• 6077
    burundi'den türkiye'ye üniversite okumaya gelmiş atheer adından bir arkadaşım var. burundi denen yerde afrika'nın doğu taraflarında 10 milyon nüfuslu fakir bir ülke.

    bir gün hoca ders anlatırken konu birden takım meselesine geldi. tabi bizde o sırada arkadaşla burundi denen ülkeyi konuşuyoruz. arkadaş anlatıyor işte oranın resmi dili kirundi ama fransızcada biliyoruz. işte orası belçika sömürgesi tarzı şeyler vs. anlatıp duruyor. konuşmamızı bitirmemizin nedeni, hiç kuşkusuz ilgi alanımızın olduğu bir konunun konuşulmasıydı. hoca yanılmıyorsam fenerbahçeli olduğu için sınıfın geneli de fenerbahçeli mi diye bir soru sordu. her kafadan farklı bir ses çıktığı sırada bizim bu atheer bana dönerek "no no no galatasaray" dedi. e tabi 2 yıldır bu ülkede ve galatasaraylı bir türk arkadaşı onu galatasaraylı yapmıştır diye düşündüğüm için nereden biliyorsun gibi soruları sormadım. verilen arada can sıkıntısından olsa gerek başladım bu çocuğa sorular sormaya. önceki arkadaşların mı seni cimbomlu yaptı diye sordum, yok dedi. drogba'dan dolayı falan mı biliyorsun dedim, o da var ama önceden de biliyordum dedi. real madrid galibiyeti, eboue diyorum, gülerek yok diyor. tahmin etmeyi bir kenara bırakıp nereden bildiğini sordum ve adam bana yeminle bakın harfi harfine şunu söyledi: "gheorghe vardi, kupa kazanmis. penaltilar sonra win." ulan çocuk meğersem uefa kupasından dolayı galatasaray'ı biliyormuş. hani ne yalan söyleyeyim uefa kupasını sormak da hiç aklıma gelmemişti. çocuk popescu diyor, fatih terim diyor nasıl gururlanıyorum. üstüne birde, galatasaray'ın bizim ülkemizde, özellikle afrikada çok tanındığını; herkeste formasının olduğunu ve bazen maçlarının yayınladığını demez mi of gururlandıkça gururlanıyorum. bizim arkamızda fenerbahçeli biri vardı, atheer'in sırtına dokunup aynen şunları söyledi: "hasan ali kaldırım biliyor musun? türkiye-fransa maçı. mbappe yüremiyor hah işte o fenerbahçeli." yemin ederim şükrettim galatasaraylı olduğuma. neden mi?

    biz başarılarımızla adımızdan söz ettirip, tüm kıtayı hatta tüm dünyayı etkimiz altına almamızdan gururlanalım; bir başkası da, dünyanın en pahalı oyuncusunu bir maçta tutabilen oyuncuyla gururlansın.

    çok büyüksün be galatasaray.
  • 6079
    seni canımdan çok ve karşılıksız seviyorum ve çok özledim ama eski milli maç aralarında olduğu gibi sabırsızca beklemiyorum 18 ekim 2019 galatasaray sivasspor maçını. kızma bana.. kötü oynaman falan sorun değil de zerre mücadele edip umursamıyorsun ya benim %1 im kadar işte o zaman dünya bana dar gelmeye, ne kadar öldürücü hastalık hücresi varsa vücudumda oluşmaya başlıyor.. o kadar istiyorum ki artık biraz silkelenip kendine gelmeni sana anlatamam.
  • 6084
    sevgiliye mektup;
    cok sevdigim, hatta canimi onun icin verirken en ufak bir tereddutte bile bulunmayacagim, dunyalar tatlisi, guzeller guzeli, hayatimin anlami olan esimden bile daha kiymetli, hayatimin her alaninda birinci onceligim olan takimim. sen benim; gururum, huznum ve ayni zamanda kederimsin. cok erken yaslarda tanidim ve asik oldum sana galatasarayim. cocuk yasimda bile salya sumuk agladim, guldum ve sevindim. ama sen bugun bizi cok uzuyorsun. ama sen bugun bizi cok yipratiyorsun. askim, sevgilim ne olursun mazine don bir bak ne kadar sanlisin. silkelen ve kendine gel. yine bizi mest et futbolunla. askim, sevgilim ve herseyim. ne olur uzme artik bizi. saldir galatasarayim.
  • 6087
    artık uzaktan severiz. zaten sevmelerin en güzeli uzaktan sevmek değil mi?

    yok şampiyonlar ligi’nde rakibini izle, yok altyapı maçlarını izle, yok acaba kim transfer edilse iyi uyum sağlar, yok takım nasıl dizilse nasıl oynasa daha iyi olur, yok bu hafta kimle oynuyoruz, kim cezalı, kim sakat, falcao geldi mi, falcao düzeldi mi, belhanda ne yaptı...

    gol olunca “oley”, gol yiyince “tüh”... elinde sorumluluk ve yetki olanlar senin benim kadar düşünmedikçe biz niye kendimizi üzüyoruz ki?
  • 6092
    benim en kötü günümde (14.10.2014 babamın vefatı) dahi beni (18.10.2014 galatasaray fenerbahçe süper lig maçı) yas tuttuğum günlerde sevindirmeye yeten hislerin takımı. babamın fotoğrafına baktıkça bu maçı hatırlarım, tebessüm ettirir, acımı dindirir, iyi ki galatasaray'lıyım dedirtir. galatasarayın lige koyacağı başarı ambargosundan korkan zavallıların birlik içerisinde hareket ettiği bu günlerde şanlı galatasarayımızı desteksiz bırakmak ize yakışmaz.
    gün birlik olma günüdür.
    başka galatasaray yok.
  • 6093
    https://twitter.com/...163812370001922?s=20
    --- alıntı ---
    falcao'nun transfer olurken talep ettiği 'soğuk oda' florya'ya getirildi. çerisinde 3 dakika kalmak, sporcunun çok çabuk toparlanmasını sağlıyor.
    -85 derece soğukluk sayesinde performansa da artı katkı sağlıyor.
    --- alıntı ---
    https://twitter.com/...158137673895936?s=20
    --- alıntı ---
    galatasaray, radamel falcao'nun sahalara erken dönmesi için teknolojiye yatırım yaptı ve soğuk oda (lifecube) satın aldı. (sabah)
    --- alıntı ---

    bugün gazetelerde yukarıda paylaştığım haberlere benzer bilgiler paylaşıldı. ama hepsinde ortak nokta falcao'nun isteği veya sakatlığı için getirildiği yazıyor. kısacası falcao.
    ben mi yanlış biliyorum bu getirilen 'soğuk oda' normalde de kulüpte olması gerekmez mi? lütfen yanlış biliyorsam uyarın beni. profesyonel spor yapan birisi değilim fakat antreman sonrası bile oyuncuların soğuk su havuzlarına girdiğini biliyorum ki bu onun daha bir makineleştirilmiş hali. illa bu teknolojiyi getirmek için bir oyuncunun sakatlanması gerekmez.
  • 6094
    futbol takimindan terim gonderilse ne mevcut yoneticiler ne de olasi bir genel kurul sonucu secilebilecek yeni yoneticiler bir vizyon ve program ortaya koyup uzun vadede basariyi getirecek yapiyi kurma potansiyeline sahip. galatasaray buyuklugu guncel olarak terim'in sportif basarisindan ibaret.

    muthis insan kaynagimiz dedigimiz lise'den cikan son baskanlarimiz ozbek ve canaydin* tarihe en kotu iki baskan olarak gecip en kotuluk konusunda birbirleriyle rekabet icindeler. liseli oldugu halde lisecilerle uyusamayan ve zaten kulube de cok sonradan uye olan unal aysal'i burada bu klasmanda sayamiyorum. duygun yarsuvat'in da 6 aylik gecici baskanlik donemini eklemiyorum tabi. ozan korkut mu gelip duzeltecek galatasaray'i? kendisine her ihtiyac duyuldugunda milli bayram haftasi abdullah gul'une donusup kulagina kar suyu kacan adnan ozturk mu? bu kulubun insan kaynagi zayif. terim gittikten sonra bunu cok daha net gorecegiz. oyle gunler gelecek ki ozbek'le canaydin en kotu baskanlar listesinde gerilere dusecek. cunku hepimiz biliyoruz ki cengiz sonrasi yine bir liseci donemi baslayacak. cengiz de zaten gecmisin lise disi baskanlariyla mukayese edince cok zayif kaliyor. alp yalmanlardan, surenlerden buralara nasil dustu bu kulubun insan kaynagi kalitesi, anlasilir gibi degil.

    anlasilir gibi degil diyorsam da lafin gelisi, gayet anlasilir, bu durum kapali sistemlerin kacinilmaz kaderidir.

    ya acin kapilari da insan kaynagi zenginlessin, ya da hazir degeri yuksekken satin. bakin belli ki terim'den gecmis artik, terim sonrasi donemde 2-3 liseli yonetimden sonra kulup o kadar batacak ki sportif as'yi borclarina karsilik ustlenecek yatirimci bulamayacak dernek yoneticileri. ustelik dursun agabeyiniz arsalari da yedi. artik satip kurtaracak riva da yok!
  • 6096
    canımdan çok sevdiğim takımım.

    bazen düşüyoruz, çamura batıyoruz, olmuyor gitmiyor bir türlü, fark ediyoruz. ama sonra, o çamurun içindeyken bile bir rüya, bir hayal görüyoruz;

    çamurun içinden sıyrıldığımız, her dakika daha da hızlanarak koşmaya başladığımızın hayali bu. o hayal o kadar güzel ve o kadar saf ki... tüm bu fanatizmden, nefretten uzak saf sevgiyi temsil ediyor, sarının kırmızının ve milyonlarca insanın tek bir olguya dönüşümünü temsil ediyor. işte belki de bu yüzden asla kopamıyoruz, kopamayacağız.

    futbol romantikliği yapmak değil amacım, kimseye taraftarlık öğütlemek de haddim değil. sadece bu sabah uyanınca içimde güçlü bir duygu olarak hissettim bunu. 2019-2020 futbol sezonu başından beri, hatta belki şampiyonluklarla geçmiş olsa bile son iki senedir, hepimiz çok kızdık, çok sövdük; ama hangimiz vazgeçti, hangimiz içindeki 'yerine sevemem' diyen sesi bastırabildi ?

    bunca senelerdir içimde yanan çirkin öğütücü taraftar ateşi yerini bu sezon itibarı ile, belki de dün akşam itibarı ile saf galatasaray sevgisinin ateşine bıraktı. içimdeki deniz kabaran, köpüren fırtınalı bir denizden sütliman, çarşaf gibi tatlı bir manzaraya dönüştü. 2019-2020 sezonunun bana öğrettiği yegane şey budur, bunca yıldır hiç sevmediğim kadar çok seviyorum galatasaray'ı. varsın kötü futbol oynasın, varsın çamura bulansın, bendeki o koştuğumuz günlerin hayali her şeye bedel. onunla yaşar onunla ölürüm.

    seni çok seviyorum.
  • 6097
    çok tehlikeli bir virajı dönmekte olan kulübüm, sevdam. umarım bir kez daha uçurumdan toparlamak zorunda kalmayız.

    futbol takımımız çok büyük sorunlar içerisinde. ben bu takımda ciddi sorunlu dönemler gördüm, yeniçeriler, arda turan'lar, bam üçlüsü, fenerbahçe'nin gerisinde kalmalar vesaire. fakat hiçbir zaman, fatih terim takımın başında olduğunda futbolcuların armaya ve birbirlerine bu denli uzak olduğunu görmedim. şu an görünen en büyük tehlike bu.

    baştan söyleyeyim, öyle hocanın istifa etmesini ya da gönderilmesini isteyenler falan önce bi ıslak rüyalarından uyansınlar. umarım öyle bir şey olmaz. öyle slavia prag falan örneği vermeyin boş yere. mourinho boştaymış falan geçin abicim bunları. rijkaard geldi buraya biliyorsunuz değil mi? hem de şu anki haliyle falan değil, barcelona'ya rüya gibi top oynattıktan hemen sonra geldi buraya.

    şunu hala anlamadınız güzel kardeşlerim, türkiye'de o futbol ortamı y o k. o söylediğiniz yabancı teknik adamlar, genç teknik adamlar falan hepsi denendi. skibbe geldi, rijkaard geldi dediğim gibi, aragones falan geldi bi sürü teknik adam denendi. neden fenerbahçe, beşiktaş, trabzonspor hepsi türk teknik adam seçiyor sanıyorsunuz? çünkü burada öyle sadece profesyonel yapı kurayım, slavia prag gibi olayım falan geçeceksiniz. burada savaşmanız gerek, savaşmazsanız olmaz.

    fatih terim de bu savaşı en iyi veren teknik adam oldu bugüne kadar. kaç kez yaşadığımız senaryonun hoca gidince değişeceğini mi sanıyorsunuz? ben size söyleyeyim, hoca gitse yabancı bir teknik adam gelse olacaklar: olmayan futbol, bahaneler, liselilerin yönetim eleştirileri, takımın 5-10. sıralar arası lig pozisyonu, divan kurulu, dursun özbek veya muadili bir başkan ve uçurum... hele ki ffp kıskacındaki bir takım için, hangi teknik adamın bu savaşı verebileceğini sanıyorsunuz.

    bu takım fatih terim'siz olmamalı, olmayacak o yüzden. hocaya inancım tam, kim ne derse desin savaşacak, kalacak bu kez. sözünü verdiği gibi.

    fakat, hocanın da artık toparlanması gerek. bi kere takımı uefa'ya götürmek için hala şansı var. bu gruptan zaten olacak olan şey buydu, bir şey kaybetmiş olmayız. ligde de acilen toparlanmalı ve iyi futbol görmeye başlamalıyız.

    hocadan en önemli beklentim ise, bir an önce oyuncularını silkelemesi, gerekirse zamanında riera-melo kavgasında yaptığı bir kadro dışı harekatıyla iki oyuncuyu da kazandığı gibi, kadro dışı bırakmak gibi çözümlerle bir an önce bir "takım" yaratması.

    profesyonel davranmaya çalışırsan yanarız hocam. ocak'ı bekliyorum deyip geçen seneki gibi ocak ayının ilk günü elindeki oyuncuları kadro dışı bırakıp bombayı yönetimin kucağına atarsan, yine diagne gibi transferler görürüz.

    yönetimle ilgili ciddi sorunları olduğuna eminim. slavia prag falan diyor millet de, eminim adamlar takımın iskeletini değiştirip transferin son iki gününde kiralık-yaşlı yığınla oyuncuyu vermemişlerdir hocalarının eline. ama yine de kadro kaliten var hocam, formayı adaletli dağıtırsan bu sorunları aşarsın. bu kez lütfen, yönetimle savaşman gerekiyorsa onlarla da savaş.

    yaptık, yine yapacağız. bu takım senin ellerinde yükselecek, senin ellerinde ayağa kalkacak. inancımız tam.
  • 6098
    futbol takımının şanssızlığı bulunduğu iklimdir. galatasaray kulübü tek başına koca iklimi değiştiremeyeceğine göre avrupa'da başarı hayaldir.

    nedir bu iklim? ilk olarak kulüpleri yönetenlerden başlayalım. bu iklimde kulüp yöneticileri kendi reklamlarını yapmak ve bal tutan parmağını yalar atasözünü devreye sokmak için yönetici oluyor. gerçekten futbolu geliştireyim, futbola bir şeyler katayım diyen yönetici yok denecek kadar az gelmiştir tarihte. özellikle son yıllarda sosyal medyanın da verdiği yetkiye dayanarak sadece kin pompalayan, etkileşim için olmadık işlere giren, lokal başarıyı araç değil amaç gören bir yönetici kitlesi var. küçük olsun, bizim olsun; en büyük rakibimizi yenelim gerisi önemli değil vb. gibi düşüncelere sahip insanlar yönetiyor takımları. bir tane kulüp başkanı da çıkıp demedi ki bugüne kadar 10 yıllık bir plan ile geldik, 10 yıl sonraki hedefimiz avrupa'da her yıl 2.tur gören bir takım oluşturmak. gelenlerin hedefi hep final o yıl, kupa da değil, final. ulan bari finale çıkıyorsun, kupayı hedefle. ama yok kupayı hedeflerse kupayı kazanamamış olacak, o da kazanamayacağını bildiğinden final diyor. ilk turda elenince de ben zaten kupayı hedeflememiştim, finali hedeflemiştim, o zaman da kupayı alamayacaktık, şimdi de alamadık alt mesajını taraftara vermeye çalışıyor. bu ilk turda elenmeler için de harcanan paranın haddi hesabı yok. kayıt tutup, soruşturan da yok. para taraftarın cebinden çıkıp, birilerinin cebine giriyor. bize de burada birbirimizi yemek kalıyor.

    sadece kulüp yöneticileri mi? tabi ki hayır. federasyon yöneticileri daha beter. sadece takım kayırmak için oradalar. federasyonun amacı futbolu adil şekilde yöneterek, yukarıyı taşımaktır. bizde ise kendi takımımı kayırayım peşinde herkes. futbol ile ilgili ne kadar yanlış karar varsa vermek için toplansalar bu kadar olur. hakemleri korumazlar, hakemleri kendi tetikçileri haline getirirler, yabancı sınırı tek gündem maddeleridir. koca koca futbolun f'sinden anlamayan iş adamlarının tek gündem maddesi yabancı sınırı. işte bağlı olduğumuz federasyon.

    yöneticileri halletsek, taraftarlar ne olacak? bir problemde burada var. sabır diye bir şey bizde yok. hemen başarı gelecek, gelmezse kelle gider. zamanında padişahlar bu kadar kelle almamıştır be. yukarıdaki yönetici tipi gelse, 10 yıllık plan ile, 1. yılın sonunda istifa sesleri yükselir. çünkü eğer plan varsa herşey iyiye gitmelidir. kötu giden plan, proje asla olamaz. çünkü takım bitik yıldızlar doludur ama sonuçta yıldızlarla doludur. bitik olmaları önemli değil yıldızlar ya, taraftara o yeter.

    özet geç lan piç diyenler için; bu kulübün futbol branşında yurt dışı başarıları kazanması için ilk önce iş bilmez, taraflı federasyon yöneticileri değişmeli, ardından iş bilmez, popülist, menfaatçi yöneticiler değişmeli, ardından sabırsız, sönmüş yıldız hayranı, hayalperest taraftarlar değişmeli, en son teknik direktörler ve futbolcular değişmeli. yoksa afrika'dan da, amerika'dan da, asya'dan da, avrupa'dan da kariyerli, kariyersiz, sönmüş, sönmemiş bir çok teknik direktör ve oyuncu geldi gitti, saman alevi gibi başarılardan fazlası elde edilemedi.
  • 6100
    bu filmi bir yerlerden hatırlıyor musunuz? evet çok kez izledik. yine geldik aynı yere. liseciler ayaklandı, son dönemlerinde açık ara en başarılı yönetimini seçime götürdüler. şimdi kendi içlerinden ortak aday çıkartırlarsa yönetimi geri (!) alacaklar. niyetleri bu. liseciler organize olursa mustafa cengiz'in işi zor. ama dursun bir yeden, ozan korkut görünümlü adnan öztürk bir yerden seçime girerse mustafa cengiz'in biraz da olsa şansı var.

    ancak eğer ki yönetim değişirse galatasaray en az 3-4 sene daha belini doğrultamaz. bu çok net. çünkü yeni yönetimin ilk işi terim'i gönderip vasat altı bir yabancı hoca getirmek olacaktır. ondan sonra ilk 5'te bitiremediğimiz sezon ve mali olarak dip yapmış bir kulüp bulacağız. elimizdeki kaliteli oyunculardan da olup yeni hocanın eşiliğinde leş gibi bir kadro kuracağız. muhtemelen ya men cezası alacağız ya da almamak için sürüneceğiz.

    ben yıldım artık. bu saçma döngüden yıldım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın