• 291
    farklı farklı dertleri ya da sevinçleri okuduğumuz duvardır. ben gün geçtikçe delirdiğimi hissediyorum, normal olduğum zamanları düşününce anlayabiliyorum delirdiğimi. anda kimse yaşayamıyor aslında, an sürerken bir dalganın peşinden koşuyoruz mal mal sonra vakit geçince fark ediyoruz. bu vaktin geçişi de çinliler’in başımıza musallat ettiği virüs sayesinde gözüme çarptı. online eğitim falan derken okul bitti, tek eğlencem ve yaşama amacım olan iki haftada bir gittiğim galatasaray maçları da bitti, başka da bir amaç kalmadı hayatımda. iş aramıyorum, he zayıf karakterli diyen de olur canı sağolsun ama aramayacağım. işe girip ilk işimden ikinci ayda istifa etsem o kariyer başlamadan bitmiş olur, o yüzden boş hayal kurmadım. hazır online eğitim varken bir yüksek lisans çaktım ama ; o da tuz biber oldu gerginliğime. iş hayatından kaçmak için bir bahane olarak ortaya attım, çevremden de destekleyenler çıkınca hıyara koşar gibi elimde tuzlukla koştum ama ; tabii ki evdeki hesap çarşıya uymadı. zaten delirmenin eşiğindeki beynime elli tane bilgi gelmeye devam etti. son 1-2 haftadır yüksek lisansı da siktir ettim derslere girip ilgimi çeken kısmı dinliyorum sonra da açıp youtube izliyorum. gece yaşıyorum ve geceyi de sabah olsun uyuyayım diye yaşar oldum. bir de sürekli geçmişi düşünüyorum, gelecekte ona benzeyen ne olacak? it gibi yaşayan üniversite öğrencisi olamayacağım, geleceği merak etmeyen ve düşünmeyen liseli de olmayacağım. bir daha asla cuma günü öğleden sonra uyanıp önce mecidiyeköy’e ya da taksim’e geçip oradan stada geçemeyeceğim. bir daha asla mayıs ayında bir pazar sabahı heyecandan ve sıcaktan uykum kaçınca sabahın köründe avrupa yakasına metrobüsten galatasaray bayraklı arabaları izleye izleye geçemeyeceğim. (
    he bunu yapabilirim aslında eğer bulacağım iş hafta sonu çalıştırmazsa)
    virüs bitince sike sike hafta sonunda bile bana kalıp kalmayacağı meçhul olan vakti satın almak için iş bulup çalışacağım. çalışacağım tabii ki, zaten önceki yıllardan birikmişler dışında ne param var ne de başka alternatifim ama ; benim iflahım sikilirken şu sürekli vergi affı alan holdinglerin sahiplerinin çocukları ellerinde nargile o leş gibi sakalları ve suratlarıyla yanındaki tuhaf kılıklı hatunlarla iyi hayatlar mı yaşayacak? sonra da içini boşalttıkları devleti çok düşünüyormuş gibi rol mü yapacaklar? sonra muhalifim diye iki devlet memurunun büyüttüğü bana vatanseverlik(akpseverlik aslında) mi öğretmeye çalışacaklar? muhalif derken de ondan da tam olamıyorum, iyi parti’yi seviyorum çünkü ; bana çocukluğuma dair ve normalleşeceğimiz noktaya dair tek umut veren parti o, yoksa demokrasi ya da diğer ucube kavramlar umrumda değil. eskisi gibi vatandaşı düşünen bir devlet, fakir olsa da umudu olan insanlar olsun istiyorum. ulan televizyonu açsam bir şaban filmi izlesem adamcağızın eşoleşek demesi sansürleniyor ama artık dizilerde adamlar birbirlerinin karısını sikiyorlar. tık yok. eskiyi unut der insanlar ama bu benim için imkansız. şuan fark ediyorum her galatasaray maçı beni eskiyle bağlayan bir ipmiş ya da okuldaki herhangi bir gün, eski yaşantımda yaptıklarım da o bilinçsizce kendi kendime eskiyi hatırlatmakmış... sahi neden virüs yokken de hep aynı cafede, hep aynı pubda, hep aynı sinemada, hep aynı sokaklarda gezdim? eve kapanınca eski diye bir şey kalmadı. ucube bir yeni var artık. eskiyi hatırlamak için tek yol düşünmek ve yokluğuyla acı çekmek.
    yeninizin ayrı normalinizin ayrı hepsinin... çocukluğuma ve ergenliğime dair yıktığınız her şey için acı çekin.

    edit: burada da değişimi göstermek için nonda35 nickli yazarın kronolojik olarak girdiği entryleri referans vermek istiyorum.

    (bkz: #2405072)

    (bkz: #2473631)

    (bkz: #2628918)

    durum açık sayılır aslında söz konusu yazarın yazdıklarından kronolojik olarak ilerlersek...
  • 267
    iş bilmez, empati yeteneği gelişmemiş insanımsı kişilerin önemli firmaların başına konması ve yine bu kişilerin vurdumduymaz tavırları ile uzun süredir uğraşıyorum.

    mezun olduk iş bakalım dedik kendini geliştir gel dediler yüksek lisans yaptım kapılarını tekrar çaldım alamayız askerliğini yap dediler. askerliğimi yaptım geldim mülakata girdim başka iş bakmana gerek yok en kısa sürede size dönüş yapılacak dendi.*

    neyse efendim başka bir firma başka bir mülakat sonrası sizi çok beğendik müdürlere haber verip iletişime geçicez dediler.*

    geçen hafta başka firma telefon etti sizinle çalışmak isteriz şu şu programlara biraz çalışın haftaya sizinle öngörüşme yapacağız. bende bir heves çevremde kim var kim yok bir kamyon araştırma yapıp çalışmalara başladım ama gene ses yok. firmayı aradığımda ise aynı yanıtı alıyorum.*

    ulan madem almayacaksın neden arıyorsun benim üzerimden piyasa mı yokluyorsun hadi almadın ara de ki başka birisini aldık bizden haber beklemeyin.

    yeni mezun arkadaşlara tavsiyemdir birinci önceliğiniz kendini geliştirmek değil sağlam torpil aramak olsun.

    arda turan misali o bizim evladımız adı altında işi başkasına kaptırmanız an meseli çünkü.
  • 379
    ben ki uzun ve güzel yazabiliyor diye sözlük popisi olmuş adamım, allah'ın cezası iki kelimeyi dahi bir araya getiremediğim için tek kelime konuşmamış ama birbirine öfkeyle bakar haldeyiz.

    kimi sevdiysek başkalarıyla yaşadıkları şeyler önümüze engel olarak çıkıp duruyor...

    bu karanlığın sonu hiç gelmeyecek. biliyorum ama her seferinde daha çok öğreniyorum...
  • 76
    belki aylardır eşini görmeyen bir kadın ve on bir aylık bir bebek pkklı teröristler tarafından yola döşenen patlayıcılar ile havaya uçuruldu dün akşam saatlerinde. inanın ne futbol, ne kendi sorunlarım kaldı aklımda öğrendiğimden beri. bir insan(?) bunu yapabilecek kadar nasıl canileşebilir. allah bunu yapanlara en büyük acıyı, en zorlu ölümü versin. ailesine, yakınlarına, milletimize baş sağlığı diliyorum. çocuklar, anneler, insanlar ölmesin. allah başta o kadının eşine, o bebeğin babasına sabır versin.
  • 228
    sözlük quadratus lumborum'u yırttım :(

    affedersiniz ama götün hemen üstündeki kas belin yan tarafı gibi diyeyim, arkadaş sen gel o kadar tavsiye ver ağırlığı yerden şöyle kaldırmayın böyle kaldırmayın diye sonra ağırlığı yerden alırken götünün altındaki sehpa oynasın gövde rotasyonuyla patates ol. ne oturmaya geliyor bu melun kas ne de ayakta durmaya, ben yırttım siz yırtmayın :(

    fizyoterapist yok mu :( :(

    edit: düşen ağlamaz len ipne diyenler bu entryi çoktan beğendi...
  • 142
    kuvvetle muhtemel sözlük de benden yaşca buyuk yazar sayisi fazladir , ayni yasta oldugum kisiler de vardir tabi ki de. kimseye akil vermek haddime degil kimse yanlis anlamasin akil olsa zaten kendime vericem :(

    ey sözlük ahalisi , sevgili romalilar. kendi ruh sagliginizi dusunuyorsaniz bu hayatta asik olmayin aq. bittim ulan tükendim yemin ediyorum. hayatimiz zaten boktu bu bokluğu giderelim diye yasadigim sehirden* kalktik geldik baska sehire burda yeni bir duzen kuralim diye. fena sekilde de baslamadi yeni sehirde ki maceram aslinda. kör topal yeni bir duzen kurarken hayatima birisi girdi ki mucizevi sekilde oldu bu desem abartmis da olmam , o buldu beni arayip. konusmaya basladik kisa bir sure sonra da sevgili olduk. cok sicak miydi bana karsi veya gercekten seviyor muydu(u: sevmiyormus :() bilmiyorum ama iyi veya kotu sekilde anlasiliyorduk.

    tek bir kelime tek bir kötü söz söylemedim dostlar kendisi ise tek bir kelime demeden gitti uzaklasti benden oylece . defalarca yazdim aradim hepsinde okudu cevaplamadi bile. ayrilmak istiyorsa baska biri varsa bile soylemesini isteyip kotu ayrilmayalim dememe bile yokmusum gibi davrandi...
    calistigim sirketin yemek karti kendisinin calistigi cafe de geciyor. o cafe de tanistik zaten. neyse gittim bugun nargile icip kafa dagitmak icin cafe de herkes bana dusmaniymisim gibi davraniyor bi tavirlar sinirlendim ciktim bende. hicbir kotu harekette bulanmayip yine biz kotu olduk sozluk. ne hayallerle baslayip ne sekilde bitti anlayamadim iliskimiz. sozu cok uzattim biliyorum kisacasi asik olmayin ahali adami bitiriyor tüketiyor psikolojik olarak. herseyi yapin da asik olmayin.

    işbu entry , yazacak anlatacak kimsesi olmayan bir kardesiniz bir arkadasiniz tarafindan yazilip olup kusuruna bakmayin. son olarak aşık olmayın demiş miydim ?

    edit : https://youtu.be/VEKnYLHhYVg aha bu da benden gecenin sarkisi olsun.
  • 316
    2.5 yıldır bizimle, çoğu zaman koynumuzda yaşayan kuşumuz öldü bu hafta.

    yazının kalanına bir yakınını, belki evladını kaybetmiş olanlardan özür dileyerek başlıyorum. sizin acınız yanında bizimki hiç bir şey, biliyorum ve çok özür diliyorum sizinle aynı kompartmana girmeye çalıştığım için. ama yine de oradayım, çok üzgünüm ve yazıyorum.

    2.5 yıl önce eminönü'ndeki köle pazarı gibi dükkanlardan birinden aldık onu. öncesinde başarısız papağan girişimlerimiz olduğu için bu kez muhabbet kuşu sahiplenmeye karar vermiştik. bir kaç dükkan gezdik. artık yabani bir kuş istemediğimiz için ben kendimce bir yöntem denedim: elimi bir kafesin içine sokup karıştırdım, onlarca kuş sağa sola kaçıştı. bizimki mal gibi olduğu yerde kaldı. "bunu istiyorum" dedim.

    gösterişsiz, sıradan, ufak bir kuştu. heyecanla alıp eve getirdik. yine önceki kötü deneyimlerimiz ışığında bu kez havalı değil (yeşil bir monk papağanı almıştık, adını musleradan esinlenip nando koymuştum) kolay öğrenebileceği bir isim koyduk: ceku. evi tanısın da dışarı çıkınca sağa sola çarpmasın diye beş gün kafeste tuttuk. açtığımız gün uçtu, omzuma kondu. iki hafta geçmeden, hiçbir alıştırma yaptırmadığımız halde kendi kendine "cekulamaya" başladı. evin içinde "ceku, ceku" diyen bir kuş vardı. akşam işten gelince bizi karşılıyor, nereye gitsek omzumuzdan inmiyordu.

    bir kaç ay içinde inanılmayacak derecede fazla ve ayrıntılı konuşmaya başladı. bazı kayıtlar var, kulaklıkla dinleyip çözümlediğimde 30-40 kelime çıkardığını gördüm. inanılmaz uzunlukta cümleler söylüyordu. bulursam editlerim. salgının ilk günlerinde "corona" diyordu. bazen eşimin bazen benim sesimle konuşuyordu. hiç konuşturmaya uğraşmadık. sadece ilgilendik, konuştuk onunla. ne yediysek içindeydi -ki sanırım ölümüne de bu neden oldu. elime bir şey alıp ağzıma götürdüğümü görürse odanın öteki ucundan pike yapıp payını alırdı. aynı meyveyi, aynı çerezi birlikte yerdik. sıkılınca bırakıp tekrar omzuma konardı. dakikalarca kulağımın içine konuşurdu, en çok da buna şaşırırdık, sanki oradan duyduğumuzu biliyor gibi gelir kulağımıza konuşurdu.

    çok zarif, çok hafifti. parmağımdayken ağırlığını hissedemediğim bir gün şaka yaptım "ceku oğlum, tadelleden hafifsin sen" diye. sonra merak edip baktım, ancak bir tadelle ağırlığında olduğunu gördüm.

    bütün akşamını bizimle geçirir, bazen uyumak için yatak odasına gitmemize izin vermezdi. türlü numaralarla salonda bırakıp kaçmak zorunda kalırdık.

    omzumuzdan hiç inmek istemezdi. bir gün eşim seslendi, "gel bak ceku oyun oynamayı öğrendi" diye. eski bir ermeni evinde kalıyoruz, ortasında büyük bir kolon var. eşim kolonun etrafında dönüyor, ceku da omzuna konmak için yakalamaya çalışıyordu. disney çizgi filmlerinden bir sahne gibiydi. eşime bir kez daha aşık oldum, cekuya sevgim bir kat arttı. bu kadar mutlu bir hayatım olduğu için bildiğim bilmediğim tanırlara, şansa, kadere şükrettim.

    bu hafta kaybettik. sabah uyurken eşimin çığlığıyla kendime geldim. "çok kötü bir şey oldu" diyordu. ne zaman bunu söylese biri ölmüş olur. kafesinde yerde görmüş, inanmak istememiş. ceku'dan sonra tüm muhabbet kuşu gruplarına abone olup her bilgiyi yuttuğum için hemen anladım. kalp kaynaklı ölümdü. kafesinden çıkardık. eşim avcundaki minnacık kuşu öpüp koklaya koklaya bir ağıt tutturdu. ben sakin kalmak zorundaydım. kaldırdık, bir kutuya koyduk. başında bütün gün ne yapacağını bilmez halde oturduk. öyle lanet bir çağda, öyle lanet bir şehirde yaşıyoruz ki kuşumuzu gömecek bir yer bulamadık. nasıl uygun şekilde vedalaşılır bilemedik. bir geceyi beraber, her zamanki gibi gözümüzün önünde tutarak geçirdik. ertesi gün motora atladık, sokağa çıkma yasağının ortasında yapabileceğimiz tek saygıdeğer şeyi yaptık. cekumuzu boğazın sularına bıraktık.

    muhabbet kuşlarıyla ilgili bir belgesel izlemiştik. avustralya'da, sürüler halinde yaşadıklarını, bu yüzden başka canlılara alışkın olup yadırgamadıklarını, taklit yeteneklerinin (herhalde ayna nöronlarının) çok olduğunu öğrenmiştik. bizi de kendi türünden zannettiğini anlamıştık. kuşumuzu o kadar çok seviyorduk ki ben o belgeselden sonra hep acaba avustralya'ya gidip bir sürüye katılmasını sağlayabilir miyiz, daha mutlu olur mu, yaban hayatına alışabilir mi, başına bir şey gelir mi diye düşündüm. ciddi ciddi bunun planını yaptığımız zamanlar oldu. çünkü tek isteğimiz o mutlu kuşun daha mutlu olmasını sağlamaktı.

    bu hafta kaybettik. kime, ne diye dert yanacaksın? hayat dehşet dolu, çok daha büyük acılara göğüs germeye çalışarak yaşıyor insanlık. sustuk, evimizde oturduk. konusu açılıp da konuşabilmemiz henüz bu gece oldu. eşim dün gece uyku tutmuyor diye salona gitmişti. biraz ağlamış, sonra bir uyku ilacı içip uyumuş. az önce cekumuzu konuştuk, yine ilacını içip gitti. ben de size bunları yazıyorum. ve biliyorum, dostlar, renktaşlar, hepinizin bundan kat be kat büyük acıları var. biliyorum ve özür de diliyorum.

    ama benim kimseye bir zararı olmayan ve sevgiden başka bir şey bilmeyen tadelle kadar kuşum çok erken öldü. kime anlatayım?

    dinlediğiniz için teşekkür ederim.
  • 190
    bugün 12 eylül. tarihimizin en anlamsız en saçma dönemi sonunda gencecik çocuklara kıyıldığı dönem. allah mekanlarını cennet eylesin. buna sebep verenlerin de belasını versin.

    solmaya başlamış bir ağaçta yaşamaya çalışan dallar gibiydik
    öylesine çaresiz öylesine bitkin
    nerden bilirdik ki ağacı kurutanın ağacı yaşatması gerekenler olduğunu
    sonra tek tek kestiler bizi
    bir sağ yanımızdan bir sol yanımızdan
    ocağa attılar yaktılar bizi
    acıdan bağırdık duyurmadılar sesimizi
    sessizce ağlayarak veda ettik sevdiklerimize
    en çok da o koydu be
    belki de sevecek ne çok kişimiz olacak
    sevinçten dökülecek ne çok gözyaşımız olacaktı
    olmadı...
    kıydılar bize....
    #12eylül
  • 80
    yüksekova saldırısında şehit olan yavrunun adı bedirhan mustafa karakaya. kendisi hakkında başlık açtığımızda ilgi alanımız dışında entry olarak değerlendirmekte. yıllar önce yine katledilen yine bir çocuk olan berkin elvan'ın başlığında, neden aynı uygulama söz konusu olmadı cidden merak etmekteyim. bunu art niyetle sormuyorum kesinlikle, sadece bu çifte standart izlenimi bırakan hadisenin sebebini merak ediyorum. amacım kimseyi kırmak yada kızdırmak değil.

    bilgilendirme: moderasyondan bir arkadaşımızın belirttiğine göre, eski bu tarz başlıklardan sonra karar alarak, bu tarz başlıklara yer verilmeyeceği belirtilmiş. bu yüzden başlık silinmiyormuş. tartışma açmak amacıyla girmedim bu entryi. amacım bilgilendirilmekti ve hagi sağolsun detaylı bir şekilde açıkladı durumu.
  • 271
    hazmedemiyorum sözlük. arda turan'ın galatasaray'a gelmesini hazmedemiyorum, midem bulanıyor inanın.

    yani ben gerçekten anlamıyorum. futbolcuların geçmişine değil geleceğine yatırım yapmalıyız diye beyanat vereceksin, sonra gidip 3 yıldır futbol oynamak dışında her şeyi yapmış adamı ısrar kıyamet takıma getireceksin. ısrar kıyamet!

    yahu bu adam seni 2011 yazında sırtından bıçakladı. sana mayısta gitmeyeceğim dedi. planlarını onun olduğu senaryolara göre kurdun. sonra ağustosta seni yüzüstü bırakıp gitti. albert riera ve emre çolak aşıları tutmasa, ayvayı sen dahil hepimiz yiyecektik. hatta sen arda'nın gideceğini bilsem culio'yu göndermezdim diyerek hançerlendiğini üstü kapalı dillendirdin zaten.

    sonra 2016 oldu, sekiz sene sonra zar zor bir turnuvaya gittik. orada da maşallah yani direkt prim skandalları patladı. yaşanan bütün olayların başını arda turan'ın çektiğini sen kendin söyledin. bu adam yüzünden turnuvadan gruplarda elenmekle kalmadın, milli takımda prim pazarlığı skandalları başlıklarıyla tüm dünya kamuoyuna ülkece rezil olduk, bu adam ve tayfası yüzünden. ikinci kere hem sen, hem biz hançerlendik. sen çıkıp arda turan, burak yılmaz ve diğerlerini hedef alarak sizin hiç ihanete uğradığınızı hissettiğiniz oldu mu dedin.

    bu arada o zat, barcelona'ya gitmenin ego şişikligi ile galatasaray'ın teklifi komikti diyerek bu kulübe gönül veren herkesi aşağıladı.

    ilkokul seviyesindeki politika bilgisiyle referanduma ağzını yaya yaya evet ben de varım bilmem kim sen de var mısın diyerek iliğine kadar siyasete battı.

    yıl 2017 oldu. aranızdaki husumet bitmedi. babası yaşındaki adama yumrukla saldırdı. bunun üzerine sen onu kadro dışı bıraktın, sen milli takımin başında oldukça milli takımı bıraktığını açıkladı. sen komploya çekilip milli takımdan kovulduğunda birilerinin sırf sana inat olsun diye yerine gelen lucescu'nun kulağına fısıldamasıyla lucescu, bu paşamızın ayağına kadar gidip tekrar milli takıma davet etti. o su tilkisi de henüz kovulmuş olan sana nispet yapa yapa geri döndü milli takıma.

    izlanda maçında 3-0'a gelen maçta biz yine dünya kupasına gidemiyoruz diye kan ağlarken o güle oynaya sahadan çıktı. bir kez daha herkesi çileden çıkardı.

    2017-18 sezonunda barcelona kendisini kapının önüne koyucağını bildirince galatasaray'a dönmek için seninle yarışa girdi. biz seni tercih edince husumetiniz yüzünden o kapı ona kapandı. o da hem bizle yarışıp öç almak, hem de kanatları altına girdiği siyasi erkin takımında el kol sallayarak yaşamak için başakşehir'e gitti.

    hakemlere saldırıp şerefizler, hepinizi öldürmek lazım dediği için 16 maç ceza aldı.

    yazarken bile midem bulanıyor, kanım donuyor, bu zat, kendi eşi hamileyken evli bir kadına sarkıntılık yaptı, kocası karısını kollamaya çalışırken bu zat onun burnunu kırdı. sonra ortak bir kamusal alan olan hastaneyi silahla basıp adama vur beni dedi. silahın tavana ateşlendiği söylendi. halkın huzur ve güvenliğini tehlikeye attı. bu olaylar yüzden türk yargısı tarafından 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı, hüküm giydi.

    3 yıldır fiilen, 6 aydır resmen futbol oynamıyor ve sen seni sırtından 3 kere hançerlemiş bizi de her türlü vukuatla kendinden soğutmuş bir adamı takıma almak için 6 aydır etinden et koparılmış gibi kendini yerden yere atıp tepinerek yönetimin başının etini yiyiyorsun.

    ve işte sonunda muradına erdin fatih terim. eserinle gurur duy. hapis cezası alacak kadar çığrından çıkmış bir adamı, yukarıda anlattığım bütün o dudak uçuklatan olaylara karışmış bir adamı galatasaray'a aldırmayı başardın.

    ama bil ki sen ve senin ısrarlarına sonunda pes eden yönetim, hepiniz birlikte arda turan'ı bu kulübe geri çağırarak futbol akademimizin girişinde yazan sizi buraya getiren yeteneğiniz, burada tutacak olan ise karakterinizdir sözünü paramparça ettiniz. bu durum galatasaray'ın asaletine sıkılmış bir kurşundur. eserinizle gurur duyun.

    şu an öfkeyle söylüyorum ama artık futbol benim sadece anılarımda yaşayacak. çünkü ben bu durumu kanıksayanlardan olmak istemiyorum.
  • 368
    yoruldum abiler. bu kadar acıdan, iftiradan, mahkeme koridorlarından, hastahane bekleme salonlarından, dava tutanaklarından, anksiyeteden, icradan, tedbirden, hakaretten .....

    inşallah bir gün devran döner bu yangın sönerse geriye benden ne kalır inanın bende bilmiyorum.

    çok yoruldum abiler. elimden gelen sadece dua etmek. ricamdır sizden benim için allah'a dua edin.
  • 318
    sözlükte son entrymi 2 ay önce girmişsim. 2 aydır hayatım iyi gitmiyor sözlük. önce terk edildim, sonra covid oldum. terk edildikten sonra zaten doğru dürüst yemek yemediğim için vücudum zayıf düştü ve hastalığı çok ağır olmasa da zor atlattım. hala hem fiziksel hem mental anlamda eskisi gibi değilim. fiziksel olarak toparlarım da mental olarak eskisi gibi olur muyum bilemem. insanın hayallerini kaybetmesi çok kötü bir his.
  • 194
    yarın, sevmeyerek de olsa yaptığım işimde yükselme sınavına gireceğim. :( işe gidip geldim, henüz on aylık olan bebeğimizle ilgilendim, kendi sıkıntılarımı hallettim derken çalışmam gereken konuların yarıdan fazlasına çalışamadım. son 24 saat içinde bitirmem gereken ne varsa bitireceğim. uykusuzum, muhtemelen daha uykusuz kalacağım sözlük. umarım sonu güzel olur.
App Store'dan indirin Google Play'den alın