• 602
    hocam,

    seni sen yapan şeylerin en önemlileri cesaretin ve çalışkanlığın.
    hayatın boyunca hep cesur oldun ve hep çok çalıştın.
    türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi teknik direktörüsün.
    batıya açılan penceresin.
    büyük hayaller kurdun ve kurdurdun.
    ama, artık bazı şeyleri değiştirmenin vakti geldi.
    isimlere forma verme.
    aldıkları paralara göre sahaya çıkarma.
    kim çok istiyorsa, kim yeteneğini, yüreğini sahaya koyuyorsa; kim başarıya açsa onu oynat.
    futbolculuktan çok artistlik yapanlara burasının film seti ve onların da birer aktör olmadığını hatırlat!
    mücadele eden; aklını, fikrini işine verenlerle yola devam et.
    elinde iyi bir kadro var.
    bu kadro ite-kaka değil, rakiplerinin saygısını kazanarak şampiyon olabilecek bir kadro.
    ve sen bu takımı da şampiyon yapacaksın!
  • 607
    sevgili hocam 18 ekim 2019 galatasaray sivasspor maçının 65. dakikasında 2-0 öndeyiz ve rakip 10 kişi. buna rağmen ceza sınırındaki marcao, sınırdaki belhanda*, sarı kartlı luyindama, sezon basından beri 3 günde bir maça çıkan babel veya n'zonzi neden hala oyunda ? 3 gün sonra real madrid'le 1 hafta sonra da beşiktaş'la oynamayacak mıyız?
  • 608
    hocam biz mektup yazmaktan usandık ama sen yazdırmaktan usanmadın.:)

    sayın hocam;

    başarısız gözüken futbolumuzun ana nedenini yazıyorum. çok basit;

    -rakip takımın uzun pas yapacak futbolcusunu rahaaaaaaaat bırakıyorsun. adam ölçüyor, biçiyor, sinüs-cosinüs hesabı yapıyor hatta arkadaşına bir de mektup yazıyor ondan sonra da pasını atıyor. dün sivasspor sağ açıktaki futbolcularına böyle en az on top gönderdi. biraz becerikli olsaydılar sonuç farklı olurdu. yapılması gereken topu kaptırdıktan sonra, rakibin uzun pas yapacak futbolcusunu rahat bı-rak-ma-mak. çünkü genellikle topu kaptıktan sonra bir-iki top çeviriyor ve uzun pas yapacak futbolcuyu boşa çıkarıyorlar. sen de rakibin boşa çıkan futbolcusunu en yakın futbolcunla kapatacaksın ki isabetli uzun pas yapamasın. bu kadar basit.

    bakmayın iki golü de soldan gelen ataklarla yememize. golü atan iki futbolcu da sağbek oyuncularımızı uyutarak attılar golleri. soldan gelen her iki atakta da pas yapacak futbolcuyu bomboş bıraktığımız için tak-tak-tak pas yaparak attılar golleri.

    takımda herkes yıldız modunda. hiçbir futbolcu rakibi kapatma zahmetine katlanmıyor. andone, biraz da emre mor ve ömer bayram dışında hırslı futbolcu yok gibi. hele emre taşdemir çıkana kadar takımı bir kişi eksik oynattı. yetmedi bir de belhanda çok top kaybetti. hepsi birleşince on kişilik takımı yenmekte zorlandık.

    (bkz: 18 ekim 2019 galatasaray sivasspor maçı)
  • 610
    hocam merhaba.

    bu sefer bencil olacağım. haftaya bu takım 4-3-1-2, hızlı top dolaştıran bir şekilde o sahada olmazsa benden bu kadar. kendin çal, kendin oyna. belhanda benim, taraftarın anasına sövecek, oynayacak, takım bok gibi oynayacak, yeter.

    benden bu kadar. bak bencilce, ukalaca konuşuyorum. 4-3-1-2 oynayacak, benim istediğim gibi tempolu oynayacak. yeter.
  • 611
    sayın terim,

    22 ekim 2019 galatasaray real madrid maçı sonrası açıklamaların tam bir fiyasko, bilesin.

    "geçiş oyunları ile gol bulacağını söylediğimiz madrid'e, 2. bölgede top kaybetmememiz gerekiyordu" diyorsun. maşallah tam top kaybetmeyecek adamları ilk 11 çıkarmışsın. uzun süre de tahammül ettin. bak bakalım maçı kaç top kaybıyla tamamladık?

    kim formdaysa onun oynatıldığını söylüyorsun. demek ki ömer ve şener, belhanda ve mariano'dan daha formsuz sana göre. tribündeki linnes'ten hiç bahsetmeyim de ayıp olmasın şimdi.

    belhanda'yı ıslıklayanların taraftar değil, seyirci olduğunu söylüyorsun. böyle seyircilere ihtiyacım yok diyorsun. eyvallah fatih hoca, eyvallah. gelmemesini de biliriz. yazdığım 5000'e yakın entry burada. beni tanıyanlar nasıl taraftar olduğumu iyi bilir. 3 saatlik uykuyla işe geldim, gözlerim yanıyor, sesim kısık. ben bu hayatta bir tek son döneminde sneijder'e pas atmayıp, bir de artistlik yapan burak yılmaz'ı ıslıkladım. bir de dün akşam belhanda'yı. kurduğun cümle ayıptır. biz bu adama aylardır tahammül göstermişiz. böyle sabır kimde var? taraftar sayesinde içeride aldığın maçlara ihanettir bize seyirci demen. madem bize ihtiyacın yok, kombinemizi iptal edelim. sağlığımızdan, ailemizden, zamanımızdan, gençliğimizden aldığımızı bu rezalet futbola harcamanın zaten anlamı yok. biz taraftar olduğumuz için bunlara katlanıyoruz. çoğu maçta oynanan iğrenç, vasat futbolu başka takım olsa asla izlemeyecekken taraftar olduğum için, sırf galatasaray'a aşık olduğum için izliyorum.

    zorunlu transferlerle kurulan kadro diyorsun. e şimdi sen de ağır laf ettin elindeki oyunculara, sen de mi seyircisin?

    zorunlu transferlerimiz var ve rakip 1 milyar euro öyle mi? peki lucescu'yu hatırla. fleurquin, sergen, perez, bülent akın ile oynamıyor muydu? linnes'ten bahsetmeyim de ayıp olmasın şimdi! teknik direktörlük elindeki malzeme ile lezzetli yemek yapmak değil mi? biz de sana teknik direktör değilsin yazmak terbiyesizliğinde mi bulunalım madem sen bize taraftar değilsiniz diyorsun?

    tutturmuşsun sosyal medyada birilerinin gazına geliyoruz diye. biz kimin ne olduğunu senin kadar biliyoruz, tek akıllı sen değilsin, merak etme. biz birilerinin gazına gelip oyuncu ıslıklamıyoruz. gördüğümüz kafi. demek ki aynı oyunu izlemiyoruz. en tehlikeli durum, böyle dışarıdaki trolleri bahane edip onlardan bahsetmen. biz onları iyi tanıyoruz, sen işine bak hoca. biz ne seni, ne galatasaray'ın başka bir unsurunu onlara yedirmeyiz. sen önce tepki görünce taraftara abuk subuk hareket yapan topçuna efendi olması gerektiğini anlat. üzerindeki formayı ondan evvel giyen metin'i öğret. taraftara da ayar vermeye kalkma.

    sorgulamayan, her şeye rağmen biat eden taraftar olsaydık sarının yanına başka renk koyardık! bizi sakın başkalarıyla karıştırma.
  • 612
    sevgili hocam,

    yakışmadı.

    taktiğinde falan değilim işin. sana taktik anlatacak kadar futbol bilgim de yok farkındayım.

    ama sen dün, fatih terim dendiğinde benim içimi en çok rahatlatan şeye leke sürdün.

    hep kendi kendime “o kulübede, takımı en az bizim kadar düşünen biri oturuyor. kulübede bizden biri var.” derdim konu sen olunca.

    sevgili hocam, dün saat 5’te işten çıktım. ayağı kırık bir arkadaşımla beraber maça geldim, 90 dakika gırtlak patlattım. belhanda’yı ıslıklamak gibi bi niyetim hiç yoktu. ama o terbiyesiz taraftara el kol yapınca kendimi tutamayıp bastım küfrü.

    stadın en köşesindeydim, belhanda küfrü mü duymuş mudur? sanmıyorum. siz duymuş musunuzdur? sanmıyorum.

    sevgili hocam, ben maltepedeki evime dün gece saat 2’de vardım maçtan çıkıp. 5:30’a alarm kurdum yolda. kalktım 3 saatlik uykuyla işe geldim.

    tek bir sebebi vardı, bu takıma destek vermek. kalbimin 50 bin kardeşimle çarptığını hissedip sahada 11 tane aslan gibi futbolcuyla bütünleşmek.

    sen “futbolcuları ıslıklayan taraftar değil, seyircidir.” dedin ya. maçta hiç üzülmediğim kadar üzüldüm o açıklamaları okuyunca. içimde bi yere oturdu o lafın. en son babamdan duyduğum bir lafta bu kadar üzülmüştüm.

    sevgili hocam, sana çok kırgın, çok kızgın ve çok üzgünüm.

    herkesten beklerdim, ama senden asla.

    selametle.
  • 613
    hocam bende kredin çok bu sene şampiyon olamasan da 4. de olsan sana sırt çevirmem öncelikle bunu söyleyim, sende lütfen göz göre göre yaptığın bazı şeylerden vazgeç hocam.

    hocam lütfen bazı inatlarından vazgeç artık özellikle belhanda denen şu ruhsuz taraftara küfür eden tipten. hayır bu takımı cezalı olarak tribünden de izledin yukardan baktın nerde hata olduğunu, aksamalar olduğunu görmen lazım. hocam zaten 2 tane evladın var, takım içi evlatçılık yapma. formayı şener hakediyorsa şener'e ver, emre mor hakediyorsa ona ver. bir de hocam galatasaray taraftarı genelde doğruyu görür doğru teşhisler koyup özeleştiri yapar. taraftar değil seyirci dediğin kitleye sen bi kulak ver hocam.
  • 615
    grande...

    sana bu mektubu 22 ekim 2019 galatasaray real madrid maçı'nın gecesinin sabahında, dün gece maçtan yarım saat önce işten çıktığım için hak kazandığım(!) evde yarım gün yatma hakkının rahatlığında yazıyorum. normalde pek böyle mektuplar yazmam ama kırgınız, üzgünüz, canımız sıkkın... çok da uzun bir yazı olacak ama dediğim gibi içimiz o kadar dolu ki..

    sana futbol öğretmek gibi bir kafa yapısı olamaz ama bizim bile gördüğümüz şeyler var. üçüncü fatih terim dönemi'nin nasıl sona erdiği hala akıllarda... dün gece "sosyal medyanın gazına gelmeyin" demişsin ya. ne kadar çarpıtılsa da o sözlerin ben biliyorum neyi kastetmek istediğini...

    --- alıntı ---

    üçüncü fatih terim dönemi durup dururken bir günde sona ermedi. kimin sızdırdığı, niye sızdırdığı, gerçek olup olmadığı bile bir yere kadar net olan bir özel mesajlaşma programı ekran görüntüsü ile başladı eleman polemiği. taa ağustos ortalarından başlayıp eylül'ün 20 küsuruna kadar kurcalandıkça kurcalandı. o zaman da 2 sezon üst üste şampiyon olmuş bir galatasaray vardı. o zaman da üçüncü sezona biraz farklı başlamış bir galatasaray vardı. son 7 senede 1 kere şampiyon olmuş, onu da 3 temmuz muhabbetiyle kaybetme tehlikesi yaşamış bir fenerbahçe vardı.

    o dönemi hatırlayanlar yapılanları da hatırlar elbette. o ekran görüntüsünün prime time'da televizyon ekranlarına çarşaf çarşaf konulmasını, günler haftalar boyunca her fırsatta hem hoca hem de başkana inatla bu konunun sorulmasını, hayatında basın toplantısına gitmemiş gazetecilerin köşe bucak hocayı ve başkanı kovalamasını, birinin ağzından diğerine uydurma açıklamaları üfleyip cevap almasını, çok bilmiş ulemaların saatler boyu eleman muhabbeti yapmasını...

    fenerbahçe'si, siyasi erki, basını hepsi kol kola yürüdü o dönemlerde. çünkü birkaç paragraf yukarda dediğim gibi bu rekabet futboldan pay alan herkesin altın yumurtlayan tavuğu. kimse bunu kaybetmek istemezdi. nitekim eninde sonunda da amaçlarına ulaştılar. üçüncü fatih terim dönemi bir gün resmen bitti. hem de öyle bir şekilde bitti ki taraftar ne ünal aysal'ı affedebildi, ne de fatih terim'i...

    --- alıntı ---

    (bkz: #2770201)

    ve emin ol ki taraftar o günleri unutmadığı için 2 yıldır skordan bağımsız bir koruma, kollama ve destek modundan hiç çıkmıyor. kendi içinde kavgalar verme, kötü olma, sokakta başını yere eğebilme pahasına arkanda durmaya devam ediyor. açıkçası skorları da çok önemsemem normalde. zaten nerde akşam orda sabah bir futbol yazarı olamayacağımızı, ömrümüzü nefret ettiğimiz bir işte tüketeceğimiz gerçeğini kabullendiğimiz yıllardayız. ama mevcut düzende, bu kadar arsızın hayasızın arasında bize senden başka sahip çıkabilecek olan ikinci bir adam yok. kimseye ve hiçbir şeye tahammülümüz olmayan bu devirde hala sana laf ettirmemeye çalışıyorsak, hatalarını sineye çekiyorsak biraz sevgimizdense biraz da bu yüzden...

    hocam

    iki sezondur yapılan taktiksel eleştirilere hep ileri tarih vererek sabredin diyorsun. ilk sabır dediğin günden bu yana dört transfer dönemi geçti. şimdi beşinci transfer dönemine doğru sabredin demeye devam ediyorsun. dört transfer dönemidir, gelen giden oyunculara rağmen neden hala eksiklerimizi tamamlayamadık? taraftardan 2 yıldır sabır isterken, neden kademe kademe aksayan yönlerini takviye edip optimizasyona giden bir galatasaray göremiyoruz? sen istemedikten sonra seni kimsenin gönderemeyeceği bir mevkidesin hocam. elini niye hikmet karaman, güvenç kurtar falan gibi korkak alıştırıyorsun. yarım sezonluk planlar yapıyorsun?

    sen 1996'larda, 2016'ların futboluna giden yola ışık tutmuş bir adamsın. geri adım atmayan, "gazozuna tavla oynasan bile kazanmak iyidir" diyen, yeteriyle ikna olmayıp alabileceğinin maksimumunu hedefleyen...

    --- alıntı ---

    1998-2000 döneminde kadro kalitesi, kondüsyonu ve senkronizasyonundaki artışla aşama aşama o derece optimuma ulaşmıştır ki; o yıllarda yavaş yavaş birkaç mevkide görev alabilecek oyuncular yetiştirmeyi ve kullanmayı keşfederek fark yaratmaya başlayan avrupa takımlarını bile serseme çevirmeyi bilmiştir.

    zamanın reformist hocalarının takımdaki belli kalbur üstü adamlara bağlayarak parça parça ya da oyun içinde belli periyodlarda yapabildiği bir olaydı 1996-2000 kadrosunda fatih hocanın oturttuğu sistem. oyun içinde hem bek hem açık oynayabilen kanat oyuncularının, tam anlamıyla box to box denemese de onun atası sayılabilecek hem ofans hem defansta sıradan üstü orta sahaların falan yavaş yavaş kıymete bindiği yıllardı. bireysel oyuncu kalitesiyle zaten var olan büyük takımlar arasında bu tarz bir hücum/defans diziliminde oynama yapabilen takımların fark yarattığı yıllardı.

    fatih terim'in topun olduğu yer bizim için pozisyon diyerek başlattığı ve 11 oyuncuya yaydığı bu sistem o zamana göre önemli bir hamleydi. büyük oyuncularla büyüdüğü kadar uygulandıkça oyuncuları da büyüten bir sistemdi. topa doğru dalga dalga giden, üstelik hagi'nin varlığına rağmen doğru pozisyon almayla rakibini en rölanti anında bile boğabilen bir oyundu bu.

    --- alıntı ---

    (bkz: #2790212)

    güç bela gol atıp hemen geriye yaslanan, 60 metreden muslera'ya pas atan, top kaybedince mıy mıy yerinde sayan, en önemlisi maç ve rakip seçen takım senin takımın değil. 3 sezon, 2 tam takvim yılıdır çalıştırdığın takımda hala bunların yapılabiliyor olması da senin oyun karakterin değil. ülke sporunun makus talihini kıran, "biz onlarla baş edemeyiz" duygusunun yerine "biz de yapabiliriz"i bu toprakların spocularına aşılamış adamsın. bu güvensiz takım, bu çalışmadığını bile bile aynı şeyleri tekrar tekrar yapan takım senin takımın olamaz...

    --- alıntı ---

    birinci ve üçüncü fatih terim dönemlerinde takım olarak yaptığı en temel olay sahanın her bölgesine eşit oranda önem veren ve her alanda en az bir oyuncusuyla dominant olabilen bir yapı oluşturmasıydı. ikinci fatih terim döneminin ilk sezonunda da aslında bu olayı yakalamayı başarmış, ancak beşiktaş'ın 100. yıl kutlamaları sebebiyle şampiyonluğun hakem marifetiyle ellerinden alınıp beşiktaş'a verilmesiyle ikincilikte kalmıştır. toplanan 77 puan üç puanlı ve 18 takımlı sistemin pek çok sezonda şampiyonluk için yeterli olmuştur aslında. ikinci fatih terim döneminin ikinci sezonunun galatasaray tarihinin en kötü sezonu yapan oyuncu kalitesinden öte özellikle orta sahanın göbeğinde yaşanan yaprak dökümü ve önde sabri arkada prates'li sağ kanadın defanstaki etkinliğini kaybetmesi sonucu takımın yaşadığı denge problemiydi. suat kaya-batista-volkan arslan üçlüsünden ayhan akman-ovidou petre-murat erdoğan üçlüsüne geçiş orta sahanın ortasında kocaman bir delik açmıştı. buna ek olarak takımdan ayrılan ümit davala sonrası sağ beke açık mentalitesiyle oynayan prates'in ve önünde o sezon takıma giren sabri'nin oturmasıyla takımın hem hücum hem de defanstaki balansı darmadağın olmuştu. nitekim 2010-2011 ile birlikte galatasaray modern tarihinin en kötü iki sezonundan biri olarak tarihteki yerini almıştır. bir sezon önce 24 galibiyet alan galatasaray 15 galibiyeti zar zor alabilmiştir...

    2019-2020 sezonunda da aslında benzer sıkıntıları var fatih terim'li galatasaray'ın. özellikle hücumda takımın denge noktası yuto nagatomo ve ryan babel'den oluşan sol kanada doğru kayma eğiliminde oluyor. aynı şekilde rakip hücumları da bu iki oyuncunun geriye gelmekte zorlanmasıyla bizim sol rakibin sağ tarafından geliyor ekseriyetle. rakibin sağ kanat oyuncuları ileri çıkmış olduğu için genellikle hücuma çıkışta ilk düşüncemiz topu bir şekilde sola atmak oluyor. sağ kanatta çok daha müsait opsiyonlar olduğunda dahi bu refleks ya da tercih artık adı her neyse değişmiyor. bu da oyun başladıktan sonra takımın sağ ve sol tarafı arasında bir kopukluğa yol açıyor. forvette de falcao'nun tek başına kalması sebebiyle genellikle rakibin bir stoperi de tereddüt etmeden kanada doğru hamle yapıp bizden hücuma çıkan oyuncuyu karşılamaya gidiyor. topu kaparsa zaten arkadan kovalayan oyuncuya iletip hızlı bir atak başlangıcına sebep oluyor, kapamasa bile hücum yönünü kapattığı için topun evelenip gevelenmesine böylece kendi takımının da defans düzeni alacak zaman kazanmasına yetiyor. bu da topa sahip olmayı birinci hedef haline getiren fatih terim takımının amansızca yan paslarla saçma sapan bir oyun oynamasına sebep oluyor. üzerine nzonzi-lemina ikilisinin orta sahada bir dominasyon kuramamas da eklenince orta sahanın göbeğinde de ciddi sorunlara yol açıyor. bu da zaten formsuz denilen christian luyindama teixeira marcao ikilisine daha da bir sorun yaratıyor.

    --- alıntı ---

    (bkz: #2778526)

    kendini hoca zannedenlerin parselizasyon diye ağzında geveleyebildiği şeyleri 20 sene önce sahaya dökmüş adamsın. tiki takalara, gegenpressinglerin prototipini uygulamış adamsın. topun olduğu yer bizim için pozisyon diyen, teknik direktörlük hayatı boyunca balans idmanı yaptıran sensin. bu işin tek forvetle, orta sahada nerede ne yaptığı belli olmayan bir sevimli hayaletle, sol kanatta her topu kendine isteyip aynı basit numarayla ziyan eden bir adamın dominasyonuyla olmayacağını hepimizden iyi sen biliyorsun.

    bu kadro 1990'ların ortasında türkiye'nin dört bir tarafından taramalarla falan toparladığın, ıssız bir beldede kendi kendine dövünürken çıkarıp bir değer ve kariyer verdiğin o çocuklar değil. bu çocukları ben buldum ben oynatacağım, sahip çıkmamız lazım tavrı bugünün değil 20 yıl öncenin tavrı. sen zamanın ilerisinde olmasıyla fark yapmış bir adamsın, böyle geçmişten gelen yersiz romantizmin alemi ne?

    uzun lafın kısası, bütün bunların özeti. bunlar fatih terim mentalitesinin tersi davranışlar ve tercihler. tüm bunlarda ısrar etmek, kendini inkar etmektir.

    kendiyle inatlaşan donuna sıçarmış derler hocam. gözünü seveyim özüne dön artık...
  • 616
    sn. terim;
    sizi sonuna kadar savunmaya çalıştım. herkes özellikle de ali koç vs üzerinize gelirken size laf etmenin ayıp olduğunu, galatasaray düşmanlığı olduğunu bile söyledim.
    ama önce sen kendine ve kariyerine saygı duymalısın hocam. belhanda senin bugüne kadar çalıştığın birçok oyuncudan daha az senin sevgini hak eden bir isim. belhanda takıntın senin başını yiyecek hocam. senin başın yenirse yine galatasaray zarar görecek. ali koçlar falan sevinecek.
    yapma hocam. kendine dön. özüne dön.
    sen savaşmayan adama, takımı uğruna mücadele etmeyen adama forma vermezsin. sen belhanda gibi adamlara prim verecek adam değilsin. yapma.
    belhanda kırık çeneyle oynadı diye yapıyorsan bunu serdar aziz de kırık burunla oynamıştı.
    belhanda saha içerisinde arkadaşlarına ihanet ediyor. ettirme.
    ayrıca artık bir oyun planı oluştur.
    kaos futbolu mu oynatırsın ne yaparsın bilmiyorum ama benim terim ile beraber coşan 6 gol yerken bile insanı heyecanlandıran galatasarayımı geri ver bana.
    ben terim varken korkan takım görünce garipsiyorum. ben terim varken savaşmayan oyuncu görünce şok oluyorum.
    bana terim'i ve terimli galatasaray'ı geri ver hocam.
    saygılar.
  • 619
    sevgili fatih terim hocam...

    şu seyirci, taraftar polemiğine 2 kelam ben de etmek istiyorum..

    hocam keşke seyirci olabilsek. ben, 1,5 saat maç için günümün 6-7 saatini yollara, avm köşelerine verdiğimden bahsetmiyorum yanlış anlaşılmasın. tribünde bulunmak için para vermekten de bahsetmiyorum. bütün bunları yapınca taraftar veya seyirci olmuyorsun bunun bilincindeyim. hoş dün gelen 50 küsür bin insanı kulüp o maça bedava alsaydı bile o ıslık yapılacak o yuh çekilecekti.

    ben, sahada beş metre yanındaki arkadaşına pas veremeyen, yavaş bir şekilde top çeviren, pas verip ulan dur bakalım şimdi bu ne yapacak dercesine yerinden kıpırdamadan izleyen ve bunu haftalarca yapan adam gördüğümde bu takıma ihanet ettiğini düşünecek kadar galatasaray tarafındayım. iyi günde de, kötü günde de galatasaray tarafında olmayı kendine görev edinen insanlar dün o tribündeydi. biz bu oyunu maalesef salt oyun olarak göremeyen bir toplumun fertleriyiz. büyük bir çoğunluğumuz sahada yaşananı ufak çaplı bir dövüş, bir savaş olarak görüyoruz.

    bunu bence sen de öyle görüyorsun. bunca senedir gerek saha içinde verdiğin reaksiyonlardan, gerek saha dışında yaptığın basın açıklamalarında bunu defalarca kanıtladın bize. sen, dün seyirci dediğin insanlara geçen sene "50 bin de cephanemiz var; taraftar" demiştin. bizi bu savaşa! cephane yapan sensin hocam. ben seyirci olup şu oyunu salt oyun olarak görebilsem keşke be sevgili hocam. maçıma gelmeden gider sosyalleşir biradır, rakıdır içerim mis gibi. maç esnasında marşlarımı söylerim. ne bileyim işte atak yaptığımızda alkışlarım, gol yediğimizde alkışlarım, maç biter alkışlarım, maç başlar alkışlarım. safi alkışlarım ve marş söylerim hocam istediğiniz bu değil mi?

    hocam hiç mi düşünmüyorsun; bu taraftar belhanda'yı ıslıklıyor ama ömer bayram bu adamın yarı yeteneğinde olmasına rağmen neden bağrına basıyor diye? bunun cevabını kendi içinde verdiğinde bizi daha iyi anlayacaksın sevgili hocam. mesela biz neden elmander'i hala özlemle anıyoruz hiç düşündün mü hocam? melo dediğimizde neden hala yüzümüz gülüyor hiç düşündün mü? muslera hata yapmıyor mu mesela? neden oyunu başlatmada bu kadar yetersiz olmasına rağmen kendisine tapıyoruz hiç düşündün mü hocam?

    onlar bizim çocuklar sevgili hocam. onlar bize sevgisini de saygısını da defalarca kanıtladı. belhanda'nın bize saygısı yok be hocam. ayarı bizlere vereceğine tribünlere küfür eden, her fırsatta hareket çeken futbolcularına ayar vermeni diliyoruz senden.

    hocam bu söylem bize ne kaybettirecek onu da söyleyeyim mi size? önümüzdeki hafta deplasmandaki beşiktaş maçında allah korusun puan kaybedersek içerdeki ilk maçımızda bir daha bu kalabalığı bulamayacağız. bizim canımızı yakmak için böyle taraftardır, seyircidir laflarını etme sevgili hocam. biz senin düşmanın değil, belki bu camiada tek dostunuz.

    bak hala oynanan kötü futbolla alakalı senin hatalarından zerre bahsetmiyor taraftar. giden şampiyonluk senin elinden olsun hocam nedir yani? sen yeter ki kulübedeki biz ol, biz tribündeki sen olmaya devam ederiz. biz, yeşil çimdeki bizlere sahip çıkmasını da biliriz. ama biz olmayı reddedenlere de sen istesen de istemesen de gerekli tepkiyi vermeye devam edeceğiz. biz kukla değiliz hocam, taştan da yaratılmadık. ben bir maçta puan kaybedildiğinde günlerce kendime gelemiyorsam buna sebep olanlara da 2 kelam ederim sevgili hocam bu konuda kusura bakmayacaksın artık.

    bunu okursun, okumazsın bilmiyorum. çevrende okuyan olur, olmaz onu da bilmiyorum ama durum bu be sevgili hocam. allah sana uzun ömür versin der ve beraberce geçireceğimiz o güzel ana hasretle kavuşmayı beklerim hocam. allah yolunu açık etsin.
  • 620
    süper ligde son iki sezon, toplamda 40 iç saha maçından 33 galibiyet 7 beraberlik alarak yenilgisiz ilerleyen galatasaray'ın 1 numaralı faktörü taraftardır.

    ve bu taraftar da dün tepkisini yapabileceği tek şekilde vermiştir. inanın demokratik bir seçim sistemiyle maç kadrosu oluşturulsa belhanda bu kadronun yedeğine dahi alınmaz. o halde taraftar denen oluşum desteğiyle nasıl ki tribünü doldurup, sahasını rakibe cehenneme çeviriyorsa tepkisini de aynı şekilde koyacaktır.

    fatih terim olarak taraftara seyirci diyorsan bundan sonraki iç saha maçlarını 10-15 bin kişiye oynarsın. deplasmanda takımın hali malum, bunun yanında iç sahada da tribün baskısıyla maç alamazsan o koltuk sallanmaya başlar. kimse seni kovmasa da zaten sen istifanı verirsin.

    kimse galatasaray'ın sahibi değil. kimse kimseyi sen o değilsin busun diye etiketleme özelliğine de sahip değil.

    gelelim mektuba.

    soruyorum o zaman sana sayın terim; her fırsatta bize asıl düşmanı biz görmüyormuşuz gibi işaret ediyorsun ya. peki bu düşmanların ceza vereceğini bile bile ne diye amatör organize açıklaması yaptın? tepki verdin değil mi? olan bitene dayanamadın ve elindeki tek tepki verme aracını kullanarak açıklama yaptın. sen ceza alıp takımı yalnız bırakınca biz senin arkanda durmadık mı? kalkıp sana teknik direktör değilsin, sadece elemansın demesini de bilirdik. tıpkı senin bize taraftar değil seyircisiniz dediğin gibi.

    bundan sonra bir düzelme ve değişim görene kadar, forma adaleti ve sahada bir oyun görene kadar sadece staddaki koltuğumda oturur tiyatro izler gibi maçımı izler giderim. sahada özveri gösteren futbolcuyu alkışlar, hatalı hakem kararı ya da rakip takım ataklarında tepkisiz kalırım.

    seyirci istiyorsan buyum.

    taraftar istiyorsan son iki sezon gelen şampiyonluklara ve iç sahadaki 40 maça bakman yeterli.
  • 621
    hocam, su kavramların içeriğini belirleyelim:

    seyirci: herhangi bir taraf olmayan, genel olarak futboldan zevk alan izleyici.

    taraftar: bir takımın taraftarı olup elinden geldiğince o takımın başarısı için maddi manevi fayda sağlayan; takımıyla birlikte sevinen, üzülen; takımını yeri geldikçe öven, eleştiren izleyici.

    fanatik: hiç bir rasyonelliği olmayan, gözü kara bir bilinçsizlikle her şart ve koşulda sorgusuz sualsiz desteğe devam eden, başarıdan çok psikolojik bağımlılık ihtiyaçlarını gidermeye odaklı sözde izleyici.

    bu tanımlar ışığında senin taraftar-seyirci ayrımının aslında fanatik-taraftar ayrımı olduğunu anlıyoruz. sen taraftar değil, fanatikler istiyorsun. kusura bakma hocam. gerçek bir galatasaraylı, asla fanatik olamaz.
  • 622
    sayin hocam öncelikle bizlere yasatmis olduğunuz nice zafer dolu günler sizlere teşekkür ederim. galatasaray tarihinde adi her zaman var olacak bir simasiniz. taraftar nezdinde de belli bir noktaya kadar krediniz her zaman olacaktır. hocam biz sizden her sene şampiyonluk beklemiyoruz sampiyon olsak bile 2012 ve 2013 yıllarında yaptığıniz gibi bir şampiyonluk istiyoruz. bu sene kendinizi cok yalniz hissettiniz ya da hissettirilmeye maruz birakildiniz kaj başkan oldunuz kah kaptan ama bir türlü su takimin teknik direktörü olduğunuzu hatirlamadiniz. hocam bu takim bam orta sahasiyla pozisyon uretirdi defansta dany ve semihle cikarken bilebu kadar pozisyon vermezdi yanlış olan bazi şeyler var lütfen artik3takimi sahiplenim hocam takimda teknik heyette çoğunluk general askerimiz hic yok hocam siz kaybedin biz razıyız ama yeter ki deneyerek kaybedin hep ayni hatayla kaybetmeyelim
  • 623
    sevgili hocam,

    öncelikle çok üzgünüm ve hala kendime gelemedim. dün gece 12'de yatağa girmeme rağmen 3.30'da hala uyuyamamıştım. kimbilir kaçta yattım? anlayacağın hocam gözlerim kan çanağı. senin de benim kadar üzgün olduğuna adım kadar eminim.

    dünkü basın toplantını dinledim ve söylediklerinin tamamına katıldım. belhanda konusunda da haklısın. hele hele yerine giren oyuncunun düştüğü durumu görünce keşke hiç çıkarmasaydın diyorum. ıslılklanmış hali bile ömer bayram'ın dünkü oyununa bin basar.
    şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, orda ıslıklayanlar da, burda nefret kusanlar da sezon başında kafalarında kurdukları kadroya belhanda'yı muslera'dan sonra yazanlardır. ben bile belhanda gitmeli, banega gelmeli dediğimde özel mesaj yoluyla bir sürü eleştiri aldım. belhanda'yı satan şampiyonluğu satarmış, öyle diyorlardı. bunu söyleyen birkaç kişi değil he sözlüğün büyük bir kısmı böyle düşünüyordu.

    sen de onlar gibi düşünüp takımı belhanda üzerine kurdun muhtemelen. şimdi o yazdıklarını unutanlar takımı onun üzerine kur diyenler belhanda'yı kadro dışı bırak diyorlar. ne kadar basit değil mi hocam?

    sana istifa diyemeyenler 'eleman' başlığını hortlatıyorlar, kafa zehir maşallah. bu sene formsuzsun hocam, belki haftaya da kaybedeceğiz, belki sezon sonu çok kötü yerde bitireceğiz ligi. şampiyonlar ligi zaten hayal artık. ama ne olursa olsun yanındayım hocam. seninle herşeye varım.
  • 624
    sevgili hocam,

    bak neler yaşamışım şu kısa zaman diliminde, (bkz: galatasaray taraftarı/#2791716)

    üstteki bkz'a göre şimdi ben senin gözünde seyirci isem teessüflerimi sunarım, sen de hoca değilsin derim madem o kadar kolay böyle hüküm vermek,

    yok taraftar isem lütfen bana kulak ver çünkü taraftara sırtını dönersen, başarı bizim için hayal olur.

    saygılar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın