• 501
    kendisini tanımıyorum, yazdıklarına da karışamam. sözlük kendisine kanunlar dahilinde yazma özgürlüğü verdiği gibi, bana da onu engelleyip yazdıklarını görmeme lüksü bile tanımış. bana hiç uymayan, temelde farklı kaldığım görüşlere tanık olduğumda bu yolu uyguluyorum.

    ama iyi bir eleştiri olunca da dinlemek ve gelişmek istiyorum. bazen bildiğinin aksine öyle bir düşünce görürsün ki, kendi fikrin de değişir. bu değişimler büyük ihtimalle seni daha dolu bir insan yapar. o yüzden sevdiğim şeylere eleştiri geldiğinde bu yön de var mı diye bakmaya çalışıyorum. salyangoz'un fatih terim eleştirilerine de o gözle baktım, ama maalesef nefretten başka bir şey göremedim.

    bu da önemli değil, nefret etsin. sevme zorunluluğu yok. neticede o da bizim gibi yaşayan, düşünen bir insan. beni rahatsız eden, kendisi üzerinden bir takım yazarın söylemine yerleşmiş olan ve hiç de itiraz görmeyen bir sav: "fatih terim'i sevenler sürü psikolojisiyle hareket eden muhafazakar bir güruh, değişime kapalı, yer yer beyninin bazı bölümlerini kullanamayan fanatikler. ama terim'i her fırsatta eleştirenler öyle mi? onlar objektif, korkusuz, her zaman herkese karşı doğru bildiklerini söyleyen kişiler. onların önceliği galatasaray. onlar terimsporu değil galatasaray'ı tutuyor."

    hayır kardeşler, değil. böyle bir gerçek varsa dahi, bu gerçeğin referansı salyangoz nickli yazar değil.

    neden, anlatayım;

    birini, bir şeyi çok sevmek tehlikeli. hayatım boyunca, belli bir şeyi aşırı seven, her şeyden seven insanlardan korkmuşumdur. cidden bahsedildiği gibi yönlendirilmeye de, sevdiği şeye zarar vereceğini düşündüğü kişiye kolayca düşmanlığa da açık olur çok sevenler. çok sevmek objektifliğe de zarar verir evet. bu konularda kendisine katılıyorum.

    çok sevmek kadar zarar veren bir şey daha var ama: çok nefret etmek.

    bu arkadaşın başlığı dün popüler olunca nedir bu nümayişin sebebi diye yazdıklarına bir bakayım dedim. inanamadım. okudukça daha neler göreceğim diye gerisi geldi. fatih terim için yazdığı bazı şeyleri sizinle de paylaşayım:

    "galatasaray düşmanı" - (bkz: #1568044)
    "itibarsız. demirören'in pahalı oyuncağı" - (bkz: #1577390)
    "maskara" - (bkz: #1577762)
    "loser" - (bkz: #1597271)
    "ruhunu şeytana satmış" - (bkz: #1598638)
    "hain, zavallı" - (bkz: #1809846)
    "karaktersiz" - (bkz: #1958985)
    "aykut fenerbahçe efsanesi olarak ölecekken terim sadece zengin ölecek" - (bkz: #2177810)
    "yediği sikindirik dayakla 15 temmuz'un önüne geçmek istememiş de ondan konuşmamışmış. itin köpeğin maskarası oldu"- (bkz: #2207282)

    neyse yoruldum. kendisinin terim için yazdığı aşk mektuplarının tamamına şuradan ulaşabilirsiniz:

    (bkz: fatih terim/@salyangoz)

    ama favorimi de ayrıca yazacağım:

    "kendisiyle şampiyon olmaktansa tudor'la 8. olmayı yeğlerim." - (bkz: #2284592)

    bu yazılarda ben objektiflikten çok iliklere kadar işlemiş nefret görüyorum. yani hepimizin terim sevgisi kadar belki de nefretle dolu. olabilir, nefret edebilir. suç işlemedikçe hakkıdır.

    ama bu tavrın objektifliğin sembolü olduğu, takıma tarihi başarılar kazandırmış terim'i sevip korumanın şuursuzlukta özdeşleştirildiği ortama "hadi ordan" çekmek de bizim hakkımız olsun.

    terim'i aşırı seven nasıl yaptığı hatalarda bile olumlu bir şey görecekse, bu kafa yapısında olan insan da elbet yapılan her olumlu şeyde bir hata görmek isteyecek. terim kaybedince dünyalar onun olacak, kazansa bile "duran top çalıştır" diyecek, duran toptan 10 gol atsak genç yetiştir diyecek, onu yapsa başka bir şey diyecek. çünkü hayata bu gözlükle bakıyor. aşırı sevip tek eleştiri getirmeyen kişi ne kadar sorunlu bakıyorsa, bu arkadaş da o kadar sorunlu bakıyor.

    olsun bakabilir. elbette özgürdür. ama bu nefret dolu bakışın "önceliği galatasaray olan aklın yolu" olarak pazarlanmasından sıkıldım. eğer terim'i çok sevenlerinki terimsporluluksa, bu da anti-terimsporluluk.
  • 329
    (bkz: #2790867)

    seni sürekli yolda bırakan, bozulan, arıza yapan, kazalı da olan bir araban var. kurtulmak istiyorsun...

    ikinci el otomobil pazarına arabayı götürdün, arabanın camlar patlak, şasi yamuk, önden-arkadan-sağdan-soldan her yerden yemiş, güneş yanıkları mı dersin, çizikler mi dersin gırla...

    her şey mal gibi ortada.

    alıcı bulamadın (e haliyle) ya da istediğin parayı vermediler (e haliyle), akşama evine döneceksin, bindin arabaya çevirdin kontağı... o da ne? marş motoru da bozuk, ateşlemiyor, araba gitmiyor (ha bi de).

    illallah dedin, isyan ettin haklı olarak “bir el atın da vurduralım şu ... arabası çalışmıyor” dedin.

    birisi çıktı dedi ki “öyle deme, sessiz ol, arabanı niye kötülüyorsun bak alıcı bulamazsın...”
  • 492
    galatasaray sözlük yazarlarına söyleyecek şeyleri olan kullanıcı. hop format gereği bir kere daha kendimden 3. tekil şahıs olarak bahsetmek zorunda kaldım. sevmiyorum bunu ama lanet olsun hagi mecbur bırakıyor. bu arada bana göre bu sözlükte bu güne kadar yazdığım en önemli şey olacak. çünkü bir çok tez ve antitez çarpışmasından ulaştığım sentezi paylaşıcam. özetle benim hayatıma yön veren bir şey, günümüz türkiyesindeki kalkanlarımdan... okursanız belki faydası olur. belki de zaten çok daha iyisine sahipsinizdir bu sentezin, bilemiyorum. ya da eksik ufak bi parçayı tamamlar.

    aslında söyleyeceğim şeye şu entryde ucundan değinmişim: (bkz: #3063829)

    discovery'de mi, nat geo'da mı denk gelmiştim hatırlamıyorum; amerika'da yapılan bir deneyde kendini liberal olarak tanımlayan deneklerle muhafazakar olarak tanımlayan deneklerin zihin yapısının işleyişinde çok ciddi farklar tespit edilmiş. aynı problemle karşılaşan bir muhafazakarın karar alırken beynin en aktif kullandığı bölgesi amigdala olurken liberal birey frontal korteksini aktif olarak kullanmaktadır. amigdalanın görevlerinden biri de insanın karşısındaki olayın tehlike olup olmadığına karar vermesi, tehlikeyse saldırarak mı yoksa kaçarak mı ya da bir başka yolla mı bu tehlike ile başa çıkacağını ve içgüdesel diyebileceğimiz duygusal tepkilerden hangisinin kullanılacağını seçmesidir. yani muhafazakar zihin, problem karşısında ne yapacağını seçerken problemi tehlike olarak algılayıp; kaçma, saldırı ekseninde karar vermektedir. oysa liberal bireyler aynı problemle frontal korkteksin yönlendirmesi ile başa çıkmaktadırlar. frontal korteksin işlevlerinden biri de problem karşısında analitik değerlendirme yapıp çözüm yolları aradığımız beyin bölgesi olmasıdır. özetle durumu en iyi şekilde değerlendirip en efektif çözüm yoluna ulaşmaya çabalar. aslında bu deney çok ilginç ve derin sonuçları olan bir deney ama ben sadece konuyla ilgili kısmına odaklanıyorum... yoksa işin ucu homo sapiensin yeni bir türleşme yaşamasına kadar gidiyor...

    buraya geri dönecem ama önce bahsetmek istediğim bir şey daha var. 2. dünya savaşı sonrası insanlar alman halkının nasıl külliyen bir soykırımın parçası olmayı kabul ettiklerini araştırdılar. bunla ilgili yine çok sayıda deney yaptılar ama iki tanesi gerçekten önemli. biri milgram deneyi, diğeri de stanford hapishane deneyidir. bu gün toplum psikolojisini yönlendirmenin temeli bu iki deneyden yola çıkar. kitle kontrolünü nasıl sağlayacağızı araştırıp bulmuş adamlar... internette bu deneylerle ilgili çok sayıda kaynak ve belgesel var. arzu eden araştırır.

    yapılan şey şu, adamlar senin amigdalana oynuyolar. bildiğin amigdalanı gıdıklıyolar. dış güçler, türbanlı bacılarımız, bir takım marjinal gruplar... son 18 yılın özeti aslında. bu gün amerika da aynı amigdala gıdıklanmasını yaşıyor. kitlesel bir amigdala gıdıklanması, tehlike altında hissettirerek yığına arzu edilen tepkiyi verdiriyor. sorgulama yeteneğini ortadan kaldırıyor. savunma refleksine sürü psikolojisini de eklediğinde arzu edilen sonuca ulaşmak kaçınılmaz oluyor.

    velhasıl dün yani 14 ocak 2021 mustafa cengiz basın açıklaması öncesi yaşananlar da bu amigdala gıdıklanmasıydı. görebildiğim kadarıyla bir çok yazar "fatih terim gidecek" korkusuyla toplantıyı tehlike olarak algıladı ve savunma psikolojisi çalıştı, saldırgan bir tutum sergilemeye başladı.

    bakın bu sözlükte uykusu kaçanlar falan olmuş fatih terim kovulacak diye :) niye? çünkü frontal korteks devre dışı kaldı ve insanlar okuduğunu anlamaz hale geldi. yahu basın açıklaması kulüp resmi hesabından duyuruldu ve konusu "gündeme dair" olarak ilan edildi. bu açıklamanın yapıldığı tarihte fatih terim'in kovulması diye bir gündem var mıydı? hayır yoktu. gündem neydi? transfer, oğulcan, fatih terim'in maç sonu röpörtajlarının içerikleri... zaten konu da bu oldu. 3 tane uyanığın ortaya yem atması yetti. aslında ne kadar kolay manipule ediliyoruz. amigdalamızı ne kadar kolay harekete geçiriyorlar. sonra whatsapp benim bilgilerimi napacak yeaaa dersin. birey olarak hiç önemin yok aslında. adam seni merak etmiyor. yığını inceliyor. yığını yönlendirince seni zaten yönlendiriyor. yoksa merak etme sevgilinle yaptığın sexting kimsenin umrunda değil. neyse konu dağılmasın.

    nacizane tavsiyem amigdalanızın gıdıklanmasına izin vermeyin. malesef buradaki amaç sizi ilkelleştirmek. sürekli bu oyuna geliyoruz. mesela futbolcularımızı bu şekilde değersizleştirtiyorlar. bu şekilde futbolcularımıza sosyal medya hesapları üzerinden saldırıyoruz. neden? çünkü adamın yaptığı şeyi tehlike olarak algılıyoruz ve amigdalamız gıdıklanıyor. bizi bize de bu şekilde kırdırıyolar. sen teröristsin, sen fatih terim fanboyusun, hala aramızda mustafa cengiz'i savunanlar var.... birbirimizi etiketleyip duruyoruz.

    dediğim gibi "istediğiniz kadar akıllı olun, duygularınıza teslim olduğunuz anda sizi diğerlerinden ayıran zekanızın avantajını kaybedersiniz." sonuç, dün gece uykusuz kaldınız. daha ciddi sonuçları da olabilir. ben sık sık amigdalasına teslim olmuş ve ceza evinde yatan insanlarla karşılaşıyorum.

    cem yılmaz'ın sevdiğim bir skeci var. serbest çağrışım yaptı. çocuk olmuş mu?
    https://www.youtube.com/watch?v=euupky6zsss

    onun dışında kendimi savunmak için de bir şeyler yazayım... dursun özbek'e ağır eleştirilerde bulundum. bu gün olsa o eleştirileri çok daha üstüruplu yazarım zira sözlük adabı diye bir kural eklendi. ama fatih terim'den yönetime duymasını beklediğim saygı ile dursun özbek'e eleştirilerim arasında çelişkili bir tutum olduğu iddiası var. aslında mesele elmayla armudu ayırmak kadar basit. tabi frontal kortekse izin verirsek. ben taraftarım. fatih terim ise kulübün hiyerarşik yapı ile başkana bağlı sözleşmeli çalışanı. ben eleştiririm. işim ve hatta görevim sorgulamak, eleştirmek. mustafa cengiz'i eleştiririm, fatih terim'i eleştiririm, messi benim futbolcum olsa messi'yi eleştiririm. ha eleştirim ne kadar yapıcıysa o kadar kaliteli eleştiriyorum demektir, bu ayrı. benim kalitemle alakalı bir şey. divan üyesi, genel kurul üyesi... onlar da eleştirir. çünkü onlar da galatasaray'ı denetleyen yapının parçaları olarak bunu yapmak için oradalar. ama imzayı atıp hiyerarşi içine girdiğin anda basın önünde başkanı eleştirmemelisin. ama başkanı taraftara şikayet etmek, başkanın saygınlığını zedelemek yanlıştır. yanlışa yanlış demek de önemlidir. bir insanın her hareketini onaylama ya da her hareketini eleştirme zorunluluğu hissediyorsak amigdalamız gıdıklanıyor olabilir diye düşünmekten ve kendimizi gözden geçirmekten bir zarar gelmez. kapalı kapılar ardında zaten başkan ne zaman alo desen sana söyle fatihim, söyle aslanım diyor, ilişkini istediğin gibi belirlersin. fatih terim başkan'dan memnun değil mi? basın önünde çok mu eleştirmek istiyor? divan üyesi yahu. basar istifayı, kurtulur hiyerarşik yapıdan... ondan sonra eleştirir. ha tabi galatasaray disiplin talimatnamesi doğrultusunda. zaten ben de burada sözlük kuralları çerçevesinde getiriyorum eleştirimi. yani yine herkesi bağlayan bir şeyler olacak. fatih terim'in efsane olması onu bu bağlardan muaf tutmaz ve hatta bana göre çok daha itidalli davranma yükümlülüğü getirir.

    edit: sen ne söylersen söyle, söylediğin karşıdakinin anladığı kadardır. muhtemelen öyle anlamak işine geldiğinden bazı yazarlar, insanları muhafazakar ve liberal diye ikiye ayırdığımı iddia etmiş. insan okuduğunu anca bu kadar anlamaz. ben diyorum ki kendisini muhafazakar ve liberal olarak tanımlayan insanların beyin dalgaları üzerinde deney yapılıp bir sonuca ulaşılmış. bu deneyle milgram ve stanford üniversitesi deneyleri arasında korelasyon kurulmuş. böylece kitle kontrol methodları geliştirilmiş. amigdala denen beyin kısmı hayatı boyunca insanı defalarca hayatta tutan çok önemli bir bölgedir. her insanda bulunur. liberal, muhafazakar ayırdetmez. keza frontal korteks de... yani muhafazarlar amigdalasıyla yaşıyor, liberaller frontal korteksiyle yaşıyor gibi bir laf etmiyorum. diyorum ki kitle kontrolünü sağlamak amacıyla insanların amigdalasını harekete geçiriyorlar. sürü psikolojisiyle de birleşince kitleyi kontrol ediyorlar. milgram deneyinde dünyanın en önemli üniversitelerinden birinin öğrencilerini canavaara dönüştürüp insanları öldürecek elektriği bile verdirebilecek yöntem bu... yeterli tempoyu kazandığında insan ayırdetmeksizin aynı nazi almanyası gibi canavarlar ortaya çıkarıyor. 3-5 uyanığın amigdalanızla oynamasına izin vermeyin yazıyorum, adam diyor ki insanları liberal, muhafazakar diye ayırdetmiş. aynı partiye oy veriyoruz. oha amk, ne alaka? neyse yazının bir yerlerinde belirtmiştim... peki çocuk olmuş mu? hakikaten koca yazıdan bunu çıkarmak müthiş.
  • 311
    ön edit: sözlük kurallarına göre özel mesajlaşma içeriklerinin açıklanması mümkün değildir. ama madem yazar iki adet entry ile mesajlaşmamızı hemen hemen tamamıyla açıkladı, ben de bu sınırlar içerisinde, moderasyonun tarafsızlığından bir şüphe duyulmaması adına doğru kronolojik sırayla bir miktar bu mesajlaşmalardan da yer vermek suretiyle açıklama yapayım. ancak şunu da belirteyim, bana yapılan eleştiri yeterince okunduktan sonra özel mesajlaşmayı ihlal eden entryler bu dahil olmak üzere silinecektir.

    moderasyon yetkilerini keyfi kullanmakla suçlanan yazar.

    bariz şekilde hatalı olan ve bu sebeple silinmiş bir entry var ortada. entry bir kuralı tam ihlal etmiş, 2 kuralı da teğet geçmiş. teğet geçme derken bir kuralın istisnasına uymuş ve o nedenle kabul edilebilir, öteki kural içinse sınırda ama yine de silinmesi gerekiyor. yani 3 kuraldan 1 tanesine "kesin olarak uymuyor", 1 tanesine uymaya yakın ama "uymuyor", 1 tanesine de uymamaya yakın ama "uyuyor".

    entrysi silinen yazar da mesaj atmış ve benim entrymin ne kusuru var diye sormuş.

    ben de başka entrylere doğrudan cevap vermemesi ve doğrudan etkileşime girmemesi gerektiğini söyledim. (u: tabi burada olduğu gibi nickaltı entrylerde bu kuralı şu zamana kadar hep bir miktar esnettik. üslup kavgacı olmadığı müddetçe.)

    bana kuralın nerede yazdığını sordu.

    buraya kadar her şey normal.

    moderatör olarak ne yapmanız gerekir? entrynin forum tarzi entry olması sebebiyle silindiği zaten silinme sebebinde yazılıyor. yani aslında sorusunun cevabı kendisine zaten verilmiş. nerede yazdığı ortada. kurallar ==> forum tarzı entry. yazarın istatistiklerine baktım. 159 entryde 22 adet silinmiş entry var. ve yazarı uyardım, bu oranı ilk etapta 15-20 entryde 1 silinene düşürmesi gerektiğini, aksi taktirde sorun yaşayacağını yazdım. bir de entrysinin silinme sebebi ile bağlantılı 3 kural olduğunu, bunların "forum tarzı entry", "başlıktaki entrylere fiziksel referans içeren entry" ve "önceki entrylere cevap niteliğinde entry" olduğunu, okuyup öğrenmesi gerektiğini yazdım. çünkü benzer nitelikte bundan sonra gireceği entrylerde kavram kargaşası yaşamamasi için birbiriyle bağlantılı 3 kuralı bilmesi gerekiyor. bu kuralı öğrenirse artık buna benzer hatalar yapmaz diye düşündüm.

    yazar ne yaptı? bana bu 3 kuraldan teğet geçendeki "yani formata uymamaya yakın ama uyan" kuraldaki bir maddeyi yazıp "kurallarla ilgili ahkam kesmeden önce tekrar okusaydınız keşke :)" cevabını verdi.

    bakın sevgili arkadaşlar soru sorup açıklama isteyen yazarın kendisi. ben durup dururken kendisine açıklama yapmadım ki yapabilirim. bana göre kuralları bilen tüm yazarlar yenilere bu yardımları yapabilirler hatta yapmalılar ama ben moderatörüm ve bu hakkım var. peki benden açıklama isteyen kim? kuralları bilmekle yükümlü olan kişi. yani yazar. ben kimseye kural öğretmek zorunda değilim. saygıyla yaklaşan herkese yine de en kısa zamanda dönüyorum. açıklama yapınca da ahkam kesme deniyor. işte buna katlanmak zorunda değilim. sağlıklı mı bu davranış biçimi yahu? soruyu soran kendisi, cevap verince ahkam kesme yazan kendisi. yazara o nedenle "ahkam kesmek falan derken saldırgan davranıyorsun bence küstahlığa gerek yok" dedim. bu bir ast üst ilişkisi değil. moderatör olmasam da aynı cevabı verirdim. yani elimdeki yetkiler nedeniyle kimseden bir saygı beklemediğim gibi bu yetkileri aldığımdan beri çok daha fazla tahammül gösteriyorum. bu bir insan ilişkisi ve insan olarak da ben bu davranışı kabul etmiyorum. şimdi bu yaklaşım küstahça değil de ne? kelime arkadaşın hoşuna gitmemiş olabilir ama nitelemem bana davranış şeklinden de azı değil.

    daha bu gün bir yazara amerikan futbolu ile alakalı bir soru sordum. zaten hep başını ağrıtıyorum, buradan selamlarımı ileteyim*. o da bana açıklama yaptı. ama farklı düşündüğümü farzedelim. "adama kalkıp amerikan futbolu ile alakalı ahkam kesmeden önce keşke biraz amerikan futbolu öğrenseydin" yazsam bunun adı küstahlık olmaz mı? daha kibar bir nitelemesi var mıdır bu hareketin? karşımdaki bu muamele ile muhattap olmaya mecbur mu?

    ama önemle belirteyim. yani burası çokomelli. yazar cezayı bu sebeple almadı.

    daha önce sildiğim entry dolayısıyla benzer mesajlar aldım ve hatta küfür de yedim. bu arkadaşların hiç biri bu sebeple ceza almadı. eskiden blokluyordum böyle insanları. fakat moderatörlük görevini sürdürdüğüm müddetçe bu lüksüm yok. bu güne kadar kimseyle tartışma yaşamadım, bundan sonra da kimseyle tartışma yaşamam. üslubunu bozanı en fazla bir defa uyarırım, uyarım olumlu karşılık görmezse mesajlaşmayı keserim olur biter. nitekim yazar ifade ettiği gibi bana terbiyesiz yazmış. bir daha cevap vermedim kendisine. bişey bişey çocuğu da yazabilirdi. göstereceğim tepkide bir değişiklik olmazdı. çünkü bu saatten sonra bana göre iletişimin devamı için bir sebep yok.

    ama şu var, yazarın profilini onun bana mesaj atması sebebiyle bir şekilde incelemeye almış oldum. bu moderatör olarak görevim. içinizde bir çok yazara entry silinme oranları ile alakalı uyarı yapmışımdır. niye ceza vermek yerine uyarı yapıyorum, çünkü bu oran cezalık bir oran. istatistikleri sorunlu yazara tatsiz bir uygulamada bulunmak, ceza verip motivasyonunu düşürmek yerine format konusunda kendisini geliştirmesi gerektiğini hatırlatmak için istatistiklerinin formatı bilmediğini gösterdiğini ve formatı öğrenmesi gerektiğini yazıyorum. formatı bilmemek zaten ceza veya uçma sebebi. peki yazar uyarılara ters tepki verip de formatı öğrenmeyeceğini gösterirse ne yapmalıyım?

    bu gün bakıyoruz itham eden yazara; 181 aktif entry ve 27 adet de silinmiş entrysi var. yani cezasının üzerine 22 geçerli entry yazmış 5 de silinen var. hemen hemen 4,5 geçerli entrye karşı 1 silinen entry. eminim tüm entryleri incelense fazlası çıkar. yani öğrenmek bir yana istatistikleri kötüleşmiş. yazarın formatı bilmediği net şekilde ortada. cezasından sonra da düzelen hiç bir şey yok özetle. yazar uyarıma karşılık ortaya koyduğu öğrenmeme iradesini eyleme de dökmüş halde.

    sadeleştirelim. ortada cezalık bir yazar profili var. normal şartlarda ceza vermem gerek yazara. çünkü sürekli hatalı entryler giriyor. bense cezalık profili hakkında uyarıyorum. uyarım karşılık görmüyor. yani ceza uygulanması gerekirken uyardığım halde "niyet olarak bile" sonuç alamıyorum. netice itibarıyla ilk başta yapmam gereken şeyi yapıp ceza veriyorum. olan budur.

    peki ben iddia edilen gibi keyfi davranan bir moderatör olsam ne yaparım. yazarın tüm entrylerini incelemeye alırım. hatalı entry oranının kabul edilemez seviyeye geleceğine eminim ve yazarı uçururum. yeni gelen yazarlar arasında bu şekilde olan çok arkadaş var. geçmişte de böyle olan arkadaşlar oldu. bir kısmı sözlüğe uyum sağladılar, bir kısmı uyum sağlamadılar ve uçtular. az entryli, yeni sayılabilecek yazarlara formatı tam anlamıyla öğrenmesi için süre tanıyoruz. onları elden geldiğince takip ediyoruz ve yardımcı oluyoruz. ama bu bizim iyi niyetimizden. yani yapmakla yükümlü olduğumuz bir şey değil. zaten o tarz bir yükümlülüğü de kabul edeceğimi sanmıyorum. bunu gücüm ölçüsünde yapıyorum zira. ama neticede yapıyorum, yapıyoruz. oysa hala üyelik bekleyen çok sayıda yazar var. hızlıca siler, hızlıca kabul ederiz. olan da yeni yazarların beklediği onca zamana olur. ama davranışlarıyla uyum sağlamayacağını, kuralları öğrenmeye niyeti olmadığını belli eden yazarlara da "kusura bakmasınlar" haliyle pek sabır göstermiyoruz. çünkü bir yandan da senelerdir kurallara uyan yazarları düşünmek zorundayız. sonra galatasaray sözlük başlığına girdiğimizde, "nerede o eski sözlük" temalı entryler okuyoruz.

    peki söz konusu yazarın cezası ne zaman bitmiş? geçen ayın 23'ünde. ne zaman benim keyfi uygulamamdan şikayetçi olmuş? hükümetin spor uygulamalarını eleştirdiğimde. sanıyorum bu ne kadar iyi niyet ve samimiyetle benden şikayetçi olduğu konusunda fikir verecektir. ne yapsaydık yani? fenerbahçe'ye 5-10 şampiyonluk hediye edilmesine, galatasaray'ın nihat özdemir federasyonu aracılığı ile katledilmesine ses çıkarmasa mıydık?

    bu vesileyle herkese hatırlatalım; bu tarz istatistiklerle sözlükte yazar olarak kalmanız imkansız. çok entrysi silinen herkes lütfen kuralları okusun.
  • 326
    (bkz: #2790867)

    --- alıntı ---

    22 ekim 2019 galatasaray real madrid maçı için konuşuyorum, kötü oynadı oynamadı meselesini geçtim, galatasaray taraftarının 5 para etmediğini göstermiştir. sen tüm dünyanın izlediği maçta oyuncunu ıslıklarsan piyasasını da sıfırlarsın. bana göre bu tam anlamıyla bir aptallık.

    adamın kapasitesi bu kadar işte. islıklama aptallığı niye?

    ne demişti diagne? galatasaray taraftarı kendini dünyanın en iyi taraftarı sanıyor. ama desteğe ihtiyacınız olduğunda o desteği vermiyor.

    --- alıntı ---

    younes belhanda için yaptığı yorumda "galatasaray taraftarının 5 para etmediğini göstermiştir" şeklinde bir ifadesi var. genelleme yaparak tuttuğu takımın taraftarını, tribünde yan yana maç izlediği insanları, sözlüğü oluşturan yazarları 5 para etmez olarak nitelemek ayıptır. aptallık mevzusu da ayrı bir hikaye. birbirimize karşı üslubumuz bu mu olmalı abi? bir de moderatör bu arkadaş. bu saatten sonra sözlük yönetimi kimseye üslup üzerinden ceza meza vermesin, kimseyi birilerine hakaret ediyor diye uçurmasın mümkünse. imam osurursa cemaat sıçar çünkü.
  • 453
    moderatörlükten çekildiyse dokunulmazlık hakkı da bitmiştir.
    dokunulmazlık hakkı bittiyse şimdi kendisine yargı yolu açılsın.

    2015-2020 arası kaç akrabasını çaylak sırasında bekletmeden yazar yaptı?
    hagi'ye "bildiğim birşey varsa yöneticiliğe başlamam lasım!" ve "bugün sakallarınız çok yakışmış" maillerini hangi amaçla attı zamanında?
    2017 aralığında bana gönderdiği "500 tl'ye seçeceğin bi entryini yılın en beğenilenlerine koyarım" mesajının hala arkasında mı?

    bunları cevaplamadan yüreğimde temize çıkamaz maalesef.
    yeni hayatında başarılar diliyor muyum? izmir'de bira patates teklifi yapmıştı, onu gerçekleştirmeden net bir cevap veremeceyeceğim, eskinin fildişi kulelerinden sorumlu modu, yeninin sıradan bir yazarı. ben de sıradanım ama ön sıradan, isterse yanıma aldırabilirim.
  • 500
    (bkz: salyangoz/#3063893)

    yazmayayım diyorum ama kendimi tutamıyorum söz konusu salyangoz olunca. çünkü bu arkadaşın dünya kavrayışını çok sorunlu buluyorum kendimce. herhalde hoca' ya, taylan'ı oynatmasını öğrettiği yazıdan çıkamıyorum. abimiz zamanda, a noktası ve b noktası belirliyor sonra cetveli koyup düz bir çizgi çiziyor ve b noktasında durup a noktasına bakıyor. tabii sadece haklı çıktığı konularda yapıyor bunu diğerleri unutuldu gitti zaten.

    yazısını okuyamayanlar için özetliyeyim: dünyada kategorilere ayrılmış insanlar var. muhafazakar ve liberal düşünme sistemine sahip insanlar. bunlar beyinlerinin farklı bölgelerini kullanıyor. ve dünyanın farklı ülkelerinde olaylara benzer reaksiyonlar gösterip benzer partilere oy veriyorlar. muhafazakar düşünme direkt koruma refleksi ile hareket ederken liberal zihin meseleyi anlama ve çözüm geliştirme temelli çalışıyor. galatasaray'da da bunun yansıması var ve son olaylarda terim'in yanında duranlar muhafazakar, yönetimin yanında duranlar liberal akla sahip. nereden öğrenmiş bunu derseniz, belgeseller ve youtube videolarından.

    nereden öğrenmiş olursa olsun ''bilim'' bu ve argümanlarını bilimle desteklediği için tartışmaya gerek yok. salyangoz haklı.
    ama bir sorun var. ben tam da salyangozu muhafazakarların safına katabilirim. çünkü salyangoz'un hem bilime hem topluma bakışı, onun tanımlamasına göre tam muhafazakarca.

    bir kere, yaşam ve insanlar kategorize edilemeyecek kadar karmaşık. ve olaylara reaksiyonları çok öngörülemez olabiliyor. salyangoz, bu karmaşıklığı, anlamaya çalışmadan, insanları ikiye ayırarak basitleştirdi ve çözdü. şimdi bu bahsettiği analitik düşünme mi... yani salyangoz liberallerin safında mı.

    mesela ben ,yazdıklarından anladığım kadarıyla, salyangozla aynı partiye oy veriyorum ama çoğu meselede terim' in yanındayım. şimdi salyangozun çizdiği hangi kümeye giriyorum.

    veyahut salyangoz muhtemelen terim ya da arda'nın takıma dönmesini istemezken liberallerin analitik aklıyla mı yoksa galatasaray değerlerini ''koruma refleksi'' ile mi hareket ediyordu. yoksa salyangoz korumacı bir muhafazakar akla mı sahip. eyvah...
  • 420
    kendisini tanımıyorum, eminim ki iyi bir insandır. benim için kendisi gs sözlük moderatörlerinden biri sadece. belki nickinin arkasındaki fatih terimin kendisidir, belki de yoldan geçen herhangi bir kimsedir.

    kendi adıma konuşmam gerekirse ne fatih terim'ciyim, ne de belhanda'ci. konu birilerinin eleştirilmesi degil benim icin. konu benim icin üslup konusu.

    --- alıntı ---
    geçen sene rezalet bir performans gösterdi. bunu görebilenler de eleştirdi.
    --- alıntı ---

    hayir. bunu görebilenler içinde eleştirmemeyi seçenler de oldu. ya da eleştirirken daha saygılı bir üslup takinanlar. kimse kalkip ktei'ye, sultani124'e niye eleştiriyorsunuz diye bir tepki vermiyor. zira bu kişiler birilerini eleştirirken hem ortaya degerli fikirler, tezler sunuyorlar, hem de saygili bir üslup kullanıyorlar.

    tepki çeken eleştirileriniz degil, lümpenliginiz.

    "orta sahayi defansa gomdu", "dikine oynatmadi" gibi bence çok basit argümanlarla fatih terimi eleştirmeyi, fatih terimin kariyerine, yaptiklarina, basarilarina saygisizlik olarak goruyorum.

    bu demek değil ki fatih terim eleştirilemez. gayet de elestirilebilir.

    ancak fatih terim gibi bir futbol adamini futbol konusunda eleştireceksek en azından futbol acisindan derinligi olan, mantikli analizlerle, fikirlerle elestirelim diyenlerdenim. hayatini futbola vermis bu adamin, futbol konusunda yaptiklarinin sana/bana/bize mantıksız geldigi anlarda, ya belki benim bilmedigim/atladigim bir sey vardir demek yerine doğrudan adami eleştirmek bana gulunc geliyor.

    ha eleştirmek isteyen yine eleştirir. ama ben avrupa kupasi almis teknik direktoru "ne dedik? kanatları kullan dedik. kullanmadı." basitligi ile elestirene kadar, sırf bir taraftar sozlugunde ortalamaya gore daha uzun sure yazi yazdi diye asagidaki paragrafi yazmakta bir beis görmeyen, 12 yıllık bir sozlugun bir moderatörü olmakla guc zehirlenmesi yasayan adami, hayatinin 40 yılını futbola ve hatta galatasaray camiasına adayan birine gore daha eleştirilebilir buluyorum.

    --- alıntı ---
    eski bir yazar olarak sert bir entry yazdım. çünkü rahatsızım. iyi ki de gündem oldu. moderatör olarak da konuşayım, sözlük adabı kuralı uygulanmaya devam edecek. adaba uymayan yazılar silinecek. bundan sonra bahsettiğim tarz, insanları ötekileştiren entryleri de bu kapsama sokmayı da önericem.
    --- alıntı ---

    bu arada onericem degil, önereceğim.

    ne dedik? moderatorsen turkceyi duzgun kullan dedik. kullanmadi.
  • 138
    editör olmasına karar verilen toplantıdaki konuşmalarımız;

    hktwoo: salyangoz kardeşimiz, moderasyonumuza kabul edilmek üzere dışarda emirlerinizi bekliyor.
    hagi: tahkikatı tamam mıdır?
    hktwoo: tamamdır efendim.
    hagi: kendisi hakkında son olarak söz almak isteyen var mı? buyur neverfall..
    neverfall: salyangoz, alemde sicili temiz bi arkadaşımızdır. herkes tarafından sevilir. dostlarına karşı hesapsız ve cömerttir. silme işinde kararlıdır ama hakka da riayet eder. düşmanları dahi mertliğine kefil olurlar ki bu aramıza alacağımız biri için fevkalade önemlidir.
    hagi: buyur gs.
    gs: 20 yıl önceydi, yürüyedur'un koreografi işini yaptı salyangoz. o vakitler henüz taze delikanlı. içerden biri üflemiş. ultraslan onu sınırda yakaladı. haftalarca işkence, falaka... salyangozun gıkı çıkmadı. diyeceğim o ki ketum adamdır. ser verir sır vermez.
    hagi: evet notgivingup kardeş.
    notgivingup: salyangozu ben de tanırım. yakınlığımız yoktur. öyle, uzaktan uzağa. zeki bi arkadaş. aynı zamanda güler yüzlü ve sıcak. niteliksiz entry vuku bulduğunda delete tuşunu kullanır. sulh yoluyla çözmeye gider. ama o da olmazsa, cesareti takdire şayandır.
    hagi: senin bi diyeceğin var mı albertxx.
    albertxx: arkadaşlar gerekeni söyledi efendim. sonuç olarak salyangoz, yaptığımız incelemeler sonucunda bize göre moderasyonumuza katılma hakkını kazanmıştır.
    hagi: dasg kardeşimizin bi diyeceği var mı?
    dasg: moderasyonumuzun kuralları bellidir. ancak, moderasyonumuzun dahi değiştiremeyeceği, tek yasa üzerine yapacağı yemin, hepimizin yeminidir.
    hagi: anlaşıldı arkadaşlar, salyangoz kardeşimizi içeri alalım.

    (salyangoz salona girer)

    hagi: salyangoz kardeş, şu andan itibaren moderasyon üyelerimiz arasına katılma şerefine erişmiş bulunuyorsunuz. şimdi son kez soruyorum; kurallarımızı biliyor musunuz.
    salyangoz: biliyorum efendim.
    hagi: moderasyonda kaç türlü yasa vardır.
    salyangoz: tek bir yasa vardır efendim.
    hagi: lütfen söyleyiniz.
    salyangoz: silme yasası.
    hagi: tekrarlayın lütfen.
    salyangoz: silme yasası.
    hagi: bi daha.
    salyangoz: silme yasası.
    hagi: salyangoz kardeşimize herkes kefildir. şimdi birlikte yeminimizi tekrarlayalım.

    hagi: moderasyona katıldığım şu andan itibaren
    salyangoz: moderasyona katıldığım şu andan itibaren
    hagi: burada bulunan herkeşi ailem olarak göreceğime
    salyangoz: burada bulunan herkeşi ailem olarak göreceğime
    hagi: sebep nolursa olsun
    salyangoz: sebep nolursa olsun
    hagi: yüce moderasyon ve sözlük üyeleri aleyhine hiç bir faaliyette bulunmayacağıma
    salyangoz: yüce moderasyon ve sözlük üyeleri aleyhine hiç bir faaliyette bulunmayacağıma
    hagi: moderasyon tarafından verilen emirlere harfiyen uyacağıma
    salyangoz: moderasyon tarafından verilen emirlere harfiyen uyacağıma
    hagi: sildiğim entry'leri hayatım pahasına da olsa canlandırmayacağıma
    salyangoz: sildiğim entry'leri hayatım pahasına da olsa canlandırmayacağıma
    hagi: namusum ve şerefim üzere and içerim.
    salyangoz: namusum ve şerefim üzere and içerim.
    hagi: aramıza hoş geldin salyangoz kardeşim.
    salyangoz: minnettarım efendim.
  • 118
    beyler yırttım galba. az önce telefonda konuştuk. bu gün naaptın dedi. bişey yapmadım maç izledim dedim. babamla tahmin etmiştik dedi. dün de benzer bir diyaloğu trabzon bursa maçı için* yaşamıştık.
    sen naaptın dedim. 10 dakika anlattı. kuaföre gitmiş, kolye almış, kolyesinin bişeyi kopmuş, yarın onu yapıştırtcakmış, arkadaşı geldiği için çok mutluymuş...

    biraz zayıf bir oyun ortaya koyduk*, belki tutuk günümüzdeydik, belki takımın hala çalışmaya ihtiyacı var. ama neticede kupayı da aldık.

    velhasıl keyfime diyecek yok.
    endişemi paylaştığınız için hepinize teşekkür ederim.

    edit: merak edenler için söylüyorum kızı da aldık.
  • 471
    (bkz: #3059312)

    hahahahahahah :)

    şimdiye kadar fatih terim'in her istediğini yapan mustafa cengiz yönetimi, bu sefer imkansız isteklerle karşılaştığı için eleştirilmemeli bence de. çünkü mısırla ilişkileri düzeltemez mustafa cengiz yönetimi çok doğru. ama belki 2-3 ay modeste alan peşinde koşabilir, sonra kulüplere saçma sapan teşekkür edebilir. lig bitmeden elindeki onyekuru'yu elinden kaçırabilir. takıma aylarca forvet almayabilir. fatih terim'in satılmasın dediği ve bizzat ikna ettiği ozan'ı satabilir. çünkü daha önce yaptı.

    :). aynen terim imkansızı istiyor aaaaaaaayyyyyyyyynen. yahu bu adama sezon başında istediği 2-3 tane gencecik çocuğu da alamadı bu yönetim.

    şimdi marcao ve luyindama dururken emre akbaba ile belhanda ile sözleşme pazarlığı yapan da bu yönetim çünkü brezilya ve kongo ile ilişkiler kötü düzeltemezler hahahaha :).

    aynen. entrysine sonuna kadar katıldığım yazar.
  • 235
    (bkz: ahımız var hocam/#2308805)

    yazdıklarını anlayamıyorum. başarı odaklı tipik unutkan galatasaray taraftarıyım. kula tapan terimciyim. kendisi de her şeyin en iyisini bilir. çünkü iq seviyesi yukarılarda. çünkü ben salağım.

    ben terimciyim ama o aysalcı değil. ben bülent tulun niye süper giden kulübe monte edildi diye sorunca cevap alamasam da aptalım. ali dürüst ve abdürrahim albayrak'ın gönderilmesini de terimci olarak ben istedim.

    muhteşem giden takımın teknik direktörüne basın önünde eleman diyen başkana destek vermediğim için suçluyum. bütün bunları yapıp sonrasında hocayı antremandayken kovan adamı istemediğim için omurgasızım.

    mancini'ye devre arasında -futbolcu gönderemeden- 20m euro para harcayan başkanı sevmediğim için duruşum yok benim. o topçuların hiçbirinin işe yarar olmaması da benim suçum. a2 takımının yıldızlar karması olması, yıllık 2-3 milyon euro alan adamlardan geçilmemesi benim sorumluluğum.

    ödeme alamadığı için çekip giden basketbolculara otobüsü de ben kaldırım, çünkü ilkelerim yok benim.

    aysal'a gelince adam profesyonel abi, isterse eleman da der bülent tulun'u da getirir derken, fatih hoca'ya gelince milli takımla anlaşmasına profesyonel bakamayan ben olmadığım için ilkesizim.

    neyse ya. adam sadece "nerede kalmıştık" yazdı ve bi türlü elde edemediğimiz şekilde bi arada olduk. kendisi bu birlikteliği bozma çabalarını "güzel" ifade ederek yoluna devam edebilir. ben galatasaray birlikteliğiyle devam etmeyi tercih ediyorum.
  • 402
    vay vay vay... aysal-terim dönemi sonrası meydana gelen kamplaşmanın antiterim safında yer alan arkadaşlar yine meydana çıkmış. bunlardan birini de alıp moderatör yaptınız tüm vasatlığıyla. halbuki gs sözlük moderatörlerinin en önemli özelliği fikirleri ne olursa olsun iyi yazarlar olmaları idi.
    ne özgüven be! yaza yaza düşürdüm hükümeti, demiş resmen. bin tane değişkeni olan oyunda, belki onlarca olasılığı hesaplamış adama ne güzel öğretmiş linnes'i oynatması gerektiğini bugünden bakarak. bugünden bakarak nasıl söylemiş kendi doğrularını ve fakat söyleyip de yanıldıklarını asla hatırlamayarak. bu gibi arkadaşların muhayyel bir dünyası var. o dünyada zaman çizgisel olarak ilerliyor ve yapılan her hamle başka şeyleri etkilemeden ve başka şeylerden etkilenmeden tahayyül ettikleri sonuca varıyor. mesela bugün linnes iyi mi oynuyor, o zaman bir sene evvel de oynayabilirdi ve doğrusu da buydu. yerine oynatılmayacak kişinin yaratacağı tartışma veya linnes oynarsa iki hafta sonraki performansının ne olacağı ve daha bir yığın olasılık asla bilinmeyecek. ama salyangoz bilecek. çünkü onun net doğruları ve yanlışları var. zamandan ve mekandan bağımsız. doğruları tatbik edersen doğru sonuç alırsın. bugünden güzel görüyor salyangoz o doğruları. ne özgüven be!
  • 331
    (bkz: #2790867)

    "galatasaray taraftarının 5 para etmediğini göstermiştir" biz bu cümleyi kursak, linç'e uğrarız, açık ve net. bununla birlikte ceza kesin gelir.

    sözlük tek moderatör'den oluşmuyor herhalde, kendisine ceza verilmesi gerektiğini düşünüyorum. hani hep diyoruz ya ülke şöyle düzelir, böyle düzelir. kim olursan ol kurallar herkes için geçerlidir diye. bakalım merak ediyorum sözlük'de kurallar kimin için ne kadar geçerli.
  • 302
    (bkz: notgivingup/#2737161)

    notgivingup konusunda bir aciklama yapmis moderasyon elemani.

    simdi entryde iyi , kotu ve cirkin seyler var sahsim adina. bunlari belirtmek zorunda hissediyorum kendimi.

    iyi olan kisim su , size dogru ya da yanlis gelebilir. soyledikleri hakli ya da haksiz olabilir. ama konuyla ilgili nihayet net bir aciklama gelmis yetkili bir agizdan burasi cokomelli.

    kotu olan kisim su , eger kendisinin iddia ettigi gibi sozluk icler acisi bir halde ise, bu yazarlar kadar yonetimin de sucudur. mesela turkiyedeki anlik kosullarin tek suclusu halk midir, yoksa basimizdakilerin de bu icler acisi halimize katkisi var midir diye dusunmeliler biraz.

    --- alıntı ---

    son dönemde sözlük yazar profilinin hızla ekşi sözlüğe doğru kaydığını gözlemledik. sözlüğün bu içler acısı haline sessiz kalmayacağız.

    --- alıntı ---

    bu yazdigi yazidan net sekilde bizim hic bir sucumuz yok, siz hatalisiniz , biz sizi duzeltecegiz anlami cikar ki, bu en kibar ifadeyle kotu bir uslup ve dusunce. malum parti kafasi bu ve hos degil.

    cirkin olan kisim ise su , entryi bitirme bicimi.

    --- alıntı ---

    galatasaray sözlük temel amaç ve hedefleriyle bağdaşmama kuralı bundan sonra aktif şekilde uygulanacak.
    sözlük formatına hakim olmamak kuralı aktif şekilde uygulanacak. biz yazalım moderasyon nasıl olsa siler diyen yazarlar lütfen bu bakış açılarını gözden geçirsin. hala bekleyen bir çok çaylak var. onlara da kapımızı açmak istiyoruz.

    uyarılarımızı yaptık, yapmaya devam ediyoruz. bu uyarıları dikkate almak yazarlara kalmış.

    --- alıntı ---

    iki cumle de alanen tehdit edilerek bitirilmis. evet, soylediklerinde kural olarak bir yanlis yok. ama sen burada yasanan olaylarla ilgili burasi sonucta amator bir ortam, biz de gonul iscileriyiz derken, sira bize gelince ya kurallara eksiksiz uyacaksin ya da defolup gideceksin dersen bu olmaz. bu cirkin bir hareket.

    sonuc olarak kendisi guzel baslayip, tatsiz devam edip, kotu bitirmis enteryi ve butun bu notgivingup olayini benim gozumde.

    gerci ben kendi halinde gucsuz bir yazarim cok da onemli degil benim ne dusundugum ama iste maksat kalbimizden geceni kaleme dokelim.
  • 303
    (bkz: notgivingup/#2737161)

    --- alıntı ---

    son dönemde sözlük yazar profilinin hızla ekşi sözlüğe doğru kaydığını gözlemledik. sözlüğün bu içler acısı haline sessiz kalmayacağız.

    --- alıntı ---

    katılıyorum ve sonuna kadar destekliyorum. ekşideki entrylerin yarısınsan fazlası sözlük formatına uymuyor.

    burası sözlük, buranın bir formatı var. başlıklar altında sidik yarışına dönen, doğrudan fiziksel referans içeren entrylerin olduğu bir sözlüğe dönüşmesin burası.

    on kere düşünüp bir kere entry giriyorum. hatta her entrym için önizle yaparak yazdıklarımı baştan okuyorum. sözlük formatı altında otokontrol yapıp yollamadan sildiğim bir sürü entrym oldu. daha dün akşamdan bir örnek vereyim: sol frame’de fc union berlin başlığını gördüm ve aklıma bu takımın maçlarını yanlış tahmin ederek tek maçtan yatan kuponlarım geldi. şöyle bir entry yazdım: “tek maçtan yatan kuponların ahıdır.” sonra durdum okudum, bu cümle yapı itibari ile tanım gibi gözükse de en ufak bir nesnel bilgi içermiyor, yazdığım şey tamamen benimle ilgili ve okuyan için hiçbir şey ifade etmez, sonuçta bu takımın maçlarına iddia oynayan herkes yatar gibi -yanlış- bir mesaj içeriyor, sonra göndermedim bu entryi ve sildim.

    konuyu saptırmamak adına söylemek istediğim şeye döneyim: insani olarak seviniyoruz, öfkeleniyoruz, coşuyoruz ve duygularımızı düşüncelerimizi burada dile getiriyoruz. ama burası sözlük ve yazdıklarımız sözlük formatına uymalı. uymazsa ne oluyor? bir zamanların kutsal bilgi kaynağı gibi kutsal bilgi çöplüğü oluyor.

    bir yazar çıkıp “xxx, yyy’dir” diye bir entry giriyor sonra hemen altında başka bir yazar “xxx’in yyy olduğunu sanan/gösteren yazarları/andavalları gösteren hede” diye entry giriyor. bu ne la? bu entry mi şimdi? silin kardeşim, formata uymayan ne kadar entry varsa silin, yozlaşmasın güzel sözlüğümüz. aşırı tepki hatta aşırıya kaçan gol sevincine sarı kart veriliyorsa siz de verin, iki sarı gören de nasıl kırmızıyı yiyorsa tekrar tekrar uyarılanı da uçurun.

    toplumun değişen yapısının sözlüğe de yansıdığını görüyoruz, tahammül diye bir şey kalmamış kimsede. tahammül kalmadığı gibi toplum eleştiri yapmayı da unutmuş doğrudan saldırmayı, ötekileştirmeyi, hakareti tercih eder olmuş. sırf bu yüzden entry girmek istemiyorum. yazıyorum yazıyorum siliyorum çünkü biliyorum ki hemen linç yiyeceğim. en zıt düşüceler güzel bir üslupla tartışılabilir ya. açın youtube’dan bülent ecevit ve necmettin erbakan’ın tartışmalarına bakın. turgut özal’ın özelleştirme konularında girdiği tartışmalara bakın. “satarız efendim satarız”dan “satarız satarız babalar gibi satarız”a döndü üslup. ben artık puan kaybettiğimiz maçlardan sonra sözlüğe girmiyorum vallahi de samimiyetle içimden gelmiyor. çünkü biliyorum ki kontrolsüz öfke patlaması var içeride. biliyorum ki çok kişinin kellesi gidecek daver bey çok. olmasın böyle.

    naiflik, kibarlık, centilmenlik güzel şey.

    ya şu sözlüğe girmeden evvel gidin bir mastürbasyon yapın rahatlayın da gelin ya, valla bak inanın daha güzel olur her şey. freudyen bir yaklaşımla bitiriyorum. eyyorlamam bu kadar.
  • 216
    (bkz: ahım var romantizminin bayması)

    hala prim yapması inanılır gibi değil. tinercileri kral yaptık hala yav benim bi ahım vay:(

    benim de belediye takımına anlı şanlı galatasaray'a karşı 6 6 diye tempo tutturan ruhsuz takıma ahım var kardeş, toplasan bir galatasaray etmeyecek trabzonla beşiktaş'ı senelerdir yenemeyen takımın ruhsuzluğuna ahım var.

    fatih terim efsanesinin yönettiği ve asla yüzümüzü yere eğdirmeyen, her maçı ruhla oynayan takımına özlemim var.

    tamam biz de imparatorun hatasına kızdık ettik de şuan kimi getirip başarılı olmayı düşünüyordunuz bir de onu yazıverseniz de öğrensek.

    gelecek herhangi bir hocayla en az 2 sezonu daha çöpe atacaktık işte.

    fatih terim konusunda bazı fikirlerine katıldığım, bazılarına katılmadığım yazar.
  • 60
    (bkz: #1922593)

    sabah işe geldim. gece uyuyamadım zaten. ruh gibiyim. hâlâ ellerim titriyor.
    yolda gelirken insanlar gördüm şakalaşıyorlardı. gülüyorlardı. trafik her zamanki boktan ankara trafiği; kimse kimseye yol vermez, korna gırla, ışıklara uyan yok. insanlar bankaya geliyorlar hiçbir şey olmamış gibi.

    bir tane sendika greve gidelim demiyor. bir tane patron kepenkleri kapatmıyor. sanki dün bomba bağrımızda değil de mars'ta patlamış gibi.
    işin milliyetinde falan değilim ama önemli bir kısmı çürümüş durumda bu toplumun; bu anlamda haklıdır.
    arap kültürünün ahlaksızlığını taşıyanlar ifadesinin ırkçılık olduğuna da katılmıyorum.
    derin bir konu bu ama, islamiyet öncesi, hatta bıraktım islamiyeti, o çok hayran oldukları osmanlı öncesi harem diye bir kültürümüz mü vardı? ulemaya mı danışırdı mete han, çağrı bey, alparslan?
    almadık mı arapların pisliklerini?
    hangi türk toplumunda çocuklarla evlilik vardı? kadının rızası olmadan evlilik vardı?
    velhasıl, ırkçılık falan değildir söyledikleri.

    söyleyiş şekli hoşunuza gitmemiş olabilir. "türk" diye genellemesini ben de doğru bulmuyorum ama söylemek istediği şeyde haklıdır ne yazık ki.
    bir şeyler yapmalıyız diyerek sokağa çıktığımızda bize terörist denildi, vatan haini denildi.
    teröristlerle pazarlık yapmayın, işi gizlemeyin, adamlar kökleşerek yerleşiyorlar ordunun elini kolunu bağlıyorsunuz, yüz veriyorsunuz, olanak tanıyorsunuz dedik "analar ağlamasın" dediniz. siz anlamazsınız dediniz.

    ülkenin anasını bellediler. yapmayın etmeyin dedik dinletemedik. üç kuruş para geçti ülkenin eline; üretim yatırımı yapmaktansa yola-inşaata gömdüler. şimdi ab'nin peşinde dolaşıyorlar dilenci gibi 3 bn euro diye. bok alırsınız. sanki suriye'den farkımız kaldı. yarın belki hepimiz mülteci olacağız.

    gidin bakın bu çomar çoğunluğu neler yazıyor? umrunda değil hiçbirinin.
    ülke güçlendi o yüzden patlatıyorlar falan diyorlar.
    yüzsüz şerefsizler bunlar çünkü.

    neyse.
    adam haklı beyler.
    türk demeyeydi iyiydi çünkü bu genetik zaiyatların türklükten falan haberleri yok.
    bunlar sadece ümmeti bilirler; onu da yanlış bilir gerizekalılar.
    öbürleri de anca kürt ırkçılığı bilirler ama kendilerini sol görüşlü zannederler.

    kürtçüsü-islamcısı ne kadar pisliği varsa organize bir şekilde ülkenin altına gerçek anlamda dinamit koydular.
    ne yazık ki bedelini "etmeyin eylemeyin" diyen bizler ödüyoruz.
    sadece biz kafa yoruyoruz hiç merak etmeyin hiçbirisinin umrunda değil olan biten.
    bu hengamede bile kendisinin veya içinde bulunduğu kurumun çıkarını korumaya öncelik veren yozlaşmış ama her türlü kendini akıllarınca aklayan, suçu başkalarına yükleyen kaypak bir kafa ile karşı karşıyayız.
    birbirimize değil, bunlara odaklanmalıyız artık.

    düzenleme: ülke kutuplaştı doğrudur. ama "biz" diye tanımlayacağım kitlenin bunda hiçbir günahı yoktur. kutuplardan cemaatin hayvan gibi gücü vardı; hâlâ da var bakmayın. arkasında da emperyalist güçler var. kutuplardan siyasal islamcılar, ülkede neredeyse her şeyin kontrolünü ele geçirmiş durumda. yargı olsun, kolluk kuvvetleri olsun, tamamen tasmalarını tutmuş durumda. kutuplardan kürt ırkçıları desen hayvan gibi palazlanmış, suriye-ırak karışmış, bunlar iyice palazlanmış, yine emperyalist devletler, artık hiç saklamadan destekliyor bunları.
    "biz"?
    biz öyle elimiz armut tutmuş bekliyoruz.
    o "ekmeklerine yağ sürmeyin" devri geçti.
    bu cehennem hepimizi sardı. atatürk'ün söylediği gibi "ya istiklâl ya ölüm".
    "biz"im de elimize silah almaktan başka bir çaremiz kalmayacak.
    belki de kalmadı.
    başka türlü olmayacak bu iş.
    ülkemin içine sıçmış insanlık düşmanı vatan hainleriyle pazarlık vakti geçti artık.
    vakit hesap sormak vakti artık.
    bedel ödeme vakti.

    düzenleme2: hakaret içeren ifadeler düzeltildi.
  • 161
    http://m.(bkz: #2163550)

    meseleyi yanlış hatırlamış yazar.

    yanılmıyorsam orta okul yıllarımdı. hergün spor gazetelerinden transfer takip ederdim. galatasaray fatih terim'in başa geçmesinden sonra sol kanada folha'yı, orta sahaya da detari'yi almaya çalışıyordu. o esnada hagi hikayesi ortaya çıktı. ve benim aklımda fatih terim'in istememesine rağmen transfer edildiği kalmış. hatayı mesai sonrası editlicem.

    fakat gelgelelim bu sözlükteki art niyet ve düşmanlığa. öyle 1-2 entry gördüm ki... ben her gün beni gömenlerinki de dahil bir sürü hatayı düzeltiyorum. kimseyi "şahsen" cehaletle suçladığımı, kimseye art niyetle yaklaştığımı hatırlamıyorum.

    ayrıca bana göre bilgi hatası entrynin anlamını sekteye uğratmıyor. sadece bir detay. insanları hatalarıyla kabul edip eksiklerini giderme gerekliliğinden bahsediyor. faruk süren'in hakkını verdim, fatih terim'i bir spor adamı olarak cruyyf'la bir tuttum ve evet ihanetini affetmiyorum. burada fatih terim düşmanlığı yok. galatasaray sevgisi ve kişilere değil ideallere bağlılık var.

    ben saatler sonra hatamı düzelticem. ama hayata karşı bu kin, bu saldırganlık... düzelecek gibi değil. böyle bir karakter zaafiyeti ile yaşmaya mahkum olduğunuz için gerçekten üzgünüm.
  • 506
    (bkz: #3059312)
    (bkz: #3063893)

    bu renktaşımız dünyada fatih terim’den en çok nefret eden insan olabilir. yıllardır da bunu gizlemez. bir beşiktaş, bir fenerbahçe taraftarından daha büyük bir nefret duyar imparatora karşı. duyabilir, kendince sebepleri vardır. ancak insanların fatih terim’e olan sevgisini satır aralarında “muhafazakar insanlar dar bir bakış açısına sahiptir” düşüncesine indirgerse (-ki indirgemiş) gerçekten kendisine güldürmüş olur. oysa dönüp aynaya baksa, terim konusundaki bağnazlığını görecek ve aynısının laciverti olduğunu farkedecek. gerçi amigdalası gıdıklanmadığı için hissetmiyor olabilir bir şey diyemem.

    edit: imla.
  • 288
    moderatörlüğün fazla geldiği yazar. özel mesajdan bana hakaret eden yazar için terbiyesiz dediğim için entry'mi silmiş. küfür bunun neresinde deyince bunu reisi cumhurumuza yazsan içeri atılırsın gibi saçma sapan bir savunma yapmış. bir de demiş ki normalde uzaklaştımam gerekiyor, üstüne çok normal bir şeymiş gibi soruyorsun. kaç gün uzaklaştırılmam gerekiyorsa söylesin 1 ay fazla ben uzaklaştırayım kendimi.

    --- alıntı ---

    terbiyesizdir. tanıdığına tembel denildiği için haysiyetsizsin diyen daha ağırlarını ise özel mesajda yazarak engelleyecek karakterde bir insan. icazet alacakmışız kendisinden eleştirmeden önce. böyle kalitesiz ve terbiye yoksunu yazarların sözlüğe bir daha uğramaması dileğiyle.

    --- alıntı ---

    bu da sildiği entry.

    edit: kendisinin yazdığı entry'i doktor sağbırakmayan hatırlar. bunda hakaret yok dediğini de hatırlar. bence önce editörlerinden başlamalı neyin hakaret olup neyin hakaret olmadığını öğretmeye.
App Store'dan indirin Google Play'den alın