2012-13 UEFA Şampiyonlar Ligi Son 16 Turu İlk Maçı
21:45 Türk Telekom Arena
1 - 1
  • 380
    sampiyonlar ligi grubundan namalup ve lider olarak cikmis bir takimla berabere kaldigimiz mac. skora bakmadan sozluge girsem herhalde kepaze olduk, fark yedik derim. hani yillar once hincal uluc baba gunduz'e sormus ya "almanya'yi yenebilir miyiz" diye. o da cevap vermis "ne hakla!". ayni hesap. hayir arkadas, anlamiyorum, her sene sampiyonlar liginde gruptan cikiyoruz da benim mi haberim yok? "aa artik yeter, bu sene final oynamak sart" mi diyorum nedir. yahu bu seneye kadar hatirladigim son sampiyonlar ligi macimizda sasa ilic, okan buruk falan oynuyordu, neden bahsediyorsunuz acaba? drogba'yi, sneijder'i aldik, eyvallah, super transferler de, is transferle bitseydi manchester city'le real madrid her sene final oynardi. su schalke'yi yenmeyi hak ediyor muyuz acaba? daha gecen gun akhisar'i zar zor yendik, schalke'ye bes mi atalim bugun? gercekten bunu hak ediyor muyuz? hele bir de mac oncesi entry'lere bakiyorum, aman yarabbi, neler var neler. "3-0 bizim" diyen mi dersin, "4-1 aliriz, goller de ahmet mehmet fikret saffet" diye isimleri bile veren mi dersin. bu skor tahminciligi isinden zaten oldum olasi haz etmem. hasbel kader skoru bilen insana da gidip kredi vermem, "vay balli p.." der gecerim. hayir bir de bunlar daha sonra gelip takima sovmuyor mu, iyice delleniyorum. isim gucum olmasa hepsini teker teker bulup burada ifsa ederdim ama mubarekler de o kadar cok ki. bir de niye hep kendi takimin kotu oluyor ben bunu anlayamiyorum. bazen iyisindir ama karsi taraf senden daha iyidir. bunu kabullenmek niye zor oluyor? vallahi mactan ziyade, mactan sonraki sozlugun hali daha moral bozucu.
  • 85
    bazi yazar arkadaslarimiza gore hayatinda stoper oynamamis meloyu stoperde, 2 haftadir sakat oldugu icin dogru duzgun antrenman yapmamis elmanderi sol forvette oynatmamiz gereken kritik mac mac. hatta bu yetmezmis gibi sneijder + 3 forvetle maca cikmamiz gerekiyormus. bence umutu da koyalim 11e. tam olsun.

    fazla mi menajerlik oynuyorsunuz yoksa futbolla ilgilenmeye yeni mi basladiniz ben anlamadim.
  • 123
    hani yazmak gereksiz olabilir ama çift forvet arkası snijder ile akhisar'a bile verdiğimiz kontraları gördük. ama ben bir taraftar olarak şunu söyleyebilirim: akhisar maçını drogba'dan önce ve drogba'dan sonra gören galatasaray taraftarı, onu ilk on birde görmez ve işler istediğimiz gibi gitmezse, her türlü şımarıklığı yapabilir. tek forvette drogba mı burak mı derseniz, burak'ın formu, drogba'nın sonradan girerse daha etkili olacağı düşüncesi, işi içinden çıkılmaz hale getiriyor. allah, imparator'un yardımcısı olsun.

    ekleme: melo'nun alternatifinin olmadığını gördük değil mi? güzel.
  • 374
    stoper (tandem) sorununu dillendirmiştik. hemen rüya takım muamelesi yapmamalı demiştik. astronomik paraların dolandığı yerdeki patates tarlası zemini söylemiştik. dur bakalım unuttuğumuz var mı? hah, buldum! duygusal faslı kardeş el bombası kıvamında halâ, bunu da belirtmiştik. velhasıl dostlar ben memnun değilim, olana da neden memnunsun demem. bir tek şey derim, drogba bizi şampiyon yapar, gerisi allah kerim.
  • 220
    işi gücü boşlamamı sağlayan maçtır aynı zamanda. yarın, sabahın 07.20'sinde 8. sınıflara inkılap tarihi dersim var. bunun için 05.30'da uyanıp yollara düşmem lazım. yani benim normal şartlarda, şu saatlerde uykumu yarılamış olmam gerekiyordu. içimden hiçbir şekilde ders işlemek gelmiyor. hem de konularda epeyce geri kalmamıza rağmen. aklım sadece schalke maçında. içimden tek gelen neuchatel xamax maçlarından başlayıp, günümüze kadar galatasarayımızın türk futbolundaki devrimci özelliğinden bahsetmek. inkılap tarihi dediğin şeyin spor kısmının yüzde 80'i bize ait zaten. böylece müfredata da aykırı davranmamış olup, bu sıkıntıdan kurtulmuş oluruz. sınavda da "uefa finalini yöneten hakem kimdir?" diye bir soru uydurursak, on numara - beş yıldız olur. işin şakası bir yana, bir an önce 21:45 olsun ve tüm dünyaya adımızı tekrardan duyuralım!
  • 414
    maç öncesi havalarda uçuşan "2-0 / 3-0 alırız!" sözleri sonrası böyle bir sonuçla karşılaşmak, bu iddialarda bulunan kimseler için illa ki yıkıcı olmuştur. fakat schalke son 10-11 resmi maçında 1 kez kazanmış da olsa, dillendirildiği gibi 7-8 eksikle de gelse, oynadığınız yer şampiyonlar ligi ve motivasyonu, havası bambaşka bir maç. temkinli yaklaşıp kontrollü oynamak, rövanşında deplasmanda olası gollü beraberlik ile üst tur biletini alacağınız 0-0'a razı olmak daha akılcı ve mantıklı olurdu. fakat sneijder ve drogba transferleri bizleri çok şımarttı. schalke'yi küçülttükçe küçülten medyanın gazına da gelinince, istenen ruh hali taraftarın birçoğunda başarıyla oluşturuldu.

    fatih hoca eleme usulü ile oynana maçların büyük dehasıdır. fakat sneijder - burak - drogba'nın aynı anda sahada olması, bütün kozlarımızı aynı anda oynamış olmamıza neden oldu. üstelik sneijder'i geçtim herhangi bir forvet arkası oyuncusunu, asıl mevkiisinden alıp sol/sağ kanada koymak ve orada oynamaya mecbur bırakmak hatayken hoca sneijder'den 4-4-2 sol kanadı olmasını istedi ve ondan alabileceğimiz maksimum verimi, minimuma düşürdü. sneijder hakkında "savunmaya yardım etmiyor" diye eleştirmek de hata zincirinin ilk halkasını görmezden gelmektir çünkü sneijder'i asıl yerinde oynatmadığınız için, yaptığı veya yapmadığı hareketlerden ötürü onu eleştiremezsiniz de. umarım fatih hoca sneijder'i, yaratıcılığını en rahat kullanabileceği forvet arkasına en kısa zamanda yerleştirir ve ondan sol kanat yaratmaya çalışmaz.

    "nasıl başlamalıydık?" diye soranlara verecek cevabım belli: sneijder'i oynattığınız müddetçe yalnızca 2 altertafiniz var. birincisi 4-4-1-1 ki burada burak veya drogba'dan birini feda etmek durumundasınız. drogba'yı anlatmaya gerek yok. tüm dünya'nın tanıdığı, mevcut kadromuzdaki en büyük ve en önemli silah. burak ise bu maça kadar çıktığı 6 maçta 6 gol ile şampiyonlar ligi'nin gol kralı durumunda olan biriydi. bu veriler ışığında iki oyuncu arasında tercih yapmak elbette çok zor fakat çift maçlı eleminasyon sisteminde kendi sahanızda oynayacağınız ilk maçta kontrolsüz şekilde hücum etmek yerine, daha tutumlu ve kontrollü oynamalısınız. bu yüzden burak ile başlayıp ikinci yarıda oyunun ve skorun gidişatına göre drogba alınabilirdi. diğer alternatifimiz de burak ve drogba'nın aynı anda oynayabileceği 4-3-1-2 sistemi. ikisinin ortak noktası da sneijder'in forvet arkasındaki "1" olması. fatih hoca, apaçık görünen doğruları, deneme-yanılma yöntemiyle bulan bir hoca. schalke'yi bu maçta gördük, tanıdık. rövanş maçında çok daha akılcı hamleler ile üst tur biletini arayacağımızı düşünüyorum.

    maça gelecek olursak, ilk yarı ve ikinci yarı arasında dağlar kadar fark olduğunu görüyoruz. bunun sebebinin de sneijder'in oyundan alınması olduğunu söyleyebiliriz. çünkü ikinci yarıda yerden 2 top yapmayı denemek yerine, aldığımız her topu drogba'ya atmayı tercih ettik. açıkçası koskoca galatasaray'ın, üstelik şampiyonlar ligi son 16 turu maçında, "doldur-boşalt" ile gol araması üzücü bir durum. üstelik 'drogba nasıl olsa alıyor, indiriyor.' diyerek bunu hücum felsefemiz bellemek de akıl tutulması yaşandığının göstergesi. buna rağmen drogba kendisine atılan hemen her topu aldı, indirdi, topu ileride tutmamızı sağladı. fakat topu indirdiği yerde topu servis edebilecek sneijder'in olmaması ise sistemin eksik noktası olarak karşımıza çıktı.

    genel olarak, özellikle 2. yarıdaki görüntümüzü düşündüğümüzde 1-1 çok iyi bir skor. yenemediğimiz için hayıflanmak yerine, yenilmediğimiz, 2. yarıda gol yemediğimiz için kendimizi şanslı addetmeliyiz. çünkü schalke, ikinci yarıyı düşündüğümüzde, ne yaptığını bilen bir oyun oynarken galatasarayımız tamamen drogba'ya uzun top şeklinde bir oyun anlayışına bürünmüştü. tüm bunlara rağmen, ilk yarı sonunda hamit ve dany'nin yaptığı bireysel hatalardan yediğimiz gol olmasa kazanabilirdik bile. yine de 90 dakika sonunda tabeladaki skor, "tur gitti :(" psikolojisine bürünmemizi gerektirmiyor. deplasmanda çok daha rahat ve iyi oynayan bir takım olarak, rövanş maçında da turu sonuna kadar kovalayacağımızdan eminim. schalke ile denk güçlere sahip olduğumuzdan orada da karşılıklı goller olacaktır. önemli olan ve yapmamız gereken, yediğimizden daha fazlasını atmak. bu 3 hafta içerisinde gerek sneijder'i kullanacağımız bölgeyi en doğru şekilde görmek, gerekse drogba'nın takıma daha da uyum sağlaması sonrası, schalke için daha tehlikeli bir rakip haline geleceğimiz şüphesiz.
  • 430
    bu maç 2019 yılında oynansaydı rövanşında kesin elenirdik. sözlük kıyamet yeriydi herkes ligden bile küme düştük modundaydı. yahu rövanş maçında tv karşısında elimizi kalbimize koyarak bekliyorduk. şimdi ise içerde gol yersek geçmiş olsun aga modunda daha maç başlamadan elendik beyler boşun izlemeyin kafasında insanlarla sinerji yaratmaya çalışıyoruz.
  • 390
    maç notlarım şu şekilde;
    1. henüz ısınma sırasında saha zemini kalktı. çimleri hiç değiştirmeseydik çok daha iyiydi.
    2. taraftar cehennemi yaşatamadı. ilk yarı takım 15 dakika iyiyken taraftar ateşliydi ve rakibi ıslıklamaktaydı, ancak ıslık işi giderek azaldı zaman zaman 2.500 kişinin sesi daha çok çıktı. güney rezaletti, doğu ikinci yarı son 15 dakika takımı şahlandırmaya çalıştı. deplasman tribünü dışında batı'da da rakip taraftarlar için bir bölüm ayrılmıştı.
    3. ilk 15 dakika orta sahanın dönen topları karşılaması (özellikle melo) ile iyi oynadık 2-0 olacakken hamit gene direğe takıldı. şl de direkten dönen toplara puan verilseydi bu yıl en çok puanı biz alırdık.
    4. sonra melo yoruldu rakip bol pas yaptı biz yorulduk, rakip sol kanadımızı çökertti. ilk yarı biterken holanda'lı çıkar amrabat girer diye konuşurken hoca da aynı değişikliği yaptı. bu değişiklik rakibin soldan gelişini engelledi oyun kısmen dengelendi.
    5. bir sözüm sabri'ye. ezbere oynamakta. kafasını kaldırmamakta, çin ata sözünde olduğu gibi atın ayağındaki nalı düşünmeli sabri bir atın ayağındaki nalın düşmesi büyük bir savaşı kaybettirmekte. her gün bireysel çalışma yapıp ezbere oynama hatasını görüp kendini geliştirmeli. bir sözüm hamit'e; direkten dönen toptan sonra yavaş oyunumuzu daha da yavaşlattı aldığı tüm topları sıkıştırdı. yavaşlatma, şu topu yeme ve allah aşkına tek top oyna. yediğimiz gol öncesi hamit köşede topu yemekle meşgul, sabri yardıma gelmedi hamit akıllı davranmadı, melo ve dany bizi üzdü kimse faul yapmaya cesaret edemedi, kalan 2 bek aynı adamla istişare ederken bağıra bağıra yedik. her şeyde hayır var.
    6. direkten dönen top, burak'ın direk dibi, wesley'in ilk yarıdaki şutu, drogba'nın topu kapıp burak'a verdiği (ofsayt bayrağı kalkan) top, ezberci dediğim sabri'nin inanılmaz şutu gibi pozisyonlarımız oldu. pozisyon sayısı anlamında kötü değildik. iç saha maçlarımızda daha az pozisyon bulduğumuz kabız maçlarımızı hatırladım ve hücumda drogba etkisini söylemek isterim.
    7. oyunun hızlı veya tek pas ile oynadığımız anlarda bu takım zamanla harika top oynar diye düşündüm. ancak bu anlar sadece 2 tane 5 dakika oldu. tek pas hızlı oyunu 25 + 25 = 50 dakika oynamamız lazım. henüz %10'dayız. yani zaman lazım. melo'nun daha önde rakipten önce rakibi karşılaması için stoperlerin melo'ya ileri ittirmesi lazım. hoca ve hatta drogba defalarca geri yanaşmayın dedi ancak melo, sabri, riera, stoperler laf dinlemedi veya güçleri yetmedi.
    8. stoperler ise kabul edelim henüz ideal durumda değil. ben kendilerinden çok ümitliydim hala ümitliyim. zaten başka bir tutanacak dalım da yok. gökhan zan'ı ise görmeyeli aylar oldu.
    9. taraftarın homurdanma ve topu kapana at muamelesi yapma huyu bu maçta gene karşımıza çıktı. taraftardan sorumlu yönetici lazım, 2013 ve böyle bir yönetici yok anlamış değişim.
    10. rakip kalecinin forma numarası istanbul plakası idi. böyle bir durumu ilk kez gördüm.
    11. 1-1 nihayetinde ilk yarının sonucu. tek pas çalışıp yerden oynarsak almanya'dan iyi sonuç alabiliriz. oynayamazsak bireysel hatalar durumu belirler. rakip oyuncularının da bireysel hata yaptığını gördük. ben almanya'daki maçtan çok umutluyum.
    12. (bkz: son sözümüzü söylemedik)
  • 415
    galatasaray 05 – schalke 04 : 1-1 aksak galatasaray

    muslera, sabri, semih, dany, riera, melo, selçuk inan, hamit, sneijder, drogba, burak. hücum gücü ya da başka türlü söylersek forvetlerin kalitesi muhteşem. maçtan önce bakınca doğru bir kadro. ama nasıl oynayacakları, nasıl dizilecekleri, daha doğrusu kimin hangi görevi üstleneceği önemliydi.
    daha önce de yazdığım gibi sneijder’den en iyi verimi almak için santrforların tam arkasında oynaması gerek.
    takımın beyni ve oyun kurucusu, saha içindeki yönetici kaptanı selçuk inan ve başka birine gerek de yok zaten. selçuk inan bu işi dünya çapında iyi yapıyor. eksik kaldığı kısım ceza sahasına uzak kalması. bu açığı kapatacak olan, forvetin oyun kurucusu olarak oynayacak adam da sneijder. sneijder’in kenarda kalması hem kendisi için hem de takım için işleri zorlaştırıyor.

    bir çok yerde sneijder’in sol açık oynadığının yazıldığını gördüm. yahu sol önde oynamak başka şey, sol açık başka şey. daha net olsun örnek vereyim, amrabat sol açık, sneijder değil. anlaşıldı umarım.
    kaldı ki, aslında sneijder tam çizgi de oynamadı, daha içe girerek oynadı ki alışkanlığı da böyle zaten. gol pozisyonlarımızın hepsinde forvetin oyun kurucusu olduğunu da net olarak gördük zaten.

    aksak galatasaray buradan çıkıyor işte. sağ taraf ve orta saha tam olmaları yerde kaldıklarında sol öndeki boşluk kapatılmadığı için tahterevallinin bir ucu kısa kalıyor, topal bir takım oluyor galatasaray.

    sneijder içeri girince ve özellikle burak’ın birinci sınıf golünden sonra schalke galatasaray’ın sol tarafına çok akıllıca yüklendi. riera tek kaldı. schalke çok kolayca riera’nın üstüne geldi, ikiye birlerle ya da aldatarak rirea’yı geçtiler, pozisyonlar hazırladılar.

    sneijder bunu fark edip sol savunmaya yardıma geldiğinde de hücum etkinliği azaldı. oyundan çıkmalı mıydı tartışılır. fatih hoca başka bir şey yapabilirdi. burak ya da drogba’yı çıkarıp amrabat’ı alarak sneijder’i tam forvet arkasına çekebilirdi. hani alex’in fenerde oynadığı gibi. sanırım fatih hoca amrabat’ın gençliği, dinlenmişliği, kuvveti ve hızıyla hem savunmaya destek verip hem de forvet işlerini yapacağını düşündü. aslında hoca haklı çıkmadı diyemeyiz. ilk devrede solumuza dalga dalga gelen schalke’yi durdurduk diyebiliriz. bunun iki sebebi var ve hangisinin daha öncelikli olduğunu bilemeyiz. biri amrabat’ın girmesi, diğeri de schalke’nin istediği golü atmış olması.

    aynı anda sneijder, drogba ve burak’la oynayacaksınız iyi takımlara karşı böyle sorunlar yaşanabilir. schalke, necip türk spor medyasının bize anlattığı gibi dandik, zayıf bir takım değil. taş gibi bir takım. ayağa çok iyi pas yapıyorlar, alanları çok iyi kapatıyorlar. son iki yıldır rakibin galatasaray’dan fazla topa sahip olduğu maçlardan birini oynamış olmamız muhtemel. hoca da maç öncesi basın toplantısında bu yüzden sitem etti. medya medyacı olarak izlerken fatih hoca hoca olarak izliyor, aradaki fark bu. medyanın yapmaya çalıştığı bizans oyunlarından bahsetmek bile istemiyorum.
    tam burada frank sinatra’nın bir sözünü hatırlatmak isterim. sinatra demiş ki; hayatta en iyi intikam, büyük bir başarıdır. benim kişisel gelişim için yayınladığım kartlarda da var bu söz, henüz yayınlamadım. sanırım ikinci maçtan önce yayınlarım.

    ele verir talkını kendi yutar salkımı olmasın. eleştiri yapmak kolaydır, çözüm önerisi olmazsa eleştiri değil sallama olur. aksak, topal takımdan nasıl kurtulacağız. en basit çözüm sneijder’i oynatmamak. ama sneijder gibi büyük bir futbol zekası ve gücünü dünya klasında becerikli forvetlerinle birlikte oynatarak “şimdi rakipler düşünsün” diyecek takım kurmak daha önemli.
    fatih hoca bizi nasılsa okumaz diyerek ukalalık yapmaya devam edeyim. tam adı ukalalık nitekim, hadsizlik de denebilir belki.

    muslera ve savunmanın kurgusunda bir değişikliğe gerek yok. orta saha ve forveti oyuncuları değiştirmeden yeniden dizayn etmek gerek. forveti dizmek de kolay. drogba, burak çift forvet, sneijder hemen arkalarında. asıl sıkıntı orta saha dizaynında. elimde üç oyuncu kaldı. melo, selçuk inan ve hamit. bu üçlüyle birlikte bütün orta sahayı kapatmamız gerek. sol iç, sağ iç, orta sahanın ortası falan gibi bir dizayndan bahsetmiyorum. savunmaya daha yakın, daha kompakt oynayan bir orta saha işimizi görür. ömer üründül’ün kulakları çınlasın, bloklar arası mesafenin kısaltılması gerekir.

    gelelim twitter, gs sözlük gibi yerlerdeki sallamalaraaaaaa. sallama nedir yukarıda bahsettim ya, yapmamak lazım. çünkü bir hoca maçtan önce bir fikir oluşturur. bunu da rakibi izleyerek ve elindeki oyunculara göre yapar. ve fakat maç başlar fikirlerin bazıları tutmaz ve tabii ki fatih hoca gibi biri de bunu fark eder. evet yavrum, senin maçtan önce söylediğin çıkmış da olabilir. ne yapalım yani, binlerce adam binlerce fikir söylüyor, hocanın fikrinin %90’ı tutmuş. acaba sen o soyunma odasında olsan o topçular seni dinler mi? bunu neden yazdım biliyor musun, hocanın tek işi sadece sahada takımın ne oynayacağı değil. idmanda ve soyunma odasında dolar milyonerleriyle çalışıyor, onları yönetiyor. biz arabasını değiştirince eski arkadaşlarına selam vermeyen sıradan insanlar tanıyoruz. o milyonerleri idare etmek başlı başına büyük bir iş değil mi? o zaman eğri oturup doğru konuşalım. fatih terim gibi bir adam bütün zamanını galatasaray için harcıyor, bir fikir ortaya koyuyor. tutmadı diye ona küfür etmek, hakaret etmek ne kadar büyük bir yanlış. bak, dikkat et, bize uefa’yı kazandırdı falan demiyorum. sadece şu an yaptığı işten ve işini yaparken yapılabilecek hatalardan ve bunları fark edip düzelt çabasından bahsediyorum. dur lan örnek de vereyim. sen her girdiğin sınavdan istediğin notu alıyor musun ya da her verdiğin teklifi satışa dönüştürebiliyor musun ya da her telefon görüşmende isteğin şeyleri söyleyebiliyor musun, ya da babandan her para istediğinde alabiliyor musun?
    ama konu futbol olunca topçunun her vurduğunun gol olmasını, hocanın her çıkardığı takımın senin fikrindeki gibi oynamasını, takımın her maçı kazanmasını istiyorsun. isteme demiyorum zaten, iste ama olamazsa küfür, hakaret etme. sonra bir gün gelir senin her beceremediğin bir durumda sana küfrederler, ağlarsın.
    yazının her yerinde takım eleştirisi var, aslında fatih terim eleştirisi. bu eleştiriler her maç yazımda var zaten ama neden kimse için sorun olmuyor. çünkü ben üzüm suyu içmeyi seviyorum, çok içersem ancak bağcıyı döverim belki. o kadar içmemeye gayret ediyorum.

    millet yine saracak adamlar bulmuş. aslında kötü topçu vardı demek zor. anlık hatalar oldu. hamit’e golden önce kaybettiği top için sallayanlar var, yapmayın yahu kaleye 100 metre vardı neredeyse topu kaptırdığı yer. sabri, melo yediğimiz golde hatalı diyen var. top senin topçuna hem de çok rahat alacağı bir şekilde gelirken bir anda topu kaybedersen tepki verene kadar geçen sürede rakip topu alır gider, nitekim gitti de. topu kaptıran adam dany. bu dany’nin ne ilk yaptığı ne de son yaptığı olacak. allah korusun bamba’nın kendi kalesine attığı gibi bir gol atsa topçu neler denecek acaba, soru değil bu, neler söyleneceğini aşağı yukarı tahmin ediyorum. bir de bekir var örneğin.
    güzel şeyler de vardı maçta. sneijder’in ince pasları, drogba’nın tecrübe ve ağırlığını koyması, burak’ın muhteşem golü. hakikaten ya, topuğuyla adamını öyle bir geçti ve topa öyle bir vurdu ki, muhteşemti.

    turu geçer miyiz? neden geçmeyelim ki? daha maç çok zaman var. tam oturduğunda, uyum sağladığında ortalığı dağıtabilecek bir takımımız ve dünya çapında oyuncularımız var. çetin altan’ın dediği gibi, enseyi karartmayın.

    imza: pollyanna taraftar

    *
  • 383
    1-1lik skora en büyük etken taraftardır.

    yediğimiz golün hamit'in hatasını düşünen futbolun f harfinin kıvrımından anlamıyordur. herkes top kaptırır maç içinde. o topu hamit değil de drogba, sneijder ve ya burak kaptırsa kimse onların hatası olduğunu söylemeyecekti. bu yaptığınız tamamen halamın bıyığı olsaydı muhabbeti. drogba'nın burak'ın önüne bıraktığını bir top var hani sol ayakla vurdu burak. drogba'ya o pası veren 20-25 metre çapraz top atan da aynı hamit. o pozisyon gol olsaydı hamit güzel yaptı diyecek miydin?

    aynı düz mantıkla gidersek, hamit'in direkten dönen şutundan önce drogba göğsüyle topu indiremedi. indirse direk kaleciyle karşı karşıya gol. drogba'nın topu kaptığı pozisyonda burak pozisyonu takip edip ofsaytta kalmasaydı güzel vursaydı gol. schalke bir korner kullandı, arka direkte huntelaar dokunamadı. bütün özetlerde var izle o pozisyonu, korner kullanıldığı andan itibaren dany'i takip et. pozisyon bitene kadar adım atmadı seyretti bütün pozisyon. ohooo o mantıkla düşünürsen milyon tane olasılık var maçın içinde. hangi birini düşüncen. böyle bir düz mantık olabilir mi arkadaş?

    45-50 metre havada süzülen top geldi, melo ve dany anlaşamadı gol oldu.

    galatasaray çok daha farklı galibiyet alabilirdi, en kötüsü taraftardı. kimse oyunculara teknik direktöre suç bulmasın. 52000 kişilik stad. ne bir takımı ateşleme, ne bir hakemi etki altına alma. hiç bişey yok.

    taraftar görevini yaptı mı ki oyuncuya suç atsın.
  • 217
    bu maç öncesi hayatımın en salak gecesini yaşamaktayım. bir diyorum film izleyim aklıma maç geliyor, bir diyorum birileriyle konuşayım oda olmuyor, bu nasıl bir heyecan nasıl bir durum anlamış değilim. içimden uçan adam sabri gibi allah deyip bağırmak geliyor. düşünsenize yarın gece buralarda maç 3-0 bitmiş; snejder müthiş oynamış 1 gol 1 asist yapmış, drogba bir gol bir asist yapmış, melo pitbull sevinciyle sahalara dönmüş, bunun hayalini bile kurmak insanı fena halde mutlu ediyor.

    maç sonucu ne olursa olsun galatasarıyımızın iki sene içerisinde gelmiş olduğu nokta muhteşem. ama neden olmasın? bir tek o kupa yok lan.
  • 412
    bu maçla ilgili genelin çok büyük bir yanılgısı var:

    "schalke istediğini aldı"

    bok aldı amk. nereye aldı? gelip bizi 2-0 yendiler de ben mi görmedim?

    şalke gelip kapandı mı burda? hayır.
    kendi evinde kapanacak mı? hayır.

    e daha ne o zaman amk? ordaki maç da böyle olacak işte. ezileceğimizi falan mı zannediyorsunuz?

    manu, cluj ve braga deplasmanlarında oynadığımız topu istanbul'da oynayabildik mi? hayır.

    bu maçla ilgili tek korkum, yenilmemizdi. 1-1 bittiğine sevinen azınlıktan biriyim.

    schalke bu maça bizden çok daha konsantre olmuş, şimdi beraberlik alarak amaçlarına ulaştılar ve rahatladılar. bizim futbolcular ise deplasmandaki maça bileniyorlar artık. rövanş maçına biz daha motive olmuş bir şekilde çıkacağız.

    12 mart 2013 schalke 04 galatasaray maçı 0-1, 2-1 ya da 2-2 biter, uzatmaya götürmeden turlarız.

    rahat olun biraz amk ya.
  • 417
    maç önü, kareografi

    http://www.rapidvideo.com/view/SDH3PG30NF9 (rusça)

    maçın 90 dakikası

    http://www.rapidvideo.com/view/L82TI5JHLPC (ilk yarı, ingilizce)
    http://www.rapidvideo.com/view/26PYUL17DSX (ikinci yarı, ingilizce)

    http://www.rapidvideo.com/view/XIMF1SWRD73 (ilk yarı, türkçe)
    http://www.rapidvideo.com/view/H3DGH7Y87X7 (ikinci yarı, türkçe)

    maçın özeti

    http://www.rapidvideo.com/view/6JUP42PKJE8 (almanca)

    burak yılmaz'ın golü

    http://www.rapidvideo.com/view/0XPLMBH8ZHF (ingilizce)

    burak yılmaz'ın nefis kontrolünü bu videoda daha yakından görebilirsiniz.

    http://www.rapidvideo.com/view/CFDWZWKTSNO (almanca)
  • 366
    kazanılan tecrübenin altın değerinde olduğu maç. galatasaray rövanş maçında rakibini eler, sneijder'in biraz daha toparlanıp, drogba'nın da biraz daha adapte olmasıyla fark yaratan bir takım ortaya çıkar 15 günde. eleyemezse de canları sağolsun, yıllarca şampiyonlar ligi'nden uzak kalmış bir takımın buralarda, bu seviyede mücadele etmesi de büyük başarıdır.

    edit: drogba'nın biraz daha adapte olmasıyla demişim, takımın drogba'ya biraz daha adapte olmasıyla demek daha doğru olur kanımca.
App Store'dan indirin Google Play'den alın