• 6405
    bu transfer dönemi kafamı iyiden iyiye bulandıran bir konu hakkında yazmak istediğim kendimin de dahil olduğu güruh.

    takıldığım konu, elimizdeki değerleri sosyal medya aracılığıyla bok etme.

    sanırım türkiye’nin en büyük* ve sosyal medyada en aktif olan taraftar grubu olmamızın ceremesini çekiyoruz bu konuda. sosyal medyada özellikle belirli bir görüşün peşine anlık duygularla hareket ederek çok çabuk kanalize oluyoruz. sözgelimi, kaybedilen bir maçtan sonra taraftarca yaptığımız en büyük eylem oyuncu çarmıha germek oluyor. bunu hem burada, hem de twitter, instagram, facebook gibi sosyal medya platformlarında yapıyoruz.

    ben bu tavrımızın oyuncularımızın hakkettiği piyasa değerini bulamamalarında ya da varolan değerlerinin de altında kalmalarında etkili olduğunu düşünüyorum. diğer ezeli rakiplerimizde ise tam tersine sürekli bir oyuncu pohpohlama ve ederinden fazla gösterme durumu var.

    giuliano çıkar bir iki tane şut çeker sosyal medya kendisine yapılan güzellemelerden geçilmez, oğuzhan çıkar iki tane ara pası atar ederinin 150 milyon euro olduğu konuşulur ama bizim gomis’in 29 gol attığı sezonun üzerinden 2 ay geçtikten sonra instagram fotoğraflarının altına s..tir git artık bu takımdan yazılır.

    bize biraz tiner lazım.

    rakip taraftarların bu 150 milyon euro len mq tutumu haklı olarak bize komik geliyor, ama sosyal medyada yarattıkları bu tinerli algı oyuncularını dışarıya öyle ya da böyle okutmalarına olanak tanıyor.

    insanlık geçtiğimiz yüzyılın başında sinemayla, sonlarında televizyonla yönlendirildi. günümüzde ise bu yönlendirme işlevini sosyal medya aldı. tinerli veya değil taraftarın takımın aleyhine değil lehine algı yaratması gerekiyor sosyal medyada.

    sosyal medyanın gücünü fark etmeliyiz.

    bir örnekle devam edelim, bugün takımdan gitse hepimizin sevineceği tolga ciğerci geçtiğimiz sezona fırtına gibi başlamıştı. fırtınalar estirdiği dönemde tolga ciğerci üzerinden gerekli algıyı yaratabilsek üçe-beşe elden çıkarabilirdik belki de geçtiğimiz sezon ocak ayında. ama biz o iyi oynarken sustuk. ‘bu şabanın attığı gole sevinmem ben’ tarzı tivitler bile okuduk. daha sonra kendisinin formu serbest düşüşe geçince, iyi günde susan tüm simsarlar gün yüzüne çıktı ve her yerden oyuncuya saldırmaya başladı. kimi twitterda fenomen olmak için tolga üzerinden espiri kastı, kimi gerçekten tolgaya sinir olduğu için içindeki öfkeyi boşalttı sosyal medyaya. ve bugün geldiğimiz nokta, geçen sezon öyle ya da böyle beklenenin üzerinde performans göstermiş bir oyuncuyu elden çıkaramamak oldu.

    bir saniyeliğine tolga ciğerci’nin beşiktaşta olduğunu ve şampiyon oldukları sezon 6 gol atmış olduğunu düşünelim. sosyal medya tolga ciğerci’ye dair öyle yorumlarla dolardı ki 6 gol atarak girdiği ligin ilk yarısında. oyuncu ya ingiltereden bir takıma ya çine ya da başalt bir avrupa takımına 6-7 milyon euro’ya okutulur biz de vay anasını be derdik.

    yine de yanlış anlaşılmasın. elbette iyi oynayan oyuncuya hakkını veriyor taraftarımız ama bu isim taraftarın gözünde birazcık mimli bir isimse iyi oynadığı dönemde taraftarımızın oyuncu hakkında yaptığı en olumlu şey – genelde- susmak oluyor. konuşmamız lazım.

    sosyal medya ile takım taraftarlarının rolü çok büyüdü artık. taraftarın bir oyuncu hakkında yarattığı algıya göre yerel spor basını haber yapıyor. dış spor basını yerel basından bu haberleri alıyor ve transfer piyasalarını şekillendirmeye başlıyor. hal böyleyken bizlerin de elimizdeki değeri kötülemeyi bırakıp onu yüceltmeyi öğrenmemiz gerek. kulübün içinde bulunduğu ekonomik sıkışıklıkta inanın buna çok ihtiyacı olacaktır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın