• 2
    ekonomik olarak gerçekten ligler arasındaki makaslar açılsa da buradaki en büyük sorun futbolun değişmesi ve eski jenerasyonların, eski mentalitelerin tamamı ile geçmişte kaldığı, değişime direnenlerin birer birer silindiği gerçeği.
    biz futbol olarak avrupa ile kıyaslanamayacak durumdayız. her şeyden önce futbol yönetimlerimiz profesyonellikten uzak, adamcılık ya da oluşumculuk çok fazla. normal şartlar altında çöp taşıttırılmayacak insanlar, çok üst kademelerdeler hem federasyon hem de klüpler düzeyinde.
    alt yapı desen, kesinlikle çok kötü bir durumda, eğitim verilmiyor sözde bir disiplin ve yine adam kayırma.
    süper ligde, belirli teknik direktörler döne döne farklı takımlarda çalışarak kariyer sürdürüyorlar ve sahalarda oynanan oyunlar gerçekten çok kötü.
    artık kabullenmek gerekir, sadece makas açılmadı, sistem değişiyor bazı şeyler geçmiş oluyor.
  • 6
    arkadaş makas nekadar açık olursa olsun.bu sezon 5 şampiyonlar ligi maçı sonrası ilk golü atmak, 13 tane sadece kaleyi bulan şut çekmek(ki real madrid bizimle oynadığı maçlarda toplamda 20 üstü kaleyi bulan şut atmış) için makasa mukasa gerek yok arkadaşlar bunlar tamamen ben beceremiyorum ahan buda bahanemdir. vaktim yok olsa 4. torba takımlarının tümünün istatistiklerini çıkartır koyardım ama eminim onlar içinde bile en beter durumda olan bizizdir.

    herzaman dediğim şeyi tekrarlıyacağım biraz kabak tadı verdi ama. bugün avrupada eli yüzü düzgün her takımın bir oyun planı var. bunu herhangi bir maç izleyince anlıyorsunuz. ama adı avrupa fatihi olan, amacı türk olmayan takımları yenmek, ingilizler gibi birlikte oynama desturuyla yola çıkmış takımımın avrupada 5 maç sonunda 1 gol atması son 32 maçta sadece 2 galibiyet alması, son 5 maçta sadece kaleye isabetli 13 şut atması benim kanıma dokunuyor arkadaş. isterse makas uzaya açılsın sen eger yukarda saydığım mottoyla yola çıkıyorsan bir şekilde karakterli oyun ortaya koyacaksın. koyamıyormusun oturup dunyayı izleyip bunun cozumunu bulacaksın. bulmak için herseyi yapacaksın. yoksa makas su bu isin bahanesi. tekrar ediyorum 13 isabetli sut, 1 gol , 32 macta 2 galibiyet. tesekkurler.
  • 8
    bu aralar sıkça dillendirilen bir olay. ekonomik boyutuna girmeye lüzum görmüyorum. gerçekler ortada.

    futbolun diğer boyutlarındaysa, çoğunluğun aksine, "büyük" takımlarla diğerleri arasındaki makasın aslında açılmadığına inanıyorum.

    interneti, sosyal paylaşım küresini yermek hem kolay, hem de "bizim zamanımızda..." muhabbeti açmak için güzel bir aracı. bu tarz tiratları zaten "şimdiki taraftar da çok kötü" temalı başlık ve entry'lerde defaten okudunuz ve okumaya devam edeceksiniz. arkadaş muhabbetlerinde kimleri kimleri kadro dışı bırakanlar, fatih terim'i kaç kere kovanlar, o dönemlerde küresel bir sosyal paylaşım ağı olmadığı için dünyaya duyuramadıkları bu düşünceleri hiç dillendirmemiş gibi "biz bu kulüpte bulunan herkese sonuna kadar destek olduk" geyiği yapıyorlar. neyse ki yaşımız yetiyor bunları hatırlamaya. olsun, yapsınlar, konumuz başka.

    günümüzde futbol dünyasını takip etmeye ayda 30-40 euro'sunu ayırabilen herkes, tüm dünyayı kapsayan, dünyadaki her profesyonel oyuncuyu içeren, görüntülü bir scout ağına sahip olabilir.

    bundan bir nesil önce türk olmayan bir kulüp takımını ya bir şekilde istanbul'a gidip yılda bir veya iki kez statta, ya da devletin tek kanalı uygun görürse televizyonda özet olarak izleyebilirdiniz. iki nesil önce televizyonda izleme şansınız da yoktu, istanbul'daki takım ilk turda elenmeden önce stada gidip izlediniz izlediniz. yılda iki maç. sizi eleyen takım nasıl antrenman yapar bilemezdiniz. size bunları sözlü olarak anlatacak yabancı bir personeliniz bile yoktu takımda.

    sonra yabancı personel geldi. özel televizyonlar geldi. dijital yayınlar geldi. yabancı takımların önce tekil maçları, sonra da ligleri canlı yayınlanmaya başlandı. internet geldi. yurt dışına çıkmak, avrupa'da maç izlemek öğrencilerin bile yapabileceği bir şey oldu. yabancı dil konuşma oranı arttı.

    bunlar sadece türkiye'de de olmadı üstelik. doğu avrupa ülkeleri, bizden daha kapalıydı o "büyük"lere. biz en azından batı avrupalının iyi yanlarını almaya hevesliydik, onlarsa apaçık düşman bellemişti. büyükler kendi ülkelerinde, kendi liglerindeyken, tüm dünyayı fethetmeye çıktılar dünya küreselleştikçe. bir portekizli bize göre daha fazla erişebiliyordu belki "büyük"lere, ama ancak bu gelişmelerden sonra bir portekiz takımı çıkıp, b takımına ingiltere liginden bir takımın hem hücum hem savunma setlerini anlattı. böyle oynamalarını istedi.

    galatasaray işte tüm bu küresel imkanlardan mahrumken şampiyon kulüpler kupasında yarı final oynadı. kendisinden daha da kapalı bir ülkenin takımına elendi yarı finalde. üç yılda ikinci kez avrupa finaline çıkmıştı elendikleri, 11 yerliyle oynayan takım.

    o zamanlar da başarılılar bahane etmiyordu bu makası, başarısızlıkta gündeme geliyordu sadece.
  • 9
    makas hep açıktı.

    bana şu anda bir takım gösterin ki kadrosunda roberto carlos, zidane, figo, beckham, ronaldo(şişko olan), casillas gibi üst düzey oyuncuları olsun. biz o takımı yendik. o yüzden fatih hocanın bu söylemi bence çok gereksiz.

    ekonomik olarak fark var elbette bunu kimse inkar edemez ama her şey para mı? biz club brugge bile değiliz. adamlar real madrid deplasmanından puan aldı. biz 6 yedik.

    makas sistem olarak açıldı. futbol her yıl gelişiyor değişiyor. biz ileri gideceğimize geri gidiyoruz. bu ülkede hala yabancı teknik direktör bu ligin dinamiklerini bilmiyor diye tartışılıyor hem de tvlerde spor programlarında.

    makas açık evet ama kafaları değiştirmemiz gerek. futbola bakışı değiştirmemiz gerek. çuvaldızı önce kendimize batırmamız gerek. son 2 yıl şampiyon olmuş galatasarayın bugün her maçını kapalı gişe oynaması lazım. şampiyonlar ligi maçında bile stadı dolduramıyoruz. takım kötü evet ama bu kadro daha iyi oynar. o yüzden sayın hocam bahanelere sığınmayalım. biz oynayalım olmazsa zaten taraftar onu görür.
  • 15
    argüman basit: avrupa’nın a seviye takımları makası açıyor. bunun doğru olup olmadığını incelemek için ben a seviye takım olarak ben avrupa’daki 5 ülkeden 14 takımı seçtim, zamanı olan varsa farklı örnekler de seçip deneyebilir, sonuç fazla değişmez. öncelikle türk futbolundan başlayarak teşhisi koyalım.

    türk takımlarının a seviye 14 takıma karşı oynadığı maçlar:
    ............1990-2000......2000-2010.......2010-2020
    ............34 maç...........38 maç............40 maç
    ............10g-7b-17m....12g-5b-21m.....6g-4b-30m
    ............1,09 puan.......1,08 puan.........0,55 puan

    1990’lar ile 2000’ler arasında neredeyse hiçbir fark yok ama son 10 senede a seviye takımlara karşı aldığımız puanlar yarı yarıya azalmış. son 5 yıla baktığımızda ise 10 maçta 1 galibiyet ve 9 mağlubiyetimiz var.

    deplasman maçlarında ise son 30 yılda 55 maçta yalnızca 5 galibiyet var. zaten bu takımları deplasmanda yenmek hep çok zordu ama makas açıldıktan sonra artık deplasmanda puan almak bile mucizelere kaldı. son 10 yılda 20 deplasman maçında 1 galibiyet 1 beraberlik ve 18 mağlubiyet var. son 5 yılda ise deplasmanda puanımız yok.

    bu durum yalnızca galatasaray ya da türkiye ile alakalı değil, bunu görmemiz gerekiyor. seviye olarak yakın olduğumuz diğer tüm ülkelere baktığımızda da aynı sonuca ulaşıyoruz. zaten fatih terim’in söylediği de, bizim gördüğümüz de bu, a seviye takımların/ülkelerin makası diğer herkesle açıyor olması. rakamlar, fatih terim'i çok net haklı çıkarıyor.

    ülke takımlarının, a seviye 14 takım ile yaptıkları maçlarda alınan ortalama puanlar:
    ...................2010-2015.....2015-2020.......fark
    yunanistan....1,17p..............0,65p............%-44
    isviçre..........1,00p..............0,67p............%-33
    rusya...........0,97p..............0,65p............%-33
    portekiz.......0,77p...............0,50p...........%-35
    hollanda.......0,75p..............0,69p............%-8 *
    türkiye.........0,63p..............0,30p............%-52
    ukrayna.......0,58p..............0,33p............%-43
    belçika........0,50p...............0,21p............%-58
    avusturya....0,50p...............0,50p............%0 *

    iki istisna kulüp dışında makas herkese açılmış. bu ülkelerdeki tüm takımlarının a seviye takımları yenme oranı %10’dan az. örneğin belçika takımlarının, son 10 yılda a seviye takımlarla yaptığı 28 maçta hiç galibiyeti yok.

    yalnızca son 5 yılda oluşan değişimin nedenleri az çok belli. doğu avrupa ülkeleri olan türkiye, yunanistan, ukrayna ve rusya’da ekonomik kriz var. diğer batı ülkeler ise ölçekleri küçük olduğu için giderek güçlenen büyük takımlarla baş etmekte zorlanıyor. uefa özellikle şampiyonlar ligi formatını ve gelir dağıtımını ayarlarken bu şartları göz ardı ediyor, uluslararası futbolda denge sağlayarak rekabet yaratmak yerine güçlü kulüplerin çıkarlarına çalışıyor. uefa’nın financial fair play sistemi eşitlik yaratmak yerine tam tersine zengin olmayan kulüpleri kısıtlamaya kullanılıyor. arap petrol zenginleri, rus oligarkları, kara para aklayanlar ve büyük yatırım fonları bazı futbol kulüplerine büyük paralar dökerken diğer kulüpler ise kendi yağıyla kavrulmak zorunda kalıyor. tabiatın kanunu, denge sağlamak için önlem alınmazsa zengin parasını kullanarak daha zengin, güçlü gücünü kullanarak daha güçlü oluyor. en iyi futbolcular, paranın çok olduğu yere gidiyor, sonucunda orada futbol kalitesi artıyor, izleyiciler, sponsorlar ve diğer para kaynakları da oraya gitmeyi tercih ediyor. bundan sonra futbola radikal bir değişiklik gelmediği sürece bu trend böyle devam edecek.

    makasın açıldığı çok açık bir gerçek, başarısızlığa bahane olarak uydurulan bir fikir değil. bundan sonra bizim için real madrid ya da psg’den fark yemek şaşırtıcı olmamalı. ancak makas açılmış olsa bile en üst seviyenin altındaki rekabeti unutmamalıyız, her şeye rağmen schalke, benfica, anderlecht, lazio (2g-5b-5m) gibi takımlarla mücadele edebiliyor ve astana, lokomotif moskova, brugge, braga, kopenhag (4g-2b-4m) gibi takımları kolaylıkla geçebiliyor olmalıyız. en azından şampiyonlar ligi'nde avrupa ligi'nde devam edebilmek, avrupa ligi'nde devam ettiğimizde ya da şampiyon olamayıp avrupa ligi'nde oynadığımızda gidebildiğimiz yere kadar gitmek için bu şart.
  • 18
    bu konuya şu gözle bakmak lazım. figo gibi beckham gibi zidane gibi oyunculara ödenen bonservis bedeli neydi? bugün 15 yıl önce 20 milyon euro etmeyecek adamlara bile 80 milyonlar bir çırpıda veriliyor. mesela manchester united transfer yapacaksa 50 milyon euroyu gözden çıkartmak zorunda en az. bizim ise bu paralara çıkabilmemiz mümkün değil. dahası paralar bu şekilde fırlarken döviz kuru ve gelirlerimizin önemli bir kısmı tl olması nedeniyle bizim için 2 kere fırlıyormuş gibi oluyor. makasın açılması derke kast edilen şey de bu aslında. ekonomik olarak makas açılıyor ve yetiştirici bir lig yapımız olmadığı için, getirdiğimiz oyuncuyu tecrübelendirip, oyununu geliştirip parlatamadığımız için bu ekonomideki makas açılmasından sahadaki futbol da payını alıyor. adamların alıp bu artık ölmüş iş görmez dediği adamları transfer etmek zorunda kalıyorsun çünkü. parlamamışını alsan geliştirebilme ihtimalin ligdeki oyun yapısı ve psikolojik etmenler nedeniyle çok az, olmuşunu alayım desen zaten ekonomik makas açık. rekabete girebilmen bile söz konusu değil adamlarla transferde.
  • 19
    olaya sadece finansal taraftan bakmamak gerekir. futbol basketbol gibi değildir. iyi oyuncun olmasa da senden iyi takımları her zaman yenebilirsin. makasa yönetim anlayışını, teknik direktör kapasitesini düşünerek de bakmak lazım.

    mesela teknik direktörün taktik bilgisi, uygulayabildiği yeni antrenman metotları, dünya güncel oyun anlayışına hakimiyeti, oyuncu potansiyelini anlayabilme ve potansiyele ulaştırabilme gibi çoğaltılabilecek konuları değerlendirmek gerekir.

    bu noktada teknik direktör konusunda da makasın galatasaray aleyhine açıldığı ifade edilmelidir.
  • 20
    kısmen doğru bir önerme. şöyle ki cidden makas çok açıldı. avrupa'daki büyük kulüpler gibi olabilmek bu mali şartlarda imkansıza yakın. ancak bu önermeyi şu şekilde kullanabilirsin. iyi futbol oynarsın pozisyon üretirsin gol atarsın ama kazanamazsın bir yerde gücün yetmez. kabul edilebilir dersin ki kardeşim oynadık ama adamlar çok güçlü. ancak biz ne iyi futbol oynuyoruz ne gol atabiliyoruz ne de pozisyon üretebiliyoruz. bu sadece avrupa'da değil ligde de geçerli. o zaman bu makas belki de teknik anlamında açılmıştır. fatih hocaya saygım sonsuz ancak bu bahanelere sığınan biri değildi. baktığınız zaman avrupa'da hocalar artık genç dinamik. bizim de bir değişime ihtiyacımız var.
  • 21
    adam akıllı sistem oturtamayanların sığındığı bahane. yok makas açılmış yok makas kesmiyormuş gibi bahaneleri bırakıp atalanta'yı, red bull salzburg'u hadi onlar olmasa da başakcity'yi örnek almak lazım. günü kurtarırken geleceği de düşünmek lazım.

    sadece oyuncuların değil antrenörlerin de geçmişine para bayılmayı bırakıp geleceği/potansiyeli olan antrenörlerle anlaşmak lazım ki makas daha fazla açılmasın.

    dipnot: bu yazıyı terim düşmanlığı olarak okumayın. ersunuydu, avcısıydı tüm büyükler garanti gördüğü hocalarla anlaşıyor. şapkadan tavşan değil tavşandan şapka çıkaran sergen, okan gibi hocalara şans vermeye korkuyorlar. anadolu takımları da aynı hocalar etrafında dönüp duruyor. birinin kovduğunu diğer takım alıyor. yakında denizli'nin de adını tekrar duyarız ligimizde.
  • 22
    avrupa futboluna dair bir tespit.
    makas parasal olarak açılmış olabilir örneğin gladbach ile münich arasında çok açık makas ama adamlar doğru teknik adam ve taktik ile elinden gelenin en iyisini yapıyor.
    futbol satranç oyunudur tıpkı basketbol gibi. taktiğini iyi belirler ve elindekileri maksimumda kullanırsan tahta üzerinde mümkün olduğunca eşit olursun.
    futbolu tavla gibi oynatmaya çaltığınızda yani dü şeş bekkeyip denk geldiğinde oynadığınızda bir bir atan dahi sizi kıra kıra karşıda bulunan taşlarını kendi bölgesine taşır. bir birle aldığı 6 kapısı açılsın diye bakarsınız saldırmaya gönlünüz, kazanmaya taktiğiniz yoksa.
  • 24
    fatih hocamın sıkça kullandığı tabir ve bana göre de doğru bir önerme ama hoca bahane olarak artık bunun arkasına sığınmamalı. düşündüğün zaman bugün aynı organizasyonda oynadığın takım real madrid'in sol bek yedeği geçen yaz 50m€ verip aldıkları mendy. bizim sol bekin adını anmak dahi istemiyorum bu açıdan baktığında makas açık değil ortada makas falan kalmamış vaziyette. bu noktada iki seçeneğimiz var; ya futbolcu fabrikası haline döneceğiz ajax gibi 3-4 senemizi yakıp gençlere yatırım yapacağız ya da sistem oturtup uzun süre aynı isimlerle yola devam edeceğiz. bu ikisi aynı zamanda birbirini destekleyen seçenekler şöyle ki sen zaten sistemli bir yapı oturtursan o sisteme uygun futbolcu da yetiştirirsin gibi. geçen sene mucizeler yarattı dediğimiz şl'de yarı final yapan ajax gibi 12/13 sezonunda fatih hocanın elinde bi matthijs de ligt ya da de jong gibi bir adam olsaydı (olmaması halinde bile madrid'e karşı ilk maçta verilmeyen 2 net penaltımız var) fatih hoca o takımla finali bile görebilirdi. kura şansı diyin, sneijder, drogba, prime b17 vardı diyin farketmez o gün yarı finali kılpayı kaçıran takımın defans dörtlüsünde karabükten çıkma dany, ujfalusi gidince mala bağlayan semih, cam adam gökhan zan ve hayatı boyunca sol ön oyuncusu olarak oynamış riera vardı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın