• 805
    sonu kotu biten hikayeye sahip oldugum hastalik. bir varmis bir yokmus, dmrktn babasi zkrktn ordu'nun mesudiye ilcesinde, istanbul'daki koronadan korunmak icin 8 aydir yasarmis. zkrktn'in hic bir kronik hastaligi yoktur. yasadigi ilcede 2500 nufus, bulundugu koyde sadece 60 kisi yasarmis. kasimin sonlarina dogru bir gun atesi yukselmis. 112 aradiginda ilik bir dus alin denmis. atesi dusmus. gece yarisi 39.6 derece ates olculunce ilce merkezinde bulunan acile gidilmis. test yapilmis sonuc pozitif, mesudiye'deki hastanede yer olmadigi icin 50 km uzakliktaki golkoy devlet hastanesine yatirilmis. hastane bunyesindeki tek uzman hekim olan 31 yasindaki anestezi doktoru korona servisiyle ilgilenmekteymis. 30 korona hastasina bakan bu doktorumuz 22 gundur hastaneden disari cikamamis ve banyo yapamamis idealist bir doktormus. ancak uzmanligi geregi ne mikrobiyoloji ne de gogus hastaliklari ile tecrubesi yokmus. bu durumu farkeden dmrktn istanbuldaki bir tanidik uzman gogus hastaliklari doktoru vasitasiyla istanbul'a yada yakinlardaki baska bir ozel hastanesineye aldirmak istese de, hastanin nakli akcigerlerindeki ilerlemis corona sebebiyle mumkun degildir. ozel hastane secenegi yoktur. 112 entegre edilmis ozel hastaneler. kafaniza gore gidip yatiramiyorsunuz. o sira beklenmek zorunda. zkrktn hatta hareket edip 10 metrede otedeki tuvalete gitmesin diye sonda takmislardir. bir yandanda yogun bakim servisi icin 14. siradadir. sira 6. gunde gelmistir. sira geldigi sirada oksijen maskesiz yasayamayacak durumda ve akcigerdeki hasar iyice ilerlemistir. hastanin nakli 6. gunde apar topar 112 personeliyle ambulansiyla 2 saat mesafedeki unye devlet hastanesine yapilacaktir. 112 ambulansindaki oksijen seviyeleri korona hastalarini karsilayacak miktarda degildir. ambulansa konulur oksijen maskesi takilir. daha 40. dakikada fenalisir yol uzerindeki bir hastaneye girilir oksijen verilir. degerleri biraz duzelince tekrar yola cikilir. 1.5 saat daha yollari vardir. zkrktn hastaneye vardiklarinda oksijeni neredeyse bitmistir. 3. kat yogun bakim servisine cikildigi anda yetersiz oksijenden kalbi durur. kalp masajiyla geri dondurulur. entube yogun bakima artik baglanmistir. 3 saat sonra yorulmus kalbi tekrar durur geri dondurulemez. dmrktn artik onu galatasarayli yapan babasi yoktur. babasizdir...
  • 605
    eşimle beraber yendiğimiz hastalık.

    ilk temasımın üzerinden tam 4 hafta geçti. bu illeti yenmiş biri olarak gün gün aldığım notları belki faydalı olur diye paylaşmak istiyorum.

    28 ağustos 2020 (1. gün):
    - kayınvalidemin ameliyatı dolayısıyla 22 ağustos cumartesi günü ankara’ya giden -ve daha sonra koronavirüs pozitif çıkacak olan- eşim, 28 ağustos cuma günü öğle saatlerinde eve döndü.
    - bende aynı gün saat 18.00’de eve geldim. ne eşimde ne de bende en ufak bir sağlık problemi belirtisi yoktu.
    - gece ikimiz de hafif bir boğaz ağrısı yaşamış olsak da bunu tv izlerken sürekli çalışan klimaya yorduk. ikimizde de kronik farenjit olduğu için hafif boğaz ağrılarını sıklıkla yaşıyoruz.

    29 ağustos 2020 (2. gün):
    - sabah eşim ve ben boğaz ağrısıyla uyandık. benimkisi oldukça hafif seyrederken eşimde halsizlik de vardı.
    - kahvaltı yaptıktan sonra eşim kendini iyi hissetmediği için günü istirahat ederek geçirdi. ben de hafif bir boğaz ağrısıyla günü ev işleriyle uğraşarak geçerdim.
    - gün içerisinde eşimin ankara’da temas halinde olduğu ve 15 gün sonra doğum yapacak kardeşinin eşine, halsizlikten dolayı test uygulandığını öğrendik. akşam 23’de ise pozitif çıktığı haberini aldık.
    - 23.30’da evimize yakın olan şişli türkiye hastanesi’ne gittik. saat 23.45’te süprüntü ve kan testi verdik.
    - boğazında ağır bir yanma olan eşimin kan değerleri normal, benim ise crp değerim yüksek (8,6) çıktı.
    - doktor değerler normal olduğu için korona testi sonuçlanana kadar evde istirahat etmenizi söyledi ve bizde eve dönerek kendimizi karantinaya aldık.

    30 ağustos 2020 (3. gün):
    - bende; hafif boğaz ağrısı, ağır olmasa da halsizlik, fiziksel aktivitelerde aşırı terleme, çok nadiren kuru öksürük, kollarda nadiren çok çok hafif eklem ağrısı, ateş 36,6.
    - eşimde; yoğun bir boğaz ağrısı ve yanması, orta çok halsizlik, çok nadiren kuru öksürük, nadiren hafif eklem ağrısı, hafif tat alma kaybı, ateş 36,5.

    31 ağustos 2020 (4. gün):
    » sabah:
    - eşimin testi pozitif, benim testim negatif çıktı.
    - bende dünkü belirtiler aynı.
    - eşimle 36 saat temas halinde olmama rağmen ben negatif çıktım. kuluçka döneminde olduğunu tahmin ediyorum. zaten 3 gündür beraber vakit geçirdiğimiz için kendim için önlem alma gereği duymuyorum. ayrıca virüsü aldığımı da hissediyorum. geçireceksem de eşimle beraber geçirmek tercihim.
    - eşimde dünkü belirtilere artı olarak tat ve koku kaybı, 37,7 ateş.
    » öğle:
    - ilçe sağlık ve birkaç yerden arandık. temas ettiğimiz kişilerin t.c. no’larını istediler. ilaç için gün içinde uğrayacaklarını söylediler. eşim pozitif olduğu için tek temas ettiği kişi olarak ben de resmi olarak karantinaya alındım.
    - eşim kahvaltı sonrası sabaha göre daha iyi hissediyor. boğaz ağrıları için sürekli sıcak sıvı tüketme ihtiyacı duyuyor. ateş 37,2.
    - ben de kahvaltı sonrası sabaha göre nispeten daha iyi hissediyorum. eşimle ilk temasımın üzerinden 68 saat geçti. kuru öksürük düne göre şiddetini artırdı. orta az bir öksürük ve hissi var.
    » öğleden sonra:
    - öğle yemeğinde baya terledim. yaklaşık 1 saatlik bir uykudan sonra ara sıra oldukça şiddetlenen bir çarpıntı yaşıyorum.
    17.00:
    - ilçe sağlıktan gelip eşime bir kağıt imzalandıktan sonra ilaç verdiler.
    - benim de tedaviye başlayabilmem için tekrardan test olmam için hastaneye gitmemi önerdiler.
    - başından beri ilk kez bu kadar zorlanıyorum. çarpıntı, halsizlik ve ateş hissediyorum. ateş 36,9.
    - tansiyonum normal fakat nabız 114.

    ara not: psikolojiye dikkat! fiziksel ağır belirtiler psikolojimi kötü etkiledi fakat eşimin telkinleriyle rahatlayarak düzeliyorum.

    » akşam:
    - çarpıntı durdu gibi. kuru öksürük orta şiddette. zaman zaman orta, zaman zaman ağır bir halsizlik. hafif bir baş ağrısı başladı. sırtımda orta az rahatsızlık veren ağrılar başladı.
    - eşim ise ilaçlı tedaviye başladı, durumu bana göre daha stabil. günde 2 adet plaquenil kullanacak.
    - teknik olarak eşim pozitif, ben negatif olduğum için yemekleri ben hazırlıyorum.

    1 eylül 2020 (5. gün):
    » sabaha karşı:
    - eşim de ben de sürekli tedirgin uyuduk ve uykuya dalmada sıkıntılar çektik. aşırı boğaz ağrısından ötürü eşim daha fazla zorlanıyor. ballı sıcak su yaparak boğazını yumuşatıyorum. - onun 7 ya da 8. günde olduğunu tahmin ediyoruz. bende vücut kırgınlığı, hafif ateşlenme, orta az kuru öksürük, orta az huzursuzluk ve orta çok kaygı var. en korktuğum şey nefes darlığı ama şu an her gripte olabilecek basit bir nefes eksikliği var. istediğim zaman ciğerlerimi doldurabiliyorum. ama içime temiz hava çekmek daha iyi geliyor.
    » sabah:
    - gece diğer gecelere nispeten daha temiz bir uyku çektim. tam tersi eşim de günlerdir ilk defa uyuyamamış.
    - vücudumda dayak yemiş gibi bir hal var. aynı zamanda müthiş bir huzursuzluk hissi var. bunun dışında direnç olarak daha iyi hissediyorum.
    » öğle:
    - fiziksel olarak inanılmaz anlık etki eden bir hastalık. sabah uyandıktan bir süre sanki iyileşmiş gibi hissettim. kahvaltıdan sonra ise ayakta duramayacak kadar bitkin düştüm. biraz dinlendikten sonra daha iyi hissediyorum. eşim de aynı belirtileri gösteriyor.
    - eşimle ilk temas edeli 3,5 gün oldu. bu yüzden daha her şeyin başında olabilirim.
    - ateşim 38,1 oldu.
    » akşam:
    - eklem ağrıları baya keskinleşti. bazen yüksek sesle inletecek kadar ağırlaşabiliyor.
    - eşimle ilk temasımızın üzerinden 96 saat geçti. hemen hemen tüm belirtileri göstermeye başladım. oldukça halsiz ve bitkin hissediyorum. ateşim 37,5 ile 38,5 arası devam ediyor. anlık ateş mevcut.
    - şimdiye kadarki en kötü zamanlarımı geçiriyorum. ilk kez yemek yerken oldukça zorladım. eşimin yoğun telkinleriyle daha sonra inanılmaz bir rahatlama yaşadım. 1 tane minoset kullanarak ateşimi ve ağrılarımı dengeledim. uyku öncesi daha rahat hissediyorum. akşamları meyve yiyerek vitamin yüklüyoruz. aynı zamanda c vitaminiyle, b12 vitamin hapları kullanıyoruz.

    2 eylül 2020 (6. gün):
    » sabaha karşı:
    - rahat bir uyku çektim. eşim de dün geceye nispeten daha rahat uyudu. teknik olarak hala negatifim fakat ilk temasımın üzerimden 108 saat geçti. ilk günlerdeki bazı belirtilerimin psikolojik olabileceğini düşünmeye başladım. eşimin de telkinleriyle psikolojimi düzeltince büyük bir rahatlama yaşadım.
    » öğle:
    - moral ve motivasyon olarak oldukça iyi durumdayız. fiziksel olarak da iyi gibi hissediyoruz. eşimin yoğun boğaz ağrısı ciddi bir huzursuzluk ve uykusuzluğa neden oluyor.
    » akşam:
    - fiziksel olarak çok bitkin durumdaydık fakat sürekli dinlendiğimiz için çok bir sıkıntı yaşamadık. beslenmemize son derece dikkat ettik. hem gıda hem meyve hem de takviye vitamin aldık.

    3 eylül 2020 (7. gün):
    » sabah:
    - gece tam olarak uykumu alamadım. ağırlarım olmadı ama maksimum 4-5 saat uyuyabildim.
    - boğaz ve burnuma gripken aldığım garip tat ve koku var. virüsle ilk temasımın üzerinden tam 5 bucuk gün geçti.
    » öğlen:
    - doktorumun tavsiyesi üzerine test yaptırmak üzere yeniden hastaneye geldim. ilçe sağlıktan gelen hekim de ilaca başlamam için hastaneye gitmemi önermişti. tekrardan kan ve süprüntü testi (pcr) verdim. kan değerlerim normal çıktı. pcr içinse sonuçları bekleyeceğiz.
    - eşim pozitif olduğu için ve covid semptomlarını gösterdiğim için doktorum plaquenil tedavisine başlamama karar verdi.
    » akşam:
    - nezle ya da grip olduğumda ağzıma ve burnuma yerleşen plastik tat bugün yerleşti. tat ve koku almam sıfırlanmadı ama aldığım tat ve kokuların rengi değişti.

    4 eylül 2020 (8. gün):
    » sabah:
    - aşırı terlemeyi saymazsak çok temiz bir uyku çektim. 3 gün önce ağırlaştığım akşam haricinde iştah kaybım yok. hatta eşimin iştahı da açılmış durumda, yemek yetiştiremiyorum :(
    - kısmi koku kaybı yaşıyorum. dün özellikle sırt ve bel bölgemde ağrı yaşamıştım. bugün ise daha hafif ağrılar hissediyorum. boynumda ağrı hissediyorum.
    - hala fiziksel aktivitelerde aşırı terleme ve yorgunluk oluyor fakat yatarak vakit geçirdiğimde oldukça rahatlıyorum.
    » öğlen:
    - günüm stabil şekilde devam ediyor. bazen aşırı halsizlik çöküyor ama geçiyor.
    » öğleden sonra:
    - şu ana kadarki en sert öksürük krizine girdim. yaklaşık 15 dakika hiç durmadan öksürdüm. sıcak su, bal, zencefil, limon karışımı içerek öksürükten kurtulabildim.
    - tama yakın koku kaybı yaşıyorum.
    - bir anda muhteşem bir çarpıntı, huzursuzluk ve duygu bozukluğu yaşamaya başladım. sanırım korona ilacı (plaquenil) anksiyeteye sebebiyet verdi.
    »akşam:
    - anksiyete devam ettiği için telefonda görüştüğüm doktorumun da önerisiyle plaquenil kullanmayı bıraktım. zaten ilacın en belirgin yan etkisi çarpıntı ve duygu bozukluğu. bu yüzden tartışmalı bir ilaç.

    5 eylül 2020 (9. gün):
    - dün öğleden sonra başlayan anksiyete krizi biraz hafiflemiş ama tüm güne yayılmış olarak devam etti. eşimin yoğun çaba ve telkinleriyle bir şeyler yedim. sürekli ev içerisinde yürüdüm ve yoruldukça da uyudum. geceye doğru ilacın etkileri azaldıkça çarpıntı ve anksiyete de azaldı.

    6 eylül 2020 (10. gün):
    » sabah:
    - oldukça zorlu bir 2 günden sonra uykumu alarak uyandım.
    - 3 gün önce yaptırdığım pcr testi yine negatif çıktı. doktorlar yüzde 40 yanılma payı olduğunu söylemişti zaten ama bu kadar belirtiye rağmen negatif çıkması testin doğruluğu konusunda oldukça kaygı verici.
    - 10 gündür pozitif olan eşimle aynı evi, odayı ve yemekleri paylaşıyoruz. şu anda koku kaybım yüzde 100. hiçbir kokuyu almıyorum. orta az kuru öksürük mevcut. fiziksel bitkinlik ve yorgunluk devam ediyor. hafif bel ağrısı mevcut. anlık ani ateş yükselmeleri geride kaldı. ateşim 36,6-36,8 arası seyrediyor.
    - eşim ise 2 gün bana bakmak zorunda kaldığı için bitkin durumda. boğazlarında hala en ufak bir iyileşme yaşanmadı. ilaç tedavisi sona erdi. ağır boğaz ağrıları dışında net bir şikayeti yok.
    »öğlen & akşam:
    - durumumuz stabil.

    7 eylül 2020 (11. gün):
    - orta az öksürük, yorgunluk, bitkinlik ve orta çok huzursuzluk var. günü yemekler dışında yatarak geçirdik.
    - eşimin boğazları biraz daha iyiye gidiyor.

    8 eylül 2020 (12. gün):
    - orta az öksürük, yorgunluk, bitkinlik ve orta çok huzursuzluk var. günü yemekler dışında yatarak geçirdik.

    9 eylül 2020 (13. gün):
    - iyileşme trendine girdiğimizi hissediyoruz. fakat ne zaman böyle hissetsek sonrasında hep kötü olduk. bu yüzden oldukça temkinliyiz. kendimize bakmaya oldukça özen gösteriyoruz. hiç öğün atlamadan yemeklerimizi yiyoruz. ayrıca ek vitamin alıyoruz. d vitamini için günde yarım saat bahçeye güneşe çıkıyoruz.

    10 eylül 2020 (14. gün):
    - orta az öksürük ve halsizlik devam ediyor. hastalığa bağlı huzursuzluk ise oldukça azaldı. evde istirahat etmeye devam ediyoruz.

    11 eylül 2020 (15. gün):
    - fiziksel aktivitelerde bel ve sırt ağrıları devam ediyor. bunun dışında hafif öksürük mevcut. günümüz rahat geçiyor.

    ***

    en son 11 eylül’de not almışım. ilk 10 gün çok zor geçtikten sonra ileriki günler giderek rahatladı. karantina süremiz bittikten sonra tekrar muayene olup test yaptırdık. doktor eşimde boğazlarındaki alerji dışında bir sıkıntı görmedi. benim ise, sırtımı uzun uzun dinledikten sonra nefesimde sıkıntılar olduğunu ve toraks bt çektirmem gerektiğini söyledi. çok şükür ki bt sonuçlarım temiz çıktı. 2 gün sonra da pcr testlerimiz negatif çıktı. ben zaten sürecin başından beri hiç pozitif çıkmamıştım. sonuçlarımız temiz çıkmasına rağmen 1 hafta kadar daha evde karantinada kaldık ve istirahat ettik. ailemle bile 4 hafta sonra ilk kez bugün açık alanda görüştüm.

    hastalık zamanındaki kadar olmasa da fiziksel yorgunluk devam ediyor. özellikle fiziksel aktivitelerden sonra hala çok yoruluyoruz. koku kaybım yüzde 60-70 civarında geçti. fakat kokuların aromasını alamıyorum. mesela parfümümü kokladığımda asla aynı kokusunu almıyorum. ya da limon kolonyasını kokladığımda asit kokusunu alıyorum ama limon kokusu alamıyorum. bel ve özellikle sırt ağrılarım hala devam ediyor. kas gevşetici hap kullanıyorum ağrılar için. yorulduğum zamanlarda ise kuru öksürük geliyor yine. doktorlar ise ağrıların, bitkinliğin ve koku kaybının normal olduğunu, birkaç ay daha devam edebileceğini söylediler.

    özet geçmek gerekirse; covid-19 daha önce yaşadığım hiçbir hastalığa benzemiyor. bunda muhtemelen belirsizliğin getirdiği psikolojik yük de var. özellikle haberlerdeki ve sosyal medyadaki koronaya bağlı ölüm haberleri oldukça etkiliyor. bu sebeple bu hastalıkla mücadele etmek için en önemli şey sağlam bir psikoloji ve vücut direnci. bunun için bağışıklığınıza dikkat etmeniz özellikle de pandemi sürecinde sigara ve alkolden uzak durup sağlıklı yaşamamız gerekiyor. psikolojik olarak ise eşimle birbirimize sürekli destek olduk. birbirimizi motive ettik ve sağlıklı günlerimizi çokça andık. muhtemel tek başıma olsaydım çok daha kabus bir 10 gün geçirirdim.

    son olarak hastalığı atlattığımız için seviniyorduk ki vücudun ürettiği antikorlar sadece 3-4 ay virüsten koruyormuş. yani virüse maruz kalarak tekrardan korona olma olasılığı ne yazık ki mevcut. hatta en son bir türk voleybol takımında nisan ayında pozitif olan bir oyuncu geçtiğimiz günlerde tekrar pozitif çıkmış. tekrardan aynı belirtileri gösterir mi bilmiyorum ama aynı şeyleri ikinci kez yaşama düşüncesi bile korkutuyor.

    bu vesileyle bu süreçte iyi dileklerini ileten ve onlarca mesaj gönderen herkese tekrardan teşekkür ediyorum.

    ekleme: ek olarak bazı bilgiler de vereyim.

    - sürüntü (pcr) testini özel hastanede de yaptırsanız, test halk sağlığı genel müdürlüğüne yollanıyor. sonuçların çıkma süresi 24 ila 72 saat arası değişiyor. sonuç e-nabız sisteminize düşüyor. pozitif de olsanız hastaneye kendiniz gidip geliyorsunuz.
    - yoğun bakımlık durumunuz yoksa hastaneye yatırılmıyorsunuz. evde kendi imkanlarınızla atlatmanız gerekiyor.
    - 2 günde bir aile sağlık merkezinden arayıp durumunuzu soruyorlar.
    - hergün ilçe emniyetten arayıp evde kalıp kalmadığınızı kontrol ediyorlar.
    - eve gelen hekim kontrol yapmıyor. kapıdan imza alıp ilacı verip gidiyor.
    - hes uygulamanıza durumunuz riskli olarak işaretleniyor.
    - eğer kendinizi çok kötü hissederseniz kendi imkanlarımızla hastaneye gitmeniz öneriliyor. oturduğum ilçenin (şişli) ilçe sağlık müdürlüğünden de teyit ettim bunu. şahsen ben karantina sürecinde katı şekilde önlemlerimi alarak 2 kez hastaneye gitmek zorunda kaldım.
    - pozitif hastalar 10 gün sonra, temaslılar ise 14 gün sonra karantinadan çıkarılıyor ve iyileşmiş sayılıyor. yani eğer 10 gün içinde yoğun bakıma alınmadıysanız ya da ölmediyseniz otomatik olarak iyileşmiş sayılıyorsunuz. devlet hastaneleri ikinci kez test yapmıyormuş. özel hastaneler bile ikinci kez test yapmak istemiyor. biz tekrardan muayene olup test yaptırdık.
    - doktorlar pcr testinin yanıltıcı olduğunu ve çok sayıda negatif çıkan hastaları olduğunu söylüyor. önemli olan belirtiler. negatif çıkmak hasta olmadığınız anlamına gelmiyor ne yazık ki.
    - soranlar olmuş, daha sonra eşimin ailesinide hemen hemen herkes pozitif çıktı. hiçbirinde bir sıkıntı olmadı ve eşimin kardeşinin eşi sağlıklı bir doğum yaptı.
    - hastalık öyle belirsiz ki aslında iyileşmiş olsak da vücudumuzda bir tahribat bıraktı mı bilmiyoruz. bunu da zaten ilerleyen zamanlarda öğreneceğiz.

    basit kişisel önerilerde de bulunayım (elbette doktorunuza da danışın);

    - bol bol sıvı tüketin. biz günde 5 litreye yakın su tükettik.
    - kimsenin sağlığına zarar vermemek için tüm siparişlerimizi temassız teslim aldık. hastane dışında kapıdan dışarı çıkmadık.
    - bağışıklığımız için hiç öğün atlamadık. ailem yakında oturduğu için sürekli ev yemekleri yedik.
    - bol miktarda soğan ve sarımsak tükettik. tat ve koku almadığımız zamanlarda baya ısıra ısıra soğan ve sarımsak yedik. sarımsak suyunun rahatlatıcı bir etkisi var.
    - bol bol meyve yedik.
    - takviye olarak c ve eklemler için b12 vitamini aldık. plasebo etkisinden midir bilmiyorum ama öneri üzerine aldığımız “umca solüsyon” eşime de bana da iyi geldi.
    - moralinizi yüksek tutun. haberlerden özellikle korona haberlerinden uzak durun. hasta olunca insan gereksiz bir araştırma merakına kapılıyor. bu da genel olarak can sıkıyor. hiç gerek yok. uzak durun.

    son olarak doktorlar ve sağlık çalışanları cidden büyük bir özveriyle çalışıyor. biz hastaneye çok tedirgin girmiştik fakat bizi oldukça rahatlattılar. çok zorlu bir süreçte oldukça zorlu şartlarda çalışan tüm sağlık çalışanlarına saygı ve minnetle selamlarımı yolluyorum.
  • 590
    şimdiye kadar 2 büyük savaş vermiş, onkoloji hastası annemin pozitif olması ile beni 14 günlük gerginliğe sokan illet. 1. gün/ 2. geceyi geçirdik, umuyorum ki allah, beni yalnız bırakmamak için hiçbir galatasaray maçını kaçırmayan, hayattaki en büyük sırdaşım ve arkadaşım olan annemi bana tekrar bağışlar.
    2 gündür sadece 2 saat uyuyabildim. kafamın içindeki düşünceler beni boğuyor, inşallah buraya daha güzel haberlerle gelebilirim. dualarınızı eksik etmeyin renktaşlar.
  • 630
    malesef canım annemi gelip bulmuş ve akciğerlerine yerleşmiş olan virüs. dün akşam hastaneye yatırıldı ve ayrı şehirlerde yaşadığımız için yanında olamadım. orada olsam da pek bir şey değişmeyecekti gerçi. 2 çocuğu olan kazık kadar olan ben gece uyuyamadım.
    allah hepimizi korusun. allah annemi korusun. kurtulduğunu yazmayı da nasip etsin. dua be sözlük
  • 585
    çalıştığım şantiyede tesadüfen tespit edilen bir vaka sonrası* 21 ağustos 2020 itibarı ile yakın temaslı takibi çerçevesinde karantinaya alındığım, 23 ağustos 2020 tarihi itibarı ile pcr testimin pozitif sonuç vermesi üzerine resmen bulaşmış olduğum 2020 yılının hastalığı.

    öncelikle sözlükte gerek başlığıma yazan gerek mesaj atan herkese binlerce teşekkür ederim.

    herhangi bir semptom göstermeden seyrediyor. kan tahlilleri ve akciğer grafilerinde de herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadı. bir aksilik yaşanmasa bu şekilde seyretmeye devam edip 5-6 günlük tedavi sonrasında negatif değer vermeye başlaması öngörülüyor.

    umarım ağustos ayı içinde bir tarihi de bu entry'e negatif tarihi olarak ekleme yapacağım...

    bu belayla gerçekten yüzleşen tüm hastalara, büyük fedakarlıklarla risk altında çalışan tüm sağlık emekçilerine kolaylıklar dilerim...
  • 472
    babamın muzdarip olduğu hastalık. birkaç tecrübemi aktarmak isterim. babam 2 sene önce şeker sorunu yaşamıştı, bir süre insülin kullanımıyla, beslenmeye dikkat ile sağlığına kavuşmuştu. 5-6 ay kadar önce de akciğerlerinde leke oluşumu başlamış, antibiyotik tedavisiyle normale dönmüştü.

    biraz burnu dik bir adam olduğu için sürecin başından beri kendisine söz geçiremedik. her gün işe gitti(zaruri olmamasına rağmen), pazar günleri bile her yer kapalı olmasına rağmen aldı başını bir yerlere gitti. 30 mart pazartesi gibi rahatsızlanmaya başladı. ateşi yoktu, sadece aşırı halsizlik yaşadığını ve bazen de başının döndüğünü söylüyordu. biz yine şeker sorunu yaşadığını düşündük. bir süre o hastaneden o hastaneye gidip durdular annemle. hastane girişlerinde ateş ölçümü yapıldığı için, düşük çıktığını görünce covid-19 şüphesi görmüyorlardı. sanırım hastaneler zaten çok yoğun olduğu için covid-19 dışındaki hastalarla pek ilgilenmek istemiyorlardı. itiraf etmek gerekirse bizim aile kendimi bildim bileli uzaktır hastanelerden. halı sahada ayağımı sakatlayıp hastaneye gitmeden 1 ay topal gezdiğimi bilirim. eğer dayanılabilecek bir durumsa gidilmez. özetle bizim ihmalimiz ve hastanelerdeki yoğunluk 1 haftayı boş geçirmemize sebep oldu.

    3 nisan 2020 cuma akşamı artık duramadığını, çok kötü hissettiğini söylemeye başladı. kalktık cuma kendisini zeytinburnu balıklı rum hastanesi'ne götürdük. bir arkadaşının tanıdığı dahiliye doktoru varmış o bakacakmış. girişte babamın ateşini ölçünce korktuklarını hissettim. 39 dereceydi. "keşke buraya getirmeseydiniz, devlete gitseydiniz." dediler. ben de gittiğimde öğrendim, balıklı hastanesi genellikle alkol ve uyuşturucu bağımlılarının yattığı, inin cinin top oynadığı bir hastane. dolayısıyla covid için hiç başvurulduğunu sanmıyorum. babamın o halini görünce korktular, ilgilenmek istemediklerini anladık. onlar ayak sürürken biz kendi aramızda tartışıp bakırköy dr. sadi konuk eğitim ve araştırma hastanesi'ne gitmeye karar verdik. oraya vardığımızda gördüğümüz manzara gerçekten içler acısıydı. gecenin o saatinde nasıl bir kalabalık, virüs yoksa da 5 dakika orada durarak kaparsın yani.

    babam doktorla görüştü, birkaç barkod verdi. şuraya git tükürük ver, şuraya git tomografi çekilecek dendi. adam zor yürüyor zaten, o haline daha fazla dayanamadık. şu ocağa incir ağacı diken özel hastanelerden birini aradık. getirin dediler. hemen çıkıp oraya geçtik.

    kan tahlilleri, tomografi, akciğer filmi vs. çekildi. %99 ihtimalle covid-19 olduğunu söyledi doktor. test sonuçlarının ertesi gün çıkacağını söyledi. kendisini acil serviste bırakıp eve döndük. 4 nisan cumartesi günü sonucun negatif olduğunu söylediler.

    doktorla konuştuğumuzda test sonucunun hata payının yüksek olduğunu, ciğerlerdeki durumun ve kan değerlerinin asıl referansları olduğunu söyledi. bize göre covid-19 hastası dedi. bu verilerin covid-19 testinden daha dikkate alınır olduğunu söyledi.

    şu anda hastanede yatmaya devam ediyor. çok şükür yoğun bakımlık bir durum olmadı henüz. sürekli oksijen veriliyor. sorun şu ki oksijeni kestiklerinde kısa süre içinde değeleri kötüleşiyor. tekrar vermek zorunda kalıyorlar. doktor tedaviye devam edildiğini, oksijene bağlı olmadan vücut savaşabilince, değerlerin kötüleşmediğini gördüklerinde taburcu olabileceğini söyledi. babamla da ara ara telefonla görüşüyoruz. durumu sürekli değişkenlik gösteriyor. bazen iyi hissettiğini, bazen çok kötü olduğunu söylüyor. sürekli ateşi düşürülüyor, tekrar yükseliyor.

    bu arada kendisi 56 yaşında. umarım bu günlerde iyileşme gösterecek.

    allah tüm hastalarımızın yardımcısı olsun. ben yakınımın başına gelmedikçe anlayamadım durumun ciddiyetini. bu yüzden çok pişmanım. benim gibi her şeye "bir şey olmaz yeaav" diyip geçiştiren arkadaşlarımız varsa onların da aklını başına almalarını tavsiye ediyorum. şakası yok cidden.
  • 541
    salgının 5. ayına girilirken ilk yazdıklarma ufak tefek bir şeyler ekleme ihtiyacı duyduğum lanet hastalık. doktoruz ya hesapta.

    *herhalde artık bakanlık tarafından paylaşılan verilere bel bağlamamak gerektiğini herkes anlamıştır. benim ilgimi çeken son günlerde valilerin, bakanlığı yalanlarcasına açıkladığı yüksek sayılar. ya siyasi bir ayak kaydırma var ya da artık valilerin halk sağlığını koruma adına riske girip ateşten gömleğe razı olma durumu başladı. bir şekilde mülki amir olarak insanların aklını başına toplamasına en çok onların ihtiyacı olabilir.

    *virüs mutasyon geçirdi filan, bu henüz klinik karşılığından emin olduğumuz bir şey değil. ölüm oranları aynı seyrediyor çünkü.

    *yüzde yüz, kesinlikle emin olduğumuz ve şu ana kadar gerçekten belirleyici tek bir faktör var; bulaşma sırasındaki virüs yükü hastalık şiddetiyle doğrudan ilişkili. muhtemelen salgının başlarında virüsten habersizken hastalananların daha ağır, karantinanın yoğunlaştığı dönemde hastalananların daha hafif geçirmesinin en büyük sebebi bu. mutasyon filan olmayabilir yani.

    *bu ne anlama geliyor? basit. eğer maske, mesafe, hijyen üçlüsüne dikkat ederseniz hastalığı kapsanız bile muhtemelen daha hafif geçirirsiniz. ama "ne de olsa hastalanacağız alalım da bitsin" derseniz yoğun bakım istatistiklerine katkıda bulunmanız muhtemel.

    *"geçirenler tekrar geçirmiyor, dünyada sadece 100 mükerrer vaka bildirilmiş" dedi bir hasta maskesini indirirken. salgının başlarında ağır bir grip gibi atlatmıştı. valla o zaman ben çok şanslıyım çünkü bir mükerrer vaka sadece ben biliyorum. ilkinde ayakta, neredeyse ateşsiz, iki kuru öksürükle atlatmıştı. ikincide yoğun bakımın kapısından döndü. ilki karantinanın sıkı olduğu günlerdi, ikincide ise ortak alanda gönlünce dolanırken kapmıştı (bakımevi sakini, 58 yaşında gencecik adam)

    *aşı gelmezse ki yakında görünmüyor, hepimiz evet hastalanabiliriz, ama işte nasıl ne zaman ve ne kadar hastalanacağımız bize bağlı.

    *geçtiğimiz hafta ailemi ziyaret etmeye şehir dışına gittim. gitmeden önce 2 hafta evde, iş yerinde terör estirdim, son gün evde hızlı antikor testi yaptım ama yine de oradan ayrılıp 4-5 gün geçene kadar yüreğim ağzımdaydı. sizlere tavsiyem, imkanınız varsa yaşlılarınıza gitmeyin. giderseniz en azından ilk 2 gün filan biraz daha mesafeli olun.

    *kış ayları daha zor olacak çünkü birbirimizin suratına hohlayacağız. ayrıca belli oldu ki devlet neler olup bittiğini bizden ilelebet saklayacak. o yüzden kendi ohal'inizi ilan etmenizi salık veriyorum. bir de ilk yazımda "devlet salgına hantal ancak beklenenden daha düzgün cevap verdi" demiştim. onu geri alıyorum. para derdi başlar başlamaz tüm önlemleri bıraktı, işsizlik ödeneği adı altında halkını açlığa mahkum etti.

    *ha bir de doktorlar tavandan döner alıyor filan dediler, inanmayın. 3 ay tavandan vermişler şimdi döner dağıtmıyorlar. 2 aya eşitlerler aldığı-verdiği, sonra eksiye geçmeye başlar.

    *temaslılara kesinlikle test yapılmıyor. semptomu olmayana test yapılmıyor. tabii semptom beğendirebilirseniz.

    şimdi gelelim benim önerilerime; yani kendi hayatımda da uyguladığım kuralları anlatayım. ne idealidir ne de %100 can kurtarır ama elimizdeki en iyi strateji bu gibi.

    1. çevrenizi daraltın. sosyalleşmek bir ihtiyaç ve bunu bir iki yıl ertelememize imkan yok. ancak bunu sınırlamak kimseyi öldürmez. benim sürekli görüştüğüm bir kaç arkadaşım var, sosyal mesafemi onların yanındayken biraz salıyorum, aynı masada yemek, maskesiz konuşmak gibi. çünkü hastalanırsa bana bulaştıracak kişi sayısı çok az olursa virüs kapma ihtimalim otomatik olarak düşüyor. kesin çözüm değil ama insanı delirmekten koruyor.

    2. gezme tozmalarınızı sonlandırmayın ama sınırlayıp tarzını değiştirin. biz eşimle zaten motosiklet kullanıcısıydık, şimdi daha tenha neresi varsa gezmeye gidiyoruz. uzak masaya oturup garsonun her gelişinde maske takıyoruz. çatal bıçağı bardağı da sildiniz mi, tamamdır. e artık aşçı yemeğin içine öksürüyorsa şansınıza küsün zaten.

    3.iş yerinde fırsatınız varsa yemekleri toplu yemeyin. masada fermuar düzeninde oturun ve mümkünse cam kapı hep açık olsun. öğle araları, molaları mümkünse açık havada ve biraz mesafeli geçirin. çay kahve içmiyorsanız maske de takabilirsiniz. sizi maske taktığınız için eleştiren olursa onları kendinizden koruduğunuzu söyleyin. örneğin ben hastalara " bugün bu odaya sizden önce 25 kişi girdi, ben olsam maskemi çıkarmam" veya "ben sağlıkçıyım en çok virüs bende" diyorum. hepsi mum gibi oluyor. siz de kontranızı böyle belirleyebilirsiniz "valla metrobüsle 19 durak geliyorum istersen maskemi çıkarmayayım" işe yarayabilir.

    4. az önce bahsettiğim huzur evinde ikinci salgındaki vakaların (46 kişi) yarısı semptomsuzdu ve pek çoğu 70 yaş üstüydü. burada yine bir iyi bir kötü haber var. kötü haber; herkesten kapabilirsiniz. iyi haber, virüs kapıp hastalanmamak bile hala mümkün. gerçi ben semptomsuzların ortak alanda az vakit geçiren hastalar olduğunu düşünüyorum ama olsun, yine ilk dediğime geliyoruz.

    5. hastalıkla ilgili haberleri takip ettiğiniz twitter hesapları filan varsa onları da salın. önemli bir gelişme veya önlem olursa duyarsınız, emin olun. artık bilgi fazlalığı ve dağınıklığı dışında bir işe yaramıyorlar. şu kalp tutulumu örneğin, her gripte olabilen perikarditi insanlar kalp sektesine uğruyormuş gibi yazmışlar. bakın ben yıllar önce viral bir hastalık sırasında perikardit geçirdim ve bundan tesadüfen haberim oldu. 3 gün antiinflamatuar içmek dışında hiç bir şey yapmadım. komik de bir hikayesi var bir gün bir başlığa uyarsa yazarım. myokardit dedikleri de kalp kası tutulumu, hastaların hiç birinde kardiyak bir sonuca yol açmamış. yani bilgi fazlalığı bu işte.

    6. hastalıktan haberdar olun ama sürekli yanınızda da taşımayın. önlemlerinizi alışkanlık haline getirin ve gündelik hayatınıza devam edin.

    şu yukarıdaki beş maddede farkındaysanız önlem almak ve ihmal etmek oranlarını ideale taşımayı öneriyorum. bunu tıbbi sağlığınızdan çok ruhsal sağlığınızı için yapıyorum. çünkü insan tamamen güvende olamaz, tamamen güvende hissetmeye çalışırsanız takıntıdan hareket edemez hale gelirsiniz. önlemlerinizi çok iyi alın, kabul edilebilir, aksi çıkarsa kafanızı duvarlara vurmayacağınız minik serbestliklerle de ruh sağlığınızı koruyun, bir iki arkadaşı veya ortamı güvenli bölge ilan etmek gibi.

    yani önlemlerinizi hatırlayıp hastalanmayı unutarak yaşamınıza devam edin. kendinize iyi bakın. hastalanırsanız da korkmayın hepiniz aslan gibi adamlarsınız :-) *

    hahahaha notu: iş arkadaşım (52) 4 ay sonra, antikoru pozitifken ve immunplazma veri tabanına kayıtlıyken, 2. kez covid oldu. biz de inanmakta güçlük çektiğimizden teste biraz geç gitti. test sonucunu cumartesi günü öğrendik. geçen hafta boyunca temaslıydık; şimdilik iyiyiz, bakalım ne olacak?
  • 345
    sözlüğün üyesi bir doktor olarak (her ne kadar branş alakasız olsa da) olan biteni özetlemek istedim. herkes hemen hemen bu bilgilere sahip biliyorum ama kendimce en objektif olanları anlatayım.

    *bu insana ilk kez bulaşmış bir virüs. o yüzden hastalığı yeni öğreniyoruz. ne olacak? sorusuna kimsenin net bir cevap verememesinin tek sebebi bu. şu anda covid-19'u öğrenme safhasındayız ve biz hazırlık yapamadan o dünya çapında salgına dönüştü. bu yüzden zorlanıyoruz.
    *çok bulaşıcı -kısmen- az öldürücü, belli oranda hastalandırıcı bir tablo.
    *klorokin muhabbetini duymuşsunuzdur açıklayayım; erken evrede etkili olan bir ilacın korumada kullanılması bir öneri sadece. virüsle karşılaşma riski yüksek olan gruplar için bir anlamı olabilir çünkü bulaş sırasındaki virüs miktarı, yani virüs yükü hastalanma ihtimalini doğrudan belirliyor. hastalık şiddetini de tabii. ateş hocanın anlattığı şey mühim; siz bir virüs yutarsanız büyük ihtimalle hastalandırmaz ama bir milyon virüs alırsanız geçmiş olsun. bu yüzden görev başındaki sağlıkçılara ve özellikle hastalarla ilgilenip neredeyse virüs soluyanlar için korunmada klorokin önerilmesi mantıksız değil.
    *özetle maruziyeti olmayan, evde oturan insanın kullanmasının pek anlamı yok. gönül rahatlığıyla söylüyorum ağır virüs maruziyetiniz yoksa klorokin içmediğiniz için ölmeyeceksiniz. ama toplum ilaca saldırır da ihtiyacı olmayanlar tüketirse hastalandığınız zaman ilaç bulamayacağınız için ölebilirsiniz. anladık?
    *abdurrahim albayrak'ın pozitif çıkması çok üzücü. ama bilgilerimizin doğruluğunu onaylaması bakımından da anlamlı. yurt dışı teması, sosyal mesafesizliği, izole olmayışı vb gibi.
    *aşı değil ama ağır vakalardaki tedavi seçenekleri biraz daha iyileşmeye başladı. bunun için ağır vakalara ayıracak zaman, yatak ve doktor bulunması gerek. bu yüzden #evdekal ki yarın hastalanırsan yatak/doktor bulabilesin.
    *dünyanın çoğunluğu gibi sizin de şu an boğazınız tırmalanıyor olabilir. ateşiniz yoksa endişelenmeyin. ateşsiz hasta yok gibi bir şey veya ateşsiz hastalar varsa da onlara uygulanacak sosyal izolasyon dışında bir protokol yok. aksırsanız da tıksırsanız da ateşinin normalse endişelenmeyin, evde oturun öksürüğünüzü kapatın.

    en objektif veriler bunlar. on tane filan whatsapp grubundan takip ediyorum, enfeksiyoncular ve göğüsçüler dahil herkeste bir şaşkınlık hakim. bir psikiyatrist olarak bu süreç için kısa önerilerimi sunayım;

    *kaygılanmanız doğal. korkmanız da gayet insani. size sakin olun diyen herkes yalnız kalınca bir köşede panikliyor, emin olun. ama bu da doğal. birbirimize sakin ol diyeceğiz ve bir yandan da korkmaya devam edeceğiz.
    *doğal olmayan şey kaygılarını başkalarına bulaştırarak veya yansıtarak başa çıkmaya çalışanlar. bunu da hepimiz yapıyoruz, olumsuz haber alır almaz birilerine yetiştiriyoruz. bunu mümkün mertebe azaltmaya çalışın. pandeminin ortasında (hatta belki başında)yız, tabii ki sürekli olumsuz haberler alacağız. bunlara şimdiden hazırlanın ve mümkünse kendiniz sindirmeden başkasına aktarmayın. aynı şekilde başkalarının da size, bir şey içerken hayret verici haber alıp ağzındakini karşısına püskürtürcesine kaygısını püskürtmesine izin vermeyin. cümle biraz saçma oldu biliyorum ama en iyi bu anlatıyor.
    *belli saat aralıklarıyla gündemi takip edin. çok acil değilse felaket tellalı whatsapp gruplarını filan sessize alın. 3 saatte bir bakarsınız.
    *evden çalışmıyorsanız muhakkak ertesi gün için bir planınız olsun. "yarın şunu yapacağım" diyerek yatın ve mümkünse yarın onu yapın. ev temizliği, ütü fark etmez. mümkünse "hep öğrenmek istediğiniz bir şeyi" bu aralar öğrenmeyi denemeyin. korku içindeyken bir şey öğrenemezsiniz. ertelediğiniz basit işler için en ideal zamanlar bunlardır. kütüphane düzenlemek, defter temize çekmek vs. ama yenilik gerektiren şeyleri yapmanız zordur. boşuna kendinizi tüketmeyin.
    *evden çalışanlar mümkünse normal günlerdeki gibi çalışma ve istirahat zamanlarını ayırsınlar. çok zor biliyorum ama normale ne kadar yaklaşırsanız o kadar rahatlayacaksınız.
    *kullanmakta olduğunuz psikiyatrik tedavi varsa ve doktorunuza ulaşamıyorsanız bir doktora ulaşana kadar aynen devam edin. ilacınız bitiyorsa gidip eczaneden parasıyla temin edin, eğer kontrole tabi ilaç kullanıyor ve doktorunuza ulaşamıyorsanız bir mesaj uzağınızdayım.
    *antidepresan kullananlarda sık sık gözlenen "ilaç bırakma challenge"larını bu aralar yapmasanız sizin için çok iyi olur .
    *evde kapalı kalmak herkesi gerecek. birbirinize ara verin. oyuna/telefona/el işine 2 saatliğine gömülmek o kadar da kötü bir şey olmayabilir. ertelenmiş meselelerinizi mümkünse biraz daha erteleyin. size garanti veriyorum, bugünlerde dünyanın en basit meselesi bile olsa çözemezsiniz. özellikle çiftlerin birbirine eleştirileri, geri bildirimleri, aman ha itirafları için en yanlış zamandayız. alttan alın korkmayın daha alacak çok yeriniz var.

    buraya kadar sizlerin yapması gerekenleri anlattık. biraz da yönetimin yapması gerekenleri, kendi başımdan geçenlerle anlatayım. 4-5 gündür boğaz ağrısı ve öksürük çekiyorum. en son dün bir göğüsçü arkadaşım "git kendine test yaptır hastaysan yayma" deyince acile gittim. ateşim olmadığı için hiç bir şey yapmadan eve gitmemi önerdiler, ben de öyle yapacaktım ama doktor olduğum için bir bilgisayarlı tomografi çektiler. bt temiz çıkınca başka bir şey yapılmadı. dünden bu yana göğüsçülerle istişare halindeyim ve durumun ne olduğuna karar veremiyoruz. hasta değilim kendimi iyi hissediyorum, ancak halen benim izolasyona girip girmemem gerektiğine karar veremedik. çünkü neden? test yapılmadı. neden test yapılmadı? çünkü bt negatifti. pozitif olsa izole edecekler ve test yapacaklardı. siz de akşam sağlık bakanının verdiği %9'luk test pozitif oranının içinde beni görecektiniz.

    sağlıkçıyım, hastalık kapma ihtimalim yüksek, öksürüyorum ve bana test yapılmadı. peki o zaman bu negatif çıkan %90 test kime yapılıyor?

    ayrıca bir de şöyle tuhaf bir şey var ki bt testten daha önce bulgu veriyor, yani bana yapılan klinik olarak doğru. "git evine otur zaten evden çıkma" da klinik olarak doğru. ama işte halk sağlığı ve salgın kontrolü açısından öyle mi, hiç zannetmiyorum. bir yandan da bt negatif olunca test de genelde negatif oluyor bu apayrı bir muamma.

    salgının durdurulması için devletin yapması gereken "tık" diyene test yapıp pozitif herkesi izole etmek. güney kore bunu yapıyor. çin bunun sayesinde hastalıktan kurtuldu. yönetimin korkulan kadar hantal olmadığını hatta fena gitmediğini ancak test konusunda bir an önce canhıraş davranması gerektiğini düşünüyorum.

    ve en son olarak, madde halinde sıraladığım tüm psikiyatrik önerilerin sonunda bir gülücük vardı ancak sözlük fasilitelerine hakim olmadığım için görünmez swh veremedim. görünür şekilde toplu gülücüğümü buraya bırakıyorum. kendinize iyi bakın.
  • 1100
    premier ligde maçlar geçen sezon bu zamanlarda seyircisiz oynanırken, şimdi dolu tribünler önünde oynanıyor.
    hadi maçları geçtim, insanlar sokağa bile çıkamıyordu.
    bunun aşı sayesinde olduğunu göremeyecek kadar kör insanlarla dolu etrafımız.
    bide şu argüman var; aşı olduğı halde vaka sayıları düşmüyor.
    benim dangalak vatandaşım, önceki seneye göre her istediğini yaptığın ve aşı olmadığın için sayı düşmüyor olabilir mi?
    bir örnek vereceğim; iki kardeş, biri 20 diğeri 21 yaşında.
    20 yaşında olan erkek ve baya iyi bir sporcu ama aşısız.
    21 yaşında olan kız, çift biontech aşılı.
    erkek olan hastalığı kapıyor. kız aşılı olduğu için kendini koruma gereği duymuyor ama kardeşine bakmak zorunda olduğu için evden çıkmıyor.
    çocuk bir zaman sonra hastanede oksijen desteği almak zorunda kalıyor.
    kız tam 3 test veriyor ama hepsi negatif çıkıyor.
    şimdi burada aşının nasıl etkisi olmuyor acaba?
    hayır aşı yaptırmak istemeyebilirsiniz ama kusura bakmayın aşı olanlarla aynı haklara sahip olamazsınız.
    he sizin bedeniniz değerli, bizim değersiz.
    eğer dediğiniz gibi ortada bir risk varsa ve biz bunu alıyorsak, kusura bakmayın da ayrıcalığımız olsun.
    şunu da kafanıza sokun, aşı olduk diye hastlanmayacağız demiyoruz.
    hem kendimiz, hem de sağlık çalışanları için oluyoruz.
    bugün bu kadar tedbirsizliğe rağmen o hastaneler şişmiyorsa sebebi aşıdır.
    olmuyorsanız olmayın ama insanları da rahat bırakın.
  • 634
    ilk günden beri dikkat etmemize rağmen 1 haftadır hayatımızı alt üst eden hastalık. tüm uyarılara dikkat ettik, çocuklarımızı ve büyüklerimizi de sakındık. lakin geldi beni ve eşimi de buldu...

    16 ekim akşamı 2 saatliğine misafir olan arkadaşlarımız, 2 gün sonra pozitif çıktıklarını söylediler. 21 i akşamı ne yazık ki benim de testim pozitif çıktı.
    illa hafızama kazınacak ya, test sonucu telefonuma geldiğinde 8 yaşındaki oğlumla 8-0 lık ankaragücü maçının özetini youtube dan izliyorduk. o tarihte ilk okul 5 teydim falan diye anlatıyordum. pozitifi gördü ve odasına gitti, yattı. yarım saat sonra falan camı kapalı mı diye kontrol etmek üzere odasına girdiğimde ağlıyordu. sana bir şey olmasını istemiyorum dedi. içim titredi be sözlük. ya bana ne olabilir, daha ne şampiyonluklar göreceğiz oğlum falan diyerek sakinleştirip yatırdım.

    sonra eşime test yapıldı o da pozitif çıktı ama isim karışıklığı oldu (: 3 yaşındaki kızımın adını yazmışlar. il sağlıktan aradılar ilaç gönderemiyoruz, devlet hastanesine gidin tekrar test yaptırın dediler. eşim pozitif nasıl dışarı çıkarayım falan diye söyleyince akıllandılar da lütfedip eve gelip yine test yaptılar. nihayet eşim de ilaç tedavisine başladı.

    tat ve koku yok, kas ve eklem ağrısı bir de ateş var yükselip alçalan. eşim nispeten benden daha iyi durumda. umarım en kısa zamanda atlatırız.

    bir sürü aksilik yaşadığımız şu sürecin bir an önce bitmesini ve aşı/ilaç bulunduğuna dair o güzel haberin en kısa zamanda gelmesini diliyorum.
  • 600
    ne yazık ki eşimle beraber yakalandığımız illet. yaklaşık 2 haftadır evde karantinadayız ve tedavimize evde devam ediyoruz. ilk haftayı oldukça zorlu geçirdik fakat ikinci haftamız nispeten daha rahat geçiyor. şimdilik vücudumuzda kalıcı hasarlar bırakacak mı bilmiyoruz. karantina süremiz bittikten sonra ayrıntılı bir şekilde muayene olacağız.

    inşallah bu illetten kurtulduktan sonra süreçle ilgili ayrıntılı bir yazı yazmayı düşünüyorum.

    bu süreçte iyi dileklerini ileten ve onlarca mesaj gönderen herkese teşekkürü borç bilirim.
  • 783
    28000 üzeri vakaya karşılık 168 vefat ile ölüm oranını 0.006'ya (binde 6) indirdiğimiz virüs. verileri düzgün vermediğinden veya tutamadığından emin olduğumuz hindistan, rusya ve brezilya gibi örneklerden bile 2 kat, 3 kat iyi durumdayız. avrupa'da ise ölüm oranının %4 civarında olduğunu hesap edersek zaten o gerizekalılardan 7-8 kat daha yiyiz.

    bu entryi yazarken arkada dombıra ve mehteri loopa aldım. ankara ayazı olmasa camı açıp türkiye diye bağıracağım. işte bu kadar gururluyum, işte bu kadar başarılıyız, en başarılı biziz. yerseniz tabi...

    geçtiğimiz 4 ayı sayılarla oynayarak "bakmayın o kadar da bulaşıcı değil çok iyi durumdayız" algısı ile garibi rehavete sokarak hayatıyla oynayarak harcadık, anlaşılan önümüzdeki 4 ayı da "ya tamam bulaşıcı kabul, ama inan bak hiç öldürmüyor binde bir be kardeşim" algısıyla yine garibanı rehavete sokup hayatıyla oynayarak geçireceğiz.
  • 632
    salgının türkiyedeki 8. ayında üçüncü kez yazdığım hastalık. bu kez oldukça kısa tutacağım.

    *istanbullular, tabiri caizse tuttunuz. kendim de istanbulda ikamet eden biri olarak söylüyorum, salgının bir şekilde aşıdır, ilaçtır bitinceye kadar hastalıkla karşılaşmamanız, bakın hastalanmamanız demiyorum çok zor.
    *23 ekim gecesi şehrin bıçaklanmalarıyla ünlü bir semtindeki acil doktoru arkadaşımdan aldığım bire bir bilgi:" sabaha kadar bizim hastanede 2000 test yapıldı, 1200'ü pozitif çıktı. en son kendi testim de pozitif çıktı, nöbeti bitirdim eve gidip yatacağım"
    *hükümetin salgını sahada değil hastanede çözme çabası hepimizi hastalanmaya açık hale getirdi. o yüzden artık hastalanmadığımız her gün bir süpriz, bir lütuf. bunu böyle bilin, böyle yaşayın. kronik hastası veya yaşlısı olanlar azami dikkat etsin diyeceğim de neye dikkat edilecek o bile muamma.

    buraya kadar kötü haberler. bundan sonra biraz da iyileri anlatalım.
    *geçtiğimiz ayın başında 70 yaşındaki babam covid oldu. gece ateşlenmiş, sabah annemin mesajıyla uyandım. öğlen hastaneye götürdüklerinde saturasyonu %90 ve kan tablosu ile bt'si covidle uyumlu geldi. bende şafak attı tabii, 8 saatte saturasyonu düşmüşse sağ çıkması mümkün değil dedim. yalnız artık köy çocuğu mudur nedendir bilinmez, akşamına ateşi düştü. kalan 14 günü benim ricamla yatırıldığı ankara şehir hastanesinin yemeklerini överek geçirdi. bütün pcr testleri negatif çıktı. aynı arabada uzun yol yaptığı, aynı termostan su içtiği, aynı yatakta yattığı kimseye bulaştırmadı. bir de bana kızdı "senin yüzünden 14 gün hastanede kaldım ben corona değilim olsam bilmez miyim" diye.

    *son zamanlarda netleştirdiğim görüşümün teyidi için de yazıyorum bunları. pcr negatifse bulaş zor. semptomsuzsa (super bulaştırıcı veya çocuk olmadığı sürece) bulaş zayıf. bunlar salgın kontrolü için iyi haberler.

    *demek ki ne yapıyoruz? griptir, yok soğuk aldım, yok midemi üşüttüm filan demiyoruz. semptom varsa izolasyon ve tetkik. semptomu olanla sıfır temas. isterse babanızın oğlu olsun.

    yine de tüm bunlara rağmen, ben dahil istanbul'da sokağa çıkan çoğu kişi bu virüsü kapacak. akıl hastanesinde çalıştığım zamanlarda bazı hastaların ultra delirmeleri olurdu, yani yok artık denilecek klinik tablolar olurdu "allah insana hastalığın da hayırlısını versin" derdik.

    allah hepimize en hayırlısını versin. ki şahsen ateistim, öyle düşünün.
  • 610
    bugün moğolistan'dan arkadaşım otgonbayar'la hakkında konuştuğum virüs. bazı devletlerin adeta halkıyla dalga geçtiğini ve ölen ölsün dediğini üzülerek öğrendim. inanılmaz ama "gavat demedim kavas dedim" tadında bir kelime cambazlığıyla "vaka demedim hasta dedim" diyerek aylardır bile isteye vatandaşlarından hastalığı kapmış insan sayısını gizlediklerini pişkince, utanmazca itiraf eden bir sağlık bakanları olduğunu söyledi otgonbayar. üstelik halen gerçek günlük vaka sayısını açıklamıyorlarmış.

    yüzleri kızarmıyor mu diye sordum, hayır dedi. bizde yüzü kızaran insanlar hapislerde çürüyor veya intihar ediyorlar.

    vah dedim, işiniz zor.

    bunu derken içimden neyse ki insanın değer gördüğü bir sosyal devletin vatandaşıyım diye geçirdim.

    "biz artık alıştık" dedi otgonbayar, ve bunu derken gerçekten de kanıksamış bir sesi vardı. üzüldüm arkadaşıma, benimle aynı yaşta, aklı başında, iyi yürekli bir çocuk. pandemi zamanı ücretsiz izne çıkarılmış, zaten enflasyon da çok yüksek olduğu için hayat çok pahalıymış bir de gelirsiz kalınca açlık çeker olmuş.

    "her geçen gün bir temel ihtiyaca daha lüks etiketi yapıştırıyoruz" dedi

    ve üstüne ölüme terk ediliyoruz. televizyonda her gün cengiz han'ın asyaya nasıl hükmettiğini anlatan diziler yayinlanıyor, halkımızın en az yarısı bir kez daha asya bozkırlarında suvari birliklerimizle düşmanlarımızı köleleştireceğimiz günleri hayal ediyor ve açlığını masallaşmış tarihle bastırıyor.

    neden ayaklanmıyorsunuz?

    çünkü cengiz han masallarını seven insanlar bizi hiç sevmiyorlar ve ayaklandığımız gün bizi öldürmemeleri için onların önünde duracak kimse yok.

    vah otgonbayarım dedim, sen bari dikkat et, yaşlılarını koru, maskeni tak dedim.

    ben taksam ne olacak dedi, herkes maskesiz ve uyarınca bıçaklıyorlar.

    zaten artık moğolistan'da kimsenin kimseye tahamülü kalmamış, hemen kavga çıkıyormuş. bir sokak köşesinde öldürülsen, tecavüze uğrasan suçlu ertesi gün salıveriliyormuş.

    o yüzden dedi, ben alışkınım.

    vah dostum dedim halime şükrederek.
  • 13
    belirli periyotlarda ortaya çıkan corona virüsünün son mutasyonudur. bundan önceki ölümcül salgınlar yanlış hatırlamıyorsam 2012'de ki mers-cov ve 2003'teki sars-cov virüsleri de covid-19 gibi hayvanlardan mutasyon sonucu insana geçmiş bir mrna türü.

    sars-cov çin'de yarasadan kediye, kediden insanlara, mers-cov ise arabistan'da deveden bulaştığı düşünülüyor.

    covid-19 için de yarasa, yılan, timsah gibi bir çok söylenti var. hangi hayvandan bulaştığı, bulaşan hayvandan göçmen hayvanlara bulaşma ihtimali bilinmediğinden tüm vakalar insandan insana diyemeyiz.

    corona adı altında toplanan tür, aslında evinizde beslediğiniz hayvanda bile olabilir fakat mutasyonlu hali covid-19'dur.

    örneğin kedilerde sık görülen ve tedavisi bulunmayan fip* de ölümcül bir corona virüsüdür ancak insana bulaşan formu henüz görülmemiştir, kediler arasında ise dışkı, mama kabı vb şekilde kolaylıkla bulaşabiliyor.

    keza kış aylarında corona'nın farklı türleri insanlara bulaşıp soğukalgınlığı vsden sonra geçiyor.

    covid-19 ise solunum yoluyla bulaşan yeni bir tür. fakat temas ettiğiniz yüzeyden elinize, burdan da ağız-burun yoluyla vücuda geçmesi yüksek olasılık.

    bu sebeple eller düzenli olarak alkol veya alkollü sabun vb temizleyici ile yıkanmalı, yıkanmadan ağız,burun,göz ile temas edilmemeli.

    solunum yolunu kapatmak için maske kullanılmalı.

    hapşuran, öksüren kişilerle belirli* mesafede kalınmalı.

    kendi fikrim, ülkemizde de aktif vakaların olduğu ancak hem net teşhis konmak, hem panik yaratmamak hem de farklı sebeplerden ötürü açıklanmadığı yönünde.

    bu sebeple dikkatli olmakta fayda var.

    şuana kadar ki ölümler ağırlıklı bağışıklık sistemi zayıf, belirli yaşın üzerindeki ve kronik kalp,böbrek, akciğer rahatsızlıkları olan kişiler.

    şuan moderna'nın geliştirdiği bir aşı var ve onay için fda'ya gönderildi. sonrasında da testler başlayacak. bunun da birkaç hafta sürmesi bekleniyor.

    fakat dün wall street journal'da da "tedavi için ilaçlar yakında üretilebilir fakat aşılar beklenildiği kadar çabuk gelmeyebilir" gibi bir haber vardı.

    komplo teorisi üretmek istemiyorum ancak ilaç sektöründeki kirlilik, virüsün çin'den çıkıp son 2 aydır çin'e yapılan muamele vs gibi bir çok neden akıllarda soru işareti.

    herkese sağlık sıhhat diliyorum.
  • 338
    ben arada öksürüyorum, hanımın biraz daha sık, 2.5 yaşında kızım sadece geceleri öksürüyor. şimdilik ateş vs başka belirti yok. sabaha kadar gözüme uyku girmiyor. çocuk öksürdükçe canım yanıyor. yine başladı :( 184'ü aradım hasta değilsiniz dedi.

    evden çıkmamam mümkün değil işe gidiyorum haftanın 5 günü. hanım çocuk 8 gündür çıkmadılar. tüm önlemlerimizi aldık. dışarıda insanlarla sıfır temas, sürekli hijyen. eve gelirse ben getireceğim bu illeti. 2 haftadır annemi falan görmedim.

    kendim falan çok önemli değil de küçücük yavruma bir şey olursa yaşayamam.
  • 920
    10 nisan günü, bu hastalık yüzünden babamı kaybettim. 5 gün boyunca sadece ateş sıkıntısı vardı. onu da evde kendi çabalarıyla düşürmeyi başarıyordu. hastalığının 6. gününde, perşembe günü, telefonda konuştuğumuzda nefes alış verişinde bir sıkıntı olduğunu farkettik, ama ben iyiyim diyerek, bizi endişe ettirmemeye çalışıyordu. ne kadar ambülans çağıralım desek de, biraz daha kendimi yoklayacağım diyerek, hastaneye gitmeyi erteliyordu. ta ki geçen cumartesi gününe kadar, hastaneye gitmeyi zar zor kabul etmişti. ama hastaneye gidemeden evde kalbi durdu. tüm müdahalelere rağmen kurtaramadılar.
    60 yaşındaydı daha. çevresinde çok sevilen bir insan olmasına rağmen sadece iki elin parmağını geçmeyecek bir insan sayısıyla toprağa verdim babamı. ben aralık sonunda geçirmiştim ve hala etkilerini yaşıyorum. çok dikkat edin sevgili renktaşlarım, hem kendinize hem de tüm sevdiklerinize. emin olun ateş düştüğü yeri yakıyor, hem de çok acı bir şekilde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın