444
fenerbahçe – galatasaray : 0-0
galatasaray 10 sene sonra kadıköyde kaybetmedi. aferin galatasaraya. izlemeyenler böyle düşünüyordur muhakkak. kafası yarılan kimse olmadı, kan akmadı buna dikkat çekmek isterim.
galatasaray, hagi ile 2 idman yapıp maça geldi. teknik, taktik konusu bu maçta çok geçerli değil. galatasaray – fenerbahçe maçlarında yıllardır söylenen “derbinin favorisi olmaz” mevsuzu gerçek oldu en sonunda. peki bu işler nasıl oldu? nasıl oldu da fenere karşı daha çok pozisyon bulduk?
galatasaray elindeki sağlam futbolcularla bir kadro zorunda kaldı. santrafor oynayacak 3 adamdan sadece batdal vardı hagi’nin elinde. hoca veya tugay batdal’a güvenemedi. onun yerine daha önce santraforda oynamış pino’yu tercih etti. pino seri bir oyuncu. bir çok pozisyonda rakiplerinden sıyrılıp şut atabildi. işin ilginci bir pino için fenerbahçe savunmasının ileri çıkamayışıydı. gerçi haksız değiller, daha maçın 3. dakikasında savunmanın arkasına sarkıp, kaleciyi geçip vurduğu top çizgiden çıktı pino’nun. sağda elano topla çok iyiydi. ama elano pas veren bir adam olmakla birlikte pas alma konusunda sorunlu. dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama pası verip duran bir adam elano. yararlı oldu mu? geldiğinden beri en verimli maçını oynadı belki de elano.
sol çizgide misimoviç oynuyor gibiydi. sıklıkla içeri girdi misi. topa basıp, telaşsız oynaması galatasaray için psikolojik katkı sağladı. bunun dışında gökhan gönül’ü takip etmese bile gökhan, misi’yi bırakıp ileri çıkamadı.
bu durumda şöyle bir durum oluştuğu görülüyor. caner elano’yu, gönül misi’yi bırakıp ileri çıkamadı. her zaman iddia ettiğim şekilde galatasaray ne düşünecek rakibi, sen öyle bir takım kurarsın ki, onlar düşünmek zorunda kalır gerçekleşmiş oldu. bunu kim yaptıysa hagi veya tugay fark etmez, tebrik ediyorum.
orta sahada da cana basit hatalar yapsa da orta sahayı kapattı. ayhan da daha rahat oynama imkanı buldu. sarp, eski maçlara göre gol atmak için yerini kaybetmedi. bunlar önemli ilerlemeler.
maçın başından sonuna kadar birlikte oynayan, saklanmayan bir galatasaray bu defa kadıköy’deki 50.000 fenerbahçeliyi susturdu. bu çok önemli, daha önceki yıllarda gördük bunu, takım olarak yerlerde sürünen fenerbahçeyi taraftarı iterek galatasaray maçlarını aldırıyordu. gerekirse hakemin kafasını yarıyorlar, gerekirse galatasaray’ın hocasının alnını yarıyorlar, gerekirse maç devam ederken galatasaraylı futbolcunun kafasına bir şeyler atabiliyorlar. unutmamak lazım, maç devam ederken mondragon’a ses bombası bile atmışlardı. korkarım, bu defa bunlar olmayınca galibiyet gelmedi. hahahaha…..
evet bunlar taraftarca bakış açısı. ama bir gerçek var ki, galatasaray takımının kendine güvenle pas yaparak, telaşa kapılmayarak fenerbahçe’nin üstüne gitmesi. bu durum maçın başından sonuna kadar devam etti ve fenerbahçe taraftarının devreye girmesine engel oldu.
galatasaray takımı sakince pas yaptı, dirseğe dirsek, tekmeye tekme, depara deparla karşılık verdi. en son lucescu döneminde böyle bir takım izlemiştim. yılmadılar, eksik kadroya rağmen sağlam durdular.
özellikle ilk yarı boyunca fenerbahçe sadece duran toplarla heyecan yarattı.
galatasarayda tek forvet oynayan pino, bugüne kadar çizdiği profilin dışında, sakin, seri, rakibinin üstüne giden, korkmadan şut atan bir oyun gösterdi. tek forvet nasıl olursa öyle. bugün anlaşıldığı kadarıyla pino, her iki tarafa da çalım atabilen bir futbolcu. çizgi kenarı yerine göbekte oynayınca önünde daha fazla seçenek buldu ve genellikle bunları iyi kullandı. sadece maçın sonlarında yobo’nun bacak arasından geçmeyi denemek yerine topu burnunun dikine taşısaydı daha iyi bir pozisyon bulurdu. hakkını yememek lazım, bacak arasını atabilseydi volkan’la karşı karşıya da kalacaktı, kararı diğer türlü verdi. anlık bir kararı eleştirmem.
galatasaray savunması yine bir çok bireysel hata yaptı. saçma sapan pozisyonlar verdi fenerbahçe’ye. başrollerde servet ve balta vardı. hani geçen hafta takımı sattığı iddia edilen adamlar. bütün hafta bu adamların yeteneği bu kadar diye anlatmaya çalıştım ama art niyetlilere anlatmak zor. sanırım ilerleyen günlerde balta yerine insua kadroya girecektir.
hagi ikinci devre elano, cana ve misimoviç’i çıkardı. yerlerine barış, emre çolak ve serkan’ı aldı. serkan’ın oyuna girmesinin pek etkisini göremedik, gerçi göbeği sabrikapatmış oldu, kaleye yaklaşacak pozisyonlar buldu. sezon başından beri sabri’nin galatasaray orta sahasına ilaç olacağını yazıyorum. ayrıca, bütün maç etkisiz kalan stoch’un serkan’ı geçip etkili orta kesmesi gözümden kaçmadı.
galatasaray şahane mi oynadı, asla. beraberliğe seviniyor muyum, asla. aksine, çok akıllıca oynayan ve pozisyonlar bulan galatasaray’ın galibiyeti kaçırdığını düşünüyorum. galatasaray’ın girdiği pozisyonlar için belki pozisyon bile denemez, pino’nun maçın hemen başında çizgiden çıkan vuruiu hariç. ama unutulmaması gereken, galatasaray’ın çanakkale geçilmez oynamayıp, pas yaparak fenerbahçe’nin üstüne gitme isteğidir. bunu da arda, baros, kewell gibi takımın zeka seviyesini, sonuca gitme kalitesini direkt etkileyen futbolcularının olmamasına rağmen başarması dikkate değer.
galatasaray elindeki futbolcu kadrosunu mümkün olduğunca iyi kullandı bu maçta. fenerbahçe ise bu kadroyu rakibi üzerine çekip, hızlı stoch ve dia’yı kullanarak kontra yapmak üzere kurdu. bu maça kadar galatasaray’ı hep böyle yenmişti zaten. baskı kurup da yendiği bir maç yok. ama galatasaray kademeli kanat kapatmayı bugün çok iyi becerdi. bazen aksadı elbette, bireysel hatalar yüzünden ama bu defa da savunma göbeğindeki servet ve neill bu açıkları kapadı. takım olunca böyle oluyor işte.
elano ve misimoviç bu maçta görev adamı olarak oynadılar. ilerleyen günlerde arda, baros, kewell geldiğinde gerçek yaratıcı, iş bitirici kimliklerine de bürünecekler. bundan şüpheniz olmasın. olmuyorsa zaten barınamazlar. ne de olsa yapmaları istenen şeyleri zamanında aslanlar gibi yapmış 2 adam var kenarda ve bu adamların en önemli özellikleri futbol sevgileri, tutkuları, hırsaları. yoksa biri 36, diğeri 39 yaşına kadar nasıl oynardı. bu cümlemi unutmayın, ben çok beğendim arada sırada kullanacağım. telif hakkı bendedir. kopirayt, mopirayt
doğrudur, galatasaray hırsla oynadı bu maç. bunda utanılacak ne var? doğrusu bu zaten. kenarda, çıkarız oynarız diyen bir adam yerine kazanmamız gerek diyen bir adamın takıma verdiği enerji ve motivasyon farkı bu işte. yoksa hagi 2 idmanla ne değiştirebilir ki?
bu maç takımla hocanın, takımla taraftarın barışma maçıdır. bundan sonra galatasaray birbirine kenetlenecektir. bunun çimentosu da hagi ve tugay’dır.
galatasaray 10 sene sonra kadıköyde kaybetmedi. aferin galatasaraya. izlemeyenler böyle düşünüyordur muhakkak. kafası yarılan kimse olmadı, kan akmadı buna dikkat çekmek isterim.
galatasaray, hagi ile 2 idman yapıp maça geldi. teknik, taktik konusu bu maçta çok geçerli değil. galatasaray – fenerbahçe maçlarında yıllardır söylenen “derbinin favorisi olmaz” mevsuzu gerçek oldu en sonunda. peki bu işler nasıl oldu? nasıl oldu da fenere karşı daha çok pozisyon bulduk?
galatasaray elindeki sağlam futbolcularla bir kadro zorunda kaldı. santrafor oynayacak 3 adamdan sadece batdal vardı hagi’nin elinde. hoca veya tugay batdal’a güvenemedi. onun yerine daha önce santraforda oynamış pino’yu tercih etti. pino seri bir oyuncu. bir çok pozisyonda rakiplerinden sıyrılıp şut atabildi. işin ilginci bir pino için fenerbahçe savunmasının ileri çıkamayışıydı. gerçi haksız değiller, daha maçın 3. dakikasında savunmanın arkasına sarkıp, kaleciyi geçip vurduğu top çizgiden çıktı pino’nun. sağda elano topla çok iyiydi. ama elano pas veren bir adam olmakla birlikte pas alma konusunda sorunlu. dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama pası verip duran bir adam elano. yararlı oldu mu? geldiğinden beri en verimli maçını oynadı belki de elano.
sol çizgide misimoviç oynuyor gibiydi. sıklıkla içeri girdi misi. topa basıp, telaşsız oynaması galatasaray için psikolojik katkı sağladı. bunun dışında gökhan gönül’ü takip etmese bile gökhan, misi’yi bırakıp ileri çıkamadı.
bu durumda şöyle bir durum oluştuğu görülüyor. caner elano’yu, gönül misi’yi bırakıp ileri çıkamadı. her zaman iddia ettiğim şekilde galatasaray ne düşünecek rakibi, sen öyle bir takım kurarsın ki, onlar düşünmek zorunda kalır gerçekleşmiş oldu. bunu kim yaptıysa hagi veya tugay fark etmez, tebrik ediyorum.
orta sahada da cana basit hatalar yapsa da orta sahayı kapattı. ayhan da daha rahat oynama imkanı buldu. sarp, eski maçlara göre gol atmak için yerini kaybetmedi. bunlar önemli ilerlemeler.
maçın başından sonuna kadar birlikte oynayan, saklanmayan bir galatasaray bu defa kadıköy’deki 50.000 fenerbahçeliyi susturdu. bu çok önemli, daha önceki yıllarda gördük bunu, takım olarak yerlerde sürünen fenerbahçeyi taraftarı iterek galatasaray maçlarını aldırıyordu. gerekirse hakemin kafasını yarıyorlar, gerekirse galatasaray’ın hocasının alnını yarıyorlar, gerekirse maç devam ederken galatasaraylı futbolcunun kafasına bir şeyler atabiliyorlar. unutmamak lazım, maç devam ederken mondragon’a ses bombası bile atmışlardı. korkarım, bu defa bunlar olmayınca galibiyet gelmedi. hahahaha…..
evet bunlar taraftarca bakış açısı. ama bir gerçek var ki, galatasaray takımının kendine güvenle pas yaparak, telaşa kapılmayarak fenerbahçe’nin üstüne gitmesi. bu durum maçın başından sonuna kadar devam etti ve fenerbahçe taraftarının devreye girmesine engel oldu.
galatasaray takımı sakince pas yaptı, dirseğe dirsek, tekmeye tekme, depara deparla karşılık verdi. en son lucescu döneminde böyle bir takım izlemiştim. yılmadılar, eksik kadroya rağmen sağlam durdular.
özellikle ilk yarı boyunca fenerbahçe sadece duran toplarla heyecan yarattı.
galatasarayda tek forvet oynayan pino, bugüne kadar çizdiği profilin dışında, sakin, seri, rakibinin üstüne giden, korkmadan şut atan bir oyun gösterdi. tek forvet nasıl olursa öyle. bugün anlaşıldığı kadarıyla pino, her iki tarafa da çalım atabilen bir futbolcu. çizgi kenarı yerine göbekte oynayınca önünde daha fazla seçenek buldu ve genellikle bunları iyi kullandı. sadece maçın sonlarında yobo’nun bacak arasından geçmeyi denemek yerine topu burnunun dikine taşısaydı daha iyi bir pozisyon bulurdu. hakkını yememek lazım, bacak arasını atabilseydi volkan’la karşı karşıya da kalacaktı, kararı diğer türlü verdi. anlık bir kararı eleştirmem.
galatasaray savunması yine bir çok bireysel hata yaptı. saçma sapan pozisyonlar verdi fenerbahçe’ye. başrollerde servet ve balta vardı. hani geçen hafta takımı sattığı iddia edilen adamlar. bütün hafta bu adamların yeteneği bu kadar diye anlatmaya çalıştım ama art niyetlilere anlatmak zor. sanırım ilerleyen günlerde balta yerine insua kadroya girecektir.
hagi ikinci devre elano, cana ve misimoviç’i çıkardı. yerlerine barış, emre çolak ve serkan’ı aldı. serkan’ın oyuna girmesinin pek etkisini göremedik, gerçi göbeği sabrikapatmış oldu, kaleye yaklaşacak pozisyonlar buldu. sezon başından beri sabri’nin galatasaray orta sahasına ilaç olacağını yazıyorum. ayrıca, bütün maç etkisiz kalan stoch’un serkan’ı geçip etkili orta kesmesi gözümden kaçmadı.
galatasaray şahane mi oynadı, asla. beraberliğe seviniyor muyum, asla. aksine, çok akıllıca oynayan ve pozisyonlar bulan galatasaray’ın galibiyeti kaçırdığını düşünüyorum. galatasaray’ın girdiği pozisyonlar için belki pozisyon bile denemez, pino’nun maçın hemen başında çizgiden çıkan vuruiu hariç. ama unutulmaması gereken, galatasaray’ın çanakkale geçilmez oynamayıp, pas yaparak fenerbahçe’nin üstüne gitme isteğidir. bunu da arda, baros, kewell gibi takımın zeka seviyesini, sonuca gitme kalitesini direkt etkileyen futbolcularının olmamasına rağmen başarması dikkate değer.
galatasaray elindeki futbolcu kadrosunu mümkün olduğunca iyi kullandı bu maçta. fenerbahçe ise bu kadroyu rakibi üzerine çekip, hızlı stoch ve dia’yı kullanarak kontra yapmak üzere kurdu. bu maça kadar galatasaray’ı hep böyle yenmişti zaten. baskı kurup da yendiği bir maç yok. ama galatasaray kademeli kanat kapatmayı bugün çok iyi becerdi. bazen aksadı elbette, bireysel hatalar yüzünden ama bu defa da savunma göbeğindeki servet ve neill bu açıkları kapadı. takım olunca böyle oluyor işte.
elano ve misimoviç bu maçta görev adamı olarak oynadılar. ilerleyen günlerde arda, baros, kewell geldiğinde gerçek yaratıcı, iş bitirici kimliklerine de bürünecekler. bundan şüpheniz olmasın. olmuyorsa zaten barınamazlar. ne de olsa yapmaları istenen şeyleri zamanında aslanlar gibi yapmış 2 adam var kenarda ve bu adamların en önemli özellikleri futbol sevgileri, tutkuları, hırsaları. yoksa biri 36, diğeri 39 yaşına kadar nasıl oynardı. bu cümlemi unutmayın, ben çok beğendim arada sırada kullanacağım. telif hakkı bendedir. kopirayt, mopirayt
doğrudur, galatasaray hırsla oynadı bu maç. bunda utanılacak ne var? doğrusu bu zaten. kenarda, çıkarız oynarız diyen bir adam yerine kazanmamız gerek diyen bir adamın takıma verdiği enerji ve motivasyon farkı bu işte. yoksa hagi 2 idmanla ne değiştirebilir ki?
bu maç takımla hocanın, takımla taraftarın barışma maçıdır. bundan sonra galatasaray birbirine kenetlenecektir. bunun çimentosu da hagi ve tugay’dır.