• 1
    --- alıntı ---

    işi futbol oynamak olan ve bu işle hayatını kazanan adamdır. idmana gider, maça çıkar karşılığında para kazanır. 18 yaş civarında başlar, eğer ciddi bir sakatlık geçirmezse 30’lu yaşlarda biter iş hayatı.

    futbolcunun herhangi bir profesyonelden farkı, marka, yani takım aidiyetini takip eden milyonlara yönelik bir iş yapmasıdır. çok az insan efes pilsen’de çalışan bir adamın tuborg içmeyi sevip sevmemesini umursar. sadece efes pilsen’deki müdürleri ve müşterilerinin ilgilendiği bir şeydir, neydir, konudur.
    ama futbol takımlarında işler değişiktir, milyonlarca yan yana taraftar çok takılır buna. zanneder ki, kendi takımında oynayan oyuncu da kendisi gibi taraftardır ya da öyle olsun ister. ve yine zanneder ki taraftar, rakibi tutan futbolcu iyi oynayamaz kendi formasıyla.

    profesyonel futbolcu ancak 15-16 yaşlarına kadar belki takım tutar. futbolcu olacağı belli olmaya başladıktan, hele bir iki farklı kulüpte oynadıktan sonra forma, renk aidiyeti zayıflar. dan diye söylemek gerekirse parasına bakar.
    “parasına bakar” konusu genellikle yanlış anlaşılan, değerlendirilen ve hatta futbolcuyu suçlamak için kullanılan bir tabirdir ne yazık ki.
    profesyonellik sadece para kazanmak değildir aslında. işini iyi yapmak her şeyden öncedir. cem yılmaz diyor ya: ben bir iş yaptım, para etti. futbolculuk da bunun gibidir. önce sevmek gerekir futbol oynamayı, sonra eğer hakikaten yeterli kalibredeyse profesyonel olur futbolcu.

    ümit karan’ın eşiyle oynadığı bir buzdolabı reklamı vardı. eşi ona cihazı anlatırken : takımda en çok sen koşuyorsun, en çok golü sen atıyorsun ama en az parayı sen alıyorsun dediğinde ümit, olmaz öyle şey diye bağırıyordu. içini yer bitirir başkasını kendinden daha çok kazanması. yabancıların kendinden daha fazla kazanması gerer sinirleri. hele ki sorunlu, takıma bir şey vermeyenlerin kayırıldığını düşünürse top da oynayamaz, kendini işine veremez.

    futbolculara çok gençken öğretilenlerden biri de: sahada babanı bile tanımayacaksındır. bir takımı tutabilirsin, ama o takıma rakip olmuşsan profesyonellik ve iş namusu gereği her şeyini formasını giydiğin kulüp için vereceksin. doğrusu budur.
    kendine, kendi kulübüne, taraftarına olduğu kadar rakiplere de saygılı olmalıdır futbolcu.
    zaten hiçbir zaman rakibe küfür etmemen, taraftara bulaşmaman gerekir. bu sadece ahlak açısından değil, profesyonelliğin de gereğidir. sonra galatasaray forması giyerken fenerbahçeli taraftarı yumruklayan fatih akyel gibi hiç kimseye yaranamazsın.

    bununla beraber tuttuğu takımdan başka takımda oynamak istemeyen futbolcular da vardır. bunların hepsi de büyük futbolculardır. metin oktay, fatih terim, hakan şükür ve hagisadece galatasaray forması giymiş, en büyük rakiplerden gelen transfer tekliflerini kabul etmemişlerdir. arda turan da bu yolda.
    sadece para için kulüp değiştirmemek de akıllı ve profesyonel futbolcuların yapacağı bir harekettir. zira bahsi geçen futbolcular zaten hep para olarak haklarını almışlar ve her zaman da kendi camiaları tarafından sevilmişlerdir. aralarında ciddi rekabet olan kulüpler arası transfer olmak futbolcunun meslek yaşamına büyük darbe vurabilir. mesela tanju çolak. ne fenerbahçe ne de galatasaray camiası tarafından kabul edilmektedir, herkes dışlamış, kimse içine sindirememiştir.

    kişisel olarak, galatasaray’da oynayan futbolcunun hangi takımı tuttuğuyla ilgilenmem. bana verdikleri önemlidir. mesela servet, fenerli olsa ne olur, galatasaraylı olsa ne olur. aslanlar gibi mücadele etmiyor mu, ediyor beni bu ilgilendirir.

    bir de şu sözleri bu konuyla alakalı bulurum ve severim :
    vatanını en çok seven işini en iyi yapandır.
    vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır.

    --- alıntı ---

    yazının daha da uzunu için : http://captano.blogspot.com/...syonel-futbolcu.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın