185
galatasaray – kasımpaşa 2-0 aslanlar gibi devam
galatasaray geçen hafta ara verdiği galibiyet serisine bu hafta kasımpaşa karşısında kazanarak devam etti. bu sezon kasımpaşa’yla ilgili övgüler duymuştum. hiç izlemedim. zaten galatasarayla oynayana kadar neredeyse hiçbir takımı izlemiyorum, izlesem bile hatırlamıyorum. beşiktaş, fenerbahçe ya da trabzonspor maçlarını izlesem bile, çok dikkatli bakmıyorum demek ki.
maçtan önce elektrikler kesildi. 20 dakika vardı. biraz bekledim 5 dakika kala maçı izleyebileceğim yer aramaya dışarı çıktım. ve fakat bulamadım. bu bölgede inanılmaz sayıda suriyeli yaşıyor. bütün her yer onlara hizmet vermek üzere dizayn edilmiş. türkiye ligi maçını izleyebileceğim yer yok. ulan! bari gidip müdavimi olduğum tekele sorayım dedim. sağlam galatasaraylı nuni kardeşim dedi ki “kaptan burada birlikte izleyelim”. eyvallah. abicim ama dükkana sıkıntı vermeyeyim, yok abi sıkıntı olmaz falan derken maçı tekelde izledim. tekelin de en önemli müşterileri suriyeliler. o kadar çok viski, bira alıyorlar ki, dikkatim dağıldı maça konsantre olamadım ya lan. fakat çok güzel deneyimdi. nuni, babası ve kuzenlerin hepsi galatasaraylı. maçı değerlendire değerlendire izledik. arada abi efes kaç para sorularına da muhatap oldum tabii :) sandalye verdiler, kahve ısmarladılar. maçı da kazandığımıza göre totem belli. bundan bütün maçları tekelde izliyorum :)
galatasaray bildiğimiz gibi. yine önde basıyor, yine topu kaybedince presle hızlıca topu kazanmaya çalışıyor. takımda çok iyi oyuncular var ama benim en beğendiğim ve en güvendiğim adam maicon. onun savunmada olması bana büyük bir güven veriyor.
latovlevici bize uzun zaman sonra kaliteli sol bek izlettirdi. sol ayakla isabetli ve tehlike yaratacak orta kesen sol bek görmeyi özlemişim. çok iyi transfer.
galatasaray takımının en önemli özelliği yardımlaşması. oyuncular takım olmanın ne demek olduğunu bize tekrar hatırlattı. en son 2012-13 sezonunda fatih terim’in takımıyla böyle mutlu olmuştuk.
bu takım sezon başında östersunds’a elenerek bizi çok üzdü ama sanırım affedebilirim takımı. tabii ki takım şampiyon olsun istiyorum ama olamasa bile böyle savaşsınlar, böyle çalışsınlar gönlümüzde yerleri çok iyi olacak.
galatasaray ortalığı dağıtmaya başlayınca başlatılan yabancı sınırı tartışmasına cumhurbaşkanı da katıldı malum. cumhurbaşkanı basketboldaki yabancı serbestliğinin yerliler için iyi olduğunu söylerken, futbolda zarar verdiğini söylüyor. hakikaten böyle bir şey olabilir mi ya? bunun nesini değerlendirelim, nasıl yorum yapalım. hangi akla, mantığa sığdıralım. cumhurbaşkanının bu söyleminin yakın adamı rıdvan dilmen’in yönlendirmesiyle olduğu çok açık. konu galatasaray’ın önünü kesmek. o kadar bariz ki.
rıdvan efendi bugün de cüneyt çakır’ın takdir haklarını galatasaray’dan yana kullandığını söylemiş. yakışır şeytana. galatasaray-fener maçına kadar buna benzer şeyler söylemeye devam edecek, sonra susacak. çünkü fenerbahçe’nin kendi ittirmesiyle bile bir yere gelemeyeceğini anlayacak.
galatasaray yönetimi hocasına, takımına ve camiasına sahip çıkmalı. hem yabancı sınırı konusunda hem de hakemler falan gibi konularda çıkıp dünyanın kabul ettiği, modern düşünceleri aslanlar gibi savunmalılar. yapabilirler mi? hiç sanmam. cumhurbaşkanının herhangi bir fikrine ters fikir söylemek için mangal gibi yürek lazım. bizim yönetimde var mı yürek? yok. o zaman geçmiş olsun.
galatasaray tempoyu yüksek tutmayı sürdürdüğü müddetçe iş kazaları dışında puan kaybetmez. hemen bir şerh koyayım. beşiktaş ve başakşehir gibi derli toplu oynayan iki iyi takım karşısında görmek lazım. o takımlara karşı yüksek tempo ve coşku yetecek mi? taktik savaşı iyi yapan bu iki takım karşısında aynı şekilde veya onların bütün planlarını bozacak şekilde bir karşılık vermek gerekir.
eh, lig içinde ikişer kez göreceğiz. fenerbahçe’yi saymadım dikkat ederseniz, bence fenerbahçe bu yarışın içinde olamayacak. rıdvan’ın bütün çabasına rağmen.
galatasaray geçen hafta ara verdiği galibiyet serisine bu hafta kasımpaşa karşısında kazanarak devam etti. bu sezon kasımpaşa’yla ilgili övgüler duymuştum. hiç izlemedim. zaten galatasarayla oynayana kadar neredeyse hiçbir takımı izlemiyorum, izlesem bile hatırlamıyorum. beşiktaş, fenerbahçe ya da trabzonspor maçlarını izlesem bile, çok dikkatli bakmıyorum demek ki.
maçtan önce elektrikler kesildi. 20 dakika vardı. biraz bekledim 5 dakika kala maçı izleyebileceğim yer aramaya dışarı çıktım. ve fakat bulamadım. bu bölgede inanılmaz sayıda suriyeli yaşıyor. bütün her yer onlara hizmet vermek üzere dizayn edilmiş. türkiye ligi maçını izleyebileceğim yer yok. ulan! bari gidip müdavimi olduğum tekele sorayım dedim. sağlam galatasaraylı nuni kardeşim dedi ki “kaptan burada birlikte izleyelim”. eyvallah. abicim ama dükkana sıkıntı vermeyeyim, yok abi sıkıntı olmaz falan derken maçı tekelde izledim. tekelin de en önemli müşterileri suriyeliler. o kadar çok viski, bira alıyorlar ki, dikkatim dağıldı maça konsantre olamadım ya lan. fakat çok güzel deneyimdi. nuni, babası ve kuzenlerin hepsi galatasaraylı. maçı değerlendire değerlendire izledik. arada abi efes kaç para sorularına da muhatap oldum tabii :) sandalye verdiler, kahve ısmarladılar. maçı da kazandığımıza göre totem belli. bundan bütün maçları tekelde izliyorum :)
galatasaray bildiğimiz gibi. yine önde basıyor, yine topu kaybedince presle hızlıca topu kazanmaya çalışıyor. takımda çok iyi oyuncular var ama benim en beğendiğim ve en güvendiğim adam maicon. onun savunmada olması bana büyük bir güven veriyor.
latovlevici bize uzun zaman sonra kaliteli sol bek izlettirdi. sol ayakla isabetli ve tehlike yaratacak orta kesen sol bek görmeyi özlemişim. çok iyi transfer.
galatasaray takımının en önemli özelliği yardımlaşması. oyuncular takım olmanın ne demek olduğunu bize tekrar hatırlattı. en son 2012-13 sezonunda fatih terim’in takımıyla böyle mutlu olmuştuk.
bu takım sezon başında östersunds’a elenerek bizi çok üzdü ama sanırım affedebilirim takımı. tabii ki takım şampiyon olsun istiyorum ama olamasa bile böyle savaşsınlar, böyle çalışsınlar gönlümüzde yerleri çok iyi olacak.
galatasaray ortalığı dağıtmaya başlayınca başlatılan yabancı sınırı tartışmasına cumhurbaşkanı da katıldı malum. cumhurbaşkanı basketboldaki yabancı serbestliğinin yerliler için iyi olduğunu söylerken, futbolda zarar verdiğini söylüyor. hakikaten böyle bir şey olabilir mi ya? bunun nesini değerlendirelim, nasıl yorum yapalım. hangi akla, mantığa sığdıralım. cumhurbaşkanının bu söyleminin yakın adamı rıdvan dilmen’in yönlendirmesiyle olduğu çok açık. konu galatasaray’ın önünü kesmek. o kadar bariz ki.
rıdvan efendi bugün de cüneyt çakır’ın takdir haklarını galatasaray’dan yana kullandığını söylemiş. yakışır şeytana. galatasaray-fener maçına kadar buna benzer şeyler söylemeye devam edecek, sonra susacak. çünkü fenerbahçe’nin kendi ittirmesiyle bile bir yere gelemeyeceğini anlayacak.
galatasaray yönetimi hocasına, takımına ve camiasına sahip çıkmalı. hem yabancı sınırı konusunda hem de hakemler falan gibi konularda çıkıp dünyanın kabul ettiği, modern düşünceleri aslanlar gibi savunmalılar. yapabilirler mi? hiç sanmam. cumhurbaşkanının herhangi bir fikrine ters fikir söylemek için mangal gibi yürek lazım. bizim yönetimde var mı yürek? yok. o zaman geçmiş olsun.
galatasaray tempoyu yüksek tutmayı sürdürdüğü müddetçe iş kazaları dışında puan kaybetmez. hemen bir şerh koyayım. beşiktaş ve başakşehir gibi derli toplu oynayan iki iyi takım karşısında görmek lazım. o takımlara karşı yüksek tempo ve coşku yetecek mi? taktik savaşı iyi yapan bu iki takım karşısında aynı şekilde veya onların bütün planlarını bozacak şekilde bir karşılık vermek gerekir.
eh, lig içinde ikişer kez göreceğiz. fenerbahçe’yi saymadım dikkat ederseniz, bence fenerbahçe bu yarışın içinde olamayacak. rıdvan’ın bütün çabasına rağmen.