• 309
    bugün ilk göz ağrım, araba sürmeyi öğrendiğim rahmetli dedemin hatırası palio markalı aracımı model yükseltmek için sattım.
    araba araştırırken hiç aklıma gelmezdi veda ederken bu kadar üzüleceğim, insanın bir nesneye bu kadar sevgi duyabileceğini yeni anladım.
    aslında üzülünen bir demir parçası değil, onunla beraber yitip giden gençlik ve geride sadece hafızalarda kalan bir çok güzel anı, hoşçakal gençliğim...
  • 325
    öncelikle derdine malum bir aktivite yapayım diyecekler olacaktır ama komedi çok seven biri olarak 15-20 gün önce ingiliz komedyen sean lock'un kanser yüzünden vefat etmesiyle baya kötü olmuştum. gözler doluydu.

    yaklaşık birkaç saat öncede kanadalı komedyen norm macdonald'ın 9 yıldır savaştığı kanser ile berabere kaldığı haberi geldi.
    "ı’m pretty sure, ı’m not a doctor, but ı’m pretty sure if you die, then the cancer also dies at exactly the same time. so, to me, that’s not a loss. that’s a draw."

    tam da türkiye'ye gelmişken kitabını bitireyim diyordum. şimdi daha da önemli bir hal aldı kitabı.
    elimde sadece bob mortimer ve bill burr kaldı.

    umarım gittiği yerde mutludur. eninde sonunda queensboro köprüsü altında buluşacağız hepimiz.
    https://youtu.be/ARpmMdbQsPY

    norm macdonald'ı tanımak isteyenler için;
    https://youtu.be/fD2ZhjQaNmU

    bu da sean lock için ufak bir video;
    https://youtu.be/1bIANjAm-so
  • 121
    dertleşme duvarı kapalı, buraya yazıyorum. en yakın arkadaşımın vefasız ve nankör olduğunu öğrendim, sezdim. en yakın arkadaşım olmaması gerektiğini anladım. paylaşılan yıllar, onca zaman, onca kafa. insanlar nasıl bozuk para gibi harcayabiliyorlar bazı şeyleri. nasıl bu kadar kolay? dostluk kavramına inanmıyorum. sadece belirli bir zamanda vakit paylaşmak var. menfaatler ve çıkarlar var.
    "bir daha yalnız sana bağlı olmayan şeyleri ciddiye alma.aşk,dostluk,ün gibi."
    cesare pavese
  • 141
    "milletin ne dertleri var, seninki onların yanında ne ki" düşüncesiyle bu konuda konuşmayı uzun zamandır ayıp buluyordum ama insan içine ata ata kendini öğütüyor, bazen konuşup rahatlamak gerek. eğer "seninki de dert mi" diye sitem eden olursa özür diler silerim bu yazıyı.

    lisede bir kız vardı. hayatımda tanıdığım en erdemli, en düzgün insandı, bir de çok çok güzeldi. fakat çok dindardı, lisedeyken ona karşı hislerimi söylesem muhakkak reddederdi. çevremdekiler "lise aşkıdır gelir geçer, üniversitede daha ne kızlar göreceksin" dediler. üniversitede gözüm ondan başkasını görecek mi diye bir sene boyunca bekledim, hala ilk günkü gibi sevdiğimi anlayınca beklemeye bir son verip ona açıldım, reddetti.

    nasip böyleymiş diye düşündüm, onu hiç unutmasam da senelerce bir daha irtibat kurmadım. bir ara kendisi gibi dindar bir çocukla çıktığını duydum, "tamam artık ne hali varsa görsün" dedim, öfkelendim, "ben de başkalarını bulayım" dedim ama yapamadım. bir gün okuduğu tıp fakültesinin hastanesine yolum düştü, yüzünü gördüm, selam verdim, aksi gibi selamımı aldı, nazikçe hal hatır sordu. yıllar sonra onu karşımda görünce aptallaştım, gözlerim doldu, muhabbeti bitirip uzaklaştım. konuştuğumuz süre toplam 10-15 saniyeydi. o 15 saniye yüzünden iki yıl daha rüyalarımda onu görmeye, her baktığım yerde onu aramaya devam ettim. bir daha açılıp bir daha reddedilmek istemedim, kalbimde o varken yokmuş gibi rol yaparak başka bir kızı kırmak da istemedim. masumiyet'teki bekir gibi, kader böyleymiş deyip sessizce kabullendim.

    bu sonbaharda, lise sıralarında ona aşık olmamdan tam 10 yıl sonra, bu kadar dindar biriyle hayat arkadaşı olamayacak kadar farklı değer yargılarına sahip olduğumu kesin olarak kavradığımda onu artık sevemediğimi fark ettim. sırtımdan sanki büyük bir yük kalktı, dünyanın renkleri geri geldi. artık acı çekmek, beklemek değil mutlu olmak istiyordum. "ben dindar değilim ama ona ayak uydurabilirim" düşüncesi, yerini ayak uydurmak yerine yanyana aynı adımlarla yürüyebileceğim birini bulma arzusuna bırakmıştı. tinder kurdum, sevgili arıyorum diye etrafa haber saldım, instagramdan yürüme denemeleri gerçekleştirdim. fakat şans yine yanımda olmadı, beni beğeneni ben beğenmedim, benim beğendiğim beni beğenmedi. "reddedilmekten korkma, daha çok kişiye teklif et, illa biri kabul eder" dediler, bütün sabrımı ona harcadığım için artık karşılıklı olarak ilgi göremediğim kimsenin peşinde koşacak sabrım kalmadı diyemedim.

    netice olarak bir tane bile sevgilim olmadan bugüne kadar geldim. yanlış anlaşılmasın, o dahil kimseye kırgın veya kızgın değilim. bu durum için kendimden başka kimseyi suçlamıyorum, hatta kendimi de suçlamıyorum. çünkü insan lanet olsun ki neyi sevip neyi sevmeyeceğini seçemiyor. elimde olsaydı daha üniversite birdeyken onu beynimden tamamen sildirip mutlu bir hayat sürmek isterdim ama öyle olmuyor. şimdi hem yalnız hem de gönül işlerinde ciddi manada tecrübesiz biriyim. ayrıca fazla naz niyaz çekecek bir tahammülüm de kalmadı.

    bu şartlar altında gönül işleri için bana verecek bir tavsiyesi olan, önereceği bir tanıdığı olan veya yıllarca bu türlü bir derdi çekip sonunda mutluluğa kavuştuğu macerasını anlatmak isteyen varsa seve seve dinlerim. bir tek ricam var, lütfen "ne cins adamsın, gereksiz yere ne kadar vakit kaybetmişsin, senin yerinde ben olsam on defa unutup önüme bakmıştım" türü bir şey yazmayın. çünkü bu hayatta kimse kimsenin yerinde olamıyor. kimsenin sevdası da kimseyle bir değil. hepimiz kendi derdimizin içinde kavruluyoruz.

    sözlükteki herkesin sevgililer gününü kutlarım. umarım dünyadaki bütün insanlar sevdiği kadar sevileceği bir yar bulur.
  • 134
    ilk aşık olduğum, sevgisinden liseyi falan boş verdiğim, gençliğimi yıktığım güzelle konuşuyorum yeniden.

    evleniyor. parmağına yüzük takmış. yüzük çok yakışmış, elleri de hala çok güzel ne yalan söyleyeyim.

    yeni türkü diyor ya hani; "hiç kimsenin, yağmurun bile böyle küçik elleri yoktur" öyle eller, küçücük ve güzel eller. ne yazık, artık saçlarımda gezinme ihtimali hiç kalmadı o ellerin.

    ama inanın yüzük çok yakışmış. yani az bencil olmuyor insan bu durumda. keşke yakışmasa diyor ama yakışmış yahu.

    mutlu olmasını en içten şekilde diliyorum. ama her şey daha farklı ve güzel olabilirdi. hayatıma dönüp bakıyorum; bitmişim. böyle olmayabilirdi ama oldu işte. yapacak bir şey yok. şimdilik pek bir şey yazamıyorum. yazmayı bile beceremiyorum şimdilerde.

    olsun. yüzük çok yakışmış. hem ben ağlamıyorum, gözüme gençlik hislerim kaçıyor.

    evet. her sevdadan geriye kalanın ne olduğunu iyi biliyoruz. ama keşke böyle olmasa mıydı yine de? inanın bilmiyorum. artık hiçbir şey bilmiyorum.

    edit: konuşma kısmı yanlış anlaşılabilir. aramızda tanımsız, özel kuvvetli bir bağ vardı. böyle bir durumu haber vermek birbirimize borçlu olduğumuz bir şey gibi düşünün. aksi türlü bir şey elbette söz konusu değil. hem inanıyorum, mutlu olacaklar. olsunlar.
  • 367
    pazar akşamından beri olanları haz edemiyorum, kabullenemiyorum. işyerinde mutsuzum, eşime karşı suratım asık. yanlış anlamayın 34 yaşındayim ama üçüncü gece üst üste ağlıyorum.

    ilk defa hayatımda birinin ölümünü istedim, herif bizi dogramakla kalmadı bir de günaha girmeme vesile oldu. nasıl aşıyorsunuz sözlük, bu haksızlığı nasıl kabullenebiliyorsunuz? tek başıma bir bireyim işte, üzerime düşenin etkisi denizde kum tanesi.

    içim yanıyor, soğumuyor. pazar gecesi olanları sindiremiyorum. camianın sindirmesini de sindiremiyorum. en azından benim için bu hakemin başlığını gündemde tutun, benim gibi düşünenlerin entrylerini okudukça bir nebze soğuyor içim.

    hepsine inat şampiyon olacak mıyız be sözlük?
  • 77
    ufacık bir bebek ve bir sivili katletti serefsizler. ne istediniz lan kadından, ufacık yavrudan.
    bu herifleri destekleyen herkes bu kana ortaktır.
    kendi kanınız da boğularak ölürsünüz inşallah.

    kimisi anne babasının yanında savaşın olmadığı bir yere kaçarken öldü, kimisi annesi babası suçlu diye kaçarken öldü, kimisi terör saldırısında öldü diyorlar. doğru değil. hepsi insanoğlundaki vicdan öldüğü için öldü. onlar melek oldu dünya şeytanlara kaldı.
    #bebeklerölmesin
  • 401
    https://twitter.com/...aOcWJhrjpJQ&s=19

    savaşta acı çeken, yaralanan, ölen çocukların fotoğraflarını gördükçe kahroluyorum, kalbim dayanmıyor.

    kendi evladım gözümün önüne geliyor, kafayı yiyecek gibi oluyorum.

    eyy rabbim, adaletinden sual olunmaz ama hangi kader levhasının hangi perdesi şu masum yavruların çektiği acı için bir sebep olabilir!
    böyle bir zulmün yaşanmasına nasıl izin veriyorsun, aklım almıyor.

    lanet olsun böyle dünyaya.
    eskiden de böyle şeyler yaşanırdı ama evlat sahibi olduktan sonra insan çok daha fazla etkileniyor böyle olaylardan.

    çocukların acı çektiği bir evrende yaşamak istemiyorum.
    rabbim evlatlarımızı bize bağışlasın, onları her türlü kötülük ve musibetlerden korusun.
  • 78
    yeter ulan yeter! 11 aylık melek, masum, savunmasız ve sivil bir kadın. uğruna yıllarca dağlarda götünüzü yırttığınız, pis, kokmuş, aşağılık birer yaratık olarak yaşadığınız ancak ıslak rüyalarınızı süslemekten öte geçmeyecek o çok istediğiniz devletinizi(!) bu masumları öldürerek mi kuracaksınız? korkunuzdan etek giydiğiniz günler devam edecek.
    size sempati besleyen, size destek olan, “ama onlar da kendi ideolojilerini savunuyor” diyen, “özgürlük savaşçısı” gibi romantik isimler takıp meşru göstermeye çalışan kim varsa, sizinle beraber her iki cihanda cehennemin en azaplısını yaşasın.

    kazıkların üzerinde yavaş yavaş, inleye inleye, yalvaran gözlerle ölmenizi diliyorum geceden beri. saatlerce uyumadım ve bunu diliyorum!

    bebek katili allah’sız yaratıklar!
  • 374
    annemin 6 aydir kazandigi butun parayi hastaliginin tedavisi icin karinca misali biriktirdigi sma tip-1 hastasi fikret asim bebek bugun bobreginin birisi iflas etmiş, kalcasi yerinden cikmis ve butun yediklerini kusuyormuş. az once annesinin yurek parcalayan videosunu izledim butun keyfim iyice kacmis durumda.

    tedavisi icin yaklasik 28.000.000 tl'nin %66,6'u toplandi fakat kalan %33,4'luk dilim henuz toplanmadigi icin tedavi olamiyor gunahsiz bebek.

    2023'ten tek dilegim bu bebişin sagligina kavusmasi sozluk.

    edit: sozluk kurallarini tam bilmedigim icin valilik onayli iban bilgilerini eklemedim.

    https://instagram.com/...?igshid=YmMyMTA2M2Y=
  • 260
    kovuldum. cumartesi günü. son 3 iş yerimin hepsinden kovuldum. kız arkadaşım korkuyor bu nereye kadar devam edecek diye. haklı kız. ben bile korkuyorum bu ne kadar devam edecek, değiştirmeyecek miyim diye. uyumsuz bir adamım çünkü ve bana verilen işi yaparım ötesi umurumda olmaz. şirket benim şirketim değil, deve benim devem değil. o deveyi gütmek için bir tarafımı yırtmam.

    ardcus abimiz ise güzel günler görmüş ve şuan gecenin en karanlık yerinde. bir yerden sonra aydınlanmaya başlar hava eskisi kadar parlak olmasa da güneş doğar siz sıkmayın canınızı. bir şey sürekli asaga gitmez bir yerden sonra yukarı cikarsin. ama ben ne yapacağım hiç bilmiyorum.

    sizi seviyorum sözlük.
  • 253
    15 gündür araba almak için araştırma yapıyorum ve bütçeme göre aradığım aracı izmit’te buldum. 4 gün bayram arası sonrası günübirlik izin alırım ve satışı yapar dönerim diye bekliyorum. bugün kaymakamlığa, 199’a ve e-devlete başvurmama rağmen olumsuz cevabı aldım. tamam pandemi sürecindeyiz serbest dolaşım keyfi icraat için izin alamadım..

    ama sonrasında bir arkadaşla konuşurken 250 tl’ye izin çıkaran birisinden bahsetti ve o andan beri sinirlerim tepemde dolaşıyorum. bu şekilde kaç kişi şehir değiştirdi, kimler bu kalpazanlara para kazandırdı, kimler bu üçkağıtçıları devletin herhangi bir kademesine yerleştirdi?

    amatör sinemacıyım ve kıt kanaat üretim yapmaya, haricen ticari işlerle geçinmeye çalışırken, bundanda şikayet etmezken bu insanları görünce bütün inancım kayboluyor. boşa tırmalıyoruz diyorum.
  • 268
    2 yıl önce bugün canımdan bir parça kaybettim. şiir çok severdi, bu güzel şiir aslan kuzenime gelsin;

    aslında önce evleri sevmeye giderdi sesin
    caddeleri sokak gibi sevmeye giderdi sesin
    giderdin! ödü kopardı bütün eşyaların

    sonra kuyu kuyu dolaştığım mahcup sular söyledi
    yüzünüze güller
    üzgün evler bozuk rüyalar
    aslında bana herkesin uzağı var dendi
    herkesin uzak adında bir masalı
    inandım
    dedim mutlaka masaldır bazıları

    giderdin dedim
    gittin ve gittiğin kırk gece sana uyudum
    aklım ödünç
    ellerim yanlış
    dedim benim seninle kırk kere fotoğrafım var
    senin bundan kırk kere haberin yok
    dedim ve uyandım!
    başkasının sesiyle devam ettim dünyaya

    yok yok
    sonra muhakkak ruhum yırtıldı benim
    aklım yırtıldı da bunu sular söyledi
    doğru yukarıdan aşağıya düşen şeylere denirmiş
    zaten dünyaya masalını düşmeye gelirmiş insan

    sonra sonra anladım
    insan ancak güzel bir acıyla kalabilirmiş dünyada
    bazen gidilirmiş
    gitmekle ilgili şiirler okunurmuş ya da
    uyudum uyandım uyudum uyandım
    başkasının ayaklarıyla devam ettim dünyaya
  • 350
    durumu fazla uzatmadan ve özet geçerek anlatıyorum;

    4 yaşında oğlum var. inatçının vücut bulmuş hali. hangi takımlısın sorusuna dünden beri "fenerbahçe" diyor ve ekliyor; "ben istediğim takımı tutmak istiyorum". bugüne kadar da galatasaray konusunda hiç yüklenmedim, biliyorum çünkü üstelersem ters teper diye ama bu fenerbahçe nerden çıktı anlamadım. teyzesinin oğlu var bir tane, 12 yaşında; anne fanatik tinerci, baba fanatik galatasaray'lı, çocuk anne-babaya inat gitti fenerbahçe'li oldu. arada onunla zaman geçiriyor, kesin o girdi kanına, istediğin takımı tut diye. sonuna da eklemiştir ben fenerbahçe'yi tutuyorum diye. hayır benim kripto tinerci eşim bi de video çekti, çocuğun bangır bangır ben fenerliyim dediği, instagram'a da koydu; büyük infial yarattı, sabahtan beri arayan soran, bunu göreceğimize öleydik daha iyi diyenler. çok zor durumdayım. bugün gidip ona galatasaray forması alsam giymez. inat çünkü. kendisinin istemediği hiçbir şeyi yaptıramıyoruz çocuğa. ne yapacağım hiç bilmiyorum. ablamın eşi fanatik trabzonlu, yeğenim doğduğu andan itibaren markaja alıp galatasaray'lı yapmıştım, şimdi maşallah 17 yaşına geldi hala fanatik galatasaray'lı; enişte aradı; inşallah fenerli olur, benim oğlumu zehirlediniz, sizinki de zehirlensin diyor. trabzon'lu adam, fener forması alıp yollayacağım diyor. ulan nasıl bi tezgaha düştük.
  • 301
    zor geçiyor şu zamanlar be sözlük. aslında ağlamıyorum, gelip gelip gidiyor durmadan. hayatımda tanıdığım en renkli insan, en bilge kadın babaannem yaşam savaşı veriyor 89 yaşında.

    safra kesesinde adını sanını bilmediğim bir rahatsızlığı vardı. kendimi bildim bileli vardı ama bir şekilde idare ediyordu işte. son 10-15 gündür durumu alışık olmadığımız şekilde kötüleşmişti ama. getirdik hastaneye. akciğerleri, karnı su topluyor, karaciğerinde 8 cmlik bir kitle var; biyopsisi yapılmadı ama beyin cerrahı olan abimin dediğine göre %99 kötü huylu, vücudunun bütün kasları erim erim erimiş. bunlar yetmezmiş gibi yıllar öncesinden platin takılı olan sol kalçası çıktı. en çok da bu zorluyor bizi. kadını çeviremiyoruz bile, sırtı ne oldu kimbilir. çektiği acıyla refakatte olan ben uyanıyorum o derece. yazık be bu kadına şu yaşında.

    oysa biz yine şanslıyız. abim sayesinde kendi kliniğinin bitişiğinde izole bir oda bulduk, normalde yoğun bakıma refakatçi alınmaz, biz girebiliyoruz, bu sayede kadına da biraz moral oluyor.

    geçen gece bir amca gördüm göğüs cerrahinin önünde bekledi bütün gece. gece üç sularında tuvalete çıktığımda yangın merdivenlerinde ağladığını duydum amcamın. o an işte ben de kötü oldum. kendime bile lanet ettim en azından yakınımın yanında olabilme şansına sahip olduğum için. trajediler hiç iyi gelmiyor bu ruha.

    iki günde bir hastanede kalıyorum, oradan çıkıp işe gidiyorum sabah. hadi buna da eyvallah da bir de gönül meselesi var. seviyorum bir kızı, güneş diyorum ona. çünkü güneş gibi gelmişti ömrüme. sorunlar yaşadık, hatalar yaptım ama delikanlı kadınmış, her özür dileyişimde kabul etti özrümü. şimdi yeni bir şeyler deniyoruz, oluyor mu bilmiyorum. kaç defa bir ilişkinin içinde olmak istemediğini söyledi ama ben çok fena tutuldum. beni bilip kaldığına göre diye umut yeşertmeye uğraşıyorum her gün. bugün mesela görüştük, 11 dakika sürdü bazı zorunluluklardan dolayı oysa o 11 dakika bile benim için o kadar değerli ki. bir de şu var. kız başka şehirde okuyor, pandemiden dolayı burada. okullar açılacak da gidecek diye o kadar korkuyorum. insanlar aşılara seviniyor benim ödüm patlıyor, evet bencilim ama sevdiğim için.

    işte şimdi bir de onu düşünüyorum bunca derdin arasında, hastanede yarın işe biraz olsun dinç gidebilmek adına gizli gizli ayyaş gibi kahveyle karışık alkol alırken. uyuyabilecek miyim? kimbilir.

    sözün özü sözlük biraz olsun dualarınıza ihtiyacım var. biraz şifa biraz aşk için...
  • 322
    bizimkisi yaşamak değil de vedat inceefe'nin 6 kasım 2002 fenerbahçe galatasaray maçındaki 6. golde topun peşinden koşması...

    hem çamurda kayacan şortun donun komple ıslanacak, hem topa yetişemeyecen 6. gol olacak, hem filelere takılacan bir ağrı da orda yaşayacan, hem de video izleme olayı tarihten silinene kadar maçı izleyen herkes vay gerizekalı diyecek arkandan...

    kasımlardan yorulduk be usta ara sıra biz de bir mayıs görsek fena olmayacak....
App Store'dan indirin Google Play'den alın