4 haziran 2024 erden timur basın toplantısını canlı izledikten sonra bir sefer de tekrar kayıttan izledim ki ayrılığının ardından doğru bir yazı yazabileyim diye...
öncelikle sözlükte ve sosyal medyada midesinden konuşuyor, öznesiz konuşuyor denilerek eleştirilmesini anlamlandıramadım... biz
erden timuru galatasaraylılık ilkelerini/değerlerini bünyesinde barındırdığı için de sevdik;
kol kırılır yen içinde kalır; dedikodu yapmak - hedef göstermek - iftira atmak ben galatasaraylıyım diyenin yapacağı hareketler değildir. ha keza eğer 10lu yaşlarınızda değilseniz satır aralarını okuyarak kendi çıkarımlarınızı yapabilirsiniz... her şey her yerde söylenmez.
ikincil olarak kaçtı gitti diyenler oluyor ki saçmalığın daniskası; yalı çocuğundan korksam yerimde durur galatasaray yöneticisi kalkanının ardında kalırdım söylemi çok şeyi açıklıyor... çok önemli bir nokta var bu ayrılığa asıl sebep olan ki bunu da kendisi açıklıyor "galatasaray ne zaman düzlüğe çıksa, arayı açacak olsa, kasası dolsa iç siyasetteki sırtlanlar ve galatasaraydan kazanç sağlamak isteyenler kirli iç politikalar, mesnetsiz söylemler ve çamur at izi kalsın taktikleriyle kulübün önünü kesiyorlar". aklı başındaki her taftar da bu kısır döngüyü görüyordur sanırım. ne zaman ülkenin
bayern münihi olmak için önümüz açılsa bu
küçük olsun bizim olsun gurubu yürüyen tekere mutlaka çomak sokuyor. bunun sonucunda diyor ki " benim bundan sonraki savaşım bunlarladır, bir galatasaraylı olarak boynumun borcudur bu". daha açık olamaz heralde; önce içerdeki savaşı bitirmek gerekiyor ve ben bu savaşı verirken içerde olamam diyor.
üçüncü olarak;
tutunacak dalım kalmadı dediğinde taraftarımız haksız olarak
biz iskele babasımıyız diyerek içerlenip eleştiriyor kendisini... sevgili sözlük ahalisi
taraftar olarak biz en son ne konuda başarılı olabildik ki konu yönetim ya da galatasaray siyaseti olunca? gidenler tepkiler sebebiyle değil başarısızlıklar sebebiyle ya da birilerinin nemalanmasına izin vermedikleri için giderlerken, gelenlerin hepsi de aynı kirli siyasete araç olarak ya da popülist yaklaşımlar sebebiyle gelmiştir. hiç birinde "taraftar böyle istiyor" gibi bir sebep yoktur o bizim mastürbasyonumuz maalesef. taraftar asla bir ana oyuncu olmamıştır bu siyaset oyununda, çarpandır sadece ve
erden timur gerek yönetim katında, gerek üyeler ve genel kurul katında yalnız bırakılmış, altı oyulmuş, iftiraya uğramış haldeyken biz taraftarın desteği maalesef ki
aslanım kaplanım goygoyu olarak kalıyor sadece. böyle bir yalnızlığın içinde de
taş olsa çatlar...
son olarak da kendimce eleştirebileceğim tek konu var ki bu da kendi hamurunda olan bir şey; türk futbol iklimi için fazla
naif ve
duygusal bir insan kendisi... kendisini bizlere bu kadar sevdirmesinin en baş aktörleri bu özellikleri. duygularıyla yani
galatasaraylılığı ile hareket ediyor çokça, naifliği sebebiyle de kaşar yöneticilerin kulak arkası edeceği şeyleri de çok kafaya takıyor. bu özellikleri bir yandan çok iyi çünkü taraftar olarak biz kendimizi görüyoruz kendisinde, bile-isteye bizleri üzecek ya da zarara uğratacak bir şey yapmayacağına inanıyoruz; ama öbür yandan kendisinin ileriye dönük bir
galatasaray spor kulübü başkanlığı planı içerisinde bu günlerde yaşadıklarının bin beterini yaşayacağını, çok daha fazla mesnetsiz eleştiri ve saldırıya uğrayacağını bildiğimiz için "o zaman da bırakıp gidecek mi? yoksa savaşacak mı? savaşmaya gücü yetecekmi?" muğlaklığını yaratıyor.
son iki senedir
destan yazdığı entry'lerimi bolca işgal eden kendisine hakkım varsa helal olsun, yolu açık olsun, ayağına taş değmesin... galatasaray kirli siyasetine açtığı savaşı da gönülden destekleyerek,
fikr-i takip yapacağımı da belirtmeden geçemeyeceğim.
daha önce kendisi hakkındaki yazılarımda bolca bahsettiğim gibi kendisi bana yönetimsel ve kulüp yöneticiliği bağlamında bir kırılma/değişim vadediyor hala vizyonu ve projeleri ile. bu yarım kalan hikayemizde şimdilik eski
galatasaray sportif aş başkan vekili, inşallah naifliği biraz nasır tuttuktan sonra devamı gelecek olan hikayemizde
galatasaray spor kulübü başkanı