• 79
    atalanta, rb leipzig ve olimpik lyon örneklemi ile makasın açık olmadığını kabul edelim. x oyuncu için hem bu kulüplerden biri hem de galatasaray talip olsun. bu oyuncunun galatasaray'a gelme ihtimali işte makastaki açıktır. bu takımları geçelim. genç bir oyuncu keşfedildi. parma, torino, hertha berlin, werder bremen, nantes, saint etienne ve galatasaray talip olsun bu oyuncuya. bu oyuncunun galatasaray'a gelme ihtimali makastaki açıktır. bu makası kapatmanın tek yolu gerekirse 10 yıl, 20 yıl şampiyonluk beklemeden borçları sıfırlayıp, tüm yatırımı altyapıya yapıp, belli bir oyun düzenini kulüp kimliği olarak kazanmaktır. o da ülkemizde mümkün değildir. ne taraftar bekler o kadar yıl şampiyon olmadan, ne yönetimler uzun süreli plan yapacak kadar kulübün başında kalabilir, ne de ülke şartları buna izin verir. kulüpler satılırsa belki ama o bile zor.
  • 80
    bunun gerçek olmadığını düşünen ya futbol bilmiyordur ya da matematik.

    lyon'un güncel kadro değeri; 358 milyon euro.

    galatasaray'ın; 62 milyon euro.

    tam 6 kat var arada. ki gerçek kadro değerleri muhtemelen çok daha fazla. houssem aouar'a 50 milyon euro değer biçilmiş ama bugün elini öpene 60 milyon euroya kitlerler. cornet'e 12 milyon değer biçilmiş; bugün satıyoruz deseler epl takımları 20'yi direk sayarlar bu adama. daha birçok örnek verilebilir.

    bu arada manchester city'nin kadro değeri; 1 milyar euro.

    şimdi 360 milyon euroluk bir takımın turu geçmesi bile sezonun süprizi olurken sen gidip 62 milyon euroluk takımınla kimi nerde nasıl eleyeceksin.

    sen bu kadro değerinle anca 360 milyonluk lyon'u eleyebilirsin. o da tüm avrupa'da büyük süpriz diye nitelendirilir. ha gerçii kurada lyon'u çeksek, şeker gibi kura diye manşet de atılır ya o da ayrı bir konu.

    makas açılmamış bizzat götümüze girmiştir. bunu hissedemiyor olmanız ne mutlu sizin adınıza.
  • 81
    euronun çift basamaklara dayandığı ülkede bazı vatandaşların halen anlamadığı olay. biz arap değiliz petrol zengini olup dolar milyarderi olalım. batı avrupa'nın orta büyüklükteki kulüplerinin geliri senden fazla. bu yetmezmiş gibi avrupa'nın bir lirası senin on lirana denk olacak neredeyse. kur artmaya devam ederse bırak batı avrupa'yı, doğu avrupa takımları ile bile aranda makas olacak. makası artık yerel bazda kıyaslamak lazım. laf sokulacaksa senden milyon eurolar olarak zengin batı avrupa ülkeleriyle değil sivasspor ile alanyaspor üzerinden sokun. batı avrupa takımları ile yapınca komik oluyor.
  • 82
    makas açılmadı diyenler sanırım euro kurundan veya sattığın kadar al cezasından veyahut tff limit talimatnamesinden haberleri yok.

    makas bu saydığım kriterlerden dolayı açıldı. elde para yok, millet lyon kıyası yapıyor. lyon'un kadro değerini falan söylemiyorum bakın, istediğin oyuncuyu alabilme kudretinden bahsediyorum. şu an galatasaray'da bu kudret yok maalesef. ffp'nin kalktığı sezon(22-23) da euro kuru 11-12 olacağından yine gidip 6-7 milyon verip adam alamayacağız.

    ülke ekonomisi kötüye gittiği müddetçe bizim kulüplerimiz şampiyonlar ligi'nde başarılı falan olamaz. bu iş tamamen ülke ekonomisiyle alakalı.
  • 83
    makas açıldı açılmasına da makas açılırken biz ne yaptık? yani bu makas bi günde açılmadı herhalde. en basitinden diagneye 10 milyon civarı para ödendi, biz bu parayı sörlota harcasaydık inanın o makası biraz olsun kapatmaya umudumuz olurdu en azından. ben makasın çok açık olduğunu kabul ediyorum ama makas açıkkende bi şeyler yapılabiliyor. mesela fatih hoca’nın önceki döneminde manchester deplasman maçı var hatırlarsınız o zaman da makas çok açıktı. o maçta emre çolakla, amrabatla, semihle aslanlar gibi oynamıştık, meşhur juve maçı, mourinholu real maçı say say bitmez. demem ki evet makas açık ama biz kapatmak için neler yaptık?
  • 84
    şu önermeyi can-ı gönülden savunan arkadaşlar sanırım türk futbolunun beceriksiz yonetici ve teknik adamlarının en sevdiği taraftar tipidir.

    bahaneleri hazır: "makas açıldı".

    peki türkiye ligini, lyon'u leipzig'i, atalanta'yı geçelim.

    aynı ligde benzer gelirlerde 2 takımı karşılaştırıyorum.

    liverpool vs man.city.

    city son 6 sezonda transfere 1 milyar euro'ya yakın para harcamış, liverpool ise alisson ve virgil dışında ciddi bir meblağsi yok. hadi bir de gönlünüz olsun tutmayan 40m'luk keita'yı ekleyelim.

    son 6 senede ligde city 2, liverpool 1 kez şampiyon olmuş, 18-19'da kafa kafaya gitmişti. gerisi 2 chelsea, 1 leicester.

    liverpool 2 cl finali yapıp 1 kez kazanmışken city'nin yarı finali bile yok.

    tabi bir de man.unt var. pogba, harry, lukaku, martial, fred, bruno, bissaka ve di maria 8'lisine 600m bağlamış united ne ligde var ne cl'de.

    ee bunların hepsi sterlin kazanıp euro harcıyor bir de.parite de artıda. aynı dönemde euro kazanıp euro harcayan real 3 cl almış bu arkadaşlar 1 final anca yapabilmiş?

    hepsi de parasi olan, alım gücü de kudreti de yüksek takımlar.

    fiyat-performans bakıldığında en verimli kim? açık ara liverpool.

    biraz şansları olsa 2 lig 2 cl yapmışlardı belki de.

    biz zaten cl'de final yapalım, kupa kaldıralım işlerini geçelim. onlar sonraki hayaller.

    ama bu işlere meyilli takımlar senin dibinde ama göremediğin zeki çelik'i, çağlar'ı, merih'i istiyor.

    sen önce onların potansiyelini doğru okuyup al da yurt dışı sonra.

    oyuncu gelmezmiş. haland geliyordu parayı yatirsan, özbek kardeşler olur dese dembele de geliyordu zamanında.

    telles geldi, bruma geldi, marcao-luyindama geldi.

    elif elmas geldi, napoli'de oynuyor şuan.

    ts sorloth'u buldu getirdi, biz diagne'ye 13m bağlarken.

    yok sen italya'da sivrilmiş milan'ın peşine düştüğü bennacer'i "keşfettim" diyorsan hiç konuşmayalım zaten.
  • 87
    makas açılmadı demek ''yaw gardaşım ne ehonomig grizi, her yer araba gayniyüür'' demekle aynı şeydir. şu an epl, seri a, la ligayı geçtim, championship takımlarının bile yayın gelirleri senden fazla. 1 tl = 1 euro olarak saysak bile fazla. kaldı ki 8 kusurla çarpılıyor euro. aradaki fark devasa şu an. lyon diye küçümsediğin takım, ne olacağı belli olmayan kumar bir transfer için 20 milyon euroyu rahatlıkla sayabilir, sen o paraya yıllık bütçeyi kurmaya çalışırsın. talip olduğun oyuncular southampton, brighton, wolves gibi takımları geçtim, nerdeyse middlesbrough, cardiff, wigan gibi takımları tercih eder noktaya gelmişler, tek yapabildiğin şey, ya marcao gibi gerçekten şans transferleri yapmak ya da oyuncunun ederi 1 milyon ise 2 milyon teklif edip buraya getirmek. onu da belirli bir yaştaki oyunculara yapamıyorsun zaten. belirli bir kariyeri ve yaşı olan adamlara yapabilirsin anca. hani şöyle denir ya, dünyalığını yapmış artık kitap çıkarmak için macera arayan futbolcuları getirirsin. kewell gibi, nonda gibi, drogba gibi..

    bu şartlar altında gerçekten de altyapıya önem vermemiz gerekir. 2000 ruhu falan diyoruz ya, o ruh aslında altyapıdaki oyuncularımızın ya da genç yaşta transfer edilen oyuncuların birbirleriyle ahenk oluşturması sonucu oluştu. hagi, taffarel ve popescu sonraki iş. önce temel sağlam olacak. şu anki kadroda kaleci ve defans rotasyonumuz gayet tatmin edici. en azından lig ve uefa için. orta saha ise son derece yetersiz. en az 2 3 oyuncu transfer edilmeli. bu da yetmez atalay'dır bartuğ'dur o bölgeye entegre edilmeli ara sıra. yani makas açık ama daha önce söylediğim gibi uefa'da bi çeyrek final oynamaman için herhangi bir neden yok. ama tutup da şampiyonlar liginde realden 6 yenmesi de artık koymamalı. oynadıkça gelişeceğiz. altyapı olmadan gerçekten olmaz. artık kazandığımız paralarla yurtiçindeki genç oyuncuları toplayabileceğimiz bir fon oluşturulmalı. gerekirse maaş limitimizden kesilsin ama böyle bir organizasyon yapılsın. iii. fatih terim döneminde bu işin temelleri atıldı, ozan kabak çıktı. o aptalca sözleşme olmasa daha fazla fiyata satabilirdik ozan'ı mesela ki o kadroyu kurmak için 100.000 euro harcanmamıştır. çıkardığımız bir tane ozan yıllarca harcayacağımız altyapı fonuna yetti mesela. deneyceğiz abi bunları. başka bir yolu yok.
  • 88
    başlıktaki tüm girdileri okuduğumda makasın açıklığının bahane edilmemesi gerektiğini yazan arkadaşlar ile makas çok açık, siz niye kabul edemiyorsunuz diyen arkadaşlar hemen hepsi aslında aynı şeyi anlatıyor: bizim plansızlığımız... yoksa lyon, atalanta oyuncuları gece yatıp sabah kalkınca 100'lerce milyon euro olmadı. evet, biz arap klüpleri gibi değiliz ama 3 veya 4 genç oyuncu transfer edebileceğin paraya sadece türkiye liginde yarım sezon iş yapmış bir adamı alarak arap klüpleri gibi para harcamayı biliyoruz... veya surekli o makasi kapatmak hayaliyle kume düsen premier lig klüplerinin oyuncularına sulanıyoruz. sonra da adını makas veya ffp koyuyoruz...işte ben buna "ali koç vizyonu hastalığı" diyorum, öyle ki hiçbirimiz anlayamıyoruz...
  • 89
    yeteneksiz yöneticiler, plansiz programsiz yönetimler, menejer zengin eden transferler, yillik borç faizinin kulup gelirinin yarisina denk geldiğı bütçeler, altyapıya gösterilen ilgisizlik, hirsız yada popülist yöneticiler ve onlarin kötü niyetle yaptığı transferler...vs...... bu makası açan unsurlardır.
    iddia ediyorum bu sözlükten alanında uzman 10 kisilik yonetim çikararım kulübü 5 senede b.dortmund, s.donesk, benfica, lyon tarzı takimlar haline getiririz.
    galatasarayimizi yönetenlere bakarsak ahbab, çavuş iliskisini net olarak görürüz. bu çarkin içinde albayrak ta var, terim de var. hatir transferleri, menejer zenginlestirmeler, kulube alinan profesyonerler vs. hiçbiri liyakat esaslı yapılmiyor.
    gerci turkiyede de bircok kurum ve kuruluşta liyakat esas degil.
    üstelik yoneticinin yada t.direktörün yaptikları onu maddi olarak bağlamıyor.
    isterse kulubu 100milyon zarara soksun, ceketini alir gider.
    örnekler d.özbek, f. orman , a. yıldırım.
    kulubumuzde yönetimi seçenler ise 18 yasinda ( once egitim, sonra iş kaygisı olan, maddi ve manevi verme yasinda degil alma yasinda olan ) gençler. bu gençler de abilerinin isaret ettigi adaya sorgusuz oy atiyorlar.
    kulube maddi ve manevi cok seyler verecek insanlar seçme ve secilme hakkından mahrum.
    kısaca balık baştan kokmuş.
    bu düzen değişmedikçe bu devran boyle gider renktaşlar.
  • 90
    ya hu burada sürekli yazılan 50 milyon kadro değeri, 200 milyon kadro değeri, 1 milyar kadro değeri...
    bu değerleri kim belirliyor arkadaşlar?!
    transfermarkt mı!?
    güldürmeyin!
    transfermarkt'a bakıp bu değerleri yazıyorsanız bunların hiçbir önemi yok.
    tamamen manipüle edilen, gerçekle hiçbir alakası olmayan rakamlar onlar.
    kaldı ki, futbol rakamlar üzerinde değil, sahada oynanan bir oyundur.
    sizin o verdiğiniz rakamlardan yola çıkalım...
    diyelim ki atalanta'da 25 milyon değer biçilen bir adam var.
    ancak bakıyorsunuz, atalanta bu futbolcuyu iki sene önce 3 milyon euro'ya almış.
    veya lyon'da 30 milyon euro gösterilen adamı alt yapıdan çıkarmışlar.
    öte yandan galatasaray gidip bir futbolcu alıyor, mevcut takımdaki değeri 20 milyon görünüyor
    türkiye'ye geldiği anda ise değeri bir anda 8'lere 10'lara çekiliyor.
    türkiye ligi avrupa'da önemli bir lig olmasa da, oyuncu sahaya adımını atmadan sen onun değerinde büyük kesintiler gösteriyorsan senin dürüst olmadığın açıktır.
    transfermarkt verileri özellikle türkiye gibi dışlanan ülkeler üzerinde asla doğruyu göstermez.

    atalanta oyuncu maaşı olarak galatasaray'dan az ödüyordu bu seneye kadar.
    ama adamlar harika futbol oynuyorlardı.
    çünkü farkı yaratan azim, çalışma, tempo, sistem ve kalitedir.
    bizim paramız yok diyerek kenarı çekilirsen zaten senden hiçbir halt olmaz.
    aslına bakarsan para varken de olmuyordu, çünkü akıllı işler yapılmıyordu.
    akılsızlık her zaman bir mazeret bulur.
    akıl ise her zaman bir çözüm bulur.
    83 milyonluk genç türkiye nüfusundan iyi futbolcu yetiştiremiyorsak bunun parayla falan bir alakası yoktur, kendimizi kandırmayalım.
    sonra transfermarkt'a girip makas açıldı diyenleri dinliyoruz.
    çünkü çok kolay.
    gidip saçma sapağan yabancılara 10 milyon euro bonservis, 3 milyon euro maaş verirken paran var
    ancak yetenekli ve potansiyelli genç oyuncuyu sahaya sürmene cesaretin ve sabrın yok!
    daha çok makas açıldı diye yakınır bu zihniyet...
  • 91
    fatih terim’in söylediği, gayet yerinde bir söylem. orta sıra avrupa takımlarıyla bile açığın açıldığı aşikarken bunun olmadığını söylemek baya baya mantıksız.

    en basitinden galatasaray jason denayer’in bonservisini ödeyecek paramız olmadığından, oyuncu lyon’a gitmedi mi? sen daha beğendiğin oyuncunun bonservisini verip alamazken, bu tip takımlarla rekabet etmen çok zor.

    aynı mantıkla tuzlaspor bizi bu sene kupa maçında elese makas filan yok işte bak bizi elediler mi diyeceğiz? 3 büyüklerle diğer kulüpler arasında makas yok mu şimdi?

    son olarak makas olsa bile galatasaray’ın senelerdir şu maçta muhteşem oynadık dediğimiz maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. hocanın bu duruma artık el atması ve özlediğimiz takımı oluşturması gerekiyor.
  • 92
    “makasın açıldığı bir gerçek“ diyenlerin de “makas açıldı argümanının arkasına saklanmayın” diyenlerin de haksız olmadığı tartışma konusu.

    avrupa kulüpleri ile aramızdaki ekonomik uzaklık giderek büyüyor. bir tarafta ülke ekonomisinin giderek kötüye gitmesi ve bu çerçevede liranın euro karşısında son 8 yılda neredeyse 4 kat değer kaybetmesi sonucunda gelirleri lira giderleri euro olan türk kulüpleri çok olumsuz etkilendiler. ülkedeki ekonomik bozulmanın bir başka etkisi de insanların futbol gibi zorunlu olmayan alanlarda giderek daha az para harcıyor olması. ayrıca uefa organizasyonlarının merkez futbol ülkelerinin takımlarını kayıran bir yapısı var. bu da belli ülkelerin kulüplerinin sürekli güçlenmeye devam etmesine yol açıyor. buna karşı türkiye gibi zayıf çevre ülkelerinin takımları uefa'nın dağıttığı paradan çok daha az alabildikleri için zayıf kalıyor. böylece aradaki ekonomik uçurum daha da büyüyor. bunlar yadsınamaz gerçekler.

    diğer taraftan, giderek büyüyen ekonomik fark son yıllardaki avrupa'daki başarısızlığımızın tek başına sorumlusu olarak göstermek idari ve teknik yönetim tarafından yapılan yanlışları göz ardı etmek anlamına gelir. biz yerimizde sayar veya kötüye giderken bazı bizim gibi zayıf çevre ülkelerinin takımları bu dönemde ileri gittiler: sıkça verilen shakhtar (ukrayna), slavia prag (çekya) örneklerini tekrar ederim.

    bizim sorunumuzun temelinde ilkelere göre yönetilmemek var. idari ve teknik iki tarafta da zihnimizde bize yol gösterecek bir haritamız, ve bu harita çerçevesinde belirlenmiş yönetim ilkelerimiz yok. galatasarayın net olarak ifade edilmiş orta ve uzun vadeli hedefleri; bu hedefler ve dış koşullarla ilgili öngörüler çerçevesinde belirlenmiş planları olmalı. bu planlara göre transfer bütçeleri, maaş skalaları, alt yapıdan a takıma aktarılacak oyuncu sayıları vb. net olmalı. bunlar ne yazık ki bizde yok; ya da sadece lafta var ama uygulamada yok.

    bizim tüm aksiyonlarımız günübirlik ve keyfi, hem idari hem teknik yönlerde. 13 milyon verip djagne alıyoruz, sonra hiç paramız olmadığı için kimseyi alamıyoruz. djagne'yi satarız böylece transfer bütçesini sonraki döneme aktarırız gibi tamamen öngörüsüz kumar mantığıyla işler yapıyoruz. şampiyonlar ligi gelirken paraları saça saça sözleşmeler yapıyoruz. gelirler bitince futbolculardan indirim istiyoruz. şampiyonlar ligine bir gün gidemeyeceğimiz de ülkenin ekonomisinin kötüye gittiği de belliydi halbuki. namımız yürüsün diye falcao alıyor 14 maç oynarsa 6.6 milyon garanti para alacağı sözleşme veriyoruz (falcao'nun maaşı 5 milyon demeyin lütfen. 14 maç oynamayacaksa zaten, neden hiç oynamasa bile 5 milyon alacak futbolcu alıyoruz?!). daha bir sürü şey yazabilirim buraya ilkelere göre yönetilmediğimizi gösteren.

    sonuç olarak, insan türünü başarılı yapan şey kişilerden daha önemli olan ilkeler olduğunu anlaması ve ilkeler doğrultusunda organizasyonunu şekillendirmesidir. ilkelere göre yönetilen ülkeler, şirketler, kulüpler vb. kısaca tüm insan toplulukları başarılı olur. günübirlik ve kişilerin keyfine göre yönetilenler de başarıyı sadece rüyasında görür. ekonomik uçurum çok büyümüş ve biz fakirleşmişken artık her şey daha da zor olacak. ama ilkelere göre yönetilmeye başlarsak umut her zaman vardır, en zor koşullarda bile, yeter ki inanç, irade ve ilkeler bir arada olsun.

    düzeltme: anlatım bozukluğu.
  • 93
    drogba'arla, sneijderlerle chelsea'ye deplasmanda şut atamadan elenirken vardı, 60 milyon euro tranfer bütçesi vermiyoruz diye hoca bırakıp giderken vardı bugün ise yok. çünkü takımın başında fatih terim. kur farkı o günlere göre 4 e katlamış, sattığın kadar al belası başımıza musallat olmuş, futbolcu sözleşmelerine %67 vergilendirme gelmiş, seneye de muhtemelen tff limitleri başımıza bela olacak ama makas açılması diye bir şey yokmuş, hepsi bahaneymiş. yersen.
  • 94
    makasın kıyas öglerinin bizim takımlarla barcelona, liverpool ve benzeri takımlar arasında olduğunu sanan insanlar var şaka gibi. biz artık o makasta değiliz anlayın bir zahmet bunu. ortalama belçika ligi takımları bile gelip çatır çatır seni eliyor.

    elindeki para herhangi bir avrupa ligindeki hiçbir takımla yarışabileceğin seviyede değil. 1 euro 9 tl olmak üzere. kazandığın paranın büyük kısmı tl. sen hala kendini o makasta mı sanıyorsun.
    edit:imla
  • 95
    cl şampiyonluğuna oynayacaksak kuru konuşalım, ama her sene gruplara kalacak, iki senede bir gruplardan çıkıp üç beş senede bir çeyrek final zorlayacak takım yaratmak kur işi değildir, futbol aklı işidir.

    futbol aklı olmayan da keriz uyutur kur da kur diye.

    aynı kadınlardan anlamayan adamın, paramız yok kızlar o yüzden bakmıyor, bahanesi gibi. paradan önce insan ol, duşunu al, iki kitap oku, gerisi kendiliğinden gelecektir zaten.
  • 96
    mali olarak ciddi bir şekilde açılmıştır makas. ve bu durum sadece üst düzey kulüpler için değil avrupada orta düzey dediğimiz takımlar bile bizim büyük takımlarımızdan daha fazla para harcayabiliyor.
    kulüplerimizin durumu zenginken bir anda maddi durumu kötüye giden ve masraflarını kısması gerekirken duruma adapte olamayıp hala zenginmis gibi para harcayan insanlara benziyor.
    oysa bizim ülke olarak artık kendimize gelmemiz gerekiyor. futbol özelinde de durum bu. bizler artık avrupanın elit kulüpleri degiliz artık. eski günlerin hatrına davetlere çağrıliyoruz sadece.
    karşımızdakiler düşünmeden para harcayıp isteğini yapabilir ama sen paranın yettiği kadarıyla yapabildiğin kadarını yaparsın. hah iste bu noktada da yönetiminden teknik heyetine taraftarına herkes suçlu.
    taraftar olarak bizleri babasının parası olmadığı halde çok pahalı bir oyuncak aldıran, almaya zorlayan bunun için ağlayan çocuklara veya trip yapan genclere benzetiyorum. çok uzaga gitmeye gerek yok. daha 19-20 sezonun başında falcao adı duyurulduğu andan itibaren alınması için yapılanları düşünelim. falcao'yu eski model maliyeti ucuz ama çok yakan ve hasarli bir mercedes olarak tanımlarsak, sorloth'u da yeni model maliyeti eh iste ama az yakip hasarsiz ve sizi hedefe sorunsuz götürecek markasi henuz cok duyulmamis bir araba olarak düşünelim. eski model, maliyeti ucuz ama cok yakan ve hasarli mercedesi istedik biz sene başında. bu olsun diye bağırdık. diğer araba olsaydı da burası yine yangın yerine dönerdi, eminim. "vay falcao varken sorloth kimmiş" laflari uçuşurdu havada.
    sonra evin babası(yönetim) evdeki eski veya fazlalık eşyaları online satış sitesinde satışa çıkarıyor biz gidip o eşyanın altında öyle yorumlar yapıyoruz ki eşyayı ya satilamamasina ya da değerinin çok altina satılmasına sebep oluyoruz.
    yönetim de şımarık çocuğuna laf geçiremeyen ebeveyn gibi davranıyor bazen. sırf çocuk sussun diye çocuğun ihtiyacı olmayan oyuncağı alıyor. ya da disardakiler övsün diye alıyor. evdeki fazla eşyayı satamıyor. pazarlık yapmayı beceremiyor.
    teknik heyet de olaylara seyirci kalıyor bazen. oysa evin ihtiyacı başka birseyken yönetim baska bir sey alinca yeteri kadar tepki vermiyor. eldeki malzemeleri de bazen yeteri kadar kullanamiyor ya da yanlış kullaniyor. evde yeteri kadar para olmadığından çok istediği seyleri de aldıramıyor ama bazen de anlamsız şeyler istiyor.
    makas her anlamda açıldı arkadaşlar. ve bu durumun tek bir suçlusu yok.
  • 97
    makas açıldı, daha da açılacak. peki biz ne yapmalıyız? dünyada artık üç model var:

    i-) satın al ürüne dönüştür ve sat. ingiltere premier ligde oynayacak oyunculara en az x defa kendi milli takımında oynamış olması şartını koşar ve bu şartı sağlamayan oyunculara çalışma izni vermez. nadiren çok özel yetenekler için esneklik uygular. hatırlayacağınız gibi everton da onyekuru için çalışma izni çıkaramayıp bize kiralamıştı. bu sayede her ülkenin en iyi oyuncularını toplar, kaliteli bi ürün ortaya çıkarır. çıkardığı bu ürünü bütün dünyaya başarılı bi şekilde pazarlar.

    nba yöneticilerini ligin yönetimine getirip, premier ligi futbolun nba ‘sı yapmak gibi bi projeleri var ve o yolda gidiyorlar. bugün premier lig sonuncusu bizim şampiyon takımımızdan fazla gelir elde ediyorsa makas açılmadı demek saçmalık, biz şampiyonluğa oynarken ndiaye’nin orada küme düşmemeye oynayan takıma yalvar yakar gittiğini hatırlıyoruz hepimiz. bizim bu takımları yakalayacak, böyle bi ürün oluşturup dünyaya pazarlayacak sermayemiz yok.

    ii-) altapıya yönelmek, üretip satmak. üretebilmek için sporun tabana, okullara yayılması gerekiyor. her öğrencinin bi spor dalıyla, bi enstrümanla falan uğraştığı ütopik bi eğitim modeli gerekiyor. beden eğitimi derslerinde bahçeye çıkarmayıp matematik anlatan öğretmenler varken bu çok zor, sanki çok matematik öğretebiliyorlar gibi. doğuda henüz yolu, servisi olmayan köylerimiz varken sağlıklı spor yapılacak tesisleri nasıl yapacağız o da soru işareti. tesis olmadan olur mu? eskiden mahalle araları vardı, şimdi hepsi araba otoparkı oldu. çocuklar sokağa çıkamıyor. plansız beton şehirlerde ne spor ne oyun alanı var. yani biz almanya gibi okullarda tesislerde planlı sistematik bi şekilde spor yaptıramıyoruz zaten ama artık brezilyaki gibi sokaklarda doğal süreç içerisinde bi gelişim de bekleyemeyiz. insanların önceliği de aç karnını doyurmak, bi asgari ücretli 13 14 yaşlarında çocuklarını okuldan sonra çırak olarak vermek zorunda ki kirasını versin, karnını doyursun. nerede üreteceksin, nasıl üreteceksin bilemiyorum, her gün yabancı sınırı değişirken nasıl 12, 13 yaşında 8 10 tane potansiyelli yabancı genci nasıl alıp yetiştirip satacaksın, o da soru işareti ama bi şekilde bunu başarabilirsek, tl borcumuzu oyuncu satışından euro kazanç elde ederek kolayca kapatabiliriz.

    iii-) yabancı sermayeye, fonlara ya da şirketlere klüp satışı. birinci seçenek bize çok uzak. ikinciyi de beceremezsek olay buraya gelecek. chelsea, city, redbull, psg gibi modellerle klübü satıp, alan oluşumun ya da arap prensinin fm skillerinin yüksek olmasını beklemek. maalesef bizim gidişimiz bu yönde. yüz yıllık mektebi sultani kültürünü yaşatmak için klübü sattırmayıp katarlıların aldığı başakcity ile rekabet etmeye çalışıp başaramayacağız. arada altınordu gibi başarılı kişisel girişimler de çıkacak ve onlar da bizi geçecek. tribünlerde başarılar gelir geçer diye bağırırken dost meclislerinde bayern’in dortmund’un falan klüp yönetimine özeneceğiz. neyse bizim 50 yıl önce aldığımız uefa kupamız var diye teselli bulacağız.

    sonuç olarak, fırtına öncesi sessizlik bu, daha kötü şeyler olacak.
  • 98
    herhangi bir kadro planlaması olmayan, neredeyse her yıl kadrosu değişen takımlar için elbette açılır bu makas. ffp ile de, euro kuruyla da pek bir alakası yok. mesela orta saha ikilisi geçen sezon da kiralık, muhtemelen bu sezon da kiralık olacak ve gelecek sezon yine boş kalacak orası. buraya yönelik günü kurtarmalık transferler dışında herhangi bir planlama bile yok. bir şekilde idare edelim modunda gibiyiz. biz daha 20 yaşındaki altyapı oyuncumuzu ona güvenmediğimiz için oynatmıyoruz sonra da makas açılıyor diye ağlıyoruz. bu kolaya kaçmak oluyor bence.
  • 99
    fatih hocaya inceden laf dokundurmaya meyledenlerin yeni tapınağı olan başlık.

    8 10 sene önceye göre makas açılmıştır. eskiden 8 10 milyon € ya transfer yapabilen galatasaray beşiktaş fenerbahçe gibi ligin büyükleri şuanda ancak anadolu’dan bedava adam alabiliyor. yada transferin son günü orta sıra avrupa takımlarından kiralık adam alabiliyorlar.

    sattığın kadar al meselesi bitince makas ufaktan kapanabilir ancak şuandaki durum bu. mesela seri’yi ele alalım 30 milyon € para vermiş fulham denen takım. lemina’ya 20 küsür vermiş southampton. bunlar orta sıra bile değil alt sıra ingiliz takımları. hatta fulham küme düşmüştü.

    jardel’i çıkarırsak bizim en pahalı transferimiz 12 13 milyon € da gezmekte oda 10 yılda bir oluyor. lyon manchester city’i yenince konu yeniden alevlenmiş ancak lyon takımı 360 milyon € değerinde. biz 60 milyon € değerindeyiz. kadroyu komple satsak o kadarda çıkmaz bence kimse diagne, belhanda ve feghouli’ye transfermarkt da yazan değerini vermez zaten siz diyin ki 30 35 ancak toplar bizim takım. lyon takımıysa 360 milyondan fazla eder. yazılı rakamların üstünde satılır bir çok oyuncusu.

    mesela eskiden bizim türk takımları da 120 150 milyon kadro değerleri oluyordu. ancak şuandaki durum bu makas köküne kadar açık.

    slavia prag kızılyıldız örnekleri verenler falan olmuş ancak 3 maçlık performansla bakılmaz o işlere. tuzlasporda ilk maçta bizi yenmişti.

    kötü kadro yapılanması yanlış transfer vs herşeye katılıyorum. ancak bu kadro 3 sene önce yine ffp pencesiydeyken dursun isimli şahsin seçime kuvvetli girebilmek için başkanlığının üçüncü senesinde gözünü yumup para saçtığı yaz yapıldı. camianın ve taraftarın desteğini kazanabilmek için yapıldı bu kadro. fatih hoca gelmese çoktan fener durumuna düşmüştük. onlarda 2015 yazında yaptıkları panik yıldız transferlerinden sonra küllüm battılar.

    diagne transferinden dolayı bu yönetimi ve terimi eleştirenler çıkabilir onlar haklılar. diagne transferi gelmiş geçmiş en fahiş rezil transferlerden biridir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın