• 153
    daha maça çıkmadan önce maçı kaybetmişiz de haberimiz yokmuş. oysa ki derbilerden önce nasıl davranılması gerektiğini en iyi bilenlerin galatasaraylılar olması gerekiyor. şöyle ki;

    çok uzağa gitmeye gerek yok. geçen sene * 0-0 biten fenerbahçe-galatasaray fortis türkiye kupası maçını ve öncesini hatırlayalım. çok sayıda sakat nedeniyle derbiye yabancı futbolcusuz çıkacaktık ve bu durum fenerbahçelilerin iştahını kabartmış, hadlerini aşan dalga geçici, küçümseyici ve küçük düşürücü davranışlarda bulunmuşlardı. yok lokum gibi kurra, 3 ihtimalli maç 4-0, 5-0, 6-0 vs. bu durum galatasaraylı futbolcuları ekstra motive etmiş ve hakettiği galibiyeti alamamış olsa dahi onurlarıyla mücadele etmişlerdi.

    genel bir eleştiri olacak ancak bir nevi de özeleştiri, biz galatasaraylılar olarak maalesef aynı gaflete düştük ve fenerbahçeye artı motivasyon sağladık. derbilerin skoru belli olmaz favoriler de genelde kaybeder bu da bir gerçektir. galatasaraylılar ve spor medyası tamamiyle galatasaray'ın fark atacağı bir atmosfer yarattılar ve evet maalesef fark oldu.

    bu mağlubiyette herkes suçludur ancak en büyük suçlu baştan beri muhalif olduğum sayın skibbe'dir.

    bir önceki sezonu en az gol yiyerek şampiyon tamamlayan bir takım ligde son 3 deplasmanında 10 gol yiyemez. galatasaray gibi türkiye'nin en büyük takımı 10 haftası geride kalan ligde 13 puan kaybedemez. yeni takımız falan filan hikaye. asıl geçen seneki takım yeni takımdı. rakip ceza sahasına dahi girmeden ikisi duran toptan 4 gol buluyorsa bunun sorumluları şapkalarını önlerine koyup düşünmek zorundadırlar. büyük başarılar büyük hocalarla gelirler. ingiltere milli takımı niye capello'yu getiriyor zaten kadrosu enfes. bir inter niye şampiyon olmasına rağmen morinho'yu takımın başına geçiriyor. bu şartlar altında 2. kadıköy seferi rüyadan ibarettir umalım da devre arasına kadar şampiyonluktan kopmayalım.

    peşinen edit: benfica maçından sonra skibbe'yi tebrik etmiştim ancak hala muhalifim onu da belirtmiştim.
  • 157
    her$eyi gectim, faulleri gectim, verilmeyen penaltilar gectim, cift vuru$ olmayan pozisyonu gectim, gectimde gectim.

    benim anlamadigim 1 pozisyonu bile olmayan takimin bize 4 gol atmasi. ben bunu anlamiyorum, bu kadar da $ans olmaz be! $ans dimi bu, ben ba$ka bir$ey bulamadim, ayrica yine mayis ayi gelecektir, kasimda gulup eglenmek yerine mayista tura cikariz, kafanizi yormayin.
  • 161
    bir türlü anlam veremediğim kadıköy sendromunun devamı niteliğindeki maç. gene yediğimiz golleri toplasanız bir gol değerinde değil ama olmuyor işte bir türlü. ya porto benficayı ya da benfica portoyu (bilen varsa lütfen bildirsin) deplasmanda 14 sene yenememiş. ne kadar sene olduğu umrumda pek değil aslında ama, her sene de bu kadar talihsiz goller kalede görmek sıkıntı veriyor. oyuncuların yetenekleri alınmış space jam yıldızları gibi olmaları artık sona ermeli..
  • 164
    bu cep telefonlarının sinyallerini karıştırmak için jammer denen bir cihaz icad edildi ya, bunun muska,büyü vs. için olanından yok mu? yaptırsınlar da sahaya öyle çıksınlar... bir de kadıköyde bir defa da bizim bir topumuz direğe çarpıp kaleye giriversin nazlı nazlı,o tip bir gol göreyim, yenilsek de olur.1 kere istiyorum 2 değil.sadece 1 adet direkli gol olsun yeter.
  • 167
    açık konuşmak gerekirse fenerbahçe'nin şu anda içinde bulunduğu durumda çok fazla payı olduğunu düşündüğüm, her ne kadar ezeli rakibimizden 4 gol yemek yaralayıcı olsa da değeri şimdilerde anlaşılan maç. o maçı 1-0 bile olsa biz kazansaydık topun ağzında olan aragones ve birçok futbolcu gönderilecek, belki de yapılacak doğru müdahalelerle 2003-04 sezonunda yaptıkları gibi bir geri dönüş gerçekleştireceklerdi. ama bu galibiyet karşı camianın politikasıyla birleşince "bu takım yürüye yürüye şampiyon olur" edebiyatı tavan yaptı. bu maçın ardından alınan birkaç galibiyet diğer takımların ikram denecek boyuttaki saçma kayıplarıyla birleşince "şampiyonluk" lafı telefuz edilmeye başladıysa da bir süre sonra herşey o maçın öncesine hatta belki de daha kötü bir duruma dönmüş oldu. 2002-2003 sezonunda 6-0'lık maç için ümit özat "keşke kaybetseydik de şampiyonlar ligi'ne kalabilseydik" demişti. sanırım bu maç için de öyle düşünen fenerbahçe taraftar/futbolcuları vardır.
  • 168
    galatasaray'ın tam iki penaltısının verilmediği bir maçtır bu. aynı zamanda frikik vuruşunun en direkt olmamasına rağmen en direkt olarak değerlendirmiştir hakem hüseyin göçek. ama eliyle direkt serbest vuruş işareti yapmıştır. bunu gören lincoln ise vurmuştur. ama ne hikmetse gol olduktan sonra kararı değiştirmiştir.

    bu maç ve daha sonraki süreçte çıkacak olan sonuç hüseyin göçek'in art niyetli bir kişi olmasıdır. galatasaray düşmanı olduğuna şüphe yoktur.

    (bkz: hüseyin göçek yeni dönemin ali aydın'ıdır.)
  • 169
    kadıköy'deki seneler gectikce absürdleşen kısmetsizligimizi sona erdirecegimize dair en umutlu oldugum mactı. ve fakat sonrasında en büyük sükut-u hayalim oldu. bu maça kadar hep şunu savundum. bu statta ilk gölü bulamıyoruz bir türlü. ilk golu buldugumuzda bu seri kırılacaktı. lincoln 2. dakikada ilk golu lise tarafındaki kalenin uzak noktasına yerden plaselediğinde işte bu sefer oldu diye haykırıyordum. hayır...yine hayır...selçuk denen hücüm yeteneğinden yoksun adamın kendisinin bile ne amaçla hangi köşeye vurduğunun bilmediği sağ dış plasesini sabri sarıoglu kafasını adeta eğerek içeri davet ettiğinde skorbordda sadece dakikalar 6 yı göstermiyor benim de kadıköy bayramı umutlarım yıkılıyordu. ve ardından bu papazın çayırında anlamını ve gizemini çözemediğim kısmetsizlik senfonisinin gaddar melodileri semih'in ayaklarından nağmeler okuturarak bizim kalemize yönelirken emre aşığın ayakları yine santis'i terse yatiriyor ve artık kesinlikle inanmaya başladığım mistik bir büyü sarıp sarmalıyordu etrafı. fener yine bir ayağa çarpip ters yatan topla öne geçiyordu. artık çok net hatırlayamıyorum. artık anlamlandırmaya çalışıyorum bu stattaki garip sanssızlığımızı. ne olduğunu anlamadan ikinci yarı başında santis yine bir roberto carlos serbest atışında topu adeta luganonun önüne yuvarlıyor, sanki bana inat sanki o stata senelerdir bir umutla gelen 2500 aslan parçasına inat. kahır yine bizim yüreklerimizde. bu devran bir dönecek ama pir dönecek!
  • 171
    galatasaray'ın uzun süreden sonra fenerbahçe karşısında favori gösterildiği maç.lincoln'ün henüz maçın başında gelen golü galibiyete olan inancımı biraz daha perçinlemişti.ama maçın kadıköy'de olmasının da etkisiyle fenerbahçelilerin davranışları ve hakemin tutumu maçı sadece futbolun genel geçer doğrularıyla değerlendirmenin ne kadar yanlış olduğunu bir kez daha gösterdi.
  • 173
    hayatım boyunca unutmayacağım maç dönüşlerinden birine sahne olan maçtır.

    maç sonrası oldukça bekletildikten sonra, gene beklemediğimiz bir şekilde çıkan sonucun etkisi ile üzgün bir şekilde staddan çıkarıldık. bizi çembere alan polis, gece yarısı ses çıkarmamızı da istemiyordu zaten. öyle sessiz ve kederli yürürken, bir apartmanın balkonunda bir ninemiz belirdi. zor ayakta duruyordu, elinde galatasaray bayrağı salladı ve "susmayın aslanlar" dediğini hatırlıyorum. ben o an çok duygulandım. hatta bu başlığı gördüğüm an da o olay aklıma geldiğinden duygulandım. ondan sonra "cimbombom aşkıyla ışıkları aç kapa" dedikçe haydarpaşa'ya gidene kadar kadıköy sokaklarının ateşböceği kıvamında olduğunu gördüm. kadıköy de ne kadar çok galatasaray'lı olduğunu o gün bir kez daha anladım. orada bir misyonu temsil ediyorduk dik durmamız gerekiyordu. bizim için sonucun değil, galatasaray'ın önemli olduğunu o ninemiz bana tekrar hatırlatmış oldu. yaşıyorsa allah uzun ömür versin, vefat ettiyse toprağı bol olsun. alllah gani gani rahmet eylesin. bana o gün bir hareketi ile verdiği dersi hayatım boyunca unutmayacağım. ve tabii ki kadııköylülerin o geceyi ateş böceği kıvamında ışıl ışıl etmesini. üstelik 4-1 yenildiğimiz bir maç sonrası.

    sen ne büyüksün galatasaray!
  • 174
    maç emre aşık'ın köşeye taktığı golle bitti bizim için. bundan sonrası seneye inşallah kadıköy'de hodri meydan. ağlıyoruz hepimiz dört bir yandan. kimimiz takıma futbolculara kızıyoruzda kanımızı içimize akıtıyoruz. boğazımız düğümleniyor kötü bir şey söyleyemiyoru. dün sahaya çıkan takımdan 3 sene sonra kimse kalmaz, fenerin bizi seriye bağladığı yenilgilerin ilkine çıkan takımdan da kimse yoktu. ama biz ordaydık, 6 tane yerken, 4 tane yerken, polis copuyla dışarı çıkarıldığımız maçta, 4 kişinin atıldığı maçta da vardık. seneye de biz ordayız. biz futbolcuları değil formayı seviyoruz. acaba formanın içindekiler bizi ne kadar seviyor.

    maçtan önceki gece, kalamışta, fenerbahçe'lilerin ininde, en kritik saatlerde uğur uçar sevgilisiyle nargile içiyordu fosur fosur. eminim sorsalar, yarın kimin maçı var bilmiyorum diyecek gibi mutluydu. ne bir stres, ne bir sorumluluk, ne bir dayanışma, ne bir nabız yoklama. halbu ki daha önceki geceyi komando 2500 galatasaray'lı biletix kuyruklarında cebelleşerek geçirmiş, maç gecesi bir birlerine gaz vermiş, maç günü bin bir zorlukla kafeste yerini almıştı. kafeste yerini alan takımına ölümüne bağlı olanlardan kimileri, en yakın localarda belkide en yakınları olan şerefsiz fenerbahçeli'lerin yaptığı maymunlukları bin küfürle izliyordu. fenerbahçelilik bir türdür arkadaşlar. ben galatasaray faşistiyim. fenerbahçeli arkadaşım yok. yakınım bile yok. benim için galatasaray'lılık kardeşlikten önde gelir. iyi bir fenerbahçeliden asla iyi bir dost olmaz. koskoca genel kurmay başkanı fener gol attığında 5 yaşın daki çocuk gibi hokkabazlık yapıyordu.

    bize koyan yenilmek değil. hep yeniliyoruz zaten. ama aydın yılmaz'ın maç sonu deivid'in formasını alması bana daha fazla koydu. ne yapacaksın lan sen fener formasını. ne güzel koymuştu bize diye saklayacakmısın. kafeste 2500 kişi kan ağlarken eline geçirse fener formasını lime lime edecekken sen hıyar oğlu hıyar nerende saklayacaksın. yoksa sende mi fenerlisinde gelecekte ne olur ne olmaza mı gidiyorsun fırlama. artist saçların dağılıyor lan koşarken. iki sene önce konya'ya son dakikada attığında ben ordaydım. ince, küçücük, mahcup, utangaç bir genç takım futbolcusuydun. daha 6 ay önce belediye otobüsüyle maça gelirken nedir lan kulaklıkla, umursamaz tavırlarla taraftarın önüne kerhen gelmece.

    fener maçı kadıköyde futbol oynanarak kazanılmaz. haftalar boyu bu maça hazırlandılar. hakan şükür'ü maçtan bir gece evvel konuşturup(galatasaray'a sövdürüp) konsantrasyonumuzu bozdular. neymiş emre'nin fener'li olduğunu o zamanlar biliyormuş. neden söylemedin bize kaptan, içimizde yılan beslettin. ne malum şampiyonluğu bilerek satmadığı, ne malum, barajdayken jhonson'a asist yapmadığı. her bok beklenir bu heriften. aziz sadece ve belkide sırf bu maç için transfer etmiş olamazmı. yen galatasaray'ı yat aşağıya sonra. bizi 6-0 yendikleri sezon 7. bitirdiler kimin umurunda.

    hocayı bu maç konuşmayacağım. futbolcu hatalarına da bir şey diyeceğim yok. bu kadro o kadroyla nerde oynarsa oynasın galatasaray yener. bunlarda gelir geçer üzülmeyin. ben bir tek şey istiyorum. profosyonelliğe karşıyım. ilerde galatasaray'a küfür edecek, satacak, fenerbahçe'yle ya da fenerbahçelilerle işi olacak futbolcu varsa içimizde, kim olursa olsun kadrodan atılsın. insana yıllar sonra keriz yerine konmak dokunuyor. içinizde emre belezoğlu varsa siktirsin gitsin.

    atsan atılmaz, satsan satılmaz, uğruna ölümlere gidip geldiğimiz bu takım bizim. vermeyiz ellere.
  • 175
    akıl almaz goller yediğimiz bir başka kadıköy deplasmanı. selçuk şahin'in o acayip golü de gol, bizim attığımız akıl golü gol de gol, işte en azından ona engel olabilsek her şey daha güzel olabilirdi. zaten sonra koptuk gittik...

    de sanctis'in carlos'un frikiğini kornere çeleceğine lugano'nun önüne atması, emre aşık'ın talihsiz vuruşu... ah ulan ah.

    (bkz: konsantrasyon)
App Store'dan indirin Google Play'den alın