• 1
    anladigim kadariyla galatasaray sozluk hudutlari icindeki tanimi,

    * herhangi bir kisiye mesnetsiz, dayanaksiz, iftira niteliginde ithamlarda bulunmayi,

    * hicbir somut ve güvenilirligi herkesce test edilebilir bir kaynak vermeden insanlarin gecmisleri ile ilgili carpitilmis hikayeler anlatmayi,

    * bu kaynaklari isteyenleri üstü kapali tehdit etmeyi,

    * bir tartisma objesi yüzlerce defa insan gibi cevap verilip detayiyla anlatildigi halde sürekli büyük bir arsizlikla "siz bana cevap veremiyorsunuz gerizekalilar eheeheheheeheh, ben demistim, ben demistim eheheheheh cok zekiyim eheheheh" minvalinde sacmalamayi ve kafa sisirmeyi, sosyal atmosferi zehirleme özgürlügünü hak görmeyi

    * ve bunun demokratik bir hak oldugu "yanilsamasini" savunmayi

    kapsamaktadir. türkiye genelinde de bu yamuk elestiri ve demokrasi algisinin pek cok izdüsümü görülebilir.

    gelgelelim elestiri denen nanenin tüm bunlarla hicbir ilgisi yoktur. bilginize.
  • 3
    bir çok kişinin akbaba gibi üşüşmek gibi alçak ve seviyesizce bir söz grubuyla eşit tuttuğu oysa insanlığın bu noktaya gelmesindeki en büyük yardımcısı olan felsefi düşüncenin çıkış noktasıdır eleştiri ve sorgulama.

    ve ben olumlu eleştiri olabileceğine inanmıyorum o övgüdür ama en fazla yapıcı eleştiridir. övgü insanları uyuşturur ve yatıştırır eleştiri ise tam aksine insanı düşünmeye ve sorgulamaya, eksik ve hatalı yanları tamamlamaya ve görmeye teşvik eder.

    bu yüzden herkesin birbirinin kopyası şeklinde farklı elbiseler giydirerek söylediği kelimeler yerine sürekli eksiklikler ve aksaklıklar bulmaya çalışırım.

    "ne kadar çok kişi benimle aynı fikirdeyse o kadar çok yanıldığımı düşünürüm."

    oscar wilde
  • 5
    demokratik ülkelerde yaygın bir sorgulama yöntemidir.
    eleştiri iyidir. egonu sıçan adam modunda ortalığa bırakmana itirazım var.
    hem kişiler üzerinden sıçacaksın hemde kişiselleştireceksin sonra prensiplerin arkasına sığınacaksın.
    asil insan, idare eder... aciz insan, şikayet eder... basit insan, iftira eder... dürüst insan, sabreder... *
    galatasaraylı insan üretir, eleştirirken bile.
    galatasaraylı insan uzun vadede başarının sabırlı ve planlı olmaktan geçtiğini bilir.
    galatasaraylı insan kişileri değil prensipleri tartışır. kişilikler üzerinden şahsi egoları ile sidik yarışına girmez.
    galatasaraylı insan uyanık olur.
  • 6
    sözlük spotu mode on

    sözlük sınırları içerisinde ne yazık ki tam anlamıyla gerçekleştiremediğimizdir. tek bir isim vermeyeceğim; bu lincoln de olur, arda da olur, emre çolak da olur, burak da olur. biz sınırlarımızı bilmiyoruz. ya hemen asıp kesiyoruz, ya da hemen göklere çıkarıyoruz. bir önceki sezon göklere çıkardığımızı, ertesi sezon bir kaç maç kötü performans sergileyince yerin dibine, itin götüne sokuyoruz. lütfen.

    sözlük spotu mode off
  • 9
    tahammül edemediğimiz şey.

    yalnızca sözlüğün değil milletimizin sorunlarından biri. "eleştirsin ama..." diye giriyor adam. ama ne? eleştiri eleştiridir. sen adamın eleştirisini filtreleyemezsin ki. ne düşünüyorsa geliyor yazıyor işte. eleştiriye yorum yapamıyoruz da eleştiri yapanın karakterine kadar iniyoruz. sanane birader? beğenmezsin 3 ofla gönderirsin. sözlük bunun için var. he adam trolldür gerçekten troll olduğunu düşünüyorsundur o zaman hiç siklemezsin ona vereceğin en büyük ceza budur. onun dışında kime yapılmış olursa olsun eleştiriye karışamazsın, müdahale edemezsin. boşu boşuna birbirimizi gaza getirip kutuplaşmaya gerek yok.
  • 12
    galatasaray sözlükte nasıl yapılacağı hiç bilinmeyen şey. sözlüğün en büyük sıkıntısının da bu olduğunu düşünüyorum. burada yapılan şey eleştiri değil en kibar tabiriyle "bok atmak".

    açın istediğiniz futbolcunun, istediğiniz teknik direktörün başlığına bakın bu durum anında göze çarpıyor. her gün entry girilen her başlığın %95inde en azından böyle bir entry var.

    örneğin adam geliyor, x bir futbolcunun başlığına "bu adam mersin idmanyurdu'nda bile ilk 18'e giremez" yazıp gidiyor. arkadaşım neden? giremeyeceğini düşünüyorsun tamam da neden? her futbolcuyu sevmek zorunda değilsin eyvallah, takımımıza yakışmadığını da düşünebilirsin ama adamı böyle itin bir tarafına sokuyorsan sebebini söylemek zorundasın.

    ha aynı şey övenlerde de geçerli, yine neredeyse her futbolcunun başlığında "çok iyi topçu, hakkı yeniyor, kıymeti bilinmiyor" diye entry var. arkadaşım iyi de neden iyi? nesi iyi? sahada yaptığı neyi beğeniyorsun onu da yazıver de hepimiz aydınlanalım, bizim de göremediğimiz iyi bir yönü varsa o futbolcunun "aa harbiden lan adam şu konuda iyi" deyip biz de görelim onu.

    moderasyona da birkaç sorum var. sözlükte çaylaklığımdayken kurallar arasında "her entry nitelikli ve özgün olmalıdır" yazıyordu. hatta çok gerilip sildiğim çaylak entrylerim oldu benim bu yüzden.

    sadece çaylakken mi nitelikli entry girmek zorundayız?

    yazar olan sözlük babasının çiftliği gibi sözlükte entry sıçabiliyor mu?

    bir futbolcunun başlığına girip sadece "gerizekalı" "mal" "düğünümde bile oynatmam" vs. gibi şeyler yazmanın veya hiçbir nedene dayandırmadan onu övmenin neresi niteliklidir?

    bu konularda beni aydınlatabilecek, ama bahsettiğim, burada eleştirdiğim entryler gibi değil, adam akıllı nedenleriyle benim bu sorularıma cevap verebilecek mod varsa mesaj kutumu yeşillendirsin lütfen.

    arkadaşlar bilmiyorum bana düşer mi ama tek bir şey rica ediyorum sizden. buraya bir şey yazacakken bir durup düşünün sadece. "ben bu konuda fikrimi belirtmek istiyorum ama ben bu fikrimi ne şekilde yazayım ki insanlara da üç kuruş faydası olsun?" diye bir sorun kendinize.

    sadece belirli bir kesim bile entry girerken bunlara dikkat etsek, ben inanıyorum ki sözlüğün havası değişecek, saçma sapan kavgalar dönmeyecek bu sözlükte. dönen tartışmalara bile bir seviye gelecek, tadından yenmeyecek.
  • 14
    ayrıca eleştirenlere laf çakmak amacıyle entry girerken, burda teknik analizler yapıp, saatlerce kafa yorup, yazı yazan kişilerle,anlık siniriyle yazı yazan kişileri, ne bileyim o anki ruh haliyle yazan kişileri falan hepsini toplayıp, bir kalıba koyup, "sikiş-sokuşlu entry giriyorlar azizim" kalıbına sıkıştıranların da yaptığı şeydir.

    eleştiri başlığında, eleştiri yapanları eleştiren kişilerin olduğu enteresan bir yer oldu burası.
  • 15
    ergen tarzı eleştiri ile adam gibi eleştiriyi ayırt edelim önce. sonra tüm eleştirileri aynı kefeye koyup adam gibi eleştiri yapanları linç etmeyelim.

    arkadaş her yerde aynı genelleme hastalığı. şerefli bir mağlubiyet almış ya takımımız, adamlar bir anda haklı oldular. neyse devam edin böyle siz.

    o sikmeli sokmalı espri yapanlar zaten goygoy yapıyor. her türlü ortama uyum sağlar onlar. yarın 2 tane üst üste galibiyet alalım, bu sefer rakip hakkında yaparlar o ergen esprilerini.
  • 16
    eleştiri her zaman olacaktır. biz de taraftarız ve bu sözlüğü de çok seviyoruz. ama gerçekten bazen bence "eleştiri" adı altında burada sadece nefret kusuluyor.

    arkadaşım demedik mi biz hep "aslolan galatasaraydır" diye? nedir o zaman bu kişilere nefretiniz? adı x olur y olur bütün nefretini burada ona buna söverek, takımla alay edercesine ergen ergen ithamlarda bulunarak içinizi mi rahatlatıyorsunuz?

    eleştirin efendim tabi ki eleştirin. bunu burada herkes yapıyor ve yapacak ama lütfen seviyeli olun. takıma vasat, hocaya veya yönetime köylü deyince eleştiri yapmış olmuyorsunuz.
  • 17
    eleştiri: hamza hamzaoglu takımı mahfetti. eksik bölgelerimize hiçbir transfer yapmadı, kötü oynuyoruz. sabri'de ısrar etmesini anlayamıyorum.
    eleştiri kisvesi altında hakaret: denge dengeoglu ! futboldan anlıyorsa ben de bir şey bilmiyorum !! karacahil köylü!!

    benim düşünceme göre 2. verdiğim örnekteki gibi entryler de silinmeli ve yazarı ceza almalıdır. 2. örnek eleştiri değildir, hakarettir.

    daha da basit anlatamıyorum.
  • 18
    bence bazı yazarların kafasını karıştıran şeydir. n i c k i a y r ı y a z ı l m a s ı g e r e k e n l e r bu yazarlar.

    hamza hamzaoğlu'na denge dengeoğlu denebilir. denge kelimesi ne zamandır hakaret ?
    ayrıca pekala hamza hamzaoğlu'nu beğendiğiniz için eleştirebiliriz sizi. azınlık-çoğunluk meselesi değil.
    bana göre de beckham dünya tarihinin gördüğü en iyi 4-4-2 sağ kanadıdır. bazıları beni eleştiriyor bu konuda. ama ben ne yapmıyorum ? bana beckham sevici antropolog diyorlar, bu adamlara ceza verin demiyorum.

    ben nasıl x futbolcuyu eleştirebiliyorsam, hamza efendiyi eleştirebiliyorsam, pekala bir başkası da gelir beni eleştirir. ha ben de nickini ayrı yazar, eğlenirim. çünkü hakikaten nicki ayrı yazılması gereken bir kitle var bence.

    ne ben eleştirilmezim, ne de ünal aysal, mancini, terim, denge, eagle. herkes eleştirilebilir. ama eagle bile deli paralar kazanıyor. çokta eleştirileri taktıklarını sanmıyorum. burada noluyor ?
    denge efendiye denge efendi dendiği için yazarlar ceza almalı deniliyor.
    ya ben teknik direktör olsam, burada beni savunanları görsem, karşı taraf ceza almalı diyenleri görsem viskimi içerken acayip gülerdim. viski içmezdim aslında ya. kırmızı şarap. yanına da mümkünse sarı leblebi. karşıda komedi filmi, yanımda eşim. sol taraftaki laptopta da galatasaray sözlükte beni savunanlar.

    oğlum, denge de eleştirilebilir. siz de. siz nasıl bana arada linççi, neverfall'ın gözdesi diyorsunuz. ben de size nicki ayrı yazılması gerekenler diyebilirim. hamza efendiye burada küfür etmem ama. burayı seviyorum. silinmeye gerek yok. ama içimden 100 galatasaraylının 83 tanesi gibi ben de küfür ediyorum. o hakkı saklı tutuyorum.

    kısaca, e l e ş t i r i l e b i l i r s i n i z.
    azınlık olmanız size sadece herkes gibi davranılmasının güvencesini verir.
    azınlığın üste çıkacak haklarla donatılması ? o işi geçeceksin.
    benim hamzayı eleştirdiğim kadar siz de beckham'ı eleştirirsiniz.
    sonra ben sizi eleştiririm, siz beni.

    küfür yoksa, özgür düşünceye saygı duyacaksınız. eleştireceksiniz ama x ceza alsın çünkü benim dengemin dengesini bozdu demeyeceksiniz.
    ö z g ü r d ü ş ü n c e.
  • 19
    geçenlerde facebook'ta yapıcı eleştiri ile ilgili bir yazıyla karşılaştım ve hoşuma gitti. sözlük açısından da gerekli olduğunu düşünüyorum buradaki bilgilerin. daha doğrusu sadece sözlük değil, toplumumuzun eleştiri kültüründeki eksikliği gidermesi gerektiği kanısındayım. dolayısıyla paylaşmak istedim.

    --- alıntı ---

    evrim ağacı olarak ilkelerimiz'in 14. maddesinin kısaltılmış bir hali şöyle demektedir:

    "14) evrim ağacı kendisine yöneltilen her türlü yapıcı eleştiriye açıktır. (...) evrim ağacı'nı ve hazırladığı içeriği küçük gören, aşağılayan, hakaret içerikli, art niyetli olduğunu düşündüren, yıkıcı olan, (...) bilim insanlarının ve evrim ağacı emekçilerinin çabalarını hiçe sayan hiçbir yorum, eleştiri ve argümana izin verilmeyecektir. (...) eleştirilerinizin haklı görülmesi için, sadece olumsuzluğun ifade edilmesi değil, o olumsuzluğun giderilebilmesi için akılcı, uygulanabilir, işlevsel tavsiyelerde bulunulması gerekmektedir. konuya herhangi bir bilimsel katkı sunmaksızın ve alanda herhangi bir uzmanlığı bulunmaksızın paylaşımları kötülemeye yönelik olarak yapılan eleştirilere müsaade edilmemektedir. kısaca evrim ağacı, tarafına yöneltilen eleştirilerin yapıcı olması konusunda ısrarcı ve kararlıdır; yıkıcı herhangi bir eleştiri ile zaman ve enerjisini harcamayacaktır. (...) evrim ağacı, tüm bunları "yapıcı eleştirinin üstünlüğü ilkesi" olarak görür."

    bu kuralı bugüne kadar oldukça gevşek bir şekilde uyguladık ve çoğu zaman son derece yıkıcı olan eleştirileri bile alttan almaya, görmezden gelmeye ve anlayışla karşılamaya çalıştık. ancak emeğe olan saygımızın yıllar geçtikçe artması, emekçilerimizin evrim ağacı'na ayırdıkları zamanın giderek daha da kıymetlenmesi sonucunda, bu konuda bazı değişiklikler yapmaya karar verdik. bu yazımızın yayına girmesiyle birlikte tüm "evrim ağacı evreni"nde (yani hem sitemizde, hem sosyal medya oluşumlarımızın her birinde) "yapıcı eleştirinin üstünlüğü ilkesini" çok daha katı bir şekilde uygulayacağız.

    türkiye'de özellikle de sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, zaten pek de bulunmayan "eleştiri kültürü"nün giderek daha da fazla yozlaştığını görmekteyiz. insanlar eleştirdikleri kişileri daha iyiye götüren, eksiklerini kapatan, onlara güç katan argümanlar üretmekten ziyade, birbirini yermek, zayıflatmak, açıklarını yüzlerine vurmak, alay etmek, hafife almak, sivridilli eleştiri üzerinden zeka yarışına ve polemiğe girmek amacıyla argümanlar geliştiriyorlar. bu, bizi olduğu gibi sitemize/sayfamıza gelen meraklı, sorgulamaktan, tartışmaktan, sohbet etmekten hoşlanan çok sayıda okurumuzu da rahatsız etmektedir. dolayısıyla, elbette ki, bu duruma engel olmamız şarttır.

    fakat yapıcı eleştiriyi el üzerinde tutmaya ve ön plana çıkarmaya çalışırken, yapıcı eleştirinin en önemli parçalarından biri olan "eğitim"i göz ardı etmemiz ikiyüzlü bir tutuma düşmemize neden olurdu. bu nedenle bu yazımızda "yapıcı eleştiri nedir, nasıl yapılır?" sorularına cevap verecek ve bu noktadan sonra bu kriterlere uymayan gönderi, yorum ve içerikleri katı bir şekilde eleyeceğiz. öncelikle, bir tanım ile başlayalım:

    yapıcı eleştiri, başkaları tarafından üretilen herhangi bir işe/ürüne/fikre dair geçerli olan, iyi düşünülerek ve sağlam bir mantık süzgecinden geçirilerek üretilmiş, "kendimiz eleştirdiğimiz kişinin yerinde olsak nasıl daha iyisini üretebilirdik?" sorusuna yanıt verebilecek şekilde kurgulanmış, hem olumlu hem de olumsuz görüşlerimizi aktaran, düşmanca bir yaklaşım yerine arkadaş canlısı bir tutum sergileyen, karşımızdaki kişinin bulunduğu pozisyonu daha iyi ve üstün bir seviyeye çekmek amacıyla sarf ettiğimiz, iş/ürün/fikir sahibine zamanlı, yerinde, açık bir şekilde, detaylı ve uygulanabilir olacak biçimde sunulan eleştirilerdir.

    bu basit ama uzun tanım, içeriğinde çok önemli detayları barındırmaktadır. bu nedenle parçalara bölerek ele alacağız:

    1) eleştiri, geçerli olmalıdır.

    bir eleştirinin yapıcı olabilmesi için, öncelikle eleştirinin geçerli bir eleştiri olması gerekmektedir. birçok insan ne yazık ki aklına gelen ilk şeyi yorum olarak ifade etmeyi "eleştirmek" olarak görmektedir. aklımıza gelen her şey, içimizden geçen her şey, bir ürün veya fikirle ilgili hissettiğimiz her şey, geçerli eleştiriler olmak zorunda değildir. aslına bakarsanız çoğu zaman fikirlerimiz, geçersiz eleştirilere dayanmaktadır. bir insanın ilk seferde geçerli bir eleştiri üretebilmesi için, eleştirdiği konuya dikkate değer miktarda hakim olması gerekmektedir. bu, çoğu zaman mümkün olmayan bir durumdur. bu nedenle, "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak." şeklinde özetlenebilecek sıkıntıya düşülür. bu sıkıntıdan kurtulmanın yoluysa, "ben bunu söylüyorum ama; karşı tarafın da fikrini halihazırda bilen biri olarak, benim bu eleştirime nasıl bir çürütme veya karşı argüman geliştirilebilir?" sorusunu kendimize sormamız gerekmektedir. bu yapıldığında ve üzerinde en azından 30 saniyeliğine düşünüldüğünde, ilk etapta geçerli gelen birçok eleştirinizin aslında geçersiz olduğunu fark edeceksinizdir.

    2) eleştiri, mantık süzgecinden geçirilmiş olmalıdır.

    birçok sefer bir şeyleri olumsuz olarak eleştireceğimiz zaman duygusal davranmaya ve mantık hatalarına düşmeye meyilli oluruz. hele ki eleştirimiz iyi düşünülmüş değil de, "tepkisel" olarak tanımlanan cinsten, anlık ve mantık süzgecinden geçirilmemiş bir eleştiriyse, neredeyse istisnasız olarak her zaman hatalı bir eleştiri geliştireceğizdir. işte bu nedenle bir ürünü ya da fikri eleştirmeden önce o 30 saniyelik düşünme sürecinde, mantık felsefesi tarafından tanımlanmış kişiliğe saldırma safsatası, duygulara başvurma safsatası, hatalı ikilem safsatası, vb. tipik safsatalara yakalanmadığımızdan emin olmamız gerekmektedir. ancak ve ancak argümanımızın mantık safsatalarından arındırılmış, karşı tarafın doğrudan fikirlerine yönelik olarak geliştirilmiş, hatadan arınmış bir argüman olduğuna kanaat getirirsek onu bir eleştiri olarak sunmalıyız. mantık safsatalarıyla ilgili yazılarımızı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

    3) eleştiri, nasıl daha iyi yapılabileceğine dair düşünceler ve öneriler içermelidir.

    bir işi/ürünü/fikri eleştirmek müthiş kolaydır. ancak bir işi/ürünü/fikri yapıcı bir şekilde eleştirmek müthiş zordur. bu nedenle eleştirilerin birçoğu çok "kötü" eleştirilerdir. bir eleştiriyi yapıcı kılmanın en önemli adımı, o eleştirinin merkezindeki sıkıntıları ortadan kaldıran çözümleri doğrudan karşı tarafa aktarmaktır. yani, "ben olsam şöyle derdim/yapardım/ederdim." konusuna değinen eleştiriler geliştirmektir. ne yazık ki çoğu zaman insanlar bir şeyleri eleştirirler; ancak onların daha iyi yapılmasına katkı sağlamazlar; çünkü katkı sağlamak zor bir iştir. ancak eğer ki kendinizi eleştiri geliştirirken bir şeyler katmaya zorlarsanız, çoğu zaman eleştirinizin haksız olduğunu göreceksinizdir; çünkü iş, sandığınızdan çok daha iyi yapılmıştır ve bir şeyler katarak geliştirmek hakikaten zordur. unutmayın ki siz, eleştirdiğiniz şeyle ilk defa karşılaşıp, ilk defa fikirler üretmeye başlıyorsunuz; ancak o işin/ürünün/fikrin sahibi o iş/ürün/fikir için muhtemelen çok daha uzun bir çaba, emek ve mesai harcayıp, olası açıklarını sizden çok ama çok önce görmüş ve potansiyel çözümler üzerinde zaman harcamıştır.

    4) eleştiri, olumlu ve olumsuz taraflar içermelidir.

    bir iş, ürün veya fikir asla tamamen kötü veya tamamen iyi olamaz. mutlaka eksikleri, fazlaları, iyi tarafları, kötü tarafları, açıkları, iyi düşünülmüş noktaları, hataları, doğruları, vs. olacaktır. örneğin, argüman tamamen kötü olsa da, ton iyi olabilir, niyet iyi olabilir, yaklaşım iyi olabilir. benzer şekilde, bir insan harika düşünülmüş bir fikri, berbat bir şekilde aktarıyor olabilir. bu durumda, eğer ki amaç bir kişiyi daha iyi konuma getirebilecek şekilde eleştirmekse, mutlaka olumsuz eleştirilerle birlikte olumlu eleştirilere de yer verilmelidir. normalde, her olumsuz eleştiri için 1 olumlu eleştiri eklemek iyi bir standarttır. ancak daha da iyi niyetli yaklaşmak isterseniz, her olumsuz eleştiri başına 2 olumlu eleştiri eklemeye çalışabilirsiniz. bunu yaptığınızda, kendinizi karşınızdaki kişinin olumlu taraflarını görmeye de zorlaşmış olursunuz. bu, eleştirdiğiniz kişiye yönelik bakış açınızı tamamen değiştirecektir. ayrıca bu sayede eleştirdiğiniz kişi sadece olumsuzlukları görmediğinizden emin olacaktır. bu çok önemlidir, zira "eleştiri" kavramı yapısı gereği çoğu zaman savunma kalkanlarımızın kalkmasına neden olabilen ve ortamı germe potansiyeli olan bir kavramdır. olumlu ve olumsuz görüşleri bir arada vererek, eleştirinizi yumuşatabilir ve daha yapıcı hale getirebilirsiniz. dahası, sizin neleri olumlu algıladığınızı da öğrenmiş olacaktır. böylece kendisini o yönde geliştirmeyi hedefleyebilecektir. bir taşla, iki kuş vurmuş olursunuz.

    5) eleştiri, düşmanlık değil, dostluk içermelidir.

    insanlar, bir başka kişiye eleştiri getirecekleri zaman çoğunlukla saldırganlaşırlar. bunun iki sebebi vardır: ilki, eleştiri yapan kişinin sırf bunu yapabiliyor olmasından ötürü istemsiz veya istemli olarak kendisini karşısındakine üstün görmesidir. yani bir işi, ürünü veya fikri eleştirebilen bir kişi, kendisinin daha fazla bildiği ve karşısındakinin daha düşük seviyeli olduğu izlenimine kapılabilir. bu da, saldırganlığı beraberinde getirir. ikinci neden ise eleştiri sahibinin, eleştirilen kişiden gelecek savunmaya karşı önceden hazırlık yapma isteğidir. çünkü her eleştirmen, eleştiri oklarını yönelttiği kişinin kendisini savunup, hatta geri saldıracağını bilir veya öngörür. buna karşı önlem olarak birçok insan baştan çok saldırgan bir tutum izleyerek, karşı saldırının etkisini azaltabileceğini veya eleştirdiği kişiyi sindirebileceğini düşünür. bu, büyük bir hatadır. eleştiri, daha ilk başından arkadaş canlısı ve tamamen sakin bir şekilde yapılmalıdır. eğer ki bir eleştiri geliştirirken, içinizde öfke, heyecan, coşku, nefret, sinirlilik, üzgünlük, vb. duygular hissediyorsanız, muhtemelen eleştiriniz yapıcı olmayacaktır. sadece ve sadece nötral veya olumlu duygularla üretilen eleştiriler yapıcı olabilecektir. buna çok dikkat edin ve karşınızdakine, sanki 40 yıllık dostunuza ya da ufak bir çocuğa yaklaşıyormuşsunuz gibi yaklaşmaya çalışın.

    6) eleştiri, karşınızdakini daha iyi bir konuma çekmek amacıyla yapılmalıdır.

    eleştirilerin amacı ne düşündüğünüzü karşı tarafa iletmek değildir. bu, çok yaygın bir hatadır. hiçbir iş, ürün veya fikir sahibi, spesifik olarak size yönelik bir iş, ürün ya da fikir üretmediyse, sizin o iş, ürün veya fikir hakkında ne düşündüğünüzü umursamaz. bir diğer deyişle, sizin ne düşündüğünüzün çoğu zaman kişiler için pek bir değeri yoktur. bu, acı ve rahatsız edici bir gerçektir; ancak gerçek budur. bunu anlamak için, kendinizin sizi eleştiren insanların düşüncelerini ne kadar umursadığınızı sorgulayabilirsiniz. ancak kişiler için önemli olan, kendilerinin gözlerinden kaçmış olabilecek noktaların gösterilmesi ve bunu yaparken ustaca, doğru yönlendirilmiş ve etkili bir dil kullanılmasıdır. bir diğer deyişle, insanlar kendilerinin eleştiri sonrasında, önceye nazaran geliştiğini hissederlerse, saldırgan ve alıngan bir tavır sergilemeyeceklerdir. herkes yeni bir şey öğrenmekten, keşfetmekten, fark etmekten memnuniyet duyar; bu, kendileriyle veya işleriyle, ürünleriyle, fikirleriyle ilgili olsa bile! ancak bu, doğru bir şekilde yapılmalıdır. eleştiride amaç, kendi fikrinizin karşıdakine aktarılmasından ibaret değildir. bu nedenle bir eleştiri içerisinde sadece ne düşündüğünüzü söylememeli, kişinin neleri daha iyi yapabileceğinden bahsetmelisiniz. her zaman amacınız, adeta tamamiyle fedakar bir şekilde kendinizi konudan soyutlayıp, karşı tarafı daha da iyi bir pozisyona çekmek için neler yapabileceğinizi düşünmek ve aktarmak olmalıdır. bu çaba, neredeyse her zaman etkili yapıcı eleştirilerle sonuçlanacaktır.

    7) eleştiri, zamanlı olmalıdır.

    eleştirilerin bir zamanı vardır. bu zaman, eleştirmenler tarafından doğru kollanmalıdır. örneğin bir filmin gişeye girmesinden hemen önce zehir zemberek bir eleştiri yazmanın kimseye faydası olmayacağı gibi, içeriğindeki yapıcı olabilecek kısımlar da, zamansız bir şekilde, ürünleri zedeleme amacıyla sunulduığu için etkisini dikkate değer bir miktarda yitirecektir. eleştirinizde haklı olabilirsiniz; ancak haklı olmanız, eleştirinizin zamanlı olduğunu garanti etmemektedir. dolayısıyla bir eleştirinin ne zaman yapılacağı iyi kollanmalı, kişinin bu eleştiriyi en iyi değerlendirebileceği ve içeriklerini en fazla uygulayabileceği zaman beklenmelidir. yapıcı eleştiri üretmek, asla kolay bir iş değildir; tam tersine, ustalık isteyen bir sanattır. her aklınıza geleni, her aklınıza estiği zaman, her aklınıza estiği şekilde söylemek eleştiri değil, boş konuşmaktır.

    8) eleştiri, yerinde olmalıdır.

    bu madde birazcık "geçerlilik" ile paraleldir; ancak arada ufak farklılıklar var. örneğin bir eleştirinin yerinde olabilmesi için, o eleştirinin düzgün kurgulanması gerekmektedir. yani sadece mantık hatalarından kaçınmak önemli değildir, aynı zamanda doğru bir şekilde formülize edilmesi ve kişiye etkili bir şekilde aktarılması önemlidir. eleştirinin amacı ürün ve fikir sahibini zor durumda bırakmak değil, onların kendilerini geliştirmesine katkı sağlamaktır. dolayısıyla halk arasında "yerli yersiz" şeklinde tarif edilen bir biçimde, her önümüze geldiğinde eleştirmek, yapıcı olmaktan ziyade yıkıcı olacaktır.

    9) eleştiri, açık bir şekilde ifade edilmelidir.

    bir eleştiri muğlak veya gizemli olmamalıdır; zira eleştirinin amacı, eleştirilen kişinin eleştirmeni anlaması veya çözmesi değil, eleştirmenin yapıcı fikirlerini eksiksiz bir şekilde ürün/fikir sahibine aktarabilmesidir. bir eleştiri eğer ki gizemli görülmeye, sivridillilik yapmaya, can yakmaya, zeka şovuna dönmeye meyilliyse, bilin ki yapıcı olamayacaktır. bu nedenle bir konu hakkında eleştiri geliştiriyorsanız, tamamen berrak, açık ve net olduğundan emin olmanız gerekmektedir. eğer ki eleştirdiğiniz konudan haberdar olan 10 yaşındaki bir çocuk, eleştirinizin içeriğini anlayamıyorsa, muhtemelen kötü veya yıkıcı bir eleştiri yapıyorsunuz demektir. eleştiri, edebiyat kasmak veya kafa karıştırmak demek değildir.

    10) eleştiri, detaylı olmalıdır.

    yüzeysel bir eleştiri neredeyse her zaman yıkıcıdır. bunun sebebi, yapıcı bir eleştirinin iyi düşünülmüş ve mantık süzgecinden geçirilmiş bir eleştiri olması zorunluluğudur. eğer ki bunu gerçekten yapıyorsanız, eleştirdiğiniz ürün veya fikrin detaylarını çok iyi gözden geçirmiş ve anlamış olmanız gerekecektir. bu durumda, eleştirinizin yüzeysel olmasının herhangi bir yolu yoktur; mutlaka detaylı ve iyi analiz edilmiş olmalıdır. eğer ki bir ürün veya fikrin sadece yüzeysel özelliklerine odaklanıyor, sizde ilk uyandırdığı izlenimleri ele alıyor, parçalarına değil de bütününe yöneliyorsanız muhtemelen kötü veya yıkıcı bir eleştiri yapıyorsunuz demektir. yapıcı bir eleştiri, bir fikir veya ürünün parçalarını ve o parçalara arasındaki ilişkiyi çok iyi anlamayı gerektirmektedir.

    11) eleştiri, uygulanabilir olmalıdır.

    bazı ürün ve fikirlerin, bazı olumsuz, eksik, yanlış tarafları olmasının nedeni o ürün veya fikrin sahibinin suçu değil, şartların gereksinimleridir. yani her fikir veya ürün, her akla gelen şekilde uygulanamıyor olabilir. daha önemlisi, o ürün veya fikrin üretilme sürecinden geçmemiş insanlar olarak bizler için, o süreçten geçenlerin karşılaştıkları zorluklar kolay anlaşılabilir olmayabilir. bu durumda, eleştirimizin içeriğinin uygulanabilirliği önem kazanmaktadır. zira eğer ki eleştirimiz teknolojik, bilimsel, durumsal ve şahsi nedenlerle uygulanabilir değilse, işlevsiz ve içi boş, yani yıkıcı bir eleştiri olacaktır. bu sebeple sadece eleştirdiğimiz ürünü ve fikri değil, o fikir veya ürünün çıktığı şartları ve bulunduğu durumun koşullarını da çok ama çok iyi bir şekilde anlamamız gerekmektedir.

    ***

    bir örnekle zenginleştirelim. diyelim ki, evrim teorisi'nin de diğer teoriler kadar geçerli ve güçlü olduğunu savunmak için hazırlanmış şöyle bir paylaşım gördünüz: "pisagor teoremi de sadece bir teoridir; ancak her seferinde çalışır. tıpkı kütleçekimi ve evrim gibi. hayret doğrusu!"

    burada, çok bariz bir hata vardır: matematiksel teorem ile bilimsel teori kavramları birbirine karıştırılmakta ve kafa kafaya kıyaslanmaktadır. bunu "eleştirmenin" bir yolu şudur:

    "haha aptal herifler, daha teorem ile teorinin ne olduğunu bilmeden bilim paylaşımı yapıyorlar. bir de bilimci olacaklar. salaklar..."

    görülebileceği gibi şu cümlelerdeki kelimelerin hiçbirinin herhangi bir "eleştiri" değeri bulunmamaktadır. tamamen kişiliğe saldırma amaçlı, öğretici olmayan, karşımızdaki kişinin kendisini geliştirmesine katkı sağlamayan laflar silsilesinden ibarettir. hiç yazmamak ile şunu yazmak arasında gerçekten hiçbir fark yoktur. dolayısıyla, bunu yazmamayı tercih etmek, kişilerin daha sakin hayatlar yaşamasına katkı sağlayacaktır. bir başka eleştiriye bakalım:

    "eğer ki ben bir evrim karşıtı olsaydım, bu paylaşımı sizlerle alay etmek için kullanırdım. entelektüel olacaksanız ne olur bilgileri doğru öğrenin."

    bu, biraz daha iyi bir eleştiri olsa da, halen az önce sözünü ettiğimiz 10 maddenin büyük bir kısmını çiğnemektedir. neyi eleştirdiği belli değildir (açık değildir), halen kişiliğe saldırı amacı taşımaktadır, öğretici ve karşı tarafı eğitici değildir, iyi düşünülmüş değildir. bir başkasına bakalım:

    "saçmalık! bir teorem, bir teori değildir. sizin bilim ve matematiği anlama kabiliyetinizin olmaması, sizi haklı kılmaz."

    görülebileceği gibi teoremlerin teori olmadığına dair tespit doğru ve açık bir şekilde yapılsa da, ilk ve son cümleler tamamen yersiz ve gereksizdir. dahası, son derece düşmancadır. ne anlamı var? gerçekten, bunu söylemeksiniz karşı tarafın yanlışını düzeltemiyor muyuz? bu kadar mı düşük zekalıyız? (işte, biz de aynı hataya düştük mesela, çok kolay duygulara yenilmek!). son bir örneğe bakalım:

    "merhabalar, ben bir evrimsel biyologum. matematiksel bir teorem, bilimsel bir teori değildir. bir teorem, matematiksel yollarla ispatlanabilirdir ve çürütülemez; ancak bir teori veri, gözlem ve deneylerle doğrulanabilir veya yanlışlanabilir. matematikte teoremler, kendisinden önce gelen ispatlanmış bildirimler (teoremler) ve genel olarak kabul edilen bildirimler (aksiyomlar) kullanılarak ispatlanmış bildirimlerdir. bilimsel bir teori ise, doğal dünyanın bir kısmını bilimsel yöntemler kullanarak ve tekrar tekrar test edip doğrulama yöntemiyle geliştirilmiş açıklamalar bütünüdür. bir teori içerisinde teoremler olabilir. örneğin, evrim teorisi içerisinde kullanılan harika ve son derece güçlü olan price teoremi (ya da price denklemi) bulunmaktadır. ancak bir teorem içerisinde bir teori bulunamaz. çabanızı takdir ediyorum; ancak lütfen teoremler ile teorileri birbirine karıştırmayın. eleştirimi biraz daha yapıcı kılmak adına, bir öneri getireyim: eğer ki bu şekilde alaya dayalı bir paylaşım hazırlayacaksanız, teoremleri kullanmak yerine, hayatımızı şekillendiren ve her gün karşımıza çıkan güçlü teorileri örnekleyebilirsiniz. neredeyse tüm modern teknolojilerin omurgası olan kontrol teorisi ve makina teorisi mesela... ya da, klişe bir örnek olacak ama, cisimlerin mezo ve makro seviyede birbirine doğru olan hareket meyilliliklerini açıklayan newton'un yerçekim teorisi... ya da elektromanyetik teori veya büyük patlama teorisi'ni kullanabilirsiniz. keza, gazlarla çalışan her şeyin kalbinde yatan gazların kinetik teorisi bir diğer örnektir. kuantum teorisi, atomaltı parçacıkların davranışlarını açıklayan teoridir, olmazsa olmazdır. tüm akışkanlar için kullandığımız akışkan akışı teorisi de güzel bir örnektir. bunların her biri, hayatımızı şekillendiren teorilerdir. cahillerin iddia ettiği gibi, "kaçık varsayımlar" değillerdir. umuyorum bu faydalı olacaktır."

    görüldüğü gibi bu eleştiri son derece yapıcı, son derece öğretici, son derece kibar, son derece detaylı, son derece dikkatle hazırlanmış, mantık süzgecinden geçirilmiş bir eleştiridir. elbette bu bile geliştirilebilir; ancak örnek olması bakımından diğerlerine nazaran ne kadar ustaca hazırlanmış olduğu anlaşılmalıdır. kendimizi bu seviyeye getirebilecek kadar eleştiri kültürümüzü geliştirebilirsek, gerisi gelecektir.

    ***

    yapıcı eleştiri, hiç de kolay bir iş değildir. açık konuşmak gerekirse, "her babayiğidin harcı değildir" diyebiliriz. çok iyi düşünülmesi, çok iyi kurgulanması, çok iyi uygulanması gereken bir sanattır. herkes bu sanatta ustalaşabilir; ancak bu, her sanat dalı gibi çok uzun süreler zaman ve emek harcamayı gerektiren, kendimizi gerçekten geliştirmemiz gereken bir iştir. nasıl ki upuzun yıllar bale, dans, resim, müzik eğitimi almadan kendi şovunuzu sergilemeye kalkmıyorsanız, yapıcı eleştiri konusunda da uzmanlaşmadan eleştirel yorum yazmaya çalışmamalısınız.

    ancak bu işin güzel bir tarafı vardır: eleştiri yapmak zorunda değiliz! kimse bizleri, her gördüğümüzü eleştirmeye, her konuyla ilgili olumsuzlukları ardı arkasına sıralamaya zorlamıyor. biz insanlar, bazı fikir ve görüşlerimizi kendimize saklayabilir; o konularda yeterince bilgi sahibi olmadan yorum yapmaktan kendimizi alıkoyabiliriz!

    işte bunu öğrendiğimiz zaman, insanımızın eleştiri kapasitesi dikkate değer bir miktarda artacak, bu sayede toplumsal gerilimlerin de önemli bir bölümünün önüne daha başından geçilebilecek ve iş/fikir/ürün üreten insanlar, gerçekten dişe dokunur ve işe yarar yapıcı eleştiriler sayesinde kendilerini daha da geliştirip, daha aydınlık bir geleceğe doğru ilerlememizi sağlayabileceklerdir.

    kimi zaman toplumsal sorunlar ve sistemik sıkıntılar, çok basit sorunlardan kaynaklanırlar. evrim ağacı olarak biz, yapıcı eleştiri kültürünün hiç bulunmayışının türkiye'deki birçok önemli sorunun altında yatan sebeplerden biri olduğuna inanıyoruz. bu nedenle kendi üzerimize düşeni yapmakta ve en azından kendi etki ve yetki alanımızda yapıcı eleştiri kültürünü yerleştirmeye ant içiyoruz.

    tüm sosyal medya oluşumlarını bu yapıcı eleştiri kültürü hareketine davet ediyoruz.

    umarız faydalı olur.

    hazırlayan: çmb (evrim ağacı)

    --- alıntı ---
  • 20
    ciddi ciddi bu sozlugun kalitesini dusurmeye baslamis kavram.

    ya arkadas, kalkip fatih terim'e taktiksel hata yaptigini yaziyorsun, galatasarayliligin sorgulaniyor, tudor varken olay sey devam ediyor diyorsun ozelden mesaj geliyor sen fenerlisin diye. mal adam bilmiyor ki ben 10 yildir yazarim burda. 1000 lerce entry'i fenerli oldugum icin girdim.

    cidden sikti ya. turk insani hakikaten elestiri denen seyin ne oldugunu neden yapildigini anlayacak kapasitede degil.

    elestiri bir durumdan hayiflanmak ve bakin burasi onemli, kotu durumu duzeltmek icin yapilir. herkes fatih term'i, sneijder'i, muslera'yi begenmek zorunda degil. elestirme hakki vardir, ama kalkip buna "elestirmeyin hep destek tam destek" tarzi sey yazani gorunce eksiyi basiyorum.

    hic akliniza geliyor mu elestiri de bir destek aracidir? ille pembe bulutlar mi cizmek lazim destek olmak icin?

    su farki anlayin ve sacma sapan yazilar yazmayi birakin.
  • 21
    eleştiri konusunda tahammül sınırlarımız çok geniş değil, belki de bu yüzden çoğu sıkıntımızı yanlışımızı görmekte veya yüzleşmekte geç kalıyoruz.

    eleştirilen kulüp, futbolcu, teknik adam iyi bir süreçteyse "neden şimdi eleştiriliyoruz köstek olmayın" denir, kötü zamanda eleştiri varsa " iyi gün taraftarı yada zaten kötü bir dönemdeyiz eleştirinin lüzmu yok " denir. bizde genelde eleştiriye karşı eleştiri yapılarak savuşturulur konu kapanır.

    tabi eleştiri konusunda böyle olmasının tek sebebi tahammül sınırlarımız değil, eleştirmeyi beceremeyen kitlenin çoğalması ve kolay şekilde izdihama dönüşmesidir. ne yapıcı ne yıkıcı eleştiri konusunda dozajı pek tutturamıyoruz, eleştiriyorsak yok etmeye çalışıyoruz. hal böyle olunca eleştiriye kapalı oluyoruz.
  • 22
    bence eleştiri konusunda sıkıntılarımız çok yok, aşırıya kaçmak dışında tabi. galatasaray taraftarı kadar kendi oyuncusunun eksik, geliştirmesi gereken yerlerini söyleyen taraftar yok. diğer taraftarlar ya aslan kaplan diyor ya da direk küfür ediyor, bizde en azından ortası var biraz da olsa, tabi daha çok olması lazım ama devir, ülke, eğitim pek el vermiyor.

    bir kısım insanlar yine var tabi direk küfüre başlayan. bizim twitter taraftarımız arasında özellikle oyuncunun gelişmesini istemeyen, iyileşmesini istemeyen; küfürü basıp direk gitmesini isteyen çok aşırı derecede fazla.

    sözlükte ise komik bulduğum olay. yazarlar daha maç bitmeden; bakın maç bitmeden!; takım gol yediği anda tudor başlığına gidip "fergusonumus olacaktı.. ortadoğu zihniyeti :(" diye zırlıyorlar. sonra tepki görünce de ben linç yedim şöyle oldum böyle oldum sözlük çok kötü, sözlük eleştiri kaldırmıyor yazıyor.. şimdi sen bu yaptığının kasıtsız olduğunu; normal bir şey olduğunu mu savunuyorsun? yazın hatırlıyorum 3 gün boyunca sneijder başlığı günde 100-150 entry'i görüyordu.. sebebi ise samsa denen bir trollün 00:00'da ve yaklaşık 2 saatte bir kendisine cevap verilmesine rağmen aynı içerikte, aynı şeyi söyleyen entryleri devam ettirip ortalığı ateşe vermesiydi. şimdi bunun bir eleştiriyle, tartışmayla alakası falan yok. sabah, öğlen, akşam yazmak yok; kasıtlı bir biçimde daha maç bitmeden gol yiyince polemik yaratıp sonrada sözlükte çok kavga var diyenler var.
  • 23
    toplumca yozlaşmamızın sonucu olarak git gide beceremediğimiz eylem..

    özellikle bu dijital ortamlar oluştuktan sonra ne dozaj kaldı, ne de eleştirinin bitmesi gerektiği yer biliniyor..

    artık çoğu kişi, eleştiriyi yapıyor bununla kalmıyor, hemen bir yargılama yapıp hükümü veriyor ve verdiği cezanın infazını direk tebliğ ediyor.

    mesela muslera örneği, formsuz bu sene çok kötü diye eleştiriliyor.. bununla kalınmıyor aldığı para ile ilgili hemen bir değerlendirme yapılıp, gitmesi gerektiğine dair hüküm veriliyor, sonra bu hükmü ya direk twitterdan ya da direk adamın karısına instagramdan yazıp infazı tebliğ ediyor.

    dozaj konusu ise apayrı bir sorun.. insanlar sözlükteki veya diğer sosyal medya platformlarındaki gizlenmiş kimlikleri ile hakaret etmeyi kendilerinin eleştiri hakkı olarak görüyorlar.

    burası için de aynı şeyler geçerli.. tabii ki herkes görüşünü belirtmekte serbest, zaten bunun için kurulmuş bir platform, ama en ufak hatada küfür kıyamet giren bir sürü entry görüyorum, silinene kadar..

    toplumun geneline sirayet etmiş, etmeye devam eden bu yozlaşma, sadece eğitimle çözülür.. korkuyorum ki, toplumumuzdaki artan yozlaşmaya uzun süre daha tanık olmaya devam edeceğiz.
  • 24
    sözlükte de toplumda da fazlaca anlam yüklenip, dallanıp budaklandırılan kavram. her şeyden önce eleştiri olumlu olmak zorunda değildir, eksikleri gösterdikten sonra öneriler getirmek zorunda da değildir. eleştiri, bir olayın, olgunun ya da kişinin olumlu ve/veya olumsuz yönlerini ortaya koymaktır en sade tanımıyla. şunu da ekleyeyim, kavramın ingilizcesi de genelde olumsuzluğu içeriyor.

    https://en.oxforddictionaries.com/...definition/criticize
    https://dictionary.cambridge.org/...ry/turkish/criticize

    konumuz nitelikli eleştiriyse, o zaman daha öznel bir alana giriyoruz. kime göre neye göre nitelikli? bu sorunun net bir yanıtı yok renktaşlar. o yüzden birbirimize toleranslı olmak durumundayız. hepimizin öncelikleri, duyarlılıkları, deneyimleri farklı. bırakalım herkes -hakaret etmediği sürece- istediğini dile getirsin, eleştirsin, eleştireni eleştirsin, eleştireni eleştireni eleştirsin. tolerans gösterelim. içini dökene, öfkesini kusana, şuna buna... bir gün bizim de aynı toleransa ihtiyacımız olabilir.

    "eleştiri kime göre neye göre nitelikli?" sorusuna olası bir yanıt arayanlar şuradan yararlanabilirler, eski ama güzel bir site:
    http://www.safsatakilavuzu.com/giris.htm
  • 25
    her şeyin olduğu gibi bunun da adabı vardır. hiçbir şey de eleştirilemez değildir bana göre, ama tabi haddini bildiğin sürece.

    futbol ve galatasaray özelinde konuşacak olursak, muslera konusu malum çok tartışılıyor ve 3 senedir maç kazandıramadığı, penaltı kurtaramadığı, yan toplara çıkmadığı konuşuluyor. şahsen muslera'nın galatasaray'daki en formsuz dönemini geçirdiğini düşünüyorum ve bir yere kadar eleştirilmesi gayet doğal ama muslera'nın aldığı eleştirilerin bir kısmı da haksız ve doğru değil. tamam bu sezon* performansıyla eleştirilmeyi, uyarılmayı çoktan hak etti ama önceki iki sezon* üzerinden muslera'yı vurmak da ayıp yani, ve aynı şeyi sneijder'de de yaşadık şimdi hiç ona girmek istemiyorum.

    2015-16 sezonundan benim aklımda podolski harici hiçbir oyuncu kalmadı, tüm takım rezilleri oynadı her maç vehal böyleyken muslera'dan, sneijder'den her maçı kazandırmasını bekleyemezsiniz. (o sezon podolski iyiydi dedim, ama onun da euro 2016 motivasyonu olduğunu unutmamak lazım.)
    2016-17 sezonunda ise bruma'yı ve belki istatistiklerinden ötürü sneijder'i hariç tutarsak takımın geri kalanı vasattı yine. muslera da önünde ptt 1.lig seviyesinde adamlarla oynarken ve takımın orta sahası yokken daha ne yapsın. penaltı konusuna gelince, bir kaleciyi penaltı kurtaramadı diye eleştirmek bence çok anlamsız hele bir de söz konusu muslera ise. daha geçen sezon başında*, süper kupayı bu adamın kurtardığı maçlarla kazandık ve ayrıca çok net hatırlıyorum ligde de penaltı kurtarmışlığı var aynı sezonda.

    iyice daldan dala atladım ama şöyle bitirmek istiyorum, arkadaşlar genel olarak eleştiri kötü bir şey değil, muslera da eleştirilsin sneijder de. bunu mantık çerçevesinde, belli kanıtlara dayanarak yaparsak bu bizi zayıflatmaz aksine güçlendirir. yani şu an muslera'nın penaltı yüzünden eleştirilmesi ne kadar saçmaysa "ama bizi kaç kere şampiyon yaptı" diye savunmak da o kadar saçma bana kalırsa. eğer muslera'yı, ya da herhangi bir oyuncuyu-değeri, dokunulmaz hale getirirsek kaybeden biz oluruz, galatasaray olur diye düşünüyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın