• 53
    bu durumu değerlendirirken türkiye'de yaşamak ile avrupa'da yaşamak arasındaki farklılıkları düşünmek lazım. avrupa'da parlamaya başlayan bir oyuncu neden türkiye'ye gelsin? başka talipleri de varsa inanılmaz büyük maaş farkıyla ancak gelir. o da neredeyse imkansız.
    bundan dolayı gözden düşmüş, yaşlı ya da düşük profilli oyunculara muhtaç kalıyoruz.
    makası kapatmanın yolu her sene alt yapıdan bir iki oyuncu çıkarmak ve afrika, güney amerika, avrupa'nın küçük liglerinde scouting sistemi kurmaktır.keşfedilen iyi oyuncular için ancak bir durak olduğunu kabullenmektir. sağlam sözleşmeler yapıp değerini bulanı satmaktır.
    yoksa kim neden gelsin özgürlükleri kısıtlı, sınırlarında savaş olan,içte ve dışta sürekli bir siyasi gerilimin yaşandığı bir deprem ülkesine? hayat kalitesi bakımından beğenmediğimiz arap ülkeleri, bulgaristan, gürcistan 'la bile makas açılmak üzere.
    çok hoş bir söylem olmasa da makasın açılması boş bir söylem değildir. ülke gerçeklerinden bağımsız büyüklük masallarıyla ancak birbirimizi kandırırız.
    galatasaray taraftarı olarak yapabileceğimiz en iyi şey şampiyonluk yerine borçsuz ve mantıklı yönetilen bir takım istediğimizi haykırmaktır. arabesk taraftar grupları böyle bir talebi nasıl karşılar muamma, tabi.
  • 56
    21 yaşında naby keita'ya 21 milyon euro, 20 yaşında amadou haidara'ya 19 milyon euro, 18 yaşında upamecano'ya 10 milyon euro, 19 yaşında burke'e 15 milyon euro, 19 yaşında olmo'ya 19 milyon euro, 20 yaşında mukiele'ye 16 milyon euro veren, üstelik bu paraları verirken de en az 6-7 yıl şampiyonluk beklemeyen redbul sponsorluğunda ve bayern münih'e rakip yaratmak için oluşturulan bir proje takım üzerinden dalga geçilen söz.

    senin büyük para dediğin 3-5 milyon euro adamlar için artık ciklet parası. makasın açıklığının konuşulması bile yersiz.
  • 58
    makasın açıldığı, hatta euro abimizin (artık abi diyorum çünkü o artık sadece bir para birim değil, aile büyüğümüz) 8,70leri bulduğu şu günlerde daha da açıldığı çok doğru bir tespittir. rb leipzig ve atalanta ile kıyaslayıp bununla kendimizi eleştirmek ise çok komik. ciddi ciddi bu takımların maliyetlerinin her maçtan sonra kıyaslanmasına baya gülüyorum.

    öncelikle adamlar senin dengin değil kardeşim, sen katar öncesindeki son duraksın. seria a'da 1m euroya oynayan adam senin müteahhitlerce yönetilen futbol ligine gelirken zaten futbolu 2. plana atıp 3m euro istiyor. gidiyorsun polonya'dan scout transferi yapacaksın adam sana gelmektense almanya'nın 15. sıradaki takımına daha az bonservis daha az ücretle gitmek için ağlıyor. küme düşen stuttgart geldi senin 20 senede bir anca çıkarabildiğin, sadece 10 maç oynayan altyapı oyuncuna 11m euro bam diye vurdu gitti. bitmiş oyuncuyu getirmek için dünya para döküyorsun, bitmemiş oyuncunun da eğer ufacık azıcık bir talibi varsa seninle hiçbir işi yok, içerden yetenek alıyım desem adam gözünün içine bakıyor abi beni sal diye. avrupa kupaları, avrupa başarısı işi falan tamamen bitti artık geçin bunları. premier lig'e yükselen fulham 170m pound (pound dayımız da 9.60 bu arada) alacak, istese bu bütçenin yarısı ile senin hocanı, takmını, aşçını, malzemecini aileleriyle beraber alır götürür. sen şurda maicon'dan gelen kıçı kırık 1.43 m euro ile 2 tane merkez ortasaha almanın hesabını yapıyorsun sonra da atalanta'nın euro 8.70 iken 100m euroya kurduğu kadro ile kıyas yapıyorsun.

    leipzig ile dortmund'u, atalanta ile inter'i kıyaslayıp istediğin kadar itin g.tüne sokabilirsin ama bizimle trabzonspor'u, beşiktaş'ı falan kıyaslayabilirsin. trabzon bizim üçte birimiz bütçe ile bize göre şiir gibi top oynuyor. makasın açılması eleştirilecekse buradan yürümek lazım.
  • 59
    çok büyük bir etken olmakla birlikte, bizde başarısızlığın üstünü örtmek için kullanılan bir bahane olmuştur.

    şahsen galatasaray'ın avrupa'da kupa kaldırması falan gibi absürd bir beklentim yok. istiyorum ki elimizdeki bütçeyle rekabetçi bir takım olalım. avrupa devlerini dize getirmeyelim ama kök söktürelim. atalanta, leipzig gibi milyonlar harcamalayalım ama slavia prag gibi fındık fıstık parasıyla taş gibi takım kurup barcelona'ya sahayı dar edelim. olympiakos gibi her sene avrupada 2-3 tur atlayıp öyle elenelim.

    çok mu şey istiyorum? galatasaray zengin ve havalı olmadığı halde hala öyle yaşamaya çalışan ve bunun da çok eğreti durduğu bir takıma dönüştü son yıllarda. bu kafadan çıkmazsak makas daha da çok açılır, biz sadece izleriz.
  • 60
    döviz kuru artmaya devam ettiği sürece iyice açılacak olan kurdur. avrupa'nın baş altı takımları bile çift haneli bonservis verirken sen mensah transferi için beş çok diyorsun. euro kazanıp euro harcayan herhangi bir avrupa kulübü ile rekabet içerisinde olmamız gittikçe zorlaşıyor. avrupa'da durum böyle. bundan sonra avrupa'da çeyrek final oynayan bir türk takımı olursa onunla makas karşılaştırması yapmak daha doğru olur.
  • 61
    dogaldir, olayin futbolla alakasi da sandiginiz kadar degildir. olay ulke yonetimiyle cok daha alakali.

    bakin romali kardeslerim, bu ulkeler iyi yonetiliyor, oyle ya da boyle. dolasiyla finansal olarak takimlarin gucleri artiyor. senin ekonomi bakanin cikip biz dusuk kurlu, tok karna calisacak koleler yaratmak istiyoruz diyor, bunun kayinbabasi da ulkeyi tarihinin en buyuk krizine sokmak uzere. bunlar ne demek euro 10 da olur, 15 de.

    makas acilmasin istiyorsaniz, bu duzeni degistireceksiniz. ondan sonra makas zamanla duzelir.
  • 63
    makasın açılması konusunda tek muzdaripler aslında türkiye ligi değil. 5 büyük ligin dışındaki takımlar için geçerli olan bir durum bu. (tabii ki diğer ülkelerin büyük takımları türk takımlarına göre çok daha iyi ama onlarda bu durumdan etkileniyor.)
    bu konunun çözümü 5 ligin büyük ligi dışındaki elit takımların ortaklaşa bir çalışma yürütmesi ve elite league'i kurmasıdır. bu işin çözümü budur.
    elbette ilgisini çeken insanlar olabilir de şahsen ben porto'nun rio ave ile maçını aşırı sıkılmadığım sürece izlemek istemem.
    portekiz,türkiye, belçika, hollanda, yunanistan, iskoçya, polonya vb ülkelerin takımlarından oluşacak bir elite league kurulması bu işin çözümü olacaktır. çok net bir şekilde dünya'nın ilgisini çekecektir. bütün kulüplerin havuzdan alacağı paralar artacak ekonomik aktiviteyi arttıracaktır. tüm takımların taraftar sayısı artacaktır. burada uefa'ya düşen ise bu organizasyonu desteklemesi ve ligde kaçıncı olursa olsun bir formatla avrupa'ya bu takımların gitmesini sağlamasıdır. (euroleague gibi)
    mesela aşağıdaki gibi bir lig olması eminim ciddi ilgi çekecektir.
    1-) porto portekiz
    2-) benfica portekiz
    3-) s. lizbon portekiz
    4-) andertleth belçika
    5-) c. brugge belçika
    6-) galatasaray türkiye
    7-) fenerbahçe türkiye
    8-) beşiktaş türkiye
    9-) ajax hollanda
    10-) psv hollanda
    11-) olympiakos yunanistan
    12-) panathinaikous yunanistan
    13-) g. ranger iskoçya
    14-) celtic iskoçya
    15-) d. zagreb hırvatistan
    16-) kızılyıldız sırbistan
    17-) partizan sırbistan
    18-) legia varşova
    19-) sturm graz avusturya
    20-) salzburg avusturya

    aşağı yukarı böyle bir şey olursa bu ligin tutmama imkanı yok. ama kulüplerin bu konuda birbiriyle uzlaşması ve uefa'nın ligi desteklemesi çok kritik. van der sar'da bu konuda benzer yorum yapmıştı. rekabet edebilmemizin tek yolu budur.
  • 64
    velev ki ekonomik sebepler yüzünden makas açılıyor, peki biz neden sivasspor, alanyaspor gibi bütçemizin yüzde 15-20’si bütçeye sahip takımlarla makası açamıyoruz? bizim yarı bütçemize sahip ibb, trabzon, beşiktaş kadar olamıyoruz?

    makası açan takımlar afrika’da, güney amerika’da ve avrupa’nın küçük ülkelerinde oyuncu izliyormuş, biz yapamıyormuşuz. biz burnumuzun dibindeki, tff 1. lig’deki oyuncuları göremiyoruz. onu geçtim, kendi altyapımızdan çıkan mustafa kapı’yı elimizde tutamıyoruz.

    makasın açılmasıymış, geçiniz fatih hocam. başarısızlıkta bahaneye sığınmam deyip, bahane üretmekte üzerinize yok.
  • 66
    türk takımlarının idari ve mali sorunlardan bağımsız olarak var olan hadise.

    1999 yazında manchester united forma göğüs reklamını yıllık 7.5 milyon sterlin karşılığında vodafone'a vermişti. 2000 yazında uefa şampiyonu olmuş galatasaray'ın yıllık transfer bütçesi 4.5 milyon dolar civarındaydı ki o yıllarda sterlin/dolar paritesi 1.5'e yakındı. jardel'in transferinde telsim'in verdiği 8 milyon doların üzerine ödenen 9 milyon doları faruk süren yıllar sonra "önümüzdeki sezonun da transfer bütçesini verdik" diyerek anlatmıştı.

    bu çok basit örnekle bile aslında makasın o yıllarda da açık olduğu görülebiliyor. daha doğrusu o yıllar da büyük takım küçük ayrımı vardı özellikle ekonomik anlamda.

    günümüzde futbol ekonomisi içinde dönen paralar katlanarak artmaktadır. bu da "büyük" takımların daha çok büyümesine sebep olmaktadır. daha çok büyümüş olan takımlar da haliyle kendilerini daha fazla koruyup kollayabilmektedir. bu lafın fatih terim tarafından atfedildiği yer olan şampiyonlar ligi arenası özelinde bakarsak, konulan kuralların yapılan düzenlemelerin büyükleri daha da garantiye almak fikri üzerinden ilerlediğini görmek mümkün.

    taa galatasaray'ın 1993'te manchester united'ı ekim ayında kupanın dışında bırakmasından beri süregelen bir durum bu.

    bu bakımdan doğruluğu tartışılabilir bir konu değil.

    ancak tartışılır olan bu lafın kullanım yeridir. bugün bir "underdog" takımın bir avrupa kupası kaldırma ihtimali 20 yıl öncesine kıyasla çok daha düşük. son 10 yılda buna en çok yaklaşan ajax bile mevcut durumu üzerinden "underdog" denebilecek bir kulüp.

    bu konulara girince şampiyonlar ligi 2019-2020 sezonunda psg karşısında yarı finali 3 dakikayla kaçıran atalanta ve atletico madrid'i eleyerek yarı finale kendini atan redbull leipzig gibi örnekler geliyor akla. 2009 yılında almanya beşinci kümedeki bir takımın lisansı alınarak kurulan red bull leipzig, 11 yıl içinde gün itibarı ile şampiyonlar ligi yarı finaline kadar gelmeyi başardı. atalanta ise 3 yıllık avrupa katılımı ve avrupa kupası gelirleri ile bu sezon düşük profilini aşacak işler yapabilen bir yapılanma oluşturabildi.

    son iki paragraf birbirine tezat gibi görünse de aslında birbirini destekleyen örnekler. taraflı tarafsız 2019-2020 sezonunda herkesin sempatisini kazanmış olan atalanta, 90. dakikaya kadar skoru getirebilmesine rağmen dayanamıyor, ilk bakışta şanssızlık gibi görülse de gücü yetmiyor. 11 adamı durdursan 12. futbolcu bile dünya starı olarak kenara girince dayanmak bir yere kadar mümkün oluyor.

    leipzig ise aslında 10 yıla yayılan bir başarı hikayesi denebilir. bunu peri masalı ya da tesadüf olarak adlandırmamıza engel olan şey, 10 yıl içinde adım adım ilerlemeleri ve her adımın ardından doğru bir adım atabilmeleri. tabi ki küçümsenecek bir konu değil kesinlikle ama uzun vadeye yayılan bir plan, program, stratejinin sonucunda bugün geldikleri noktaya geldiler. seyircisiz ve tek maçlı sistemde, belki bundan da ileri gidecekler kim bilir...

    bundan 5 yıl önce bu zamanlar, bu iki takımın 2020 sezonunda şampiyonlar liginde çeyrek-yarı final yapabileceğini iddia eden çıkar mıydı bilinmez. ancak öyle bir iddiayla ortaya çıkana hayalperest gözüyle bakılacağı kesindi. makasın açılması lafının bir mazaret olarak kullanılmasını boşa düşüren işte bu iki takımın yaptığı gibi uzun vadeli ve başarıyla sonuçlanan planlardır aslında.

    avrupa'da bir dönem etkili olmuş, adı duyulmuş, yer almış, ya da kendi tarihiyle "büyük" olarak nitelendirilebilecek belki de 40-50 takım saymak mümkün hafızayı sadece hafif bir yoklayınca. oysa bugün avrupa futbolunda gerçek anlamda büyük olarak kalabilenlerin, son 10-15 yıllık periyotta performans istikrar olarak aynı yerde kalabilenlerin iki elin parmakları kadar olmasını sağlayan şeydir bu makasın açılması hikayesi.

    doğruları yapan takımları yukarıya çeken bir sistem var, yukarıya çekilince doğruları yapmaya devam edenleri daha da yukarı çeken bir sistem var. mehter takımı gibi bir doğru bir yanlış gidenlere olduğu yerde patinaj çektiren, yanlışları üzerine koya koya gidenleri döndürüp döndürüp dışarı atan bir sistem var.

    son 10 yılda almanya 5. ligden şampiyonlar ligi yarı finaline geldi leipzig. aynı 10 yılda galatasaray idari anlamda 5 kere kırılma yaşadı. ünal aysal dönemiyle bir yükseliş, eleman polemiğiyle hocanın gönderilişi sonrası ünal aysal yönetimine çomak sokulması, emanetçi başkanlar dönemi, dursun özbek dönemi ve mustafa cengiz dönemi. sportif anlamda ise çok kere kırılmalar oldu. üçüncü fatih terim dönemi, sonrasındaki istikrarsız dönem ve sonrasında dördüncü fatih terim dönemi...

    bir dönem yapmışız, bir dönem bozmuşuz, bir ileri gitmişiz bir geri gitmişiz. atıyorum 2011-2012'deki galatasaray idari ve teknik ekibi bir 10 yıl görevde kalsaydı, belki de liepzig ya da atalanta yerine galatasaray örneğini verecektik. mustafa cengiz bu denli bir enkaz bulmasaydı belki daha farklı konular konuşulacaktı. ya da mesela dursun aydın özbek başkanlığı 2 yıl daha devam etseydi, şimdilerde çok daha vahim şeylerden bahsediyor olacaktık. duygun yarsuvatlara falan girmiyorum bile...

    aynı 10 yılda galatasaray 11 teknik direktörle çalışırken leipzig 6, atalanta sadece 3 teknik direktör görmüş. başkanlık konusunda götten sallamış olmayayım ama en azından leipzig'in tamamen aynı idari ekiple devam ettiğini söylemek mümkün.

    adamlar 10 sene üstüne koya koya giderken biz mehteran gibi ileri geri gitmişiz. ünal aysal'ın türkiye üstü başkanlığı, kendisine yetki veren genel kurulun yan çizmesi sonrası ekonomik anlamda bir krize yol açıyor. kendisinden sonra gelen başkanın 2 yıllık dönemi belki de 5-10 yıl geriye götürüyor. mustafa cengiz neredeyse tarih yazarken yapabildiği kulübü batmaktan kurtarmak olabiliyor en fazla. 2 yıl şampiyon olup aldığın gelirle ancak uefa'ya olan yükümlülüklerini yerine getirebiliyorsun mesela, o da gerçek anlamda kemer sıkarak bazı şeyleri yarım bırakarak...

    bu periyotta leipzig'in 1 sezon ikinciliği, bir de üçüncülüğü var ligde. 2 kere şampiyonlar ligi 1 kere avrupa ligi gruplara katılım hakkı kazandılar. 2019-2020 sezonunu da üçünü tamamlayarak şampiyonlar ligi vizesini kaptılar. atalanta 2010-2011 sezonunda ikinci ligden serie a'ya çıkmış. son 3 sezonun 2'sinde şampiyonlar ligi vizesi almışlar*. bu sezon da üçüncü sırada yer alarak şampiyonlar ligi gruplarında yer almaya hak kazandılar.

    aynı dönemde galatasaray'ın 5 lig şampiyonluğu var. 5 kere şampiyonlar ligi gruplarına katılmış, 1 sezon da avrupa ligi gruplarına katılım hakkı kazanmış. bu sezon ise malum, şampiyonun 13 puan gerisinde olmasına rağmen 6. sırada kaldı. trabzonspor'un cezası ve beşinci sıradaki alanyaspor'un kupa finalisti olması sebebiyle bilmemkaçıncı eleme turundan avrupa ligine katılma hakkı kazandı. daha doğrusu şans geldi diyelim...

    tüm bunları üst üste koyunca, isteyen istediği gibi yorumlayabiliyor işte. sadece istatistiklere bakıp "abi adamların üçüncüsü yapıyor bizim şampiyonun gücü yetmiyor, makas o biçim açık" da demek gayet mümkün. doğrudur, italya ligi üçüncüsünün aldığı yayın geliri bizim ligin şampiyonundan yüksektir belki*. ya da bundesliga'da zaten bayern-dortmund harici biraz sivrilen takım üçüncü oluyordur...

    ama birazcık geriye çekilip de olayı bütünlüklü ele alınca sorunun sadece makasta olmadığını görmek de zor olmuyor.

    makasın açılmasını tek taraflı düşündükçe bir tarafını ıskalamayı devam ediyoruz. o ıskaladığımız taraf da makasın biraz daha açılmasına sebep oluyor aslında. kaynaklarımızı verimli kullanamamamız, belli bir plan ve istikrara sahip olmayışımız bizi olduğumuz yerde patinaj yapmaya itiyor. biz olduğumuz yerde patinaj yaparken elin oğlu boş durmayıp aslında bizim de başarabilecek olduğumuz şeyleri başarıyor.

    bize de ahlar vahlar içinde uzaktan takip etmek kalıyor...
  • 67
    makas açık ona bi itirazım yok. mesela geçen yılki şampiyonlar ligi grubunda aldığımız sonuçlara hiç üzülmedim. 5 yedik, 6 yedik , daha da fazla yiyebilirdik falan bunlar olası durumlar. lakin bi zahmet portolu schalkeli dinamo moskovalı gruptan da çıkmalıyız. çıkamıyorsak bir dahaki sefere çıkmak için planlar yapmalıyız. avrupada öyle ya da böyle her kademesinde boy gösterip eksikliklerimizi görmeliyiz. ben mesela takımın eksikliklerini, sıradan ama organize bir avrupa takımıyla oynarken şıp diye görebiliyorum. bunu süper ligde görmem imkansız çünkü tamamen puan alma kültürü ve buna paralel olarak kaos oyunu hakim. bu sene misal uefaya gitmemizi istemeyen arkadaşlarımız oldu. kesinlikle katılmıyorum. böyle ortamlarda boy göstereceksin ki hem tecrübe kazanacaksın, hem oyuncunun değerini yükselteceksin hem de eksikliklerini göreceksin takımın.

    elinde marcao ve luyindama gibi 10 yıla etki edebilecek stoper rotasyonu, jesse, muhammed kerem, atalay, abdussamed, ali yavuz kol, bartuğ, yunus gibi genç oyuncuların varsa gerekirse bunlarla çıkıp oynayacaksın bi partizan deplasmanında. ztk falan bu oyuncuların kendilerini gösterebilecekleri bir platform değil. maç ritmi olarak tamam ama zorluk seviyesi beginner tamamen. allahtan uefaya katıldık da bu oyuncuların potansiyellerini uefada oynarlarsa görebilme şansımız var. makas hep açık. 30 senedir açıktı, bazen gücün yetmeyebilir ama sen de bir şeyler yap kapatmak için. illa drogba ve sneijder ile kapatman gerekmiyor üstelik. cl'de çeyrek final oynadığımız sezon stoperde dany ve semih ile oynadık. şu an bu oyuncular bize gelse ülkede iç savaş çıkar. bir de öyle bakmak lazım.
  • 68
    (bkz: 14 ağustos 2020 barcelona bayern münih maçı)
    makas nedir, ne kadar açılmıştır sorusuna cevap niteliğinde bir maç olduğu için burada yazmak istedim. özellikle bayern' in barcelona' ya yaptıklarını görünce, gerçekten şampiyonlar liginde belirli bir dereceden sonra başarılı olmak imkansız gibi.
    hızlı oyun, kaliteli oyuncular, hızlı verilen oyun içi kararlar, teknik disiplin ...
    karşılaştırınca, bizim ligimizdeki herhangi bir takımın gerçekten şansı yok. plansız, ezbere, gelenekselleşmiş zihniyet sürdükçe bu makas ciddi derecede açılacak.
  • 71
    14 ağustos 2020 barcelona bayern münih maçı sonrası bile özellikle transfer ücretleri, dolar-euro/tl paritesi üzerinden yapılan "açıldı" yorumlarına katılmadığım önerme.

    asıl makas eğitim sistemi ve taktik manada açılıyor.

    ağzımızın suyu aka aka izlediğiniz bayern'in mentalitesi "100m'luk oyuncu almak" değil "100 milyonluk oyuncu yaratmak"tır.

    biz amrabat'a, belhanda'ya 8-10 verirken adamlar davies'i 10'a alıp inanılmaz aşama kaydettirdiler.

    keza liverpool'un robertson, trent, milner, henderson, gio'ya aldırdığı mesafe ortada. hiç biri 100-200m'luk oyuncular değildi.

    yani konu "para" değil.

    o adamların harcadığı parayı harcayacak katarlı, çinli, amerikalı sermaye bulsan bile yine olmaz bu ortamda.

    esas makas futbola, gençlere bakış açılarımız arasında açılıyor.
  • 72
    leipzig bu sene 9, geçen sene 6, ondan önceki sene 8 futbolcu transfer etmiş. üç yılda 23 transfer, bunların dışında kiralık gelenler, gönderilenler, alt yapıdan şans verilenleri eklediğinizde 3 senede 100'den fazla oyuncunun dahil olduğu bir rotasyon var. leipzig transfer sihirbazı değil. hiçbir kulüp değil. onların iyileri deneyecek parası var. her kulüpte durum bu. çok beğenilen ingiliz kulüpleri biraz performans gösterene basıyor parayı alıyor. tutarsa amenna, tutmazsa kiralıyor. en büyük örneği cenk tosun. transferde kimse yüzde elli başarıyı bile yakalayamıyor. şu oyuncuyu nasıl bulmuş dediğiniz takımlar 5_6 transferde ancak bir tane nokta atışı yapabiliyorlar. çok beğenilen liverpool kendi seviyesinde tutmayan oyuncuları onlarca kez kiraladı. takımlarımızın transferde yaptığı hata şampiyon olmak için aceleci davranması, daha ekonomik yolları değerlendirmemeleri, profesyonel bir yapı kuramamalarıdır. yoksa şu transfer neden şöyle oldu diye eleştirmek anlamsız leipzig, liverpool, bayern münih gibi takımların da üç beş yılda on kadar başarısız transferi çok rahat bulunur.
    şampiyonlar ligi sistemi makasın açılmasının yegane sebebidir. #1466438
  • 73
    ulkenin, ulkedeki futbolun, takımların ekonomileri goz onunde bulunduruldugunda turkiye icin gayet normal olan durumdur.

    biz bu surecte ne yapiyoruz peki? futbolu para eden, parasi para eden, futbolcusu para eden ulkelerdeki takimlar gibi bastirip almaya kalkıyoruz. ama ne yapiyoruz? iphone alamiyoruz da mesela ipone isimli çinli sahtesini aliyoruz. distan gorunumu iphone ama icinde ios yok, java tabanli symbian isletim sistemi var.

    duz mantik düşünelim, bu ulke neden kalkınamıyor? cunku liberal ekonominin verdigi serbestligi yeteri kadar degerlendiremiyor. herkes hazira konma pesinde. borca dayali para sisteminde kurallari iyi okuyup, bu kurallarda olusan aciklari ve firsatlari degerlendiremiyor. uretiyor ama katma değerli uretemiyor.

    sen gidip neymar satin alamiyorsan, * en azindan ona benzer bir seyi uretmelisin. bunun icin de temel yatirim maliyetlerini goze alacaksin.

    bakiyorsun futbol kuluplerimizin 100 milyarlarca tl borcu var. neden? cunku surekli çin mali ipone'lar almisiz. sonra onlari elden cikarmaya calisinca da para etmedigini, malin son hacı ağası oldugunu anlamisiz. is isten gecmis!

    halbuki ilk etapta atiyorum sadece 10 milyar parayi temele yatirsak, cok degil 7-8 sene sonra meyvelerini almaya baslarsin. o 7-8 senede yine surunursun, yine avrupada gelen gecen seni tokatlar. ama en azindan paran cebinde kalir. millet seni keriz yerine koymaz.

    defalarca bu konuyu dillendirdim, farkli bakis acilariyla anlatmaya calistim. bilmiyorum bu isin profesyonellerinin gozunun onune geliyor mu entrylerim. goruyorlarsa da dikkate aldiklarini dusunmuyorum. zira vantage point meselesi var.

    ama hani makas acildi ya, o makas kapandiginda onemli olan makasi tutan ellere sahip olabilmek. yoksa degilsen onundeysen seni de keser bak. ha bir de makasin acilmasi da oyle cok sorun degil, yapisal reformlarla kapatabilirsin. yeter ki har vurup harman savurarak hovardalik yapmayi birakalim. yeter ki makat acilmasin yani. o açılırsa daha fena.

    edit: ufak tefek imla.
  • 74
    aslında dün (bkz: 14 ağustos 2020 barcelona bayern münih maçı) izlediğim maç ile bazı düşüncelerim pekişti.

    galatasaray için artık makası kapatmak o kadar da zor değil.
    sen messi bile olsan, her topu aldığında 180cm'lik bir sol bek, bir orta çapa ve stoper sana baskı yapıyorsa, sen o topu kaybediyorsun.

    galatasaray eğer ki avrupa'da başarıyı hedefliyorsa; yaş ortalaması düşük ve fiziki mücadele gücü aşırı yüksek bir takım yaratmalı. kısacası ilk 11'inde beklerin, 2 orta sahan, 1 kanadın ve forvetin lemina'nın fiziğine sahip olmalı.

    zaten böyle bir takım yarattıktan sonra, 1 sene boyunca onları taktik ve teknik olarak işleyecek bir hocan varsa başarı kendiliğinden gelir.
    ama üzülerek belirtiyorum ki fatih terim'in yaşı ve enerjisi buna müsait mi, emin değilim.
App Store'dan indirin Google Play'den alın