• 335
    2525 has galatasaray evladı tribünde korkma,

    galatasaray kayıtsız, koşulsuz, seçimsiz kongresiz galatasaray taraftarınındır. milyonlarca galatasaraylı adına ali sami yen'de sonuç ne olursa olsun tepinen 20.000 kişidir. bugün kadıköyde olacak olanlar da o 20.000 kişinin usaresi, çekirdeği, dna sıdır.

    hepiniz metin gibi oynayın, yenilmekten sakın korkmayın. hayatımda belki de ilk defa fenerbahçe maçından korkmuyorum. geçirip geleceksiniz, sadece fenere geçirmekle kalkmayıp, bütün bu klab-ı zulme karşı muzaffer olacaksınız.

    başında, commandante, yanında tugi, köşedeki kafesin içinde 2525 şir-i jiyan, 11 artı 3 nefer ve bütün dünya üzerine dağılmış milyonlarca galatasaraylı arkanda.

    ey büyük galatasaraylı 2525 kişi, bu güne kadar utku vadeden pek çok lafımı işittin. bahtiyarım ki çoğunda galatasaray beni isabetsizliğe uğratmadı. bugün yine aynı kararlılıkla sesleniyorum, bütün galatasaraylıların öncü birliği sizlersiniz. gırtlağınız parçalansın, kısılmış televizyon sesini yırtın, bir gün büyük galatasaray kadıköy'de evire çevire yenecek, ve o gün oradaydım diyecek olanlar bir ömür boyu boyunlarında kahramanlık madalyalarını taşıyacaklardır.

    o gün bugündür, yüreyedurun, parlayadurun, kükreyedurun çocuklar, gazanız mübarek olsun.
  • 501
    10 sezon sonra kadıköyden beraberlik alabildiğimiz maç. üstelik en umutsuz olduğumuz zamanda galibiyeti kaçırarak beraberlik aldık. 2000-2010 arası 10 maçta da kaybetmişiz. ama bu sezondan sonra kadıköy üstünlüğü fenerbahçe için bitmişti. onlar bunu ancak 2020 yılında anladı. ama anladıklarında çok geç olmuştu. bu 10 yıl boyunca galatasaray bütün kupaları toplarken bu bahaneye sığındılar. 23 şubat akşamı galatasaraya yenilince de elde avuçta bir şeyleri kalmadı. *

    bu maçtan sonra kadıköyde oynadığımız maçların sonuçları.

    fenerbahçe 0-0 galatasaray
    fenerbahçe 2-2 galatasaray
    fenerbahçe 0-0 galatasaray (kadıköy şampiyonluğu)
    fenerbahçe 2-1 galatasaray (şampiyon gitmiştik)
    fenerbahçe 2-0 galatasaray
    fenerbahçe 1-0 galatasaray
    fenerbahçe 1-1 galatasaray
    fenerbahçe 2-0 galatasaray
    fenerbahçe 0-0 galatasaray
    fenerbahçe 1-1 galatasaray
    fenerbahçe 1-3 galatasaray

    son 11 maçta fenerbahçe bizi 4 kere yenebilirken biz 1 kere yenebilmişiz. 2 kere de şampiyonluk kutlamışız. 2000-2010 arası üstünlükleri kalmadı anlayacağınız.
  • 108
    geçen sene burada henüz yazar değilken ekşisözlükte bir arkadaşın yazısı baya bi duygulandırmıstı beni. alttaki yazılarda aynen oradan alıntıdır.

    galatasaraylılar yıllardır şöyle der fenerbahçe hakkında
    "adamların bizi yenmekten başka gündemleri yok.."

    doğrudur. 2000 yılında galatasaray uefa'yı almışken, sami yen'de johnson'un frikiğiyle yenip haddinden fazla sevinmeleri, 2002'de 6 gol attıkları galatasaray'ın 26 puan gerisinde ligi 6. bitirmelerine aldırmadan o yılı yad etmeleri bu işin göstergesi.

    lakin galatasaray da işi gücü bırakıp fener'i kadıköy'de yenmeyi, 6-0''ı unutturacak bir skor almayı hedeflemeli. zira bu iş travmaya dönüştü bile.

    akıl mantık düzeyindeki bütün sözlü argümanları kullandık ve tükettik bu 9 senede.

    biz de beşiktaş'ı 6-0 yendik ne var?
    olimpiyat'ta 5 çekmedik mi fener'e?
    önemli olan avrupa...
    hakem olmasaydı...
    yenilsen de seviyoruz...

    artık karın doyurmuyor. bu acziyetimi fenerliler de duysun, halimize gülsün istiyorum, arzu ettikleri de buymuş zaten, olsun. işi gücü bırakın başkan, bunu düşünün. kadıköy'de uefa'yı kaldırmak inanılmaz bir duygu olur eyvallah. 30 puan farkla şampiyon olursun, ligi gol yemeden bitirirsin. hepsi delice lezzet verir insana, ki normal zamanda bunların herhangi birisi fenerbahçe galibiyetinden bin kat daha kıymetlidir.
    ama sen 9 senedir başı önde ayrılıyorsan o stattan, 9 maçta 4 gol atıp 24 gol yemişsen, artık girecek trip kalmamışsa kadıköy sonrasında; işi gücü bırakır kadıköy'de fener'i nasıl yenerim sorusunu çözmeye odaklanırsın başkan. senin de gerçekten başka gündemin olmaz.

    geç ligin geri kalanını hatta uefa'yı, kadıköy'de final ihtimalini. adnan polat bu akşam demeli ki "2009-2010 yılı fikstürünün çekileceği güne kadar takvimimi yırtıyorum. kadıköy'deki maçın tarihi belli olana kadar, elinizden gelenin en iyisini yapın. ama o maçı kazanmadığınız sürece her başarınız eksik kalır." bir sene boyunca her gün 6-0'lık skorbordun, dünkü maçın, kadıköy'den başı eğik çıkan cimbom'lu futbolcuların resimlerini gönderir futbolculara. şu anki galatasaray taraftarının halet-i ruhiyesini ve hatta bin beterini yaşatır. fikstürün çekildiği gün "bu maçı kazanırsanız şampiyonluk priminin %50 fazlasını veriyorum, yenilirseniz sezon primlerinin yarısını kesiyorum" der. öyle bir kenetlenirsin ki, o maçın 2500 biletini "kadıköy'e 10 sene sonra dönüşümüzü görecek 2500 şanslı" diye çekilişle satarsın. o gün kadıköy'e giderken takım otobüsü ve taraftar konvoyu peş peşe gider. öyle bir hava yaratırsın, her bir oyuncu 9 kasım 2008'deki maçta her yenen golden sonraki umutsuzluğa düşmekten utanır.

    yaparsın bunları, yine yenilirsin belki futboldur neticede. ama bu sefer gerçekten daha iyisini denedim dersin.

    buraya kadar ki kısım 9 kasım 2008 fenerbahçe galatasaray maçından bir gün sonra yazılan kısmın alıntısıdır. alttaki metin ise 25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray macından önce yazılmış yine aynı arkadasın metinidir.*önceki kısmın devamı niteliğinde.

    gün geldi. yapmadık bunları. adam antep'e alex'i götürmedi, göz göre göre üç puanı bıraktı bu maçın hatrına. biz ise bekliyoruz. olsun. bir yıldır; hatta on yıldır bu günü bekliyoruz. daha doğrusu şöyle, "oo artık çok bekledik.." dediğimiz anda baktık ki gerçekten çok uzun zamandır bekliyormuşuz. suçun yarısı bizde belki, bu beklemenin sancı yaratmayacağını düşündük ilk yıllarda. bu baskıyı mayıs 2001'de kafamıza taş-bok-ot-yumurta yağan maçta yaratmalıymışız. düşünemedik. muhtemelen bu kadar uzun süreceğini sanmadığımızdan. ama gün harbiden geldi...

    arda candır, rijkaard şahtır, kewell canciştir, baros kraldır, nonda kobradır..eyvallah. ama biliniz ki bu hafta sonu alınmayacak bir galibiyet, her şeyi yavan hale getirecektir. olacaksa 0-40 yenelim isterim. kaçan 41.'ye de üzülürüm, açgözlüyüm alabildiğine. ama olmuyorsa da talebim şudur ki, 90+2'de sabri'nin götüne çarpıp girsin o top fener'in tek kale oynadığı 90 dakikanın sonunda. sikmişim haticeyi, bugün bana netice lazım. o skor tabelasının fotoğrafını cep telefonumuza arka plan yapmak için geberiyoruz; bilmem farkında mısınız?

    ayhan hariç hiçbiriniz yaşamadınız 6-0'ı. yarınız kadıköy'ü görmediniz bile. stres, gerilim ayağı yapmayın allahaşkına. bu maçı istiyoruz olm. farkında mısınız 15 senedir, fenerli rambo'dan ötesine yakışmayan bir bayrak dikme mevzusuyla avunuyoruz. eski başkanımız çerçeveletmiş odasına asmış souness'in resmini. yenerseniz ne kadar derinine yazacağız sizi kalbimizin, anlasanıza.

    total futbol istemiyorum, geleceğin galatasaray'ını, hakem faktörünü, verilmeyen penaltı konuşmayı istemiyorum bu gün. özlediğim, unuttuğum bir resmi; kadıköy'de kazanmış bir galatasaraylı nasıl güler onu görmek istiyorum arda'nın yüzünde. kadıköy'de galibiyet görememiş cimbomluları toplasak bugün, devler ligi'nde tanju'nun takımıyla kafaya oynar. öyle birikti. hadi allahaşkına.

    unutmuyoruz biz, kafaya takıyoruz. 6-0'ı 4-0'ı, 4-1'i saniye saniye hatırlıyoruz. öte yandan fener'e beş çekişimizi, olimpiyat'ta hat-trick yapan hakan şükür'ü de unutmuyoruz. ribery'e o kollarını kanat gibi açıp koştuğu gol sevincinin hatrına hiiiç mi hiç kızamadık, kadıköy'de 4-1 yenerken fener'i tugay'ın çotank diye doksana taktığı frikiği de, nonda'nın boş kaleye yuvarladığı kafa golünü de unutmayacağız. yenerseniz hiç bir zaman unutulmayacaksınız. sonunda bayrak mayrak dikmeyin santraya istemem. efendi gibi çıkın, efendi gibi yenin gelin. maçın başında vurun birbirinizin omuzlarınıza, "hadi beyleaar" diye bağırın alkışlayarak. biz unutmayacağız o günü, ne olur siz de unutmayın..
  • 88
    iki takımın formu arasındaki farkın gayet açık farkında olmama rağmen "lan 6 yemesek bari" laflarını anlamıyorum. bu cümleyi kurabilenleri de şaşkınlık içinde seyrediyorum. bir kere derbilerin konsantrasyonu farklıdır. galatasaray fenerbahçe'ye karşı sıradan anadolu takımlarında yaşadığı konsantrasyon kaybını yaşayamaz, böyle bir lüksü yok çünkü büyük takımların. fenerbahçe'nin en kötü zamanlarında bile bizim maça sarılma sebebi budur: konsantrasyon. özetle bu maçta kadrosu iyi olan değil, psikolojisi sağlam olan, konsantre olabilen kazanacaktır. deplasman, küfür, kadromuz vs göze alındığında beraberlik bizim için iyi bir sonuç ama galatasaray her zamanki gibi o çimlere kazanmak için basacaktır. yemişim niang'ı, alex'i...
  • 444
    fenerbahçe – galatasaray : 0-0

    galatasaray 10 sene sonra kadıköyde kaybetmedi. aferin galatasaraya. izlemeyenler böyle düşünüyordur muhakkak. kafası yarılan kimse olmadı, kan akmadı buna dikkat çekmek isterim.

    galatasaray, hagi ile 2 idman yapıp maça geldi. teknik, taktik konusu bu maçta çok geçerli değil. galatasaray – fenerbahçe maçlarında yıllardır söylenen “derbinin favorisi olmaz” mevsuzu gerçek oldu en sonunda. peki bu işler nasıl oldu? nasıl oldu da fenere karşı daha çok pozisyon bulduk?

    galatasaray elindeki sağlam futbolcularla bir kadro zorunda kaldı. santrafor oynayacak 3 adamdan sadece batdal vardı hagi’nin elinde. hoca veya tugay batdal’a güvenemedi. onun yerine daha önce santraforda oynamış pino’yu tercih etti. pino seri bir oyuncu. bir çok pozisyonda rakiplerinden sıyrılıp şut atabildi. işin ilginci bir pino için fenerbahçe savunmasının ileri çıkamayışıydı. gerçi haksız değiller, daha maçın 3. dakikasında savunmanın arkasına sarkıp, kaleciyi geçip vurduğu top çizgiden çıktı pino’nun. sağda elano topla çok iyiydi. ama elano pas veren bir adam olmakla birlikte pas alma konusunda sorunlu. dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama pası verip duran bir adam elano. yararlı oldu mu? geldiğinden beri en verimli maçını oynadı belki de elano.

    sol çizgide misimoviç oynuyor gibiydi. sıklıkla içeri girdi misi. topa basıp, telaşsız oynaması galatasaray için psikolojik katkı sağladı. bunun dışında gökhan gönül’ü takip etmese bile gökhan, misi’yi bırakıp ileri çıkamadı.

    bu durumda şöyle bir durum oluştuğu görülüyor. caner elano’yu, gönül misi’yi bırakıp ileri çıkamadı. her zaman iddia ettiğim şekilde galatasaray ne düşünecek rakibi, sen öyle bir takım kurarsın ki, onlar düşünmek zorunda kalır gerçekleşmiş oldu. bunu kim yaptıysa hagi veya tugay fark etmez, tebrik ediyorum.

    orta sahada da cana basit hatalar yapsa da orta sahayı kapattı. ayhan da daha rahat oynama imkanı buldu. sarp, eski maçlara göre gol atmak için yerini kaybetmedi. bunlar önemli ilerlemeler.

    maçın başından sonuna kadar birlikte oynayan, saklanmayan bir galatasaray bu defa kadıköy’deki 50.000 fenerbahçeliyi susturdu. bu çok önemli, daha önceki yıllarda gördük bunu, takım olarak yerlerde sürünen fenerbahçeyi taraftarı iterek galatasaray maçlarını aldırıyordu. gerekirse hakemin kafasını yarıyorlar, gerekirse galatasaray’ın hocasının alnını yarıyorlar, gerekirse maç devam ederken galatasaraylı futbolcunun kafasına bir şeyler atabiliyorlar. unutmamak lazım, maç devam ederken mondragon’a ses bombası bile atmışlardı. korkarım, bu defa bunlar olmayınca galibiyet gelmedi. hahahaha…..

    evet bunlar taraftarca bakış açısı. ama bir gerçek var ki, galatasaray takımının kendine güvenle pas yaparak, telaşa kapılmayarak fenerbahçe’nin üstüne gitmesi. bu durum maçın başından sonuna kadar devam etti ve fenerbahçe taraftarının devreye girmesine engel oldu.

    galatasaray takımı sakince pas yaptı, dirseğe dirsek, tekmeye tekme, depara deparla karşılık verdi. en son lucescu döneminde böyle bir takım izlemiştim. yılmadılar, eksik kadroya rağmen sağlam durdular.

    özellikle ilk yarı boyunca fenerbahçe sadece duran toplarla heyecan yarattı.

    galatasarayda tek forvet oynayan pino, bugüne kadar çizdiği profilin dışında, sakin, seri, rakibinin üstüne giden, korkmadan şut atan bir oyun gösterdi. tek forvet nasıl olursa öyle. bugün anlaşıldığı kadarıyla pino, her iki tarafa da çalım atabilen bir futbolcu. çizgi kenarı yerine göbekte oynayınca önünde daha fazla seçenek buldu ve genellikle bunları iyi kullandı. sadece maçın sonlarında yobo’nun bacak arasından geçmeyi denemek yerine topu burnunun dikine taşısaydı daha iyi bir pozisyon bulurdu. hakkını yememek lazım, bacak arasını atabilseydi volkan’la karşı karşıya da kalacaktı, kararı diğer türlü verdi. anlık bir kararı eleştirmem.

    galatasaray savunması yine bir çok bireysel hata yaptı. saçma sapan pozisyonlar verdi fenerbahçe’ye. başrollerde servet ve balta vardı. hani geçen hafta takımı sattığı iddia edilen adamlar. bütün hafta bu adamların yeteneği bu kadar diye anlatmaya çalıştım ama art niyetlilere anlatmak zor. sanırım ilerleyen günlerde balta yerine insua kadroya girecektir.

    hagi ikinci devre elano, cana ve misimoviç’i çıkardı. yerlerine barış, emre çolak ve serkan’ı aldı. serkan’ın oyuna girmesinin pek etkisini göremedik, gerçi göbeği sabrikapatmış oldu, kaleye yaklaşacak pozisyonlar buldu. sezon başından beri sabri’nin galatasaray orta sahasına ilaç olacağını yazıyorum. ayrıca, bütün maç etkisiz kalan stoch’un serkan’ı geçip etkili orta kesmesi gözümden kaçmadı.

    galatasaray şahane mi oynadı, asla. beraberliğe seviniyor muyum, asla. aksine, çok akıllıca oynayan ve pozisyonlar bulan galatasaray’ın galibiyeti kaçırdığını düşünüyorum. galatasaray’ın girdiği pozisyonlar için belki pozisyon bile denemez, pino’nun maçın hemen başında çizgiden çıkan vuruiu hariç. ama unutulmaması gereken, galatasaray’ın çanakkale geçilmez oynamayıp, pas yaparak fenerbahçe’nin üstüne gitme isteğidir. bunu da arda, baros, kewell gibi takımın zeka seviyesini, sonuca gitme kalitesini direkt etkileyen futbolcularının olmamasına rağmen başarması dikkate değer.

    galatasaray elindeki futbolcu kadrosunu mümkün olduğunca iyi kullandı bu maçta. fenerbahçe ise bu kadroyu rakibi üzerine çekip, hızlı stoch ve dia’yı kullanarak kontra yapmak üzere kurdu. bu maça kadar galatasaray’ı hep böyle yenmişti zaten. baskı kurup da yendiği bir maç yok. ama galatasaray kademeli kanat kapatmayı bugün çok iyi becerdi. bazen aksadı elbette, bireysel hatalar yüzünden ama bu defa da savunma göbeğindeki servet ve neill bu açıkları kapadı. takım olunca böyle oluyor işte.

    elano ve misimoviç bu maçta görev adamı olarak oynadılar. ilerleyen günlerde arda, baros, kewell geldiğinde gerçek yaratıcı, iş bitirici kimliklerine de bürünecekler. bundan şüpheniz olmasın. olmuyorsa zaten barınamazlar. ne de olsa yapmaları istenen şeyleri zamanında aslanlar gibi yapmış 2 adam var kenarda ve bu adamların en önemli özellikleri futbol sevgileri, tutkuları, hırsaları. yoksa biri 36, diğeri 39 yaşına kadar nasıl oynardı. bu cümlemi unutmayın, ben çok beğendim arada sırada kullanacağım. telif hakkı bendedir. kopirayt, mopirayt

    doğrudur, galatasaray hırsla oynadı bu maç. bunda utanılacak ne var? doğrusu bu zaten. kenarda, çıkarız oynarız diyen bir adam yerine kazanmamız gerek diyen bir adamın takıma verdiği enerji ve motivasyon farkı bu işte. yoksa hagi 2 idmanla ne değiştirebilir ki?
    bu maç takımla hocanın, takımla taraftarın barışma maçıdır. bundan sonra galatasaray birbirine kenetlenecektir. bunun çimentosu da hagi ve tugay’dır.
  • 491
    herkesin yaşayabileceği anlık salaklıklardan birini yaşadım bu maçta. dakika 5-6 falan. pino volkan'ı geçip boş kaleye topu gönderdiğinde* gol diye ayağa kalktım. sadece ayağa kalksam gene iyi, bayağı hoplayıp zıpladım. bağırdım, çağırdım. yanımdakilere sarıldım falan filan. 1-2 dakika sonra yerime oturduğuma skoru hala 0-0 olarak görünce n'oluyoruz lan oldu. meğer gökhan gönül topu çizgiden çıkarmış. maçı kalabalık bir ortamda izliyordum üstelik*. çizgi film karakteri cedric gibi üzülüp büzüldüm, sessizce yerime oturdum.

    o pozisyonu da daha bir kere tekrar izlemişliğim yoktu. taa ki digitürk'ün reklamlarından birine kadar. arkadan reklamın sloganı veriliyor, görüntülerde de gs, fb ve bjk'ın maçlarından pasajlar. bir baktım bu maçtan bir görüntü var. * tam da bu pozisyonu koymuşlar. yuh dedim lan, bu pozisyon ne zaman oldu. meğer kendi kendimizi trollediğimiz pozisyonmuş....

    bu da böyle bir anımdır.
  • 177
    şampiyonlukları, kupa'yı arma'nın önüne koyanların umudunu kestiği maçtır, ben stadyuma gidip galatasaray'ı destekleyeceğim, mustafa sarp için, barış için, hatta aydın için, en kötü zamanda taraftar olmayacaksak ne bok yemeye o formayı giyiyoruz galatasaraylı diye geziyoruz, oyuncular gelir gider başkan gelir gider umrumda bile değil, realist olduklarını zannedenler çıkıp şimdi umutsuzluğuna kılıf aramasınlar oynanan futbolu, 17 ekim 2010 galatasaray ankaragücü maçı seyircisi o yenilen 4 golü de tam anlamıyla haketmişlerdir, artık cehennem rant kokuyor arkadaşlar resmen rant kokuyor, buna imkan verenler ayıklanmadığı sürece ben hiçbir oyuncuya ve teknik adama kızamam, resmen uyku ve ninni eşliğinde kendilerini öven bir nevi masturbasyon yapan bir seyirci var, arada bir de galatasaray'ın mağlubiyetinden kendilerine rant çıkararak "başarılar gelir geçer" diyorlar, ben de soruyorum madem önemli olan asalet 3 puan için bu kadar abuk subuk şey yapmaya gerek var mı?

    - kaleci ufuk ıslıklanıyor
    - misimovic ıslıklanıyor

    şimdi vakti geniş olanlar maçın özetini değil geniş özeti ya da tamamını izlesin, açık ara misimovic'in en iyi maçıydı, duran topları yıllardır böyle pozisyon yaratan adam var mıydı? biz çıktı diye şaşırırken bir de ıslıklanması artık ipin ucunun kaçtığını gösteriyor, elano daha evvel ıslıklanıyor şimdi ısınırken alkışlanıyor giderek omurgasızlaşıyoruz beşiktaş taraftarına döneceğiz en çok bundan korkuyorum.

    gelelim ufuk'a bu adam neden ıslıklanır hiç hata yapmadı ki maçta, atıldığı pozisyonun 2 benzerini kendisi 10-15 dk içinde çıkardığı gibi ofsayt diye kesilen aynı en az 3 pozisyon varken ve bunlarda başarılıyken bir oyuncu neden ıslıklanır, bakış açısı "aaa bak kaleci kırmızı kart gördü demek ki suçlu hadi yuhlayalım "şeklinde bir beyin mekanızması varsa öyle taraftar da olmaz olsun, maç özetini izlemedim sadece stadyumda canlı izledim ve dedim ki yenilen gollerde bizim defans görünmüyordur çünkü defans filan yok yani demoralize olmuş değil yok tamamen yok, hani rijkaard demişti ya "servet ileri çıkma önce işini yap" sonra da servet kızmıştı hatırlıyor musunuz işte uygulamalı gördük.

    kimseyi mağlubiyette suçlamıyorum artık, yaşımız da geçiyor, hafta hafta bakmayı öğreniyorum sanırım çünkü sezon, kupa, şampiyonluk gerçekten umrumda değil, iyi futbol da umrumda değil, ben o formalı insanları o armayı eşofmanı giymiş futbolcuları sahada görmek istiyorum, desteklemek için bu bana yetiyor, isterse 1000-0 yenilelim ne olucak ertesi gün de galatasaraylı olmayacak mıyız hatta galip gelirsek döneklik yapıp aaa ben zaten demiştim abi demiyecek miyiz, başarıyı herkes sahiplenecek mağlubiyette buraya kusmayacak mısınız?

    yani ölecekseniz ayakta ölün kardeşim, çünkü eğer ölmez de yaşarsanız en azından omurganız olur bundan sonrası için. ben kadıköy'e maça gidiyorum servet'in defansta oynadığını bilerek, barış özbek'in oynayabileceğini bilerek, forvetsiz kalacağımızı bilerek, hakemin taraf tutacağını bilerek, düşman gibi davranılacağını bilerek, bilerek isteyerek galatasarayımı desteklemeye gidiyorum.
  • 45
    tam fenerbahçelilerin istediği gibi beklenen maçtır. haftalar öncesinden millet kendini kasmaya başlamıştır. ilk defa kadıköye giden arkadaşlar varsa neler olucak onları söyleyeyim ;

    1- maça giderken yine stada 2km kala inicez.
    2- bağıra bağıra stada giderken köprünün üstünden sidik torbaları atılacak.
    3- polis bizi köşede sıkıştırırken sağdan tuğla atılacak.
    4- stada girerken üstümüze önce çöp sonra tezek dökülecek. *
    5- yine 2-3 turnike açık olacak, millet ezilme tehlikesi geçirecek.
    6- maçın başlamasına 1 saat kala tepemizdeki ısıtıcılar en yüksek seviyede açılacak beynimiz 100 derece sıcaklıkta yanacak.
    7- sıcaktan bayılıcaz, bağırıcak gücümüz kalmıycak.
    8- yan taraftan bozuk paralar atılacak, ayran dökülecek.
    9- yine bizim tribünde su satışına izin verilmeyecek.
    10- maçın başlamasına yarım saat kala önce ciguli den çalgıcı karısı sonra lara dan adam değilsin belki en son mor menekşe çalınacak
    11- maçta yenilirsek serinin 11 olduğu bize her türlü hatırlatılacak ve demet akalın dan toz pembe hayaller vardı pembesi gitti tozu kaldı şarkısı çalınıcak
    12- polis durup dururken joplıycak olay çıkıcak.

    eğer yenersek ;

    1- polis biber gazını sıkmayacak, pimini çekip üstümüze atıcak.
    2- kafamıza her türlü bok atılıcak.
    3- taraftarlar sahaya girip oyunculara saldırıcak.

    ama ;

    1- ertesi gün fenerbahçeliler telefonlarını kapatıcak.
    2- ercan saatçi komik bir yazı yazıcak.
    3- aziz yıldırım istifa ediyorum diyecek.

    yanlız;

    1- kazanma ihtimalı çok düşüktür
    2- imkansız değildir.
    3- siz yinede ilk ihtimale hazırlıklı olun.

    galatasaray nasıl kazanır;

    80. dakikaya kadar eğer skorda yenik değilse, 80. dakikadan sonra rahat rahat oynar.

    dipnot: maçtan sonra metrobüs beleş. kazanırsak zincirlikuyuda inin beyogluna gidin, için. kaybedersek eve gidin sözlüğe girin.
  • 468
    benim için, hayatımın en garip derbilerinden biri oldu:

    * hâlâ rijkaard'ın yasını tutuyorum, gidişini hazmedemiyorum ama diğer yandan kulübede hagi'yi görünce yüzümde güller açıyor. üstelik de tugay bonusuyla...
    * haftalardır rezil oynayan, sakat* bir kadroyla kadıköy'e gidip de, "yoksa o gün, bu gün mü lan?" diye düşünüyorum...
    * haftalardır rezil oynayan takımım, saraçoğlu'nda çatır çatır futbol oynuyor; bir yanım seviniyor, diğer yanım "gareziniz rijkaard'a mıydı ulan?" diyor...
    * son zamanlarda ultraslan'a iyice sinir olmam bir yana, saraçoğlu'nu susturmalarıyla birlikte "heyt be aslanlar" derken buluyorum kendimi...
    * yenmiş olsak, "rijkaard gitti, galatasaray fenerbahçe'yi yendi" diyecekler ve ben sinir olacam; "hagi geldi, galatasaray fenerbahçe'yi yendi" diyecekler ve ben hagi ile gurur duyacam. (u: beraberlik sonucunda da benzer yorumlar oldu zaten. o yüzden de, rijkaard için üzülüyorum; hagi için seviniyorum... )

    böyle garip duygular içinde seyrettim maçı... ha bir de, önceki maçlarda kritik fenerbahçe ataklarında gözlerimi kapardım hep. biraz korkudan, biraz da “bakmazsam atamayacaklar” uğuruna inanmaktan... bu maç, gözlerim fal taşı gibi açıktı! fenerbahçe ataklarında – ki pek yoktu – “korkmuyoruz ulan sizden, bir bok atacağınız da yok zaten” derken gerçekten rahattım... o yüzden “beraberliğe sevinenler”den değil, “galibiyeti kaçırdığımıza üzülenler”denim... ama "beraberliğe sevinenler" lafında bir çemkirme olmadığını da belirteyim. çünkü o sevinenlerin özünde neye sevindiklerini gayet iyi anlıyorum...
  • 505
    en rezalet ve unutulmak istenen 2010-11 sezonunda oynanan karşılaşma. baştan sona üstün oynayıp inanılmaz pozisyonlar kaçırmıştık, volkan yine normal olarak devleşmişti kalede, çizgiden toplar çıkmıştı falan.
    özet; https://youtu.be/3e32rhfocPA

    edit: yalnız şimdi özeti izledim, yıllar olmuş, ben bunu maçı hep üstün oynadık diye hatırlıyorum, 2. yarıda fener daha etkili görünüyor ama ezici bir futbol olmamış.
  • 493
    tarihimizin en kötü sezonlarının birinde sisten geçilmeyen br dönemde 3 puan falan için değil direkt onurumuz için çıktığımız tıpkı 3 yıl önceki kupa maçı gibi kadıköy'ü titrettiğimiz ama yine de sonuca ulaşamadığımız maç. fark beklentisiyle stadı doldurup devre olunc 0-0 bitsin diye dua eden fenerli'leri veriyordu digiturk yönetmeni, öyle bir akşamdı.

    20 yılllık serinin 14.maçıydı ama galatasaray'ımız tam 11 yıl sonra puanla tanışıyordu kadıköy'de. bir şeylerin olacağı o günden belliydi.
  • 277
    fenerbahçe'nin galip geleceğini düşünen ünlüler, futbol adamları ve skor tahminleri:

    yılmaz özdil: 2-0
    christoph daum: 2-0
    pierre van hooijdonk: 3-0
    sergen yalçın: 3-1
    ahmet ağaoğlu: 3-1
    cem dizdar: 4-2
    ibrahim kutluay: 2-0
    güvenç kurtar: 3-1
    banu yelkovan: 2-0
    burcu esmersoy: 3-2
    sine büyüka: 3-1
    mehmet ali erbil: 2-0
    hakan can: 3-1
    bülent timurlenk: 4-0

    berabere biteceğini düşünen ünlüler, futbol adamları ve skor tahminleri:

    graeme souness: 1-1
    rıza çalımbay: 1-1
    giray bulak: 2-2
    nejat biyediç: 1-1
    atilla gökçe: 1-1

    galatasaray'ın galip geleceğini düşünen ünlüler, futbol adamları ve skor tahminleri:

    kadir inanır: 0-1
  • 473
    surinamlının teorisinden, hagi'nin pratiğine

    marifet ezilmemekti elbet, ama bir punduna getirip ezerlerse de güzel kokmaktı. nane gibi, kekik gibi, fesleğen gibi mesela. ezildik, reykart gibi koktuk, daha da ezildik hagi gibi, galatasaray gibi koktuk. hiç kimsenin şüphesi olmasın, daha da ezerlerse bizi metin oktay gibi, al, sami yen gibi kokmasını da biliriz.

    surinamlı bir ütopyaydı. onun top oynadığı, hatta barca'da hoca olduğu zamanlarda biri galatasaray'ın başına geçecek deseydi bu bir rüyaydı. tamamı ulusal takımlarda oynayan futbolcuların hocası olarak bizi rüya görürken uyandırdı. ve başladı o lanet olası dar alanda kısa paslaşmalar. antrenmanlarda, takım sahaya ısınmaya çıktığında hep aynı varyasyonları gördük. 5 kişi aralarına 2 kişiyi alıyorlar, bizim 40 sene önce oynadığımız ortada sıçanı oynuyorlar. 40 senede futbolun ordinaryusları sıçan sayısını 2 ye çıkarmışlar yani, başka da yeni bir şey yok. servet'e de aynı idman, elano'ya da. hatta yedek kaleci bile 5 e 2 idmanı yapıyor seyrediyoruz. e maçta da öğrendiklerini uygulasın istiyor hoca. takımın tamamı teknik futbolcuymuş gibi, adam ayırmadan dar alana bütün futbolcuları gönderiyor haliyle. 5 kişi her zaman ortaya 2 kişi alabilseler iş kolay. kabiliyet sınırlı, kondüsyon zayıf, karşı takım da armut toplamıyor, giriyorlar 6 kişi sıçan mevkisine. sonra da biz küfür ediyoruz mustafa sarp'a, barış'a, ayhan'a topu kaptırdıkları için.

    surinamlı, bu işin böyle güzel olduğuna inanıyordu. ezilmek pahasına da olsa böyle oynamak istiyordu. ustalarından öyle öğrenmişti, gullit'le, van basten'le ajax'da, milan'da destanı böyle oynayarak, barca'da aynısını oynatarak yazmıştı. eğer futbolu oynayan en büyük takım sen olacaksan, alınacak en değerli kupayı senin futbolcun elleyecekse, o daracık alanda topu kaptırmadan 20-30 pas yapabilecek futbolcuların olmalıydı. o kadar uzun pas trafiği, stadyumu dolduran taraftarları coşturacak, arkasından güzel futbol ve zaferler gelecekti. eğer galatasaray kendi tarihini aşıp şampiyonlar ligi şampiyonu olacaksa surinamlı'nın rüyasındaki futbolu oynayacaktı. kimi denediyse yapamadı. 7 dönüm arazinin, ancak 2 dönümünde oynatmaya çalıştı servet'i. servet ne yapsın, yeteneği sınırlı, pas vermek üzere attıkları topu şişirdi ileriye. sıfır isabetli şişirmeleri bizim kayışları kopardı. mustafa sarp toptan kaçtı, ayhan emekliliğine gün sayıyordu o kaçmadı, küfürü yedi. hakan balta inceci değildi, 5 metrekare alanda ver kaçlara giremezdi. cana dar alan paslaşması yapabilecek teknikte değildi surinamlı için. barca'da olsa da oynatmazdı, galatasaray'da olsa da. elano ısrarla topa geniş alan kazandırıyordu. top oynama alanını genleştiriyordu. bir türlü hocanın istediği gibi oynayamıyordu. elano'yu da oynatmadı. pino'da, kewell'de onun futbolcuları değildi. hatta arda, arda olmasa, canımız kanımız olmasa, yeni transfer olsa onu da oynatmayacaktı. dar alanda ortada sıçan oyununda sıçan olmak istemiyorsan, rakibinden çok koşacaksın.aslanlara yem olmak istemiyorsan,öyle en yavaş koşan ceylan olacaksın ki, en hızlı koşan aslandan daha hızlı koşacaksın.

    mustafa sarp'ı, barış'ı, servet'i oynatmasındaki sır buydu belki de. onlar çok koşabiliyorlardı, bir tek eksiklikleri vardı sadece o da futbolcu olmalarıydı. lisans verildiğine göre, bunlar futbolcuydu, hem çok koşacaklar sıçan olmayacaklar, hem de her daim 2 veya daha fazla futbolcuyu sıçan gibi oynatacaklardı. ne bilsindi koskoca reykart, bunlara futbolcu lisansını o mu vermişti? katır gibi kuvveti olan bu futbolcular ah bir de kendi aralarında 30 pas yapabilseydiler. belki biz bu sene seyrantepe'de avrupa ligi'nde yarı final rüyalarına yatıp, final için para biriktiriyor olacaktık. rüyadan uyandık,ezildik, ezdiler, bir birimize girdik. kendi futbolcumuza sövdük, bu takım bir daha asla avrupa şampiyonluğu göremeyecekti, reykart ütopyasını koltuğunun altına alarak aramızdan ayrıldı. ve biz kokmaya devam ediyorduk hala.

    pratik, her zaman teorinin a.mına koymuştur. hagi kokmaya yeni başlamıştık ki bela maça çıkmamız gerekti sıcağı sıcağına. bir de baktık, surinamlı'nın oynatmadığı elano-cana-pino sahada. artk mecburiyetten mi, hagi pratiği mi yakında görürüz. gördüğümüz maçın kokusu geçmedi henüz. elano 20 pasla kat edilecek mesfeyi tek pasla halletmenin daha efektif olduğunu ispatlama derdine düştü. oyun bütün bir alana yayıldı. ortada sıçanı onlar oynamaya kalktılar top onlara geçince. ne var ki biz 2 den fazla sıçan soktuk aralarına. kadıköy'deki maçın pratiği böyleydi. orta sahada rahat paslaşamasınlar, 50.000 kudurmuş salyalarını akıtamasın, 2525 yaralı aslan kükresin diye koydu presini hagi. top bize geçtiğinde de ortada sıçan oynamanın alemi yoktu. ayhan'la, elano'yla açtılar yelpazeyi. pino'yla, miso'yla indireceklerdi az kalsın. berabere kaldık diye de sevinmedik, bakmayın siz yalama basına. evliyalar elimizden aldı, yatırdık ama işi bitiremedik. biz güzel koktuk, yenilseydik bile aynı eylemi koyacaktık.

    amma ve lakin, her pratik, bir teoriye dayanmalıdır. eğer biz bir daha asla avrupa şampiyonu olmayacaksak, teoriye falan gerek yoktur. olur da yüz senede bir bir deli nesil gelir, bir maradona bir hagi denk gelir, kırık bacakla, çatlak kabugayla bir final daha oynar, kupayı yine getiririz. yok kardeşim burası türkiye futbolu pratiğidir diyorsan, hedefin fenerbahçe'nin önünde ligi bitirebilmek ise eğer bu futbolcular hagi'ye yeter de artar bile. trübündeki çapulcu da bir kaç maç sonra unutur gider, ihaneti. nasıl olsa hagi bir daha yenilmez ve bu defter sümen altında daha çok bekler.
  • 500
    kpss için yazıldığım dersanenin ilk gününün akşamına denk gelir bu maç. o gün tanıştığım ve halen de sık sık görüştüğüm fenerbahçeli arkadaşım, klasik fenerli özgüveniyle "beş atarız, altı atarız" gibilerinden konuşmuş; "bir insanı tanıyacaksan, onunla birlikte maç izle, maç sırasındaki hali onu sana tanıtır" gibilerinden abuk subuk bir şeyler söylemişti. tabi sonra pino önderliğinde öyle bir top oynamıştık ki bu sözleri söyleyen arkadaşım karşılaşmanın doksan dakikasını fenerbahçe stoperlerine söverek geçirmişti. :) yaklaşık on sene geçti, bu on senenin yüzde seksenini de fenerbahçe stoperlerine söverek harcamıştır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın