• 23
    sene 2003, olimpiyat stadı'na yeni geçilmiş. diyarbakır maçı. o zamanki adı bird hunter olan ua-bh ile bakırköy ermeni kilisesi dolaylarında buluşuyor, marşlar eşliğinde meydana yürüyor, ordan otobüslere doluşup olimpiyat'ın yolunu tutuyoruz. yaşlar henüz 16-17 civarı, nasıl hızlıyız belli değil *, kimimiz asi ve jöleli, kimimiz hırçın ve pumalı. ümit karan forması mevcut üzerimde. otobüste giderken fb'li bi lavuk otobüse hareket çektiydi hatta, şöföre adamı takip ettirdiydiler gaza gelip. neyse.

    olympiakos maçı ile zaten açılışı yaptığımızdan kelli, tırsa tırsa gidiyoruz. başımıza gelecekler belli az çok ne de olsa. yolda çekilen cefa, eziyet herkesçe malumunuz. ama ne yazıkki ne direniş biliriz o dönem, ne de sol güzellemeler, bu sebeple olimpiyat cefasını romantizme bulayıp göz yaşları içerisinde anlatabiliyor olamayışımızdandır belki de sessiz kalışımıza sebep.

    stada varıyoruz, nasıl esiyor anasını satayım öyle böyle değil. kapalı üst'e kümeleniyoruz hemen. diyarbakır maçı ( 2-1 kazandıydık) maç başlıyor, heyya heyya bi' yere kadar, hadi biz heyecanlı gençleriz ama rüzgar s.kiyor iflahımızı. şimdi malum ezik taifenin stadı dolduruyoruz geyiğini s.ktiredin. bu taraftar, yol, izan bilmez iken, 80 bin kişilik stada tek şeritlik yoldan ulaşılıyor iken, dağ tepe yürüyerek gece 2' de 3'te 2000'lerin ikitellisi'nde yardıra yardıra doldurdu o stadı. stad çok büyük geliyor gözüme tabi, sami yen sonrası. basınköy'lü aslanlar'ı unutmam mesela ( 10 sene olmuş, basınsitesi de olabilir :) kale arkası, bir dakika yerinde duramayan bir blok dolusu cengaver ) meksika dalgasıydı heyya heyyasıydı derken maç 1-1'e geliyor. derken dakika 70 gibi hakan saplıyor, bir daha o an dışında hayatımızın hiç bir evresinde görmediğimiz bir kaç amca ile kapalının hırçın liselileri olaraktan halaya durup tepişmeye başlıyoruz.

    bu şekil goygoy ile devam ederkene maç bitiyor. pankartlar toplanıyor, ucundan tutuyoruz bir şeylerin, el ele numaralı tarafına doğru yollanıyoruz, vip'in o tarafta bir kapıdan dalıp, depomsu bir yere gömüyoruz pankartı davulu. ordan herkes dağılıyor bir yerlere, biz beylikdüzü'nden gelen 4 liseli çük gibi kalıyoruz ortalık yerde. bir arkadaş gelip alacak. o esnada çömüyoruz bir köşeye. bir kapı açılıyor dibimizden. yönetim kurulu çıkıyor içerden a.q, meğer toplantı varmış. hiç biri siklemiyor bizi. hayatım boyunca her ne kadar yer yer kızsamda kalbimde çok ayrı bir yeri olacak rahmetli özhan başkan geliyor sonrasında, duruyor, hal hatır soruyor, 3-5 muhabbet ediyor. liseli olmamızdan kelli, nerede oturduğumuzu ve nasıl gideceğimizi filan soruyor. fethediyor kalbimizi. utana sıkıla gerek olmadığını filan anlatıyoruz. samimiyetini hissettiriyor bize. vedalaşırken zorla elini öpüyorum hatta. sankim dedemin elini öper gibin :)

    arkadaş geliyor, atıyor bizi avcılar üni durağına, o zaman metrobüs yok tabe, izbe bir yer. atlıyoruz bir taksiye, taksici sıkıntılı bi' ağbi çıkıyor; trans bireylere laf ata ata yollanırken inceden aklımızı alıyor. eve vardığımızda hepimizin aklından geçen bir daha s.ksen o eziyetin çekilmeyeceği, ve hatta her birimize ne var olm evde otururur raad raad izlerim adam sendeciliği hakim iken, bir sonraki hafta, hatta kışın en kallavi zamanında dahi kimi zaman, bu kadro yer yer eksilse de olimpiyat misyonunu tamamlıyor, eziyetini de, hüznünü de keyfini de en doruklarında yaşıyor. ha bu ilk maçın özel olmasından sebep pek tabi rahmetli özhan başkan...

    tcoskun vasıtası ile bu baslıktan haberdar olduk onuda belirtmeden geçmeyelim :)
App Store'dan indirin Google Play'den alın