kötü, yavaş, sıkıcı ve seyir zevki olmayan futboldur. milli takım düzeyinde de kulüp takımlarında da böyledir. maalesef galatasaray'ımızda da böyle. hatta ülkemize gelen yabancılara da bir şekilde empoze ediyoruz futbolumuzun kötülüklerini. söylediklerime kanıt arayan olursa da önce bir süper lig maçı daha sonrasında da ingiltere, ispanya ya da almanya liginden bir maç izleyebilir.
gelelim türk futbolu klasik hastalıklarına;
-
duran toplar: avrupalı herhangi bir takımla oynadığımızda ya da milli takımda iyice ayyuka çıkan durum. duran toptan gol yeriz ama duran toptan gol atamayız.
-
geri pas: türk futbolunda ilk olarak futbolcuların aklında hep geriye dönmek vardır. neden? çünkü en garanti en risksiz yöntem geriye dönmektir. türk futbolu genelde ileri, dikine pas atmaz, risk almaz.
-
yan pas: en büyük hücum alternatifidir. gol bulmanın en mantıklı oyunudur türk futboluna göre.
-
futbolcuların pas almak için boşa çıkmaması: en büyük sorunlardan bir tanesidir. top ayağında olan futbolcu genelde en az dolu arkadaşını tercih eder pas vermek için. işin diğer bir kötü tarafı pas veren oyuncunun tekrar topu almak için herhangi bir yere koşmaması.
neden böyle;
-
sabırsız taraftar: 2-3 kötü maçta ya da yapılan riskli pas tercihlerinin başarısız olmasında futbolcuyu protesto etme eylemini merakla bekleyen taraftar yukarıda yazdığım sorunların temelini oluşturan öğelerden biri.
-
medya/basın: kulüpleri karıştırıp kendilerine haber bulmak isteyen basınımızın ayağına gelen fırsatları geri çevirmemesi ve futbolcuları ürkütmesi ve dolayısıyla futbolcuların oyun tarzını yan pas, geri pasa çevirmesi.
-
yönetim/teknik direktör: türkiye'de yönetimler sabırsızdır ve çok çabuk başarı ister işini kaybetmek istemeyen teknik direktörde risk almaz ve takımı garanti oynatır. zira beraberliğin her zaman bir açıklaması vardır. (bkz:
şansız goller yedik)
çaresi nedir?
tek cümleyle ifade etmek gerekirse taraftarın, yönetimlerin, medyanın zihniyetinin değişmesi.