavraması lazım... hagi büyük oyuncudur tamam ama unutmayın ki hagi' yi büyük yapan galatasaray' dır... hagi' yi hala savunan arkadaşlara önerim lütfen objektif baksınlar ve gerçeği görsünler... hagi ile bu iş olmayacak... yol yakınken dönmek en hayırlısı...
  • 2096
    babası ölmesine rağmen yasını bile doğru düzgü tutamayan adam gelip senin tuttuğun takımla maça çıkıyor,
    sana göre maç primi için...
    suat kaya alışverişten dönerken onu emre belözoğlunun kramponlarını törpülerken görüyor,
    sana göre emre'den sebeplemek için...
    uefa finalinde sinirden adams'a vuruyor,
    sana göre kişisel hırsından...
    adama en zor zamanda, en berbat durumda teknik direktörlük teklif ediyorlar ve çıkıp geliyor,
    sana göre para hırsından, kendisini kanıtlama çabasından...

    şimdi beni dinle ey cehaletin esiri;

    önce şuna bak;

    http://www.emlakkulisi.com/...yukseldi_-54474.html

    adam iaki otelinden yılda 2.5 milyon € kazanıyor. bir süredir iyi kötü futbol takip ediyorsunuz. milyon eurolar lafına alıştığınız için o paralar size ufak bir mebla geliyor ama yılda 2.5 milyon € kazanan ve 30 kasım 2010 itibarı ile bunu 3 milyon €'ya çıkaran bir adamın paraya ihtiyacı var öyle mi?

    kişisel hırsından kendini kanıtlama çabasından galatasaray'a yine imza attı değil mi? bak şimdi şuna;

    http://www.lpghaber.com/...--haberi-174328.html

    adamın kişisel hırsı varsa bile, ego tatmini için teknik direktörlük yapabileceği bir yer var anlıyor musun? anlamıyor musun, dur anlatayım;

    sen şimdi o linke bile bakmaktan aciz, bir iki kelime okuyup kapat ikonuna tıkladın ya, önemsemedin ya, heh işte herkes senin gibi davul değil. hagi dediğin adamın içi dolu. bu işi hırsından yapmadığının kanıtı da o bakmadığın haberin ara satırlarında gizli;

    --- alıntı ---
    "gençlere yönelik bir proje. kurduğum futbol akademisinde 7 yaşından 21 yaşına kadar oyuncu bulunacak. hedefimiz iyi bir performansa ulaşabilecek futbolcu yetiştirmek. ilk olarak romanya kapsamlı bir proje. altyapıyı iyileştirmek, futbolu geliştirmek demektir"
    --- alıntı ---

    yani futbolu senin takip ettiğin, kafa patlattığının yüzlerce misli kadar yalayıp yutmuş birinden bahsediyoruz ama sen hala kişisel hırstasın. evet kişisel hırs var ama sende var, çünkü zamanında ada kullanıcı adlı yazarımızın dediği gibi;

    ''bu ülkede beğenmemek yüksek kültür seviyesi olarak görülür malesef''

    işte sen de bir boku beğemeyerek yüksek kültür mertebesindesin sanıyorsun ama sıfırsın. bir şeye aşkla bağlananları küçük görme gibi bir huyun var, bunun sebebi de; dogmaların kötü olduğu ve ilkel duygulardan kaynklandığı küçük yaşlardan beri empoze edilmiş beynine ama onu öğreten dangalak sana kutsal değerler ile dogmalar arasındaki farkı öğretememiş. o yüzden bir fikirde ısrarcı olmayı dogmayla karıştırarak cehaletinde sınırları zorluyorsun. ve ben senin gibilere kıçımla bile gülemiyorum. çünkü mental olarak öyle bir sığıra bağlamışsın ki; biraz benzer düşünceleri savunanlar da, kişisel destek ihtiyaçlarını senin fikirlerinden alıp hayati hataya düşüyorlar. bu epic fail dalga dalga yayılan, belki de doğru fikri yanlış argümanlarla savunmana yol açıyor.

    işte bundan sonra hagi'nin kötü teknik direktör olduğu bir gerçekse bile* bu fikri paylaşan ve savunanlar bir süre sonra yalış mecralara kayıyorlar. iş, kötü teknik direktörden çıkıp hagi'nin kişisel hırsları, yönetme beceriksizliği, para düşkülüğüne dökülüyor.

    eğer hagi'yi teknik-taktik eleştirecek kafa yoksa ve sadece başka yerlerden vurabilecek göte sahipsen buyur devam et. ama lazım değil göt, lazım kafa hagi'yi eleştirmek için teknik-taktik açıdan.
  • 2097
    hani bu ''yea kimse galatasaray'dan büyük diiiiiiiildir'', ''yea adam büyük futbolcuydu da hocalığı sik gibi, ben olsam daha iyi oynatırım'' diyenler var ya, işte onların izlediği futbolun da düşündükleri futbolun da amına koyim. onların kafalarındaki olması gereken galatasaray ile benim taraftarı olduğum galatasaray farklı. o kadıköy deplasmanına gel çıkar takımı da göreyim, orada altına sıçınca anlarsın belki hagi'nin ne demek olduğunu. ayrıca siz demiyonuz mu aq galatasaray'ın avrupada yeri kalmadı, 5. sınıf takım olduk, avrupalılar bizi siklemiyor, bu adam bize gelir mi, zaten top oynamak istese bize mi gelir falan diye, aha işte bunu hagi ile yıktın, hala da yıkmaya devam ediyorsun, istersen kümede kalma savaşı ver. rijkaard geldiğinde, roberto carlos geldiğinde, elano geldiğinde, q7 geldiğinde yaptığın ismin ve ilginin daha fazlasını çekiyorsun bu büyük insan hagi sayesinde. belirli bir futbol inancının dışına çıkamıyor olabilirsin, düşüncelerinin doğruluğundan çok emin olabilirsin, yaşın küçük olabilir, futbola ilgin çok sınırlı olabilir, zamanını ayıramıyor olabilirsin, bunlar olabilir şeyler. ama türkiye'de bir liverpool'un, bir atletico madrid'in, bir west ham united'ın, bir manchester united'ın efsanelerini sayabilen insanların var olduğu gibi futbola ilgili bir ingiliz, fransız, iskoç, barbadoslu, rus bilmem ne işte herkes galatasaray'ı (daha çok, genel olarak) hagi ile biliyor ve hagi senin başında olduğu sürece seni daha ilgili takip ediyor. sana ilgisi varsa, sempatisi varsa hagi senin başında var oldukça bu daha da artıyor. bunu anlayın artık, hagi laf oyunlarına play doh yapılacak adam değil. hala bu bodom ne sikimi konuşuyor diyen varsa tekrar ediyorum; barcelona önümüzdeki 10 sene boyunca var olan tüm kupaları alsa da benim gözümde rivaldo'dur, oyuncu olarak guardiola'dır, luis enrique'dir, filip cocu'dur. arsenal isterse cenin halinde sahaya çıksa da benim gözümde parlour'dur, seaman'dır, henry'dir, bergkamp'tır. bu şimdi de böyle, 45 sene sonra da böyle kalacak. işte türk vatandaşı olamayan bir insan için de ne yaparsan yap, amatör kümede oynasan bile oo sinyor terriiim, hagiii, haken şükkeerr, hessan şeaşşş, ''there was a little guy, who looks like hugo; suat kaya... he was very hard working." olarak kalacak. bunlar var oldukça büyüyeceksin, senin haberin yok. türkiye kupasını alınca değil, uefa kupasında/şampiyonlar liginde maç sonrasında vereceği röportajları uefa'nın resmi sitesinde görünce, maç başlarken rakip takım hocaları hagi'ye selam durunca anlayacaksın bu büyüklüğü. yea kümede kalmaya çalışıyoruz ne avrupası diyorsun de get birader. ligin 2. haftasından beri dendi bu takımın şampiyon olma ihtimali yok diye, hagi'nin gelme sebebini de biliyoruz, bu zor zamanımızda buraya gelmeyi her göt yemez. hagi isen yer. hagi isen bir başkasın, hagi isen başarıya olan inançsın. hagi isen galatasaray'sın.
  • 2098
    son zamanlarda üzerinden yapılan ''galatasaray'ı tutma sebebi'' ve ''hagispor'' tartışmaları hayrete düşürmektedir.

    galatasaray'ı galatasaray yapan ali sami yen değil midir? metin oktay değil midir? fatih terim değil midir? gheorghe hagi değil midir? daha burada sayabileceğimiz onlarca isim değil midir?

    ''biz isimlere değil, armaya hastayız, herkes gider biz kalırız!'' değil mi? yok cicim, armaya hasta değilsin. şimdi ben bir arma çizip atsam kaç kişi hasta olur? kimsenin bir yerinde olmaz. çünü armaya hasta olmamızı sağlayan, efsanelerin ona kattığı anlamdır. herkes gider, evet. ama hepsi imzasını atıp gider. senin hastalığının sebebi o imzalardır. ali sami yen'in bu kulübün babası olması, fatih terim'in liderliği, hırsı, gheorge hagi'nin şiirsel futbolu ve önderliği, hakan şükür'ün bağlılığı ve golleri, hasan şaş'ın o hiç vazgeçmek bilmeyen ruh hali... sizi galatasaray'ı tutmaya iten sebeplerden birkaçı bunlar.

    hani hep ''ben doğuştan galatasaraylı'yım.'' gibi tabirler kullanırız, fanatizmimizi kanıtlamak için. oysa kimse doğuştan hiçbir şey değildir. çevren, yaşadıkların seni bir yerlere ait yapar. etrafımda herkes beni bir şeylere ait olmaya zorlarken mesela, galatasaray'a ait olmayı seçme sebebim fatih terim'di benim.

    kimse hagi'yi savunurken ''hagi galatasaray'dan büyüktür'' iddiasında değil. hagi'yi savunmak demek, hagi'nin galatasaray'a kattığı şeyleri savunmaktır. hagi'nin galatasaray'ın büyüklüğündeki katkısını savunmaktır.

    ''onu eleştirmek için şunu şunu olmalısınız!'' diye bir derdim yok. buyrun istedğinizi söyleyin, beyin bedava. ama insaflı olun biraz. çünkü eleştirmekte olduğunuz isim o çok sevdiğiniz takımın parçalarından biri...
  • 2099
    hagi benim. 10 yaşında sol ayağımla apartmanın önündeki taşla yapılan kalenin sağ alt doksanına çaktığım golden sonra. hagi bendim. hagi benim. 11 günde iki tane fener maçına çıkarken. birinde 5 atarken ve diğerinde 5 yaparken.hagi benim.tribünlerde yönetimde bir boklar dönüyor. birileri birilerini kışkırtıyor. bu ibneler benim kuyumu kazıyor derken.hagi benim, altyapıda bir kaç tane çok iyi çocuk var.onları alalım büyütelim oynatalım derken.hagi benim, 3 ay sonra beş kuruş için kaçan ribery hakkında "bu çocuğun aklı futbolda değil, bir sıkıntısı var" derken.hagi benim.galatasaray iyi ben yok,galatasaray kötü ben var.hagi benim.daha ilk günden derken " bana lazım 2 sene".hagi , galatasaray'ı galatasaray yapan değerleri en iyi bilen adam. en iyi yaşayan adam. şu sözlükte hiçbirinizin sahip olmadığı taşaklara sahip adam.hagi en kötü günde " hagi varsa ben de varım" dedirten ve beni kadıköye götüren adam.hagi nin bu dünyada galatasaray'a verdiğini birtek cruyff barcelona'ya vermiştir.

    sezonbaşı kampı yapmamış,kadrosunu kurmamış,ekimin sonunda gelmiş bir takıma top oynatamıyor diye kızmak vicdana sığmaz.

    değil bu hagi, kim olursa olsun vicdana sığmaz?

    tıpkı rijkaard'ı, skibbe'yi, kovmak gibi bir ahmaklık,alçaklık hagi'ye vurmak.
  • 2100
    şu son günlerde yaşananların üzerine hagi hakkında yazılanları gördükten sonra kendimi yiyip durdum, ulan hagi için nasıl bu kadar rahat küfürvari sözler söylenebilir diye. aklıma birkaç mantıklı açıklama geldi ama galiba aralarında en mantıklısı şu ki, şu an hagi’yi hayal meyal hatırlayan, belki hiç hatırlamayan, bazı şampiyonlar ligi maçlarını yatma saatleri geldiği için izleyemeyen kuşak artık büyüdü ve klavye başına geçmeye başladı. bizim zamanımızda ne sözlük vardı ne de internete erişim bu kadar kolaydı. zaten bu günkü imkanlar 96 yılında olsaydı fatih terim istifa eder, uefa kupası hayal olurdu.

    şimdi bu klavye başına geçen kuşak bütün bu imkanlara sahip. fakat o yaşlarda insanın anasına babasına eyvallahı yoktur. kimse beni anlamıyo tripleriyle kullanıcı adlarını şifrelerini girip hagi başlığının altına gider bu arkadaşlar. amına korum lan armaya aşığım ben deyip bir güzel hagi’ye giydirirler. o yüzdendir ki bu hagi’yi bilmez kuşak haddini de bilmemektedir.

    demek ki her zaman okumakla belgesel izlemekle anlaşılmıyo bazı şeyler. eminim o kuşak çıkan bütün belgeselleri izlemiştir, bütün youtube videolarından haberdardır ama anlaşılan o ki hagi’nin golleri onlara spor programlarında çıkan en güzel gollerden öte bir anlam ifade etmemektedir.
    dedim ya izlemek okumak yetmiyormuş o yüzden daha önce zilyon kere yazılmış şeyleri yazıp hagi’nin ne olduğunu anlatamıycam. ama en azından şunu söyleyim; 4-3lük bordeaux maçını hatırlarsınız, ha işte o maçta yaşadıklarınızı hissettiklerinizi bize defalarca yaşatanların en önde gelen adamıydı hagi. belki bu size hagi hassasiyeti konusunda bir şeyler anlatır.

    şimdi tam da burada “yaa tabi şimdi futbolcu hagi başka" diyeceksin biliyorum ama bir dur soluklan. senden beklentim hagi’yi eleştirmemen değil. aslında beklentim bu da, bunu beklemek hakkım değil öyle söyleyim. eleştir, kadroya kız, oyuncu değişikliğine kız, skora kız kabul ama hagi teknik direktör değil demek haddin değil onu da bil. yanlış anlama yaşından ötürü falan değil safi sebebi, rijkaard’a hoca değil diyen hıncal’ın da haddi değildi. o yüzden bak ben seni anlıyorum, anlamaya çalışıyorum en azından, tanımadığın hagi hakkında herhangi bir adammış gibi hissedebilirsin ama öyle yazıp çizemezsin. ulan benim fenerli babamı, fener maçında gol diye ayağa kalkmamış babamı, goooool diye ayağa kaldıran adam konusundaki hassasiyetimi göz ardı edemezsin.

    hagi inatçı di mi? neill ortada sabri yerinde değil falan. bence de öyle, biraz fazla inatçıdır hagi ama o inadın zamanında neler kazandırdığını bilebilirsin belki ama nasıl kazandırdığını belli ki bilememişsin, bilemeyeceksin.
App Store'dan indirin Google Play'den alın