herkesin ağzından düşürmediği ego konusunda iki kelime de ben etmek istiyorum izninizle.
öncelikle şunu hepimizin bildiğini tahmin ediyorum ki ego dediğimiz şey tüm insanlarda bulunur ve sigmund freud tarafından insanın 3 ruhsal kategorisinden biri olarak tanımlanmıştır(diğerleri id ve superego). o egonun büyüklüğü ise insandan insana değişir. hayatta bir şeyler başarmak, sorumluluk alıp ön plana çıkmak, kendi kararlarını uygulamak isteyen insanların da ilk önce ihtiyaç duyacağı şey kendi egolarının onlara desteğidir. lider vasfıyla öne çıkan tüm insanlar güçlü bir ego sahibi olmak zorundadır, aksi takdirde en ufak zorlukla baş edemez ve kendi istediğini uygulamaya olan inancını sürdüremezler. yani fatih terim'in egosu yüksektir ama emin olun mourinho'nun ki de alex ferguson'ın ki de guardiola'nın ki de oldukça yüksektir. ayrıca bununla beraber insan başarılı oldukça egosu büyür ve ego sahibi insan bununla dizginleyebildiği sürece bu bir sorun teşkil etmez. ayrıca linkini verdiğim fotoğraftaki atmosferi yaşatan da o egonun verdiği heyecan, kitleleri etkileme gücü ve yapabilme erkidir.
http://www.sportstv.com.tr/...a-e1336908051249.jpg doğrusu ünal aysal'ın başkan seçilmesinden sonra teknik direktörlük için fatih terim'in ismi geçmeye başladığında çok da mutlu değildim, sebebi ise birileri tarafından bir şekilde kafamıza kazınan fatih terim'in egosunun onun milli takımdaki 4lü defansı olan sabri-gökhan-servet-hakan ı bozmasına engel olacağını düşünüyordum. ama hoca önce stopere ujfa, sonra sağ beke eboue'yi alıp sürekli fatih terim'in prensleri diye geçen 4lünün ikisine doğrudan darbe vururken ilk maçlar sonunda semih'in de 11e monte olmasıyla eski tayfadan sadece hakan balta kalmıştı ki bu sene kendisi de oynayamıyor. bunun dışında 4-1-4-1 den bir anda 4-4-2 ye geçmesi de kendisinin egosu-inadı hakkında yapılan eleştirileri bir kez daha haksız çıkarttı.
yanlış anlaşılmasın, ben fatih terim eleştirilemez demiyorum, ancak bize ters gelen ve stadın full çektiği bir bursa deplasmanında, rakibin hocası görevinden yeni istifa ettikten sonra -ki türkiye'de bu her zaman itici etki yapmıştır- takımın 3 direk oyuncusunun(eboue-melo-hamit) olmadığı, hakemin hatalı kararlarının skorun maçın başında açılmasını engellediği bir maçta alınan 1-1 lik beraberlikten sonra buraya gelip fatih hocaya çığrınızdan çıkmış bir şekilde eleştiri yapıyorsanız işte orada çok büyük haksızlık yapıyorsunuz. fatih hoca eleştirilir elbet, sol kanada amrabat'ı transfer etmesi yüzünden(ki kendisi 5m euronun üstüne çıkılmasını istememişti) eleştirebiliriz, sneijder-selçuk sahadeyken emre çolak'ın korner kullanmasına sessiz kalması eleştirilebilir. ancak gelip antreman performansından, kondisyon durumundan haberdar olmadığımız, kaç aydır 90dakika maç yapmamış sneijder'i ilk onbir oynatmadı diye eleştirilmez. sonradan giren nordin amrabat'ın durumu ortadayken emre çolak'la çıktı diye de hocaya saydırmak akıl işi değildir. sürekli övdüğünüz engin'in hali ortadayken, hamit-melo ya tercih edilmesi gerektiğini söylediğiniz yekta sorumluluk namına bir şey almazken zamanında bu konuda yaptığınız eleştirilerden ders almak yerine gelip yine hocaya giydirmek düpedüz ayıptır. seni şenol güneş'in bile adam edemediği 1m euroya alınan engin baytar ve umudun kesildiği emre çolak'la antalyaspor'dan gelen 32 yaşındaki necati'yle şampiyon yapan adamın daha fazla saygıyı hakettiği bir gerçektir.
felsefesi her zaman hücum olan, güzel futbol oynatmayı prensip edinmiş terim'in de oynanan futboldan bizim kadar rahatsız olduğu açık, ancak geçen seneden sonra bu seneye 4-4-2 başlaması ne kadar normalse dönem içinde elindeki kadrodan diğer sistemlere uygun sistem çıkartamayacak olmasından dolayı bir dönem boyunca 4-4-2 ye katlanması da zaruridir. tabi siz profesyonelleşmeye bu kadar önem veren ünal aysal'ı ve florya'nın tek hakimi fatih terim'i hiç tanıyamamış olup sneijder-drogba transferlerinin hocanın isteği dışında yapıldığına inanıyorsanız o ayrı, ama açıkça görünen gerçek bu transferlerin bizzat hocanın taktik değiştirme planı dahilinde yapılmış olduğudur. hocanın yıldız isimlerle anlaşamaması ise düpedüz bir yalandır ki hoca her zaman futbolun kaliteli oyuncularla oynanan bir oyun olduğunun en farkında olan insanlardan biridir. hagi'nin hayatının en verimli dönemini geçirdiği, barcelona'ya kaptanlık yapmış popescu'yla brezilya milli takımının kalecisi taffarel'in türkiye'nin en başarılı golcülerinden hakan şükür'le, büyük kaptan bülent'le, jardel'in takımdan gönderilmesine sebep olan emre-okan aynı takımda müthiş bir harmoni içinde oynaması zaten yeterli bir sebeptir. daha da incelersek ikinci döneminde rui costa, nuna gomes, enrico chiesa, serginho istekleri, üçüncü döneminde ise geldiğinden beri drogba-reyes-forlan-luis fabiano-podolski istekleri de hafızası zayıf olanlar için önemli kaynaklardır.
biraz fazla uzattım belki ama değerlerimize sahip çıkmak, tüm rakiplerin kıskandığı, kendilerinde bir tane olması için belki de en yıldız oyuncularından, en iyi yöneticilerinden bir çırpıda vazgeçeceği, uefa'nın elit teknik direktör olarak davet ettiği bir galatasaray aşığına tüm kalbinle destek vermek bu kadar zor olmamalı, olamaz.