• 1
    ilk gittigim mac diyarbakirspor maciydi. o sezonun acilis maci. nasil heyecan var anlatamam. ben ki o zamanlar yeni yeni maclara gitmeye baslamis biri olarak 80bin'i hayal edemiyordum. neyse ki arabayla gittik ve soylenenin aksine ne trafik ne baska bi sorunla karsilastik. arabayi otoparka park ettikten sonra indik arabadan ve o acik tribunun o boslugundan stadin kapali tribununu gormemle agzimdan sularin dokulmesi bir oldu. adimlarim hizlandi, sabirsizim 2-3 saat var ama girip icerde oturmak istiyorum, bos bos tribunleri izlemek istiyorum. neyse turnikelerde bayragimizin direk diye tabir edilen kismi alinip ufak bir gerginlik yasansa da hayatim boyunca unutamayacagim bir ana yaklasiyordum. stadin bitmek bilmeyen merdivenleri. son merdivenlere yaklastikca gozlerimi kapattim zira merdivenler bitince stadi tam gorus acisiyla gormek istedim. ve beklenen an ... gozlerimi acisim o devasa stadi gorusum hayatim boyunca unutamayacagim bir andir. maca gelirsek devre arasinda 63bin kisinin* geldigini soylemesi, ilk 3lude bildigin zeminin sallanmasi, macin sonlarina dogru meksika dalgasi cekmemiz * hayatim boyunca unutamayacagim bir andir. kotu zamanlarimiz da olsa, adini duydugumda gulumserim her defasinda.
  • 9
    stada gidiş gelişin kaç gün sürdüğünden etraftaki tepelerin en kestirme nasıl geçilebileceğine, tribünde boydan boya kaç dakikada yürünebileceğinden hangi tribünden kaç x zoom yapabilecek dürbünle futbolcuların seçilebileceğine kadar birçok önemli veriyi barındırır bu anılar. en bombastik olanı ise kesinlikle meşhur karlı konya maçında kale arkası tribünde dolaştığı rivayet edilen kurtlardır.
  • 10
    25 mayis 2005 milan liverpool maci'nda sonra, ingiliz tarftarların sağa sola fırlattıkları açılınca goaaaalll yazan zımbırtıdan toplamıştım bir sürü. bunlarla ugrasırken servisi kaçırıp, dağ başında nasıl sabahlayacağımın hesabını yaparken nereye gittiği belli olmayan bir panelvana atmıştım kendimi. o arabaya doğru koşarken liverpool taraftarının stat önünde içip yere fırlattığı bir kaç bin bira kutusundan biri ayağımı kaydırmıştı ve göt üstü o bira kutularının üzerine oturmuştum. kalça kemiğimdeki şimdi bir defa daha hissettim valla.
  • 13
    21 eylul 2003 galatasaray fenerbahce macinda ilk türk yapımı roketin denemesi yapılmıştı. fenerbahçe tribünlerinde bulunanların üzerine düşmeyip duvara çarptığı için hala yatıp kalkıp dua ederim. "bi müddet biz nasıl insanlarız" diye düşünüp durmuştum. hiç bir şeyi kolay kolay unutmam ama her önünden geçişimde görsel hafızadan pörtler bu olay. çok kalabalık maçtı. allah korudu.

    (bkz: #97214)
  • 14
    sene 2002 olimpiyat ın açılışı galatasaray - olympiakos maçıydı. elimde bir tomar biletle 5 arkadasım ve bir arkadaşımın amcasıyla beraber gitmiştik maça. erkenden gidip önce stadı gezip sonra maçı izlemeye başlamıştık. stadyumun tamamı dolmuş hatta kale arkaşı tribünün arka bölümündeki 1.80 lık korkuluklardan insanlar atlıyor ve bir ordu misali stadyum un içine akıyorladı. ogun arkadaşımın amcası yeni bir jeep almıştı ve ilk defa olimpiyat stadına giderken kullanıyordu arabasını. stadyuma bağlantı yolu gidiş ve dönüş sadece 5 metre genişliğinde bir yoldan sağlanıyordu. maç bitmişti arabayla eve donmeye calıstık ama olmadı tam 4 saat olduğumuz yerde kaldık ve yeni alınmış araba ogun tam 20 yıl eskidi. korkunç bir balata kokusu ve toz duman içersinde insanların çektiği çile yüzlerine yansıyordu. dönüş yolunda arabalarını bırakıp eve yürümeye çalışan kişilerde vardı. kısacası şampiyonlar ligi finali ve 5-1 lik galatasaray - fenerbahçe maçının dışında bana pekde iyi şeyler hatırlatmayan anılarla doludur.

    not: buraya stadyum yapana ana avrat düz gidenler önce bir kafasını çalıştırsın kanımca. çünkü dünyadaki çoğu stadyum şehir içinde değildir. ancak buralara ulaşım baya bir gelişmştir. atatürk olimpiyat stadyum u adı üstünde bir olimpiyat stadyumudur ve umutsuz bir şekilde hazırlıksız aday olduğumuz 2008 olimpiyatları için yapılmıştır. istanbul, olimpiyatları kazanamayınca ne yol yapılmıştır ne de başka birşey. kısacası küfürü hak eden oraya stad yapan değil yaptırandır.
  • 16
    cl finaline taksim’den liverpool taraftarlarıyla aynı otobüsle ve gs formasıyla gitmek, rezil trafik, stada 1 km.kala otobüslerden inerek yürümemiz, stadın önünde yana yakıla bilet arayan ingilizler; biletleri 100 tl’den satılan 5-1 lik kupa finalini kuzen vasıtasıyla bulduğum beleş sponsor bileti sayesinde tribünde izlemek; lig seyirci rekorunun kırıldığı 2-2 lik fb maçında, freddy ve sopalı bayrak koreografilerinin yapıldığı bordeaux ve psv maçlarında orada bulunmak, olympiakos ile oynadığımız cl grup maçında arkamda meşale yakan denyo yüzünden saçlarımın bir kısmının yanması, fatih terim’in veda maçını *o zamanlar nişanlım olan şimdiki eşimle birlikte kapalı tribünde seyretmek, ligin ilk haftası diyarbakırspor ile oynanan maça ankara’dan ankaralı aslanlar ile birlikte yolculuk ederek gelmek, kapalı orta göbeğe çıkan 709 ve 710 nolu kapılar vs..sezonu liderin 22 puan gerisinde 6.sırada bitirmemize rağmen unutulmayan anılar..
  • 18
    stadın açılış maçı olan olympiakos maçına gitmiştim. o kadar erken gitmemize rağmen ancak girebilmiştik maç başlarken. asy'deki yeni açık'a karşılık gelen açık tribünde en üstlerde oturmuştum. berkant golü attığında topu göremememiştim o mesafeden. hoş zaten çoğu pozisyonda topu görmek çok zor olurdu olimpiyatta maç izlerken, buz hokeyi izlemek gibi bir şey. oyuncular sevinince aha diyorsun gol olmuş oley.

    maçtan 10 dakika erken çıktık, uyanığız ya kalabalık olmadan gideceğiz. arabanın kontağını açıp 3 mt kadar gidebildikten sonra kontağı kapatmak zorunda kaldık. 2-3 saate yakın hiç kontak açamamıştık. ben zaten uyumuşum bi ara arka koltukta, kameralar aha bu uyuyo lan diye beni de çekmişler, söyleyenlerin yalancısıyım. velhasılı kelam gitmenin büyük dert olduğu gidersen dönmenin daha büyük dert olduğu ve şampiyonlar liginden elenmemize sebep olan kazıkların büyüklerindendir.

    rahmetli özhan abi, seni yine de sevgiyle anıyoruz ya bu sözlükte, büyük taraftarız vallahi biz.
  • 19
    şimdi hatırlayamadığım ama bizi olimpiyata sürükleyen bir maça gidiyordum. otobüsle gidecektim. otobüs dediğim bildiğin iett yani. ilk olarak mecidiyeköy e gidiyordum oradan da olimpiyat a gidecektim. neyse otobüste arka tarafa geçtim m.köye doğru yol almaya başladık. derken otobüse güzel bir kadın bindi. hani bazen dersin ya "ulan şu karı benim olsun, 10 milyar borcum olsun" diye işte o misal bir kadındı. zaten otobüse binince hele de otobüs ilerlemeye başlayınca otobüste birden bir dalgalanma oldu. sanki içeri mahmut hoca girmiş herkes ayağa kalkmış gibiydi. otobüse bir baktım yaşlısı genci herkes birden toparlandı. tüm gözler kadının üzerindeydi ve üzerinde olmaması da imkansızdı. kadın resmen güneş gibi doğmuştu otobüsün içerisine. bende doğal olarak güneşin yanımda olmasını sadece beni ısıtmasını isteyerek içimden "ulan şimdi gelse yanımda dikilse, otobüstekiler mors olsa, birden konuşmaya başlasak, arkadaş olsak, sonra da ona kahve içmeye gitsek..." dedim. bunları düşünmeye kalmadı kadın bana doğru gelmeye başladı. aman tanrım dileklerim kabul oluyordu ve nasıl olduysa gerçekten olay aynı şekilde cereyan etmeye başlıyordu. ve kadın yanımdaydı. kolunu kaldırmış tutacaktan tutuyordu, koltuk altı gözüküyordu. bir koku sürmüştü ki anlatılmaz yaşanır. eminim ölüyü bile diriltirdi. neyse düşünmeye başladım ulan nasıl bir konu açsam acaba diye. ama nasıl olduysa beynim durdu dilim dönmez oldu. hem düşündüm ulan üzerinde forma ve atkı anasının mına gidiyorsun. konuşsan ne yapacaksın maçı mı ekeceksin, hadi ektin bu güneşin yanında reis gibi mi gezeceksin. neyse kadına baktım sanki bu otobüse ilk kez binmiş gibiydi. sürekli etrafa bakıp duruyordu. gerçi bakmak denmez ondan gözümü ayıramıyorum ki. kadın sürekli etrafa bakıp duruyordu anladım ki ineceği yeri bilmiyordu. sevindim konuya girebilecektim.

    cesaretimi toplayıp olaya girdim.
    tc: pardon yardımcı olabilir miyim
    k: ben buralarda bir yerde inmem gerekiyor.
    tc: nerede inecektiniz **
    k: bilmiyorum
    tc: durak veya bir semt
    k: göztepe
    tc: göztepe ama tam olarak nereye gideceksiniz *
    kadından müthiş bir cevap
    k: amcama
    tc: hı!!

    kitleniyorum, dilim tutuluyor ve daha soru sormuyorum o da başka bir şey demiyor zaten. inip uzaklaşıyor benden.

    edit: maç anısından çok kişisel bir anı gibi oldu ama olsun.
  • 20
    yanlış hatırlamıyorsam yine bir ramazan ayındayız. maç günü iş yerinden izin alıp saat 3’te çıktım işten. arkadaşlar iftara galata kulesinin oraya çağırdı ben de davete icabetsizlik olmaz diyerek kalktım gittim. neyse ezan okundu yemekler yendi. hadi dedik kalkalım. –hiç unutmuyorum elemanın birisi ulan saat daha 6 saat 10’daki maça bu saatte gidilir mi dedi- ayağımızı sürüye sürüye kalktık çıktık yola.

    bu arada maç ya bordeaux ya da psv maçı olmalı net hatırlamıyorum.

    saat 6:30 gibi okmeydanı tem bağlantısındaydık. gaziosmanpaşa sapağına gelmeden trafik kilitlendi. çok fazla dert etmedik nasıl olsa hem kombinemiz vardı hem de daha maça koskoca 3 saat… gideceğimiz yol da topu topu 20 km var ya da yok. yürüsek gideriz birader üç saatte değil mi?

    değil işte anasını satayım değil.

    olimpiyatın arkasından, sağından, solundan ne kadar kaçamak yol varsa hepsi denendi. ama sonuçlar maalesef hep hüsrandı. saat 9:30 gibiydi sanırım stadı görebiliyor ama ona dokunamıyorduk. en sonunda arabaları yol kenarına bırakıp tozlu topraklı ve hatta çamurlu bir yoldan stada ulaşmayı başardık.

    evet zafer bizimdi artık…

    ama o da ne kapıdaki görevli maalesef sizi stada alamam demez mi(!)

    neymiş maçın 2. yarısının 47. dakikası oynanmaktaymış. bak bak bak…. ulan biz ne bok yemeye yürüdük o kadar yolu. araya adamlar sokuyoruz, polise gidiyoruz, bağırıyoruz, çağırıyoruz ı – ıh nuh diyor peygamber demiyor elemanlar.

    hayatımda ilk defa galatasaray’ın bir maçına gittim ve biletim olduğu halde –ki biletsizken gittiğimde bile boş dönmedim hiç- dışarıda kaldım. yanımızdaki arkadaşlar da ılımlı olunca çok da fazla bir şey yapamıyoruz ve gerisin geriye dönüyoruz arabaların olduğu yere.

    bu arada maçı da radyodan takip ediyoruz haa. neyse arabaları bıraktığımız yere geldik ama ortalık sakin ne yol tıkalı ne de sağda solda araba var.

    ulan!!! diyoruz hep beraber bu kadar çile yetmedi mi. evet arabaları çekmişler.

    yok abi yetmedi diyor otoparktaki eleman.

    bayıl bakalım şuraya da rahaaatt rahat uyu bu saatten sonra.
  • 21
    fatih terim'in gönderildiği sezon * bizi kupada hezimete ugratmıs rize ile olan lig maçına gittik liseden bir arkadasla. bu maçı ilginç kılan gidiş dönüş otobüs parasının bilet parasından daha fazla olmasıydı. iett allah'ın dagına otobus kaldırıyorum dıyerekten akbilden 1,6 lira alırken (aynı otobüsle dönünce 3,2 ediyo, öss de cebiri fullemiştim ) kale arkası bilet fiyatı 3 liraydı.

    fatih terim'in kabul edilen istifası sonrası olimpiyat stadında oynanan ilk maçtı ve biz de bir nevi vefa gösterisi için gitmiştik. maçı benim de kısmen hemsehrim olan rizelilerin yanında izlemiştik; artık bir yerden sonra sadece rize tribünlerini izlemeye basladık. özellikle bir adam vardı, maçtaki basit bir taç atışında bile deli heyecanlanıyordu. biz de acaba gol atsalar bu adam ne yapar diye muhabbet ceviriyorduk ki rize'nin golü geldi. abi de arjantin'deymişcesine basamakları beşer beşer atlayıp en alt tribüne dogru kostu. malesef golü atan oyuncuya sarılamadan yerine geri döndü.

    devre arasında muhabbet edecek bir sey ararken derdimize elbetteyetişti. arkadasım candan erçetin galatasaraylı ya ondan elbette çalıyorlar dedi. ben de içimden 4 sene önce kupa bırakmayan takımın bu hale gelmesini düşündüm. özel hayatımda da ne zaman düşüş yaşasam aklıma yaşasam aklıma bir o güzel kitap * ve büyük adam * bir de olimpiyat stadı'ndaki o gece gelir.

    merak edenler için söyleyeyim ikinci devre de kimse maçı takip etmedi. tribünler hep bir agızdan uefa kupasını kazanan kadroyu tek tek zikrettiler. hani maçtan önce yumruk sova cagırırken hepsinin ayrı bir ritmi vardır ya, aynen o şekilde. bu arada fatih terim bizden sonra olimpiyat stadı'nda bir maça daha çıktı.

    edit: iulian filipescu uyardı, rize maçı fatih terim'in çıktıgı son maçmış. demek ki imparatora son maçında veda edebilmişim.
  • 22
    hakan şükür'ün 200.golünü attığı samsun maçıydı. tribünler bomboştu ve bizde maç al tribünden rahat izleniyor diye oraya inmiştik. zira fener maçını yukarda izlemiş bir b.k anlamamıştık. neysse efenim 2. yarıyla beraber butun taraftarlar alt tarafa indi ve huzurlu izlediğimiz ilk yarının ardından 2. yarıyı izlemiştik.. o gun bugundur taraftarlar alt tribunde kümelenirler bu stadta..
  • 23
    sene 2003, olimpiyat stadı'na yeni geçilmiş. diyarbakır maçı. o zamanki adı bird hunter olan ua-bh ile bakırköy ermeni kilisesi dolaylarında buluşuyor, marşlar eşliğinde meydana yürüyor, ordan otobüslere doluşup olimpiyat'ın yolunu tutuyoruz. yaşlar henüz 16-17 civarı, nasıl hızlıyız belli değil *, kimimiz asi ve jöleli, kimimiz hırçın ve pumalı. ümit karan forması mevcut üzerimde. otobüste giderken fb'li bi lavuk otobüse hareket çektiydi hatta, şöföre adamı takip ettirdiydiler gaza gelip. neyse.

    olympiakos maçı ile zaten açılışı yaptığımızdan kelli, tırsa tırsa gidiyoruz. başımıza gelecekler belli az çok ne de olsa. yolda çekilen cefa, eziyet herkesçe malumunuz. ama ne yazıkki ne direniş biliriz o dönem, ne de sol güzellemeler, bu sebeple olimpiyat cefasını romantizme bulayıp göz yaşları içerisinde anlatabiliyor olamayışımızdandır belki de sessiz kalışımıza sebep.

    stada varıyoruz, nasıl esiyor anasını satayım öyle böyle değil. kapalı üst'e kümeleniyoruz hemen. diyarbakır maçı ( 2-1 kazandıydık) maç başlıyor, heyya heyya bi' yere kadar, hadi biz heyecanlı gençleriz ama rüzgar s.kiyor iflahımızı. şimdi malum ezik taifenin stadı dolduruyoruz geyiğini s.ktiredin. bu taraftar, yol, izan bilmez iken, 80 bin kişilik stada tek şeritlik yoldan ulaşılıyor iken, dağ tepe yürüyerek gece 2' de 3'te 2000'lerin ikitellisi'nde yardıra yardıra doldurdu o stadı. stad çok büyük geliyor gözüme tabi, sami yen sonrası. basınköy'lü aslanlar'ı unutmam mesela ( 10 sene olmuş, basınsitesi de olabilir :) kale arkası, bir dakika yerinde duramayan bir blok dolusu cengaver ) meksika dalgasıydı heyya heyyasıydı derken maç 1-1'e geliyor. derken dakika 70 gibi hakan saplıyor, bir daha o an dışında hayatımızın hiç bir evresinde görmediğimiz bir kaç amca ile kapalının hırçın liselileri olaraktan halaya durup tepişmeye başlıyoruz.

    bu şekil goygoy ile devam ederkene maç bitiyor. pankartlar toplanıyor, ucundan tutuyoruz bir şeylerin, el ele numaralı tarafına doğru yollanıyoruz, vip'in o tarafta bir kapıdan dalıp, depomsu bir yere gömüyoruz pankartı davulu. ordan herkes dağılıyor bir yerlere, biz beylikdüzü'nden gelen 4 liseli çük gibi kalıyoruz ortalık yerde. bir arkadaş gelip alacak. o esnada çömüyoruz bir köşeye. bir kapı açılıyor dibimizden. yönetim kurulu çıkıyor içerden a.q, meğer toplantı varmış. hiç biri siklemiyor bizi. hayatım boyunca her ne kadar yer yer kızsamda kalbimde çok ayrı bir yeri olacak rahmetli özhan başkan geliyor sonrasında, duruyor, hal hatır soruyor, 3-5 muhabbet ediyor. liseli olmamızdan kelli, nerede oturduğumuzu ve nasıl gideceğimizi filan soruyor. fethediyor kalbimizi. utana sıkıla gerek olmadığını filan anlatıyoruz. samimiyetini hissettiriyor bize. vedalaşırken zorla elini öpüyorum hatta. sankim dedemin elini öper gibin :)

    arkadaş geliyor, atıyor bizi avcılar üni durağına, o zaman metrobüs yok tabe, izbe bir yer. atlıyoruz bir taksiye, taksici sıkıntılı bi' ağbi çıkıyor; trans bireylere laf ata ata yollanırken inceden aklımızı alıyor. eve vardığımızda hepimizin aklından geçen bir daha s.ksen o eziyetin çekilmeyeceği, ve hatta her birimize ne var olm evde otururur raad raad izlerim adam sendeciliği hakim iken, bir sonraki hafta, hatta kışın en kallavi zamanında dahi kimi zaman, bu kadro yer yer eksilse de olimpiyat misyonunu tamamlıyor, eziyetini de, hüznünü de keyfini de en doruklarında yaşıyor. ha bu ilk maçın özel olmasından sebep pek tabi rahmetli özhan başkan...

    tcoskun vasıtası ile bu baslıktan haberdar olduk onuda belirtmeden geçmeyelim :)
App Store'dan indirin Google Play'den alın