eylül 2013...
askerlik yeni bitmiş. 1 yıldır kadıköy rıhtım'da bir evde kalıyorum. hayatımın en güzel, en dolu dolu dönemlerinden birini geçirmekteyim, ama az kaldı bitmek üzere, hissediyorum. iş bulmam lazım, askerlikte aldığım maaşlardan biriktirdiğim parayla devam ediyorum, iş görüşmeleri kovalıyorum bir yandan. haftada 2-3 kere gebze-harem dolmuşlarıyla tuzla, gebze, dilovası, izmit-körfez bölgesine görüşmelere gidiyorum, sabah çıkıp akşam dönüyorum. günler iyice kısalmış, havalar soğumuş ki hiç sevmediğim dönemler, tam ayrılık havası. 2 sene önce de kız arkadaşım bu günlerde terk etmişti beni aniden. neyse ki şimdi daha mutlu olduğum biriyleyim, o konuda bir sıkıntım kalmamış. ama yine de hiç sevmem bu havaları, neyse... diğer taraftan iş hayatı yıllardır korkarak beklediğim bir şey; 3. sınıf, son sınıf, askerlik derken artık zamanının geldiğini, gerçek acımasız yaşamın başlayacağını biliyorum. bir iş bulacağım ve arkadaşım tek başına kirayı karşılayamayacağı için müthiş keyifle paylaştığımız o evi mecburen dağıtıp iş bulduğum yere göçeceğim. içim sıkılıyor bu duruma o gençlik haliyle. hepimizin hayatında böyle kavşaklar vardır, bir dönem biter bir diğeri başlar ve büyümek zorunda kalırsın.
böyle bir eylül akşamı, izmit körfez'den dönüyorum, rıhtım'da otobüsten iniyorum. görüşmeler son aşamada muhtemelen olumlu olacak. aslında mutlu ve gururlu olmam lazım. ama işte, tarifi zor bir hüzün var. akşam arkadaşıma durumu anlatmayı planlıyorum. sabahın köründe gebze-harem ile güne başlamış olmanın verdiği, tüm günün yorgunluğuyla kendimi eve atıyorum. tv'yi açıyorum. 1-2 zapladıktan sonra ne göreyim: ekranda koca koca puntolarla "
galatasaray'da 3. fatih terim dönemi bitti." ekranda son 2 senenin maçları dönüyor, kadıköy'de şampiyonluk vs., arada eski görüntüler var, muhabirler hararetle bir şeyler anlatıyor. ünal aysal mesaj atmış da, demirören hocaya teklif yapmış da bilmem ne, bir sürü gereksiz hikaye işte...
13 sene önce bir ilkokul bebesiyken hissettiğim ve üzüntüden, şaşkınlıktan ağladığım o duygu, şimdi yine karşımda. ama bu sefer büyük adamım, artık iyi bir şirkette güzel bir işim oldu olacak, eşşek kadarım ağlayamam. 4-5 dakika ekrana boş boş bakıyorum, takımımda olacaklar film gibi gözlerimin önünden net şekilde geçip gidiyor, sezonun yalan olduğunu, darmadağın olacağımızı görüyorum. "
allah seni bildiği gibi yapsın fatih hoca" deyip kapatıyorum tv'yi. gidip 3 bira alıyorum efkardan, akşam boyu belgeseller, eski maçlar, son 2 seneki maçlar vs. vs. nitekip aklımdan söküp atıyorum fatih terim'i, yıllarca takip bile etmiyorum ne onu ne de milli takımını. ne demiş şair,
unutmak imkansız ama hatırlamamak mümkün.
eylül 2019...
hocam direk konuya gireyim: bana bak fatih hoca, isterse mustafa cengiz ali koç ile dünür olsun, ahbap olsun, her gün bir plaket versin. isterse abdürrahim albayrak bütün koç şirketlerinin servislerini çeksin, "
i love you ali koç" diye ortalarda dolansın, ne bileyim ben hasan şaş nihat özdemir'le sinemaya gitsin, seni çekiştirsinler filan. ama sakın bu kez de insanlarla ego savaşına girip galatasaray'ı bırakıp gitmek gibi bir hata yapma. biz senin bir teknik direktörden çok daha fazlası olduğunu biliyoruz, ama günün sonunda, senin bu takımın aslında yalnız teknik direktörü olduğun gerçeğini değiştirmez. çünkü ötesini zorlaman, egonu takımından önde tutmak olur. allah aşkına bu kez şu kibrine yenilme, bırak bu sefer de resmi görev sınırların içine hapsoluver. bu sefer de orada başarılı olarak bu işin içinden çık, ne var yani? bırakıp giderek değil. elinde taş gibi kadro da var. sen şampiyon yap takımı, bakarsın kongrede gider zaten bu yönetim. ama sen işine bak hocam. şu kadro ve oyuncu tercihi hatalarını yapacak adam mısın sen normalde allah aşkına? belhanda senin stres olduğun anlarda dayak atmak için kullanacağın mazlum bile olamaz be, sen adamı anahtar oyuncu yaptın, sen misin gerçekten bu?
hocam kusura bakma, gidersen bu sefer taraftar arkanda durmaz. kimse evinin kapısında toplanıp da "geri dön hocam" demez. ama diğer durumda, kalır ve mücadeleye hakkıyla devam edersen, yine adam gibi duranın kim olduğu açık net görülür. netice ne olursa olsun galatasaray arşı'ndaki muhterem yerini almış olursun. ki biz, sen işine hakkıyla odaklandığında tek bir ihtimal olduğunu biliyoruz.