• 627
    --- alıntı ---
    türk futbolu zaman zaman elde edilen başarılara rağmen başarılı diye tanımlanabilecek bir düzeyde değildir. çünkü uluslar arası ölçekte başarı ölçütlerinden birisi istikrar yani devamlılıktır.

    devamlılık dediğimiz olgu; oynanan futbolun belli bir kalitede sürdürülebilirliğidir. oynanan futbol kalitesi ise, uluslararası arenada varlığınızı kabul ettirebilecek ölçüde bir futbol demektir.

    kısaca uluslararası arenada kendinizi kabul ettirebilecek standartta bir futbol ile, bu futbolu sürdürebilme koşulları bir araya geldiğinde başarili futbol’dan söz edilebilir.

    bunun dışında kalan başarılar ise “başarılı futbol müsabakaları” anlamına gelir ki, bir ulusun futboldaki başarısını gösteren önemli ölçütlerden birisi değildir.

    o halde “başarılı futbol”un temel koşulları açısından baktığımızda iki temel koşulun aynı anda yerine getirilmesi gerekir.

    buna spor literatüründa ekol denir. ekol; “okul” anlamına gelen herhangi bir iş veya alanda kabul edilmek zorunda kalınmış “kendine has” olmak anlamı taşır. bir çok ülke bir çok alanda ekol olmuştur. yani her hangi bir alanda kendini kabul ettirecek kadar kaliteli olmuştur.

    türk futboluna ekol açısından bakıldığında ekol olmak için gereken koşulları yerine getirmekten çok uzakta olduğumuz açıkça ortaya çıkmaktadır. çünkü uluslararası ölçekte gerek kulüp, gerekse mili takımlar düzeyinde kendimizi kabul ettirecek kalitede ve bu kaliteyi sürdürebilir bir futbola ulaşamadığımız görülür.

    almanya, italya, fransa, danimarka, ingiltere, hollanda, arjantin, brezilya ve daha onlarca “futbolda ekol” örneklerine bir de bu açıdan bakmakta yarar vardır. afrika futbolu, latin amerika futbolu ya da avrupa futbolu diyebileceğimiz kıta ekollerine de yine iki temel koşul açısından bakmakta yarar vardır.

    anlık ya da süreli başarılar ya tesadüftür ya da karşı tarafın zayıflığı ile ilgilidir. ya da o anki şartlarla gelen göreceli başarılardır. sizi ekol yapmaya asla yetmez. türk milli futbol takımımızın bazı başarıları onu nasıl ekol yapmaya yetmiyorsa, ingiltere milli futbol takımının bazı yenilgileri ve dünya kupalarındaki bazı başarısızlıkları onların ekol olmasını engelleyemiyor.

    kulüpler düzeyinden başlayarak, milli takıma yansıyan bir futbol ekolü oluşturmak kolaydır…ancak emek ister…bir de uzunca bir süreç…ve elbette uzak hedefleri olan bir yönetim anlayışı ve organizasyon.

    bu ülke bu süreyi bir çok insana tanımıştır. ama o insanlar popüler kültür ve anlayışı ile endüstriyel futbol gereklerinin esiri olmuşlar, çok paralar kazanmışlar ama türk futboluna ekol olma yolunda bir şey verememişlerdir. çünkü ekol olmak için emek sarfetmemişler, elinde bulundurdukları gücü sadece maç ya da maçlar kazanmak üzere harcamışlardır.

    “futbol ekolü “ kavramı ile derval, feldkamp, piontek gibi isimler yan yana gelince ortaya çıkan ilişki neden fatih terim deyince ortaya çıkmıyor? oysa fatih terime verilen şans ve olanak onlara verilmedi…

    türk futbol yönetimi öncelikle bir futbol anlayışı ve modeli üzerine karar vermelidir. futbolun uluslararası standarlarına uygun ancak ulusal koşullara göre sentezlenmiş bir “futbol oynama” kültürü oluşturmak zorundayız. bunun için öncelikle insan tipimize ve özelliklerimize bakmak bir önkoşuldur. folklörümüz bu iş için iyi analiz edilmelidir.

    türkiye’de kulüpler ve doğal olarak milli takım düzeyinde oynanan futbolun “türk futbolu” olarak nitelendirilebilecek bir kalitede olmadığı gerçeğini kabul etmemiz gerekir.

    yazılı ve görsel basında kullanılagelen “türk futbolu” nitelemesi daha çok türkiye’de oynanan futbol anlamında değerlendirilmeli ve algılanmalıdır. aksi durum sıkça kullanılan bu ifadenin bir futbol ekolüne sahip olduğumuz anlamına gelir ki, doğru bir ifade olmadığı gibi kendimizi aldatan bir sonuca da neden olabilir.

    bir önceki yazıda da açıklanmaya çalışıldığı gibi, türkiye’de oynanan futbolun “türk futbolu” nitelemesini hak edecek yani bir ekol olarak değerlendirilebilecek bir düzeye gelmesi için,

    · uluslar arası platformlarda kabul gören ve kendine özgü bir futbol özelliğini ortaya koyabilen
    · ve bunu her zaman ve koşulda sürdürebilen düzeyde bir futbol kalitesine sahip olması gerekir.

    bir ülkede birçok konuda ekol olabilmenin temel koşulu taklit etmeden gelişmelerden haberdar olmaktır. bu futbolda da böyledir. futbolu temel standartlarda ve temel gereklerde başkaları gibi oynamak koşulunu yerine getirirken asla onlar gibi oynamaya çalışmamak ekol olmanın felsefi ön koşuludur.

    alman futbolunun disiplin ve sorumluluk ilkesi onların ekol olmasındaki en önemli milli unsurudur. ama alman futbolu sadece disiplin ve sorumluluk duygusundan ibaret değildir. almanlar her şeyden önce evrensel futbolun teknik, taktik ve kondisyonel tüm gereklerini yerine getirirlerken ulusal tipolojilerine ve değerlerine uygun (sentezleyerek) ortaya özgün bir futbol anlayışı koyabilmişlerdir.

    brezilya olsun, afrika ülkeleri olsun bu gün ekol olarak nitelendirilen düzeyde futbol oynayanların hepsi futbolu kendileri gibi oynayarak ama yerelde kalmayacak kadar çalışarak başarmışlardır.

    bizim ekolümüz aslında bellidir. çünkü bizim değerlerimiz, tipololjimiz bellidir.

    bizde hem ağır oyun, hem hızlı oyun, hem güce dayalı oyun hem de ritmik oynanan oyunlar vardır.

    iklim açısından bakıldığında bizde güneşi de yağmuru da olan dört mevsim vardır.

    coğrafyamız tek düze değil olağanüstü çeşitlilik arz eder. düz arazimiz kadar engebeli arazimiz de vardır.

    biz hem çok sabırlı hem de tez canlıyızdır.

    tek kale maçlar çocukluğumuzun olmazsa olmazlarındandır.

    üç korner bir penaltı bizde, atan galip yine bizdedir.

    velhasıl topla dans edenimizde vardır, top geçirip adam geçirmeyenimiz de…

    kafasına top değmeden sezon boyunca oynayabilecek kadar vazgeçilmezlerimiz de vardır, sadece kafası ile oynayıp sahada yürüyerek yıldız olanımız da…

    işte tüm bunlar ve daha başkaları bizim “futbol ekolü” olma yolunda yapılması gereken model arayışlarımıza malzeme olacak argümanlardır.

    bizim olası futbol ekolümüz; ne tam liberal, ne de tam devletçi misali ne tam ferdi ne de tam kolektif olabilir.

    bizim olası futbol ekolümüz büyük bir olasılıkla savunması sağlam ve sade, orta sahası kuvvetli, kalabalık ve karma yetenekli, forveti ise duruma göre bol yedekli bir oyun anlayışını temel alan, bazen çok hızlı bazen çok sabırlı ama gerektiğinde yaratıcı bir oyun anlayışını pek ala geliştirerek bir ekol oluşturabilir. tek eksiğimiz üretkenlik yani oyun içinde varyasyon zenginliğidir ki, hıza ve baskı altında teknik öğretime dayalı alt yapı eğitimi ile bu da çözümlenebilir.

    teşbihte hata olmaz, bizim olası ekolümüz biraz ispanya biraz italya karışımıdır. ama ne ispanya’dır ne de italya.

    toplumsal ve bireysel kültür yapımız, hayatı algılayışımızdaki kafa yapısı yani bilişsel ve duyuşsal özelliklerimiz ve de bedensel uygunluğumuz bizim latin veya orta ve kuzey avrupa futbolu oynamamıza asla izin vermez.

    bundan sonrası zaman işidir. bundan sonrası temel eğitimdir. karar verilen modele uygun futbolcu yetiştirme bu işin başlangıcıdır. ancak bu topyekûn bir kalkışmayı gerektiren, popüler olma isteğinden uzak, tamamen insan yatırımına dayalı ileri görüşlülükle gerçekleşebilecek bir devrimdir.

    bu süreç için önemli unsur altyapı eğitmenleridir. altyapı eğitmenliği üstyapıya geçiş için kullanılan bir basamak olmaktan çıkarılmalıdır. altyapı eğitmeni olmak üstyapı çalıştırıcısı olmaktan daha zor ve daha değerli olmalıdır. bu ise altyapı eğitmenlerinin önemli ve değerli olmalarıyla mümkündür. altyapı eğitmenlerinin önemli olmaları onlara sağlanacak yetki sorumluluk ve maaş ile ilgilidir. altyapı eğitmenleri aynı zamanda değerli olmalıdırlar. bu da onların yeterliliği ve üretkenliği ile ilgilidir. değerli olmayan hiç kimse önemli de olmamalıdır.

    altyapı eğitmenleri yeterliliği sadece teoriye dayalı kişilerden ya da futbolu bırakmış eski profesyonellerden değil, öncelikle gelişim ve eğitim psikolojisini bilen ve bunları kullanabilen kişilerden oluşmalıdır. futbol temel eğitiminin gerektirdiği bilgi beceri ile karar verilen modele uygun planlama ve değerlendirme yeterliliği altyapı eğitimcilerinden aranan mesleki özellikler olmalıdır.

    diğer bir unsur da ülke futbolunun nüvelerini oluşturan kulüplerin söz konusu modele uygun futbolu benimsemeye başlamalarıdır. aksi takdirde sadece temel eğitime dayalı süreç, futbol ekolü yaratmada istenilen sonucu doğurmayacaktır.

    futbol ekolü milli takımlarda yaratılacak bir düzey değil milli takımlara yansıyacak bir düzeydir. futbol ekolü tabanın uygunluğu ve katılımına bağlı olarak, üst yönetimin hedefe yönelik kararlılığı ve desteği ile yaratılabilecek bir emek ürünüdür.

    her geçen gün yitirilmekte olan zamandır. çünkü futbolda ekol olmanın “gayrı safi milli hâsıla” ile de çok fazla bir ilgisi yoktur. türkiye’nin futbolunu yönetenlerin öncelikle bir futbol ekolü olmayı istemeleri gerekir. bunun için gereken yönetim örgütlenmesini kullanarak (tff, fgm gibi) bu örgütleri işin ehli, samimi ve emekten yana hedefe odaklanmış vasıflı insanlar aracılığı ile harekete geçirmek ikinci önemli adımdır.

    --- alıntı ---

    ismail topkaya
    http://ismailtopkaya.blogcu.com/
  • 628
    hagi milli takimla alinan basarisiz bir sonuc sonrasi kendilerini elestiren gazetecilere romanya futbolunun giderek cokecegini ve bir daha onlar gibi bir jenerasyon yakalanamayacagini anlatmaya calisiyordu. kimsenin gormek istemedigi (cunku para sicak ve tatlidir. bir cogu yatagindaki guzel bir kadindan daha sicak ve guzel oldugunu soyleyecektir) korkunc ve gozonundeki gercekten bahsediyordu; menajerler ve ac gozlu kulup sahipleri ulke futbolunu bitirecekti. bahis oyunlari yuzunden sonuc oyuna degil oyun oncesi masa basi pazarliklara bakacakti. peki sonuc ne oldu? romanya futbolu kulup bazinda cokuse gecti, bahis oyunlari nedeniyle surekli spot alinda kaldilar, menajerler 1 kurusluk oyunculari 1000 kurusa satmak icin binbir oyunlar yapip piyasa degerlerini altust ettiler, kulup sahipleri futbolculari alinip satlan mal ve takimlari da ustunde para kazanacaklari, kara para aklayacaklari yer gibi gorduklerinden futbol adina hicbir sey yapilmadi.

    hagi'nin -tam tarihini hatirlamiyorum 98 veya 99 olabilir- yaptigi bu konusma maalesef kimseye bir ders olmadi. hagi bir devrimciydi ve oturdugu yerde buna seyirci kalamazdi. haliyle gidip kendi okulunu kurdu, sonra bir kulup satin alip yetistirdigi oyuncularin yuksek seviye futbol oynamasini sagladi. belki bundan 10 yil sonra hagi'nin okulundan yetisme oyuncular romanya'nin ikinci efsane jenerasyonunu olusturacaklar.

    gelelim turkiye'ye. sike turkiye'de ezelden beri vardi. galatasaray sampiyon olmasin diye "ezeli rakip" fenerbahce ve besiktas'in birbirlerine mac verdigi 1950'lilerin basindan beri sike bir sekilde soz konusu. tesvik ise 5 yil oncesine kadar suc degildi -ki avrupada hala suc teskil etmez. o nedenle tesvik konusuna girmek yersiz-.

    turkiye komsusu romanya'dan hicbir sey ogrenemedigi aslinda ogrenmeye dair son 30 yilda hicbir konuda hicbir yeti gelistirmedigi icin kapisini calan tehlikeyi sicak bir kucaklamayla karsiladi. ne de olsa para buyuktu ve ne kadar kotuysen o kadar para kazaniyordun. once ulkeye menajerlik sistemini soktular. dunyadaki gibi oyuncunun kariyer planlamasi yapilsin diye degil, oyuncu uzerinden daha fazla para kazanabilmek icin. bir kac belli isim butun buyuk oyuncu haklarini ellerine gecirip tum ligi parmaklarinda oynatmaya basladi. onlar kimi isterlerse o oyuncular ve takimlar parlayip digerleri kaderine mahkum dusuyordu. kaderine mahkum dusmek istemeyen hirsli oyuncular da kendilerini biraz parlatip hemen o bilinen menajerlerle anlasiyordu. milli takim kapisi da o menajerlerin elindeydi.

    kulup baskanlari bossman davasinin etkilerini alt edecek bir sonuc cikartmaliydi cunku eskiden avrupa liglerinden en fazla 2-3 yabanci oynarken avrupa birligi kurallari geregi bu sayilar sinirsiz olacakti. turkiye'nin burada rolu ne oldu? turkiye'de kulup sahipleri veya kulup baskanlari belediyecilikte ogrendiklerini kuluplerde uygulamaya basladi. nasil ki bir belediye baskani is basinda oldugu donemi bir firsat bilip devletin mali deniz mantiginda is yapiyorsa kulup baskanlari da aynisini yapti. bazen bilerek kulubun kume dusmesine izin verdiler maclar satarak, bazen orta sirada kalip sezon sonunu sikeye ayirdilar. cogu zaman ise ellerindeki iyi oyuncuyu zorla uzun sozlesme imzalatip sonra menajerlere yapilan buyuk kiyaklar sonucu buyuk takimlara oldugundan yuksek fiyata sattilar. sonra 5 para etmez futbolculari daha fazlasina almis gibi gosterip takima doldurdular. aradaki fark da ceplerinde kaldi.

    yavas yavas bahis ve sikeye giriyoruz. bahise girmeden once romanya'dan farkli ama italya'yla ayni yasadigimiz bir sorunu belirtmek gerek: yayinci kuruluslar. italya'da 90'larin sonunda yapilan ihalede paralar o kadar buyudu ki, kendini bilmeden transferler yapmaya basladi kulupler. tek amaclari torino ve milano'nun hegamonyasina son vermekti. menajerlere harcanan paranin haddi hesabi yoktu. sonnuc olarak lazio ve roma birer sampiyonluk cikarsa da italya futbolu tamamen coktu. cunku para buyuyup futbol ekonomisinden futbol endustrisine dondugunde isin icine mafya ve politika girdi. arka arkaya yasanan skandallar italyan futbolunu cokusun esigine surukledi.

    turkiye'de de yuksek paralar harcanarak yayin haklari alindi. haliyle yayinci kurulus iplerin elinde olmasini istedi. sampiyon kim olacagindan tutun da hangi futbolcunun parlatilacagina kadar. ridvan dilmen gibi futboldan anlamayan, orta yolcu tatli su kurnazlarinin yilda 7-8 milyon dolari yorumculuktan kazandigi bir endustriden bahsediyoruz. yayinci kurulusla ilgili duruma fazla deginmeden asil konum olan bahis sikesine girecegim.

    neden yayinci kurulus dahil neredeyse herkes yerli hocayi destekliyor hic dusundunuz mu? ya da neden yerli oyuncu sempatizanligi milliyetcilik cizgisinin cok disinda, sanki yabancilar haram para aliyormus gibi kulupten lanse ediliyor? cunku turkiye'de cok buyuk bahis sikesi donuyor ve bunu yapmayan alt lig kulubu yok gibi. adiyla alakasi olmayan pek super ligimizde de bahis sikesi oldukca fazla. yabanci oyuncularla bunun takibini yapmak zor, yerli hoca ve oyuncuyla kolay. yerli hoca zaten kimseye kalmadan kendisi yapiyor. kendisi pek hikmetli olmasa da ismi oyle olan teknik direktor asil yeri etiler olan illegal internet bahis sirketi uzerinden her seferinde 100.000 dolarlik bahisler yaptigini bahsi yapan kisiden biliyorum.

    2015'te yapilan kasimpasa-besiktas macinda yine o bahsettigim internet bahis sirketlerince macin 4.5 ustu olacagi biliniyordu. tahmin demiyorum, biliniyordu cunku oyle ayarlanmisti. tepecik sariyer macindan once sariyer'e 300.000 tl para gonderiliyor maci vermeleri icin. adamlarin hayir deme sansi yok, para yok kimsede. sonucunda sariyer bu parayi aliyor, internat bahsinde tepecige basiyor butun parayi. tepecik de parasini cikartmasi lazim o da kendisine basiyor bahsi. iste is burada basliyor.
    ister turkiye menseili olsun ister avrupa, bir internet bahis sirketi herhangi bir maca belli bir para basma kotasi koyuyor. mesela diyorlar ki karsiyaka-boluspor macina yaklasik 10 milyon tl bahis oynanir. 11-12 milyon olursa sorun yok. eger 15 milyon ve ustu olursa birden hemen internette en cok bahis basilan tarafi kapatiyorlar. yani herkes boluspor galibiyetine basmissa deplasman takimi oldugu halde ve tahmini degerlerin cok ustune ciktiysa, tek mac bahis yapip boluspor'a bahis yapamiyorsunuz. karsiyaka-boluspor macini oylesine secmedim, mac boluspor galibiyeti ile sonuclandi ve macta bahis sikesi yapildi. bahis sikesi yapilacagini ise bizim cocuklar bu sekilde cozup boluspor maci yanina iki garanti mac koyup 10bin tl bastilar. 10bin tl cok gelmesin, bahsettigim kisiler galatasaray-fenerbahce basket macina fener kazanir diyip 10bin tl basmislardi, galatasaray kazaninca ayni gece baska bahisler yapip kaybettiklerini geri koydular.

    ben bahis takip etmiyorum. belki bundan sonra ederim sirf hangi takim nasil bahis sikesi yapmis gormek icin. siz de eger para kazanmak icin ya da bahis sikesini gormek icin bir sey yapmak istiyorsaniz internet bahis sirketlerinde tek mac bahis yapilacak durumlarda bir takimin galibiyeti kapatilmis mi ona bakin. eger tak mac bahiste, bir takimin galibiyeti kapatilmissa %90 bahis sikesi vardir. bunun en fazla yapildigi ulke ukrayna'ymis su an. (bu internet bahis sirketinden ogrenilen sey. acikcasi ukrayna ligini takip etmiyorum bile) belki savastan dolayidir hicbir fikrim yok. ptt 1.ligde ise oldukca fazla. super ligde ise en fazla bahis sikesi kovalayan kasimpasa. ne dusme durumu soz konusu ne cikma. sacma sapan skorlar da buradan geliyor.

    ligde siralamaya gelince. trabzon ve bursa 3 buyukler seviyesinin yanina bile yaklasamaz. 4 ve 5.ligi kovaladiklarina bakmayin. bizim trabzon'a yenilmemiz ve kendi sahamizda bursa'ya puan keybetmemiz tamamen bizim hatamiz. siralamayi belirleyen en onemli faktor kimin bu bahis sikesine ne kadar girdigi ve bahsin hangi tarafinda yer aldiklari. kasimpasa bu kadroyla istese 4.lugu kovalayabilirdi. basaksehir ise bu haliyle 4. degil 10. zor olurdu. eskisehir'in olmasi gereken daha yukarilardi. trabzon ve bursa, diger takimlar puan almaya calismadigi icin olduklari yerdeler. 3 buyukler ise karsilarinda takim olmadigi ve kendilerinin aleyhine bir bahis sikesi yapilamayacagi icin bulunduklari yerdeler.

    turk futbolu demistik. oyle bir sey yok, en fazla turkiye'nin futbol adi altinda olusturdugu para ekonomisi diyebiliriz.

    futbol romantigi hicbir zaman olmadim. o nedenle 70'ler futbolu degil 90'lar futboludur benim icin futbolun altin cagi. ancak futbol endustrisine karsiyim. sporun tekellestirilmesine karsiyim. bir ligde zorla olusturulmus ezeli rekabete karsiyim. futbolu oldugu gibi kabul edenlerin kacirdigi bir nokta var, futbolda ekonomi tabi ki var fakat endustri dediginiz anda icindeki her sey bir para enstrumani haline geliyor. ben bireyi para enstrumani haline sokan her yaklasima karsiyim; bu emperyalizm veya komunizm gibi politik bir yaklasim da olabilir, pragmatism gibi bir dusunce yaklasimi da. futbol parayi arac olarak kullanmalidir, para futbolu degil. aradaki farki anlayabildiniz mi simdi futbolu endustri olarak kabul edenler. bunun romantiklikle ilgisi yok, bunun hangisinin once olduguyla ilgisi var. arac hangisi para mi, futbol mu?

    simdi bilgisayar basindan kalkip iddaa oynayabilirsiniz.
  • 633
    shota arveladze - kasımpaşa--->trabzonspor
    rıza çalımbay - mersin idman yurdu--->kasımpaşa
    mesut bakkal - gençlerbirliği---> mersin idman yurdu
    ertuğrul sağlam - eskişehirspor---> bursaspor
    şenol güneş - bursaspor--->beşiktaş
    cihat arslan - balıkesirspor--->akhisar belediyespor

    bir futbol tüccarının başarısız bulup kovduğu hocayı* diğeri büyük umutlarla kendi kulübünün başına getiriyor. liglerin başlamasına henüz bir ay varken teknik direktör rotasyonunda oluşan tablo şimdilik bu. okan buruk-kayserispor flörtünün de gündemde olduğunu, ersun yanal'ın da trabzonspor ayrılığı sonrası pusuya yattığını söyleyebiliriz. tabi olmazsa olmazlardan yılmaz vural'ın da karabük'te yarattığı heyecan sonrası ligin ikinci yarısı tekrar boy göstermesi muhtemel.

    işte türk futbolunun özü özeti bu.
  • 634
    hepimizin malesef ki içerisinde bulunduğu türk eğitim sistemi, birtakım istisnalar dışında leş bir ortamdır. başlayalım.

    okulda, birçok öğrenci vardır ve her biri farklı profilde insanlardır. bazıları başka okullardan, semtlerden gelmişlerdir. bazıları kaynaştırma öğrencileridir, bazıları haylazdır falan filan. ve bu grubun başında da hepsiyle tek tek uğraşmak istemeyen öğretmenler vardır. bu öğretmenler çocuklara birsürü konu anlatmaya çalışır ve sınavda sadece bir kısmından sorumlu olacaklarını söyler. bununla birlikte birtakım öğretmenler "sevdikleri" yahut özel ders-kurs verdikleri öğrencilere sınav sorularını dahi verirler. velhasıl öğrenci, sınav sorularını aldığı dersten yüksek puanlarla, kopya çektiği dersten kopya çekebildiği kadarıyla geçer. bir de öğretmen yalakası olmayan, kendi emeğiyle çalışan öğrenciler vardır tabii. bunlar şu an için pek ilgi alanımızda değil, başka örneklemelerle meşgulüz zira.

    gelelim bu yalaka ve baba parasıyla hocadan emeksiz geçen öğrencilere. bu öğrenciler sadece sınavdan önce hocanın söylediği konu ve sorulara çalışarak yeteri kadar ve hatta belki daha fazla notla sınıfı geçerler. aileye göre her şey yolundadır zira evlatları iyi notlar almaktadır ve hocaları da irtibat kopmasın diye veli toplantılarında sürekli aileyi gazlar. gel gelelim bir gün o lanet sınav gelip çattığında öğrenci soruları önceden alma şansına sahip değildir, hocanın anlattığı 10 konunun 3'ü değil, 10'u çıkacaktır ve sınavdan 1 gece önce çalışmak yahut "istisnai durumlar dışında" kopya çekmek gibi bir şansı da yoktur. böyle bir ortam sözkonusu olduğunda ise boğaziçi-odtü değil de siirt-kars'ı kazanabilecek bir puan aldığında aileye bir şeyler dank eder lakin çok geç kalınmıştır. zamanlı-planlı çalışma yerine emeksiz, haksız kazanç öğrencinin üniversite sınavında çakmasına sebep olmuştur. bu arada örneklemeden kaçındığımız emekçi öğrenci de pek tabii kendi kalibresinde en iyi üniversiteleri kazanma şansını yakalamıştır.

    işte türk futbolu da tam da böyle. zamansız çalışma, emeksiz kazanç ile bir yerlere gelerek ligde gerekli pozisyonları elde etseler de avrupa'da sınıfta kalırlar. sonra da transfer sezonu başlamadan yapması gereken transferleri yapmayan takımlar, sezon başladığında inim inim inlerler. aç köpekler gibi gördükleri her oyuncuya saldırıp, daha sonrasında da menajer oyunlarına kanıp paraları çar çur ederler.

    bu sezonki galatasaray bu örnekte ne emekçi çocuk, ne de emek hırsızı çocuktur. bu sezonki galatasaray geçme notu olan 45'i alıp, bir sonraki sınav geldiğinde nasıl 45 alacağını düşünen çocuktur.
  • 635
    (bkz: gökhan gönül/#1680678)

    bu entry'yi girdigimde bana abartiyorsun abi o kadar da olamaz diyen cok oldu. aylar sonra bugun ise en ofsayt entrym olmus nazar boncugu olarak duruyor. buradan turk futboluna baglayacagim, biraz taraftar aklina deginip.

    ilk hafta maclari sonunda mehmet demirkol etoo'nun kaptan cikmasiyla ilgili konuya deginmisti. mac baslamadan hemen once antalya kaptani jest olsun diye etoo'ya kaptanlik vermis ve bunu kariyerine saygimdan yapiyorum demis. muthis olay. mehmet demirkol da guze bir jest oldugundan bahsedip sunu soyledi: "normalde turk futbolcularinin psikolojisi boyle degildir, ben etoo'ya kaptanlik yaptim demek icin bak burasi turkiye biz de buyuz gibi dusunur kaptanlik falan vermezler" demisti. evet turk spor adamlarin mantigi bu sevgili yazarlar. terim'in de sahada 2 galatasaray as kaptan'i varken fenerin 3. hatta 4.kaptanina milli takim kaptanligi vermesinin sebebi de bu.

    turk futbolu ben de biliyorum, siz kimsiniz mantigi yuzunden ilerleyemiyor, yeteneksizlikten degil. futbolda ne var canim, calim atan sut ceken adam iyidir, sahaya iyi oynayan adami koyabilirsen bitti. bu yuzden aziz yildirim takim yonetiyor hala. ilhan cavcav finansal olarak dogru isler yapsa da takimi kontrol etmeye calistigi icin genclerbirliginin yillardir kupada bile yari finali yok. bu yuzden burak kendi gelisimini durdurdu. bu yuzden selcuk muslera ile topun kullanimi konusunda tartisabiliyor.

    biz asiri kompleksli bir ulkeye donustuk. gecen gun adam twitter'da unlu olmus hafif mesref bir kadinin ronaldo'ya yanlamasindan bahsederken elin ecnebisiyle yatacak olmasindan rahatsiz oldugunu belli ediyor. sizin kardesiniz yok mi diyerek. peki ya van persie? musluman bir kadinla evlenip musluman oldu adam simdi kotu bir sey mu oldu yani? neden yabancinin penisi gucune gider bir insanin? cunku asiri kompleksliyiz ve kendimizi fazlaca sevmeye basladik. narsisistik sekilde de degil. bildigin ayristirarak kendimizi. ama acun ilicali hakkinda adriana lima ile beraber lafini duyunca mutlu olur ayni kesim, vay be bizim oglanin pipisini gordun mu?

    turk futbolunda etkisi de dogru olani benimsemeyip kendine katki yapmaktansa, biz biliyoruz zatenlerle akli ikinci plana atmakla gerceklesiyor.

    milli takim kaptanlik secimindeki ego ve kucumsemeden, turk futbolu ve turk insaninin kompleksine gecis yapmaya calistim. bunun hakkinda bir kitap dolusu sey yazabilirim fakat gozun gordugu inkar edildikce bu ne ise yarar bilemedim.

    hayatinda detaylari goremeyen insanlari bazen kiskaniyorum. ne de olsa umursamazlik erdemdir ve cahillik mutluluk getirir. fakat hemen sonra da sunu soyluyorum, modern bilgelik farkindaliktir. iyi ki beynim var, iyi ki algilarim her sey icin acik.

    amacim kimseyi kizdirmak degil, kimseye de kizmiyorum artik. sadece kisileri galatasaray'dan degerli goren, bu ve bunun gibi entry'leri anlamak istemeyenleri ise hagi'ye kulak vermeye davet ediyorum: "en buyuk galatasaray kardesim. baska bir sey yok"
  • 636
    bir kaç tane tanımım var:
    1- fizik güce dayalıdır. iri yarı, uzun boylu futbolcular ile oynaman hayrına olur.
    2- ilk golü yemeyeceksin. zaten kapanan takımlardan ilk golü yemek intihar olur.
    3- kontra atak yemeyeceksin. belirli bir süre stoperlerini orta sahaya çıkarmayacaksın.
    4- genelde orta alanı kalabalık tutan kazanır. kanatların çok iyi kullanıldığı üst düzey bir futbol oynanmadığı için yine herşey orta alanda biter.
    5- kapanan takımlara toplu hucüm etmeyeceksin. üstüne gitmeyeceksin. uzun top ile çıkıp dönen top ile oynayacaksın. topu ona vereceksin. kapanmış, kitlenmiş dizilişlerini bozsunlar diye topu vereceksin.
    6- karambol futbolu iyi bileceksin. uzun veya kafası iyi, ayağı düzgün, yakaladağını atan yedek forvetin olacak. sıkıştığında maçın sonlarında sahada olacak. yaşı 40'a kadar olabilir. 10 dakika oynasa yeter.
  • 638
    ne yazık ki türk futbolcularda oyun anlamında çok fazla bir şey göremezsiniz, pek estetik de yoktur.

    iyi futbolcu olanlarımız vardır, iyi olmaları için saha içerisinde hırslı ve savaşmaları gerekir. genelde 27-28'ine kadar iyi oynayan futbolcular bu yaşlardan sonra gerilemeye başlar.
    istisnalar hariç.

    futbolu geriye gidenlere örnek vermek gerekirse; selçuk inan , burak yılmaz , olcan adın , hamit altıntop bunların bize garezi mi var acaba ?

    bir de unutmadan, türk futbolunda sayamadığınız kadar sözde galatasaray evlatları mevcuttur. en basitinden aydın yılmaz vb.
  • 644
    avrupa'nın ilk 6-7 liginden biri bile değildir. kimse .iklemiyor yani. sebepler çok açık; yıllarca yabancı sınırlarıyla kalitesinin düşük tutulması ve .ok ötesi hakemler. bu kadar kötü hakemlerle en iyi futbolcular da gelse kimse izlemez bu ligi. yani yabancı sınırının kalkması da yeterli değil. gerçekten de bizim hakemler futbolu bilmiyor, bunlardan öncekiler de bilmiyordu. yani iyi hakemlerin yetiştirecek de kimse yok. parayı bastırıp getirsinler mesela ingiltere 2. liginden.
  • 645
    şenol güneş gibi bir adam boşta dururken onu yandaş olarak görmeyip fatih terim'i galatasaray'dan kopararak alan bir milli takıma sahip futbol. mesele üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. galatasaray başarısız olsun, yandaşımın cebi dolsun, şenol güneş dünya üçüncüsü yapmış boşver muhalif o. bu zihniyetle sadece bugünü değil yarınları da kaybediyoruz. kafa değişse de başarı en az bir 10 sene gelmez. kafanın değişeceğini de hiç sanmıyorum.
  • 648
    milyon avrolar kazanan kofti futbolcuları her seferinde tokatlanan futboldur. sorsan hepsi yıldız, ama, içlerinde topa vurmayı bilen, pozisyon almayı bilen adam yok. kendisini dünyaya entegre etmiş doğru düzgün teknik direktör yok. futbol anatomisinden, futbolcu yönetiminden anlayan yönetici yok. taraftar desen tam ezberci, ya göklere çıkarır, ya yerin dibine sokar; tam popüler kültür taraftarı.

    al sana türk futbolu.
  • 650
    eboue'nin idmandan sonra gel spor salonuna gidelim sözüne siktir yediği aydın yılmaz'dır türk futbolu.
    arabanın ön koltuğunda para saçan engin baytar ve yiğit gökoğlan'dır.
    kaptan olmadığı için şampiyonluk kutlamasında somurtan adamdır, sabri'dir.
    7. pide ve kabap salonunu açıp manken kovalayan ibrahim toraman'dır.
    idman sonrası frikik çalışan hagi'yle bıyık altından napıyor bu amk delisi diyen makara yapandır.
    egosunu doğduğu mahallesine kusan havasını birlikte domates ekmek yediği müjgan teyze'nin oğluna basandır.
    fizik kurallarını bahane edip newton'a söven hakemi suçlayan fatih terim'dir.
    derbide kendince büyük maçta iş ahlakı konsantrasyonu zirve yapan sivas karından kaçan sarı kart cezası kovalayan sergen'dir.
    ferrarisini garibanın gözüne gözüne sokan batuhan karadeniz, asena erkin'e sokturtan,yağmur sarığolu'na sokturtandır.

    vallahi madenci eldiveniyle maça çıkıp zenginleri sevindiren fakirlerin ahlakını özledik.
App Store'dan indirin Google Play'den alın