5354
kırmızının en güzel hali.
küçük bir ege şehrinde doğdum ve büyüdüm. 82 bebesiyim, buradaki dostlardan yaşı tutanlar bilir, o dönem galatasaray taraftarı olmak nispeten yalnızlık demekti. düşünsenize, mahallede bir avuç galatasaray taraftarı var. tanıdığım, bildiğim hemen herkes fenerli ya da beşiktaşlı. rahmetli babam bile trabzonspor taraftarı, galatasaray'ın esamesi okunmuyor. ama ben galatasaraylıydım. neden peki, tarif edemem. değil midir ki, sevdaya neden diye sorulmaz.. öyleydi sadece. ben galatasaraylıydım, uzun yıllardır başarısız bir takımın, diğer ''başarılı'' takımların taraftarlarının her fırsatta dalga geçtiği, kahkahalarla güldüğü taraftarı.
rahmetli babama her fırsatta metin oktay'ı anlattırarak, annemin ördüğü parçalı kazağı (elbette sarı kırmızı) giyebilmek için kış mevsimini dört gözle bekleyerek, gazetelerden sarı kırmızı sayfaları kesip saklayarak, güzel adam stumpf, golcümüz kosecki, aslan kalecimiz friedel, kısa süre birlikte olmamıza rağmen asla unutamayacağım van gobbel, ''klas'' kubilay, yakışıklı tugay, saçlarını hep aslan yelesine benzettiğim bülent, ulubatlı ve daha nice sevgililerle büyüdük. 1996 yılı geldi ve sonrası malum. şu anda tartışmasız şekilde, türk futbol tarihinin en başarılı, en çok taraftara sahip, tanınırlığı en fazla olan takımı adı güzel galatasaray. haklı olarak gururluyuz her birimiz. gözümüzü hep en yükseklere dikiyoruz. çünkü biliyoruz ki (itiraf edemeseler de rakiplerimiz de bunu biliyor) daha önce yapılamamışı yapmaya en muktedir olan yine galatasaray. ama ne gariptir ki, yapılamamış olanları yapma yolundaki en büyük engelimiz, galatasaray adına değer katması gerekirken, galatasaray adının onlara değer kattığı vasıfsız yöneticiler.
''galatasaray bir his takımıdır.'' bu hissi (bu sözün sahibi) baba gündüz'ün metin oktay için palermo kulübüne yazdığı o her dem ağlatan mektupta görebilirsiniz, sadece başarılarda, şampiyonluklarda değil. kulübün sahip olduğu tek topu yamamak için yeni pabucunu feda eden ve bu yüzden başkanlık payesini kazanan kurucusunda, ''onu sevenleri asla üzmeyen'' taçsız kralında, sandalyesine oturup yeni ekilen çimleri kuşlardan koruyan başkanında, çıkık koluyla final maçında aslanlar gibi savaşan kaptanındadır o his.
iyi ki galatasaraylıyım.