2009-10 Türkiye Süper Lig 15.Hafta Maçı
20:00 Ali Sami Yen
1 - 1
  • 226
    aslında son saniyede gol yemesek de, 1-0 kazansak ne olurdu dediğim maç. ya harbiden onun bunun 5 salladığı, 6 salladığı takımı,

    koskoca galatasaray 1-0 yenecekse, yenmesin kardeşim! o kadar gol kaçmaz ya!

    ben maç öncesi kendime: "3-1 kazanacaksınız deseler razı olur musun?" diye bir soru sordum.

    sonra: "yok canım ne 3-1'i... 4-1, 5-1 felam belki" dedim. biraz daha büyük düşününce "7-1, 8-1 yeneriz" dedim.

    * (u: mutlaka "gol" yiyeceğimizin bilincindeyim) ama şimdi olaya bak: 1-1 !

    hiçbirşey demiyorum! kimse şimdi çıkıp bana "hakem" "makem" demesin!

    sanırım, dakika 90+4'te 5-0 önde olsaydık, yediğimiz* 1 golün acısını böyle derin hissetmezdik.

    sorun: eskisi gibi gol atamıyor olmamız.

    sebep için:

    (bkz: ah baros ah)

    daha da kötüsü için:

    (bkz: bir futbolcusu gider, gs biter)

    en kötüsü için:

    (bkz: emre sen allah'ın bir cezası mısın?)
  • 227
    oynandığı sırada 10.000 feetde bulunduğum karşılaşmadır.oysa ki artık lider olmanın vakti geldi diye düşünüyordum uçağa binmeden önce.sonrasında istanbul'a iniş ve daha piste tekerlek koyar koymaz telefona sarılmak.o anda içimi garip bir his kapladı.insanlar el bagajlarını alırlarken ben telefon etmek yerine waptan skora bakmak istedim.açtım livescore'u.geldim türkiye ligine.skor kısmını elimle kapattım.ilk önce belediye'ye baktım.1.içimden 4-1 geçti.sonra skorun tamamına baktım.1-1.

    maçı izlemediğim için nasıl oynadığımızla ilgili çok yorum yapamayacağım.hakemde kötüymüş okuduğum kadarıyla.ultraslan arabeske ne derece devam etti onuda bilmiyorum ama;

    e hadi artık silkinin bi kendinize gelin yeğenim.ben şampiyonlar ligi müziğini stadyumda dinlemeyi çok özledim.
  • 228
    yanlış bir şekilde değerlendirilen maç. hem medyada, hem taraftarlarımızın bazı bölümünce. şu maçta hakemi de yenselerdi, hakem ne yapmış, penaltıyı mı görmemiş gibi söylemler duyuyoruz.

    efendim bir hakemin katletmesi için penaltıyı veya elle oynamaları görmemesi gerekmez. belki de gerçekten görmeyebilir. saygı duyarım. art niyet bile denemez.

    ama ortada farklı bir durum var. şu maçın son 15 dakikasını izleyen herkes anlamıştır. maçı katletmek deyiminin tam anlamı ile karşlığını görmüşüzdür. verilmeyen fauller, bir metre mesafe görülmeyen korner. eğer bir metre mesafede korneri göremiyorsan hakem olmaman gerekir. son 15 dakika hakemi arkasına alan ibb atağa kalkmıştır. evet takımımız atağa çıkamadı. takımımız atağa çıkarken yapılan fauller verilmedi. kazandığımız toplar saçma sapan düdüklerle kesildi. ama malesef bunu üç dakikalık özetlerden izleyen arkadaşlarımız ve spor medyası bir şey göremiyor. normaldir. o görüntüleri 3 dakikaya sığdırmak imkansız.

    dediğim gibi hamburg maçından sonra ilk defa ağladım. takımımız böyle güzel oynarken üçü, dördü bulamaması tamamen şanssızlık. ilahi adalet tecelli etmedi bugün. hakettiğimiz maçı elimizden aldılar. bizi uyutmadılar. kendi adıma hakkımı helal etmiyorum sana hüseyin göçek. aslında geçen sene oynanan kadıköy'de ki fenerbahçe maçında vermediğin frikik golü ve iki penaltımızla niyetini belli etmiştin. sana hakemlik verenlerin ve senin allah belasını versin.
  • 230
    galatasaray futbol takımının galibiyet özleminin 3. haftasıdır. buna rağmen geçen 2 haftaya baktığımız zaman en çok üretken olduğumuz maç olmuştur. elano blumer orta saha presi, mücadelesi ile takımda yer edinmek istediğini göstermiştir. geldiğinden beri en olumlu futbolunu oynamıştır. galatasaray elano'nun ayağından 3, nonda'nın ayağından 2 arda ve kewell'ın ayağından 1'er adet net pozisyonları harcamış ve son dakikalara gereksiz stres yaşamıştır.

    2 hafta önce belgarath ile gittiğimiz manisaspor maçına benzerlikler göstermektedir. liderlik için çıktığımız o maçı da kazanamamıştık. kewell net pozisyon kaçırmıştı ve olmayacak bir gol yiyerek maçı berabere tamamlamıştık. galatasaray'ımız gene 2. gole ulaşamadı ve gene talihsiz bir gol yedi ve gene liderliğe yükselemedi. bir diğer benzerlik de her iki maçta da hakemlerin son 15 dakikada adeta galatasaray'a gol yedirmek için bir yerlerinden fauller uydurmaları, aynı hareketlerde lehimize faulleri çalmamaları hatta bir metre yakından kornerleri süzememeleri(!). her iki rakibin de kollektif olarak galatasaray'a gol atamayacağını görüyorlar heralde ki oyunu alanımıza yıkmak için olur olmaz fauller çalıyorlar. gerçekten * çok düşündürücü.

    bu maçta manisaspor maçından farklı olarak takımımız galibiyeti çok istedi. net pozisyonlar üretti, rakibe pozisyon vermedi ki kaleyi bulan ilk şutları gol oldu, 2. golü bulamayınca istenmeyen oldu. tüm rakiplerin puan kaybettiği haftada galip gelmek çok önemliydi oysa ki...
  • 233
    bizim junior'dan fırsat buldukça seyrettim maçı. seyrettiğim bölümlerde önceki maçlara nazaran daha derli toplu oynayan, daha bir ne yaptığını bilen bir galatasaray vardı. bir numarasını göremedik denilen elano tıkır tıkır oynuyordu. nonda pozisyona girip kaçırıyor, arda direkleri dövüyordu. burada bir parantez açmak isterim; kornerden gol atmaya çalışıyor diye eleştirilen arda'nın o topu girse, sözlüğün en az yarısı t*şaklarına kurban olacaktı. neyse, konumuza dönelim. son 15 dakikaya kadar tıkır tıkır işleyen ve rakibine pozisyon vermeyen bir takım vardı sahada. ta ki, hüseyin göçek sahne alana kadar. ayrıca bu dakikalara denk gelen elano-ayhan değişikliğinin de köçek'in ekmeğine yağ sürdüğünü de belirtmekte fayda var. aldığı topu ileri oynayan elano çıkıp, yerine rakip ceza yayında bile top alsa geri dönen bir ayhan girince sahaya, topu ileri taşıyamaz olduk. biz taşıyamadık, köçek de taşıtmadı. neticede son hücum olabilecek bir hücumda olmayacak bir golü yedik ve 2 puanı bıraktık. dünyanın sonu değil, rijkaard ya da herhangi bir futbolcunun da sonu değil. teknik kadro ve futbolculara sallamanın da kimseye faydası yok.

    bugün rijkaard gitsin, elano adam değil demek kolay. rijkaard gitsin derken, yerine çözüm üretebiliyor musun peki? son senelerde sezon bitmeden hoca göndermekten sıkılmadın mı da hala o gitsin, bu gitsin diyorsun. #128782'de sevgili yazar arkadaşım ne güzel söylemiş, surinamlı daha yeni geldiğinde.

    devre arası çok iyi gelecek bu takıma, buna yürekten inanıyorum. hem sakatlar iyileşecek, hem kadroya takviye yapma şansımız olacak, hem de devre arası kampı ile takım eksiklerini tamamlayacak ve ikinci yarı bambaşka bir galatasaray izleyeceğiz.
  • 235
    galatasaray'ın galip gelemediği her maç gibi yine üzüldüğüm bir maç oldu. lakin en çok neye üzülüyorum bilirmisiniz a dostlar. 11-0 bitmesi gereken maçları böyle yitirişimize. olur böyle şeyler dedikçe tekrarlanıyor. naçizane galatasaraylılığımda yaşadığım gururların bile içinde hep bu üzüntü mutlaka yerini almıştır. peki şimdi ne diyorum. olur böyle şeyler... yarın bir maç daha yapacağız ve bu kez tam 30 kez kaleciyle başbaşa kaçırıp, 10 tane direkten dönen top ve 2 penaltı kaçırıp maçı son saniyelerde hakemin veya şanssızlığımızın etkisiyle kaybedeceğiz.
    yıllarca fener'e nasıl kaybettiğimizi mıh gibi aklında tutan siz güzel bünyeler elbet ne demek istediğimi çok iyi anladınız. evet üzüntüm tarifsiz lakin galatasaraylı olmak da biraz böyle bir şey.
  • 236
    tarihe not düşmek açısından bakıldığında; (eksikleri hatırladıkça editleyeceğim. üzerinden 39 saat geçmiş olmasına rağmen hala çok sinirliyim)

    1-maçın oynandığı süre içerisinde "nevizade geceleri"nin hiç söylenmediği maçtır.
    sadece maçtan önce dj bir kez "nevizade geceleri"ni çaldırıp tüm stadyuma söyletti.

    buradan o dj arkadaşıma bir uyarıda bulunmak istiyorum;
    saygıdeğer arakadaşım; bu "nevizade geceleri" isimli şarkıda bi cenabetlik bulunduğunu tüm taraftar keşfetti. farkındaysan taraftar maç boyunca ağzına bile almıyor. lütfen sen de uyan biraz da, maçtan önce şu şarkıyı çalma. çalma da bir maçı onsuz oynayıp bakalım duruma. belki 1-0 filan olsa da kazanırız. lütfen.

    2-liderlik maçına çıktığımızda bile, bizlere galatasaray taraftarının artık cılkının çıktığını göstermiş olan maçtır. taraftar, bırak sahada oynanan takımı ateşlemeyi, "taraftar" içerikli şarkılarla kendini yüceltip sadece kendini eğlendirmektedir. daha da komiği taraftarın takımı ateşlemesi gerekirken tam tersi olmakta, galatasarayımız rakip kalede tehlike yarattığında taraftar ateşlenip tezahürat yapmaktadır. onu da geçtim, bir de güzel güzel maçı idare eden hakemi yoldan çıkardılar ya, ben ona yanarım. (aşağıda anlatıcam)

    3-70.li dakikalarda sahaya 7110 cep telefonu atılmış ve hayatımda ilk defa ali sami yen de "sahaya atılan 7110'nun sahibi, telefonunu almak için maçtan sonra yetkililere müracaat etsin" (mealinde)(maçın stresi içerisinde anonsu hafızama tam olarak yazamadım) bir anons duymama neden olmuş maçtır. önceden böyle bir anons olmuş ta ben duymamış isem, bu da benim öküzlüğüm olsun. işte hakemi bozan da bu cep telefonun yan hakeme atılmış olmasıdır. (götürüp saha kenarında gözlemciye teslim etti telefonu)

    gelelim maça;

    (bkz: rijkaard)
    büyük teknik direktörümüz rijkaard'ın içine sıçtığı bir maç daha olmuştur.
    hocam senin başka numaran yok mu yav? bu ne? durum 1-0 iken takımı geriye yaslamak için, 70 te bir adam değiştir, sonra bir adam daha değiştir! hem de bu adamlardan birisi mutlaka sahanın en iyi oynayan adamı olsun. (bkz: elano).

    dersen ki "elano şişmişti, onun için değiştirdim" ben de sorarım sana o zaman bu takımın başında çıktığın 15. lig maçı. milli maç arasını da sayarsan tam 4 aydır bu takımın başındasın. hala, 70. dakika oldumu elano şişer, arda şişer, kewel şişer, nonda şişer, keita şişer. eee! senin kondisyonerlerin ne iş yapar orada.
    futbolculara çemkirmeyi biliyorsun. 4 ayda takımın futbolcuları 90 dakikayı çıkaracak kadar form tutmaz mı? veya sen bunun hesabını kondisyonere sormaz mısın da, o şişti çıkardım, bu şişti çıkardım diye gözümüze gözümüze sokmaya çalışıp kendi futbolcunu taraftarın önüne yem diye atmaya çalışırsın.

    (bkz: ibb)
    maça 6 as oyuncusundan eksik çıktı. bunların üçünü pek umursamasam da bana göre başta herve tum, ibrahim akın ve taner gülleri çok tehlikeli oyunculardır. ve biz bu altı oyuncunun yerine yedeklerden veya alt yapıdan alınan oyuncularla tamamlanmış bir takıma karşı oynadık. ve sadece 30 dakika (46 ile 76 arası) takır takır top oynayabildik. buna rağmen de bala-göte bir gol bulabildik.

    biz gene 2-4-4 ile maça başladık. ibb ileriye 12 sırt numaralı bir çocuğu koyup, 9 kişilik defans ile "beraberliğe razıyım, bir gol bulursam öpüp başıma koyarım" taktiği ile başladı. o 12 sırt numaralı çocuk bile canavar gibi oynamaya çalıştı. allahtan takımda servet diye bir ayıboğanımız var. ezim ezim ezdi çocuğu. bir kez bile servet'i ekarte etmeyi başaramayıp etkisiz kaldı. birinci yarıda biz de bir kaç pozisyon dışında bir halt yapamadık.

    ikinci yarı zehir gibi oyuna başlayıp önceden de yazdığım gibi 76.dakikaya kadar koç kafası ile karşı kaleyi defalarca zorlamamıza rağmen, uğur uçar isimli aslan parçası, orta sahadan kovaladığı bir topu karşı onsekize havadan postalayınca kalecinin hatalı çıkışından istifade eden kewel'ımızın (adamım benim) 60.dakika da dört kişinin arasından, affetmeyip golü bulması ile 1-0 öne geçtik.

    golun ardından ibb li ekrem numaralının önünden ibrahimovic ayarında bir serbest vuruş kullandı. leo franco az daha bu topu alıyordu içeri. allahtan ibb golü son dakikalarda buldu. esas bu top girseydi hapı yutmuştuk. bunun arkasından iki-üç tane daha duran top kullandılar ve ekrem hepsinde şahaneydi allah için. ve bu arada abdullah avcı iki tane oyuncu değiştirdi.

    rijkaard'ta nonda'yı alıp keita'yı soktu. iyi de oldu. zaten nonda bir şey oynamıyordu. gerçi nonda, keita'sız bir hiç. keita'yı oyuna alıp nonda'yı almak ta ayrı bi cinslik ama neyse.

    (bkz: hakem); mümkün olduğunca doğru dürüst maç yönetmeye çalışırken, verdiği bir iki karardan hoşlanmayan birileri (70.dakikadan bahsediyorum) birden bire "hüseyin noluyo, götün başın oynuyo" diye bağırmaya başladılar. hırtın biri de alt kapalı dan yan hakemin kafasına cep telefonu fırlattı.

    derken; gerek ibb'nin oyuna yeni alınan oyuncularının ve beraberlik beklerken golü yemiş olmalarının verdiği hırs, gerekse hakemin "ulan bu dakikalara kadar adam gibi yönettik gene yaranamadık bu heriflere" mantığı ile maç yönetmeye başlaması, rijkaard'ın bir de orta sahada iyi oynayan elano'yu çıkarıp yerine ayhan'ı alması takımın iyice geriye yaslanmasına neden oldu. futbol böyle bir şey işte. elin oğlu yirmi metreden bi koyar feleğini şaşırırsın. ve nitekim şaşırttı da.

    kardeşim; sen galatasaraysan, liderlik için çıktığın maçta yedekleri ile maça çıkmış sıradan bir takıma kendi sahanda, öyle bala-göte değil, takır takır oynayarak en az üç tane koyacaksın. dersen ki ben ikinci yarı 30 dakika takır takır oynadım, ben de derim ki, "biz biliyoruz senin takır takırını. o dakikaların hangisinde golü bulursan bul, ya kendi isteğinle ya da rakip takımın baskısına dayanamayarak geriye yaslandığın için o 30 dakikalık oyununun benim gözümde hiç bir değeri yok.

    öyle total futbol falan ayağına gelip, dört aydır hala 90 dakika takır takır futbol oynatamıyorsan bu takıma, ve hala futbolcuların 70 li dakikalarda şişiyorsa, elin oğlu 20 metreden yılan'ı koyar ortaya ve o yılanın nereye gireceği hiç belli olmaz.

    taraftar da, hoşuna gitmeyen bir karar verdiğinde "hakem noluyo, götün başın oynuyo" ile başlayıp, anca hakem'in annesine fiili livata uygulamaya çalışır.

    hadi kalın sağlıcakla.
  • 237
    bu maçı izleyince 80 sonlarında oynanan beşiktaş-boluspor karşılaşması geldi aklıma.bilen bilir zaten o olayı ama ben yine de anlatayım;
    o karşılaşmanın hakemi, nevi şahsına münhasır kişilik(kimdi hatırlayamadım şimdi, ismini bilen beri gelsin), beşiktaş'ın net iki golünü vermez, boluspor'a da havadan bir penaltı verir.
    maç çığrından çıkmıştır haliyle, beşiktaş'lılar neredeyse sahayı terketmeyi düşünürler.boluspor ikinci golü de atar.
    metin tekin santrayı yapmaz bekler. hakem düdüğü bir daha çalar, ama metin
    hala topa dokunmaz.
    hakem, "metin neden başlamıyosun, bak kart çıkartırım" der.
    metin cevap verir: "hocam sahanıza geçin de başlayalım"...

    ne ince ayar ama...
  • 238
    oyundan alınmadan 2-3 dakika önce arda'nın hasagiç aut kullanırken arkadaşlarını savunmayı önde kurmaya çağırdığı karşılaşmadır. maçın skorundan da anlaşılacağı üzere el hareketleriyle "olum gelsenize ne bekliyorsunuz ceza sahasının içinde" anlamına gelen hareketler yapan arda'yı, kaptanlarını, mustafa sarp dışında diğer oyuncular sallamamış ve doğal olarak "la la la dikin topu" mantığında oynarken topu ağlarında görmüşlerdir. allahın ampulleri sizi.
  • 239
    patronumun kıyağıyla protokol tribününde izlediğim maçtır, yedek kulübesinin hemen arkasında. haliyle johan neeskens ve frank rijkaard'ın takıma verdikleri komutları dikkatle izledim. özellikle 2.yarının son dakikalarında hem johan neeskens hem de frank rijkaard kulübeden fırlayıp defalarca topu yere indirin, paslaşın, oyunu açın hareketlerini dinlemeyen futbolcularımız hüseyin göçek'ten sonra alınan beraberliğin sebebidir. hele gol yediğimiz pozisyonda serbest vuruş kullanılmadan önce johan neeskens'in defansı ileri çıkarma çabalarını dinlemeyen takımımız golün hazırlayıcısı olmuştur. ne zaman çanakkale geçilmez tarzı savunmayı bir kenara bırakıp sakin olmayı, paslaşmayı öğrenirlerse o zaman başarı kendiliğinden gelecektir.
  • 243
    turkcell süper lig 2009-2010 sezonu şampiyonluğu'na mal olan yegane maçtır bence. 20'li haftalarda daha sonra birkaç haftalığına liderliği alsak da, bu maç ciddi manada özgüven eksikliği yarattı takımda. zaten 2 hafta önce * yine lider olabilecekken içerde manisaspor'a son dakikalarda yediğimiz golle 1-1 berabere kalmıştık. bu maçtan önce de yine beşiktaş evinde farklı geçmesi gereken maçta diyarbakırspor ile berabere kalmış *, fenerbahçe de yine mağlup olmuştu. * kazansak liderdik yani. sezonun genelinde olduğu gibi, yine tutuk bir oyun sergilerken 57. dakikada harry kewell 'ın attığı golle öne geçmiştik. 1-0'dan sonra birkaç tehlikeli atak geliştirsek de öyle pozisyon bolluğu yakalayamadığımız şekilde geldi dakikalar 80'e kadar. 80'den sonrası tam ölüm kalım dakikaları haline geldi, yaslandıkça yaslandık, 1-0'ı tutmak için. uzatma dakikalarına gelince tam bu iş bitti derken, son atağın son saniyesinde hasan ali durtuluk 'un yayın hemen ordan attığı şutla, 1-1 berabere kalmıştık. leo franco, sezonun genelinde olduğu gibi yayın ve gerisinden atılan şutları içeri alma geleneğine devam etmişti.

    hoş, o sezonki futbolumuzu ben genel olarak beğenmiyordum. sezona 6/6 ve avrupa'da farklı galibiyetlerle başlamamıza rağmen bir şeyler eksikti, tutuk kalıyorduk sahada. dörder dörder atıp geçtiğimiz lig maçlarında bile oyun anlamında zaafiyetlerimiz çok fazlaydı, özellikle orta alan ve defansif anlamda. hücum oyuncularının gününde olmasıyla farklı skorlara ulaşıyorduk. fakat her maç 3-4'er gol atamamaya başlayınca takke düştü, kel göründü. 1-0'a yatmaya çalışıp yatamamak, bize en az 10 puan kaybettirmişti o yıl. hem de 8'i falan direk son dakikalarda gitmişti. zaten o ivme kaybından sonra bir daha ivme yakalayabileceğimizi falan beklemiyordum da, bu istanbul bb maçı da tam olarak tüy dikme oldu işte o sezon açısından...
  • 245
    bu macin hakemi hüseyin göçek hayatimda gordugum en art niyetli hakem performanslarindan birini sergilemisti. oyle ki hayatimda hakeme en cok sinirlendigim maclar listesinde rahat ilk 5'tedir bu mactaki huseyin gocek performansi. mac sonu sinirden formasini yirtan mustafa sarp'i cok iyi anliyorum, ayni durumdaydim. bana gore puan kaybinin bir numarali sebebinin huseyin gocek oldugu mac.
  • 246
    bu maçı kahvede babamla birlikte izlemiştik. maç boyu üstün olan taraftık ancak girdiğimiz pozisyonlardan yalnızca 1 tanesini değerlendirebilmiştik. son saniyede yediğimiz gol ise tam bir yıkım olmuştu çünkü liderlik fırsatını tepmiştik. tabi hüseyin göçek'i de unutmamak lazım. onun yüzünden mustafa sarp formasını yırtmıştı. son saniye golünde frikiği yerinden kullandırmamıştı hakem.
App Store'dan indirin Google Play'den alın