• 776
    devamlı hakkında atıp tuttuğu karşı takımın taraftarından bir farkı kalmayan, hatta daha kötü bir duruma düşen taraftardır ne yazık ki. lincoln transferi ile başlayan ve sonrasında kewell, baros gibi "isimli" transferler sonrasında tamamen günlük düşünen bir taraftar topluluğu oluştu ve malesef sayıları giderek artıyor. tabii ki herkesin söylediği gibi inamoto'lar, lukunku'lardan sonra takımımıza ve büyük hedeflere yakışan budur ancak unutulan çok şey var. malesef henüz emeklemeden yürümeyi hatta koşmayı isteyen bir yapıdayız. şöyle açıklayayım,

    biz türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarılı spor kulubüyüz, türkiye'nin dünyaya açılan kapısıyız, fakat burda unutulan, unutturulan ve bilerek ya da bilmeyerek yanlış yansıtılan bir çok şey var. bakın; dünya üzerinde oyuncuyu bir şekilde vitrine sokup yüksek fiyatlarla pazarlayan ve galatasaray çapında olan porto'dan örnek vereceğim. porto kulubü hiç bir zaman benim gözümde a sınıfı bir kulüp olmamıştır ancak dünya futboluna sunduğu yıldızlar ortadadır. kazandıkları uefa şampiyonluğu ve sonrasında - mevcut kadroyu bozmadan, hatta minimum oranda yaptıkları değişiklikler ile - kazandıkları şampiyonlar ligi kupasından sonra futbolcuları a sınıfı kulüplere transfer oldular, portekiz dünya kupasında. fakat biz bir kere, daha emeklemeye başlarken ( ki benim bahsettiğim emekleme dönemi uefa kupasının kazanılmasıdır) başta fatih hoca olmak üzere, takımımızın en önemli oyuncuları yüksek tutarlı mukavaleler peşinde koşarak hemen hayatlarını kurtarmaya çalıştılar. iddia ediyorum galatasasaray 2000-2001 sezonunda mevcut teknik ve futbolcu kadrosunu bozmadan yapılacak bir yada iki kaliteli ve doğru transfer ile 2001 sezonunda şampiyonlar ligi'ni de kazanırdı. zira o yıl takımdan ayrılan ve önemli futbolculara ve teknik kadroya rağmen ( benim gözümde en az %50 güç kaybetmiştir) çeyrek final oynamıştık. devamında aynı jenerasyon dünya kupasında 3. lük kazandı, hatta euro 2008'de ki yarı final'de bence o jenerasyonun büyük etkisi vardır. o dönemi yaşayan insanlar hangi avrupa maçında bu maçı kaybederiz korkusuyla izledi gerçekten? her kura çekiminde güçsüz rakip gelsin diye dua eden bizler; o dönemin en güçlü takımlarından olan borussia dortmund çıktığında "yine koyduk çocugu" demiştik. peki o dönemde galatasaray kaç yabancıyla oynuyordu? kaç tane transfer yapılmıştı? porto dünyaya kendi yıldızlarını satarken acaba ne kadar kazan kaldırıldı?

    o dönem ki başarının sırrı bence günün şartlarında doğru taktikle oynatmaya çalışan teknik kadro ( hali hazırdaki teknik kadro yanlış diyen lütfen artık futbol izlemesin ); doğru teknik ve mental seviye de türk futbolcular ile bir ya da maksimum iki deneyimli ve kariyerli yabancı üzerine kurulacak bir çatı ( o dönem için taffarel - popescu - bülent - hagi - hakan şükür diyebiliriz heralde; şu anda bu çatı oluşturulmaya çalışıyor ki bence neill - elano - arda - baros olmalı ) ve hepsinden önemlisi kulübün tüm yapılarının ( yönetim - futbolcu - taraftar ) birbirine güvenmesi, inanması ve kenetlenmesiydi. ( bunun adı da 2000 ruhu oldu sonradan )

    geçen yıl haziran ayı başında rijkaard geldiğinde sabır yeminleri eden yine bu taraftar, yeni transfer indiğinde havaalanına giden bu taraftar. o dönemlerde yönetime methiyeler dizen yine bu taraftar. ister polyanna ister saf taraftar olarak görebilirsiniz beni, ama emin olun keita gitti diye bu takım ligden düşmez, önemli olan takımın 3 yıl belki de 5 yıl ligi domine edebilecek hale gelebilmesi. uefa kupasının temelleri unutmayın ki derwall döneminde atılmıştı. lütfen bir durun, sakin olun ve bekleyin.. öncelikle siz taraftar olarak görevinizi tam anlamıyla yerine getirin ki yönetimi yada futbolcuyu eleştirin. transfer ile, skor ile asıp kesen taraftar, 2009 - 2010 sezonunda takımı sürükleyemeyen, önemli ve kritik maçlarda sesini duyuramayan taraftar. 2009 - 2010 sezonunda ali sami yen stadında fenerbahce taraftarından tam yarım saat kafa bulunan taraftar. önce bir sen kendini düzelt, düzelt ki yönetim de, futbolcu da kendine gelsin.
  • 777
    bazen fazla unutkan olan taraftardir.

    keita satilmis ama taraftar unutuyor ki keita da gitmek istemistir. kendisine cok iyi bir miktar teklif edilmis ve keita bu teklifi reddedemedi.

    ayrica rijkaard gibi bir hoca'nin da takimin basinda oldugunu unutuyorlar. rijkaard elbette kanatlara bir adam isteyecektir. elbette orta sahaya iki adam isteyecektir.

    unutuyorlar ki transfer satislarindan galatasaray yaklasik 18 milyon euro gibi bir transfer butcesi elde etmistir. yani transfer yapilacaktir. bu takim iyi bir takim olacaktir.

    unutuyorlar ki: galatasaray'in oldugu yerde umut vardir.
  • 778
    su günlerde biraz sabirsizdir. zira ezeli rakiplerinden bir tanesi ilgilendikleri bir futbolcuyu* digeride sönmüs bir yildizi renklerine katmislardir.

    kara tren'in* satilmasi ayriyeten onu transfer bekledigi bir dönemde iyice ümitsizlige sevk etmi$tir.

    lakin onu ümitlendirecek olaylari o su günlerde görmezden gelir.

    örnegin;

    aslantepe'nin bitiyor olmasi.

    sirketlerin birlestirilmesi (bir avantaj saglamasa medyada o kadar haberi yapilmazdi).

    yapilan, ali turan, serdar özkan, musa cagiran, caglar birinci, mehmet batdal transferleri.

    mehmet batdal gectigimiz yil bank asya da 16 gol atmis, musa cagiran ise 8. ali turan ve serdar özkan bilinen ve kendilerini kanitlamis futbolcular. caglar birinci'nin eski hocasi hakan ünsal'dan daha hizli diyor ve galatasaray taraftari tüm bunlarin üzerine hala transfer yapilmadi diyor.

    1 hafta icerisinde transfer bombalarinin patlayacagi kanisindayim bir galatasaray taraftari olarak. icimden kim kallström geciyor su günlerde, ya da kendimi kandiriyorum.

    yönetimimizin ezeli rakiplere misilleme olsun diye transfer yapacagini sanmiyorum. akilli ve mantikli i$ler bekliyoruz.

    bekleyip görecegiz.
  • 779
    keita'nın satışına tepki gösteren kısmıyla feci şekilde dalga geçilen taraftardır. pardon ama bu hakkı nerden buluyorsunuz? gecesi, gündüzü, günü, ayı, nefesi galatasaray'la geçen kişilerle, keita'nın satılmasını yanlış bulup yönetime tepki gösterdiler diye dalga geçme, onları dönek, tutarsız, sabırsız diye nitelendirme, armaya değil transfere aşıksınız diye kehkehkeh gülüp burnu havada şekilde ahkam kesme, ders verme hakkını nerden buluyorsunuz?

    her şeyin en iyisini bildiğini zanneden, başkasının düşüncelerini beğenmediyse anlık diye nitelendiren, galatasaray aşığı onca insana galatasaray aşkı ve sabır gibi şeyleri hatırlatmaya kalkan, kendi taraftarına kaypak diyecek kadar gözü dönen insanlardan gına geldi. keita sana göre dünyanın en karaktersiz futbolcusu, geçen sezon galatasaray'a hiçbir şey veremeyen vasatın teki olabilir, satışından gelen parayı da çok önemli bir başarı olarak görüyor olabilirsin..

    o zaman lütfen şimdi bu satışa tüm yüreğinle sevin, çığlıklar at. ama geçen sezon takıma en fazla yarar sağlayan, her şeyini ortaya koyan kocaman yürekli adamın satışına tepki koyanlara da arma aşkı edebiyatıyla gelme arkadaşım, kimsenin haddi değil çünkü.
  • 780
    beni çok üzmektedirler.

    günü birlik başarılar, sadece laf olsun diye yapılan transferlerden, tribüne oynanayan futbolcuların varlığınıdan, başka takımlarla sürekli sidik yarıştırmaktan mutlu olmayı benimsemiş taraftarlardır.

    renklere aşık olmak bu değildir işte, lafa gelince herkes kanıyla seviyor ama öyle değil. rijkaard galatasaray'da başlığıyla süslenen internet sitesini gezerken tüyleri diken diken olanlar şimdi hıncal uluç ağzıyla hocaya çemkirir olmuşlar. daha ilk yılında galatasaray'a bir kaç gömlek fazla gelen sistemi oynatmaya çalıştığında suçlu nedense futbolcular dışında hoca olmakta.

    hiç bir futbolcu yeri dolmaz değildir. biraz makul düşünmek gerekir.

    galatasaray kültürüyle taraftarıyla hep farklı olmak durumundadır çünkü bu ülkenin öncü gücüdür. eleştiri insanı ileriye götürür, her yapılana muhalefet olmak değil.

    hoca geldiğinde ilk gün ne hissediyorsam aynı umudu taşıyorum.

    galatasaray'ın olduğu yerde umudum bitmez.

    sevgiler.
  • 781
    bu günlerde adnanlari asan, gönül verdigi takimi yerden yere vuran, romantikligin sinirlarini coktan asmis, patlamaya hazir bomba gibi, kendinde olmayan taraftar grubu..

    takimda yok olan galatasaray ruhu'nu tekrar olussun diye yirtinan taraftardir ayni zamanda ama kendi kaybettikleri ruhu nasil tekrar olusturacaklar bilinmez..

    yerin dibine soktugumuz o yönetim 3-5 nokta, yerinde transfer yaparsa yine yerin dibine sokanlar sirtina alacak mi o yönetimi? o adnanlar takimda kaybolan kolej takimi havasini tekrar saglayabilirse, florya'ya tekrar disiplin gelirse, mali konulardaki düzelmeler yükselen ivmeyle düzelmeye devam ederse, gelecek sene yeni stadimiza tasindigimizda istifa diye bagiracak mi yine ayni adamlar??

    hincal uluc kacmistir bircok galatasaray taraftarinin icine bu aralar..

    pollyanna olma ama bi bekle adamlar vizyon diyor, devrim diyor, biseler yapmaya calisiyorlar.. yanlisa tepki gösterilir, deneme tahtasi degil galatasaray! ama bizden onayi almadimi onlar? bunlari yapacaklarini söylemediler mi gelirlerken? bizde sabir yemini etmedik mi? teknik heyet-yönetim ne derse arkasindayiz demedik mi?

    ama geçen seneki transferler seçim için yapılmış ise, vizyon mizyon yok ise bu yönetimde, rijkaard-neskeens yalansa, arda ve elano'yu da satip yerine vasifsiz bi kac adam alirlarsa o zaman sabredecek bise kalmaz. yeni stad baslarina yikilir.

    kewell-keita hatta gio hepsini cok sevdik yollari acik olsun..
  • 782
    coğrafya dersinin tuhaf bir büyüsü vardır. açarsın önüne bir dünya haritasını; biz türkler'in klasik bir özelliğidir ya, ilk önce anayurda bakarsın. o koskoca dünyada küçücük bir alandır türkiye senin için. bir anda edirne sınırından geçtiğini düşünürsün, bulgaristan zaten zayıf ülke. balkan topraklarında tekrar hakimiyet kurmak için bulgaristan'ı bir anda yutabilirsin. medieval total war'u bilirsiniz ya, işte etrafınızdaki her şey ortadan kaybolur, önünüzde bir tek medievaldaki halini almış siyasi dünya haritası ve hayalleriniz vardır. bulgaristan'ı 3 gün içinde ele geçirdikten sonra, sırada selanik vardır. ne de olsa hatıraların şehri selanik, türkülere bile konu olmuş. selanik'i de aldıktan sonra, balkan harekatınız başlamıştır. saray bosna, belgrad, kavala derken bir de bakmışsınız; viyana'yı almamak için hiçbir bahaneniz kalmaz. batıdaki büyük gelişmeye ara verip, doğuda toprak almak istersiniz. 21. yüzyılın 17. yüzyıl kafalı hitler'i olmuşsunuz artık. kerkük, musul derken 1 haftada kutsal emanetleri almak üzere arap topraklarına girersiniz. hay aksi ya, tam afrika topraklarına girecekken biri size seslenir, önünüzdeki harita 5 dakika önceki haritayla aynıdır, her şey eskisi gibi olmuştur. "enver paşa da çok hayalperest adammış yahu" der geçersiniz bir dahaki hayal seansına kadar.

    coğrafya söz konusu iken böyle hayaller kurmak belki abestir ama, her futbol taraftarı gece yatarken, yolda yürürken, otobüste giderken takımın gidişatını hayal eder. fm denen oyun nereden çıktı zannediyorsunuz? herkes kendi takımının kadrosunu kendisi belirlemek ister. takımın başına rijkaard gibi bir hoca getirseniz bile, çocuğunuz gibi olmuştur bir yerde takım. zordur yani işinin ehli insanların yaptıklarını saygıyla izlemek, her şeyiyle tek tek ilgileneceksin. bu hayal dünyasında son 2 senedir en çok mutlu olan galatasaray taraftarıydı. 2008-10 arası neleri hayal ettik baksanıza: kalede leo franco var, iyi kaleci. defansa neill'ı alsak iyi olur; almasak da farketmez, emre güngör - servet zamanında bu takıma nasıl olsa şampiyonluk kazandırdı. sağda uğur uçar sakatlıktan dönecek, fırtına gibi eser bu sene. solda hakan baltayla caner değişmeli idare eder. göbekte linderoth var lan daha, önüne elanoyla arda'yı koy; adam geçer top geçmez. solda kewell bordeaux'ya attığı gibi 3 gol atsa bu sene, yavrum keita sağdan yardırır. baros zaten gol kralı sait hopsait. yedekleriyle tam bir ihtişam halinde takım. yedek kulübesinde rijkaard - neeskens gibi türk futbolu'na çağ atlatacak ikili var. biraz da kerkük - viyana hattı gibi oldu hayallerimiz. dedik ki, biz bu kadroyla türk ligini, türkiye kupasını, avrupa kupalarını siler süpürürüz. hesaplarımız tutsaydı, 2008-09 sezonunda bir şampiyonlar ligi, bir uefa kupası, bir turkcell süper lig, 1 türkiye kupası alacaktık. 2009-10da bir uefa avrupa ligi, 1 turkcell süper lig, 1 türkiye kupası alacaktık. fener'e deplasmanda çocuğu koyacaktık. tüm fırsatlar adeta önümüzde açılmıştı artık. avrupa önümüzde yine diz çökecekti, hem de bu sefer başarıları paraya da çevireceğimiz için sonsuza kadar devam eden bir başarı grafiği olacaktı galatasarayımız'ın.

    süslü sözleri pek sevmem de, artık bu kül kedisi masalında saatin 12yi geçtiğinin farkına varmalıyız. bildiğiniz gibi, top yuvarlak, kazanan dört köşe. futbol bu, her şey planlarına göre tıkır tıkır işlemiyor. her şey planlandığı gibi gitseydi zaten en başta biz 2000de uefa zaferini yaşayamazdık. mesela geçen sene için, takımınızın en önemli isimlerinden kewell ve baros'un üstelik aynı dönemde sakatlanacağını düşünür müydünüz? uğur uçar'ın eski formunu mumla aratacağını, leo franco'nun taraftarı memnun edemeyeceğini, linderoth'un 2 senedir süren sakatlık performansını 3 seneye çıkaracağını ve daha bir sürü beklenmedik hadisenin olacağını kim tahmin edebilirdi ki? keita'nın allah'ın katarı'na 2 milyon euro fazla almak için gideceğini kaç kişi tahmin edecekti? yahu destur, hele bir sezon başı kampına katılıp arz-ı endam etseydin. her gelen brezilyalı pele olacak sandık, her gelen "amc"ye yeni hagi muamelesi çektik. halbuki hagi amc bile değildi, onun yeri gönlümüzde de başkaydı, saha içinde de bambaşkaydı. işin özü, futbolda garanti diye bir şey yok. o yüzden dereyi görmeden paçaları sıvamak, senenin başında kimsenin bize vadetmediği, kendi hayallerimiz için beklentiye girmek kadar yersiz bir şey de yok.

    aynı şey transfer için de söz konusu. mesela, henüz sezon bitmeden ballack'ı alma hayalleri içine giriyorsunuz, girmeyin. çünkü adam alınmayınca hayal kırıklığı oluyor, yapılan transferler de kimseyi tatmin etmiyor. ya da thomas hitzlsperger ismi bugüne kadar herhangi bir yöneticimizin ağzından duyuldu mu? tamam, eyvallah. bir şekilde araştırıp takımıyla sözleşmesi biten oyuncuları bulabilirsiniz. ama bulduğunuz adamlar transfer edilmeyince yönetime küsmenin bir manası var mı? bakın, bir yönetimin taraftarla arasını açmanın en kolay yolu, o yönetimin ilgilenmediği halde ilgilendiğini söylediğiniz balon transfer haberleridir. fotosporda çıkan haberlere inanmıyorsun, eyvallah. avrupa basınında çıkan haberlere de körü körüne inanıp gerçek olmayınca kızıp üzülmekte bir mantık var mı? avrupa basınında çıkan habere de inanmamak gerek. antucular bir ara ispat etmişti bunu. aramızda antudan hesabı olan birisi varsa, transfer dedikoduları bölümüne "jeremy toulalan galatasaray'a gelecek" diye bir başlık açın. altını da aklınızı kullanarak doldurun. "amcam adnan sezgin'in şoförü, fransadan dönünce havaalanından almış sezgin'i. telefonda konuşurken duymuş" deyin. beyin bedava, uydurun işte bir şeyler. ne kadar inandırıcı olursanız, o kadar çok kişi yorum yapar buna. oradan fotospor alır bu haberi, türk basını'na güvenen avrupa basını da bu haberi sayfalarına taşır. bizim sözlükte "fotospor haberine inanmam, ama avrupa basınında da çıkmış bu" diyenleri görüp de gülebilirsiniz. e sonra da jeremy toulalan transferi olmayınca kızacaklar, köpürecekler yönetime. bir transfer elbette yapılacaktır, bekleyip görelim. sabırsızlık kimseye bir şey kazandırmıyor. temmuz ayı boyunca yapılacak transferler uyum sorununu atlatmakta sorun yaşamayacaktır. aceleyle bir adım atmak yerine sabırla transfer konusunda bir şeyler yapmayı beklemek varken, nedir bu acele?

    sözün kısası, keita'nın artık bu takımda olmamasından ötürü çok bozuk olan bir galatasaray taraftarıyım. giovani dos santos meselesinde daha da bozuğum, bu konuda bir yazı yazabilirim kafamı toparlarsam. belki kadromuz da eskiye göre o kadar görkemli değildir. ama artık hayallerim yoksa bile umudum var benim. bu takımın başında rijkaard diye bir adam var, sezon başında yaptığı açıklamalara bakarım. eğer "şampiyon oluruz" derse, tüm sezon o umudu taşırım. demezse de yapacak bir şey yok. sezon başında kimsenin sana vadetmediği hayallere kanmaktansa sezon sonu şampiyon olmayacağını bilerek bu takımı izlemeyi yeğlerim.
  • 785
    profesyonelleşmiştir artık.

    son senelerde o kadar çok şeyi hazmetmiştir ki, bunun hesabını yapmanın imkanı yok. kabul edin kardeşim. değiştin sen! değiştim ben! değiştik biz! değiştik. farkındalığımız vardı bizim eskiden. eskiden derken benim öğrendiklerim vardı. ordan burdan topladığım, okuduğum galatasaray'lıların yazdıkları, söyledikleri. orada burada tanıdığım, tanımadığım bilimum galatasaraylılar...

    ben yanlış öğrenmedim. dinlediğimi, okuduğumu anlayacak kapasitedeyim, öncedende öyleydim. tamam, çok zeki değilim belki ama karşımdakini anlayabiliyordum. okuduklarımı anlayabiliyordum... duyabiliyordum çünkü.

    artık duyamıyoruz biliyor musunuz?

    bütün bildiklerimizi unuttuk biz. şampiyonluk, şan, şöhret, para, arkadaşa "nasıl koyduk ama" deme hevesi... bir yandan da "bizi sevenleri üzmeyelim baba" ... çelişki yaşıyorum o yüzden. çelişiyorum kendimle... ben yanlışmı biliyordum yoksa?

    bana öğretilenler, benim bildiklerim, okuduklarım, konuştuklarım, gördüklerim sizin, ya da bir kısmınızın yazdıkları gibi değil. bambaşka şeylerdi bunlar. başka şeylerdi...

    üzgünüm.
  • 796
    ayar verendir.

    15 temmuz 2010 besiktas vikingur gota macini izlemekteyim. muhabbetim olmamasına rağmen bir çoğunu sima olarak tanıdığım insanlar da arkamda oturuyor. vikingur savunması karşısında bir iki hareket yapmaya çalışan queresma ya "bak bak naptı" diye tepki veren insanlar bunlar. yanlarında da bir galatasaraylı abim oturuyor. birbirlerine sataşma sırasında yaşanan diyalog:

    beşiktaşlı adam: len biz guiti yi aldık. daha o yok takımda bak kurezmaya nasıl oynuyor.
    galatasaraylı abi: iyi işte ne güzel. alın. bir lig başlasın daha erken. (çok cool söylüyor bunu)
    beşiktaşlı adam: sizin aldığınız kimdi? ... ha kana kana. kim o len?
    galatasaraylı abi: sunderland in kaptanıymış. ordan aldık işte. arnavutmuş.
    beşiktaşlı adam: o kim lan. kim tanıyor onu ben tanımıyorum. sen tanıyon sanki.
    galatasaraylı abi: lan sen tanımıyosun ben tanımıyorum diye kötü futbolcu mu oldu adam yavşak!
    beşiktaşlı adam: ama, bak, dur şimdi...
    galatasaraylı abi: sus lan otur maçını izle.

    edit: imla.*
  • 799
    bazen ciddi anlamda anlamakta güçlük çektiğim topluluk. ya arkadaş atmosferi yüksek bir maç oynanıyor ve sonucunda kaybedeceğin bir şey yok. yenilirsen bir sik olmuyor yani anladın mı. adam da çıkmış genç oyuncularını tecrübe olsun diye oynatmış. geçen sene sonunda ligi kaybetmek olan maçlarda gençleri oynatsın diye götünüzü yırtıyordunuz. yok anlamıyorum cidden sürekli kafanız üzümlü mü arkadaş. neden santraforu çıkarmış diye soruyor. geçen sene komple ikinci yarıda başka takım mıydı amına koyim santraforsuz oynayan. hazırlık maçında yapmayacaksa bunu nerede yapacak. ki batdal çıktıktan sonra da iyi hücumlar geliştirdi takım. bir de as takımın yarısı yokken oynanmış bir maçı bu kadar büyütmekte ancak bu topluluğun işidir. daha kewell, elano, baros, neill, pino var. ulan rakip 65. dk ya değişiklik bile yapmamış. biz çıkarıp deniyoruz daha ne istiyorsun. bu kadar ciddiye alma artık.
App Store'dan indirin Google Play'den alın