535
salgının 5. ayına girilirken ilk yazdıklarma ufak tefek bir şeyler ekleme ihtiyacı duyduğum lanet hastalık. doktoruz ya hesapta.
*herhalde artık bakanlık tarafından paylaşılan verilere bel bağlamamak gerektiğini herkes anlamıştır. benim ilgimi çeken son günlerde valilerin, bakanlığı yalanlarcasına açıkladığı yüksek sayılar. ya siyasi bir ayak kaydırma var ya da artık valilerin halk sağlığını koruma adına riske girip ateşten gömleğe razı olma durumu başladı. bir şekilde mülki amir olarak insanların aklını başına toplamasına en çok onların ihtiyacı olabilir.
*virüs mutasyon geçirdi filan, bu henüz klinik karşılığından emin olduğumuz bir şey değil. ölüm oranları aynı seyrediyor çünkü.
*yüzde yüz, kesinlikle emin olduğumuz ve şu ana kadar gerçekten belirleyici tek bir faktör var; bulaşma sırasındaki virüs yükü hastalık şiddetiyle doğrudan ilişkili. muhtemelen salgının başlarında virüsten habersizken hastalananların daha ağır, karantinanın yoğunlaştığı dönemde hastalananların daha hafif geçirmesinin en büyük sebebi bu. mutasyon filan olmayabilir yani.
*bu ne anlama geliyor? basit. eğer maske, mesafe, hijyen üçlüsüne dikkat ederseniz hastalığı kapsanız bile muhtemelen daha hafif geçirirsiniz. ama "ne de olsa hastalanacağız alalım da bitsin" derseniz yoğun bakım istatistiklerine katkıda bulunmanız muhtemel.
*"geçirenler tekrar geçirmiyor, dünyada sadece 100 mükerrer vaka bildirilmiş" dedi bir hasta maskesini indirirken. salgının başlarında ağır bir grip gibi atlatmıştı. valla o zaman ben çok şanslıyım çünkü bir mükerrer vaka sadece ben biliyorum. ilkinde ayakta, neredeyse ateşsiz, iki kuru öksürükle atlatmıştı. ikincide yoğun bakımın kapısından döndü. ilki karantinanın sıkı olduğu günlerdi, ikincide ise ortak alanda gönlünce dolanırken kapmıştı (bakımevi sakini, 58 yaşında gencecik adam)
*aşı gelmezse ki yakında görünmüyor, hepimiz evet hastalanabiliriz, ama işte nasıl ne zaman ve ne kadar hastalanacağımız bize bağlı.
*geçtiğimiz hafta ailemi ziyaret etmeye şehir dışına gittim. gitmeden önce 2 hafta evde, iş yerinde terör estirdim, son gün evde hızlı antikor testi yaptım ama yine de oradan ayrılıp 4-5 gün geçene kadar yüreğim ağzımdaydı. sizlere tavsiyem, imkanınız varsa yaşlılarınıza gitmeyin. giderseniz en azından ilk 2 gün filan biraz daha mesafeli olun.
*kış ayları daha zor olacak çünkü birbirimizin suratına hohlayacağız. ayrıca belli oldu ki devlet neler olup bittiğini bizden ilelebet saklayacak. o yüzden kendi ohal'inizi ilan etmenizi salık veriyorum. bir de ilk yazımda "devlet salgına hantal ancak beklenenden daha düzgün cevap verdi" demiştim. onu geri alıyorum. para derdi başlar başlamaz tüm önlemleri bıraktı, işsizlik ödeneği adı altında halkını açlığa mahkum etti.
*ha bir de doktorlar tavandan döner alıyor filan dediler, inanmayın. 3 ay tavandan vermişler şimdi döner dağıtmıyorlar. 2 aya eşitlerler aldığı-verdiği, sonra eksiye geçmeye başlar.
*temaslılara kesinlikle test yapılmıyor. semptomu olmayana test yapılmıyor. tabii semptom beğendirebilirseniz.
şimdi gelelim benim önerilerime; yani kendi hayatımda da uyguladığım kuralları anlatayım. ne idealidir ne de %100 can kurtarır ama elimizdeki en iyi strateji bu gibi.
1. çevrenizi daraltın. sosyalleşmek bir ihtiyaç ve bunu bir iki yıl ertelememize imkan yok. ancak bunu sınırlamak kimseyi öldürmez. benim sürekli görüştüğüm bir kaç arkadaşım var, sosyal mesafemi onların yanındayken biraz salıyorum, aynı masada yemek, maskesiz konuşmak gibi. çünkü hastalanırsa bana bulaştıracak kişi sayısı çok az olursa virüs kapma ihtimalim otomatik olarak düşüyor. kesin çözüm değil ama insanı delirmekten koruyor.
2. gezme tozmalarınızı sonlandırmayın ama sınırlayıp tarzını değiştirin. biz eşimle zaten motosiklet kullanıcısıydık, şimdi daha tenha neresi varsa gezmeye gidiyoruz. uzak masaya oturup garsonun her gelişinde maske takıyoruz. çatal bıçağı bardağı da sildiniz mi, tamamdır. e artık aşçı yemeğin içine öksürüyorsa şansınıza küsün zaten.
3.iş yerinde fırsatınız varsa yemekleri toplu yemeyin. masada fermuar düzeninde oturun ve mümkünse cam kapı hep açık olsun. öğle araları, molaları mümkünse açık havada ve biraz mesafeli geçirin. çay kahve içmiyorsanız maske de takabilirsiniz. sizi maske taktığınız için eleştiren olursa onları kendinizden koruduğunuzu söyleyin. örneğin ben hastalara " bugün bu odaya sizden önce 25 kişi girdi, ben olsam maskemi çıkarmam" veya "ben sağlıkçıyım en çok virüs bende" diyorum. hepsi mum gibi oluyor. siz de kontranızı böyle belirleyebilirsiniz "valla metrobüsle 19 durak geliyorum istersen maskemi çıkarmayayım" işe yarayabilir.
4. az önce bahsettiğim huzur evinde ikinci salgındaki vakaların (46 kişi) yarısı semptomsuzdu ve pek çoğu 70 yaş üstüydü. burada yine bir iyi bir kötü haber var. kötü haber; herkesten kapabilirsiniz. iyi haber, virüs kapıp hastalanmamak bile hala mümkün. gerçi ben semptomsuzların ortak alanda az vakit geçiren hastalar olduğunu düşünüyorum ama olsun, yine ilk dediğime geliyoruz.
5. hastalıkla ilgili haberleri takip ettiğiniz twitter hesapları filan varsa onları da salın. önemli bir gelişme veya önlem olursa duyarsınız, emin olun. artık bilgi fazlalığı ve dağınıklığı dışında bir işe yaramıyorlar. şu kalp tutulumu örneğin, her gripte olabilen perikarditi insanlar kalp sektesine uğruyormuş gibi yazmışlar. bakın ben yıllar önce viral bir hastalık sırasında perikardit geçirdim ve bundan tesadüfen haberim oldu. 3 gün antiinflamatuar içmek dışında hiç bir şey yapmadım. komik de bir hikayesi var bir gün bir başlığa uyarsa yazarım. myokardit dedikleri de kalp kası tutulumu, hastaların hiç birinde kardiyak bir sonuca yol açmamış. yani bilgi fazlalığı bu işte.
6. hastalıktan haberdar olun ama sürekli yanınızda da taşımayın. önlemlerinizi alışkanlık haline getirin ve gündelik hayatınıza devam edin.
şu yukarıdaki beş maddede farkındaysanız önlem almak ve ihmal etmek oranlarını ideale taşımayı öneriyorum. bunu tıbbi sağlığınızdan çok ruhsal sağlığınızı için yapıyorum. çünkü insan tamamen güvende olamaz, tamamen güvende hissetmeye çalışırsanız takıntıdan hareket edemez hale gelirsiniz. önlemlerinizi çok iyi alın, kabul edilebilir, aksi çıkarsa kafanızı duvarlara vurmayacağınız minik serbestliklerle de ruh sağlığınızı koruyun, bir iki arkadaşı veya ortamı güvenli bölge ilan etmek gibi.
yani önlemlerinizi hatırlayıp hastalanmayı unutarak yaşamınıza devam edin. kendinize iyi bakın. hastalanırsanız da korkmayın hepiniz aslan gibi adamlarsınız :-) *
hahahaha notu: iş arkadaşım (52) 4 ay sonra, antikoru pozitifken ve immunplazma veri tabanına kayıtlıyken, 2. kez covid oldu. biz de inanmakta güçlük çektiğimizden teste biraz geç gitti. test sonucunu cumartesi günü öğrendik. geçen hafta boyunca temaslıydık; şimdilik iyiyiz, bakalım ne olacak?
*herhalde artık bakanlık tarafından paylaşılan verilere bel bağlamamak gerektiğini herkes anlamıştır. benim ilgimi çeken son günlerde valilerin, bakanlığı yalanlarcasına açıkladığı yüksek sayılar. ya siyasi bir ayak kaydırma var ya da artık valilerin halk sağlığını koruma adına riske girip ateşten gömleğe razı olma durumu başladı. bir şekilde mülki amir olarak insanların aklını başına toplamasına en çok onların ihtiyacı olabilir.
*virüs mutasyon geçirdi filan, bu henüz klinik karşılığından emin olduğumuz bir şey değil. ölüm oranları aynı seyrediyor çünkü.
*yüzde yüz, kesinlikle emin olduğumuz ve şu ana kadar gerçekten belirleyici tek bir faktör var; bulaşma sırasındaki virüs yükü hastalık şiddetiyle doğrudan ilişkili. muhtemelen salgının başlarında virüsten habersizken hastalananların daha ağır, karantinanın yoğunlaştığı dönemde hastalananların daha hafif geçirmesinin en büyük sebebi bu. mutasyon filan olmayabilir yani.
*bu ne anlama geliyor? basit. eğer maske, mesafe, hijyen üçlüsüne dikkat ederseniz hastalığı kapsanız bile muhtemelen daha hafif geçirirsiniz. ama "ne de olsa hastalanacağız alalım da bitsin" derseniz yoğun bakım istatistiklerine katkıda bulunmanız muhtemel.
*"geçirenler tekrar geçirmiyor, dünyada sadece 100 mükerrer vaka bildirilmiş" dedi bir hasta maskesini indirirken. salgının başlarında ağır bir grip gibi atlatmıştı. valla o zaman ben çok şanslıyım çünkü bir mükerrer vaka sadece ben biliyorum. ilkinde ayakta, neredeyse ateşsiz, iki kuru öksürükle atlatmıştı. ikincide yoğun bakımın kapısından döndü. ilki karantinanın sıkı olduğu günlerdi, ikincide ise ortak alanda gönlünce dolanırken kapmıştı (bakımevi sakini, 58 yaşında gencecik adam)
*aşı gelmezse ki yakında görünmüyor, hepimiz evet hastalanabiliriz, ama işte nasıl ne zaman ve ne kadar hastalanacağımız bize bağlı.
*geçtiğimiz hafta ailemi ziyaret etmeye şehir dışına gittim. gitmeden önce 2 hafta evde, iş yerinde terör estirdim, son gün evde hızlı antikor testi yaptım ama yine de oradan ayrılıp 4-5 gün geçene kadar yüreğim ağzımdaydı. sizlere tavsiyem, imkanınız varsa yaşlılarınıza gitmeyin. giderseniz en azından ilk 2 gün filan biraz daha mesafeli olun.
*kış ayları daha zor olacak çünkü birbirimizin suratına hohlayacağız. ayrıca belli oldu ki devlet neler olup bittiğini bizden ilelebet saklayacak. o yüzden kendi ohal'inizi ilan etmenizi salık veriyorum. bir de ilk yazımda "devlet salgına hantal ancak beklenenden daha düzgün cevap verdi" demiştim. onu geri alıyorum. para derdi başlar başlamaz tüm önlemleri bıraktı, işsizlik ödeneği adı altında halkını açlığa mahkum etti.
*ha bir de doktorlar tavandan döner alıyor filan dediler, inanmayın. 3 ay tavandan vermişler şimdi döner dağıtmıyorlar. 2 aya eşitlerler aldığı-verdiği, sonra eksiye geçmeye başlar.
*temaslılara kesinlikle test yapılmıyor. semptomu olmayana test yapılmıyor. tabii semptom beğendirebilirseniz.
şimdi gelelim benim önerilerime; yani kendi hayatımda da uyguladığım kuralları anlatayım. ne idealidir ne de %100 can kurtarır ama elimizdeki en iyi strateji bu gibi.
1. çevrenizi daraltın. sosyalleşmek bir ihtiyaç ve bunu bir iki yıl ertelememize imkan yok. ancak bunu sınırlamak kimseyi öldürmez. benim sürekli görüştüğüm bir kaç arkadaşım var, sosyal mesafemi onların yanındayken biraz salıyorum, aynı masada yemek, maskesiz konuşmak gibi. çünkü hastalanırsa bana bulaştıracak kişi sayısı çok az olursa virüs kapma ihtimalim otomatik olarak düşüyor. kesin çözüm değil ama insanı delirmekten koruyor.
2. gezme tozmalarınızı sonlandırmayın ama sınırlayıp tarzını değiştirin. biz eşimle zaten motosiklet kullanıcısıydık, şimdi daha tenha neresi varsa gezmeye gidiyoruz. uzak masaya oturup garsonun her gelişinde maske takıyoruz. çatal bıçağı bardağı da sildiniz mi, tamamdır. e artık aşçı yemeğin içine öksürüyorsa şansınıza küsün zaten.
3.iş yerinde fırsatınız varsa yemekleri toplu yemeyin. masada fermuar düzeninde oturun ve mümkünse cam kapı hep açık olsun. öğle araları, molaları mümkünse açık havada ve biraz mesafeli geçirin. çay kahve içmiyorsanız maske de takabilirsiniz. sizi maske taktığınız için eleştiren olursa onları kendinizden koruduğunuzu söyleyin. örneğin ben hastalara " bugün bu odaya sizden önce 25 kişi girdi, ben olsam maskemi çıkarmam" veya "ben sağlıkçıyım en çok virüs bende" diyorum. hepsi mum gibi oluyor. siz de kontranızı böyle belirleyebilirsiniz "valla metrobüsle 19 durak geliyorum istersen maskemi çıkarmayayım" işe yarayabilir.
4. az önce bahsettiğim huzur evinde ikinci salgındaki vakaların (46 kişi) yarısı semptomsuzdu ve pek çoğu 70 yaş üstüydü. burada yine bir iyi bir kötü haber var. kötü haber; herkesten kapabilirsiniz. iyi haber, virüs kapıp hastalanmamak bile hala mümkün. gerçi ben semptomsuzların ortak alanda az vakit geçiren hastalar olduğunu düşünüyorum ama olsun, yine ilk dediğime geliyoruz.
5. hastalıkla ilgili haberleri takip ettiğiniz twitter hesapları filan varsa onları da salın. önemli bir gelişme veya önlem olursa duyarsınız, emin olun. artık bilgi fazlalığı ve dağınıklığı dışında bir işe yaramıyorlar. şu kalp tutulumu örneğin, her gripte olabilen perikarditi insanlar kalp sektesine uğruyormuş gibi yazmışlar. bakın ben yıllar önce viral bir hastalık sırasında perikardit geçirdim ve bundan tesadüfen haberim oldu. 3 gün antiinflamatuar içmek dışında hiç bir şey yapmadım. komik de bir hikayesi var bir gün bir başlığa uyarsa yazarım. myokardit dedikleri de kalp kası tutulumu, hastaların hiç birinde kardiyak bir sonuca yol açmamış. yani bilgi fazlalığı bu işte.
6. hastalıktan haberdar olun ama sürekli yanınızda da taşımayın. önlemlerinizi alışkanlık haline getirin ve gündelik hayatınıza devam edin.
şu yukarıdaki beş maddede farkındaysanız önlem almak ve ihmal etmek oranlarını ideale taşımayı öneriyorum. bunu tıbbi sağlığınızdan çok ruhsal sağlığınızı için yapıyorum. çünkü insan tamamen güvende olamaz, tamamen güvende hissetmeye çalışırsanız takıntıdan hareket edemez hale gelirsiniz. önlemlerinizi çok iyi alın, kabul edilebilir, aksi çıkarsa kafanızı duvarlara vurmayacağınız minik serbestliklerle de ruh sağlığınızı koruyun, bir iki arkadaşı veya ortamı güvenli bölge ilan etmek gibi.
yani önlemlerinizi hatırlayıp hastalanmayı unutarak yaşamınıza devam edin. kendinize iyi bakın. hastalanırsanız da korkmayın hepiniz aslan gibi adamlarsınız :-) *
hahahaha notu: iş arkadaşım (52) 4 ay sonra, antikoru pozitifken ve immunplazma veri tabanına kayıtlıyken, 2. kez covid oldu. biz de inanmakta güçlük çektiğimizden teste biraz geç gitti. test sonucunu cumartesi günü öğrendik. geçen hafta boyunca temaslıydık; şimdilik iyiyiz, bakalım ne olacak?