kulağıma her çalışında gözlerimin önünde; öğlen vakti oynadığımız maçlar ve bunları izlemek için çocuk halimizle okulu asışımız, sokaklarda
ilhan mansız çalımı atmaya çalışan akranlarım, şenol güneş'in iki beden büyük takım elbisesi, ümit davala'nın mohikan saç stili, rivaldo'ya ülkece ettiğimiz beddualar
*, senegal maçı sonrası gazetelerin yaptığı yıldırım baskılar,
hasan şaş'ın bambu kolyesi, hakan şükür'ün üçüncülük maçına kadar çözülmeyen basireti, tabii ki ömer üründül, hıncal uluç'un evine maç izlemek için biriken şürekası ve o evden yapılan canlı yayınlar, güney kore-italya maçının hakemi, ronaldinho'nun seaman'a attığı efsane gol,
adidas fevernova, zidane'sız fransa, ronaldo'nun bize yarı finalde burun dayayarak attığı gol, kolaların verdiği envai çeşit eşantiyon bardaklar, almanya'nın suudi arabistan'a attığı 8 gol,
el-hadji diouf... ve en nihayetinde yine
hasan şaş'ın keli ve muhteşem performansı canlanıyor.
zaten muhteşem olan şarkının çağrıştırdıkları da böylesine güzel işte
*. serdar ortaç'ın, rafet el roman'ın yaptığı şarkıları yıllar sonra duyarsak da -şarkıların kalitelerine yaraşır şekilde- dane dane benleriyle ozan tufan'ı hatırlarız artık.
tarkan, sen çok yaşa emi!