• 351
    merhaba sözlük. yeni mezun bir makine mühendisi adayıyım. yaklaşık 6 aydır hem kendi alanımda hem bana yakın gelen başka sektörlerde iş arıyordum. geçtiğimiz haftalarda beni mutlu edeceğine inandığım bir iş buldum, kabul de gördüm. fakat bugün başıma gelen olay hiç kimseye güven olmayacağını bana bir kez daha öğretti. olaya geçiyorum;

    her konu da anlaşmış olduğum ve yarın iş başı yapmayı dört gözle beklediğim şirketi aradım, "belgelerim hazır, şirkette iseniz getirebilir miyim?" diye sordum. aldığım cevap "işe alımları durdurduk." 1 haftadır başlamayı beklediğim iş yerini kendim arayarak işe alımların durduğunu öğrendim. hani aramasam, arayıp haber verecekleri yok. belki ben bu 1 hafta içinde başka bir teklifi geri çevirdim? insanların umutlarıyla oynamak bu kadar kolay mı? ne yapacağımı, ne diyeceğimi o kadar bilmiyorum ki. böyle bir hayal kırıklığını uzun zamandır yaşamamıştım.

    edit: büyük ihtimalle 4600 tl'ye değil 4250'ye çalışacak başka bir arkadaşı işe aldılar.
  • 354
    aranmamak çok kötü bir şey sözlük. çok çok iyi arkadaşlarım var (onlar arıyor şimdi zaten şükürsüzlük yapmış olmayalım) ama genel olarak uzaktalar. iş çıkışı, bir pazar günü veya herhangi bir tatilde bir kişinin bile oturalım mı? kahve içelim mi? vs diye aramaması çevremde böyle birilerinin olmaması çok koyuyor. hatta benim de bu teklifi yapacak erkek arkadaşım yok diyebilirim. artık dışarıda 3-4 erkek arkadaş oturan gruplara çok imrenerek bakıyorum. oysa girişken konuşkan bir insanım genel olarak arkadaşlarım da severler. bulunduğum yerle ve iş ortamının cinsiyetiyle alakası var onun da farkındayım ama yine de durumun bu aralar inanılmaz yalnız hissetmeme neden oluyor.
  • 355
    bir askere gittim hayatım kaydı be sözlük. içimi dökmek için bir burayı bulabildim, anlatacağım uzun uzun.

    bu yıl şubat celbinde yedek subay adayı olarak sınıflandırılmıştım. işimle, eşimle dostumla vedalaştım o günlerde, son hazırlıkları yapıyordum ki o dönem yapılan covid testim pozitif geldi, askerliğim mayısa ertelendi. ilk gece, moral bozukluğumun da etkisiyle o sıralar yeni tanıştığım bir kızla muhabbeti ilerlettik. sonra karantina bitti, görüştük, sevgili olduk filan derken bana zehir olacağını beklediğim o üç ay fena geçmemişti.

    ben hanımefendiye karşı geleceğe dönük bir şey beklemesem de kızın gerçekten sevdiğini hissedebiliyorum. bana "sen ne dersen de, ben seni bekleyeceğim" demiş ve bu sadakat inanılmaz hoşuma gitmişti. mayıs ayının ortalarında gittim eğitim birliğime teslim oldum, karışık bir kafa ile. fiziksel ve psikolojik açıdan son derece yıpratıcı geçen 28 gün boyunca uzaktan sarıldım bu kıza. hayattaki her şey gibi, saat saat saydığım eğitim de bitti. normalde eğitimden sonra 15 günlük mehil iznimde kısa ama güzel bir tatil planlıyordum. ama çıkar çıkmaz duyduğum özlem beni koştur koştur memleketime götürdü. içim kıpır kıpır.

    küçük bir sürpriz ile çıktım kızın karşısına. hiç umduğum gibi bulamadım. ben giderken arkamdan salya sümük ağlayan kız o gün 50 dakika yanımda kaldı sadece, soğuk veya eksik tavırlarıyla. kaç gün sordum sorguladım ne olduğunu. en son dün, doğum günüm için erken ve sürpriz bir parti organize etti mesela. ama parti boyunca yüzüme bakmadı desem yeridir. hani bilmediği ve anlatamadığı bir şeye morali bozuk desem, arkadaşlarımla gayet iyi, eğleniyor. en son çektim kenara konuştum ne oluyor diye. bilmiyorum dedi, değiştirmeye çalışırım dedi. yarın oturalım iki sevgili gibi vakit geçirelim dedi. eyvallah dedim.

    geldik bugüne. buluşma saatine kadar derbi maçı bekler gibi bekledim. okulu vardı. sonra mesaj geldi iyi hissetmiyorum eve geçsem sorun olur mu diyordu.
    olur dedim. ve içime biraz çirkinleşerek döktüğüm kavganın sonucunda ayrılmış bulunuyoruz. kavgadan sonra, artık nasıl öğrendiyse, en iyi arkadaşım arayıp nasıl böyle şeyler söylersin, sen bu musun diyerek kendimi güya düzeltene kadar benimle görüşmek istemediğini iletti. yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için söylüyorum, bu bahsettiğim arkadaş kadın cinsiyetindendir ve zamanında sevgilimin kendisini kıskanmışlığı bulunduğu için, bizzat ben tarafından aynı ortama sokulmak suretiyle sevgilimle kaynaştırılmaya çalışılmışlığı vardır. ben yokken samimiyetlerini ilerletmişler.

    kötü hiçbir şey yapmadığım, sadece onun gösterdiği kadar ilgi göstermeye başladığım bir ayda ne oldu da benden böylesine soğudu halen bilmiyorum. kızdığım bağırdığım çağırdığım için pişman değilim ama yeni yeni sevmeye başladığım birisini bu şekilde kaybetmek dayanılmaz geliyor.

    şimdi sevgilisini ve en iyi arkadaşını aynı anda kaybetmiş bir insan olarak tek başıma oturdum bir birahaneye beşinci biramı içiyorum. güzel düşlerle geldiğim iznim zehir oldu ve 11 ay görev yapacağım kıtaya bir hafta erken katılmayı düşünmeye başladım.

    hayat çok ağır sözlük.
  • 356
    yaşım 31. mühendis olarak bir fabrikada yaklaşık iki yıldır çalışıyordum. şartlar olabildiğince ağırdı. haftanın en az 4 günü sabah 8 gece 2 çalışıyorduk. fiziksel yorgunluğun verdiği halsizlikle bir hatam sonucu işyerinde ayağımı kırdım. bu süreçte çok düşündüm. hayatımın oradan kazandığıma değip değmeyeceğini. değmezdi deyip ayrıldım. bu süreçte kız arkadaşım oldu. hayatımda tanıdığım en temiz ve en güzel kadın. sevmek sevilmek neymiş bu yaşımda öğrendim dersem abartı olmaz. herşey güzel gidiyordu hayatımda. evde ayağım alçıdayken kpss ye çalışmaya başladım. iyileşince ilk işim kursa yazılmak oldu. gecemi, gündüzümü, emeğimi bu sürece heba ettim. gel gelelim bugün maalesef karşılığını alamadık. 31 yaşında insan niye böyle bir işe kalkışır ki? sabahtan beri yaşıyor muyum belli değil. bir taraftan da kız arkadaşımın ailesi biraz tutucu olduğu için olabildiğince hızlı nişanlanmamızı istiyor. kız arkadaşıma bu muallak süreçte eğer ayrılmak isterse anlayışla karşılayacağımı ilettim. benim bir orta düzey de olsa hayat standartım olmayabileceğini söyledim. hiç bir şekilde ayrılmak istemiyor ama bu kaosun içine onu çekmek istemiyorum. onu ben bozkırlara değil çiçek bahçelerine layık buluyorum. haksızlık ettiğimi hissetmeye başladım bugün. sıkılıyorum, çok sıkılıyorum.
  • 357
    ruhumda elem çiçeklerinin yeşerdiği mükedder bir akşamdan yazıyorum bu mektubu.

    bir yaz gecesi yalnızlığında, her gece olduğu gibi melal, içre ve kederli yürüyüşlerden birini nihayete erdirdim yine. işte yine buradayım; yine kendimle baş başa kalıp nice ağır aksak düşünceye fütursuzca gark olduğum evimde, köşemde.

    bu monoton yürüyüşlerin ortasında, bir cami avlusuna çökmüş, hüzün rüzgarları okşarken yüzümü ziya osman saba'nın dizelerini mırıldanıyorum belli belirsiz:

    her akşamki yoluma koyulmuş gidiyorum.
    her akşamdan vücudum bu akşam daha yorgun.
    öyle istiyorum ki bu akşam biraz sükûn,
    bir cami eşiğine yatıversem diyorum

    -rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum!
    sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun...

    içimde istikbale dair kaygıdan müteşekkil belli belirsiz bir duyguya kapılmışlık, esir ediyor beni kendine. müstakbel nice güzellik varsa hepsine uzak hissediyorum kendimi. bir boş vermişlik ve umutsuzluk vuku buluyor hepsinden öte.

    sebepsiz değil elbette bunlar. kpss denilen imtihana pek çok vaktimi ve gücümü heba ettim. bugün bu imtihandaki birtakım şaibeler günyüzüne çıkmak suretiyle içimdeki o incecik umut ışığını da karanlığa gömüverdi.

    bugün bir işim yok. aşım da yok. en kötüsü bugün takatim ve umudum da yok. ne var? hepsinin zıttı ve bütün bu zıtlıkları perçinleyen nice maddi manevi borç var.

    umutsuzluğun hissettirdiği kimsesizlik ve çaresizlik duygusuyla başa çıkmak zor oluyor.
  • 358
    annen günden güne eriyor gözünün önünde. bunu bile bile sevgilin terkediyor, yaşadıkların için ona ihtiyacın olduğu için, daha fazla yanında olmasını istediğin için, fazla ilgi gösteriyorsun boğuyorsun beni diye, ne yapacağını bilemiyorsun.

    ulan diyorsun galatasaray, son dakika golü tüm yaşadıklarını çok kısa da olsun unutturuyor.

    bize sevdadan da, hayatttan da tek kalan galatasaray.
  • 360
    ayrılık acısı, edilen kavgaların acısı, özlemenin acısı, her şeyin güzel giderken bi anda tepetaklak olup berbat olmasının acısı, cebindeki paranın beş dakikada bitmesinin acısı, beraber geçirdiğin güzel günleri tekrar yaşayamacak olmanın acısı, saç dökmeye başlamanın acısı, depresyonda olmanın acısı ve intihara giden yolun döşenmesinin acısı...

    ızdırabın ve acının müptelası olmuş bir bedende sıkışıp kalmanın, arka fonda şarap ve another love ile beraber düşüncülere dalmanın verdiği yorgunluk...

    çok yorgunum sözlük, bitmiş durumdayım. nasıl toparlanacağımı, nasıl tekrardan hayata dönebileceğimi bilmiyorum. bana ayrılan sürenin sonuna gelmiş gibi hissediyorum, umarım her şey düzelir.
  • 361
    dostum, sırdaşım, öğretmenim, öğretenim, meleğim, yıldızım, en sevdiğim, en sevenim, anneme...

    https://youtu.be/eMGiUg8FL00

    her seven boyun eğmiş
    ayrılık ne yaman şeymiş
    gözden yaş dökmek neymiş
    gözümü döktüm ağladım

    sen gideli birbuçuk yıl oldu. ben doğan her güneşte senin yanına geleceğim güne bir gün daha az kaldı diye başlıyorum. otuziki yaşında biriyken ben hala sokakta anne diye bağıran çocukları duyduğumda kulaklarımı tıkıyorum. ve ben hala seni çok özlüyorum.

    yattığın yer seni incitmesin sultanım en kısa zamanda al beni de yanına ...
  • 365
    çok yoruldum sözlük. 1 yılı aşkın süredir kpss'ye çalışıyorum. hiç bana uygun bir süreç değil. hayatında şu ana kadar ne başardıysa hep insanlarla iletişimi sayesinde başarmış ben 1 yıldır sadece eve kapandım. özgüvenimi yitirdim, sosyal becerilerim azaldı. zaten az dışarı çıktım fakat her dışarı çıktığımda o an ders çalışmamanın verdiği huzursuzluğu hissediyordum. ama kendime sözüm vardı. bu süreci deneyecektim. yarın öbür gün denemeseydim aklımda hep keşke deneseydim olacaktı.

    aslında çok mu istiyorum öğretmen olmayı emin değilim. belki kazanırsam ve öğretmen olursam potansiyelimi açığa çıkarma imkanı bulamayacağım. belki kazanamamak daha farklı ve daha güzel kapılar açılmasına sebep olacak. bunu süreç gösterecek. zaten rehber öğretmendense psikolojik danışman ünvanı beni hep daha çok cezbedecek. ama maalesef türkiye şartları. üzücü de olsa devlette çalışmak şu dönemde en dayanaklı durum. risk alamıyorum. bir an önce maddi özgürlüğümü elime almalıyım çünkü bu şehre katlanamıyorum. yeni bir yer, yeni insanlar, kendi düzenim lazım bana.

    en büyük problem de beklentiler. bu zamana kadar beni tanımış olan insanlar bu sürece başlayacağımı duyduğu an çok rahat üstesinden geleceksin dediler. ailem süreç boyunca en ufak baskı yapmadı. çünkü öz düzenleme becerimin olduğunu biliyorlardı. bunlar ilk başta güzel şeylerdi. özgüven artırıyordu. ama süreç sona yaklaştıkça aslında asıl baskının bu olduğunu fark ettim. bu zamana kadar belki de başarısızlığı tatmadığım için böyle düşünüyorumdur. şimdi o başarısızlığı tadıp bu duyguyu da öğrenmenin vaktidir belki.

    iptal olan kpss sınavım daha iyi geçmişti. ama olsun bir kişinin hakkı yenmesin de gerekirse ben kazanamayayım. tek üzüldüğüm nokta düzen devam edecek. yarın öbür gün yine bir sınav iptal olacak. yine birçok gencin hevesi kaçacak. artık 2 gün sonra tüm serüven bitiyor. işim zor. minimum hata şansım var. zor ama deneyeceğim. real madrid deplasmanından 3-0 dönüp de sami yen'i madrid'e dar eden galatasaray geliyor hep haklıma. onlar denedi. zoru denedi. belki imkansızı. ama denedi. ben de deneyeceğim.

    kafamı bulandıran diğer nokta da eğer sınavım iyi geçmezse muhtemelen tecil bozdurup uzun dönem askere gideceğim. mesleğimi bu kadar çok severken o süreçte meslekten koparsam dönünce o hevesi kendimde bulamazsam nasıl olur bilmiyorum. kimileri diyebilir ki ulan ne güzel sıcak evinde yatıyorsun, sadece dersini çalışıyorsun. haklıdır düşüncelerinde. ama inanın bence bu dünyadaki en kötü şey aktif olmamak. sabah kalktığında evden çıkmak için bir amacının olmaması, uzun süre boyunca olumlu veya olumsuz bir duygu hissedilememesi... bunlar cidden insanı yıpratan şeyler.

    son olarak sözlük eğer imkanınız varsa psikolog veya psikolojik danışman ile bir süreç geçirmenizi tavsiye ederim. sadece probleminiz olduğu için değil daha kaliteli bir hayat için bence herkesin böyle bir süreçten geçmesi gerekiyor. keşke ekonomimiz de izin verebilseydi. iyi geceler sözlük. her şey gönlümüzce olsun.
  • 367
    pazar akşamından beri olanları haz edemiyorum, kabullenemiyorum. işyerinde mutsuzum, eşime karşı suratım asık. yanlış anlamayın 34 yaşındayim ama üçüncü gece üst üste ağlıyorum.

    ilk defa hayatımda birinin ölümünü istedim, herif bizi dogramakla kalmadı bir de günaha girmeme vesile oldu. nasıl aşıyorsunuz sözlük, bu haksızlığı nasıl kabullenebiliyorsunuz? tek başıma bir bireyim işte, üzerime düşenin etkisi denizde kum tanesi.

    içim yanıyor, soğumuyor. pazar gecesi olanları sindiremiyorum. camianın sindirmesini de sindiremiyorum. en azından benim için bu hakemin başlığını gündemde tutun, benim gibi düşünenlerin entrylerini okudukça bir nebze soğuyor içim.

    hepsine inat şampiyon olacak mıyız be sözlük?
  • 368
    yoruldum abiler. bu kadar acıdan, iftiradan, mahkeme koridorlarından, hastahane bekleme salonlarından, dava tutanaklarından, anksiyeteden, icradan, tedbirden, hakaretten .....

    inşallah bir gün devran döner bu yangın sönerse geriye benden ne kalır inanın bende bilmiyorum.

    çok yoruldum abiler. elimden gelen sadece dua etmek. ricamdır sizden benim için allah'a dua edin.
  • 373
    sanki kadıköy'de deplasman tribününde oturuyoruz, maça daha 2 3 saat var, hepsi kafamıza dönük ses sisteminden bangır bangır " alem biliyor adam değilsin" çalıyor...

    hatta sanki böyle sene 2005-2010 arası falan, 3 fark garanti gerisi de sürpriz olmaz bir hava. ama yine de gitmişiz bekliyoruz...

    benim ömrüm sanırım 12 mayıs 2012 ya da 23 şubat 2020'ye yetmeyecek gibi ve bu bilinç beni dönem dönem böyle darmadağın etmeye devam ediyor.

    büyük takımlar kupalarla, küçük takımlar büyük takımları yenmeleriyle övünür muhabbetleri yine dönüyor ama bizim müzede pek bir kupa da yok gibi. olanlar da sanki enflasyonda değer kaybetmiş un ufak olmuş...

    --- alıntı ---

    ...adın çıkmış bir kere, kimi aklıyorsun sen...

    --- alıntı ---
  • 374
    annemin 6 aydir kazandigi butun parayi hastaliginin tedavisi icin karinca misali biriktirdigi sma tip-1 hastasi fikret asim bebek bugun bobreginin birisi iflas etmiş, kalcasi yerinden cikmis ve butun yediklerini kusuyormuş. az once annesinin yurek parcalayan videosunu izledim butun keyfim iyice kacmis durumda.

    tedavisi icin yaklasik 28.000.000 tl'nin %66,6'u toplandi fakat kalan %33,4'luk dilim henuz toplanmadigi icin tedavi olamiyor gunahsiz bebek.

    2023'ten tek dilegim bu bebişin sagligina kavusmasi sozluk.

    edit: sozluk kurallarini tam bilmedigim icin valilik onayli iban bilgilerini eklemedim.

    https://instagram.com/...?igshid=YmMyMTA2M2Y=
App Store'dan indirin Google Play'den alın