• 357
    ruhumda elem çiçeklerinin yeşerdiği mükedder bir akşamdan yazıyorum bu mektubu.

    bir yaz gecesi yalnızlığında, her gece olduğu gibi melal, içre ve kederli yürüyüşlerden birini nihayete erdirdim yine. işte yine buradayım; yine kendimle baş başa kalıp nice ağır aksak düşünceye fütursuzca gark olduğum evimde, köşemde.

    bu monoton yürüyüşlerin ortasında, bir cami avlusuna çökmüş, hüzün rüzgarları okşarken yüzümü ziya osman saba'nın dizelerini mırıldanıyorum belli belirsiz:

    her akşamki yoluma koyulmuş gidiyorum.
    her akşamdan vücudum bu akşam daha yorgun.
    öyle istiyorum ki bu akşam biraz sükûn,
    bir cami eşiğine yatıversem diyorum

    -rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum!
    sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun...

    içimde istikbale dair kaygıdan müteşekkil belli belirsiz bir duyguya kapılmışlık, esir ediyor beni kendine. müstakbel nice güzellik varsa hepsine uzak hissediyorum kendimi. bir boş vermişlik ve umutsuzluk vuku buluyor hepsinden öte.

    sebepsiz değil elbette bunlar. kpss denilen imtihana pek çok vaktimi ve gücümü heba ettim. bugün bu imtihandaki birtakım şaibeler günyüzüne çıkmak suretiyle içimdeki o incecik umut ışığını da karanlığa gömüverdi.

    bugün bir işim yok. aşım da yok. en kötüsü bugün takatim ve umudum da yok. ne var? hepsinin zıttı ve bütün bu zıtlıkları perçinleyen nice maddi manevi borç var.

    umutsuzluğun hissettirdiği kimsesizlik ve çaresizlik duygusuyla başa çıkmak zor oluyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın