• 353
    türk futbolu yine, yeni, yeniden, rusya ile oynana özel maçta a2 milli takım düzeyinde yediğimiz golle gündeme oturmuştur. aleksey sapogov'un attığı gol ne kadar abestse, o gol sırasında ki vurdum duymaz a2 milli takım oyuncuları ayrı bir skandal bence.

    adam arkasına baka baka gidip, bizim halısaha maçlarında moral bozmak için attığımız golü atmış. sen elin belinde izliyorsun. bizde halen yabancı sınırını tartışıyoruz. alın size yetişen ve yarın birgün milli formayı giyecek gençlerimiz. yabancı sınırlaması ile ne kadar güzel bir jenerasyon bizi bekliyor görün.

    ilgili maç: 09-09-2012 rusya a2 milli takımı - türkiye a2 milli takımı özel maçı

    edit: yabancı sınırından kastım; genç oyuncularımız, nasılsa yabancı sınırında bana muhtaçlar zihniyetinde bir gram gelişme kat etmeyecek ve gelen sınırlı sayıdaki yabancılar da emeklilik için para kazanmaya gelecek. bizim gençlerimiz de servet çetinden savunma, emre b. den orta saha, mehmet yıldızdan da forvet oynama tekniklerini öğrenmeye çalışacak. kısacası klişe de olsa "şerefli yenilgiler" denmeye devam edecek.
  • 354
    türkiye ligi'nin yetersizliği maalesef avrupa'da oynayan takımlarımızı olumsuz yönde etkiliyor. o kadar yavaş, o kadar temposuz oynanıyor ki maçlar, bir ş.l. maçı veya premier lig maçı izlerken bu futbolsa bizimki ne diyorsun. bu milli takıma da yansıyor, hızlı düşünülemiyor, düşünülse de uygulamaya konulamıyor. adam yanındakine pas verecek pası bile tembelce verip hızı kesiyor.

    türk futbolunun gelişmesi için mutlaka hızlı oynama ve düşünme geliştirilmeli, hücumda hareketlilik sağlanmalıdır.
  • 355
    ekim ayı içinde türk futbolunun yakın geleceğinin kaderi çizilecek.

    galatasaray şampiyonlar ligi h grubundan çıkmak için kesin kazanması gereken maçlara çıkacak- braga ve cluj ile istanbul'da iki maç oynanacak. bu maçların kazanılamaması galatasaray'ın gruptan çıkma şansını mucizelere bırakır. ayrıca bu yoğun tempo içerisinde orduspor yenilgisinin üzerine ligin üst yarısından eskişehirspor, gençlerbirliği, ve kayserispor ile oynayacak galatasaray.

    fenerbahçe ise türbülanslı bir dönemde, aykut kocaman zaten istifanın kıyısında, aziz yıldırım ve alex de çok tartışılır durumdalar. fenerbahçe ekimde gladbach ve ael limassol deplasmanlarına gidecek, ligde de beşiktaş, bursaspor ve antalyaspor ile oynayacak. bu 5 maçta hem ligden hem avrupa'dan kopma ihtimali mümkün fenerbahçe'nin, bu da yanında teknik direktör değişikliği, takım kaptanı alex'in ayrılışı hatta yıldırım'ın gidişi demek dahi olabilir.

    beşiktaş performansı itibarıyla hala kapalı kutu, yer yer umut veriyorlar taraftarlarına. ancak gaziantepspor yenilgisi de gösterdi ki ne olacakları hala bir hayli belirsiz. onlar da ligin çok zor 5-6 takımından 4'üyle oynayacak: sivasspor, fenerbahçe, trabzonspor ve kasımpaşa. direk rakipleriyle oynayacakları bu 4 maçta alacakları sonuçlar sezonun kaderinin ne olacağını gösterecektir- beşiktaş şampiyonluk yarışı verecekse bu maçlarda çizeceği bir kör-topal görüntü umutları erkenden öldürecektir.

    a milli takım 12 ve 16 ekim'de dünya kupası elemeleri grubundaki direk rakipleri romanya ve macaristan maçlarına çıkacak. bu maçlarda yaşanacak herhangi bir puan kaybının telafisi inanılmaz zor olur. selçuk inan, nuri şahin, emre belözoğlu gibi oyuncularla ilgili yapılan tercihler devam eder ve puan kayıpları buna eklenirse federasyon daha da fazla baskı altında kalacak.

    ***

    şöyle bir senaryo yazayım.

    galatasaray savunmasında problemler yaşıyor. braga ve cluj maçlarında baskılı oyuna rağmen yenilen basit gollerle puanlar kaybedip şampiyonlar ligi'nde hayal kırıklığı yaratıyor. ligde de yoğun tempodan puan kayıpları yaşanıyor, ve taraftar beklentilerinin boşa çıkmasıyla geçen senenin güzel havası dağılıyor. fenerbahçe avrupa ligi ve ligde tepetaklak gidiyor, aykut kocaman gönderiliyor, alex'in devre arasında ayrılacağı kesinleşiyor, hatta belki aziz yıldırım dahi börevi bırakıyor. beşiktaş 4 zor maçında puan kayıpları yaşıyor, ve taraftar umutlarının gereksiz şişirildiği gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. milli takım içeride romanya'ya vasat futbolla kaybederek şansını daha grubun başından inanılmaz zorlaştırıyor, selçuk inan hala yedek ve emre belözoğlu milli takımın hala en önemli kozu. haliyle medyada inanılmaz eleştiriler yapılıyor, abdullah avcı topun ağzına geliyor. zaten mide bulandıran federasyon da bu "uyanık" basın tarafından dahi eleştirilmeye başlıyor. galatasaray'ın elenmesi ve fenerbahçe'nin ael limassol mağlubiyetleriyle uefa sıralamasında hemen arkamızda olan kıbrıs rum kesimi önümüze geçiyor ve zaten sınırda olduğumuzdan türkiye ligi şampiyonu artık şampiyonlar ligi'ne direk gitme hakkını kaybediyor.

    bu mümkün değil diyebilir miyiz?

    ***

    kasım başında karşımızdaki tablo ne oluyor farkında mısınız?

    türkiye böylece 2 yılda 2 takımının avrupa'ya alınmadığı bir futbol ülkesi olmuş.
    milli takım son 3 uluslararası turnuvaya katılamamış, önemli maçları hep kaybetmiş.
    bazı oyuncular ve teknik ekip milli görevlere "torpille" getiriliyor.
    federasyon başkanı ülke tarihinin en kötü kulüp başkanlarından biri,
    ve tamamen siyasi iktidarın futbola karışması sebebiyle seçilmiş.
    şike davası kökten çözülmek yerine içselleştirilmiş, 2011 senesinin şampiyonu belirsiz, hukuki değil.
    son şampiyon galatasaray takviyelere rağmen şampiyonlar ligi'nde başarılı olamamış.
    sıradaki şampiyon ise şampiyonlar ligi'ne gitmek için 2 öneleme geçmek zorunda.
    transferde 30 milyon euro bonservis ödemesi yapan fenerbahçe'nin teknik direktörü kovulmuş,
    kaptanı kulüpten kaçarak ayrılıyor, başkanı sallantıda. harcamaların karşılığı sıfır.
    beşiktaş iflasın eşiğinde, biri üflese batacak. beşiktaş'ın bir çocuğu daha tribünlerde yuhalanıyor.

    ***

    her açıdan, her taraftar için korkunç senaryolar bunlar.
    ve işin kötü yanı bu olayların hepsi inanılmaz olası. yani hikaye yazmıyorum, bir ay sonra bugünlerde bunların hepsi 2 günlüğüne gündeme oturup yerini bir sonrakine bırakmış olabilir.

    şike meselesinde uefa'dan, yargıtay'dan çıkabilecek kararlara hiç girmiyorum!

    sonumuz son değil beyler. olacaklardan korkuyorum.
  • 356
    kalitesi ne kadar kötüyse stadyumların zemini de o kadar kötüdür.

    arkadaş bu ne? her stadın zemini bu derece kötü olur mu lan?
    pas yapan bir takım olarak bu en çok bizi etkiliyor. ali sami yen arena'nın zemini evet iyi fakat kesinlikle yeterli değil.
    bu zemin işini türkiye'de bir tek bursaspor iyi yapıyor. adamların saha zemini hakkikaten çok güzel ve bu senelerden beri böyle.

    hiç ümidim olmamasına rağmen en kısa zamanda bunu değişeceğini ümit ediyorum.
  • 357
    çökme sürecindedir. ne zaman ki eskişehirspor marsilya'yı, bursaspor twente'yi eleyecek duruma gelir o zaman derim ki düzeliyoruz.

    bak bir ülkedeki futbolun kaliteli olması için büyük takımlarından ziyade hemen arkasından gelen takımların avrupada 2. 3. turları görecek konuma gelmesi gerekir.

    yoksa hafta sonu kadayıf gibi maçlar oynayınca senin büyük takımların, hafta içi avrupa maçlarında sapır sapır dökülür.

    milli takımın hali zaten içler acısı zannımca.

    hollanda u-23 takımını yenecek durumda değiliz.

    geçmiş olsun beyler.

    (bkz: bittik bittik bittik biz beyler)
    (bkz: haydi sözlük salona)
    (bkz: david hawkins)
    (bkz: neriman özsoy)
    (bkz: tomislav coskovic)
    (bkz: syvlia fowles)
  • 359
    içerisinde taraftar sıfatını kullanarak ortamı kirleten parazitler ve gerçek taraftarlar olmak üzere 2 grubu barındıran oluşumdur.bu grupları ilk önce parazitleri inceleyerek açıklayacağım.

    parazitleri temel özelliklerine göre gruplara ayıracak olursak;

    mağlubiyette ortaya çıkan parazitler

    bu parazitler öyledir ki hangi takım olursa olsun galip gelinen maçın ardından pusuya yatarak karanlıkta nefretleri ve hırsları ile beslenir ilk mağlubiyette meydana çıkarak bizlere kan kustururlar...sabırsızlardır ve takımlarını sadece topluma ayak uydurmak için desteklermiş gibi yaparlar ama asıl amaçları insanları ve kurumları yerin dibine sokarak egolarını tatmin etmektir çünkü bu onları daha mutlu yapar.

    ilk mağlubiyette takımı küme düşüren parazitler

    bu türün temel özellikleri ise hemen paniğe kapılmaları ve takımına ve hocasına olan güvenlerini ilk olumsuz sonuçla kaybetmeleridir.bu tür mağlubiyette ortaya çıkan parazitlerden aşırı derecede etkilenir ve onların ürettiği kaos'un temel tüketicileridir.ortama umutsuzluk aşılayarak zarar verirler.

    sonuç odaklı tutum sergileyen parazitler

    bu parazitler en tehlikeli tür olarak nitelendirilebilir.sürü psikolojisinin futbol dünyasındaki en bariz örneğidir. ortamdaki hava olumluysa herkesten daha mutlu , olumsuzsa herkesten daha öfkeli olurlar.. ortaları yoktur ve neyi neden eleştirdiklerini yada neye niçin sevindiklerini bilmeden maskelerini giyerek topluma karışırlar. genelde kalabalık arkadaş grupları içerisinde en ateşli konuşan kimselerdir. mağlup bitirilen maçın sonunda bu takımın allah belasını versin derken galibiyetle sonuçlanan maçın ardından dün nasıl koyduk ama ahahah sloganı ile ortalıkta dolaşırlar.

    gerçek taraftarlardan bahsedecek olursak;

    kendileri takımına ve hocasına bağlı*, mağlubiyet veya galibiyetten sonra gerçekleri gözardı etmeyerek eleştirisini dozunu ayarlayarak yapan, takımını her koşulda destekleyen ve yapmacık tavırlar içerisine girme ihtiyacı hissetmeyen taraftardır*, bu işin sonuçta spor olduğunu bilen ve insanları kırmamak gerektiğini aklından bir an dahi çıkarmayan aklı başında ve düşüncelerini her ortamda özgürce belirten taraftardır.

    not: bu yazdıklarım insanları bir kalıba sığdırma amacı gütmediği gibi sadece benim şahsi görüşlerimden oluşmaktadır. maç sonundaki gözlemlerimden yola çıkarak futbolumuzun genel halini bu işin okulunu okuyan bir kardeşiniz olarak kendimce taraftar açısından yorumlamak istedim sadece. beğenen yada beğenmeyen olabilir ancak herkes mümkünse yazıyı okuduktan sonra bir kendisine bakmalı...
  • 360
    eğer 2 ekim 2012 galatasaray sporting braga maçı sonunda twitter'da ben fenerbahçe taraftarı bir insandan "2 ekim 2-0 ya 6 ekim olsaydı?" cümlesini görebiliyorsam, yani bir şampiyonlar ligi maçı "biz bir keresinde 6-0 yenmiştik ama!" muhabbetine dönebiliyorsa eğer türk futbolunun bittiği yerdeyizdir. artık ne türk futbolu konuşulur ne de türkiye'de futbol konuşulur kanısını getiriyor beni.
  • 361
    bence en büyük sorunu kendi kulüp takımlarının ve milli takımının ne halde olduğunu bilmemesidir. bu yüzdendir ki cluj, braga, bosna hersek, belçika gibi takımlar küçümseniyor. daha sonra adamlar gelip bize iteleyip gidiyorlar. culio cluj'dan geldi galatasaray'a. cluj'dayken şampiyonlar liginde 6 maçta 1 gol 4 asist'lik bir performans sergileyen culio'ya clio diyerek taşak geçen taraftar ve medya yıldız diye tabir ettikleri adamlara dilenip avuçlarını yalamaya devam edecektir. o çok küçümsedikleri milan baros her ne kadar eski milan baros gibi olmasa da takımıyla avrupa şampiyonasında çeyrek finale çıkabilecek kadar büyük bir futbolcudur. milan baros dediğiniz adam avrupa şampiyonasında gol kralı olmuş büyük bir futbolcudur. sen böyle bir adam kadronda varsa ve istikrarı yakaladığı zaman gollerini attığını, atacağını biliyorsan* böyle bir adamdan faydalanmaya çalışacaksın. onu kadroda düşünmüyorsan da en az onun kadar kaliteli bir forvet alacaksın. başka çaren yok. yoksa böyle avucunu yalayıp durursun. ama baros ayakta duramıyor yaee ne oynadı ki kadroya alınsın, onu alacağımıza sözlükten birini seçip kadroya alalım diyebilecek kadar süper zeki ve futbol uleması insanlar var. işte bizim futbol otoritemiz de böyle adamlardan oluşuyor. culio takımda şans bulamayacağını düşünüp gitmek istediğini söyleyince ona takımda kalması için gerekli güveni vereceksin. yoksa engin baytar ceza alınca aydın yılmaz ve emre çolak'tan faydalı işler yapmalarını bekler durursun.

    şunu artık herkesin anlaması gerekiyor, avrupa arenası özellikle de şampiyonlar ligi kolay bir arena değil. senin küçümsediğin takımlar şu an senden çok daha bilinçli ve iyi futbol oynuyorlar. şampiyonlar ligindeki bütün maçlar büyük maçlardır ve büyük maçlar muslera, eboue, melo ve milan baros gibi büyük futbolcularla kazanılır. büyük maçlar taffarel, gheorghe hagi, popescu, hakan şükür, hasan şaş gibi büyük futbolcularla kazanılır.
  • 363
    başarısızlıklarına çok beklenmedik durummuş gibi tepkiler gösterilen hikayeden bir futboldur.

    arkadaş senin büyük takımlar diye tabir ettiğin 4 takımından ikisinin durumu ölmüş ağlayanı yok halde. diğeri spartak moskova'yı eleyemeyecek kapasitede. en tepesinde ki şampiyonlar liginde 2 maç sıfır puan konumunda.
    hemen bir alt kademede en güvendiğin futbol şehrinin takımı kıytırık twente'yi eleyemiyor. bir diğer önemli futbol şehrinin takımı marsilya ile baş etmesi imkansız halde boyun eğiyor kaderine.
    milli takımın grubunda hollanda u-23 takımına yeniliyor. takır takır top oynayan romanya karşısında sonuç aynı.
    hayır garip olan bu duruma şaşırmak. niye şaşırıyoruz anlamıyorum. arkadaş senin hollanda romanya varken bulunduğun gruptan alacağın en iyi derece 3.lük zaten. kapasiten bu. macaristan'a geçilip 4. olsan da şaşırma. estonya'yı geçsen iyidir.
    senin bir malagan var mı ? yok. bragan var mı ? yok. senin bir metalist kharkiv'in var mı ? yok. senin bir napolin var mı ? yok. senin bir tothenam'ın var mı ? yok. senin bir bayer leverkusen'in var mı ? yok. senin bir lille'in var mı ? yok.
    senin tepe takımlarının yanına ekleyebildiğin avrupa'da bir şeyler yapacak kulüp takımın yok. gerçi tepe takımlarından da bir bok olacağı yok.
    çünkü ülke futbolun bitik.
    sonucu milli takıma da yansıyor. milli takımın da bitik.

    lan oğlum normal sonuç senin dünya kupası eleme guruplarında romanya'nın hollanda'nın gerisinde kalman. bırak kendini dev aynasında görmeyi. senin futbolun tam bir balon. bir boka yaramaz.

    ne kulüpler düzeyinde ne milli takım düzeyinde 13.10.2012 tarihi itibariyle avrupa ile baş edecek durumda değilsin. bunu kabullenirsen en azından üzülmezsin. misal romanya'yı bırak bosna, sırbistan, hırvatistan, çek cumhuriyeti, ukrayna, rusya, isveç, norveç, danimarka gibi üst düzeyin bir altı futbol ülkeleri milli takımları olsa grubunda sonuç farklı mı olur sanıyorsun ? olmaz tabi ki. onlarla da baş edemezsin.

    avrupa'nın en büyük 6. futbol ekonomosiymişiz. peh. biz de bu şaşa düşkünlüğü var iken normal. adam asgari ücret alıp 2.000 liralık cep telefonuyla dolaşıyor. senin liginin değerinin 400 milyon euro olması normal.

    aslında bu ülkenin lig yayın hakkı değerinin 50 milyon euro olması lazım. futbol endüstrisinden para kazanan kişilerinde medya olsun, sporcu olsun, yönetici olsun, teknik adam olsun şu anda aldıkları maaşların 5'te birini almaları lazım. çünkü ortaya çıkarttıkları iş bir boka benzememekte.
  • 364
    23 yaşındayım, kendimi bildim bileli futbolla yatar kalkarım, benim için futbol sevgisi galatasaray'dan falan da fazladır, neticede oyunu sevmem sayesinde galatasaray'la tanıştım, hayatımın en kötü dönemleri, ciddi sakatlıklar geçirip futbol oynayamadığım dönemler oldu, neyse...türkiye'de malesef insanı futboldan soğutacak çok sayıda sebep var, 2 ekim 2012 galatasaray braga maçı sonrası ciddi olarak soğumaya başladığımı hissettim. 2 yıl önceki takımdan izler gördüm malesef o maçta. elbette maç kaybedilir, fakat maç sonrası yapılan açıklamalar çok çok daha acı verdi. özellikle de bunları fatih terim'in söylemiş olması çok kanıma dokundu. o günden beri içimden hiç bir şey yazmak gelmedi, ama dünkü milli maç* sonrası, artık bir şeylerin değişmesini şiddetle istiyorum.

    80 milyonluk ülkenin, tek bildiği, tek anladığı spor konumunda olan futbolda bu denli başarısız olması, bence kesinlikle üniversitelere tez falan olmalıdır. resmen futbolla yatıp kalkıyoruz, saf gibi futbolseverler olarak, dünyanın paralarını digiturk'e, dsmart'a, maç biletlerine, gidiş gelişlere harcıyoruz. karşılığında futbol kalitesini geçtim, ne kaliteli yayınlar, ne de kaliteli bir stad ortamı alıyoruz. futbolcular, yöneticiler, antrenörler, ülkede başbakandan, milletvekillerinden vs. dahi daha saygın durumda insanlarımızın gözünde, o derece de büyük saygınlıkları var. dünyanın paralarını alıp, çoğu insanın hayalini kurduğu evlerde yaşayıp, saygıyı sevgiyi görüp, bu sonuçları alabilmek, malesef bir şerefsizlik örneğidir.

    ben şimdi burada, şöyle olmalı, böyle olmalı, altyapı, yabancı sınırı vs. gibi şeyler sayabilirim, bunu herkes yapıyor malesef, herkesin ülke futbolunu kurtarmak için fikirleri var. ama işin gülünç yanı, bunu eski teknik direktör de, futbol federasyonu başkanı da, ne biliyim spor bakanı da aynı cümle tarzıyla, '' ... yapmak lazım'' diye söylüyor. ulan, halk mı yapacak bunları, senin görevin ne, neden yapmıyorsun madem? abdullah avcı'yı dinlemiştim maçtan önceki gece, harika konuşuyor, tıpkı başbakan gibi.. anlattığı şeyler sonrası, hiç bilmeyen bir adam, ne kadar parlak bir ülkeymişiz, geleceğimiz ne kadar güzel görünüyor, der. ama ne hikmetse bir türlü gerçekle uyuşmuyor bunlar!

    lafa gelince sene başlarında, biz büyük ülkeyiz/kulübüz, her maça kazanmak için çıkarız, hedefimiz 3 kulvarda şampiyonluk diyorsun. oyuncu transfer ederken, arsenal, real madrid, liverpool gibi takımlardan bakıyorsun, o adamlar geliyor buraya, bir gazla, burası en az eski takımım kadar büyük bir kulüp diyor. maçlar başlayıp, hüsran gelince, sabırsız olmayın, biz zaten söz vermedik, basın ve taraftar bizden yanlış beklentiler yarattı diyorsun. almanya, ingiltere, ispanya, hollanda rakibimiz değil(!) iyi peki, hırvatistan, romanya da çakıyor sana! hadi onlar da rakibin olmasın, moldova, estonya, letonya gibi ülkelerden 6 puan da çıkaramıyorsun genelde! ee, neyi becereceğiz peki, kimi yenebileceğimiz yönünde beklenti oluşturalım? ya da madem öyle, sen haddini bil, ona göre para ver futbolculara, futbolcular da uçmadan, saçmalamadan, hakettikleri parayı istesinler, hakettikleri hayatı yaşasın, muameleyi görsünler. beyefendiler yuhlayınca falan darılıyor bir de!

    malesef ülke futbolunun 1 numaralı adamı, kaderi değiştiren adamı fatih terim dahi benzer hataya düştü. şansımız bitti, biz rüya takım değildik zaten, braga, cluj zayıf takım gibi gösterildi, gördük işte, dedikten sonra, ekleyecek bir şey yok. bugün sokakta 10 adamdan 7'sinin hangi ülkenin takımı olduğunu bilmediği, bate borisov, lille ve bayern maçlarından 6 puan çıkarabiliyorsa, köy takımı edasındaki videoton, sporting'i 3'lüyorsa, kusura bakma da, sen bu paraları harcarken, arkanda böyle bir destek varken, braga'yı da cluj'u da, harcayacaksın. hiç bir futbolsever, şu an ne kulüp takımından, ne milli takımından avrupa şampiyonluğu beklemiyor, tek istediğimiz, maç öncesi dünyanın en iyi takımlarından biriyiz açıklamarından da, maç sonrası san marino edasında büzülmelerinizden vazgeçin, şu ülkeye adam gibi bir şeyler gösterin, bir heyecan, bir ışık verin.
  • 366
    bir balondur. evet,bu fikre katılıyorum. ama bir de " ülkemizde taraftarlar çok sabırsız yeaaaaa! " diye bir motto vardır ya hani basında, işte bu lafa dellendiğim kadar hiç bir lafa bu kadar deli olmuyorum. ulan şeref yoksunu herif, sen sikko ülke futbolunu " dünya'nın altıncı büyük futbol ülkesiyiz!!!111" diye basında lanse edip, vasıfsız elemanlarını dünyanın en iyi elemanları gibi gösterirsen e haliyle yurdum insanı da beklenti içine girer. sen bi futbolcuya milyon dolarlar saçıp alırsan bu adamlar senden bir şeyler beklerler. sonra gidip avrupa'nın adı sanı duyulmamış takımına yenilirsen e haliyle de adam sana küfreder.
  • 367
    anadolu kulüplerini yönetmiş ve türkiye'de bir nebze başarılı olmuş olan teknik direktörleri milli takım'ın başına geçirmek gibi hataları vardır.

    anadolu kulüpleri, türkiye'de sadece kontra atağa bağlı futbol oynarlar. *
    onun için çoğunlukla tek forvetli bir sistem ile çıkarlar sahaya.
    bu tür takımları yönetmiş bir teknik direktörü milli takım'ın başına geçirirseniz bu hoca alıştığı sistemi milli takım'a aşılamaya çalışacaktır.

    fakat türk milli takım'ı savunma yaparak ve kontra atağa kalkarak hiç bir zaman önemli başarılar elde edememiştir.
    türk milli takım'ı durmadan saldıran ve rakibi presi ile boğan bir futbol anlayışına daha uygundur. siz bu takıma savunma yaptırarak, kontra ataktan goller buldurmaya çalışırsanız bu takım istediğiniz cevabı vermez sizlere.

    umarım bir daha milli takım'ın başına sadece hücum futbolunu düşünen bir teknik direktör gelir.
    çünkü türk futbolu savunma yapamaz. türk futbolu çoşarak oynamayı seven, saldıran ve gerektiğinde 3 gol yedikten sonra 4 gol atabilecek bir takım haline gelmelidir. tekrardan.
  • 372
    sahibi büyük galatasaray ve fenerbahçe taraftarıdır. taraftar dediysek fener maçı olduğunda formasıyla bağdat caddesinde gezen tikiler, pera palas'ta viski puro içerek galatasaray maçı izleyen yavşaklar kendilerine pay çıkarmasın. taraftar, deplasman otobüsüne binen, ağların tel örgülerin ardında maç seyreden, soğukta it gibi titreyip, sıcakta sıtmaya yakalanan cefa çekenlerdir. iki büyük takım taraftarı manüpilasyona bir son verip birlikte hareket etmeli, futbolumuzu oligarşinin tekelinden kurtarmalıdır. türk futbolu gerek kulüp takımları, gerek ulusal takım düzeyinde olması gereken yerin çok altındadır. hantal yapıdan kurtarılmayı beklemektedir.
  • 373
    a milli takıma çağrılmayan türk futbolculardan bazıları:

    hasan kabze, cenk tosun, hurşut meriç, gökhan töre, necati ateş, semih şentürk, orhan gülle, aykut demir, yekta kurtuluş, sercan yıldırım, yiğit gökoğlan, musa çağıran, ozan ipek, serdar aziz, mehmet topuz, orhan şam, serdar kesimal, halil altıntop, olcan adın, serkan balcı, volkan şen, mehmet güven, veysel sarı, ersan gülüm, muhammet demirci, muhammet demir, mustafa pektemek, olcay şahan, gökhan ünal, uğur uçar, serdar kurtuluş, turgut doğan şahin...

    bu oyunculardan kaç tanesi galatasaray'da ilk 11 oynar.

    çağrılan oyuncuları da gördük zaten...

    kabul edelim, oyuncu kalitemiz çok düşük.

    ne yapılmalı? 18 yaşından büyük oyuncuları genç oyuncu olarak görmekten vazgeçip, 18 yaş altı oyuncularla gençleşme yoluna gidelim. ama gerçekçi gözlerle. ben bu oyuncuyu yıldız yaparım diyerek değil...
App Store'dan indirin Google Play'den alın