(bkz:
beni en iyi zizonkovac anlar)
bu aşağıdaki alıntıları da 5 dakika içerisinde buldum. daha çok şey yazmıştım ama bulmam imkansız kısa süre içerisinde. görünen metropol navigasyon istemez ulan işte ! heba olacak çok şey. ben sırasıyla aylar önce tek tek yazmışım bir şeyler. önce şundan başlayın (bkz:
#306027) lütfen. sonra gözünüz alıyorsa okuyun. ben bir artı göremedim. artık dert oldu içime. rijkaard değişmiyor, takım değişmiyor.
---
alıntı ---
rijkaard büyük isim. kalitesi tartışılmaz. buna kesinlikle katılıyorum. ayrıca kendisini eleştirmekten ziyade sistemini kavramaya çalışıyorum. belli ki sistem herkesin dilinde olan 4-3-3. evet artık bu konuda hemfikiriz. peki sezon içerisinde kaç kere daha aydın'ı, yaser'i ve erhan'ı ilk 11 oynatabilecektir? hazırlık maçları oynandı ve bir takım gözlemler muhakkak yapıldı. bunun üzerine benim de rahatlıkla söyleyebileceğim cümlelerim var. mesela erhan için imkanı yok ki forvet hattında barınabilsin. işi çok zor. o'nun gibi birisi ancak maradona olmalı ki gollerini sıralasın. aydın'a değinmek istesem de birşey farketmeyecek. var ya da yok gibi. sanki ben oldum demiş. sebebi 17 yaşında şampiyonluğu getiren gol müdür? açıkcası kafamı biraz buna da yordum.
yaser'i düşünüyorum da o da aynı. çok bilinçsiz oynuyor. bir denge problemi olduğu da aşikar. hani desem ki bu gençler zamanla vizyon sahibi olacaklar, gelişmeleri olacak vs. bu gerçekten düşünülmesi güzel lakin böyle olur mu bilemeyeceğim. bence çok zor.
tek korkum küçümsemek. rakip hiçbir zaman alaya alınmamalı. rakibi hafife almaya çalışınca bu sefer olaylar ters gelişebiliyor. mesela tromsö 4 sene önce bizleri küçümsemeyi geçtim, bir güzel küçülttü. bunlar futbolda olağan şeyler demek pek sağlıklı değil. yani küçük balığın büyük balığı yutması gibi.
böyle düşününce bir anda neden diyorum. neden tobol karşısında 11 kişi oynamak varken 8 kişi ile yetindik? bu bir hazırlık maçı değil nitekim. arada bir yaşadığımız aksilikler gayet net değil mi? tamam biz bir markayız ve büyük kulüplerin sahip olduğu isim gücüne biz de sahibiz. bunun örneği tobol karşısında yaşandı. oyuncularımız maçı kazanamadı maalesef. maçı kurtaran sadece marka değerimizdi. yani galatasaray adı idi.
şunu da söylemek lazım. rijkaard hakikaten gençlere emek veriyor. onlardan son derece yüksek verim almak için elinden geleni de ardına koymuyor. kısacası gelecek yıllar için onları umuyor, güveniyor. fakat bazı şeyleri iyi yönde umabilmemiz için umduğumuz şey her ne ise bize güven vermeli. kişeye bu hissi verebilmesi çok önemli. yani sana güveniyorum demekten öte, acaba bu çocukta gün yüzüne çıkabilecek yetenekler var mı diye sorgulamak lazım. örneğin messi, bojan ve hatta 17-18 yaşlarında at.madrid forvetinin değişilmezi olan torres gibi. ki o torres'e ölesiye güvenen kişiler o'na o yaşta kaptanlığı bile vermişti. aynı şekilde içimizdeki arda turan örneğinde olduğu gibi. aradaki endeksleme budur bence. güvenmenin dışında başka bir hüviyet lazım. o da mecburi kılınmış yetenektir. tabii ki daha da önemlisi yeteneği de kullanabilme yetisidir. eğer rijkaard buna inanmış ise hakikaten çok iyi yolda ilerlemekteyiz. işte bu durumda acaba rijkaard'ın gençlere karşı olan umudu nelerdir? bu oyuncular sezon sonuna kadar mı bu sistemin bir parçası olacaklar, yoksa sadece fortis türkiye kupası'nda yarımşar devre oynayarak sezonu mu tamamlayacaklar?
sonra bir kez daha düşünüyorum. diyorum ki, eğer rijkaard, sami yen'deki rövanş maçında aydın, erhan ve yaser üçlüsünü oynatmayacak ise amaç ne olabilir? gelecek adına gençler mi? yoksa maçı kazanmak adına tecrübeli oyuncular mı? bunu önümüzdeki maç sayesinde biraz daha anlama şansına sahip olacağım. kesin konuşamıyorum bu sebeple. olur da hocamız yine gençler ile kurulu bir kadro yapısı ile rövanş maçına çıkarsa bütün samimiyetim ve sevincim ile kocaman bir helal olsun diyeceğim. teşekkürlerimi sonuna kadar sunacağım. ama olur da bu gençlerin önü bir anda kesilir ve şevkleri kırılır ise öğrenmek adına tek soruluk bir ricam olacak; neden kazakistan'da 8 kişi oynadık?
kesinlikle rijkaard'ı topa tutmuyorum. içimden geldiği gibi analizler yaparak bilgilenmek için öğrenmek istiyorum. çünkü rijkaard yerine galatasaray'ı yıllardır takip eden bir vatandaşımız o gün çıkıp baros, kewell, arda üçlüsü ile başlasa muhakkak 5 farklı üstünlük ile ülkeye dönerdi. tabii bu durum sadece günü kurtarmak adına yapılmış olurdu. ben ise geleceğimizi kurtarmak adına var ol rijkaard! diyorum. güvenim sonsuz ama öğrenmek istediğim çok şey cevapsız.
(kalifiye jurnal, 17.7.2009 18:36) (bkz:
#154086)
--
sadece merakımdan dolayı öğrenmek istiyorum. bunu yaparken hiç bir şekilde ne kendisini aşağılamak gibi bir derdim, ne de kendisini övmek gibi bir niyetim var. fakat merak ettiğim için sormak istiyorum, kendisinin galatasaray futbol takımına kattığı artı değerler nelerdir? ya da eric gerets'in necati, ümit karan, hakan sükür, heinze, volkan gibi adamlarla şampiyon olurken ki kattığı değer neydi? ki o zamanlar fenerbahçe bizim çok çok üstümüzde bir takımdı türkiye ligi için.
teknik adamların gelişini koskocaman yıllara yaymasanız çok daha mutlu olurum. [ hani bazı arkadaslarımız çıkıp diyorlar sonra, '' daha bazı şeyleri alıştırmaya çalışıyorlar'' vesaire... bence yüzyılın en büyük palavrası.] neden diyeceksiniz ki cevabım şu olacaktır: frank rijkaard 2 seneden fazla bizde kalmaz. taş çatlasa 3 diyelim. hadi bu 3 senenin 2 senesi sisteme alışmak ile geçti. peki ya sonrası? gheorghe hagi'yi teknik direktörlüğe getirip sil baştan mı yapacağız? belki futbol cahili diyeceksiniz bana ama ben şenol güneş gibi bir hocanın yapabileceği kadarını isterim ilk başta. gelişini belli edecek, futbol takımı ivme kazanacak. bu ilk senesinde olmaz diye bir şey yok hocam. ilk senesinde de bal gibi olur. sonuçta beyin yıkama operasyonu değil ki bu yahu. futbolu oynamayı bilen adamlara gerekli aşıyı yapacaksın. istersen limon aşısı yaparsın limon çıkar, istersen de portakal. fakat bunun olması için hiç sanmıyorum ki 2 sene 3 sene gerek.
arsene wenger yıllardır yapıyor bu işi arsenal'in başında. fakat yıllardır bir türlü favori olamıyorlar.
yani kısaca söylemek gerekirse ne rijkaard yıllarca galatasaray'ın başında kalacak, ne de galatasaray bu istikrarsızlık ile şampiyon olacak. ilk uefa deplasmanında ise her şey belli olur. hem lige hem de avrupa maratonuna yansır. elimizde ise bizi tatmin edebilecek en büyük kulvar türkiye kupası olur. o da bizi şampiyonlar ligi olmayan bir yılında daha acısını dindirmemizde fayda sağlamaz.
skibbe'li dönemden daha fazlasını göremiyorum sanki bu sene de. haydi hayırlısı.
fakat yine de yineliyorum, istikrar varsa her şey güzel olur. o istikrarı yakalar mıyız? bilemiyorum.
(kalifiye jurnal, 8.2.2010 23:47 ~ 23:53) (bkz:
#306027)
--
dos santos'u önce numaralı tribünün önüne gönderdi. santos ısınmak için koşmaya başladı.
barış'ı gönderdi onun yanına. o da koşmaya başladı.
sabri'yi gönderdi en son. o da koşmaya başladı.
bu 3 oyuncu ortalama 30 dakika saha numaralı önünde ileri geri koştular. özellikle dos santos 40 dakikaya yakın ısıttı kendini.
es geçmemek lazım. 90 + 3 civari oyuna aldı santos'u. halbuki dakika 70 küsürken sabri oyuna girmeli, ugur çıkmalı, ayhan yerine de orta saha'da dinamik koşan bir barış'ı oyuna dahil etmeliydi.
kıssadan benim görüşümdür. rijkaard düşmanı ilan etmeyin sonra beni de. malum, bu sözlükte yazmaya korkutuyorsunuz adamı.
ayrıca yabancı hayranı olan birçok arkadas, domal dese domalacak ? yapmayın hocam.
tamam ben de çok saygı duyuyorum. hatta gözümün önünde isyan etti hocamız. verilmeyen penaltı sonrası kendine ayrılan bölümden sahaya fırladı neredeyse. sarfettiği cümleleri bizzat kulağımla duydum. o derece yakındım sinirlenişine. fakat bu demek değildir ki takımı çok önemsiyor diye eleştirilemeyecek.
kendisinin 25 subat uefa maçı için düşündüğü tek taktiği söyleyeyim:
oyunu soğutan futbol ve 0-0 a yatmak. nitekim ilk golü yedikten sonra takımı hücuma anca o sıra çıkarttırdı. golü de bulduk.
ve fakat hala anlam veremiyorum arda'nın forvet oynatılmasına. keita çok daha iyisini yapar santrafor olarak. maç boyunca sadece bir kez hava topu alabildi arda turan. o da son dakikalarda. buna rağmen inatla top şişirdik. anadolu takımı gibi bir futbol oynattı galatasaray'a. bunu yapmamalı.
(kalifiye jurnal, 26.2.2010 00:27 ~ 00:28) (bkz:
#322683)
--
(bkz:
köşede bir benzin istasyonu var. heralde ondan bahsediyorsunuz.)
beğnmeyeceksiniz ama not: geçen sene bülent korkmaz için şunu yaparlardı: cevat hoca oley. gülemem bile ağlanacak halimize.
(kalifiye jurnal, 5.4.2010 21:54) (bkz:
#358154)
--
heralde bu totalliğin ana kuralı: deplasmanda totem yapmak. o zaman:
(bkz:
totem futbol)
--
duyulan ve görülene göre şöyle bir durum da var: total futbol ne ise artık onu oynatmaya çalışan hoca kutsaldır. verdi bize kutsalı...
saygım sonsuzdur. hatta atam total ben seni. ..(kalifiye jurnal, 5.4.2010 22:02) (bkz:
#358208)
--
önemli olan kurallarından biri de maçın sonuna 1-0 önde girerseniz 8 kişiyi geriye çekip ekstra olarak elinizde varsa defans özelliği olan oyuncuları oyuna alıyoruz. bence bunun adı da domal futbol.
4-3-3 eyvallah totaldir. defansa kapanırsan sivas kangalı bile kendini aşar ve doggy style... işte bu da domalan futboldur.
(kalifiye jurnal, 5.4.2010 22:07) (bkz:
#358248)
--
içindeki sesli harfleri atınca:'' ttl ftbl '' oluyor. o zaman bu işin ustası mehmet şenol idir.
(kalifiye jurnal, 5.4.2010 22:13) (bkz:
#358293)
---
alıntı ---
(bkz:
beni en iyi zizonkovac anlar)