hakan şükür, emre aşık ve hasan şaş futbolu bıraktığından beri genel anlamda ruhsuzlar ordusu gibidir... üçün birini tutmuştur...
amk o kadar "heri kivul sakat olsa da bir figür olarak takım için önemli" diyoruz, meğer yaşlı
hakan şükür,
emre aşık, ve göbekli-kel
hasan şaş bin kat daha önemliymiş...
onlar gitti, takımın içerisinde bir otorite eksikliği oldu, eksi 10
üzerine frank rijkaard gibi türk futbolcular için "fazla" profesyonel bir teknik adam geldi, eksi 10
o gitti bu geldi bu gitti şu geldi takımın iskeleti iskeletlikten çıktı pastırmaya döndü, eksi 20
gırkh yapar!!!!!!!
bak sana ne diyeceğim; son yıllardaki "3 büyükler krizi"ni en hafif atlatan takım fenerbahçe... neden mi? daha en tepeden başkanı otoriter, nefes aldırmıyor takıma, diktatör ama iyisinden, halkın refahını gözetiyor, takımda temsilcisi olmasa da olur, ki var,
emre belözoğlu... şüphesiz ki türk ligi için biçilmiş kaftan bir tip...
semih şentürk, takımdaki yerlilerin abisi...
sonra takımın iskeleti,
volkan demirel, 9 senedir takımda, 7 senedir birinci kaleci...
diego lugano, 5 senedir takımda, stoper mevkisinin değişilmez ismi...
selçuk şahin, 8 senedir fenerbahçe'de... mesela
alex de souza amına koyayım, adam 7 senedir fenerbahçe'nin 10 numarası...
gökhan gönül, fenerbahçe'de dördüncü senesi, paso oynuyor...
yani adamların her mevkide bir "yerlisi" mevcut, eskiden biz böyleydik amına koyayım, bir çırpıda sayayım, bülenthakanünsalergünümitsuatarifhakanşükür!!! üzerine de hagi, popescu ve taffarel gibi dünya yıldızları...
adamlar "takım" olmuş amına koyayım, bak bize hele; sabri, servet ve ayhan. bu kadar. takımımız kemik olarak
şu an bu üç isimden ibaret... ayhan yaşlandı ve kağıt üzerinde tecrübeli olması dışında ne saha içinde, ne de saha dışında lider, sadece yaşlı ve emektar bir oyuncumuz.
sabri takımın ruhu, baba oğul kutsal ruh...
servet de defansın belkemiği...
arda sakat olduğu için uzun zamandır bu listede yok, tam olarak iyileşince yeniden girecektir...
yabancılardan da sadece
baros, ki uzun sakatlıkları malum, bir de çat pat
neill ve
cana, ki mevkileri değiş-tokuş ettikten beri etkileri de azaldı...
takım değiliz... yani bir süreden beri... bir buçuk iki sezondan beri biz bir futbolcular topluluğuyuz... takım olmak için doğru isimlerle uzun birliktelikler yaşamak gerek... sevgili miyiz biz amk, o teknik direktörü al, şaşalı bir şekilde kamuoyuna duyur, ayıla bayıla facebook'ta "in a relationship" de, sonra da "olmadı=(" "yapamadık=("
mal mısın amk insan kıyafet alırken bile üç kez düşünür eğer olmazsa geri vermeyeyim diye, araştırır, okur, dener, beğenir, önce bir mağazada yoklar, öğrenir, ona göre
satın alır...
onu al olmadı bunu al bilmem ne...
al işte kaç yıllık potansiyeli cepten yiye yiye harcaya harcaya meze olduk, dibi gördük... ki bu yapılanma en az 10 senenin ürünüydü...
ayıkla pirincin taşını şimdi...
son olarak yineliyorum, bir süreden beri biz artık bir takım değiliz... tarlabaşı'ndaki evler gibiyiz... ya da ikiye bölünmüş roma imparatorluğu gibi, ya da açıkta kalmış yoğurt gibi, her neyse!!!
(bkz:
galatasaray futbolcular topluluğu)
kendim hakkında bir not: sevincimi de üzüntümü de fazla belli eden biri değilim, tepkisel olarak yani, iki gündür içim içimi yiyor... kafayı sıyıracağım amk...
bu sene mezun oluyorum, üniversiteden...
2009 kasımından beri yazarım, ama o dönem almanya'daydım, ağustos 2010'da döndüm yurda, yani bu sezon...
bu sezon eve tarihte ilk defa lig tv girdi... her maçı izliyorum...
bu sezon hayatım boyunca ilk defa maçlara düzenli olarak gitmeye başladım...
bu sezon ilk defa gs bilmemne paketine üye oldum ne bok olursa zırt diye mesaj geliyor telefona, goller haberler transferler idman raporları gelişmeler...
bu sezon hayatım boyunca ilk defa bu kadar yatıp kalkıyorum
galatasaray ile...
ben ki maçların sonucunu bir gün sonra gazeteden okuyup öğrenirdim lisede yatılı okurken... ben ki uefa kupası maçlarını babamın hatırlatması ile izlerdim...
daha bir içimi acıtıyor yemin ederim...
zizonkovac,
captano ve
mahalle takimi hala nasıl yaşıyor kim bilir...