• 23576
    2019-20 sezonunun başından 12 aralık 2019 tarihine kadar 1, yazıyla bir maç dahi futbol oynamamıştır. iyi futbol, kötü futbol falan değil, futbol oynamamaktan bahsediyoruz.

    muhtemelen “biz isim adamları alalım, bireysel performansla işi götürürler” düşüncesi ile oluşturulan bir kadromuz var. zerre idman yaptığımızı sanmıyorum; zira 25 maçta 1 tane organize atağın olmaması başka türlü açıklanabilecek bir durum değil.

    bir kere pas oyunu oynamaya çalışıyorsak eğer dendiği gibi; gerçekten allah çarpar. cepheden gelen topu diz kapağı ile kontrol etmeye çalışıp rakibi kontraya kaldıran bir 10 numaraya, doğru pas attığında şaşırtan, konya ovasında topu direğe vuracak, koşamayan, sadece geri pas veren, geri pası hatalı verdiği için rakibi kontraya kaldıran, buna rağmen defanstan top çıkartması ileride de orta yapması için her topu ama her topu kendisine verdiğiniz bir sağ bekiniz varsa pas oyunu oynamayı düşünmemeniz lazım; dediğim gibi allah çarpar.

    pas oyunu şöyle işler: (1) takım topu alır, seri sağa sola paslarla oyunu ve rakip defansı bir tarafa kaydırır, yani shifte zorlar, sonrasında bir ters top ile boşta bekleyen ters iç orta saha ve açık üzerinden atak sonlandırılır (guardiola city’si). (2) top genel olarak orta saha ve ofansif orta saha oyuncuları üstünden döner, rakibi gömdükten sonra kanat oyuncuları topsuz içe kat eder ve kaliteli orta saha oyuncuları kısa / uzun ara pasları ile bitirici kanatları pozisyona sokar (guardiola barcelona’sı).

    özetle, kaliteli pas ayağına sahip oyuncularınız yoksa (ki yok), hızlı, içe kateden ve bitirici oyuncularınız yoksa (ki yok), ters top atacak geniş saha görüşüne sahip oyuncularınız yoksa (ki yok) oynamaya çalıştığınız oyun ilk defa nizami sahaya çıkmış halı saha takımının oyunudur. oyuncular birbirlerine yakın oynar, 30 metre eninde bir alana kümelenir ve buradan dar alanda bireysel hareketlerle topu ileri taşımaya çalışır ama rakip de oraya yığıldığından genelde atak sonlanamaz (tanıdık geldi mi?)

    ileri 3 tane genç yaşlı, iri zayıf, hızlı yavaş fark etmez topçu atıp defanstan aldığımız her topu ileri diksek, yani doldur boşalt dediğimiz topu oynasak daha fazla pozisyona gireriz. her oyuncunun mıy mıy topla oynadığı, rakip yarı sahada topla buluşan bir allahın kulunun topla kaleye yüzü dönük buluşmadığı, sürekli sırtı kaleye dönük halde, arkasında fortlayan defans ile oynadığı bir futbolun zaten futbol olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

    devre arası yazın aldığımız ama zerre verim alamadığımız 27474847 oyuncu gidip bir 48484849 daha gelince, bir de temmuzda 27384848 oyuncu gidip 374748 oyuncu gelince dediğim taktik işleyebilir. heyecanla beklemekteyiz.
  • 23577
    sistemi yok. ne oynadığını bilmiyor. dünyanın en kötü takımına bile yenilse şaşırılmaz. fatih terim'i fatih terim yapan şey sistemiydi. pres futbolunu dünyaya kabul ettiren kişiydi. takıma bir sistem gerekli. sisteme göre de oyuncu gerekli.

    fatih terim bu sezon ne yapacağına karar veremedi. oyuncu aldı, oyuncuya göre sistem belirlemeye çalıştı. olmadı, oyuncuları sisteme uyarlarım dedi. o da olmadı. geçen sezon o balık şampiyonlar ligi grubundan bile çıkamadık. bu sezon da resmen gruplarda madara olduk. galatasaray adını yeniden avrupa'da duyuralım derken, seviyemiz daha da düştü.
  • 23579
    bizleri ite, köpeğe, çakala maskara eden takımdır.

    geçmişine ihanet eden fatih terim'e, karaktersiz futbolculara, sesi çıkmayan yönetime, vasıfsız antrenörlere, eleştiri yapamayan gazetecisine ayrı ayrı kırgınım.

    real maçından sonra dibi gördüğümüzü düşünmüştüm ama her maç sonrasında dibi sıyırmaya devam ettik. sorun şu ki hepimiz bu rezalete alıştık, bunu kanıksadık, tepki veremez hale geldik. bunu bize yaşatan başta teknik ekip ve futbolcuların tek tek hesap vermesi gerekmektedir.

    söylemleri ile eylemleri arasındaki tutarsızlığı, maç başlamadan yenilgiyi kabul etmesi, dağ gibi büyüyen sorunlara karşı hiçbir çözüm bulamaması ile bu senenin en büyük hayal kırıklığı olan fatih terim'in çöküşüne şahit oluyoruz. seviyemizi o kadar düşürdü ki iç sahada ya da deplasmanda fark etmeksizin anadolu takımlarından hallice oynuyoruz. mutsuzluğu, çaresizliği bütün takıma sirayet etmiş durumda. neden hocam, neden? organize kötülüğün tuzağına mı düştün? başarılara mı doydun? kulüpteki herkesin formsuzluğu çekiliyor da senin formsuzluğun hiç çekilmiyor hoca!

    yerli oyuncu olmak üzere tüm transfer politikamızı gözden geçirmemiz lazım. galatasaray markasının büyüklüğünü anlayamamış, bu formanın değerini bilmeyen hiçbir futbolcu bu kulüpte barınamaz, barınmamalı. neden bütün gamsız, karaktersiz futbolcuları bünyemizde topluyoruz yahu, neden? en basit işe alımlarda bile yapılan karakter testleri, milyonlarca euro dönen bu sektörde yapılıyor mu acaba?
  • 23580
    büyük başarılarını daima çoğunluğu yerli, onlara liderlik edecek tecrübeli yabancılarla yaşamış bir kulüp olan canımız, ciğerimiz. takıma mutlaka yerli oyuncu kazandırılması tarafındayım. sistemini daha önceleri daima hücum ve pres futbolu üzerine kuran fatih hocanın bu sisteme uygun yerli oyuncular bulması bizi bugün içinde bulunduğumuz durumdan kurtarabilir kanaatindeyim.
    seri ile, mariano ile, nagatomo ile, belhanda ile vs olacak işler değil. kendi sistemine uygun oyuncular bularak, bu sistemi geliştirmeye yönelik hamleler yapmamız gerekiyor. şartları da bu duruma göre oluşturmak yönetimin ve teknik ekibin işi olmalı.
    velhasıl kelam çok üzülüyoruz ama sevmekten, inanmaktan vazgeçmiyoruz.
  • 23581
    hedeflerini sadece iyi ve sistemli oyun oynamak olarak değiştirmesi gereken takımım. kısa vadeli başarıların peşinde koşmak bize afyon etkisi yapıyor. sahte bir dünyada yaşıyoruz.

    taraftar olarak önce biz değişmeliyiz. yıldız sevdasından vazgeçmeliyiz. genç oyunculara ve genç teknik adamlara sabır göstermeliyiz. bunun için onlardan beklentimiz öncelikli olarak başarı olmamalı. ilk önce iyi oyun olmalı. burda bir romantiklikten bahsetmiyorum. uzun dönemli başarı için kısa dönemli başarılardan vazgeçmekten bahsediyorum. artık ite kaka şampiyonluklar gözümüzü boyamamalı. kendi adıma iyi oynayıp şampiyonluk kaybetmeyi kötü oynayıp şampiyonluk kazanmaya tercih ederim.

    iyi oyun gelene kadar ise takımın umut verip vermediğine göre hareket etmek gerekir. yeni kurulan takım iyi oynamıyor olabilir ama yine de bir umut veriyorsa sonuna kadar sabır edilmelidir. sistem ancak adım adım inşa edilebilir.

    mevcut takımın ve teknik heyetin sorunu kötü oynaması, kötü sonuç almasından daha çok hiç umut vermemesi. sizin bu takımın düzeleceğine dair bir umudunuz var mı? en fazla yine bu sene ite kaka şampiyon olur.

    hadi diyelim ki bir mucize oldu ve takım iyi oynamaya başladı, peki seneye ne olacak? yarısı kiralık, yarısı yaşlı, sözleşmeli olanların çoğunu göndermeye çalıştığın takımı seneye bir daha kurmak zorunda olacaksın.

    şampiyonlar ligi'nde belki bir tur geçeriz diye bir sürü yaşlı oyuncuyu takıma doldurmanın çözüm olmadığı zaten en başından belliydi.

    biz bir oyuncunun turşusunu kurmadan satmayı beceremiyoruz. belhanda, feghouli kim olursa olsun bir oyuncu en iyi oynadığı zaman satılır. bırakalım artık x'i satanı biz de satarız geyiğini. sen city falan değilsin.

    bir oyuncu iyi oynuyor, talibi çıkıyor sonra başlıyoruz onu satmayız demeye. sonra performansı düşünce küfür kıyamet yolluyoruz. yazın belhanda'dan feghouli'den birini satıp iki genç oyuncu alsak bundan daha mı kötü olurduk?

    bizim gibi takımlarda her yaz döneminde en az bir iki oyuncu satılmalı. hem para girişi olacağı için hem de sürekli kan değişimi ile takımı dinç tutmak için bu gerekli. sonra tüm takımı yok pahasına gönderip yeni takım kurmaya çalışıyoruz.
  • 23582
    genlerinde mücadele vardır. kadrosunda yetenek sıkıntsı çektiği zamanlar geçmişte de olmuştur ama koşmamayı, önde savunma yapmamayı, geriye gömülmeyi, yenilgiyi kabullenerek reaksiyon vermemeyi anlayamam. 2019-2020 sezonunda agresif mücadelesini yitirmiş görüntüsünden çıkması gereken takımımız. 11 aralık 2019 paris saint germain galatasaray maçında ruhunu yansıtacaksın, yenileceksin ama 17 yaşındaki çocuğu sahaya atıp takımı ateşleyeceksin. koşmaktan bacakların ayrılacak ama o 90 dakika orada maçın bitmesini beklemeyeceksin. keşke yine fark yeseydik ama sahada aslan gibi mücadele eden aç oyuncularla oynasaydık.
  • 23583
    sistemsiz veteran takımı. sorun büyük oranda oyuncularda. gerçi şuç oyuncularda da değil bu oyuncuları seçenlerde ama şimdilik takımla ilgilenelim.takım çok ağır çok yaşlı, disiplinsiz, sistemi yok, gücü yok, kondisyonu yok. yaşlı, formsuz ve kendisine bakmadıkları için de çabuk sakatlanıyorlar. falcao, babel, nzonzi, mariano,nagatomo,feguli, belhanda,seri.... bu tarz formsuz koşamayan oyunculardan takımda en fazla iki tane bulunması gerekirken bizde en az 10 tane var. bu oyuncular görev adamı değiller, takımda görev adamı olmadığında bazıları sorumluluk alıp edebileceginden fazla mücadele ettigin de sakatlıklar ortaya çıkıyor.ikinci devre yapılabilecekler mariano, belhanda, nagatomo gibi oyuncuları yollayıp linnes, onyekuru, mert hakan yandaş(bide emre akbaba düzgün bi şekilde dönerse) takımda kıpırdanma olur.
  • 23585
    a grubunda galatasaray’ın sadece club brugge maçlarında iyi iş çıkaramadığı söylenebilir.
    real madrid ve psg iç sahada 1-0 yenilgi gayet iyi. çünkü bu takımların biri 1. torba diğeri de
    1. torba potansiyelli 2. torba takımı. e şimdi deplasmanda 5-0, 6-0 gayet beklenendi o da oldu.

    club brugge gibi dandik bir takıma nasıl olur da puan kaptırır burası hayret vericiydi.

    cl, lig derken 3-4 günde bir maç yapan yorgun ve zorlu deplasmanlarla sezona başlayan, yetmezmiş gibi sürpriz sakatlıklar da yaşayan bir galatasaray gördük. beklentiler karşılanamadı. hiç avantaj olmadan hep tersliklerle karşılaştık.

    şimdi şuraya değinmek gerek. her hafta fatih terim istifa diyen omurgasızlar* şunu bilsin ki, bu klübün yaşadığını hiçbir takım yaşamadı, aynı yoldan geçmedi, aynı şeylerle imtihan dahi olmadılar. tudor diyip duranlar da tudor döneminde ıslıkları ilk çalanlardı.

    deplasmanda yenildi diye istanbul’a otobüsle dönen, şuan uefa’da yer alıp da yedek kadro ile maçlara çıkan omurgasızlar galatasaray’ın ülke puanını düşürdüğünü söylüyor.

    buyursun gelsinler şampiyon olup sonra baba gibi 2 klübü gruplarında görüp ve 5-6 tane gol yemeye razı olsunlar. “ligin en iyi takımı böyle ise biz batmışız” diyerek kara kara düşünmek yerine, alaya alan ve istifaya davet eden aciz et parçalarının futbol anlayışına zerre itibar edilmemelidir.
  • 23586
    normal şartlarda küme düşmemeye oynamasi gerekirken hala şampiyonluk potasinda adı geçen takim. bu da ligimizin içler acısı halinin özeti aslinda. gomis'in gittigi dönemden beri (gomis'le ilgisiz bir sekilde) hep kötü oynadi. kanatsiz, rezil beklere sahip, yaratici orta sahaya, defansta oyuncu zenginliğine, bir adet bile skorer oyuncuya sahip olmayan, gördüğüm en kötü takımlardan birisi maalesef.
  • 23588
    dünya futbolunun çok gerisinde kalmış, artık bir sistem oturtması gereken ve bir an önce dinamikleşmesi gereken takım. sistem ve dinamik oyuncular olmadan istediği kadar oyuncu alıp göndersin, istediği kadar ocak ayına kadar taraftarı sabretsin yine bir şey değişmeyecek. 2 senedir bireysel yetenekler,hocanın hırsı ve taraftarı sayesinde şampiyonluk kazanmıştır. bu 2 senede de domine ettiğimiz maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. bu seneki performansıyla birlikte de şampiyonlar liginin yeni kızılyıldız'ı olmuştur, sağolsunlar.
  • 23589
    her ne kadar oldukça başarısız bir şampiyonlar ligi serüveni olsa da ligde şampiyonluk potasından çok uzaklaşmamış olması özellikle ligin ikinci yarısı için istemsiz bir şekilde umut ışığı yakıyor.
    geçtiğimiz senelere nazaran kadro derinliğinin bulunması, 4-5 haftalık periyodun nispeten kolay ve sancısız geçebilecek olması ve devre arası yapılacak transferlerle mayıs ayında ipi göğüslememiz içten bile değil.
    kaldı ki devre arası kampı ile takımın kondisyon seviyesinin yukarıya çekilme ihtimali ve bir iki formsuz oyuncunun (bkz. feghouli, bkz. babel bkz. belhanda bkz. falcao) forma girmesi ile ikinci devre bu devrenin tam tersi şekilde gideceği izlenimini yaratıyor.
    bir de bunlara ek olarak beklenildiği şekilde gelirse linnes ve emre akbaba'dan performans alınırsa bu oyuncular yeni transfer gibi takıma etki de edebilir.

    tüm bunlara ek olarak bu takımın kalesinde muslera ve kulübesinde de ligin final haftalarını mükemmele yakın oynayan imparator var.
  • 23590
    bu yıla kadar deplasman maçları zor geçiyor diye sürekli dile getiriyorduk sağolsun takım da bunu kanıtlar nitelikte oyun sergiliyordu. artık deplasmanı geçtim ev sahibi olduğumuz maçlar bile bizim için çok zor geçiyor. hatta ev sahibi olduğumuz maçlarda puan kaybetmeme serimiz bile bu yıl son buldu. iki yıldır şampiyonlar ligi'nde en az koşan takımız. slavia prag teknik direktörü bizden yetenekli takımların olduğu zor bir gruba düştüğümüzü biliyorduk ve bunun için savaşmamız gerekiyordu diyor. barcelona'ya karşı 119 km koştuk onlara alan vermedik diyor.

    ben bizim takım adına iki yıldır bir gelişim görmüyorum hatta daha da geriye giden bir oyun yapısı var. anamızın ligi dediğimiz ligimizin de gerçekten ne kadar kalitesiz bir lig olduğunu bir kez daha görmüş olduk. ocak transferleri ile belki yine şampiyon olunabilir ama şampiyonlar liginde bu kafa ve düzen ile yine 8 yemeyelim diye dua ederek, gözümüz sol üstteki dakika kısmında maç izleriz.
  • 23593
    artık mesele sadece ligde şampiyon olalım şampiyonlar liginden ayak bastı parasını alalım falan olmamalı. eğer bir organizasyona katılıyorsan oraya ayak uydurmanı beklerler. biz kaç senedir rakipler için antreman maçı yapıyoruz şampiyonlar liginde. rakip takımlar oyuncuları moral bulsun diye bizimle aynı gruba düşmek istiyor. bu hale geldik.
    ligde şampiyon olmak için devre arası 3 transfer yaparsın bireysel beceriyle (geçen sene muslera, feghouli, onyekuru ile olduğu gibi) şampiyon olursun. sonra yazın yine ffp den dem vurup yüksek maaşlı bireysel beceriye dayalı bir takım kurup şampiyonlar liginde rezil olursun. bu döngü böyle devam edip gider. oynayanlara da oynatanlara da yazıklar olsun.
  • 23594
    yazılacak elbet çok şey var bizim kafamızda dönen tilkiler kadar hocanın da kafasında belki misliyle tilki dönüyor. takımın ana problemi statiklik bunda hem fikiriz ve aynı zamanda sorumluluk alma çabası gösteren bir allahın kulu yok. öyle ki dün eksik yakaladığımız psg savunmasını 2-3 akıllı pasla üzebilirdik ancak sezonun geri kalanında olduğu gibi oyuncularımız geriye doğru paslaştı rakip yerleşti derken yine aynı tas aynı hamam. oyuncuların üzerinde büyük psikolojik sorun olduğunu düşünüyorum inanılmaz korkak oynuyorlar, öyle korkak ki ara pası atmayı deneyen dahi yok herkes olduğu yerde sabit ayağına pas istiyor ver kaç denemesi zaten hak getire. bu yangından nasıl çıkacağımıza dair herkesin bi fikri var elbet ama bu noktada hoca değişikliği bizi daha kötü bi girdaba sürükler o girdaptan çıkaran tek isim de zaten şuan takımın başında. hoca macera aramayı bırakıp bildiği en iyi işe geçiş oyununa dönmesi ve buna uygun oyuncu istemesi lazım. bence sezon hala bitmiş değil hocaya güveniyorum bu işin altından kalkacağını da biliyorum.
  • 23595
    makasın açıldığını ve şampiyonlar ligi şampiyonluğunun (en azından kısa ve orta vadede) hayal olduğunu kabul etmekle birlikte; potansiyeli itibariyle hak ettiği yerin de bu olduğuna kesinlikle inanmadığım takım. (bunu bu sezonki takımı kastederek değil, genel anlamıyla galatasaray spor kulübü'nün futbol branşını kastederek söylüyorum).

    genel itibariyle galatasaray futbol takımı düzenli olarak her sene şampiyonlar ligi'ne katılmayı hedefleyen (doğrudan veya önelemeli fark etmez), katıldığı sezonlarda en azından 2-3 senede bir gruptan çıkıp çeyrek final görmeyi hedeflemesi gereken, bunun dışında gruptan çıkamadığı (veya şampiyonlar ligi'ne katılamadığı) sezonlarda ise avrupa ligi şampiyonluğunu hedef alarak bu turnuvada en az yarı final oynaması gereken bir takım olmalıdır. bu süre boyunca avrupa ligi'nde atlanacak bir tur, alınacak bir galibiyet bile çok kıymetlidir ve küçümseme lüksümüz yoktur. bu takımın düzenli olarak bulunması gereken seviye budur.

    eğer bunu düzenli olarak en az 10 seneye yakın bir süre sürdürebilirsek (ve bu sırada yapacağımız akıllıca altyapı yatırımları ve genç oyuncu transferleri ile) o makasın tamamen değilse bile kısmen kapanacağını ve 5-6 senede bir de olsa ara ara şampiyonlar ligi yarı finalleri ve avrupa ligi şampiyonlukları görmeye başladığımıza şahit oluruz. bu düzeni de bir 20 sene sürdürmeyi başarırsak iyi bir kadro ve sinerji yakaladığımız sezonlarda şampiyonlar ligi şampiyonluğu görmemiz imkansız değil bence. eskiden, henüz o meşhur makas bu kadar açılmamışken birkaç senelik bir planlı hareketle 4-5 sene içerisinde bu hedefe ulaşmak mümkündü (geçmişteki porto, monaco örnekleri, hatta 1996-2000 arası galatasaray'ı örneğindeki gibi), şimdi ise biraz daha fazla istikrarla da olsa bunu başarmak hala mümkün. gelgelelim bizim kulüpte (hatta yaşadığımız ülkede) bu kadar uzun süre planlı çalışabilecek bir irade var mı, o konuda çok umutsuzum.
  • 23596
    kadro planlaması kendimi bildiğim bileli yanlış yapılmış takımımız. elbette istisnaları mevcut 2011-2012 kadrosu gibi. dünyadaki birçok takım sistemini, felsefesini oluşturur ve kadrosunu bu sisteme göre oluşturur. buna en temel örnekler ajax, porto, benfica gibi kulüplerdir. biz ise daha önceki kariyerinde bir şeylerin ucundan tutmuş nerede adam varsa getirip topluyoruz takıma. ya tutarsa misali birlikte oynayabilmeleri için en az ikinci yarıyı beklemeye koyuluyoruz sonra. sistem ve felsefe denilen kavramlardan yöneticilerimiz ve teknik kadromuz habersiz. bizim bu noktada bir devrim gerçekleştirmemiz gerekiyor ancak nasıl ?

    tüm takımı yaşlılardan oluşturmamakla işe başlamamız gerekiyor diye düşünüyorum. tamam falcao olsun veya tecrübeli birkaç oyuncu olsun ama hepsinde tecrübe aranmamalı. bizim basit işleri yapacak, burnunu kaf dağında görmeyecek, kendisini geliştirmeye müsait oyunculara ihtiyacımız var. sezon başından beri marcao hata yapıyor ancak kimse mariano muamelesi yapmadı ona henüz. bunun temel nedeni genç ve gelişime müsait olması. bu mihvalde bizim kadro planlamamızı gözden geçirmemiz elzemdir.
  • 23598
    ocak ayından sonra yaş ortalamasının düşeceğini ve gereksiz oyuncuların maaşlarıyla beraber gönderileceğini düşündüğüm takım. mayıs ayında şampiyon olmak için transfer planlamalarının aylar öncesinde başladığını temenni ediyor ve buna göre alınacak ve satılacak oyuncularla çoktan anlaşıldığını umuyorum. doğru kadro planlaması her mevkide nitelikli ve yetenekli oyuncu gruplarının olduğu bir takımın bu mayıs ayında da şampiyon olmama ihtimali yok. yeter ki üstüne geçirdiği formanın hakkını verecek özelliklere özellikle hırsa sahip olsun. 2011/2012 sezonundaki takım hırsını yakalamak hiç zor değil.
  • 23599
    avrupada rakiplerini sahayı dar eden takımdan aman ligde şampiyon olup avrupada da ayak bastı parası alır, yakalarsak 2-3 puan alır, averaj takımı olur geri döneriz kafasında olduğu sürece bir yol olmayacak takımdır. bu mentalite aslında ilk başta nekadar hoş gelsede bir süre sonra sizin vizyonunuzu minnacık yapmaya mahalenizde ki şampiyonluklarla mutlu olmaya itecekdir. bir adım sonrası ise 80 öncesine dönmek olcaktır. yanlış hatırlamıyorsam eski wembleye türk milli takım otobusu geldiginde abdulkerim durmaz otobusden inip stada kosar adım gitmiş, sebebi ise wembleye ilk ayak basan türk futbolcu olmakmış. bizimde durumumuz bu gidişle ona dönecek diye ödüm kopuyor. çünkü şampiyonlar liginde son 35 maçta 2 galibiyet , 6 maç sonunda 13 isabetli şut 1 gol atan takım haline dönüşen takım ligde 68defa üst üste şampiyon olsun değeri yoktur. çünkü bizim mottomuz türk olmayan takımları yenmek, yenemedin mi ozamanda ingilizler gibi birlikte oynamak. ama son 2 senede bunların çok uzağındayız.

    olay makas falan değil. kimse makas demesin avrupada makas vardıda nerdeyse as oyuncularının girdigi son dakiklarına 10 kişi kalmış rakibine kendi sahanda 2-0 yenilmek hemde o takımın tuzlaspor olması için makasa biçer dövere gerek yok sanırım.

    bu takım çalıştırılmıyor. çok acık belli. ya bırak birlikte oynamayı taç atmayı bile bilmiyorlar. lige göre uzun oyuncu grubumuz var kornerden golumuz yok. takım korner calısmıyor. pas oyunu diyoruz. tamamen memurlar.net'den toplanmış memur abilerimizin pazartesi 10-11 halı saha macındaki gibi "beyler paslı oynuyoruz" mottosuyla oynanan maclar. oradada yaratıcılıkdan uzak sadece yana geriye pas yaparak barcelona oldugunu sanan bir grup memur abimiz ile bizim hocamızın oynattıgı futbol arasında fark yok. asagı yukarı kimi futbolcular 2 senedir, bazı grup ise 7-8 aydır birlikte oynamasına rağmen okadar birbirlerinden bir haberdarlar ki anlatılmaz.

    bunun sorumlusu yuzde yuz hocadır. nasıl basarıyı hocaya yazıyorsak bu basarısızlıgıda hocaya yazmamız lazım. ama hoca ya durumun farkında değil yada komik olmayan bir birol güven dizisi karakteri gibi davranıyor bilinmez memnun gozukuyor. yuzumuze baka baka yalan soyluyor. nesteri vuramıyor. aman feghuli, belhanda kızmasın diye rezil oynamalarına ragmen cak yapmak icin kendi alanından futbolcunun ayagına gidiyor. ki bu adam ellen roadda emre kırmızı kart gördü diye nerdeyse 35.000 insan önünde emreyi dövecekti.

    bilemiyorum. ama ne olursa olsun ümid varmı bence yok. bu sene böyle geçer belki şampiyon oluruz. olduktan sonra imparator ulan der arkadaslar ama yemisim sampiyonlugu tekrardan diyorum 6 maçtan sonra 1 gol atmış 13 isabetli şut cekmissek türkiyede ki bütün kupalar içimdeki acıyı söndürmez.
  • 23600
    6 yaşında ali sami yen'de başlayan, 36 yaşımda hala aynı aşk ve hislerle büyüyerek devam eden, sporun her alanında olan, kuruluş maksadı "ingilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve türk olmayan takımları yenmek." olan medar-ı iftiharımız, canımız, ciğerimiz, sevdamız. müzesinde uefa ve süper kupası olan ilk ve tek türk takımı olan fakat bu sene kuruluş amacından uzaklaşan bir tanemiz.

    ilk çaylak yazımın en doğru başlığı burası. çünkü bu sene de tribünden her maçına gidip yer yer üzülüp, yer yer sevindik ve anlatmak istediğim içimi dökmek istediğim çok şey var. bu sene ki sorun bir kaç başlıkta*** toplanıyor hep. o yüzden üzerime vazife olmamasına rağmen 30 yıllık bu armaya gönül vermiş, yeri gelmiş çocukluğumda göz yaşı dökmüş biri olarak bu sene çok üzüldüğümü söylemeliyim.(bkz: 26 kasım 2019 galatasaray club brugge maçı)

    sorun kötü oynamak, son dakika goller yemek, 5-0 6-0 maç bitirmek değil. ilk kez kötü oynayıp farklı mağlup olmuyoruz ama ilk kez uzun zamandır bu kadar bitik, isteksiz, vurdumduymaz, güçsüz ve en kötüsü kabullenmiş duruyoruz. bazen maç sırasında kulübeye bakınca fatih hocamı kenarda kolları havada kızarken görüyorum ama kızmanın çözüm olmadığını en iyi kendisi biliyor. 4-4-2/ 4-3-3/ 3-5-2 bunların hepsi rakamlardan ibaret. hocam bu ara hep ocak ayını işaret ediyor ama bence bu sefer hatayı biraz da kendinde aramalı. istediği pas oyunu ise buna uygun profilde oyuncular seçmeliydi. şimdi ne yazık ki beklentiler örtüşmediğinde eleştiri kaçınılmaz oluyor.

    futbolculara gelince, nando*, lemina, ömer, boss*, biraz marcao, andone, haricinde efor sarf eden, kedini futbola veren adam yok gibi. neden böyle oldu? nasıl bu hale gelindi? bu futbolcular bu kadar mı yeteneksiz? muslera, lemina her maç isyanda. çözüm bende değil ama bu mental bir sorun bence.

    çevresel faktörlerin başında taraftar geliyor bu sene. bu sene de içerideki her maça gittim sadece kupa maçına saati dolayısıyla yetişemedim. inanın ben ve arkadaşlarım kendi adımıza her şeyi yaptık ama diğer susan taraftarı da anlıyorum. bizler futbolcuları "sahadaki biz"; futbolcularda taraftarı "arkalarındaki itici güç" olarak görmeye alıştık ve umarsız hallerini, bitik ruhlarını görünce insanların içindeki şevki alıp götürüyor.

    ama anlamadığım tek şey; bu taraftar kendi oyuncusunu ne zaman ıslıklamaya, küfür etmeye, bela okumaya başladı? arka sıramda oturan bir arkadaşın maç boyu hem skor hem de oyun olarak iyiyken küfür etmesiyle anladım ki profil çok değişti. bu sene özellikle içerideki brugge maçından sonra büyük bir yıkım oldu iki tarafta da ve bu gerilen ipleri kopardı. üzerine belhanda meselesi, linnes'in durumu, takımın yaşı, falcao'nun sakatlığı, federasyonun tavrı, ali koç-fatih terim derken ipin ucu kaçtı ve en büyük mottolarımızdan biri olan "konsantrasyon" gitti. arkası zaten çorap söküğü gibi geldi ve o günden bu yana ali koç'un ağzını bıçak açmıyor, herkes suspus. biz aramızdaki bağı kopardık takımımızla farkında olmadan evet haklıyız belki de en haklı biziz ama bu kadar uzak durmamalıydık.

    sözün özü bu gidişat elbet düzelir, elbet herşey daha iyi olur ama ders çıkarmak lazım. özümüze dönmek lazım. altyapısı en kuvvetli takımların başındayız. buna eğilmeliyiz, yerli ya da yabancı önemli değil ama genç oyunculardan kurulu, istekli, arzulu, koşan, isteyen bir kadro ile yapılanmalıyız. bu taraftar acımasız doğru ama gençlere karşı her zaman töleranslı davranmıştır. tölerans göstermeyen 18 yaşındaki ateş parçalarını desteklemeyen adamın kimse kusura bakmasın ama tribünde yeri yoktur. ama ne olursa olsun bizler yine burada, yanında, tribünde hep destek olacağız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın