2009-10 Türkiye Süper Lig 15.Hafta Maçı
20:00 Ali Sami Yen
1 - 1
  • 201
    keita yoksa ben de yokum dediğim maçların ilkiydi.. hala lafımın arkasındayım.. ne zaman siyah incimiz ilk 11 de oynar o zaman izlerim..
    o kadar adamsınız, insan en azından geçen maçta keita nın son dakikadaki frikiğin önüne nasıl atladığını aklına getirir, bunun için utanır, hırslanır, önündeki en yakın maça bilenir nerede hata yaptığını anlamaya çalışır.. lafa gelince adam elin yabancısı dersiniz, siz ne'siniz peki o vakit, ayıp cidden ayıp..
    bi tek güvendiğim isim rijkaard artık, gerisi yalan dolan.. bu ruhsuz futbolculara tribal enfeksiyon kaptım hükümsüzdür..
  • 203
    kızmıyorum arkadaşım takıma. hepsine helal olsun. hepsi candır can. zaman bütünlük zamanı dostlar. gerçekten birlik zamanı. bu senaryolara karşı birlikte mücadele etmeliyiz. bırakın şampiyonluk onların olsun. biz şerefimizle oynadığımız sürece sorun yok. böyle puan kaybedeceksek ben razıyım kaybedelim. ama bu mücadele ruhu, bu savaşçılık, bu birliktelik bozulmasın. lütfen inancımızı kaybetmeyelim. bu takım çok iyi şeyler başaracak, inanın bana. biraz daha sabredin, biraz daha. güzel günler göreceğiz. şu lafı benimseyelim artık..

    (bkz: inat olsun yavşaklara ant içtik şampiyonluğa)
  • 204
    galatasaray'a puan kaybettirilen maç. bu ülkede futbol asla sadece futbol olmadı ama bu kadar bariz bir şekilde de gösterilmedi bu. teşekkürler federasyon ve yardakçıları. bir zevkimizin de içine ettiniz el birliğiyle. her puan kaybında istifa eden aziz yıldırım artık geri alabilir istifasını, almalı da. bak galatasaray puan kaybetti aziz bey! saygılar...
  • 205
    yanlış oyuncu değişiklikleri sonucunda kaybedilmiş maç. galatasaray 0 forvetle kazanamaz. galatasaray 1-0 a yatamaz. mazisinde ruhunda böyle bir şey yoktur.

    keita diye bir adam var ise ilk 11'de oynar. ayhan akman her girdiğinde takım sütten kesilir gibi hücumdan kesiliyorsa bir daha sokmayıverirsin olur biter. herşeye rağmen 3-4 olabilirdi, fakat tek ataklarında yediğimiz gol ile 1-1 bitti. futbolun kuralı bu 1-0 yatarsan son saniyede yersin çıkaramazsın...

    hakem mi dediniz? evet boş artistikler yaptı, yanlış kararlar ve kartlar verdi ama bu rakibe karşı 1-0'a yatmayacaksın, gerekirse hakemi de yeneceksin...
  • 206
    aslında

    - elano'nun muhteşem top oynadığını;
    - arda'nın sağ-sol beklerin belini kırdığını;
    - mehmet topal'ın gökhan zan'dan (doğal olarak) daha iyi oyun kurduğunu;
    - takımın form durumunun ve direncinin yükseldiğini gördüğümüz

    maç idi.

    ne yazıkki bunlara ek olarak hüseyin göçek'in hakemlikten nasibini almamış bir adam olduğunu bir kez daha gördüğümüz maç oluverdi. ahanda buraya yazıyorum bu takım haftaya kimle oynarsa oynasın gol patlaması yapacaktır. biz de sessiz sakin entryler gireceğiz.
  • 207
    galatasaray'ın 80 dakika boyunca gayet iyi oynadığı, iyi top yaptığı, önceki maçlardaki gibi saçmalama boyutunu abartmadığı, ancak son 10 dakika skoru beraberliğe taşımak, hatta yenilmek için elinden geleni yaptığı maçtır. özellikle son dakikalarda ayhan ve aydın'ın oyuna girişi yanlıştı. rijkaard ve neeskens bu yönden eleştirilebilir. ancak elano, arda ve nonda oyundan düşmüştü. ayhan, keita ve aydın girince takımın kendini imha edeceğini görmek pek mümkün değildi. dolayısıyla suçun büyük kısmı tam bir salaklık örneği göstererek rakipten tırsıp takımca geriye yaslanan, topu ayağında tutmaktansa mağara devri futbolu oynar gibi uzaya dikmeye çalışan, yapılması gerektiği gibi hakemi de yenmeyi başaramayan oyunculardadır. 80 dakikalık çabanın ve sağlam oyunun bir anda heba olmasını sağlayan 10 dakikalık bölümde bütün oyuncular ne yaptığını oturup seyretmeli. özellikle de uğur-mehmet-servet-hakan dörtlüsü. onun dışında bireysel olarak değerlendirmek gerekirse mehmet topal kötüydü, çok daha rahat oyun kurması gerekirken gereğinden fazla sorumluluk almaya çalıştı ve başarısız oldu. servet skoru uzun süre 1-0'da tutan isimdi. elano tam anlamıyla maçın yıldızıydı, attığı topların büyük çoğunluğu önemli ataklar başlattı. kısa pasları etkiliydi. hakan balta hakkında konuşmaktan genelde kaçıyorum. bugün oynadığı futbol iyi haliydi diyeyim, o derece. arda yine kötünün iyisiydi. potansiyelinin %20'siyle ortalama bir performans gösterebilen çok fazla oyuncu yok dünyada. kendisini geliştirmeli, transfer olmalı geyiklerini detaylı incelemek lazım, burada anlatılmaz. leo franco maça ısınamadı, üstüne gelen ilk topu içeri alıyordu. çok yüklenmemek lazım ama sezon başından beri genel performansı pek iyiye gitmiyor. kısaca puan kaybı zerre sinirimi bozmadı, 80 dakika oldukça iyi oynadık ama gol bulduktan sonra takımın yaşadığı 10 dakika artık haftalardır devam eden bir problemin zirve yaptığı andı. buna ya acil bir çözüm bulunacak, ya da takım düşe kalka bir arpa boyu yol almadan sezon bitirecek.
  • 208
    yeni açık'ta seyrettiğim ve beraberlik golüyle ilk önce 5 dakika boyunca hüngür hüngür ağlayıp daha sonra ise hüseyin göçek'e küfrederek ve güvenlikle küfürleşip terk ettiğim maçtır. çok yazık oldu ama eve dönerken en azından kötü oynamadığımızı aklıma getirince birazcık üzüntüm azaldı ki gerçekten inanılmaz üzgün ve kızgınım.

    maça dönersek bugün ayağa iyi top yaptık aslında ama geriye oynama hastalığımızdan bir türlü kurtulamıyoruz. yani artık ben servet'in ayağında top görmek istemiyorum. onun oyun kurmasını istemiyorum ki kuramıyor zaten. o yüzden rijkaard'ın buna bir çözüm bulması lazım sanırım.

    son olarak rijkaard'ın keita'ya çok kızgın olduğu bir gerçek, hak da veriyorum ama artık buna bir son vermesini istiyorum çünkü keita bu takımın en yaratıcı 2-3 oyuncusundan biri. eğer bugün 90 dakika oynasaydı sonuç farklı olabilirdi. her şeye rağmen yine rijkaard'ın bir bildiği vardır diyorum çünkü inanıyorum o'na.

    in rijkaard we trust !
  • 209
    kendi adıma ucuz atlattığım maç olmuştur. o talihsiz anda kendimi nasıl yaptıysam kaybedip odamın kapısının camını indirdim. neyse ki ekstradan bir kaza çıkmadı ve tüm sinirimle bu saate kadar cam parçalarını temizlemekle kurtuldum. basit bir lig maçı bana bugune kadar hiç yapmadıgım bir şeyi yaptırdı. tamam, takımımız son on dakika saçma sapan işler yaptı ama bu kadar dolmamı sağlayan kesinlikle o ahlaksız adamdı. bir hakem bir takımı ancak bu kadar aleni bir şekilde sabote eder. ayrıca abdullah avcı'ya maç sonu söylediklerini hiç ama hiç yakıştıramadım. kendisi beni en az maçın sonucu kadar hayal kırıklığına uğrattı.
  • 213
    sadece son 2 dakikada, önce yarım metre yakından görüldüğü halde kornerimizin verilmediği, ardından kullandığımız serbest vuruşta topla buluşan harry kewell'a yapılan faulün es geçildiği*, daha sonra barış özbek'e faul yapmadığı bir pozisyonda faulün çalındığı, son olarak da kullanılan serbest vuruşta en az 3-4 istanbul bb'li futbolcu ofsayt olmasına rağmen ofsaytın verilmediği maçtır. yok hakemlerde insanmış da, onlar da hata yapabilirlermiş de... 2 dakikada bu kadar çok hata yapmaya hakları yok kardeşim! eğer yapıyorlarsa ya hakemlerde art niyet ararım ya da onları hakem diye maçlara çıkaranlarda art niyet ararım. oh ne ala, o zaman bende hakem olayım. hiç antrenmanım, eğitimim yok ama en fazla bu kadar kötü yönetirim zaten.
  • 216
    6 aralik 2009 galatasaray istanbul bb maci nı izlemediğim için oynanan futbolun tamamını kaçırdım.

    ama maçta şunlar olmuş sanırım.

    * en önemlisi elano iyi oynamış.
    * neyse gerisi çok önemli değil.

    bizi lideryapabilecek bir maçta berabere kaldık. bu hafta ligler bitmediğine göre hala mücadeleye devam edebiliriz. bir de inanmak vardı. sen tribünde, tv başında tedirginken futbolcuların da tedirgin olması normal. bu yüzden son dakikalarda geriye yaslanma alışkanlığı kazanıyor takım galiba. en tehlikelisi bu bence: skoru koruma telaşı. baros gelene kadar skora katkı yapan oyuncu sayısı artar inşallah. sene başında gol rekoru kırar diye düşündüğüm takım şimdi 1-0 a, tek farka yatmaya başladıysa içerdeki gerginlik fazla.

    sezonu en erken açan takım olarak şu anda en fazla sahada kalan oyuncuların belli bir süre bocalaması normal * . maç yazısından çıktı oldukça sonuç olarak şampiyonu belirlemeyen maçtır.

    son olarak hakeme gözlük eline sözlük.
  • 217
    biteli 3 saat olmasına rağmen içimdeki sinirin hala geçmediği maçtır.. bu maç kazanılmalıyıdı, ama olmadı.. şimdi bir çok neden sıralanır bu maçın kazanılmamasıyla ilgili, kaçırdığımız goller, rijkaard'in değişiklikleri, hakem falan filan.. ama olmadı işte, senin önündeki 3 takım da puan kaybetmiş, liderlik maçına çıkıyorsun, oynadığın takım ibb hem de 6 as oyuncusu olmayan paf takım takviyeli ibb ve sen bu takımı yenemiyorsun.. şimdi iyi oynadık diyen birçok arkadaş var burda, ya allah aşkına oynadığımız takıma bir bakın, yemin ederim şu kadroları bank asyadaki bir çok takımdan daha kötüdür ve sen bu takıma karşı birkaç pozisyona girdim, pas yaptım diye sevinebiliyorsun.. ya ne pozisyonu, ne pasından bahsediyorsunuz allah aşkına böyle bir haftada, elimize böyle bir fırsat geçmişken şu takımı 5'lik yapıp göndermeliydik burdan. ama yok ilk yarıda girdiğimiz 1,5 gol pozisyonu, 2. yarıda attığımız golden sonra laubalice oynanan futbol, ya vurup geçeceksin artık atacaksın 2'yi bitireceksin işi, rakip zaten 11 kişi savunma yapıyor, golü de yemişler dağılmışlar iyice, ama hala saçma sapan kaçan goller, ve o lanet son 10 dakika.. bana kimse burda skoru koruyacaktık, hakem* top yapmamızı engelledi demesin, sen galatasaray'san eğer son 10 dakika sanki barcelonaya karşı skoru korumaya çalışıyormuş gibi baskı yemeyeceksin arkadaş, allah aşkına 2 pas mı yapamaz ya bir takım, bir kontraya da mı çıkamaz ya.. sezonu erken açtık,ilerleyen haftalarda düşüş yaşayacağız tamam,yeni bir sistem oturtmaya çalışıyoruz o da tamam, ama bu geceki maçın hiçbir şekilde açıklaması olamaz.. ankaragücü,fener mağlubiyetlerine bir şey demedik, eskişehir ve manisa beraberliklerine olabilir kazadır dedik, geçen hafta pozisyona girmeden kaybedilen bursa maçına bile zor deplasman, bursa iyi takım dedik, ama 2.lig kadrosuyla oynayan ibb'ye karşı bugün kaybedilen puan ne demektir ya.. sene başında rijkaard'a ettiğim sabır yemininin şahsen hala sonuna kadar arkasındayım, takımı bu laubalilikten, ruhsuz oyundan kurtaracak tek adam kendisidir, umarım oyuncular da hocamıza gereken desteği verirler.. bunları yazarken bile hala elim titriyor, çok yazık oldu çok..
  • 218
    kahrolduğum maçtır.

    gol yediğimiz anda attığım canhıraş çığlığı duyan arkadaşlarımın "nooolldduu yhaaa" diyerek odama doluşup, onlara göre "alt tarafı yenen 1 gol için"

    bu hale geldiğimi görünce de"hıııımm..heee" şeklinde çıkarttıkları aptalca seslere eklenen "ehuheuheu" kıskıs gülmeceleriyle odayı terkettikleri anda,

    hala ısrarla gözyaşı döktüğüm * maçtır.

    ruh-i haliyemi bozan, beni perperişan, bombok eden maçtır. daha ne diyeyim ki sözlük. kahır doluyum bu gece.

    maçın analizine gelince . . .

    ilk yarı çok kısır geçti kanımca, yine 3-4 pozisyon bulduk ama gerçek galatasaray gibi oynamadık.

    ikinci yarıysa * bence sezonun * en iyi futbollarından birini oynadık.

    nedense, avrupa'da oynadığımız en iyi maçta 1-1 biten sturm graz maçıydı * (u: hep iyi oynadığımız maçlar berabere bitmek zorunda mı sözlük??) * *

    neyse, dediğim gibi ilk yarı vasat bir futbol sergiledik, ama buna rağmen pozisyonlar bulduk.

    ikininci yarı müthiştik! hele kewell'cığımız, birtanemiz, nurtanemizin golünden sonra 2. gol için çok bastırdık! *

    ama olmadı sözlük, atamadık! baros'çuğumuz gittiğinden beri pek bir kısır gol yollarımız (u: :() meğer baros bizim için ne çok şeymiş!

    sonra baktık 2. olmuyo, sayın rijkaard dedi ki: "hiç değilse skoru koruyalım" (u: dakika 74'te nonda çıkıp keita giriyorsa hiç kimse bana bunu farklı şekilde yorumlayamaz!) *

    sen biliyosun ki, bazı istisnalar hariç * 1-0 maç kazanamıyosun! yiyiyosun o golü!

    (bkz: 22 kasım galatasaray-manisaspor maçı) son 10 dakika kala, ya da son dakika, veya son saniye! bir şekilde yiyiyosun!

    eğer dakika 80, ve galatasaray 1-0 öndeyse, oturup ağlayın! çünkü mutlaka yenecek 1 gol vardır!

    ya da zaten fenerbahçe yenilmiş falansa, hiç oynanmasın o maç, direkt hükmen malup sayılalım!

    futbolcunun sarfettiği efora, seyircinin cebinden çıkan paraya yazık yahu!

    dakika 80'de skora yatmak da ne? forvetsiz teslimiyet de ne? anadolu takımı moduna geçmek de ne?

    bu kaç oldu yahu? keita çıkıp nonda giriyor?! biri bana bu durumu lütfen ama lütfen izah etsin!?

    keita olmadan nonda'ya kim gol attıracak, nonda olmadan keita kime gol attıracak? bu nasıl saçmasapan üstü bir şeydir yüce sözlük?!

    sen kalan zaman berbat elano'yu inat edermiş gibi oyunda tut, kırk yılın başı "mükemmel" oynayarken de, 80'de çıkart!

    valla sayın hocamıza sinirle yanlış bir laf etmek istemiyorum. (u: hayır çünkü kariyerimde "barça koçluğu" falan yok, zaten t.direkt değilim ve olamam zaten o ayrı mesele de, içimde kalmasın. çok doldum sözlük!)ama bence hocamız da hatalı kararlar veriyor gibi son günlere.

    galatasaray 1-0'a tamah etmemeli, edince ebesinin dinini görüyo çünkü. *

    velhasılkelam, ilk yarı pek iyi olmasak da, ikinci yarının son 10 dakikasına kadar muheteşem ataklar yaptık ve çok gol kaçırdık.

    ve "atamayana atarlar" kılişesi bir kez daha gerçek oldu sözlük. hemde son düdüğe 30 saniye kala!

    düdük demişken aklıma hakem de gelmiyor değil (u: küfür eden, ağzı salyalı kudurmuş köpekler gibi höyküren ve çakal gibi pis pis bakışlar atan ifade)

    senin o "korneri" görmeyen gözünü, ota boka faul çalan ağzını, derdine anlatmaya çalışan garibim kewell'a kart verirken kartı turan elini

    ve bilumum her bir organını, işşşşşşaaaallllaaahh rabbime allahıma kitabıma organ mafyaları çalsın! beter ol! rezil kepaze, utanmaz pervasız herif!

    tabi şimdi hakeme de çok fazla yüklenmemek lazım * valla güldüğüme bakma sözlük feci kederliyim (u: :()

    heeee.. son olarak. frank rijkaard beyfendi! bayım! sir! coach! artık her neyse . . . burgu makarna saçlarına kurban olduğumun adamı..

    bak hocam yapma gözünü seviyim yeter artık şu 25 milyon taraftara çektirdğin, ajdar'ın çikita muz'unu dinlemekten, izzet-alican-mahsun-ibo polemiğini işitmekten,

    tayyip-baykal-bahçeli atışmaları izlemekten bile daha ağır işkence! leo...leo...leo..leoo.. lan noolluyooo... yeter yhaa.. bıktıkkk...

    alllllllaaahh aşkına, "ufuk ceylan"ı biz neden ve niçin aldık, ne için yani? amaç nedir?

    yedek kulübemizde küflensin yahut antremanda ter atıp atıp yosun tutsun diye mi?

    yahu kalesine gelen ilk şutu yiyen adama, koskoca galatasaray nasıl filelerini emanet edebilir? ayıp.yazık.günah yaa...

    bir kere ya, bir kere..adam "bir kerecik" geçse kaleye, saçların mı döklülür, burguları mı gider hocaaaaaaa.... ya bir deneyelim,

    sadece bi kere lan..leo'yla aranızda özel bir bağ var da bu taraftardan mı gizleniyor? akraba olsanız renk uyumunuz yok!

    babanın oğlu değilse bu torpil niye! hiç olmadı aykut'u koy ya! ya da kalecisiz çıkalım bu bile daha mantıklı!

    vallahi leo yerine kewell'ı koysan kaleye daha istikrarlı olmassa nahanda böyle fenerli olayım şuracıkta!

    içimdekiler bunlardı sözlük, bir nebze de olsa bir rahatlık hissediyorum şu an. paylaşmak güzel şey be sözlük. valla on olsun of olsun güzel *)
  • 220
    aslında analiz yazısı yazmamayı düşünüyordum ama sözlükte okuduklarımdan sonra yazmaya karar verdim. öncelikle şunu söylemeliyim ki bugün takımın oynadığı oyundan memnunum ama maçın sonlarına doğru öyle ölümcül hatalar yapıldı ki maç resmen hediye edildi.

    ligin 15. haftası bu hafta ve bu haftanın şu açıdan önemli olduğunu göreceğiz ileride. bu hafta teknik ekibimizin tanışma safhasından çıktığı haftadır. yani artık biz taraftarlar onları tanıyoruz, onlar biz taraftarları tanıyor ama çok daha önemlisi artık onlar futbolcularını, futbolcularımız da onları tanıyor. benim için en önemli olan onların futbolcularını tanıması kısmı. ilk defa bu hafta sahaya çıkaracakları en doğru 11'i buldular. bunu lig için söylüyorum tabii ki çünkü bu şablon ilk olarak pana maçında görüldü. neydi bu şablon? daha önce takımı analiz eden bir yazı yazmıştım okuyan hatırlar. oynayacağımız futbolun 4 temel ögesi vardı. bu 4 temel ögenin sezon başından beri sadece 1'ini gerçekleştirebiliyorduk. bugün ise bu 4 ögenin hepsi vardı maçın sonlarına kadar. önce o yazıda geçen şu 4 ögeyi hatılayalım:

    - orta sahada ayağa isabetli paslar,
    - etkili kanat bindirmeleri ve kanat oyuncularının forvete destek vermesi,
    - orta sahada etkili bir alan savunması,
    - savunmada top kesmek, pozisyon hatası yapmamak ve oyunu geriden başlatmak.

    evet bugün bu 4 ögenin hepsi vardı 80 dakika. bu oyun şablonu sistemli bir oyun şablonudur ve oynamamız gerekendir. herkes büyük bir yanılgı içerisinde bence. herkes sene başında oynadığımız futbolu iyi futbol sanıyor. neydi o oyun? bastır, bastır, bastır; bunalt ve at. ama bunu yaparken arkayı boş bırak. maçlarda 4-1,4-2,4-3 gibi bitiyordu. sahada tempolu, göze hoş gelen bir futbol gördüğümüz için biz de seviniyor ve iyi oynadığımızı sanıyorduk. taa ki kasımpaşa maçına kadar. teknik olarak çok bilgili olduğuna inandığım yılmaz vural'ın takımı önde basmıştı bize ve o baskıyı kuramıyorduk. ne zaman ki kasımpaşa'nın pili bitti maçın sonunda zar zor kazandık maçı. bu oyun şablonu riskliydi ve iyi olduğu da söylenemezdi. şimdi herkesten ricam o sezon başındaki oyunu bu açıdan görsünler ve o yanılgıya düşmesinler. o oyun gerets'in oyununun iyi oyuncularla oynananıydı.

    aradan zaman geçti teknik ekibimiz farklı sistemler denedi ve sonunda bu hafta en doğru takımı sahaya sürdüler. bu takım hocamızın eski takımı ve bizim de oyun sistemi olarak model kabul ettiğimiz barcelona takımının sistemini oynayabilecek en uygun takımdı. tabii ki de şu an onu oynayamaz eksikleri çok. hatta en can alıcı noktada. ama oynamamız gereken oyun ve sahadaki şablon bu olmalıdır. model olarak barcelona'yı alıyoruz demişti onlardan devam edelim. bakın hiç bir zaman barcelona takımının tempolu futbol oynadığını görmezsiniz. topu alırlar ve sürekli pas yaparlar. kaybettiklerinde de ileride baskı yapıp topu geri kazanırlar ve pas yapmaya devam ederler. şimdi bu adamlar bu sistemi 90'ların başından beri oynuyorlar. alt yapı oyuncularını bile bu şablona uygun çıkarıyorlar. hal böyle olunca o pasları o kadar hızlı yapıyorlar ki biz onları çok tempolu oynuyorlarmış sanıyoruz. halbuki onlar karambole değil sistemli oynuyorlar ve bu sistem tamamen oturmuş durumda.

    barcelona'dan devam edelim. bir soru sormak istiyorum: sizce barcelona takımının oynadığı sistemin en kilit oyuncuları kimdir? birçoğunuz xavi-iniesta dediniz sanırım. evet bence de öyle. bu sistemin olmazsa olmazları onlar. peki bizim takıma geçelim. sizce takımın en kilit iki oyuncusundan xavi'nin rolünü bizim takımda kim üstlenebilir? tek cevabı var bu sorunun: elano blumer. onun içindir ki bizim takımımızın en kilit oyuncusu elano'dur. olmazsa olmazdır. takımda yeri doldurulamazdır ve yeri forvet arkası değil ön libero önüdür. her maç 90 dakika oynamalıdır tıpkı xavi gibi. üstelik elano bizim takım için xavi'den de önemlidir çünkü iniestası yoktur. evet ne yazık ki sistemin 2 kilit oyuncusundan diğeri iniesta yok bizim takımda. o rolü üstlenebilecek kimse yok. hani yazının başında demiştik ya teknik ekip futbolcuları tanıma işini bu hafta bitirdi diye. işte eminim ki takımda eksik olan tek şeyin o rolü üstlenebilecek bir oyuncu olduğunu gördüler ve büyük olasılıkla devre arası oraya takviye isteyecekler.

    şimdi bu haftaki ibb maçına gelelim artık ki başlık o maç özelinde zaten. bu maçta tam 80 dakika oynayabileceğimiz en doğru futbolu oynadık. yukarıdaki 4 maddenin hepsini gerçekleştirdik. bunların getirisi olarak gol pozisyonlarına girdik, ileride pres yaptık, top kaptık, kaptırdık da bazen ama kaptırdıklarımızın hepsinin peşinden koştuk. her oyuncumuz verilen görevi eksiksiz yerine getirdiler ve iyi oynadılar ama ne yazık ki şanssızlık eseri sadece 1 gol çıkarabildik 80. dakikaya kadar. dakikalar 80'e geldiğinde kenara ayhan akman geldi. barış'ın çıkacağına emindim çünkü teknik ekip sistemde elano'nun ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu biliyordu. ölümcül bir yanılgıya düştüler. sandılar ki ayhan oyunu 2 yönlü oynayabilir. oynardı da aslında eskiden ama şu an ne ruhsal olarak ne teknik olarak formda değil ve yanına bile yaklaşamaz o görevin. evet bu yanılgı çok pahalıya patladı. elano oyundan çıktı yerine ayhan akman girdi. maçı da orada kaybettik. takım ayhan'ın girmesiyle iyice geriye yaslandı. topu alıp ileriye taşıyacak adam hiçbir oyuncu yoktu. bunun sonucunda ibb o baskıyla son dakikalarda bir gol sıkıştırıverdi ve bir hata 2 puana mal oldu.

    aslıda bugünün kazanımları kaybedilen 2 puandan daha fazla bence. takımımız istediğimiz sistemli oyununu oynadığ ilk defa. kulüpte kaos futbolu dönemi sona erdi bugün. inanın ileride bugünün sadece ilk 80 dakikasını hatırlayacağız. ben inanıyorum ki teknik heyetimiz bugünün son 10 dakikasında gerekli dersleri çıkarıp aynı hataları bir daha yapmayacak. bu entry şampiyon olduğumuz gün sol frame'deki herhangi bir başlığa bakınız olarak verilecek.

    edit: bu arada yazıda alıntı yaptığım entry: #251722
  • 221
    hayatım boyunca hiç bu kadar art niyetli bir hakem görmemiştim, bana gösterdi bu maç bunu.

    biraz daha şanslı olsaydık özellikle elano bir gol atabilseydi ve doru düzgün oynayan bir santraforumuz olsaydı çok rahat kazanırdık. nonda'yı 11 e almayıp yerine 170 cm lik arda'yı forvet oynattığı zaman kızmıştım rijkaard'a ama adamın bir bildiği varmış. ama o nonda'ya ohh olsun. tam sevinmişti keita oyuna giriyo diye kendi çıktı. taa ordan gördüm gözlerinde hevesi kursağında kalmış bakışını.*

    bu lafım da kaptınımıza. ortega zamanında ki ceyhun rolüne kalkışma kaptan. sen bizim kıymetlimizsin, elano sana rakip değil, seni daha da yüceltecek kişi. yapma öyle pas atmamazlık. inşallah ben yanlış görmüşümdür veya sen öyle düşünmemişsindir.

    bu lafımda abdullah avcı'ya; kendi kendime kahrolurken beni kendime getiren o açıklamaların için sağol. her ne olursa olsun, hakem taraf tutsada, birileri ağlayıp ortalığı karıştırıp bizi engellemeye çalışsada biz büyük takımız. büyük takım olarak da yapmamız gereken; her şeye rağmen kazanmak. sen trabzon'un 6 tane salladığı takıma karşı 1-0 anca öne geçebiliyosan, eften de olsa püften de olsa yersin son dakka.

    eyy galatasaraylı titre ve kendine gel*
  • 223
    http://captano.blogspot.com/...liderligi-kacrd.html

    --- alinti ---

    kazansaydı lider olacağı bir maçta daha berabere kaldı galatasaray. olur mu, olur bazen öyle. ama bu sezon 3. maçı galatasaray’ın iyi oynayıp da veya en azından rakibi tarafından ezilmeyip de puan kaybettiği maç. içerde eskişehir, manisa ve ibb maçı. bir de avrupa ligi’nde strum graz maçı.
    rakibinin daha iyi oynadığı, daha istekli olduğu maçlarda zaten yeniliyor takım.

    zorunluluktan mehmet topal stoper başladı maça. elano’yu tam da oynamasını istediğim yerde, orta sahanın ortasında playmaker oynattı hoca. elano da hakkını verdi doğrusu. ancak top alma konusunda sıkıntılar yaşadı. bu da sanıldığı gibi futbolcuların ona bilerek top atmamasından kaynaklanmıyordu bence. böyle bir alışkanlığı yok takımın. yıllardır galatasaray’da playmaker yok. bu tip oyuncu dünyada zaten az var. mesela andrea pirlo. dikkat edin bütün toplar onda toplanır milan’da. ama galatasaray yeni tanışıyor bu tip bir oyuncuyla. zamanla oturacaktır.
    üç savunmacı çapayla oynamak yerine, elano , arda, kewell, nonda ve keita ile oynamak bu takımı çok yukarılara taşır. rakipler bu hücumcuları nasıl durduracaklarını düşünmekten atağa bile zor kalkar. bu maçta sadece keita yoktu, ibb’nin hiç hücum yapamadığını düşünün, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız.
    panatinaikos maçında galatasaray sezon başı günlerine dönmek istediğini göstermişti. ancak maç başında şiddetli büyük baskı halinde değil de bütün maç daha sakin bir baskı uygulamaya başlamıştı. bu gün yine aynısını gördük. rakibe top göstermediler, ki ibb bu ülkenin en organize savunma yapan, diri takımlarından biri.
    galatasaray her türlü hücum aksiyonunu denedi, kenardan, ortadan, duran top, çalış, şut. arkada pozisyon da vermedi. bunun en büyük sebebi yürekten oynamasıydı. hem yetenekli hem de yürekten oynayınca rakibinizden faklı olan kaliteniz ortaya çıkar. diğer türlü sıradan bir takımsınızdır veya gidin sirkte oynayın denir size.
    ancak, galatasaray’da bir güven sorunu var. sadece takımın kazanmaya güvenmesiyle ilgili değil. türk futbolundaki genel bir durum. arkasında rakip olan veya rakibin hamle yaptığı futbolcuya pas vermeme sorunu. yahu ne korkuyorsun, sen arkadaşına o da en kötü sana geri verir. bu kadar basit. barcelona diye yer gök inliyor ya, hani xavi, iniesta, messi diye. işte adamlar bunu yapıyor bir daha ki maçlarında dikkat edin. osasuna, inter, real madrid fark etmiyor. kimle oynarlarsa oynasınlar adamla bunları zorluyor. bazen denedğin şey bir kez tutar maçı alır gidersin.
    rijkaard bunu öğretmeye çalışıyor, zamanla, çalışa çalışa olacaktır. ama mental çalışma sahadaki çalışmadan önemli bu konuda. yılların alışkanlığını kırmak zor.

    takım gayet güzel giderken, rakibe pozisyon vermezken bir anda her şey değişti. olayı başlatan kişi maçın hakemi hüseyin göçek. başlattığı an ise, tribünden gelen küçücük bir cismi gidip maçın gözlemcisine verdiği sahne. zaten yıllardır galatasaray’la arası iyi olmayan, taraftarın sevmedi göçek, istediği tahrik edebileceği ortamı bulmuş oldu. doğrudur, çakmak, bozuk para atmamak gerekir de, hocam kadıköy’de bir hakemin kafasını yardılar be. aynı senin bulduğun maddeye benzer bir şey keita’nın gözüne geldi. o da maddeyi alıp gözlemciye götürdü, sarı kat gördü, farkında mısın?
    ayrıca, dün fenerbahçe yenilmiş hem de rezil bir futbolla. başkanı çıkıp, gücümüzü göstereceğiz açıklamaları yapıyor. zaten herkes hem hakemden hem aziz’den tedirgin. göçek de elinden geleni yaptı doğrusu.

    hep söylerim, hakemi de yeneceksin. ama izin vermedi ki hiçbir şeye adam.
    ancak böyle bariz hatalar yaparlarsa galatasaray’ı durdurabilirler, ve sonları olur onların. galatasaray’ın eli armut toplamıyor.

    --- alinti ---
  • 224
    bir kere daha bizlere bu medyanın ne kadar zavallı olduğunu ispatlamış maçtır. o yüzden galatasaray'ın, özellikle taraftar bazında, dış etkenlere artık kulaklarını kapatması gereklidir.

    olay:

    maçtan 3 gün önce oynanmış ve kazanılmış bir avrupa ligi maçı* sonrası çıkılan bu müsabakanın önemi, galatasaray'ın puan cetvelinde önünde bulunan 3 rakibinin de *** puan kayıpları sonucunda, kendisini liderliğe oturmasını sağlayacak olmasıydı. teknik/taktik olaylara girmeden şu maçı tek kelimeyle özetleyebiliriz ki o da; galatasaray uzun bir ara* sonra en sağlam maçını oynamıştır. gole kadar iyi aramış ve golden sonra da çok harcamıştır takımımız. olmamıştır.

    frank rijkaard geçtiğimiz hafta içerisinde oynanan avrupa ligi maçında 90 dakika forma giyen iki** ve o maçta hafif bir sakatlık geçiren bir oyuncusunu* bu maçta oyundan çıkarmıştır ve yerlerine iki adet hızlı oyuncuyu** ve bir adet de defansif özellikli oyuncuyu* almıştır. bu ayrıca kimi çevreler tarafından bir nevi galibiyeti koruma isteği olarak algılanmıştır. ancak bu gerçekleşmemiş ve galatasaray 90+4'de yediği golle 1-1 berabere kalmıştır.

    zaman çemkirme zamanıdır. vay efendim, rijkaard neden iyi oynayan arda turan ile elano'yu çıkarmış? yok, ileride top tutan bir tek nonda ve bu ikiliymiş. galatasaray bundan dolayı berabere kalmışmış. falanlar filanlar... bunu siz mi daha iyi biliyorsunuz yoksa frank rijkaard mı? florya'da kim çalıştırıyor bu takımı?

    bazılarına da gün doğmuş, "korkak" kelimesini şimdiden nasıl telaffuz edeceğini bu geceden sayıklayarak uyumuşlardır.

    --------------

    senaryo:

    frank rijkaard, harry kewell yerine abdul kader keita'yı oyuna sürer, arda turan ve elano blumer'e hiç ellemez. ileride top tutarak ve kontratak geliştirerek çabuk sonuca gitmeye çalışır. galatasaray yine çok pozisyon harcar ve 90+4'de yediği golle 1-1 berabere kalır.

    zaman yine çemkirme zamanıdır. çünkü rijkaard oyunu okumayı bilmez, futbolun f'sinden anlamaz. çıkarsa arda ile elano'yu alsa 2 defansif oyuncuyu, oh mis gibi kurtarır maçı ama nafile rijkaard bunu bile düşünemez, kıttır. 3 gün önce 90 dakika oynayan adamları yine bu maçta 90 dakika oynatır. onlara eziyet eder. galatasaray'ı bitirmek isteyen hollandalı bir ajandır kendisi. derhal gönderilmelidir.

    ------------

    arada bir fark yok. konuşulmuş ya da konuşulacak olan ne galatasaray'ın az çok düzelen oyunu ne gollerin kaçabileceği, yenilebileceği ne de hakemin maçı nasıl katlettiği. birileri çıkacak yine frank rijkaard'ı eleştirecek. kararlarından kişiliğine...
App Store'dan indirin Google Play'den alın