• 6077
    artık uzaktan severiz. zaten sevmelerin en güzeli uzaktan sevmek değil mi?

    yok şampiyonlar ligi’nde rakibini izle, yok altyapı maçlarını izle, yok acaba kim transfer edilse iyi uyum sağlar, yok takım nasıl dizilse nasıl oynasa daha iyi olur, yok bu hafta kimle oynuyoruz, kim cezalı, kim sakat, falcao geldi mi, falcao düzeldi mi, belhanda ne yaptı...

    gol olunca “oley”, gol yiyince “tüh”... elinde sorumluluk ve yetki olanlar senin benim kadar düşünmedikçe biz niye kendimizi üzüyoruz ki?
  • 6082
    benim en kötü günümde (14.10.2014 babamın vefatı) dahi beni (18.10.2014 galatasaray fenerbahçe süper lig maçı) yas tuttuğum günlerde sevindirmeye yeten hislerin takımı. babamın fotoğrafına baktıkça bu maçı hatırlarım, tebessüm ettirir, acımı dindirir, iyi ki galatasaray'lıyım dedirtir. galatasarayın lige koyacağı başarı ambargosundan korkan zavallıların birlik içerisinde hareket ettiği bu günlerde şanlı galatasarayımızı desteksiz bırakmak ize yakışmaz.
    gün birlik olma günüdür.
    başka galatasaray yok.
  • 6083
    https://twitter.com/...163812370001922?s=20
    --- alıntı ---
    falcao'nun transfer olurken talep ettiği 'soğuk oda' florya'ya getirildi. çerisinde 3 dakika kalmak, sporcunun çok çabuk toparlanmasını sağlıyor.
    -85 derece soğukluk sayesinde performansa da artı katkı sağlıyor.
    --- alıntı ---
    https://twitter.com/...158137673895936?s=20
    --- alıntı ---
    galatasaray, radamel falcao'nun sahalara erken dönmesi için teknolojiye yatırım yaptı ve soğuk oda (lifecube) satın aldı. (sabah)
    --- alıntı ---

    bugün gazetelerde yukarıda paylaştığım haberlere benzer bilgiler paylaşıldı. ama hepsinde ortak nokta falcao'nun isteği veya sakatlığı için getirildiği yazıyor. kısacası falcao.
    ben mi yanlış biliyorum bu getirilen 'soğuk oda' normalde de kulüpte olması gerekmez mi? lütfen yanlış biliyorsam uyarın beni. profesyonel spor yapan birisi değilim fakat antreman sonrası bile oyuncuların soğuk su havuzlarına girdiğini biliyorum ki bu onun daha bir makineleştirilmiş hali. illa bu teknolojiyi getirmek için bir oyuncunun sakatlanması gerekmez.
  • 6084
    futbol takimindan terim gonderilse ne mevcut yoneticiler ne de olasi bir genel kurul sonucu secilebilecek yeni yoneticiler bir vizyon ve program ortaya koyup uzun vadede basariyi getirecek yapiyi kurma potansiyeline sahip. galatasaray buyuklugu guncel olarak terim'in sportif basarisindan ibaret.

    muthis insan kaynagimiz dedigimiz lise'den cikan son baskanlarimiz ozbek ve canaydin* tarihe en kotu iki baskan olarak gecip en kotuluk konusunda birbirleriyle rekabet icindeler. liseli oldugu halde lisecilerle uyusamayan ve zaten kulube de cok sonradan uye olan unal aysal'i burada bu klasmanda sayamiyorum. duygun yarsuvat'in da 6 aylik gecici baskanlik donemini eklemiyorum tabi. ozan korkut mu gelip duzeltecek galatasaray'i? kendisine her ihtiyac duyuldugunda milli bayram haftasi abdullah gul'une donusup kulagina kar suyu kacan adnan ozturk mu? bu kulubun insan kaynagi zayif. terim gittikten sonra bunu cok daha net gorecegiz. oyle gunler gelecek ki ozbek'le canaydin en kotu baskanlar listesinde gerilere dusecek. cunku hepimiz biliyoruz ki cengiz sonrasi yine bir liseci donemi baslayacak. cengiz de zaten gecmisin lise disi baskanlariyla mukayese edince cok zayif kaliyor. alp yalmanlardan, surenlerden buralara nasil dustu bu kulubun insan kaynagi kalitesi, anlasilir gibi degil.

    anlasilir gibi degil diyorsam da lafin gelisi, gayet anlasilir, bu durum kapali sistemlerin kacinilmaz kaderidir.

    ya acin kapilari da insan kaynagi zenginlessin, ya da hazir degeri yuksekken satin. bakin belli ki terim'den gecmis artik, terim sonrasi donemde 2-3 liseli yonetimden sonra kulup o kadar batacak ki sportif as'yi borclarina karsilik ustlenecek yatirimci bulamayacak dernek yoneticileri. ustelik dursun agabeyiniz arsalari da yedi. artik satip kurtaracak riva da yok!
  • 6086
    canımdan çok sevdiğim takımım.

    bazen düşüyoruz, çamura batıyoruz, olmuyor gitmiyor bir türlü, fark ediyoruz. ama sonra, o çamurun içindeyken bile bir rüya, bir hayal görüyoruz;

    çamurun içinden sıyrıldığımız, her dakika daha da hızlanarak koşmaya başladığımızın hayali bu. o hayal o kadar güzel ve o kadar saf ki... tüm bu fanatizmden, nefretten uzak saf sevgiyi temsil ediyor, sarının kırmızının ve milyonlarca insanın tek bir olguya dönüşümünü temsil ediyor. işte belki de bu yüzden asla kopamıyoruz, kopamayacağız.

    futbol romantikliği yapmak değil amacım, kimseye taraftarlık öğütlemek de haddim değil. sadece bu sabah uyanınca içimde güçlü bir duygu olarak hissettim bunu. 2019-2020 futbol sezonu başından beri, hatta belki şampiyonluklarla geçmiş olsa bile son iki senedir, hepimiz çok kızdık, çok sövdük; ama hangimiz vazgeçti, hangimiz içindeki 'yerine sevemem' diyen sesi bastırabildi ?

    bunca senelerdir içimde yanan çirkin öğütücü taraftar ateşi yerini bu sezon itibarı ile, belki de dün akşam itibarı ile saf galatasaray sevgisinin ateşine bıraktı. içimdeki deniz kabaran, köpüren fırtınalı bir denizden sütliman, çarşaf gibi tatlı bir manzaraya dönüştü. 2019-2020 sezonunun bana öğrettiği yegane şey budur, bunca yıldır hiç sevmediğim kadar çok seviyorum galatasaray'ı. varsın kötü futbol oynasın, varsın çamura bulansın, bendeki o koştuğumuz günlerin hayali her şeye bedel. onunla yaşar onunla ölürüm.

    seni çok seviyorum.
  • 6087
    çok tehlikeli bir virajı dönmekte olan kulübüm, sevdam. umarım bir kez daha uçurumdan toparlamak zorunda kalmayız.

    futbol takımımız çok büyük sorunlar içerisinde. ben bu takımda ciddi sorunlu dönemler gördüm, yeniçeriler, arda turan'lar, bam üçlüsü, fenerbahçe'nin gerisinde kalmalar vesaire. fakat hiçbir zaman, fatih terim takımın başında olduğunda futbolcuların armaya ve birbirlerine bu denli uzak olduğunu görmedim. şu an görünen en büyük tehlike bu.

    baştan söyleyeyim, öyle hocanın istifa etmesini ya da gönderilmesini isteyenler falan önce bi ıslak rüyalarından uyansınlar. umarım öyle bir şey olmaz. öyle slavia prag falan örneği vermeyin boş yere. mourinho boştaymış falan geçin abicim bunları. rijkaard geldi buraya biliyorsunuz değil mi? hem de şu anki haliyle falan değil, barcelona'ya rüya gibi top oynattıktan hemen sonra geldi buraya.

    şunu hala anlamadınız güzel kardeşlerim, türkiye'de o futbol ortamı y o k. o söylediğiniz yabancı teknik adamlar, genç teknik adamlar falan hepsi denendi. skibbe geldi, rijkaard geldi dediğim gibi, aragones falan geldi bi sürü teknik adam denendi. neden fenerbahçe, beşiktaş, trabzonspor hepsi türk teknik adam seçiyor sanıyorsunuz? çünkü burada öyle sadece profesyonel yapı kurayım, slavia prag gibi olayım falan geçeceksiniz. burada savaşmanız gerek, savaşmazsanız olmaz.

    fatih terim de bu savaşı en iyi veren teknik adam oldu bugüne kadar. kaç kez yaşadığımız senaryonun hoca gidince değişeceğini mi sanıyorsunuz? ben size söyleyeyim, hoca gitse yabancı bir teknik adam gelse olacaklar: olmayan futbol, bahaneler, liselilerin yönetim eleştirileri, takımın 5-10. sıralar arası lig pozisyonu, divan kurulu, dursun özbek veya muadili bir başkan ve uçurum... hele ki ffp kıskacındaki bir takım için, hangi teknik adamın bu savaşı verebileceğini sanıyorsunuz.

    bu takım fatih terim'siz olmamalı, olmayacak o yüzden. hocaya inancım tam, kim ne derse desin savaşacak, kalacak bu kez. sözünü verdiği gibi.

    fakat, hocanın da artık toparlanması gerek. bi kere takımı uefa'ya götürmek için hala şansı var. bu gruptan zaten olacak olan şey buydu, bir şey kaybetmiş olmayız. ligde de acilen toparlanmalı ve iyi futbol görmeye başlamalıyız.

    hocadan en önemli beklentim ise, bir an önce oyuncularını silkelemesi, gerekirse zamanında riera-melo kavgasında yaptığı bir kadro dışı harekatıyla iki oyuncuyu da kazandığı gibi, kadro dışı bırakmak gibi çözümlerle bir an önce bir "takım" yaratması.

    profesyonel davranmaya çalışırsan yanarız hocam. ocak'ı bekliyorum deyip geçen seneki gibi ocak ayının ilk günü elindeki oyuncuları kadro dışı bırakıp bombayı yönetimin kucağına atarsan, yine diagne gibi transferler görürüz.

    yönetimle ilgili ciddi sorunları olduğuna eminim. slavia prag falan diyor millet de, eminim adamlar takımın iskeletini değiştirip transferin son iki gününde kiralık-yaşlı yığınla oyuncuyu vermemişlerdir hocalarının eline. ama yine de kadro kaliten var hocam, formayı adaletli dağıtırsan bu sorunları aşarsın. bu kez lütfen, yönetimle savaşman gerekiyorsa onlarla da savaş.

    yaptık, yine yapacağız. bu takım senin ellerinde yükselecek, senin ellerinde ayağa kalkacak. inancımız tam.
  • 6088
    futbol takımının şanssızlığı bulunduğu iklimdir. galatasaray kulübü tek başına koca iklimi değiştiremeyeceğine göre avrupa'da başarı hayaldir.

    nedir bu iklim? ilk olarak kulüpleri yönetenlerden başlayalım. bu iklimde kulüp yöneticileri kendi reklamlarını yapmak ve bal tutan parmağını yalar atasözünü devreye sokmak için yönetici oluyor. gerçekten futbolu geliştireyim, futbola bir şeyler katayım diyen yönetici yok denecek kadar az gelmiştir tarihte. özellikle son yıllarda sosyal medyanın da verdiği yetkiye dayanarak sadece kin pompalayan, etkileşim için olmadık işlere giren, lokal başarıyı araç değil amaç gören bir yönetici kitlesi var. küçük olsun, bizim olsun; en büyük rakibimizi yenelim gerisi önemli değil vb. gibi düşüncelere sahip insanlar yönetiyor takımları. bir tane kulüp başkanı da çıkıp demedi ki bugüne kadar 10 yıllık bir plan ile geldik, 10 yıl sonraki hedefimiz avrupa'da her yıl 2.tur gören bir takım oluşturmak. gelenlerin hedefi hep final o yıl, kupa da değil, final. ulan bari finale çıkıyorsun, kupayı hedefle. ama yok kupayı hedeflerse kupayı kazanamamış olacak, o da kazanamayacağını bildiğinden final diyor. ilk turda elenince de ben zaten kupayı hedeflememiştim, finali hedeflemiştim, o zaman da kupayı alamayacaktık, şimdi de alamadık alt mesajını taraftara vermeye çalışıyor. bu ilk turda elenmeler için de harcanan paranın haddi hesabı yok. kayıt tutup, soruşturan da yok. para taraftarın cebinden çıkıp, birilerinin cebine giriyor. bize de burada birbirimizi yemek kalıyor.

    sadece kulüp yöneticileri mi? tabi ki hayır. federasyon yöneticileri daha beter. sadece takım kayırmak için oradalar. federasyonun amacı futbolu adil şekilde yöneterek, yukarıyı taşımaktır. bizde ise kendi takımımı kayırayım peşinde herkes. futbol ile ilgili ne kadar yanlış karar varsa vermek için toplansalar bu kadar olur. hakemleri korumazlar, hakemleri kendi tetikçileri haline getirirler, yabancı sınırı tek gündem maddeleridir. koca koca futbolun f'sinden anlamayan iş adamlarının tek gündem maddesi yabancı sınırı. işte bağlı olduğumuz federasyon.

    yöneticileri halletsek, taraftarlar ne olacak? bir problemde burada var. sabır diye bir şey bizde yok. hemen başarı gelecek, gelmezse kelle gider. zamanında padişahlar bu kadar kelle almamıştır be. yukarıdaki yönetici tipi gelse, 10 yıllık plan ile, 1. yılın sonunda istifa sesleri yükselir. çünkü eğer plan varsa herşey iyiye gitmelidir. kötu giden plan, proje asla olamaz. çünkü takım bitik yıldızlar doludur ama sonuçta yıldızlarla doludur. bitik olmaları önemli değil yıldızlar ya, taraftara o yeter.

    özet geç lan piç diyenler için; bu kulübün futbol branşında yurt dışı başarıları kazanması için ilk önce iş bilmez, taraflı federasyon yöneticileri değişmeli, ardından iş bilmez, popülist, menfaatçi yöneticiler değişmeli, ardından sabırsız, sönmüş yıldız hayranı, hayalperest taraftarlar değişmeli, en son teknik direktörler ve futbolcular değişmeli. yoksa afrika'dan da, amerika'dan da, asya'dan da, avrupa'dan da kariyerli, kariyersiz, sönmüş, sönmemiş bir çok teknik direktör ve oyuncu geldi gitti, saman alevi gibi başarılardan fazlası elde edilemedi.
  • 6090
    bu filmi bir yerlerden hatırlıyor musunuz? evet çok kez izledik. yine geldik aynı yere. liseciler ayaklandı, son dönemlerinde açık ara en başarılı yönetimini seçime götürdüler. şimdi kendi içlerinden ortak aday çıkartırlarsa yönetimi geri (!) alacaklar. niyetleri bu. liseciler organize olursa mustafa cengiz'in işi zor. ama dursun bir yeden, ozan korkut görünümlü adnan öztürk bir yerden seçime girerse mustafa cengiz'in biraz da olsa şansı var.

    ancak eğer ki yönetim değişirse galatasaray en az 3-4 sene daha belini doğrultamaz. bu çok net. çünkü yeni yönetimin ilk işi terim'i gönderip vasat altı bir yabancı hoca getirmek olacaktır. ondan sonra ilk 5'te bitiremediğimiz sezon ve mali olarak dip yapmış bir kulüp bulacağız. elimizdeki kaliteli oyunculardan da olup yeni hocanın eşiliğinde leş gibi bir kadro kuracağız. muhtemelen ya men cezası alacağız ya da almamak için sürüneceğiz.

    ben yıldım artık. bu saçma döngüden yıldım.
  • 6092
    futbol takımı tutmanın desteklemenin kişinin karakterine yansıdığına inananlardanim. tuttuğun takim ile bağlantılı olur biraz dusuncelerin hayata bakışın. futbolla beni ilk tanıştıran benden yasca büyük kuzenlerimdi. malum ülkemizde 3 büyük hakimiyeti var taraftarlik anlamında. daha ilkokula baslamamisken galatasaray dedim. birilerinin etkisinde kalarak olmadı. her takımın ne olduğunu renklerini futbolcularını hocalarını taraftarlarını gördüm etrafta. galatasaray cok sıcakti gerçekten cok sıcak samimiyet dolu. şükürler olsun ki galatasaray dedim o yıllarda.
    hala çevreme baktığımda insanlari takimlari ile eleştirdiğimde hep bir parcalar görüyorum kendi takımı ile ilgili(yogun sekilde taraftar gönülden taraftar olanlari kastediyorum)
    olumlu olumsuz o takimdaki bütün karakter aslinda icine islemis durumda o insanın.

    - vazgecmeme
    - başarı odaklı yaşam
    - sürekli geliştirilen vizyon hedefinde konsantre
    - zaman zaman boşlama nadasa çekilme
    - bir isi yaparken en iyisini hedefleme gibi daha pek cok karakteristik özellikleri galatasaraya taraftarının çoğunluğunda görüyorum.

    yaşım itibariyle galatasarayin ulke futboluna net bir şekilde lokomotif oldugu hatta rakiplerini dahil avrupaya karsi cesaretlendirdigine şahit oldum.

    bir eğitim kurumundan çıkan baska takım duymadım hic. ayrica bu okul lise düzeyinde ülkenin en iyisi veya en iyi ilk 3 arasinda olan bir okul.

    galatasaray'in mottosu o güzel hedef o güzel vizyon hepimizin hep kalbinde duruyor.

    "bir renge sahip olmak ve türk olmayan takımları yenmek"
  • 6093
    başka bir kulübe gönül vermiş üyeler hakkında aksiyon almış kulübümüz.
    https://www.galatasaray.org/...kinda-aciklama/45469

    böyle bir adım atılması güzel elbette ama insanın aklına gelmiyor da değil... acaba hangi başkan döneminde üye oldular, özellikle referansları kimler, sıra beklediler mi bekledilerse kaç sene, kürsüye çıkıp konuşma yaptılar mı, lise mezunu mudurlar...
    akıla takılıyor işte.

    üyelik peşinden koşan ama nefesi tükenen biri olarak bu adımın kıymetini görüyor olmakla beraber lise mezunu olmayan üyeler için ilk giriş ücretini 10.000 tl den 20.000 tl ye çıkaran yönetimimize bir kez daha sitemlerimi sunarım.
  • 6094
    bana cok ilginc bir ozellik kazandirmis kulup.

    elestirdigim, inanmadigim, guvenmedigim, itiraz ettigim konularda beni ters kose yapinca mutlu oluyorum.

    akabinde ogrettigi sey ise, sonuc guzel ve pozitif oldukca hatali olmanin kotu bir sey olmadigi. zira eskiden, yanlis dedigim sey dogru cikinca gucenir ve hatali olmama ragmen savunurdum hatami.

    saka degil, galatasarayin buyuk payi var bunda. mesela bir transfere sovuyorsunuz, size lafinizi yediriyor ve bundan cok mutlu oluyorsunuz. :)
  • 6095
    üç haftadır internetsizlik içindeki kişisel inzivamın ardından (kimseyi ilgilendirmeyen süreç), eve ve internete kavuştuğum ilk anda, izlediğim şeyler türk futboluna dair 'en'leri içeren videolar oldu. beyni kenara bırakıp öylece ana kapılmayı sağlayan zevkli anlar; youtube, bunu kaşıyacak videolarla dolu.

    bu arada, bu esrimeyi yaşamadan önce de, 'sevinmek için' seven taraftar tipi gibi davrandım haftalar hatta aylardır ve maçlarımızı izlemedim. bu sırada şunu düşünmüştüm; eğer bir takım iyiyse iyidir. taraftarın gazı veya ultimate desteği hep vardır, ancak bir takım gerçekten iyiyse iyidir. sevgi de zaten ölmez. sadece yer değiştirebilir.

    bu noktada, taraftardan fazla şey beklendiğine tekrar kani oldum. hiçbir taraftar güruhu, coşkusu ve/veya inancıyla hiçbir takımı şampiyon yapamaz. eğer öyle olsa götlerini çıkartana kadar "kartalgolgolgol" diye bağıran siyah beyaz taraftarlar, takımlarını her sene şampiyon yapardı.

    kabul etmemiz gerekiyor ki o başarıyı kucaklayacak/kucaklama ihtimali olan tek şey takımdır- bu da bizim elimizde değil.

    -not düşeyim: affedin, haftalardır gerçekten skorlar dışında hiçbir şeyi takip etmiyorum, sözlerimde bir eğilim (terimcilik, beyinsiz taraftarcılık, ünal aysalcılık, belhandacılık? [belki bir anlamı vardır? {tudorculuk?}]) seziyorsanız, öyle bir anlık- dönemlik mensubiyetim yok.

    sadece, galatasaray'ı çok özlediğimi fark ettim. sarısına, kırmızısına, iyi ki var olmuş demek istedim. çocukluğumdan beri, şampiyon olamadığı için- çocukluğumdan beri sevip yamuk yapan insanlarla kıyasladığımda-, hiçbir gönül kırıklığım olmadığını görüyorum.

    gerçekten an be an, hayatını sürece veren insanlardan özür dileyerek, galatasaraylılığı askıya almak tabirine, şöyle bir yorum getirmek istiyorum: bazı insanlar da bunu yapabilir. bazen. ama (bunu yapanlara ses ediyorum) bu renkler güzel olduğu gibi, tarihimiz de harika bir tarih, tarzımız da bu memleketin en güzel tarzı. bunu kaybetmeyelim.

    tekrar söylüyorum: haftalardır, terim şunu demiş, yönetim bunu yapmış, takip etmedim, yemin ederim. haftalar ardından, denk gelip de en çok şaşırdığım şey, "bugün günlerden pazar mıydı?" dediğim bir anın gecesinde, nagatomo'nun son dakika golüyle beraberlik yakaladığımızı gördüğüm andı. yani, söylediklerimi boş verebilirsiniz de. "ne diyor bu kerkenez?" deseniz, şaşırmam...

    sadece, sarıyı, kırmızı çok özledim. ve biliyorum ki buradayım. sadece özledim. özlemek de çok güzel. ama 'az' özlemek daha da güzel. cahiliyle kötücülüyle ve armanın kalbi olan tüm kalabalıklarıyla bu platformda olmak da ayrı güzel (platformda yönetimsel sıkıntılar varsa ondan da haberim yok). sonuç olarak, canım galatasaray.

    galatasaray, her zaman iyi bir şeydir (tanım?).
  • 6096
    "ne kadar amatör yönetilebilir ki daha?" sorusunu sordukça her gün yepyeni bir amatör yönetim gösterisi ile bizi selamlayan kültür simgesi, sporun beşiği.

    4 aralık 2019 galatasaray tuzlaspor maçı sonrasında her maçtan sonra olduğu gibi teknik direktör fatih terim'in basın toplantısı yine resmi youtube kanalına yüklendi. youtube videosunun linki sosyal mecralarda paylaşıldı. buraya kadar bir problem yok.

    problem şurada, video kırpılmamış. ilk 5 dakika 10 saniyelik kısmında fatih terim ortada yok. bir kaç basın mensubu sohbet ediyor ve bu sesler kayıtta. afedersiniz "ibneler" falan havada uçuşuyor konuşulan muhabbette. ki iki arkadaş arası muhabbet belli ki bize laf söylemek düşmez bu kısmına.

    ama be arkadaş, elinizde videoyu kesip sadece hocanın konuşmasını alacak program falan da mı yok? ya windows movie maker ile bile yapabilirsin bunu başka programa ihtiyacın bile yok. ya bak düz masa isen bile telefonuna atar telefonunda düzenler kırpar öyle paylaşım yaparsın. bak bunlar hep düz masanın bile durduğu yerde yapabileceği işlemler.

    bir çok kişi bunu fark etti, altta yorumlarda falan bunu konuştu, ben de konu ile ilgili twitter'dan alıntı yaparak twit attım.

    sabah oldu uyandım, video yok. twit silinmiş. bu olay olmamış gibi sanki.
    e oldu? oldu yani. ben net şekilde hatırlıyorum rüya halis falan da görmedim.
    yani yapamayacaksanız bu işi bırakın ryan babel halletsin. zaten futbol takımında bir işe yaramıyor. bari youtube kanalını yönetsin orada kullanalım o adamı.

    galatasaray'ın ciddi anlamda bir profesyonelleşme adımına ve ortak akıla ihtiyacı var. bunu söylerken de genel kurulun her seferinde "ortak akıl" diye söyleyip kendilerini yönetime yakınlaştırmaya çalışan üyeleri gibi söylemiyorum. 30 milyon taraftarı olan bir camia, halen bu kadar basit şeylerde bile profesyonellikten bu kadar uzak kalıyorsa, hiç bir şekilde taraftarını kullanmayı düşünmeyip (store tasarımlarında bile), taraftarına sadece "aha takım bu izlersen, bilet şu kadar bunu al maça gir, üzerinde sarı kırmızı var bunun almayıp da napacaksın, hatta sarı kırmızı da yok kenarında köşesinde bir yerinde milimlik galatasaray arması var bunu da al" diye çaresiz müşteri olarak görüyorsa orada ortak akıl da yoktur üst akıl da.

    bu mustafa cengiz yönetimi için de geçerlidir, dursun aydın özbek yönetimi için de, duygun yarsuvat yönetimi için de, gelmiş geçmiş 1-2 yönetim hariç tüm yönetimler için de.
  • 6099
    allah beleni versin galatasaray seviyorum seni. bugun 7 aralık 2019 galatasaray alanyaspor maçını aldık da rahat rahat yazabiliyorum. ofsayt golüne, var'a, halil umut meler'e filan da selamlarımı yolluyorum buradan bu vesileyle. istiklal marşı okuyamıyor yea denilen takimin omer'le, adem'le, taylan'la, selcuk'suz kazanmasi da bir baska güzel. alicaz yine ligi de ulan ne yıpranıyoruz be.
  • 6100
    rahmetli amcamdan bana, benden de çoçuğuma geçecek en büyük miras. galatasaray benim için 21:45'i iple çekmek, kız arkadaşınla olan randevundan saat 19:00' dan önce ayrılmak, gece yastığa kafamı koyduğumda aklımdan ideal 11'i kurmak, takım kötü gittiğinde yemekten içmekten kesilmek...
    neler yapmadım ki senin için. umut bulut'un schalke'ye attığı golden sonra kahvede sehpa mı kırmadım, arkadaşların ricasını kıramadığım için gittiğim fenerbahçeliler lokalinde, eboue'nin yobo'yu pazara gönderdiği golden sonra sevinip dayak mı yemedim, drogba'nın akhisara attığı gole sevinirken tribünden mi düşmedim. sehpa onarıldı, morluklar düzeldi ama senin sevdan gram azalmadı. tedavisini olmak istemediğim en büyük hastalığımsın galatasaray.
App Store'dan indirin Google Play'den alın