büyük keyif aldığımız maç oldu. bu maçta ben kendimce, hakkını verelim hatta hep böyle olsun da daha da çok övelim, tudor'un oyuncu değişikliklerini de, oynattığı futbolu da her şeyi beğendim. eleştirileceği zaman eleştirilerimizi yazıyoruz niye, kendisine çamur atmak için değil, daha iyisini görmek için. gerçekten oynamamız gereken, kulübün bünyesine giden futbol bu, diyecek başka tanım bulamıyorum.
hırslı bir takımız, iç sahada bunu dibine kadar yansıtıyoruz, deplasmanlarda da, tabi ki iç saha kadar olmasını beklememek lazım, akılcı bir şekilde hırsı neticeye yansıtma üzerinde biraz daha çalışmamız lazım. bir önceki hafta oynanan antalya maçında kendi kendimizi yakmıştık, maceraya girmeyince bu takım zaten belirli kalibrenin üstünde.
hafta boyunca konuşulan selçuk konusuna "tatava yapma bas geç" diyen hocayı, takımı ve taraftarı tüm kalbimle selamlarım. burasının ülkenin batıya açılan penceresi olduğunu, ortadoğulu kafasına saplanıp kişiler üzerinden saplantılara girmemenin ne olduğunu da gösterdik. selçuk kim? galatasaray'a ne yapabilir de tartışalım, maraba gibi oturdu işte kulübesinde, her şey on numara. tudor'un da ağzına sağlık, o devrim denen tetikçiye, kulübe yakışan şekilde ne mal olduğunu bildirmiş.
tekrar maça dönecek olursak, fernando ve mariano ile başlamak istiyorum, bu takımın bu şekilde işlemesinde şüphesiz başroldeler. topsuz oyun izlemeye bayılırım, tv'de tabi ne kadar elden gelir meçhul ama, bazen pozisyonu bile kaçırırım, bu ikili beni mest ediyor. zoru basit gösterenlerin hastasıyız. ekstrası falan yoktur böyle adamların, optimum tercihi bulurlar, olay budur. hatta ve hatta bu ikilinin top bizdeyken topla bir iki tık daha fazla buluşmasını sağlarsak daha da iyi olacağız. yan yana ve üzerlerinde baskı yokken, tolga yerine daha çok fernando ile kullanabiliriz topu. mariano için de öyle, sağ kanatta pozisyon bilgisi ile kendini inanılmaz derecede müsait pozisyona sokuyor, orta alanda sıkıştığımız durumda kendisini sağ kanata daha da fazla topla buluşturabiliriz. bunların hiçbiri eleştiri değil, çok keyifliyim, bencilleştim daha da keyif istiyorum.
*gomis için ise çok bir şey yazmayacağım, gerçek bir profesyonel ve bir o kadar da samimi bir savaşçı. kendine bakan, pozisyonunun gereklerini yapan, komple bir oyuncu. küçücük beyinleri ve kısıtlı kelime hazneleri ile "adam nedir" sorusunu cevaplamaya çalışan emek hırsızları kendisini örnek alabilirler.
takım olarak hiç bir şikayetim yok, aklıma gelenleri karalamaya devam edeyim, rodrigues'in hırsının hakkını hepimiz veriyoruz, fakat o top kayıpları beni korkutuyor, iyi oynadığımız ama şansın yanımızda olmadığı günlerde bombanın kucağımızda patlamaması için kendisi ile birebir ilgilenilmeli, defektlerini çözmüş bir rodrigues ilk 11 için çok önemli. ben onun yerinde olsam idmanlarda, hatta sosyal hayatta falan mariano'nun yanından ayrılmam. oyuna bakış ve optimum tercih konusu kendi kendine oturacaktır bu sayede ben adım kadar eminim.
belhanda daha da iyi olacak hep yazıyorum, hissi olarak söylüyorum bu adamda bir duygusallık var, frekans tutacak göreceğiz, ve tuttuğunda kendisinden çok daha fazla bahsedeceğiz.
maicon-serdar için yine nazar değmesin diyelim. ben çok keyif alıyorum bu ikiliden. tudor'u burada da takdir edelim, bizim romantik taraftar gibi "galatasaray için nerede yattığına bakmadan" serdar'da ısrar ediyor, ben zevkten çıldırıyorum hava toplarında bu ikiliyi rakipten yarım boy havada topa vururken izlemekten ve sonrasında rakipleri yerde görmekten. sakatlık, dangıl dungulluk falan bunlar eleştirilir eyvallah ama, kimse kusura bakmasın denayer falan stoper pozisyonu için serdar ile kıyas götürecek bir adam değildir. açıkçası stoper ve denayer kelimesi yan yana geldiğinde benim uykularım kaçıyor. yedek olarak ise pozisyon opsiyonlu bir oyuncu olduğu için kulübede denayer'in olduğunu bilmek ise hoşuma gidiyor.
feghouli bence olumlu izlenimi fazlası ile bıraktı ilk 11 oyuncusu ve değişilmezi olacaktır çok kısa zamanda. lige damga vuracaktır.
aklıma gelenleri karaladığım bu giriyi aklımdan çıkmayan adam ile bitirmek isterim: sinan gümüş. senin galatasaray'ın lisanslı oyuncusu olman bile büyük bir fiyasko iken, oyuna girdiğindeki yaptıkların daha doğrusu yapamadıkların, lakayıtlığın, zeka geriliğin, şımarıklığın, mesleğine saygısızlığın midemi bulandırdı, bunları galatasaray taraftarına küfür olarak addediyorum. hocanın falan hiç bir suçu yok, doğru değişiklikti ve sen senden bir cacık olmayacağını gösterdin. senden hala fayda bekleyenler var, sözlüğümüzde de var ya, diyecek bir şey bulamıyorum. menajerini de al git.
eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı yeni takımımız ümit veriyor, göz dolduruyor, puan kaybı falan önemli değil, böyle oynandıkça sıkıntı yok, yeter ki eski prangalardan kurtulalım, uzaklaştıralım. hocaya, takıma taraftara bu hafta izlettikleri güzel oyun için teşekkür ederim. devre arasında yedek kulübesini güçlendirdiğimiz anda oluşacak asıl hava daha şimdiden beni heyecanlandırıyor.
edit: latovlevici ve ndiaye; açıkçası latovlevici'nin iyi geçen sezon performansına rağmen şüphelerim vardı galatasaray seviyesi için ama ilk maç itibari ile bende capone'nin ilk maçı hissini bıraktı. 2 yıldır burada da yeni fark ettik gibi, aynen devam koçum.
ndiaye sen kocaman bir çılgınsın, yerine selçuk'un girdiği o kara günü hafızalarımızdan silmek kolay değil, bir daha görmeyelim umarım öyle sahneler. dehşet bir adam. ben televizyonda topu kontrol ettikten sonra nereye döneceğini anlayamıyorum valla, orada top kontrol anında kendisinde atom altı parçacık gibi bir yoğun hareket oluyor, ne oluyor lan, ayağına mı dolaştı falan derken hop bir bakmışsın bir rakip sağda yerde öbürü solda. bu takımı dikine taşıyacak en önemli etkenlerden biri. çoğu yazar yazmış biz de yazalım, hücum opsiyonlarından da faydalanmalıyız kendisinin, futbol böyle oyuncular ile güzel.