141
"milletin ne dertleri var, seninki onların yanında ne ki" düşüncesiyle bu konuda konuşmayı uzun zamandır ayıp buluyordum ama insan içine ata ata kendini öğütüyor, bazen konuşup rahatlamak gerek. eğer "seninki de dert mi" diye sitem eden olursa özür diler silerim bu yazıyı.
lisede bir kız vardı. hayatımda tanıdığım en erdemli, en düzgün insandı, bir de çok çok güzeldi. fakat çok dindardı, lisedeyken ona karşı hislerimi söylesem muhakkak reddederdi. çevremdekiler "lise aşkıdır gelir geçer, üniversitede daha ne kızlar göreceksin" dediler. üniversitede gözüm ondan başkasını görecek mi diye bir sene boyunca bekledim, hala ilk günkü gibi sevdiğimi anlayınca beklemeye bir son verip ona açıldım, reddetti.
nasip böyleymiş diye düşündüm, onu hiç unutmasam da senelerce bir daha irtibat kurmadım. bir ara kendisi gibi dindar bir çocukla çıktığını duydum, "tamam artık ne hali varsa görsün" dedim, öfkelendim, "ben de başkalarını bulayım" dedim ama yapamadım. bir gün okuduğu tıp fakültesinin hastanesine yolum düştü, yüzünü gördüm, selam verdim, aksi gibi selamımı aldı, nazikçe hal hatır sordu. yıllar sonra onu karşımda görünce aptallaştım, gözlerim doldu, muhabbeti bitirip uzaklaştım. konuştuğumuz süre toplam 10-15 saniyeydi. o 15 saniye yüzünden iki yıl daha rüyalarımda onu görmeye, her baktığım yerde onu aramaya devam ettim. bir daha açılıp bir daha reddedilmek istemedim, kalbimde o varken yokmuş gibi rol yaparak başka bir kızı kırmak da istemedim. masumiyet'teki bekir gibi, kader böyleymiş deyip sessizce kabullendim.
bu sonbaharda, lise sıralarında ona aşık olmamdan tam 10 yıl sonra, bu kadar dindar biriyle hayat arkadaşı olamayacak kadar farklı değer yargılarına sahip olduğumu kesin olarak kavradığımda onu artık sevemediğimi fark ettim. sırtımdan sanki büyük bir yük kalktı, dünyanın renkleri geri geldi. artık acı çekmek, beklemek değil mutlu olmak istiyordum. "ben dindar değilim ama ona ayak uydurabilirim" düşüncesi, yerini ayak uydurmak yerine yanyana aynı adımlarla yürüyebileceğim birini bulma arzusuna bırakmıştı. tinder kurdum, sevgili arıyorum diye etrafa haber saldım, instagramdan yürüme denemeleri gerçekleştirdim. fakat şans yine yanımda olmadı, beni beğeneni ben beğenmedim, benim beğendiğim beni beğenmedi. "reddedilmekten korkma, daha çok kişiye teklif et, illa biri kabul eder" dediler, bütün sabrımı ona harcadığım için artık karşılıklı olarak ilgi göremediğim kimsenin peşinde koşacak sabrım kalmadı diyemedim.
netice olarak bir tane bile sevgilim olmadan bugüne kadar geldim. yanlış anlaşılmasın, o dahil kimseye kırgın veya kızgın değilim. bu durum için kendimden başka kimseyi suçlamıyorum, hatta kendimi de suçlamıyorum. çünkü insan lanet olsun ki neyi sevip neyi sevmeyeceğini seçemiyor. elimde olsaydı daha üniversite birdeyken onu beynimden tamamen sildirip mutlu bir hayat sürmek isterdim ama öyle olmuyor. şimdi hem yalnız hem de gönül işlerinde ciddi manada tecrübesiz biriyim. ayrıca fazla naz niyaz çekecek bir tahammülüm de kalmadı.
bu şartlar altında gönül işleri için bana verecek bir tavsiyesi olan, önereceği bir tanıdığı olan veya yıllarca bu türlü bir derdi çekip sonunda mutluluğa kavuştuğu macerasını anlatmak isteyen varsa seve seve dinlerim. bir tek ricam var, lütfen "ne cins adamsın, gereksiz yere ne kadar vakit kaybetmişsin, senin yerinde ben olsam on defa unutup önüme bakmıştım" türü bir şey yazmayın. çünkü bu hayatta kimse kimsenin yerinde olamıyor. kimsenin sevdası da kimseyle bir değil. hepimiz kendi derdimizin içinde kavruluyoruz.
sözlükteki herkesin sevgililer gününü kutlarım. umarım dünyadaki bütün insanlar sevdiği kadar sevileceği bir yar bulur.
lisede bir kız vardı. hayatımda tanıdığım en erdemli, en düzgün insandı, bir de çok çok güzeldi. fakat çok dindardı, lisedeyken ona karşı hislerimi söylesem muhakkak reddederdi. çevremdekiler "lise aşkıdır gelir geçer, üniversitede daha ne kızlar göreceksin" dediler. üniversitede gözüm ondan başkasını görecek mi diye bir sene boyunca bekledim, hala ilk günkü gibi sevdiğimi anlayınca beklemeye bir son verip ona açıldım, reddetti.
nasip böyleymiş diye düşündüm, onu hiç unutmasam da senelerce bir daha irtibat kurmadım. bir ara kendisi gibi dindar bir çocukla çıktığını duydum, "tamam artık ne hali varsa görsün" dedim, öfkelendim, "ben de başkalarını bulayım" dedim ama yapamadım. bir gün okuduğu tıp fakültesinin hastanesine yolum düştü, yüzünü gördüm, selam verdim, aksi gibi selamımı aldı, nazikçe hal hatır sordu. yıllar sonra onu karşımda görünce aptallaştım, gözlerim doldu, muhabbeti bitirip uzaklaştım. konuştuğumuz süre toplam 10-15 saniyeydi. o 15 saniye yüzünden iki yıl daha rüyalarımda onu görmeye, her baktığım yerde onu aramaya devam ettim. bir daha açılıp bir daha reddedilmek istemedim, kalbimde o varken yokmuş gibi rol yaparak başka bir kızı kırmak da istemedim. masumiyet'teki bekir gibi, kader böyleymiş deyip sessizce kabullendim.
bu sonbaharda, lise sıralarında ona aşık olmamdan tam 10 yıl sonra, bu kadar dindar biriyle hayat arkadaşı olamayacak kadar farklı değer yargılarına sahip olduğumu kesin olarak kavradığımda onu artık sevemediğimi fark ettim. sırtımdan sanki büyük bir yük kalktı, dünyanın renkleri geri geldi. artık acı çekmek, beklemek değil mutlu olmak istiyordum. "ben dindar değilim ama ona ayak uydurabilirim" düşüncesi, yerini ayak uydurmak yerine yanyana aynı adımlarla yürüyebileceğim birini bulma arzusuna bırakmıştı. tinder kurdum, sevgili arıyorum diye etrafa haber saldım, instagramdan yürüme denemeleri gerçekleştirdim. fakat şans yine yanımda olmadı, beni beğeneni ben beğenmedim, benim beğendiğim beni beğenmedi. "reddedilmekten korkma, daha çok kişiye teklif et, illa biri kabul eder" dediler, bütün sabrımı ona harcadığım için artık karşılıklı olarak ilgi göremediğim kimsenin peşinde koşacak sabrım kalmadı diyemedim.
netice olarak bir tane bile sevgilim olmadan bugüne kadar geldim. yanlış anlaşılmasın, o dahil kimseye kırgın veya kızgın değilim. bu durum için kendimden başka kimseyi suçlamıyorum, hatta kendimi de suçlamıyorum. çünkü insan lanet olsun ki neyi sevip neyi sevmeyeceğini seçemiyor. elimde olsaydı daha üniversite birdeyken onu beynimden tamamen sildirip mutlu bir hayat sürmek isterdim ama öyle olmuyor. şimdi hem yalnız hem de gönül işlerinde ciddi manada tecrübesiz biriyim. ayrıca fazla naz niyaz çekecek bir tahammülüm de kalmadı.
bu şartlar altında gönül işleri için bana verecek bir tavsiyesi olan, önereceği bir tanıdığı olan veya yıllarca bu türlü bir derdi çekip sonunda mutluluğa kavuştuğu macerasını anlatmak isteyen varsa seve seve dinlerim. bir tek ricam var, lütfen "ne cins adamsın, gereksiz yere ne kadar vakit kaybetmişsin, senin yerinde ben olsam on defa unutup önüme bakmıştım" türü bir şey yazmayın. çünkü bu hayatta kimse kimsenin yerinde olamıyor. kimsenin sevdası da kimseyle bir değil. hepimiz kendi derdimizin içinde kavruluyoruz.
sözlükteki herkesin sevgililer gününü kutlarım. umarım dünyadaki bütün insanlar sevdiği kadar sevileceği bir yar bulur.