634
hepimizin malesef ki içerisinde bulunduğu türk eğitim sistemi, birtakım istisnalar dışında leş bir ortamdır. başlayalım.
okulda, birçok öğrenci vardır ve her biri farklı profilde insanlardır. bazıları başka okullardan, semtlerden gelmişlerdir. bazıları kaynaştırma öğrencileridir, bazıları haylazdır falan filan. ve bu grubun başında da hepsiyle tek tek uğraşmak istemeyen öğretmenler vardır. bu öğretmenler çocuklara birsürü konu anlatmaya çalışır ve sınavda sadece bir kısmından sorumlu olacaklarını söyler. bununla birlikte birtakım öğretmenler "sevdikleri" yahut özel ders-kurs verdikleri öğrencilere sınav sorularını dahi verirler. velhasıl öğrenci, sınav sorularını aldığı dersten yüksek puanlarla, kopya çektiği dersten kopya çekebildiği kadarıyla geçer. bir de öğretmen yalakası olmayan, kendi emeğiyle çalışan öğrenciler vardır tabii. bunlar şu an için pek ilgi alanımızda değil, başka örneklemelerle meşgulüz zira.
gelelim bu yalaka ve baba parasıyla hocadan emeksiz geçen öğrencilere. bu öğrenciler sadece sınavdan önce hocanın söylediği konu ve sorulara çalışarak yeteri kadar ve hatta belki daha fazla notla sınıfı geçerler. aileye göre her şey yolundadır zira evlatları iyi notlar almaktadır ve hocaları da irtibat kopmasın diye veli toplantılarında sürekli aileyi gazlar. gel gelelim bir gün o lanet sınav gelip çattığında öğrenci soruları önceden alma şansına sahip değildir, hocanın anlattığı 10 konunun 3'ü değil, 10'u çıkacaktır ve sınavdan 1 gece önce çalışmak yahut "istisnai durumlar dışında" kopya çekmek gibi bir şansı da yoktur. böyle bir ortam sözkonusu olduğunda ise boğaziçi-odtü değil de siirt-kars'ı kazanabilecek bir puan aldığında aileye bir şeyler dank eder lakin çok geç kalınmıştır. zamanlı-planlı çalışma yerine emeksiz, haksız kazanç öğrencinin üniversite sınavında çakmasına sebep olmuştur. bu arada örneklemeden kaçındığımız emekçi öğrenci de pek tabii kendi kalibresinde en iyi üniversiteleri kazanma şansını yakalamıştır.
işte türk futbolu da tam da böyle. zamansız çalışma, emeksiz kazanç ile bir yerlere gelerek ligde gerekli pozisyonları elde etseler de avrupa'da sınıfta kalırlar. sonra da transfer sezonu başlamadan yapması gereken transferleri yapmayan takımlar, sezon başladığında inim inim inlerler. aç köpekler gibi gördükleri her oyuncuya saldırıp, daha sonrasında da menajer oyunlarına kanıp paraları çar çur ederler.
bu sezonki galatasaray bu örnekte ne emekçi çocuk, ne de emek hırsızı çocuktur. bu sezonki galatasaray geçme notu olan 45'i alıp, bir sonraki sınav geldiğinde nasıl 45 alacağını düşünen çocuktur.
okulda, birçok öğrenci vardır ve her biri farklı profilde insanlardır. bazıları başka okullardan, semtlerden gelmişlerdir. bazıları kaynaştırma öğrencileridir, bazıları haylazdır falan filan. ve bu grubun başında da hepsiyle tek tek uğraşmak istemeyen öğretmenler vardır. bu öğretmenler çocuklara birsürü konu anlatmaya çalışır ve sınavda sadece bir kısmından sorumlu olacaklarını söyler. bununla birlikte birtakım öğretmenler "sevdikleri" yahut özel ders-kurs verdikleri öğrencilere sınav sorularını dahi verirler. velhasıl öğrenci, sınav sorularını aldığı dersten yüksek puanlarla, kopya çektiği dersten kopya çekebildiği kadarıyla geçer. bir de öğretmen yalakası olmayan, kendi emeğiyle çalışan öğrenciler vardır tabii. bunlar şu an için pek ilgi alanımızda değil, başka örneklemelerle meşgulüz zira.
gelelim bu yalaka ve baba parasıyla hocadan emeksiz geçen öğrencilere. bu öğrenciler sadece sınavdan önce hocanın söylediği konu ve sorulara çalışarak yeteri kadar ve hatta belki daha fazla notla sınıfı geçerler. aileye göre her şey yolundadır zira evlatları iyi notlar almaktadır ve hocaları da irtibat kopmasın diye veli toplantılarında sürekli aileyi gazlar. gel gelelim bir gün o lanet sınav gelip çattığında öğrenci soruları önceden alma şansına sahip değildir, hocanın anlattığı 10 konunun 3'ü değil, 10'u çıkacaktır ve sınavdan 1 gece önce çalışmak yahut "istisnai durumlar dışında" kopya çekmek gibi bir şansı da yoktur. böyle bir ortam sözkonusu olduğunda ise boğaziçi-odtü değil de siirt-kars'ı kazanabilecek bir puan aldığında aileye bir şeyler dank eder lakin çok geç kalınmıştır. zamanlı-planlı çalışma yerine emeksiz, haksız kazanç öğrencinin üniversite sınavında çakmasına sebep olmuştur. bu arada örneklemeden kaçındığımız emekçi öğrenci de pek tabii kendi kalibresinde en iyi üniversiteleri kazanma şansını yakalamıştır.
işte türk futbolu da tam da böyle. zamansız çalışma, emeksiz kazanç ile bir yerlere gelerek ligde gerekli pozisyonları elde etseler de avrupa'da sınıfta kalırlar. sonra da transfer sezonu başlamadan yapması gereken transferleri yapmayan takımlar, sezon başladığında inim inim inlerler. aç köpekler gibi gördükleri her oyuncuya saldırıp, daha sonrasında da menajer oyunlarına kanıp paraları çar çur ederler.
bu sezonki galatasaray bu örnekte ne emekçi çocuk, ne de emek hırsızı çocuktur. bu sezonki galatasaray geçme notu olan 45'i alıp, bir sonraki sınav geldiğinde nasıl 45 alacağını düşünen çocuktur.