• 801
    http://www.gercekgundem.com/?p=298204

    --- alıntı ---

    sarı-kırmızılı taraftarlar, stattan ayrılan galatasaray takımını taşıyan otobüsün önünü kesti. yaklaşık 200 taraftar, otobüse bira şişesi ve taş atarak saldırıda bulundu.

    taraftarların otobüsün geçmesine izin vermemesi üzerine kaptan arda turan otobüsten indi ve taraftarları sakinleştirmeye çalıştı. taraftarların arda'ya küfretmesinin ardından diğer futbolcular da otobüsten indi.

    bunun üzerine taraftarlarla futbolcular arasında kargaşa çıktı. galatasaraylı taraftarlar, fiili müdahalede bulunmaya çalışınca futbolcular tekrar otobüse bindi.

    güvenlik güçlerinin yetersiz kalması üzerine polis ekipleri olay yerine geldi ve taraftarları otobüsten uzaklaştırdı. takım otobüsü daha sonra polis eskortu eşliğinde takımın konaklayacağı otele hareket etti.

    --- alıntı ---

    video:
    http://webtv.hurriyet.com.tr/...arlara-saldirdi.aspx *
  • 803
    galatasaray sözlük yazarı olan bir kısım elitist geçinen entel dantel yazar ve numaralı tribünde ikame eden diğer bir başka kısım elitist geçinen entel dantel taraftarı haricinde ki çok büyük bir kısmının fenerbahçe maçlarını önemsediği topluluktur.

    pardon birde yeni nesil ntvspor yenilsen de yensen de tarzı programlara çıkıp heyecanlı heyecanlı şöyledir böyledir diye anlatan blog yazarlarını da içinde barındıran güruh var. bunlar her pohu bilirler. ali sami yen'in ayakkabı numarasından, metin oktay'ın en sevdiği içeceğe ne kadar gereksiz bilgi varsa bilir bir de bunu bilmeyenlere yüksekten bakarlar. bir de bunların arasından çokca çıkar derbi ezikliğini önemsemiyoruz diye bastırmaya çalışanlar.

    ben önemsiyorum arkadaş. fenerbahçeye kaybettiğimiz maçlar sonrası üzüntüm hiçbir maç ile eşit olmuyor.

    bir moderatör arkadaşımızın nickinde de belirttiği gibi;

    nkfvas!!!
    edit: galatasaray taraftarıyım...
  • 805
    fenerbahce'yi gecmek ve yenmek hepsi icin onemlidir ancak her zaman esas onemli olan " bir renge ve isme sahip olup, turk olmayan takimlari yenmektir". zaten bu onem sirasi yer degistirmis olsa 21 temmuz 2010 galatasaray fenerbahce maci'nda son dakikada bos kaleye golu atamayan arda turan gozu kapali elestirilebilirdi, oysa arda turan basligi altinda bugun girilen entrylerin hepsi destek iceriklidir. ayni sekilde yanlis oyuncu degisikligine konu olan emre colak'da gerekli destegi gormustur galatasaray taraftarlarindan. sanirim galatasaray taraftarlarinin anlasamadigi tek bir nokta var su gunlerde. bugune kadar cocuklugumun futbol kahramani ve daha sonra teknik direktorlugu ile gipta ettigim rijkaard'in elestrilebilirligi. dedigim gibi rijkaard benim icin tam bir efsane ancak asla ve asla elestrilmez degil, hele ki 21 temmuz 2010 galatasaray fenerbahce maci'ndan sonra. maci kaybetmis olmamiz degil bunun sebebi. galatasaray taraftari sunun farkinda ki elinde sapa saglam milli takimin da bankosu sag ve sol bek varken, sen stoperden sag bek ve sag bekten sol bek devsirmeye fenerbahce macinda kasmamalisin. surekli yuklenirken ve golu her an atabilecekken 2 metre boyundaki tek santraforunu cikarip, yerine 1,60cm'lik genc ortasaha oyuncusu almamalisin. bu kadarini da sormak ne skor taraftarligi ne rijkaard dusmanligi. ben rijkaard'in bu yanlislarinin sebebini soran bir galatasaray taraftariyim ve beklentim odur ki beni rijkaard dusmani, vizyonsuz, skor taraftari gibi yaftalamasin renkdaslarim. bana tatmin edici aciklama yapsinlar ki ben de aydinlaniyim. *
  • 806
    kaybedilen fenerbahçe derbisinden sonra üzülmeyeni olduğuna inanmıyorum fakat sözlük sayesinde elit sınıfında olduğumu öğrendim, çok yaşayın. merak etmeyin arkadaşlar kimi az, kimiyse fazlasıyla üzüntü yaşıyordur. ama bir özel maçtan sonra üç beş dangalakça espiriye kafayı takmayan insanlar da var. girmeyin arkadaşlar ekşiye, feysbuka, kim zorluyor sizi. neyse şimdi elimde puromla bodrum'daki evimden çıkıp yatımla bir koy turu yapacam. tüm renkdaşlar davetlidir.
    not: birazdan arda'yı savunduğum için komik duruma da düşerim.
  • 808
    türkiye'nin en fedakar ve en muhteşem taraftarıdır. birazdan yazacaklarım çok optimistik bir yaklaşımmış gibi gelecek bazılarına; ancak yazının sonunda ne demek istediğimi açıklamış olacağıma inanıyorum. evet, türkiye'nin en muhteşem taraftarıdır galatasaray taraftarı. fedakarlığın en alasını yapmıştır çoğu zaman. elinden geldiğince takımına destek olmuş, köstek olanları bertaraf etmiştir.

    bizler galatasaraylıyız. tarihi büyük başarılarla, avrupa zaferleriyle, ilklerle, teklerle dolu olan bir kulübün taraftarlarıyız. ekonomik krizin herkesin belini büktüğü zamanlarda, uefa zaferiyle somurtan yüzleri güldüren takımın hastalarıyız. türkiye adını dünyaya duyuran koskoca bir markanın destekçileriyiz. inancını yitiren, "biz yapamayız" diyen türkiye'ye umut veren bir takımın gölgesiyiz.

    geçmişinde pek çok efsane var galatasaray'ın. herkesin saygı duyduğu, kuşaktan kuşağa aktarılan bir metin oktay'ımız var. attığı golle monaco'yu sersem eden prekazi'miz var. commandante hagi'miz var. tekmeye kafa sokan bülent korkmaz'ımız, havada asılı kalan hakan şükür'ümüz var. ingiltere'de nerdeyse 40 yaşına kadar futbol oynayan ve büyük saygı uyandıran tugay'ımız, buz adam ergün'ümüz var, koca yürekli suat'ımız var.

    bizler, 14 yıl şampiyonluk bekleyen, "14 yıllık bu çile bitsin artık bu sene" diyen insanların evlatlarıyız. burda o dönemleri yaşamış abilerim de var. isyanlarını bile "seni sevmeyen ölsün" diye dile getirebilmiş bir taraftar grubunun devamıyız bizler. bize böyle öğretilen mirası, yine aynı şekilde bizden sonrakilere aktarmak da boynumuzun borcu.

    bizler, en büyük üzüntülerini de en büyük sevinçlerini de galatasaray'la yaşayan insanlarız. anamıza edilen küfürle galatasaray'a edilen küfür aynıdır bizim için. çünkü galatasaray; yeri geldiğinde anne, yeri geldiğinde sevgili, yeri geldiğinde en kral arkadaştır gözümüzde.

    şimdi; sağda solda atıp tutanlar ne o zaman diyeceksiniz. eline geçen fırsatta takımını yerin dibine sokmaya çalışan, maç sonu oyuncularına saldıran, takım kaptanına alaylı tezahürat besteleyen, teknik direktörüne ve yönetime sallayanlar neci diye soracaksınız. onlar, hiçbir takımın taraftarı olamayacak dangalaklardır. hayatta hiçbir başarısı olmayan, bir yerlere gelememenin ezikliğini yaşayan dangalak sürüsüdür o tayfa. ciddiye almayın. mesela biri gitmiş no frank rijkaard diye başlık açmış, boşverin kendi halinde takılsın. ilgi göstermeyin kendisine, silin entrylerinizi o başlıktan. hayatta ciddiye alınmayan adam, sanal ortamda da ciddiye alınmadığını görünce kendini imha edecektir zaten.

    galatasaray taraftarı;
    sen dünyaya nam salmış, ali sami yen'i rakiplere cehennem etmişsin. şanın türkiye'yle sınırlı kalmamış, almış başını yürümüş. oturup konuştuğun adamlar en az senin kadar taraftar olsun ki, sığ tartışmalara girmemiş ol. ciddiye aldığın adamlar, takımına en az senin kadar sahip çıkan insanlar olsun. senin kaliten bunu gerektirir. düşük seviyeler hem sana hem de takımına hakarettir.

    galatasaray adını hayatının her alanına layık olduğu şekilde yayabilenlere selam olsun.
  • 809
    sene 98 falan, o zaman tophane'de maç izliyoruz. bir galatasaray maçı var, anadolu takımlarından biri de rakip. hagi de sakat. maçtan çıkmak üzere, sekiyor adamcağız. yanımda da bir amca var. amca 65+ ve sürekli hagi'ye sövüyor, hagi de o gün iyi oynamıyor, sekiyor da hem, çıkmak da üzere. amca keyiflendi, patlattı hemen "dedim ben, çıkarması lazım (lan adam sekiyo zaten), bu hagi iyice yaşlandı, o oynuyor diye hiçbir genç yer bulamıyor kadroda, gençlere bıraksın yerini, nasıl şey anla...." ve sesi kesildi amcanın. hagi çünkü taç çizgisine yaklaşmıştı yaklaşık 10 saniye önce değişiklik için, o sırada ayağına pas gelmişti, soluyla biraz sürdü, pas verecekmiş gibi yaptı birini geçti, kalecinin üzerinden aşırdı ve gol oldu.

    amcanın suskunluğu sona erdiğinde hagi oyundan çıkmıştı. amca dedi ki, "gerçekten iyi adam, çok beğeniyorum, helal olsun bu adamı transfer edene, şimdi çıksın ama eah... yoruldu..."

    şimdi bizim taraftarlarda da var böyle adamlar demeye getireceğim. bizim içimizde de var. sözlükte de var. galatasaray sevgisinden zerre kadar nasiplenmemiş, şans eseri galatasaraylı olmuş, sadece ego tatmini için, herkesin konuşabildiği yerde o da birşey söyleyebildiği için, futbol halkın oyunu olduğu için, kolay bir oyun olduğu için, kendini ispat etmen gerekmediği için boş konuşan adamlar. bizde de var, onlarda da var, berikinde de var. herkesi kendinden aptal zannetmek, uzun cümleler kurunca akıllı göründüğünü düşünmek gibi hatalara düşen yüzbinlerce taraftar.

    sonuç: öyle göte böyle yarrak derler ya, bizden de çıkıyor, tek maçta adam yollayanlar, kaleci yollayanlar, hoca değiştirenler... içinde bulunduğumuz durum bu. değiştirmek imkansız, biz buyuz çünkü.
  • 813
    galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır sözünün hakkını vermeyen taraftar. neden mi? izah edeyim efendim;

    2010-2011 futbol sezonunun başlamasına sayılı günler kala taraftar üzerinde genel bir umutsuzluk hakim. rakipler kağıt üstünde harika transferler yaparken galatasaray'ın yaptığı ve yapacağı söylentisi dolaşan futbolcular taraftar açısından tatminkâr değil. hep son bir kaç senede gelen üst düzey topçular yüzünden. kalite çıtamız öyle bir yükseldi ki, artık pinolar, canalar bizi kesmiyor. hele ki renksiz takım quaresma yapıp guti kurtarmışken...

    şimdi filmi biraz geriye saralım;

    sene 2005, fenerbahçe nikolas anelka'yı açıklayıp sükse yaparken, galatasaray franck ribery adlı bir futbolcu aldığını duyuruyordu. bunların her ikisi de fransızdı ve basına koz verilmişti bile; anelka'nın bonusu. ama n'oldu o bonus? kupa finalinde 5 kat bonus verdi. sonrası başka hikaye.

    tekrar ileri saralım bakalım;

    çok değil 2008 senesine gidelim. gelen isimlere bakalım; milan baros ve harry kewell. liverpool'un şampiyonlar ligini aldığı kadronun forvet hattını oluşturduk diye gerindik ama sezon sonu hüsrandı. bir sene daha ileri saralım, elano blumer ve abdul kader keita transferlerini karşılayalım. bugün şüpheyle yaklaşılan elano transferi açıklandığında sözlük ne haldeydi hatırlayalım. ama sezon ne oldu, hüsran. şampiyon kim? bursaspor, hem de üç büyüklerin artıklarından oluşturduğu takımla.

    işte bu örnekler ışığında benim için artık gelen topçunun ismi değil cismi önemli. adı a olmuş b olmuş önemli değil. takıma yapacağı katkı beni ilgilendirir. cana heyecan yarattı ama hala taraftarın kafasında soru işareti, pino'yu daha görmedik. ama ne daha sezon başladı ne de transfer dönemi bitti. karamsarlığa kapılmanın hiç anlamı yok. bu takımın başındaki yönetici de takım başarısız olsun istemez. en iyi hamleleri yapmak için şartlarını zorluyordur.

    bu aşamada taraftarın yukarıdaki cümlenin hakkını vermesi lazım. rakiplerin çok iyi transferler yapmış olabilir ama uyum sağlayacakları meçhul. çok taze örneğini biz yaşadık. senin soru işareti transferin çok iyi çıkabilir, bunun da taze olmasa da örneğini yaşadık. eee? daha ne bu karamsarlık. madem galatasaray adının olduğu her yerde umut var diye övünüyoruz, bunun hakkını vereceğiz. bekleyip göreceğiz.

    bu yazdıklarımdan polyanna taraftar çıkarımı yapan fenerlidir!
  • 814
    içlerinde, takımı*renkleri için tuttuklarını anladıklarımızı barındıran taraftar grubu. es kaza bu takımın renklerinden biri feminen bir renk olsaymış - ki kırmızı en erkeksi renktir(!) - demek galatasaraylı olmayacakmış bu zat-ı muhteremler. renge takılan kardeşlerime tavsiyem, "erkek adam renkli takım tutmaz." diyenlere katılmaları. ya da sarının yanına koydukları erkeksi lacivertle erkekliğin kitabını yazanların tarafına... kendilerini daha bir erkek hissedeceklerine eminim ama yanında gelecek olan bonus ezikliği ne yaparlar bilmiyorum.
  • 821
    garip bir kitledir.

    yildiz oyuncu alirsiniz, ruhsuz der, küfreder, yerin dibine sokar. bize yildiz olmayan, galatasaray ruhu olan yerli oyuncu lazim edebiyatlari yapar.

    yildiz olmayan yerli oyuncular sahaya sürülür, batirir sivar tüy dikerler.

    allah belani versin teknik direktör, bize böyle kütükler degil, fark yaratacak klas adam lazim der.

    kafasi karisik bir kitle.
  • 823
    iki yıldır bir şeylere sabretmek zorunda kalmış, bu gösterilen sabır yüzünden de belli ki bu yıl pek fazla hali kalmamış, daha ilk resmi maçta* çok fazla umutsuzluğa kapılmış ve beni hem şaşırtmış hem de üzmüştür bir kısmı. belki üzüntüden, belki sinirden şimdiden takımı desteklemeyi bırakacaklarını düşünenlere zaten ben bişey demiyorum, daha doğrusu diyemiyorum. duyguların çok da fazla karışmasına gerek yok. en azından şimdiden.
  • 824
    bu taraftar kitlesine en çok koyan, geçen sezondan günümüze kadar devam eden son dakikalarda gol yemese ölecek hastalığının takıma gitgite sirayet etmesidir.

    geçen bir hesapladım, öyle böyle değil. 2009-2010 sezonunda , ligte, avrupa'da ve kupa'da dakika 85'ten sonra yediğimiz gollerle
    kaybettiğimiz puanlar evlat acısı gibi. toplam'da 20 puan falan kayıbımız var.

    yahu, o bu değil de harbi harbi lig'te dakika 85'ten sonra yediğimiz gollerde kaybettiğimiz puanları, lig bitimindeki mevcut puanımızın üstüne ekleyince şampiyon oluyorduk :s
App Store'dan indirin Google Play'den alın