• 380
    üzerinden 6 sene geçen hunharca kazandığımız maç.

    türk basketbolu, türk sporu adına tarihi bir gündü aslında. avrupa'nın 1 numaralı kulüpler organizasyonunda 2 türk takımı final oynayacaktı. daha ilk düdük çalmadan kupanın istanbul'a gideceği belliydi. tarafsız gözle bakan sporseverler, bu branşa ömrünü adamış spor insanları ya da emekçilerin keyfi yerindeydi.

    taraftar içinse rüya gibi bir gündü. herşeyden önce bir galatasaray-fenerbahçe derbisi vardı ortada. üzerine bir de ortada avrupa kupası olunca istanbul'dan maç sabahı uçaklar kalkmıştı her iki taraf için de...

    kadın basketbolda doksanlı yılları domine etmiş olan taraf galatasaray'dı. aziz yıldırım sonrası özellikle ikibinli yılların ikinci yarısından itibaren domine eden taraf fenerbahçe idi. hatta pek bilinmese de aziz yıldırım'ın tüm branşlarda kazandığı ilk kupa, galatasaray'a karşı kazandıkları 1999 kadınlar basketbol cumhurbaşkanlığı kupasıdır ki o kupa da doksanlı yıllarda galatasaray kadın basketbolunun türkiye'de kaybettiği ilk kupadır. o sezon fenerbahçe lig ve türkiye kupasını da alıp üçlemeyi tamamlayarak sona erdirmişti galatasaray hegomonyasını, galatasaray ise euroleague'de 3. olmuştu o sezon.

    bir sonraki sene ligi galatasaray alsa da diğer iki kupa fenerbahçe'nin oldu. galatasaray'ın futboldaki uefa kupası zaferi sonrası 2000 yazı aziz yıldırım için harekete geçme zamanıydı. çok devasa paralar ödeyerek her branşta ciddi kadrolar kurdu. öncelik futbol olsa da birkaç yıl içinde tüm branşlar nasibini almaya başladı. galatasaray'ın ise o kadrosunu dağıttıktan sonra yatırım yapmadı, her sene biraz daha geri kalmaya başladı. 2000-2005 arasında fenerbahçe, beşiktaş ve botaş arasında geçti türkiye'de kadın basketbolu. aziz yıldırım branş farketmeksizin bir avrupa kupasını hedefliyordu ama bir yandan da hevesi kursağında kalan spor kulübü geleneği kök salmaya başlıyordu.

    konuyu çok dağıtmadan bu rekabet özelinde devam edersek 2003-2004 sezonunda avrupa kadın basketbolu eurocup organizasyonu ile tanıştı. yıllar sonra ydü ile rakip olduğu aziz yıldırım tarafından tokatlanmasıyla gündeme gelecek ışık eyigüngör'ün sponsora boğduğu takım gözünü buraya dikti. ilk sezonunda yarı final, ikinci sezonunda final yaptı fenerbahçe. 2005 yılında galatasaray'ı son maçta mağlup edip küme düşürürken fenerbahçe eurocup final maçına hazırlanıyordu. gerçi galatasaray'ı o sezon herkes mağlup etmişti ya, o da ayrı bir konu.

    2004-2005 sezonunda olaylı bir seri sonrası beşiktaş'a kaptırmışlardı ligi. 2005 yazında nevriye-birsel-esmeral-nilay voltranını oluşturup üzerine de wnba'den 1-2 skorer getirme formülü ile ligi kapatmaya başladılar. beşiktaş'ın cola turka günleri kısa sürmüştü, botaş ise ligin standartlarıan göre yüksek ama kısıtlı bir finansmana sahip olduğu için hep bir seviyede kaldı.

    galatasaray ise 100. yıldaki rezillikten sonra bölgesel ligden ait olduğu lige hızlıca dönmüştü. 2006-2007 sezonu geçiş dönemiydi. 2007 yazı ise galatasaray için yatırım zamanıydı. takım cem akdağ'a emanet edildi. ahmet dedehayır, mihriban oğuz, müge erdem üçlüsü de şubenin idari kısmını oluşturdu. o dönemin genç yıldızı ışıl alben, ligin skorerlerinden esra şencebe, wnba'den sophia young ve vickie johnson gibi iki büyük yıldız transfer edildi. galatasaray yıllar sonra kafaya oynadığı bu sezonda eurocup yarı finalini sayı farkıyla kaybetti, ligde bir maçı son topu sokamayıp kaybettiği final serisini 5. maça kadar taşımayı başardı. ertesi sezon eurocup'ı kazanarak yine bir ilki daha ezeli rakibine bırakmadı. ligde ise ışıl alben'in sakatlandığı maçın ardından oyun planı çökünce yarı finalde lige nokta koydu.

    galatasaray sadece iki yıllık yatırımla bir avrupa kupası kaldırmıştı. fenerbahçe ise 2006-2007 sezonu itibarı ile gözünü birinci kupaya dikmişti. tam beş sezon çeyrek final yaptılar. ligde ise dolu dizgin devam ediyorlardı. galatasaray da 2009'daki eurocup sonrası euroleague'e katılmaya başlamıştı. ilk iki sezonda gruptan çıksak da devamını getiremedik.

    2010-2011 sezonuna çok iddialı başlamıştı galatasaray aslında. çok iddialı transferlere rağmen bugün hala tartışılan ceyhun yıldızoğlu ile adeta varlık içinde yokluk çekiyorduk. euroleague ikinci turda fenerbahçe'ye elenerek bitmişti sezon. 2011-2012 sezonunda ise daha derli toplu girmiştik. euroleague ilk turda grubu 2. bitirdikten sonra evsahibi avantajıyla direk o zamanki adıyla final 8'e kalmıştık. abdi ipekçi'de oynanan maçlarda istediğimizi alamayıp elenmiştik, fenerbahçe ile oynanan maça ise tribünler arasındaki meşale savaşı kalmıştı daha çok. statü gereği dört takımlı iki grubun liderleri final maçına çıkarken grup ikincileri 3-4, üçücüleri ise 5-6 maçına çıkıyordu. galatasaray 5. fenerbahçe ise 4. oldu. ekrem memnun ile başladığmız 2012-2013 sezonunda yine iki takım yine final 8'deydi. galatasaray gruplardan çıkamazken fenerbahçe finalde ev sahibi ekaterinburg karşısında darmadağın olmuştu.

    galatasaray 3-4 yıldır yaptığı minimum sponsorla yaptığı büyük yatırımlara rağmen bir türlü başarı elde edemiyordu. ceyhun yıldızoğlu galatasaray tarihinin en pahalı 1. ve 2. kadrolarını resmen çar çur etmişti. epiphany prince'ler, tina charles'lar, lindsey whalen'lar havalarda uçuyordu ama başarı bir türlü gelmiyordu. ışıl alben 2009-2011 arasını çok ağır sakatlıklar ve rehabilitasyon süreciyle geçirmişti ki yıllar sonra o günleri "basketbolu bıraktım sonra tekrar başladım" diye anlatacaktı. 2011 yazında avrupa'nın en iyi genç yeteneği ünvanıyla gelen bir alba torrens vardı ki o da ilk sezonunda ağır bir diz sakatlığı yaşamıştı. yaşayan en iyi oyuncu olarak kabul edien diana taurasi 2010-2011 sezonunda fenerbahçe'de oynarken sonradan hatalı yapıldığı ortaya çıkarılan bir doping testi sebebiyle gönderilmiş, bu skandalın ortaya çıkması sonrası cezası geri alınınca ertesi sezon galatasaray'a gelmişti. ama işte bize de yar olmamıştı kaba tabirle. türkiye kupaları geliyordu, ligde her sene bir orospu rengi hesabı her sene bir şekilde eşleşmeleri fenerbahçe'ye kaybediyor ya da kaybettiriliyorduk. hiçbir şey olmadıysa bile muhakkak birşeyler oluyor ve bir şekilde ikinciliklerle ya da elenmelerle baş başa kalıyorduk...

    2013-2014 sezonuna iki takım işbu ahval ve şerait içerisinde başlıyordu. fenerbahçe galatasaray'ın 9 senelik rekorunu egale etmek, geçen sezon finale kadar çıktığı euroleague'i artık kazanıp galatasaray'a karşı avrupa kupasızlığı ortadan kaldırmak için sahadaydı. galatasaray ise şimdilerde pek hatırlanmasa da tamam mı devam mı gibi bir ikilemdeydi. sezon başlamadan önce odeabank ile bir sözleşme imzalanmıştı ama kulübün takıma pek güveni yoktu. nasılsa bu sene de bir halt olmaz, sezon sonu desteği çeker bu masraftan kurtuluruz havası vardı. zaten sponsorluk erkek takımı için yapılmış, komşuda pişenden nasiplenmişti sadece galatasaray kadın basketbol takımı...

    takvimler 2013'ten 2014'e dönerken işle fena gitmiyordu. ligde liderdi galatasaray, euroleague'de gruptan çok domine etmese de çok da zorlanmadan çıkmıştı. ancak camianın pek de umurunda değildi takımın gidişatı. fatih terim-ünal aysal kavgaları, 2 günlük juventus maçı derken pek kimseler farkında değildi olan bitenin.

    dizini iki defa parçaladıktan sonra basketbola dönmeye çalışırken taraftarın "basketbolun sabrisi" diye dalga geçip teneke çaldığı kaptan ışıl, sakatlık sonrası yeniden form tutan alba, antalya'da fenere koyup kupa çıkardığı buzzer beater sonrası unut deseler de unutamayacağımız sancho lyttle, shavonte "zeliş" zellous, avrupa'daki çaylak sezonunda "ben bu oyunu bozarım" dercesine yardıran kelsey bone, fenerbahçe "sakat" diye yolladıktan sonra önce olimpiyata sonra galatasaray'a gelen varlığıyla bile sahada fark yaratan nevriye yılmaz'dan oluşan bir ilk 5 rotasyonu vardı. elindeki cephane bundan ibaretti galatasaray'ın. esra şencebe, ayşegül günay, bahar çağlar, şebnem kimyacıoğlu, belki biraz da ayşe cora dışındaki oyuncular sadece antremanlarda 5'e 5 maç yapılabilmesini sağlayacak kalibredeydi.

    camianın yanı sıra yönetimin de umrunda değildi takım. sözleşmesi sezon sonunda bitecek oyuncular görüşecek, en azından izin alacak dahi muhatap bulamıyordu. ekrem memnun özellikle avrupa kupası için takviye istiyordu ama bu istekleri karşılıksız kalıyordu. alba'nın elde tutulamayacağını herkes biliyordu ama yönetimin "nasılsa gitmez" diyerek oyaladığı ışıl'ın sezon ortası kursk'a imza atması aylar sonra ortaya çıkacaktı. zaten nevriye, sancho ve bahar haricinde kimse ertesi sezon sonunu göremedi o takımda. shavonte bile 2014-2015 sezonuna başladıktan sonra ödeme alamayınca devam ederken ayrıldı takımdan.

    bir şekilde sezon ilerledi. ligin zirvesinde devam eden takım türkiye kupasını da üst üste 5. kere kazandı. euroleague'de avenida'yı 2-0'la geçerek kendini final 8'e attı yine. fenerbahçe de zorlanmadan f8 biletini aldı. bu iki takıma ek olarak o dönemki adı kaski olan kayseri basketbol da kıran kırana geçen bir serinin ardından rusya biletini aldı.

    ironik bir şekilde üç türk takımı aynı gruptaydı. grubun ilk maçlarında galatasaray moskova'yı, fenerbahçe kaski'yi mağlup etti. kıran kırana geçen 8 nisan 2014 galatasaray fenerbahçe kadın basketbol maçını 68-66 kaybettik. son maçlarda iki takm da hata yapmayınca 1. ve 2. olarak gruptan çıktılar. çapraz eşleşme sebebiyle galatasaray diğer grubun ikincisi, turnuvanın ev sahibi ve mutlak favori ekaterinburg ile, fenerbahçe ise bourges basket ile eşleşmiştir.

    galatasaray takımı hariç herkese göre yolun sonuna gelinmişti. gruptaki maçın kaybedilmesinden sonra üç aşağı beş yukarı eşleşmeler belli olduğu için hevesi kursağında kalan spor kulübü iyice bir havalara girmişti. ancak galatasaray da kendine inanmayanları göt etmeyi pek bir severdi. 11 nisan 2014 ekaterinburg galatasaray kadın basketbol maçında tarihi fark bekleyenleri ters köşe yapan bir galatasaray vardı sahada. 50-29'luk ilk yarı skoru izlemeyenlerin inanamayacağı bir olaydı, şahsi kanatimce galatasaray kadın basketbolunun zirvesiydi. ikinci yarı ekaterinburg dalga dalga gelse de ilk yarıdaki skoru yakalayamadı v 77-70'lik skorla bir galatasaray mucizesi yaşandı.

    günün ikinci maçında ise kıran kırana bir mücadele olmuş, fenerbahçe son çeyrekteki karar anlarında hata yapmayarak finale adını yazdırmıştı. galatasaray fenerbahçe rekabeti bu sefer avrupa kadın basketbolunun zirvesine taşınmıştı. maçtan bir gece önce ve maç günü çok erken saatlerde istanbul'dan ekaterinburg'a kalkan uçaklar vardı. hevesi kursağında kalan spor kulübü taraftarı bourges maçındaki göt korkusunun şokunu atlatır atlatmaz ekaterinburg'u eleyip kupa yolunu açtığımız için bize teşekkürlerini sunuyordu sosyal medya üzerinden.

    yöneticileri çok mu farklıydı dersen, onlar da aynı kafadaydı. tabi açık açık söyleyemeseler de galatasaray'ı alışılmışın dışında dozda tebrik ederek ve överek memnuniyetlerini dile getiriyorlardı. herkes yıllardır kıyısından köşesinden döndükleri euroleague'i bu sefer kazanacaklarını düşünüyorlardı. aziz yıldırım ve "uslu uslu otur" mahmut uslu da maç günü rusya'ya gitmişti.

    ne kadar acıdır ki fenerbahçe başkanı rusya'dayken, hatta salon önünde galatasaray taraftarıyla kavga edecek kadar olayı yaşarken galatasaray camiası(!) koltuk savaşları veriyordu. 13 nisan 2014 galatasaray olağan kongresinde ünal aysal yönetimi ibra konusunda bir süpriz yaşanmaması için ter döküyordu. maç günü rica minnet turnuvayı yayınlayan ntvspor'a röportaj veren bir yönetici abimiz "bu şube sırtımızda bir kamburdur. sonuç ne olursa olsun küçülteceğiz, bütçesini azaltacağız, gençlerle yola devam edeceğiz" diyordu.

    hatta ve hatta galatasaray takımı bu maça 11 kişi çıkmıştır, kadrolar 12 kişi kurulmasına rağmen...

    tribünlerde ise iki takımın da taraftarı var ise de genel kitle aslında daracık olan kadın basketbol kamuoyundan ibaretti. galatasaray tarafında tribünün bazı öne çıkan isimleri dikkat çekiyordu genel ambianstan farklı olarak. ntvspor'da maçı ismail şenol anlatıyor, ihsan bayülken yorumluyordu. saha içinde ise galatasaray'da basketbol oynamışlığı bulunan roksan kunter röportaj yapıyordu. bu detay da kendi içinde şöyle bir istatistik doğuruyor, 18 nisan 2018 reyer venezia galatasaray kadın basketbol maçı'nda aynı ikili farklı bir yayın kuruluşla yine görev yapıyor ve yine galatasaray kadın basketbolu bir kupa kazanıyor olacaktı...

    maç adeta "iki takım da rakibini tartıyor" klişesi yaşanan bir futbol maçı gibi başladı. iki buçuk dakikası 0-0 geçilen ilk çeyrek sonunda skor 26-7 galatasaray lehineydi. ikinci çeyrekte rakip biraz toparlansa da ilk yarıyı 42-29'luk skorla önde geçmeyi başarmıştık. ilk yarı biterken tarafsız gözle izleyenlerin aklındaki temel soru galatasaray'ın neredeyse çıkmayan 5 kişilik rotasyonunun ne kadar daha dayanabileceğiydi.

    maçın istatistiklerine bakıldığı zaman galatasaray'da 10 dakikanın üzerinde süre alan 5, fenerbahçe'de ise 8 oyuncu olduğu görülür. ışıl ve shavonte neredeyse hiç çıkmamış, alba ve sancho 35 dakika oynamıştır. bir tek kelsey bone nevriye ve bahar'ın varlığı sebebiyle 28 dakika oynayıp az biraz soluklanabilmiştir.

    galatasaray kadın basketbolunu o yıllarda takip edenler bilir. üçüncü çeyrek fenerbahçe maçlarında her daim kabus olmuştur bizim için. caferağa'da uğraş didin ilk yarısı kafa kafaya ya da az farkla önde geçilen maçlar üçüncü çeyrekte elimizden kayar giderdi. iç sahada keza aynı şekilde, kazansak da üçüncü çeyreklerde ecel terleri dökerdik.

    o gün de maça başlarken en büyük korku üçüncü çeyrekti.. nitekim ilk çeyrek 26, ikinci çeyrek 16 sayı atabilmişken üçüncü çeyrekte sadece 11 sayıda kaldık. fenerbahçe'nin de 15 sayıda kalmasıyla farkı nispeten koruyabilmiştik.

    son çeyreğe başlarken 53-44'lük skorla hala 9 sayı öndeydik ama takım gerçekten yorulmaya başlamıştı. street fighter oyununda ekranın üzerinde yer alan güç çubuğunun yeşilden kırmızıya dönüşünü görebiliyorduk adeta. ilk dört buçuk dakikada 9-2'lik bir seriyle skoru 55-53'e kadar getirdi. bu krizi çözmeye çalışan ekrem memnun son hamle olarak şebnem kimyacıoğlu'nu sahaya sürmüştü. karşılıklı birer isabetsiz atıştan sonra yine bir galatasaray hücumu vardı. şebnem kimyacıoğlu'nun fenerbahçe'ye attığı üçlüklerin ilki kalktı yayın biraz sağ köşesinden. tüm bu uzun hikayenin fenerbahçe adına mutlu son galatasaray adına hüsrana döneceği noktada yumruk gibi inerek tüm oyunu bozdu. hemen arkasından fenerbahçe angel mccoughtry ile bir ataktan daha boş döndü, ribaundu alan sancho ile farkı bir anda 7'ye çıkardık.

    bitime 3:35 kala skor 60-53 idi. fenerbahçe neredeyse ilk beşini yenilerken galatasaray hala aynı takımla sahadaydı. karşılıklı top kayıpları, pondexter'in 2/2 serbest atışı, shavonte'nin basketi ve birsel'in üçlüğü derken bitime 01:58 kala skor 62-58'e gelmişti. set hücumundan bir türlü sayı bulamıyorduk ve tam hevesi kursağında kalan spor kulübü yine heveslenmişti. nitekim yine seti tam yapamamıştık, süre bitmesine 3 saniye kala top şebnem'in eline gelmişti. yayın gerisinden ve el üstünden soktuğu şebnem kimyacıoğlu'nun fenerbahçe'ye attığı üçlüklerin ikincisi adeta "biz bu maçı alacağız" çığlığıydı takımın. tam o anda ekrana gelen bir fenerbahçe taraftarının elini başına götüren görüntüsü rakip takımın ruh halini tasvir ediyordu aslında...

    kalan bir buçuk dakikayı daha güvenli oynayıp hata yapmayarak tamamladık. son topta takımın olduğu yerde ellerini kaldırıp yaptığı savunma, ekrem hocanın elleri havada koşan görüntüsü, takımın sahanın ortasındaki kenetlenmesi hepsi bir rüya sahnesi gibiydi ama alabildiğine de gerçekti.

    6 sene önce bugün, bir avuç inanan insan bir tarih yazdı. ezeli rekabetin rüzgarıyla yaşandıktan sonra da olsa hakettiği değeri buldu.

    kimileri kurduğu bir hayali inandırdığı bir avuç yürekli insanla başardı. kimileri maç sabahı kalkan uçağa binecek kadar şanslıydı, yerinde yaşadı. kimileri kariyerinin başında sorsalar tek dileyeceği şampiyonluğu yaşadı. kimileri yıllardır dillendirirken kendilerinin bile kendileriyle dalga geçtiği bir rüyayı gündüz gözü yaşadı...

    kimilerininse 10 yıllık çabası boşa gitti. hevesi bir kez daha kursağında kaldı.
    hem de öyle böyle değil, ertesi sabah takımı havaalanında karşılayan taraftarın yapıp getirdiği pankartta yazdığı gibi; hunharca...

    bu bir ilkti ve en çok galatasaray'a yakışırdı. en fazla tekrar edilebilir ama daha iyisi yapılamaz...

    emeği geçen, inanan, inandıran, savaşan herkesin binlerce kez emeğine sağlık...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 388
    bana göre galatasaray ile fenerbahçe arasındaki kadın basketbol rekabetini bitiren maçtır.
    benim çocukluğumda bizim kadın basket takımımız üst üste 10 yıl galiba lig şampiyonu olmuştu.
    hatta o dönem şube sorumlusu rahmetli özhan başkan diye hatırlıyorum.
    sonrasında aziz yıldırım geldi ve bizim o takımımızın iyi oyuncularını yüksek paralar vererek transfer etti.
    sonrasında uzunca bir süre şampiyonluklara ambargo koydular ama aslında iki kulübe ve özellikle de fenerbahçe’ye maddi olarak yara verdi bu anlamsız rekabet.
    çünkü aziz gelmeden önce biz kadın baskette başarılıydık ama bunu türk ve alt yapıdan yetişen sporcularla yapıyorduk.
    sonrasında onlarla rekabet etmek için biz de para harcamak zorunda kaldık.
    her neyse bu para harcamaların sonunda avrupa’nın en büyük kupasını ezeli rakibimizin elimden aldık.
    bu aşamadan sonra yapılacak iş akıllı hamlerle çok fazla açılmadan şubeyi yönetmek olmalıydı.
    neyse onu da yapamadığımız gibi sportif başarı da pek gelmedi.
    bakın amatör sporlar önemlidir, bir kenara atılmasını tabii ki doğru bulmuyorum ama amatör şubelerin başarılarıyla mutlu olunsaydı, fenetbahçe taraftarı şizofren olmazdı.
    biz de bu maçın oynandığı gün çok mutlu olduk, eğlendik ama o kadar.
    o yüzden bence kadın basket takımının zirvesidir bu olay.
  • 381
    üzerinden bir sene daha geçmiş olan hunharca kazandığımız maç.

    2009'daki eurocup şampiyonluğumuzundan sonra fenerbahçe'nin tek hedefi bu kupayı almaktı. bir önceki sezon finale kadar gidip kaybetmişlerdi. o sezon biz yarı finalde ekaterinburg'u eleyince hevesi kursağında kalan spor kulübü refleksiyle aşırı heveslenmişlerdi "nasılsa biz bunları eleriz" diye.

    ama ekaterinburg'u 20 dakikada 25 farka yatıran takımın onlara da aynı tarifeyi yaptı ilk yarıdan. 2 günde 60 dakika avengers gibi top oynayan takımı ikinci yarı rotasyonla falan geçeceklerine inanıyorlardı hala.

    ıki kere de gardımızı indirmeye çok yaklaştılar. ama işte oralarda da basketbolu bırakıp amerika'da avukatlığa başlamış, sonra telkinlerle tekrardan basketbola döndürülmüş bir kahraman çıktı sahneye. şebnem kimyacıoğlu'nun fenerbahçe'ye attığı üçlüklerin her birinde kupa saha kenarında durduğu yerde bizim benche doğru kaymaya başladı...

    üzerinden 7 sene geçti. fenerbahçe türkiye ligi için astronomik bütçeler harcayıp astronomik kadrolar kurmasına rağmen hala kazanamadı bu kupayı. onların 4-5 senelik bütçesini bir senede harcayıp çekilen yakın doğu üçüncü olabildi.

    fakir fukara edebiyatı yapıp o kadroyu itibarsızlaştırmanın alemi yok elbette. alba torrens, sancho lyttle, ışıl alben, nevriye yılmaz kıta çapında oyunculardı. shavonte bugün hala türkiye liginde 40 dakika oynayıp 30 sayılara güle oynaya çıkabiliyor.

    ama takımın bu seviye maçlarda birincil rol verebileceği oyuncular bundan ibaretti. ışıl üst üste iki diz sakatlığından geliyordu, alba da bize geldikten sonra diz sakatlığı yaşamıştı. nevriye de artık posası çıktı bundan hayır gelmez diyerek serbest kalmıştı fenerbahçe'den.

    o sezon öncesi yapılan tek transfer ncaa'den yeni mezun kelsey bone'du. o gün ezeli rekabetin sayfasına böyle bir imza bırakıp galatasaray müzesine bu kupayı yollayan kadronun asları gelecek sezon için başka takımlara imzayı atmış durumdaydı. yönetim desen istanbul'da ibra kovalıyordu.

    ama işte galatasaray geleneği ekrem memnun faktörüyle birleşince 7 sene önce bugün galatasaray tarihinin en güzel sayfalarından biri yazılmış oldu...

    (bkz: tarihte bugün)
  • 356
    mutluluktan uçalım biz lafının belki de en çok bünyeye dolduğu maçlardan biri. en birincisi. ne bileyim işte; üzerinden iki sene geçti hala rüya gibi geliyor.

    #1935406 numaralı entry'de yer alan enfes yazıda dediği gibi, 2000 lerin başında bir çocuğun basketbolda da galatasaraylıyım diyebilmesi zor bir hadiseydi. hastalık bütün vücudumuzu kaplamıştı oysa ki, sarı-kırmızı varsa ötekilerin üstü bir kalemde çizilirdi. tabi kıbrıs'ta yaşamak da olayın ayrı bir boyutu. internet dediğin şey 2-3 televizyon kanalının sitesinden, ancak "istanbuldakilerin" bilebildiği birkaç forumdan ibaret. televizyondaki, 65 saniyesinin 63 saniyesi futbol haberi içeren spor(!) bültenlerinden ötesi çok marjinal bilgi o yıllarda. doksanlara dair orhun ene'nin coştuğu(yani umarım öyledir) bir fener derbisi dışında tek bir kare yok galatasaray basketbolu hakkında hafızamda.

    benim taraftarlık ömrümün dönüm noktası 2002-2003 sezonudur. hani böyle sokakta saç-sakal karışmış şarapçılara, kör bir sokak köşesinde gizliden "otlanan" bir keşe, evini barkını masada bırakmış kumar bağımlılarına sorarlar ya "baba sen nasıl bulaştın bu işlere" diye. aşağı yukarı o derece bir dönüm noktasıdır. tam vücuttaki galatasaray enfeksiyonun doruğa çıktığı o sezon trt basketbol maçlarını yayınlamaya başlıyor. abdi ipekçi, haldun alagaş, ahmet cömert gibi isimler ekleniyor hafızaya; bir de meşhur jason robert koch... *

    evimize lig tv geliyor bir şekilde o sezon, galatasaray dergisi gibi bir nimet çıkmış, internet gümbür gümbür gelmeye başlıyor. hafızadaki marjinal bilgi(!) içeriği de artmaya başlıyor. bir kadın basketbol takımının varlığından da galatasaray dergisi sayesinde haberdar olunuyor, ayın ilk günü koşa koşa gidip alınan dergideki "branşlarda geçtiğimiz ay" köşesinden ibaret tanışıklığımız...

    yıllar geçiyor, ergenlik vuruyor falan. yıl oluyor 2005. bir akşam yine haber bültenlerini izlerken görüyorum onları. bir soyunma odası, bir banka çökmüş bir iki idareci, dizlerine kapanmış yerlerde hüngür hüngür ağlayan kızlar. altta da kocaman "yüzüncü yılda küme düştüler" ibaresi. idrak etmek güçleşiyor. o gün bu takım da ayrı bir saplantıya dönüşüyor, "galatasaray" olmasından öte bir hikayesi daha oluyor... fenerbahçe'nin o sezon avrupa kupasını son maçta kaybettiğini ise yıllar sonra falan öğreneceğim...

    bölgesel lig bizim monşerlere de ağır geliyor belli ki, sezon sonu geri dönülüyor. bir sezon+16 dakikanın sami yen'deki rize maçında sahaya inip onurlandırılıyorlar. 2006-2007 sezonu yeni bir habitat'a uyum sağlama süreci olduğundan bende çok bir kaydı yok. 2007 yazı da hayattaki dönüm noktalarından biridir, sabahın üçünde bile uyanıp entry giren bu türe dönüştüğüm sürecin yaşandığı dönemdir. tam o sıralarda sitede bir toplu imza fotoğrafı düşüyor "gümbür gümbür geliyoruz" temalı gaz bir haber yazısıyla birlikte. isimler araştırılıyor, lan hakikaten güzel takım. tabi bi de imza atanlardan birinin kardeşi sandığım kısa saçlı biri var, onun hikayenin geri kalan kısmındaki rolünden de haberdar değilim*...

    kulüp kanalları açılıyor o dönemde. amatör branş maçları yayınlanmaya başlıyor. bu arada yılların özlemi "ua-üni" dönemi başlıyor şahsi kariyerimde. bilgi&algı körüne kadar açılıyor tabi. tarihin belki de en güzel kupasız sezonu 2007-2008'in tadı damakta kalıyor. yarı finalde kaybedilen avrupa kupası, ligde 3-2 ile fenerbahçe'ye verilen final serisi falan sonucu değiştirmiyor. bu takımla da kopmaz bir bağ kurmayı başarıyor hastalıklı bünye. ertesi sezon cumhurbaşkanlığı kupası ile açılıyor, "hakettiğimizin peşindeydik" diyen kısa saçlı da camianın göz bebeği oluyor. sonra bizim sözlük açılıyor, sahiplenilen bir sokak köpeği evini ne kadar sahiplenirse o kadar yerleşiyorum oraya. hikayenin bundan sonrası hepimiz için bildik.. sezon sonu kupa kalkıyor, birkaç sezon önce küme düştü diye hıçkıra hıçkıra ağlayan hallerini görüp takıldığım takımın avrupa kupası kaldırması bünyeyi sapıttırıyor. "o sene bu sene mi" derken bağlar kopuyor, parçalanıyor. gözlerden süzülen yaşlarla birlikte o kupa gidiyor...

    sonra gel-gitler yaşanıyor. saçma sapan işler, düdükler... sürekli birşeyler eklenen ama her seferinde bir yerleri eksik kalan(ya da eksik bırakılan) bir yemek tadı veriyor. sonra işte o sezon geliyor, 2007-2008 ruhu kapıdan usulca süzülüyor. hani bizim meşhur saplantımızdır ya "ruh çağırma seansları". okul nihayet bitiyor bu arada, akademik takvimle senkronize edilmiş biyolojik saat sapıtıyor boşluğa düşünce. tam o sıralarda final eight geliyor. her sene sınav dönemleri yaşanan fikstür azizliğinden eser yok tabi. bir de totem hastalığı var tabi. babamın izlediği maçları bir şekilde kaybediyoruz, tescil ve tespit ediliyor. adamcağızın kabahati yok aslında ama...

    grup maçlarındaki acabalar, ekaterinburg maçı sonrası iyiden azalıyor. top havaya atılıyor ve maç başlıyor. takımlar devre arası için içeri girerken acabalar minimuma inmiş durumda. devre dönüşü üçüncü periyot, özellikle caferağa derbilerinden korkulu rüyamız. yürekler sıkışıyor, fark kapanıyor, derken çooook uzaklardan iki üçlük geliyor. gözlerden yaşlar süzülüp eller havayı yumruklamaya başlıyor. taraftarlık durumu benim ters simetrim olan kardeşim bile kanepede takla atıyor. maç bitiyor, ekranın altında yine bir alt yazı geçiyor; galatasaray avrupa şampiyonu diyor...

    bütün bu ağdalı yazının içine edecek belki ama salak salak ekrana bakılıyor boş sırıtmalarla. olayın farkına varılan an ise #10'un ekranda görüldüğü an oluyor. nemlenmiş gözlerinin içindeki pırıltı 55 ekrandan bile seçiliyor "kariyerim boyunca tek bir şey dileme hakkım olsa bu anı dilerdim" diyor. o dakika film kopuyor, birkaç gün sonra güç bela yerine geliyor...

    ulan gaassaray......
    ulan! anlatacak o kadar çok hikayem var ki gaassaray!
  • 382
    galatasaray spor kulübü'nün bayanlar basketbol tarihinde belki de en önemli maçtır.

    rusya'da oynanan final four'da ekaterinburg'u geçtikten sonra rakibimiz şikeciler olmuştu, aynen ekaterinburg maçında olduğu gibi maça çok iyi başlamıştık, maçın 4. periyodu ise çok çekişmeli geçmişti.

    maçın son bölümünde şebnem kimyacıoğlu'nun göndermiş olduğu üçlükler maçı bize kazandırdı diyebiliriz. :)

    bu kupanın kazanılmasında, avrupa şampiyonluğumuzda ışıl alben, şebnem kimyacıoğlu, alba torrens, nevriye yılmaz, bahar çağlar, shavonte zellous gibi oyuncularımızın çok önemli katkısı olmuştu.

    bu ülkeye ilk euroleaguekupası'nı galatasaray bayan basketbol takımı getirmiştir.

    bu takımımız için heralde gelmiş geçmiş en iyi takım diyebiliriz, galatasaray bayan basketbol takımı bir yılda alınması gereken 3 kupanın (eurolig, türkiye şampiyonluğu ve türkiye kupası ) hepsini kazanmış ve harika bir üçleme yapmıştır. :)

    tamam eurolig finalinde fenerbahçe'yi yendik de, bilin bakalım diğer iki finalde hangi takımı/ları yenerek aldık kupayı ? :)

    neyse, bayan basketbol takımımızın 2014 yılındaki eurolig şampiyonluğu dışında, 2009 ve 2018 yıllarında da olmak üzere toplam iki kez de eurocup şampiyonluğu kazanmıştır, bildiğiniz üzere 2016 yılında da erkek basketbol takımımız eurocup'ı kazanmıştı, yani toplamda galatasaray spor kulübü erkek ve bayan basketbolda toplamda ülkemize 4 (dört) avrupa kupası getirmiştir.
  • 352
    beyler f*tbolun amk. bakın burda böyle güzel bir maç var, asıl onun yıldönümüdür bugün. vizeden çıkıp otobüsün içinde telefondan an be an maçı takip etmek, trafik yüzünden tek bir canlı saniyesini dahi seyredemeden patsocuda şampiyonluk kutlamak nedir bilir misiniz siz? *

    galatasaray tarihi'nin en büyük zaferlerinden biridir.

    (bkz: imza ekrem memnun)

    (bkz: tarihte bugün)
  • 362
    "coachluğa 25 yıl önce başladım. basketbolu bırakmıştım; işsizdim. ata abi aradı. (ata çetinünal) bana galatasaray'da küçük takımı çalıştırmam için teklif yaptı. ama bir detay vardı. türkiye şampiyonası 5 gün sonraydı. ve elimde sadece 5 oyuncu vardı. kabul ettim. fakat şampiyonaya 5 oyuncuyla katılamıyorduk. bir oyuncu eksiğimiz vardı. kulüpteki bütün lisansları indirdik. bir kızın lisansında hem voleybol hem basketbol yazıyordu. onu evden aradık. annesi çıktı. kızının basketbolu bıraktığını söyledi. ona yeniden başlayacağını söyledim.
    'ne zaman' diye sordu. 'bu gece. çünkü şampiyonaya gidiyoruz. lütfen otogara gelsin' dedim. geldi. 6 kişiyle gittik. yarı final maçında bir oyuncum sakatlandı. son dakikada kadroya giren kıza döndüm 'hadi' dedim. heyecandan bayılmıştı. maçı 4 kişi tamamladık. ama finale çıktık.
    finalden önce büyük bir hata yaptım. kızlara dönüp 'buraya kadar çok iyi geldiniz. tebrik ederim. çıkın bugün sahada eğlenin, tadını çıkartın' dedim. çıktık oynadık, yenildik. çünkü ben hedefi küçültmüştüm.
    bugün 25 yıl sonra yine bir turnuva ve finaldeyiz. ama ben size çıkın eğlenin demeyeceğim. madem finale geldik. kazanacağız. kupayı almadan buraya dönmeyin. finaller kazanmak içindir, kimse kaybedeni hatırlamaz. çıkın karşı takımda benim rahmetli babam bile oynasa o kupayı söke söke buraya getirin. hepiniz bunu hakettiniz. hakkınızı başkasına yedirmeyin."

    ekrem memnun
    galatasaray kadın basketbol takımı başantrenörü...

    iki sene önce bunu paylaşmışım facebookta. sabah sabah gördüm, yine duygulandım. ağlıyorum gururdan. teşekkürler hocam. bizi, seneler geçse de gururlandıracak bu büyük başarıdan dolayı hem sana, hem de o gün takımın bi parçası olan herkese teşekkürler...
  • 355
    (bkz: #1462534)
    (bkz: tarihte bugün)
    (bkz: ekrem memnun)
    (bkz: sarayın sultanları)
    (bkz: galatasaray kadın basketbol takımı)

    maç öncesinde ve esnasında bir çok değişik duyguyu yaşamıştım; korku, umut, endişe, sevinç ve daha niceleri. ama içimde değişmeyen tek bir duygu vardı, o da "gurur" idi. sonuç ne olursa olsun, bu "gurur" hissi değişmeyecekti nezdimde.

    ekrem memnun önderliğinde, sarayın sultanları çok büyük bir iş başarmışlardı. hem de bunu aylarca paralarını almadan başarmışlardı. fenerbahçe yönetimi, neredeyse eksiksiz ordayken (rusya'da oynanmıştı maçlar), galatasaray cephesi, "liseliler" tarafından yine yalnız bırakılmıştı.

    zaten ev sahibi ekaterinburg (çoğu yöneticinin ekaterinburg isminden bihaber olduğuna eminim) ve yüksek bütçeli fenerbahçe varken, galatasaray kazanamayacaktı kupayı. aylardır paralarını bile doğru düzgün ödemediğin bir teknik ekip ve oyuncu grubu, şampiyon olacak değildi herhalde? buna binaen, ne gerek vardı onca yolu çekmeye, ne gerek vardı rusya'lara gitmeye! bahar da gelmişti zaten, mis gibi (beleş) galatasaray adası falan gibi ortamlar varken, ne gerek vardı rusya'ya gitmeye! zira nisan ayında bile soğuk olur rusya...

    işte böyle bir ortamda kazanıldı bu kupa!
    sadece parkede kazanılmadı bu kupa!
    bir direnişin eseridir bu kupa!

    tekrardan tşk ekrem memnun ve sarayın sultanları!
App Store'dan indirin Google Play'den alın